26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 6 AĞUSTOS 2006 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI dishab?cumhuriyet.com.tr Aşırı dinciler ve uyuşturucu A şırı dinciler, dini bütünler uyuşturucu kullanır mı? Pek bilinmez. Kullansalar bile onlardan olmayanlar gibi pek ortaya çıkmaz, Tanrı korkusuyla gizlenir. Sır aile içinde kalır, en yakınları bile bilmez. Beş vakit namazında bir ailede çocuğun, damadın uyuşturucu kullandığı duyulursa ‘‘rezil olur’’ ana baba. Kimseden yardım istemezler, fakat tek başlarına da bu bağımlılığa engel olamazlar. Uyuşturucunun dini imanı yok, her ülkede, herkese bulaşabilir. Vaziyetin durumu Almanya’da da aynı. Zengininden fakirine, gencinden yaşlısına, yabancı işçiden banka müdürüne 2 milyonun üzerinde insan sürekli esrar kullanıyor. Eroin gibi sert uyuşturucu kullananlar da 150 bin civarında. Ülkede her yıl 40 bin alkol bağımlısı yaşamını yitiriyor, 2 binin üzerinde insan da uyuşturucu kurbanı oluyor. Stuttgart’a gelince.. yarım milyonluk nüfusunun üçte toplumsal biri yabancı olan kentte 3 bin sert S T U T T G A R T geçirdiği değişim ülkede sorunları uyuşturucu bağımlısı var. Bunların yüzde arttırdı, insanların otuzundan fazlası da yabancı kökenli. yaşamını giderek Uyuşturucu kullananlarla ilgilenen, onlara zorlaştırdı. Eğitim yardım elini uzatan özel bir kuruluş var. geriledi, işsizlik hızla arttı, Faruk Özkan ‘‘Release’’in bir elemanı. bireyin geliri azaldı, Onun görev alanına ‘‘bizimkiler’’ giriyor. AHMET ARPAD fakirlik doruğa fırladı. ‘‘Sokaklarda, alanlarda ve yeraltı Sorunların ortasında kalan geçitlerinde karşılaşıyorum onlarla’’ diyor insanların geleceğe güveni azaldı. Almanya Faruk. Bu insanlarla doğrudan ilişki kuruyor. bir ‘‘deprem’’ geçirdi, sarsıldı ve bu ‘‘Streetworker’’ diyorlar onun yaptığı bu işe. sarsıntıdan bir türlü kurtulamadı. Böyle bir Türk bağımlının güvenini kazandıktan sonra ortamda uyumu giderek zorlaşan yabancılar onu uyuşturucunun zararları üzerine da sorunların altında ezilmekte. İki kültür bilgilendiriyor, psikososyal alanda eşlik arasında kalan göçmen çocukları, özellikle ediyor, terapi ve tedavisinde destek veriyor. bura doğumlu gençlerimiz, geleceklerinden Ailesi ile tanışıp, bağlantı kurabilmesi ümitsiz. Liseye devam edenler parmakla tedaviyi kolaylaştırıyor. Yıllardır Türk gösteriliyor. Yüzde 22’si hiçbir okuldan derneklerinde, çağırırlarsa camilerde diploma alamıyor, yüzde 33’ü mesleki eğitim uyuşturucu seminerleri de veriyor. yapamıyor. Ana babaları gibi onların da çoğu Almanya’nın 1990’lı yıllardan bu yana iş bulamıyor. Özellikle ergenlik çağında ailesinin tutucu baskısından kurtulamayan, daha 18’ine gelmeden kendini kötü yolda buluyor. Çete kuruyor, kaba kuvvete başvuruyor. İstatistiklere göre en çok suç işleyen yabancılar arasında bizimkiler geliyor. Burada doğmuş üçüncü nesil gençlerimiz giderek daha çok uyuşturucu bağımlısı da oluyor. Eroinkokain esrarextacy batağına saplanmış Türk gençlerini kurtarmak amacıyla yaptığı çalışmalarını arttıran ‘‘Release’’ ve Faruk Özkan oluşturdukları, Robert Bosch Vakfı ile Narkotik Büro tarafından da desteklenen yepyeni bir projeyi şu sıralar yaşama geçirmek üzereler. ‘‘Dernekler ve camiler aracılığı ile gençleri ve ailelerini aydınlatmak istiyoruz’’ diyor Faruk ve devam ediyor: ‘‘Ben geçmişte aşırı dincilerin camilerinde bile uyuşturucu seminerleri vermiştim. Toplantılardan sonra kimse yanıma sokulmazdı. Fakat birkaç gün sonra telefonla arayıp, ‘Aman bey, ne olur oğlumu kurtar’ diye yalvaranlar az değildi!’’ Kısa süre öncesine kadar camiler şöyle reklam yapardı: ‘‘Çocuğun Alman toplumunun kötü alışkanlıklarına kapılmasın istiyorsan bize yolla.’’ Sosyal pedagog Faruk Özkan, ‘‘Şu sıralar ise uyuşturucu seminerlerime derneklerden çok bu camilerden istek geliyor’’ diye konuşuyor. Gerçeği kabullenen cami hocaları da artık, ‘‘Çevremizde uyuşturucu bağımlısı gençler var’’ diye itiraf etmekte. Release derneğinin elemanları, uyuşturucu esiri gençlerimizi aydınlatmak, onları bu bataktan kurtarmak için Diyanet’in, Süleymancıların, Milli Görüşçülerin camilerine gidecek, Fethullahçıların okuluna da... www.ahmetarpad.de Geriye sadece beton yığınları kalacak T düşünüyorsunuz? Ya da arihi eserlerini ve belediyelerinin sınırları doğasını korumayan içinde çeşitli etnik veya bir ülke hem duygusal, dinsel kökenli mafyaların hem kültürel, hem de cirit attığı, plajlarda terör coğrafi olarak çöl olmaya estirildiği turizm mahkumdur. Şimdi başta beldelerindeki sorumlu Bodrum ve Marmaris kişiler ne düşünüyorlar? olmak üzere çeşitli turizm Alanya’da plaja yaydığı ve tatil beldelerimizde havlusunda iki çocuğuyla saçlarını başlarını güneşlenen babanın yerini yolmakta olan kapmak için gelip adamı yatırımcılara, tesis fena halde döven birkaç sahiplerine sormak magandaya ses çıkarmadan istiyorum: Bu noktaya bakan yoksa fena halde gelinene kadar aklınız linç meraklısı olanneredeydi? Evet, sizlerin yetişkinler, kılını en küçük kusuru olmadan kıpırdatmayan görevliler yaşanan olaylar, turistlerin ne düşünüyorlar acaba? ülkemizi gözden Gürültü terörüne karşı çıkarmalarına büyük sözde önlemler alan ama ölçüde neden oldu, ama birkaç kez ceza kesmekten sizlere kalanlar da yetebilirdi. Hoş, bir konuda başka bir şey yapmayan zabıtalar, restoranlarının daha haklısınız: önünden geçen herkesi Hükümetin başta şarap neredeyse zorla içeri olmak üzere alkollü çekmeye çalışan zorbaları içkilere çeşitli adlar orada görevlendiren mal altında, ama bence ‘‘yobaz sahipleri şimdi neler vergisi’’ diye özetlenebilecek vergiler vb. düşünüyorlar acaba? Tesisinin havuzundan koymasında da suçunuz palmiyesine kadar her yok. Geçen yaz İsveç’ten şeyini düşünen, ama ülkemize 230 bin kişi alaturka helayla yetinen gelmişti; bu yıl bu sayı 100 yatırımcı ne düşünüyor? bini bulacak mı, Gidin Rumeli Hisarı’na. bilinmiyor. Geçen Hisar’ın hemen girişinde, sonbahar gazetelerde, sağ tarafta birkaç kat ‘‘Türkiye’de yemekte bira taraçada kurulmuş çok için, ama sakın şarap güzel bir sipariş etmeyin. restoran var. Yediğinizden STOCKHOLM İsteyen çay fazla parayı içiyor, ‘‘brunch şaraba yiyor’’, isteyen ödersiniz’’ diye içkisini uyarılar yudumluyor. yayımlanmıştı. Tuvaleti, tesisin Ülkemizde uzun GÜRHAN UÇKAN dışında küçük bir erimli kulübede. İki düşünmemek ayrı gözü var, gibi yaygın bir ikisi de alaturka. Boğaz’a alışkanlık var. Narenciye nazır olmuş neye yarar? bahçeleri sökülüp yerlerine beton yığınları konulurken, Ondan sonra Avrupa’da gazetelerde okuyoruz: gelecekte her şeyin o ‘‘Türkiye’de tuvalet: andaki gibi olacağı Döşemede bir delik.’’ Kuş varsayılıyor. Tamam, doğa gribi, bölücülük ve sevgisi zaten yok bu sınırlarımızın yanı insanlarda; tarihi eserlere başındaki savaş. Tamam, saygı da sıfır. Ama ama ülkemize gelip de bahçesini nakit para hoşnut kalmış insanları yüzünden yok pahasına kazanmamız yeter. Hâlâ satan insanlar ne ‘‘Daha çok tanıtım düşünüyorlar? O para yapılmalı’’ diyorlar. bitince ne yapacaklarını Neyin tanıtımı? mı? O lanet olası tesislerin Pisliğin, tuvalet konulması için para ziyaretinden sonra elini yatıranlar, bir durum olur yıkama gereği duymayan da turistler, güzel atlara personelin, gürültünün, değil, charter uçaklarına betonun, balık binip gittikleri zaman ne çiftliklerinin, İngiliz olacağını hiç düşünüyorlar sömürgelerini andıran golf mı? Dünya, suyun petrol turizminin, kapkaççılığın değerinde olacağı günlere ve harisliğin tanıtımı mı? doğru hızla giderken, golf Ama Anadolu insanının turizmine yatırım yapanlar özündeki konukseverlik, ne düşünüyorlar? Hikmet işinin ehli aşçılara Çetinkaya tükenmez bir rastlanılırsa tadına doyum enerjiyle yazıp duruyor, olmayan mutfağımız ve ülkemizin doğal hızla yok olmakta olan güzelliklerinin ve halkın koylarımız, yaşayan sağlığının maden arama ve işletme şirketleri tarafından tarihimiz, yine de yabancıları hoşnut etmeye nasıl tehlikeye sokulmakta yeter. Ama nereye kadar? olduğunu. Siz sessiz Buraya kadar demeye dilim kalanlar, bu tür uyarıları ve varmıyor... protestoları izlemekle yetinenler ne gurhanuckan@hotmail.com Ağustos pazarları artık çok sıcak... A lmanya haftalardır kavruluyor. Ülkede yaşamı etkileyen dayanılmaz sıcaklar, uzmanlara göre daha iki hafta kadar sürecek. Şimdiye dek 74 kişinin yaşamını yitirdiği bu ısı artışı ve yağmur sıcağı yüzünden herkes ne yapacağını şaşırmış halde ortalıkta dolaşıyor... Münih Havaalanı rekor sayıda turisti başka ülkelere yolcu ededursun, ünlü tren istasyonu ve yollar tıklım tıklım. Hastanelerde ise boş yatak yok! Vantilatör ve klima satışları patlama düzeyinde. Evet, küresel ısınmanın sonuçları bütün bunlar. Çevreciler bütün dünyada hop oturup hop kalkarken Almanya’da nehirler kurudu, kuşlar bile başka ülkelere kaçtı... Özellikley aşlı Almanlar bu değişime en çok şaşırankes im. Ve doktorların tavsiyesi ile sokaklarda yaşlı Alman görmek olası değil... Bu arada ünlü Alman sinema oyuncusu 70’lik yıldız Elisabeth Volkmann da aşırı sıcaklardan Münih’teki evinde ölü bulundu. Arada bir yağmur yağacak gibi olsa da aşırı sıcaklar ürkütücü; ne olursa olsun, Münih’te hafta sonu koşturmacalarında izlemekten bıkmıyorum. Parklar ve İsar boyları çıplak insan kaynıyor... Benim gibi Ege kıyılarında kısa bir mavi yolculuktan dönenler içinse bu boğucu sıcaklar anlatılır gibi değil... Assos’un deli rüzgârlarında esrikleşip bir öğle vakti Ayvalık’ta yazar Ahmet Yorulmaz’la Atina’da basılan son romanını, oradan paldır küldür Urla’ya inip o mavi MÜNİH serinliği ve imbat sevincini yaşayıp Münih’e dönen birisi için, yaprak kıpırdamayan yağmur sıkıntısı EROL ÖZKAN içindeki ağustos pazarlarının sıkıntısını tahmin edebilirsiniz. Her şeye karşın bira bahçelerinde düş kurmak ya da klimalı sinemalarda film izlemek aslında pratik serinleme yöntemleri... Fantastik sinema günlerinin ardından ‘‘Karayib Korsanları’’ Münih’te kapalı gişe oynuyor... Ve açıkhava konserlerine ilgi müthiş denecek düzeyde... Ünlü Pink Floyd grubunun beyni David Gilmour, geçen hafta Münih’in König Meydanı’nı saatlerce gitarıyla inletti... Kısacası, ağustos olanca sıcaklığı ve yağmur sıkıntısı ile geldi çattı; burada yüzme havuzları pazarları dolu mu dolu... Ve tabii İngiliz bahçeleri, yer yer kurumuş o yeşil alanlarıyla pazarları insanları kendine çekiyor... Bilenler bilir, bu ünlü parkın bir köşesindeki meşhur ‘‘Çin Kulesi’’ ise pazarları caz orkestralarının konser alanı haline dönüştü bir süredir. ‘‘In the Mood’’ ve ‘‘Misty’’ gibi kulakta yer etmiş parçaları dinlerken yine bir caz piyanisti olup Ören’de dinlenen Jochen Lemke’nin kulaklarını çınlatıyorum. Sözün kısası, Münih felaket bir sıcakta çılgın ağustosu yaşamaya çalışıyor... Marienplatz turist kaynıyor. Odeon Meydanı’nı süsleyen kaldırım kahveleri ise pahalı parfüm ve puro kokan pazar ikindilerinde ‘‘bronz tenli’’lerin buluşma yerleri gibi... Kenti köşe bucak tarayınca merkez garın karşısındaki internet kafe ise dinlence köşem sanki... Ah bir yağmur yağsa diyorum. Ağustos pazarları sahi ne kadar sıcak değil mi? erolozkan66@hotmail.com Hollanda’nın Amsterdam kentinde yapılan Eşcinsellerin Gurur Yürüyüşü, dün geleneksel kanal şenliğiyle sona erdi. Bir hafta süren gurur yürüyüşü etkinliklerini yaklaşık 250 bin kişi izledi. Festivalin son Amsterdam’da şenlik gününde binlerce eşcinsel, birbirinden ilginç kostümleriyle 60 tekneye binerek kentin tarihi kanallarında gezdi. Etkinlik sırasında izleyicilerden AIDS hastaları için para toplandı. (Fotoğraf: AP) Amerikan tarzı adam avcılığı merika’nın fırsatlar ülkesi olduğuna güvenlik görevlisini yaralar; ama ciddi bir şey yoktur, kurşun ıskalamıştır. San kuşku duyulmasın. Buraya gelip Diego Şerifi Sharon McNair, Fox TV başaramadan ülkesine kös dinlemiş kamerasına diyordu ki, ‘‘Bounty mehteran gibi dönenlere acımalı... Her Hunter’lar yasalardan doğan hakla yerde iş olanağı, sebil! Hiçbir şey sanığı yakalamış, parayı kapmıştır. Olay, yapamazsanız, ‘‘suçlusanık avına’’ da onlar açısından bir soruşturma mı, çıkamayacaksınız? 200 dolarlık bir gerektirmemektedir. Sanık cezaevine kurs sonunda, diploma alıp belinize konmuştur. Bla, bla, bla...’’ İşte tabancayı koydunuz mu, yasalarla kabul ‘‘İkramiye Avcılığı’’ mesleği budur! edilmiş bir mesleğe adım atmanız işten Bakıyorum da, az önce öyküyü olduğu bile değildir: Hele, ‘‘polisçilik gibi naklederken, telgraf direklerine oynamayı’’ seviyorsanız, alın size asılan ‘‘Wanted!’’ ilanının ‘‘Ölü ya da Amerikanvari, Clint Eastwood tarzı diri aranıyor’’ diye Türkçesini yazmaya meslek: ‘‘Bounty Hunter!’’ ‘‘İkramiye hacet kalmadı; zira John Wayne’li, Lee Avcısı’’ üzerine bir çift lakırdı etmeden Marwin’li, hatta Lee Van Cleef’li, ‘‘atını evvel, San Diego’daki bir olayı Fox seven kovboy’’ filmlerinden hepimizin TV’nin haber kuşağından seçip örnek ezberindedir. 1873 yılında ABD vermeliyim. Böylece, uzun uzadıya, bu Anayasa asil ve necip mesleği tanıtmaya gerek kalmayacaktır. Temmuzun 18’inde, INDIANAPOLIS Mahkemesi, ölü ya da diri, kelle gece haberlerinde dinliyoruz. Mission getirmeye göz Valley kasabası yakınlarında, bir yuman insan süredir izlemekte oldukları kanun avcılığına dayalı kaçağını, içki satan bir dükkânda bu mesleğe izin kıstıran üç ‘‘İkramiye Avcısı’’, kaçak vermiştir. O durumu anlayıp tabanları yağlamaya MAHMUT ŞENOL zamandan bu kalkışınca, tabancalarını çekip takibe yana, kanun başlamıştır. Nevadalı 3 silahşor, başına kaçaklarının peşinde dolaşan sivil 1 milyon dolar konmuş bulunan zanlıyı, takipçiler vardır: Kanun namına! ‘‘Wanted! Death or Alive’’ yazan duvar Kabaca bir tahmine göre, ABD’de yılda ilanlarını izleyerek köşeye kıstırmayı 30 bin kadar insan avcılığı yapılıyor. başarmıştır... Hiç bırakırlar mı; ne Bazen tabancalı kovalamayla sonlanıyor, zamandır, tazı gibi peşindedirler. bazen ispiyonlanıp başına konan ödül Dedektiflik yaparak, ABD’yi karış karış gezmişler, 1 milyon doları ele geçirmeye alınıyor... Sektör canlı, hareketli... Bu mesleğe herkes adım atabilir. İkamet bir ‘‘lahza’’ kalmıştır. Kanun kaçağıysa, ettiği eyaletin şerifine gidip iyi hal Dr. Richard Kimball gibi son anda kâğıdı çıkarmak, gerekli işlemleri yakayı sıyırıp paçayı kurtarmanın tamamlamak yeterli. Nasıl adam takip peşindedir. Tabancalı kovboylarımızsa, edileceğini öğreten kurslara gitmek, sanığı birkaç yüz metre sonra kıskıvrak daha iyi... Direksiyon kursu gibi, 20 enseler. Ama o sırada bir iki el de günde ehliyetli kelle avcısı olmak sıkarlar, hani, bu iş şanına yakışsın, mesleki başarı için öneriliyor. Illinois, gibisinden... Colt tabancaların birinden Wisconsin gibi birkaç eyalet dışında, çıkan mermi, civardaki bir otelin A hemen her yerde adam kovalama sanatının kursları açılıyor, ilanları veriliyor. Meraklısı pek çok. ‘‘Mesleği’’ sululaştırıp popkültür malzemesi yapan, bu yolla parsayı toplamak isteyenler de yok değil! Bunlardan, şu sıralarda en gözde olanı ‘‘Köpek’’ lakaplı Lee Chapman! O, işin ‘‘PulpFiction’’ında.. Sitesini, ‘‘valla billa’’, Cumhuriyet okuruna öneririm; çok eğlenceli! www.dogthebountyhunter.com adresinde internet hizmeti veren Köpek, aslında eski bir mahkum. Sonradan tövbekâr olup suçlu peşine düşmüş. Sloganıysa, ‘‘Kaçabilirsiniz, ama Köpek sizi yakalar!’’ Ürkütücü değil mi? Bana, bir zamanlar, ‘‘Komünistlerin nefes alışlarını, nabızlarını dinliyorum’’ diyen bir devlet adamımızı anımsatıyor... Adını ben biliyorum da, söylemem; siz bulun! Şimdi anlaşıldı mı, iyice? Amerika’da aç kalmak yok! Bizim emekli polis memurlarımız aslında buraya vize alıp gelseler, var ya, ‘‘asayiş berkemal’’ olur. Başlarına da, rahmetli Hulusi Kentmen gibi bir komiser koyduk mu, Cibali Karakolu’nun Las Vegas şubesi hazır demektir. Öte yandan, ABD içeride yılda 30 bin kelle avlarken, galiba işi sınırlar ötesine de taşıyor. Eski bir alışkanlıkla, kelle avcılığına Irak çöllerinde, Afgan dağlarında devam ediyorlar da... Konu buraya gelince, Rudyard Kipling’in lakırdıyı değiştirmek istediğinde yazdığı gibi, ‘‘Bu başka bir hikâye konusudur!’’ Diğer deyişle, ‘‘Bla bla bla’’dır.. Bu ‘‘Bla bla bla’’, ne diyeceksiniz, o da Amerikan jargonunda, vesaire vesaire demek... Eğer bu işe merak duyduysanız, bilmenizde fayda var. Sonra, şerifi anlamakta güçlük çekersiniz. Benden söylemesi: ‘‘Bla bla bla...’’ msenol34@yahoo.com CUMHURİYET 10 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear