26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
15 AĞUSTOS 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Arabik Yaşar Şengel: ‘‘Çorum müftüsü gülmenin pek de iyi bir şey olmadığını söylediğine göre demek ki yıllardır bizi ağlatan iktidarlar ve arabeskçiler doğrusunu yapıyorlarmış!’’ Ya ğ m u r E k i m Havada terör paniği yaşanıyormuş... ‘‘ABD, karada ektiğini biçiyor!’’ KISIK ateşte ‘‘tıkırtıkır’’ kaynamaya bırakılmış bir gündem maddemiz var: Cumhurbaşkanlığı seçimi. Evvela baki selamlarını gönderen Kaya Çetin bilahare ‘‘Cumhurbaşkanı adayları yavaş yavaş ortaya çıkınca kendi kendime dedim ki, ölmeden ben de bir murat alayım, bir sefer de ben cumhurbaşkanı adayı olayım, yoksa gözüm açık gideceğim. Bir cumhurbaşkanında bulunması gereken özellikler bende fazlasıyla var’’ diyerek maruzatını bildiriyor. Bu konuda hazırladığı dosyayı postalayıp göndermiş. Özelliklerini ve yeteneklerini sıraladığı dosyaya baktım; oldukça kapsamlı ve bir hayli kabarık. Bence uygun olmakla birlikte takdir milletvekillerinindir: ‘‘Toparlayıcıyım: Gerçi maaşla filan olacak şey değil ama, kısa zamanda çok para pul toparladım. Hatta yetinmeyip eşi dostu etrafımda toparladım; GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Toprak Mahsulleri Ofisi’ne yeni ad: Tayyip Mahsulleri Ofisi! Naylon Süleyman Ekim: ‘‘Futbolcu Aurelio’yu milli takıma alarak naylon milli takım devrini başlattılar!’’ şimdi hep birlikte çok daha güzel toparlıyoruz. Barışçıyım: Barıştan asla ödün vermem. Barış istemeyenleri ayağımın altına alır ezer, icap ederse ayaklarına sıkarım. Seçilirsem söz veriyorum; barış istemeyenleri fırınlara doldurup sabun yapacağım. Dürüstüm: Çok şükür alnım açık, yüzüm ak. Sadece mal varlığımın kaynağını açıklamakta zorluk çekiyorum. Demokrasiden yanayım: O ki memlekette demokrasi var; herkes istediğini yapmakta özgür olmalı. Şahsen ben seçilirsem türbanlı hanım kızlarımın önünde selam duracağım, İmralı’daki misafirimizi de serbest bırakacağım. Fiyatlar serbest olacak, sınırlar serbest olacak; isteyen yurtdışına çıksın, isteyen içeri girsin. Herkes özgürce Adayımız şeyini şey etsin. Yabancı dilim var: Amerikancayı anadilim gibi biliyorum, lakin konuşamıyorum. Vücut dilimle takviye ederek meramımı anlatıyorum. Mesela: What is this. İt is a book. Yani dedim ki: Bana kelek yapma, başka Türkiye yok. Bu arada elimle de o işareti yapıyorum. Yüksek tahsilliyim: Memlekette ilkokulu bitiremeyince rahmetli babam beni El Ezher’e gönderdi. Gerçi kaç yıl okuduğumu unuttum ama elleri dert görmesin, hocalarımdan çok dayak yedim, çok azar işittim. Lakin sonunda kapı gibi diplomayı duvara astım. Milletvekillerine güveniyorum: Milletimin vekillerinden ricam, aralarında yeter sayıda imza toplayıp beni parlamento dışından aday göstermelidir. Şüphesiz ki hiçbir yardım karşılıksız kalmayacaktır.’’ Yobazlığın çağdaşlığa saldırıları Evvelki hafta valiliğin aldığı bir kararla, ‘‘Boğaz’da sessiz gecelere’’ geçiş yapıldı. Eğlence yerlerinin ‘‘gürültü kirliliği’’ yaptığı gözlemine(!) ölçümlere dayanılarak karar alınmış. Yani amaç, sözde gürültüden şikâyet eden vatandaşlara saygıdan alınan bir önlem! Bilmiyorum Türkiye’de kaç kişi konuya bu açıdan bakarak vilayete hak verecek? Ben şahsım adına, bu kadar saf ve iyi niyetli vatandaşlardan kaç adet var, çok merak ediyorum. Bu hükümetin kadrolaşma serüvenlerini sağır sultan bile duydu. Dolayısıyla ‘‘eski’’ bürokrasi, yerinden oynayanlar ve yerinden oynayabilecekler arasında iki gruba ayrılıyor. Böylece kraldan daha kralcı tavırlar da ortaya çıkabiliyor. Çağdaş yaşama düşman olan bir zihniyet, Türkiye’ye yobaz yaşam tavırlarını dayatmak için elinden geleni, inceden inceye devreye sokuyor. Zina yasası, direkten ve yargıdan dönen alkol yasaklarında dikiş tutturamayınca bu sefer ‘‘gürültü’’den giriş yapmayı akıl ettiler! Helal olsun. Bakın buna daha neler ekleyebiliriz: Disko ışıklarının yanan sönen hallerinin gözlere zarar vermesi, uykusuzluğun iş gücünü aksatması, fazla açık giyilen ve az kumaşla üretilen gece kıyafetlerinin tekstil sektörümüze nicelik açısından zarar vermesi vs. vs. Bakın hemen ekleyeyim, diskoları ve pavyonları, gürültülü ve hava atılan eğlence yerlerini sevmem. Ama buna benzer yerleri olmayan şehirleri de kesinlikle adam yerine koymam. Ben nasıl mı eğlence severim? Restoran, sinematiyatro rock bar ve striptiz kulüpleri(Korktunuz mu bu sonuncusundan yoksa?). Ama beni ilgilendirmeyen özgürlüklere değer verip, diğerlerine burun kıvıramayız. Bir gün sıra sizi ilgilendiren bir özgürlüğe gelir ve yanınızda kimseyi bulamazsınız. Bunun değerini ve tartışılmaz doğruluğunu anlamayan insan, ne demokrasi, ne insan hakları, ne işçi hakları, ne de hukuk konusunda nutuk atabilir, apoletleri yere düşer. Örnek: Gece kulüplerinin yobaz rüzgâr adına alaturka bahanelerle kapılarına mühür vurulmasını seyreden parti veya sendika başkanları ve işçiler, yarın demokrasi yürüyüşünde yalnız kalırlar. ??? İnanın özellikle tepki çekecek bir misal vermek istedim. Ama içeriğine de kesinlikle kefilim! Tabii bu örneğin tersi de geçerli: ‘‘Hadi oradan demode solcular, vatanı siz mi kurtaracaksınız? Geçin bunları, biz eğlenmemize bakalım siz laiklik maiklik diye zırt pırt yürüyün’’ diye kahkahalarla ahkâm kesen gece kulübü müdavimleri, şu dersi çıkarmışlardır umarım: ‘‘Siz siyasetle uğraşmazsanız, siyaset sizinle uğraşır’’. Beyoğlu Belediyesi de, Türkiye’de kültürün, özgürlüğün, yaratıcılığın, sinemanın ve eğlencenin merkezi olan İstiklal Caddesini yan sokakları ile beraber inim inim inletiyor. Belki iki yıldır caddenin ve sokaklarının yer taşları, karoları defalarca kazıldı, kırıldı, değiştirildi Ne o? Yerler beğenilmemiş, yok eski taş daha iyiymiş, yok yenisi.. Sanki çocuk kandırıyorlar. Birçok bar kapandı ya da batma tehlikesi geçiriyor. Mağazalar alarm zili çalıyor. Sorumun başına dönüyorum İstiklal Caddesi’nin bu estetik kaygılarla aylardır hatta artık yıllardır bitirilmediğine inanan kaç kişi yaşıyor aramızda? Gerçek konu şu: İstiklal Caddesi esasında ‘‘bitirilmek’’ isteniyor, ama bir türlü ‘‘bitirilemiyor’’. Çünkü tüm kayıplara, iflaslara, geri çekilmelere rağmen Beyoğlu ya da Pera, tüm bu sinsi saldırılara dayanıyor, direniyor. İnatla, ısrarla, tüm çelmelere ve zorluklara rağmen. İki bira parasını zor denkleştiren genç sevgililer, sanıyorum ki günü geldiğinde Ortaköy ve Kuruçeşme’nin ‘‘hükümetzede’’lerinden daha üstün bir demokratik dirence sahip olduklarını kanıtlayacaklar. ??? Zannediyor musunuz ki bu konularla uğraşmak siyasi partilerin veya demokratik kitle örgütlerinin işi değil? Maalesef Cumhuriyetçilerin arasına sızmış tutucu bazı kişilerin sözlerini duyar gibi oluyorum: ‘‘Canım, onlar da zaten mutlu azınlık, bize mi kaldı onları savunmak?’’ İşte en büyük tehlike burada başlıyor: AKP, laikliği yıpratmanın en kolay yolunun toplumun eğlenceye karşı duyduğu mahcup hislerin istismarından geçtiğini çok iyi biliyor. Yani biz, ‘‘gürültü, alkol, kumar, seks, fahişeler, duman, gece kulüpleri vs. uğraşarak laik eğlence tarzlarını toptan ablukaya alırsak, bunlarla uğraşacak gücü, kararlılığı ve cesareti bu gafiller kendilerinde bulamazlar, biz de böylece onları adım adım yobaz yaşam şartlarımıza geçiririz, ruhları bile duymaz, 50 yıl sonra ‘Nerede hata yaptık’’ diye birbirlerine bakakalırlar.’’ İşte karşı karşıya olduğumuz komplo bu arkadaşlar. Hafta sonu Alanya’da turistleri doğduğuna pişman edecek ‘‘huzur’’ (!) operasyonlarına girişenler, işte bu büyük oyunun bir parçası olarak ortaya çıkıyorlar. Arada okuduğumuz ‘‘Atatürk rozeti taşıyan hemşire görevden alındı, yerine türbanlısı atandı’’ haberleri de tüm bu gidişatın ara nağmesi... Bu davul anlayana çalıyor. AKP’nin bu yaşam tarzı dayatmalarının Kemalizmle olan tarihsel çekişmesini ileride irdeleyeceğim. SESSİZ SEDASIZ (!) Tuzla’nın başkanı cami önünde! ÇAĞDAŞ Tuzla gazetesinin haberleri sayesinde, dokuz yaşındaki çocukların evlenmesini öneren ‘‘Aile İlmihali’’ kitabı ve başkanlığı öncesi 10 yıllık SSK primlerini belediye bütçesinden ödetmesi ile ülke çapında tanınan AKP’li Tuzla Belediye Başkanı Mehmet Demirci şimdi de yeni bir icraatın peşinde koşuyor: Tuzla’daki camilerin önünde dağıtılan el ilanlı ile Çağdaş Tuzla gazetesini birilerine hedef gösteriyor. El ilanlarında, Mehmet Demirci adını ve Tuzla Belediye Başkanı sıfatını kullanarak, Çağdaş Tuzla Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Mehmetçik Mehmet Ali Kılınç: ‘‘Mehmetçiğe, yasadışı terör örgütü PKK ile mücadeleyi bıraktırıp Lübnan’daki yasal parti Hizbullah’la savaşmaya mı gönderecekler!’’ Gülhan Elmas: ‘‘Fındık ürünümüz, politikacılar sayesinde fındık sorunu oldu!’’ Ürün gazetesi için ‘‘yerel gazete kimliği ile neye ve kimlere, ne amaçla hizmet ettiği ve kimler tarafından beslendiği, finanse edildiği bilinemeyen’’ gibi ifadeler kullanarak ‘‘Tuzla halkını huzursuzluk ve şaibe çıkarmaya çalışanlara karşı dikkatli olmaya’’ çağırıyor. Anlaşılan, Tuzla’daki belediye başkanı Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğun farkında değil. Çocukları evlendiren kitabın yalansa, SSK primlerini belediyeye ödettiğin yalansa gidersin mahkemeye hakkını ararsın. Ama başkan efendi cami önlerinde dolaşmayı yeğliyor! Serbest piyasa ekonomisini iyice azdırdık: Fuhuş Pazar Ekonomisi! Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Sorumluluğu Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMİR Yıllar önce Cemal Reşit Rey Salonları’nda yapılan bir panelde Yaşar Nuri Öztürk, ‘‘peygamber efendimizin ölümünden iki saat sonra İslam dininde tahrifat başlamış ve devam etmiştir, bugün Arap ülkelerindeki İslam uygulamalarının yüzde 100’ü bizdekilerin yüzde 95’i Tanrı buyruklarına uygun değil, yalan yanlış şeylerdir’’ demişti. Uzun yıllardır din adına yapılan ve söylenenlere bakarak bu sözlerden çok umutlanmıştım. Öztürk ve benzeri din bilginlerinin öncülüğünde ulusumuzun gerçek İslamiyeti öğrenme şansı olacak; kör inançtan, hurafelerden yakamızı kurtaracağız beklentisi içine girmiştim. Yazık ki umutlarım gerçekleşmedi. Yaşar Nuri Öztürk yer yer tepkilerle karşılaştı ve siyasete öncelik verdi. Benim beklentilerime uygun bir önemli misyonu üstlenen, bunun için mücadele eden din bilginlerimiz de pek olmadı. Aydınlanmanın yarıda bırakıldığı bu ülkede, yıllardır cehaletten hem de koyu bir cehaletten, eğitimsizlikten ve bundan insafsızca yararlanan politikacı ihanetinden ileri gelen yalan yanlış din yorumlarına tanık olmaktayız. Bunun halkımıza verdiği zarar ölçülür gibi değildir. Bir memleketin istiklalini, onurunu, bayrağını, ezanını kurtaran bir büyük kahramanı karalamak İslam dininin gereği olabilir mi? Mustafa Kemal bu ülke ve tüm insanlık için yaptıkları ile gerçek Müslümanların gözünde Allah’ın bir sevgili kulu sayılmak gerekmez mi? Benim çocukluğumda böyle olduğunu söyleyebilirim??? Galileo, Newton, Edison, Pasteur, Madam Curie, Einstein gibi insanlığa hizmet etmiş büyük bilimciler Allah’ın indinde en makbul insanlar değil midir? Allah, karşınızdaki ak saçlı hocanız da olsa onun elini sıkmayın demiş olabilir mi?! Saçının bir telini göstermemek, bu sıcaklarda kara çarşaflara bürünüp sımsıkı kapanmak bir Tanrı buyruğu mudur ki Tayyip Bey hem de yurtdışında bulunduğu bir sırada ‘‘Memlekette dekolte aldı yürüdü’’ diye uygar kızlarımızı ve kadınlarımızı şikâyet ediyor. Dinimiz, yüreklerimizi yakan o vicdansız, insafsız töre cinayetleri ve kadını ikinci sınıf sayıp dayağa layık görmenin dayanağı olarak kullanılabilir mi? Başbakan’ın toplantılarında sık sık gördüğümüz harem selamlık manzaraları da dinimizin gereği midir, kadın ve erkeklerin bir arada olmasını caiz görmüyor mu İslamiyet? ??? Yurdumuzda 60 bin kişiye bir hastane düşerken her 345 kişiye bir cami ve 14 bin cami yaptırma derneği, iyi bir Müslümanlığın kanıtı mı oluyor? Yakında tıpta başarı ile kullanılan, botoksun da içinde domuz yağı olduğu için haram sayılması gerektiğine dair fetvayı okudum. Helal olsun bu fetvayı verenlere, diyorum. Zaman zaman umut verici beyanlarına tanık olduğumuz Diyanet İşleri Başkanı bu soruları cevaplandırmalı ve çocukluğumdan beri politikacılar tarafından insafsızca aldatıldığına inandığım halkımızı aydınlatmalıdır diye düşünüyorum. Din, İslamiyet nedir ne değildir? Yatırlara gidip umutsuzluk içinde çaput bağlamak, mum dikmek, erkeklerimizin 12 yaşındaki çocukları da yanlarına alarak havaya kurşun sıkmalarının törelerimizle, geleneklerimizle, dinimizle bir ilgisi var mıdır? Sayın Başkan, Cumhuriyeti kuranlar ve büyük Atatürk, yurdumuzda yeni eşitlikçi, adil bir düzen ve kendi dünyasını kurabilen, kendi tercihlerini yapabilen özgür bilinçli insanlar yetiştirmeyi amaçladı. Özellikle son yıllarda örneklerini gördüğümüz Cumhuriyetin tüm kurumlarına ve kuruluşlarına karşı kin, nefret, düşmanlık gösterileri İslamiyetin gereği olabilir mi? Ulaşmaya çalıştığımız demokrasi inilip binilecek tramvay sayılabilir mi? Siyasal erkin en üst tepelerinde oturan insanların dindarlıkla siyaseti sıklıkla karıştırmalarına ne diyorsunuz Sayın Başkan? Halkımıza 8 ve 12’nci asırlardaki parlak İslam uygarlığını ve o günün bilimcilerini tanıtacak mısınız ve dine saygılı, ama Atatürk’ün miras bıraktığı akıl ve bilimi benimseyen içtihat kapısının kapanmadığı bir toplum olmamız için katkıda bulunacak mısınız? Böyle önemli bir mevkide bulunduğunuzun bilincinde olduğunuza inanıyorum. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek?hotmail.com email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 15 Ağustos www.mumtazarikan.com VEFAT Eski TİP MYK üyelerinden ve Genel Sekreter Yardımcılarından Hukukçu MİNNETULLAH HAYDAROĞLU 14 Ağustos 2006 günü yaşama veda etti. Cenazesi, aynı gün Burhaniye’nin Karaağaç beldesinde toprağa verildi. Işıklar içinde yatsın. AİLESİ T.C. KADIKÖY 2.SULH HUKUK MAHKEMESİ’NDEN İLAN ESAS NO: 2006/303 Vasi Tayini Mahkememizce verilen 18.07.2006 Tarih ve 2006/303 Esas 2006/591 Karar sayılı karar ile Hamit ve Asiye Meliha olma, İstanbul 28.05.1930 doğumlu RABİA LEYLA PAMİR TMK 405 maddesi gereğince vesayet altına alınarak kendisine Mehmet Ragıp ve Gülten Ayşe olma, İstanbul 17.12.1970 doğumlu RUKİYE DEVRES vasi olarak tayin edilmiştir.26.07.2006 Basın: 40075 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Kalınca kabuklu, iri ve 1 uzun taneli 2 bir üzüm cin 3 si. 2/ Muğla’nın bir il 4 çesi... Boyu 5 kırk metre 6 kadar olabi7 len bir orman ağacı. 3/ 8 ‘‘Son merha 9 le bir faslı 1 2 3 4 5 6 7 8 9 hazandır ki sürer / Geçmiş gelecek 1 P E R L İ T M E Ç E L E N cümlesi görü 2 A D İ nür’’ (Yahya Ke 3 R E K T İ F İ Y E K U T K A K mal)... Düşman. 4/ 4 S T İ N Evre, kademe... Bo 5 İ Z A N B İ D E R ru sesi. 5/ Şeriat 6 L A T U mahkemesi yargı 7 E M H U R İ cı... Bir soru sözü. 4/ 8 R İ Y A A T OM Akım şiddeti birimi 9 R A F İ N E R İ kiloamperin kısa yazılışı... Çayırlarda yetişen ve hayvanlara yedirilen küçük bir bitki. 7/ Bir oda ya da mekâna açılan, duvar ya da çitlerle çevrili girinti... Kimi Türk lehçelerinde ‘‘ağa’’ yerine kullanılan sözcük. 8/ Yazma kitaplara boya ya da yaldızla yapılan süsleme. 9/ Kerestelik bir ağaç cinsi... Karşılıklı alıp verme. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Hat sanatında birkaç kâğıdın, suları ters yönde olmak üzere üst üste yapıştırılmasıyla elde edilen mukavva. 2/ Eski Türklerde toplumsal bölüşümü düzenleyen sistem ya da hukuk... Eskişehir’in bir ilçesi. 3/ Dayanıklı bir yün kumaş... Yağı alınmış sütten ya da yoğurttan yapılan peynir. 4/ Güney Anadolu’da bir dağ. 5/ Aritmetikte bir kuvvetin derecesini veren sayı... Düşmanlık. 6/ Romanya’nın para birimi... Şarkı, türkü... Neon elementinin simgesi. 7/ İlgeç... Veri. 8/ Kanlı basur hastalığı. 9/ Katışıksız, saf... Nâzım Hikmet’in bir oyunu. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear