26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 TEMMUZ 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr ‘Aradığınız Kişiye Şu An Ulaşılamıyor: Türkiye’de Hayat Tarzı Temsilleri 19802005’ sergisi 17 Eylül’e dek açık BERTAN ONARAN 15 GÜZELİN ARDINDA Osmanlı’da ‘Belge Sergisi’ ÜMRAN BULUT Küba’da Bilim ve Sağlık Jose Marti Küba Dostluk Derneği yine çok değerli bir konuğu ağırlayıp konuşturdu: Prof. Dr. Pedro A. ValdesSosa. Sayın ValdesSosa, nöroloji merkezinde, sinirbilim bölümünün başkan yardımcısı. Duyup okumakta olduğumuz parasız sağlık hizmeti konusunda ayrıntılı bilgiler verdi; hiçbir şey gökten zembille inmiyor, biliyorsunuz. Küba’da Bilimler Akademisi, ABD’den iki yıl önce, 1861’de kurulmuş. Ama Fidel’le yoldaşları ülkenin yazgısına el koyana dek kayda değer tek çalışma, şimdi bir bilimsel araştırma kurumuna adı verilmiş Carlos Juan Finlay’in sıtmayla sivrisinek arasındaki ilişkiyi sezip kanıtlaması olmuş. Ancak, Devrim’den hemen sonra, ülkenin yazgısını değiştirmek üzere ilkin hâlâ yüzde 60’ı okuma yazma bilmeyen halkın eğitilmesi olmuş; bu iş 1961’de bitirilmiş. O yıl Halk Sağlığı Bakanlığı oluşturulmuş. 1962’de, Bilimler Akademisi canlandırılmış, 13 bilimsel araştırma kurumu açılmış. Ve ABD’nin uygulamaya başladığı ambargo üzerine yetiştirilmiş hekimlerin yüzde 50’si ülkeden kaçmış. Başlangıçta tıp fakültelerinde öğretmenlik yapacak insan bulunamaz olmuş; neyse ki Salvador Allende yardıma koşmuş, değerli öğretmenler yollamış. 1965’te, ilk Uygulamalı Bilimsel Araştırma Merkezi açılmış. 1970’te, bu araştırmaları kolaylaştırmak üzere, Japonlarla eşzamanlı olarak ilk yerli bilgisayar üretilmiş. 1981’de, virüslerle savaşan protein interferonunu öğrenmek üzere Finlandiya’ya bilim adamı gönderilmiş; Devrim’in altın kuralı uyarınca, ‘‘soyut bilgi devşirmeye değil, insanların sağlıklı, mutlu yaşamalarını sağlamaya önem verildiğinden’’, yapılan buluşlar, üretilen ilaçlarla 10 yılda bütün Sovyet ülkelerinin ilaç gereksinmesi karşılanır duruma gelinmiş. ??? Ancak, Moskova’dakiler, toplumcu olmalarını istedikleri ülkelere Fidel gibi hekim ve ilaç, eğitim yerine tank gönderdikleri için SSCB çökünce bu dışsatımın yüzde 80’ini bir anda yitirmişler. Buna karşın, Sayın ValdesSosa’nın büyük bir coşkuyla, her fırsatta vurguladığı gibi, siyasal istenç doğru olduğundan, 19901996 arasında, kısıtlı olanakların tam 1 milyar doları bilimsel araştırmaya ayrılmış. Bunun meyvesini toplamışlar elbet; anamalcı dünyanın amansız saldırı ve yarışına karşın söke söke, 38 ürün ve ilacın tecimsel hakkını almışlar. Şimdi, ValdesSosa’nın deyişiyle, çemberi tamamlamak üzere, dün onlara yardım eden ülkelere bilim ve altyapı gönderiyorlar. Çocuk ölüm oranı 1959’da yüzde 60’mış; 2001’de bu 6.2’ye çekilmiş. İnsan ömrü ABD’de 76.5, Küba’da 76.15. 22 Tıp Okulu’nda, çoğu yabancı, 40 bin üzerinde öğrenci okuyor; 267 hastanenin 62’si köylerde; aile hekimliği birinci öncelik, 4158 aile hekiminin 974’ü dağlarda çalışıyor. 1999 yılında, 2.071.996 kişiye, hastaneye gelmesine gerek kalmadan, evinde bakılmış. Venezüella’ya gönderilen 17 bin gönüllü hekimi hepiniz okumuşsunuzdur gazetelerde. Pakistan’a giden gönüllü hekimlerin çalışmalarını Dostluk Derneği’nde daha geçende izledik. ??? Kısacası, Küba’nın güzelim halkı, şiir yazmakla yetinmeyip silahını kapıp ülkesinin özgürlüğü, bağımsızlığı, mutluluğu için seve seve can veren Jose Marti ve onun sevdasını üstlenen Fidel Castro gibi soylu çocuklarının öncülüğünde, insanlığın kurtuluşunun somut bilimde olduğunu çok iyi görmüş, gereğini yapmış, yapıyor. Güzelim yurdumuzda da tarihin bize armağanı benzersiz Mustafa Kemal Atatürk de bunu eksiksiz biliyordu, yaşamda en gerçek yol gösterici bilimdir derken; ama onun ömrü dünyamızı kana bulayan anamalcılarla onların yerli uşakları padişahların çıkardıkları savaşlarda geçtiğinden, kurtardığı ülkesinin başında Fidel gibi 47 yıl kalmasına izin vermedi. Ancak ülkesini, yurttaşların, dahası bütün insanları gerçekten sevme konusundaki öncülüğünü doğal ve kaçınılmaz olarak ardılı Fidel kusursuz biliyor; Havana’daki parklardan birine Atamızın yontusunu koydurmuş; altına hem Türkçe, hem İspanyolca ‘‘Yurtta barış dünyada barış’’ yazdırmış. Barışaysa napalmlerle, kimyasal bombalarla değil, kanseri, menenjiti, AIDS’i, sarılığı önleyen ilaçlarla ulaşılacağı çok açık. Atatürk’ün ilkesine dört elle sarılan Küba hepimiz için bir umut kaynağı. sbonaran?yahoo/hotmail.com ‘‘Aradığınız Kişiye Şu An Ulaşılamıyor: Türkiye’de Hayat Tarzı Temsilleri 19802005’’ sergisinde birçok konu ele alınmış: ‘‘Alışveriş Ederek Var Olmak’’, ‘‘Korunaklı Evler’’, ‘‘Ruh Hastası mıyım Acaba’’, ‘‘Kayıt Dışı Kalmak’’, ‘‘Türkçe Nereye Gidiyor?’’... Büyükçe bir salon. Ses, ışık, renk birbirini etkilemekte ısrarlı. Sunum panolarda, duvarlar boş. Sonradan eklenmiş kanatları, gazete kesiklerinin doldurduğu yüzeyleriyle bu panolar sağa sola göbek atar gibi yerleştirilmişler. Düzen, kendince bir şey anlatma çabasında. Yani, panolar ve gazeteler gayet ustaca, akıllıca yerleştirilmiş, renkli kartonlarla desteklenmişler, alımlı ve vurucular. Tüm medya orada, seslisisessizi, hepsi karşınızda. Şarkılı, görüntülü, basılı ya da sözlü, hepsi orada. Serginin özüne ilişkin bir sunum içindeler. Günlük basında birilerinin çarpıttığı gibi değil, ‘gayet açık ve netler’... Tasarım Bülent Erkmen’in ? ‘Aradığınız Kişiye Şu An Ulaşılamıyor: Türkiye’de Hayat Tarzı Temsilleri 19802005’ sergisinde birçok konu ele alınmış: ‘Alışveriş Ederek Var Olmak’, ‘Korunaklı Evler’, ‘Ruh Hastası mıyım Acaba’, ‘Kayıt Dışı Kalmak’, ‘Türkçe Nereye Gidiyor?’... da da hedeflerini belirlemiş, sevmiş bir kurum. Yani, hedefleri yaşama bağlılığını sağlıyor, daha doğrusu onu belirliyor. Sanırım son cümlem, sergiyi kısaca anlatmam için yeterli oldu. ‘Sürekliliğin Sınırları’ Karşı Sanat’ta Okuduklarınız, gördükleriniz yakın tarih belgesi. Öyle derin, öyle etkileyici ki; hepsini biliyor olabilirsiniz, ancak burada suratınıza çarpılmalarının da ötesinde bir şey daha var. Sizi kapıveriyor; okumaktan, resimleri incelemekten kendinizi alamıyorsunuz. Yaşamınızı gün gün yeniden yaşıyor gibi oluyorsunuz... Sıkılıp daralıyorsunuz, başka panoya geçiyorsunuz. Ancak yine aynı, yine aynı... 80’deki askeri darbenin ardından hızla gündeme gelen değişimlerin, değersizliklerin en acımasızları var tüm belgelerde. Sevgisizlik, saygısızlık, düzeysizlik hepsi karşınızda. Bazen boş bulunup da sorarız ya kendinize ‘Bize ne oldu, çocukları mız niye böyle, gençlerimiz niye mutsuz, doyumsuz’ diye. İşte, hepsi bu sergide. Tasarım Bülent Erkmen’in. Sergi çalışanları, sorumluları Meltem Ahıska ve Zafer Yenel’in hissettiklerini özümsemişler adeta. Sergi için seçilen yer de çok ilginç. Hepimizin bildiği Osmanlı Bankası, Bankı Osmanii Şahane’den sonraki Osmanlı Bankası. Kurumsallaşmanın, sürekliliğin simgelerinden biri. Kuruluşunda olduğu gibi yaşamasın Karşı Sanat’ta da bir sergi var. Yerleştirmeler, video sunumlarından oluşan. Adı ‘Sürekliliğin Sınırları...’ 15 Temmuz’a dek açık. Serginin yaşamı sorgulayan ‘iş’lerini odalarda izliyorsunuz. Birincil olan ‘anlatabilmek.’ Hatta, ikna edebilmek. Ses kullanılıyor, koku kullanılıyor. Görsel estetik, haz öncelikli değil günümüz sanatında. Plastik ölçütler de öyle, pek yer almayabiliyor sunumlarda. ‘İş’ler iki boyutlu, sınırlı değil. Yerleştirildikleri odalarda özgürler, izleyeni kolayca sarıp sarmalıyorlar. Düşündürüyorlar. Sadece izlemek alışkanlığında olanlara ise farklı geliyor, şaşırtıyor, hatta sıkıyor bu tür sanatsal arayışlar. Sergide dolaşırken bir ara kendinizi korkmuş ya da irkilmiş bulabilirsiniz. Çünkü, oradaki tüm sanatçılarda sosyolojik, psikolojik bağlantılı açılımlar, anlatımlar, vurgular var. İnsanın özünden farklı olanlara karşı tavır var. Kültürel ve toplumsal dayatmalara, değişimlere karşı ‘var olabilmek’ var. İçte ya da dışta, mekânda ya da dışarıda, fark etmiyor; bağlantının sürekliliği var, koşmak koşmak var. Aramak var. Kimlik aşınması, bunalımı var. Sorgulamak var. Yalanın kullanıldığı bellek ötesindeki durum var. Sığınma var. Kaçma var. Toplumsallığa tepkisel bir yaklaşım var. Ayrıca, sanatsal anlatımlara yenilerini ekleyebilme çabası var. Bir önceki sergide ne kadar grafiksel bir sunum varsa, burada da o kadar içsel bir anlatım var. İyi izlemeler. AKBANK KISA FİLM FESTİVALİ Genç sinemacılar geliyor... F K nilikçi ozanların konserleri de müzikleri kadar sürprizlere açık. Chris Botti Sepetçiler’de Günümüz caz müziğinin en yetenekli trompetçilerinden biri olarak tanınan Chris Botti ise bugün saat 22.00’de Sepetçiler Kasrı’nda yeniden cazseverlerle buluşuyor. Bob Dylan’dan Paul Simon’a kadar pek çok sevilen sanatçının topluluğunda trompet çalan Botti ilk solo albümü olan “First Wish”i 1995 yılında yayınladığından bugüne kadar yedi albüme imzası attı. 2001’de Sting ile çalışmaya başlayan Botti’nin geçtiğimiz yıl yayımladığı pop caz albümü “To Love Again”de yer alan ve Sting’in seslendirdiği “What Are You Doing The Rest Of Your Life” parçası Grammy Ödülü’nü kazandı. Chris Botti ayrıca imza günlerinin ilk sürprizi olarak yine bugün saat 18.00’de Beyoğlu D&R Mağazası’nda sevenleriyle buluşacak. Gecenin diğer konserleri ise, Brink Man Ship ile Joy ve The Moutin Reunion Quartet. İsviçre caz dünyasının genç ve yenilikçi saksofoncularındanJan Galega, topluluğu Brink Man Ship ve konukları Joy ile birlikte saat 22.00’de Babylon’da caz severlerle buluşacaklar. Aynı saatte, Parisli ikiz kardeşler Louis ve Francois Moutin de, 1999 yılında yanlarına piyanist Pierre de Bethmann ve Miles Davis’in saksofoncusu olarak tanınan New Yorklu Rick Margitza’yı alarak kurdukları The Mountin Reunion Quartet ile Ortaköyde’ki İstanbul Caz Center’da olacaklar. estivalin heyecan verici topluluğu CocoRosie Beyoğlu’nda Kültür Servisi Bugün saat 21.00’de Beyoğlu’ndaki Emek Sinema’sında festivalin en heyecan verici topluluklarından CocoRosie sahneye çıkacak. New Yorklu iki kız kardeş olan Bianca and Sierra Casady’den kurulu topluluk, bugüne kadar oldukça garip vokallerden oluşan, küçücük odalarda ya da yollarda kaydedilmiş, lofi kalitesinin doruklarında iki albüm yayımladılar. Blues, hiphop, rock gibi birbirinden farklı müzik türlerini kişisel bir estetikle bir araya getiren topluluk, sanatla basitliğin, müzikle sessizliğin arasındaki ince sınırlarda gezindikleri ilk albümleri “La Maison De Mon Reve”i 2004 yılında çıkardılar. Bir yıl ardından gelen ikinci albümleri “Noah’s Ark”da CocoRosie sihri sürdü. Bu cesur ve ye ültür Servisi 919 Aralık 2006 tarihleri arasında yapılacak, kısa film severlere renkli, keyifli bir festival ortamı yaşatmasının yanı sıra yaratıcı fikirlerini, yeteneklerini sergilemek isteyen genç sinemacılara da kendilerini kanıtlayabilme fırsatı veren Akbank 3. Kısa Film Festivali’nin üç ayrı seçici kurulunun üyeleri belli oldu. Geçtiğimiz yıl festivalin yarışmalı bölümüne başvuran 264 filmi izleyen ve “Festival Kısaları” bölümünü oluşturan ön eleme seçici kurulu, bu yıl Festival Koordinatörü ve Yönetmen Selim Evci , yönetmen Hüseyin Karabey ve yönetmen Pelin Esmer’den oluşuyor. Festival bölümlerinde gösterilen tüm yerliyabancı kısa filmler, yönetmenleri ve festivalde gerçekleşecek tüm söyleşi ve atölye çalışmaları hakkındaki detaylı bilgilere festivalin resmi sitesinden ulaşılabilecek. Ayrıca, son katılım tarihi 30 Eylül 2006 olarak belirlenen festivalin yarışma ve yarışma dışı başvuruları da online olarak internet sitesinden yapılabilecek. Festival kurmaca, belgesel, deneysel ve canlandırma dallarında; süre kısıtlaması olmadan, ulusal ve uluslararası katılıma açık. (www.akbankkisafilm.com) SSM’de Galeri Söyleşileri... K Kimliğimi kaybettim. Hükümsüzdür. HAKAN AYDIN Nüfus cüzdanımı kaybettim.Hükümsüzdür. BETÜL KAY BİKİRLİ ültür Servisi Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nde (SSM) Akbank’ın sponsorluğunda gerçekleştirilen ‘Heykelin Büyük Ustası Rodin İstanbul’da sergisi kapsamındaki ‘Galeri Sohbetleri’ sürüyor. Müze biletiyle ücretsiz izlenebilen programda, her hafta farklı bir konu işleniyor. Görsel sanatlar üzerine uzmanlık eğitimi gören Sabancı Üniversitesi öğrencileri ve sanat tarihi uzmanları tarafından gerçekleştirilen galeri söyleşilerinde, Rodin’in yapıtları çeşitli başlıklar altında inceleniyor. 1 Temmuz 31 Ağustos 2006 tarihleri arasında her perşembe 16.00, her cumartesi 11.00 ve 15.00 saatleri arasında düzenlenen galeri söyleşileri kapsamında 13 Temmuz günü, saat 16.00’da yapılacak söyleşide Hasan Salih Ay ‘Tamamlanmamış izler: Parçalama, Birleştirme ve Çeşitleme’ konusunda konuşacak. Sıradışı tatilinizde, kent yorgunluğunuzu atmak için öncelikle tercih edebileceğiniz. Tarih, Dağ, Deniz ve Oksijeni ile Kazdağı eteklerinde sizi karşıladığı otantik mekan. Adatepe Köyü Küçükkuyu Çanakkale Türkiye Rez Tel : +90 286 752 65 81 Faks : +90 286 752 20 66 Çanakkale İrtibat TelFaks : +90 286 217 47 07 1 Oda 2 Kişi Y.P. 150 YTL. www.hunnaphan.com email: Info?hunnaphan.com CUMHURİYET 15 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear