03 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 NİSAN 2006 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Ruhunu teslim edermiş gibi... Bir banka daha yabancılara gitti. Finansbank, Yunan Ulusal (Ethiniki) Bankası’na (NBG) satıldı. Merkez Bankası Meclis Üyeliği de yapmış olan Prof. Dr. Bilsay Kuruç’a bu satışın anlamını sorduk. Adında ‘‘ulusal’’ sözcüğü bulunmasına karşın NBG’nin herhangi bir Yunan bankası olduğunu vurguladı öncelikle: ‘‘Yunanistan’ı temsil eden bir banka değildir. Temsilcileri 45 senedir Türkiye’ye gelip gidiyorlardı. Amerikalılar, Fransızlar gibi, onlar da Türkiye’de bankacılığa girmek istiyorlar. Nasıl Dışbank’ı Fortis aldıysa, nasıl Demirbank’ı HSBC aldıysa, bu da öyle bir gelişme.’’ Prof. Kuruç’a göre; Türk bankacılığı, finansman işinin ter dökme kısmıyla uğraşma, ulusal tasarrufları toplama, ulusal sanayiyi kredilendirme gibi işlerle uğraşmak yerine, 1990’ların tatlı Hazine kâğıdı ve faizciliği de bittikten sonra, birikimlerini satıp kenara çekilmek istiyor: ‘‘Bankacılık zahmetli bir iştir. Yabancı piyasalara girip at oynatmak ayrıca mücadele ister. Bir ülkede bir finans piyasası oluşturmak da, o ülkenin dünyada itibarının artması demektir. Türkiye’de de bir finans piyasası oluşturulabilir. Ama yabancılar ülkenin finans piyasasına el koyuyorlarsa Türkiye’ye ait bir finans piyasası oluşmaz. Yabancı bankacılar; Bahama’ya, Kıbrıs’a, Haiti’ye kârlı buldukları için nasıl gidiyorlarsa Türkiye’ye de onun için gelirler... Kazanmaktan da başka bir şey düşünmezler.’’ Prof. Kuruç, ‘‘Türkiye’de finansçılık galiba erken ihtiyarlayıp gidecek’’ dedi ve ekledi: ‘‘Kısacası Türk bankacılığı kendini teslim etmek istiyor.’’ SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Asılan Atatürk büstü ve arkasındaki koalisyon CHP lideri Deniz Baykal, medyada pek ilgi uyandırmayan grup konuşmasında, ‘‘Türkiye’de terörle mücadele konusunda çok ciddi bir siyasi irade zafiyeti vardır. Hiçbir şey olmuyormuş duygusunu vermeye çalışan bir iktidar var. Medyaya ‘yazmayın’ diyen bir iktidar var’’ uyarısında bulunurken, medyanın ‘‘yazmadığı’’ bir olaydan da söz etti: ‘‘Mardin’de, Nusaybin’de bir köprüye, civardaki bir okuldan alınan Atatürk büstünün boynundan bağlanarak idam edilmiş bir görüntü içinde sallandırıldığını görmek... Bu tablo beni çok sarstı. Yaşadığımız olayın kimliğini, niteliğini ortaya koyan, gerçek hedefini vurgulayan bir çarpıcı görüntüydü o.’’ O görüntüyü vermeyen medya, doğal olarak Deniz Baykal’ın şu yorumunu da görmezden geldi: ‘‘Bu neyi ifade ediyor? Hiç kuşku yok ki, Türkiye’ye bugün yönelen tehditlerin en önemlilerinin ikisinin de hedefinde TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu alt komisyonunda Kamu Denetçiliği Kurumu Kanun Tasarısı görüşülürken Ankara Barosu temsilcisi Avukat Aydın Erdoğan söz alıyor; tasarının maddelerine ilişkin istemlerini sıralarken başdenetçi ve denetçilerin yemin metnine ilişkin hükmün de şöyle değiştirilmesini öneriyor: ‘‘Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, hakkaniyete, demokrasiye, dayanışma içindedirler, bunun için her türlü gayreti sergilerler. Atatürk, Türkiye’ye laik bir devlet düzenini getirdiği için hedeftir. İkinci olarak da, Türkiye’yi ırk, kafatası, kan anlayışının ötesinde herkesin eşit hak sahibi olduğu, çağdaş bir vatandaşlık bilinci içinde bir ulusal devlete kavuşturmuş olmasıdır. İkinci hedef seçilişinin altında yatan temel anlayış da budur. Bu iki noktadan saldırıya maruzdur Atatürk. Bu son olaylar, Türkiye’nin etnik kimlikleri aşan, onun üzerinde ulusal vatandaşlık bilincine dayalı bir millet olmasının şimdi tekrar etnik ayrışmayla bozulmak istenmesi, değiştirilmek istenmesi, bu çaba, bu gayret karşısında Atatürk’ü buluyor ve orada Atatürk’ün eserine sözünü geçiremeyenler büstünü asarak bir tatmin arayışı içine giriyorlar.’’ Olay, tam da budur ve bir koalisyonu iyice açığa çıkarmıştır. rinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getireceğime büyük Türk milleti huzurunda, namusum ve şerefim üzerine ant içerim.’’ Bir tasarıdaki metne bakıyorsunuz, bir baronun önerisine... Dönüp diyorsunuz ki: ‘‘Ankara Barosu’nun Türkiye Cumhuriyeti ile, Atatürk ile, onun ilkeleri ile bir sorunu mu var acaba?’’ Avrupa Berlusconi’ye ‘Yeter!’ Diyor ROMA İtalya’da 2006 seçimleri ‘‘global ilgiyle’’ izleniyor. Bu yalnız Batı demokrasileri için ‘‘talihsiz ilklere’’ imza atan ‘‘B. (Berlusconi) fenomeninden’’ kaynaklanmıyor. ‘‘Siyasi laboratuvar’’ olarak daima yeniliklere öncülük eden İtalya’da, ‘‘global köyün’’ gelişmiş ülkelerin dahi içişlerine ne ölçüde “müdahil olabildiğini’’ görüyoruz. ‘B.’ye oy vermek için sarhoş olmak lazım!’ ‘‘Courrier International’’ın İtalyan versiyonu ‘‘Internazionale’’ dergisi örneğin, şimdiye dek eşine rastlanmayan bir inisiyatifle 101 yabancıya ‘‘İtalya’da sandık başına gitme hakkına sahip olmaları halinde kime oy vereceklerini’’ soruyor. Ulusal medyada da geniş yankı bulan anket sonuçlarına göre ‘‘yabancı oylar’’ ezici çoğunlukla B.’ye karşı. İranlı çizer Marjane Satrapi: ‘‘B.’ye oy vermek için sarhoş olmak lazım!’’ deyip kestirip atmış. Münihli sosyolog Ulrich Beck ise ‘‘Berlusconi’nin Avrupa’nın ayıbına dönüştüğünü’’ belirtiyor ve İtalyanlara düpedüz yalvarıyor: ‘‘Lütfen bizi bu ayıptan kurtarın!’’ Ünlü İngiliz tarihçi Eric Hobsbawn ise ‘‘seçim kampanyasına yabancıların müdahil olmasının doğuracağı sakıncalı sonuçlara’’ dikkat çekmekle birlikte, sözlerini diplomatik cümlelerle ifade ettiği B. karşıtı bir çağrıyla bitirmeden edemiyor. ‘‘Dışardan gazel okumanın faydalarına inanmasam da, İtalyan halkının uluslararası beklentileri kestirdiğini tahmin ediyorum. Washington dışında herkesin kaybetmesini istediği bir tek aday var!’’ İngiltere’nin etkili yayın organı ‘‘Economist’’ Hobsbawn kadar diplomatik değil. Kampanyanın son gününde İtalya’ya ‘‘Basta (Yeter): Berlusconi’ye artık yol verin!’’ kapağıyla ulaşan ‘‘Economist’’in değerlendirmesi; ulusal yayın organlarıyla eşdeğer bir yankı yaratıyor. Tirajı 1 milyonu aşan ‘‘Economist’’in B.’ye karşı açtığı kampanya gerçi yeni değil. İtalyan medya patronunu beş yıl önce iktidara taşıyan seçim kampanyasına ‘‘Silvio Berlusconi İtalya’yı Yönetemez!’’ kapağıyla damga vuran etkili yayın organı, 2001’de B.’nin aldığı zaferi ‘‘Ne Garip Ülke!’’ sözleriyle kapak yapmıştı. Atatürk vardır. Bunlardan birisi, Türkiye’nin laik bir cumhuriyet kimliğiyle ilgilidir, bundan birileri çok rahatsızdır, bunu değiştirme çabası Gelecek Tesettür modasının öncülerinden Tekbir Giyim’in ortakları Cafer ve Mustafa Karaduman, Haftalık dergisinin sorularını yanıtlarken çok yalın bir dille bugünü ve yarını anlatmışlar: ‘‘Açık konuşmak gerekirse 2002’den bugüne yüzde 150 büyüdük. Şube sayımız 23. Bunda Emine Erdoğan ve bakan eşlerinin katkısı büyük. Bunu inkâr etmemek lazım. Eğer AKP 5 yıl daha iktidarda kalırsa Türkiye’nin her yerinde mağaza açarız.’’ ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması için üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getireceğime Türk milleti huzurunda namusum ve şerefim üzerine ant içerim.’’ Tasarıdaki yemin metni ise şöyle düzenlenmiş: ‘‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlığı ve bağım Baronun bir sorunu mu var? sızlığı ile vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğine, anayasaya, hukukun üstünlüğüne, hakkaniyete, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetle Tehlikenin Farkında mısınız? SUAY KARAMAN Tüm Öğretim Üyeleri Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ‘Avrupa’nın gerçek hasta adamı’ B. yandaşlarının ‘‘Ecomunist’’ (Ekomünist) adını taktığı dergi, aradan geçen beş yıl içinde İtalya’yı dönem dönem ‘‘Avrupa’nın gerçek hasta adamı’’ ve ‘‘Addio Dolce Vita’’ (Elveda Dolce Vita Tatlı Hayat) başlıklarıyla düzenli olarak kapak yapmıştı. Muhafazakâr görüşleriyle tanınan uluslararası finans ve ekonomi dergisi, medya patronu başbakanı son sayısında yerden yere vuruyor. Ve ‘‘Son beş yıl bize ne kadar haklı olduğumuzu gösterdi!’’ diyor. ‘‘Beş yıl önce Berlusconi’ye medyadaki tekelci gücü ile yargıya konu olan davaları nedeniyle karşı çıkmıştık. Bunlara şimdi hükümette bulunduğu beş yılın icraatı da eklendi. İtalyan Başbakanı siyasi gücünü, çıkarlarını korumak amacıyla yaptığı yasalar ve yargıyı mayınlamak için kullandı. Özel TV’lerin yanı sıra devlet TV’sini de ele geçiren Berlusconi, bugün ülkedeki televizyon yayınlarının yüzde 90’ını kontrol ediyor. Son beş yılda yüzde 1’in altında büyüyen ekonomi de krizde. Üretkenliğini arttırmayan, rekabet gücünü yitiren İtalyan ekonomisinde işsizlik sorununa çare bulunamazken, bütçe ve kamu açıkları durmadan artıyor!’’ Ülkemiz belki de, tarihinin en ağır siyasi bunalımlarından birini yaşamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtuluş ve kuruluş süreci, hep karalanmak istenmektedir. Ulusal değerler ayaklar altına alınmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk’e, ilkelerine ve devrimlerine karşı savaş açılmıştır. Laiklik karşıtı dinci kadrolar, devletin her kesimini ele geçirmek üzeredir. Devletin birçok kurumu vekalet ile yönetilmektedir. Yüksek yargı organlarının kararları uygulanmamaktadır. Anayasada yazılı olan laik, sosyal ve hukuk devleti ilkesi ayaklar altına alınmış, çiğnenmektedir. Ortadoğu, emperyalizmin işgali altında, belirsizliğe doğru sürüklenmektedir. Bölgede ülkemizin bir kısmını da içine alacak şekilde bir Kürt devleti oluşumu, uluslararası konferanslarda açık açık anlatılmaktadır. Bölücü terör, Nevruz’da yapamadığını, Diyarbakır, Van, Siirt, Batman gibi illerde yaparak, kitlesel ayaklanma provalarına başlamıştır. Günlerce süren olaylar sonucunda valilik ve karakol taşlanmış, birçok işyeri yıkılmış, yağmalanmış, birçok vatandaşımız yaralanmış ve onun üzerinde vatandaşımız ölmüştür. Güneydoğu illerimizde yaşanan bu üzücü olayları, kışkırtan, hatta organize edenler içinde belediye başkanlarının da olması düşündürücüdür. Ancak hükümet bu olaylara seyirci bile kalamamıştır. Başbakan olaylar sırasında Sudan’da, sudan görüşmeler yaparak, ülkeye gelmesini geciktiriyordu. Başbakan, muhalefete, kendisine karşı olanlara ve halka yaptığı düzeysiz çıkışları, nedense Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı’na karşı yapamıyor. Diyarbakır’da olaylara katılan göstericileri, cesaretlerinden ötürü kutlayan belediye başkanı sırtını AB’ye yasladığından olsa gerek, Başbakan yumuşak bir üslup kullanmayı yeğlemiştir. Güneydoğu’daki 38 belediye başkanının, Danimarka Başbakanı’na “Roj TV’yi kapatmayın” diye yazıyla başvurmaları karşısında da sesi çıkmamıştır. ABD ve özellikle Avrupa Birliği’ne güvenenler bile bu olanlar karşısında, tehlikenin farkına varmışlardır. Ülkemiz buralara nasıl geldi, hiç düşündük mü? “AB yolu Diyarbakır’dan geçer’’ diyen eski Başbakan Mesut Yılmaz’ı yere göğe koyamamıştık. Ülkemize gelen AB’li temsilcilerin, ayaklarının tozlarıyla hemen Diyarbakır’a gitmelerini demokrasinin gereği saymıştık. Çok sıkı güvenlik önlemleri ile Diyarbakır’da konuşma yapan ve “Kürt sorunu vardır” diyen Başbakanı, demokrasi kahramanı ilan etmiştik. ABD ve AB’nin, ülkemizle oyun oynamasını görmemezlikten geldik ve hep sustuk. AB’nin her isteğini yerine getirmek uğruna, ulusal onurumuzu feda ettik. Bu hükümet üç buçuk yıl önce işbaşına geldiğinde terör bitmişti. Bugün terörün artması ve azgınlaşması karşısında hesap vermesi gerekenler, pişkinlikle saltanatlarını sürdürmek için her yolu denemektedirler. Bütün olaylar karşısında aciz kalan ve Türkiye’yi yönetemeyeceği belli olan, yolsuzluklara bulaşmış bu iktidarın, bir an önce ülke yönetiminden uzaklaşması gerekmektedir. Ülkemizde seçim yasalarını değiştirmemek için çırpınanların gayretiyle, kayıtlı seçmenlerin yüzde 25‘inin oyunu alan bir parti, parlamentonda yüzde 66 milletvekiline sahiptir. Ne yazık ki, ülkemizde bir muhalefet boşluğu da yaşanmaktadır. Topluma umut olacak bir lider ve parti, ne solda, ne sağda yoktur. Bu şartlar altında yapılacak seçim de, umutsuzluğu daha da derinleştirmekten öte gitmeyecektir. Tüm bu olumsuz koşulları gören gerek soldaki, gerek sağdaki muhalefet partilerinin ülkemiz daha kötü oyunlara bulaştırılmadan, bir araya gelmeleri zorunludur. Partilerin yapamadığını ise, seçmenler sandık başında yapmalıdırlar. Hâlâ tehlikenin farkına varamadık mı? Tehlikenin farkına vardığımız zaman, her şey çok geç olabilir. Ve Zapatero İspanya’sı Yabancıların İtalyan seçimlerine gösterdiği ilgi, bu örneklerle sınırlı değil. Ulusal medyadan ‘‘Il Messaggero’’ de sütunlarını ‘‘yabancı yorumculara’’ açtı. Gazetenin birinci sayfasından seçimleri yorumlayan İspanyol yorumculardan biri Berlusconi’nin yakın arkadaşı eski Başbakan Jose Maria Aznar. Diğeri İspanyol sosyalizminin tarihi liderlerinden Alfonso Guerra. Berlusconi’ye moral pompalayan Aznar’ın yazısının hemen yanı başında Alfonso Guerra, ‘‘Siyasi ve ekonomik sağ; kontrol altına aldığı medya gücüyle yurttaşların beynini yıkıyor ve demokratik tepkilerin önünü kesiyor. Sağ propaganda karşısında zemin kaybeden sol, bu oyuna gelmemeli!’’ diyor ve İspanya’daki Zapatero örneğinden yola çıkarak ‘‘başarının sırrını’’, ‘‘sağı taklit etmemek, kimlik krizine girmemek ve solun sahip çıktığı ilkelerden taviz vermemek’’ olarak özetliyor. Guerra, Zapatero İspanya’sının başarı hanesine yazılan hamleleri de bir bir sıralamış: ‘‘Avrupa’nın en yüksek büyüme hızı, en yüksek sayıda iş olanakları, sivil haklarda kaydedilen ilerlemeler ve genişleyen hoşgörü ortamı!’’ İspanya ve İtalya arasında açılan makas, gerçekten de akıllara durgunluk verici... ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com V AN 2. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN GAYRİMENKUL AÇIK ARTTIRMA İLANI Dosya No: 2002/1559 Tal. S Satılmasına karar verilen gayrimenkulün cinsi, kıymeti, adedi, evsafı: Satışı istenilen gayrimenkul; Van ili, Merkez Yukarınorşin mahallesi, pafta: 9, ada 174, parsel: 15, zemin kat 1/8 arsa paylı 4 nolu mesken olup, zemin kat dairenin yaklaşık alanı 120 m2’dir. Dairenin Değeri: 29.779,20 YTL / Arsanın Değeri: 2.800,00 YTL’dır. İmar Durumu: Taşınmaz şahir imar planında olup ayrık nizam, 5 kata müsadelidir. Taşınmaz kısmen imar yolunda kalmaktadır. Satış Şartları: 1 Satış, 30/05/2006 günü saat 10.00 ile 10.10 arasında Van 2. İcra Müdürlüğü Kalemi’nde açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen kıymetin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa, en çok artıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla, gayrimenkul 09/06/ 2006 Cuma günü aynı yerde ve aynı saatlerde ikinci artırmaya çıkartılacaktır. Bu artırmada (artırma bedelinin gayrimenkulün tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması ve rüçhanlı alacaklıların alacağını ve satış masraflarını geçmesi şartıyla) en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin tahmin edilen kıymetin %20’si nispetinde pey akçesi veya bu miktar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir. Alıcı istediğinde 10 günü geçememek üzere mehil verilebilir. Tellaliye resmi, ihale pulu, tapu harç ve masrafları ve %1 KDV ile diğer vergiler alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılara ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını hususi ile faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile 15 gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen müddet içinde ödenmezse, İcra ve İflas Kanunu’nun 133. maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasındaki farktan ve temerrüt faizinden alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup, masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Şatışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2002/ 1559 sayılı dosya numarası ile dairemize başvurmaları ilan olunur. 30.03.2006 (İİK.126 )(*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. (Basın: 15562) TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 8 Nisan www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Yurdumuzun birçok yö 1 resinde yaşa 2 yan ötücü bir 3 kuş. 2/ Bir renk... Bir an 4 latımda veril 5 mek istenen 6 öz. 3/ Gemile7 rin yükleme boşaltma yap 8 tıkları yer... 9 İtalya’nın en 1 2 3 4 5 6 7 8 9 uzun ırmağı. 4/ Yarar, 1 P O R T A L MA menfaat... Bir tümün 2 I R A L A D A Ğ bir parçasıyla ilgili 3 R U H S A T İ M olan; cüzi. 5/ Metin R A F Y A Erksan’ın bir filmi... 4 A N A Elma, armut, kayısı 5 Ç C E M T A N B E K gibi meyvelerin ku 6 İ S A L rutulmuşu. 6/ Üye... 7 R O M Ş A R A P Coğrafyadaki kıyı tip 8 E M A R E İ R İ lerinden biri. 7/ Sürü 9 A T A Ş E I S nülen güzel kokular. 8/ Kısa yazı... ‘‘Ölüm bahar ülkesidir bir rinde’’ (Yahya Kemal). 9/ Özellikle turşu yapımında kullanılan bir cins hıyar. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ ‘‘Çavuşkuşu, ibibik’’ gibi adlar da verilen bir kuş. 2/ Batman’ın Hasankeyf ilçesini sular altında bırakacak olan baraj... Jokeylerin giydiği kenarsız başlık. 3/ Argoda görgüsüz, kaba saba kimse anlamında kullanılan sözcük. 4/ Tarih öncesine dayanan efsane... İsrail yapımı bir tür tabanca. 5/ Kapı ya da pencere boşluğu... Açık, belli. 6/ Ayak bileği kemiği... Hatay ilinde bir ırmak. 7/ Şarkı, türkü... Dolmakalem ya da bilgisayar yazıcısı içine yerleştirilen mürekkep tüpü. 8/ Türkistan’da kullanılmış eski bir para... Bir nota. 9/ Şube, dal... Yemen’in ekonomik başkenti. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear