02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7 NİSAN 2006 CUMA 4 HABERLER AP’den Erdoğan’a gönderilen mektubun ardından AB’nin de harekete geçeceği belirtiliyor DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Artık Açık Açık Konuşma Zamanı Tedavinin ilk aşaması teşhistir. Eğer tanıyı doğru koyamazsanız, tedaviden de sonuç almanız mümkün değildir. Bir illetten kurtulmak istiyorsanız, tanıda kibarlık etmek, hastanın moralini düzeltmek için gerçeği gizlemek çıkar yol değildir. Son zamanlarda Güneydoğu’da başlayan ve bütün ülkeye yayılma eğilimi gösteren, hatta yayılan olaylara doğru tanı koymak zorundayız. Bu olayların demokratik taleplerle herhangi bir ilgisi yok. Bu olayların ekonomik koşulların düzeltilmesiyle ortadan kalkacağını sanmak da safdillikten öte bir aymazlıktır. Bu açıdan bu savlara kulak asmamak gerekir. Ne Kürtçenin öğrenilmesi, ne Kürtçe televizyon ve radyo yayınlarının başlaması talepleri ortadan kaldırabilir. Zaten bütün bunlar da yapılmıştır. Olayların ardında bulunan güçler ki, PKK DTP ve kimi bölgesel seçilmişlerdir, bu isteklerin yerine getirilmesiyle yetinmeyip yenilerini ileri sürecekler, Kürtçenin iki resmi dilden biri olmasını da talep edecekler, Türkiye Cumhuriyeti’ni iki kurucu halklı bir federal yapıya kavuşturmak isteyeceklerdir, ki zaten bu taleplerini dile getirmektedirler. Bu taleplerin kabulü halinde bununla da yetinmeyecekler, daha ileri giderek, Türkiye’yi bölme planının son aşamasına geçeceklerdir. ??? Dış destekler de sağlanarak oynanan oyun budur. Bu gerçeği görmemek için kör olmak gerekir. Durum böyle olunca da, demokratik ve ekonomik taleplerin göstermelik olduğu kolayca anlaşılabilir. Hiç kuşku yok ki, daha gelişmiş bir demokrasinin yurdun bütün bölgelerinde egemen olması esastır. Hiç kuşku yok ki, bütün yurt yüzeyinde, tüm vatandaşların insanca yaşayabileceği gelişmiş bir ekonomik yapıyı kurmak hepimizin görevidir. Ancak açıkça görmemiz gerekir ki, Kürt vatandaşların çoğunlukta oldukları Güneydoğu bölgesinde (dilerseniz Kürt bölgesi deyin) demokrasinin yerleşmesi ancak PKK’nin silahlarını bırakması, bölgede terörün sona ermesi ve kimi seçilmişlerin de, kışkırtmalarından vazgeçmeleriyle mümkün olabilecektir. Burada sebep sonuç ilişkisini iyi görmek zorundayız. Orada demokrasi olmadığı için terör egemen olmuyor, tam tersine terör egemen olduğu için demokrasi yaşama geçemiyor. Yine görmemiz gerekir ki, bu durum sürdükçe, kimse ama kimse oraya yatırım yapmaz. Nitekim yapmıyor da.. bırakın yurt ya da bölge dışından gelecek sermayeyi, bölgedeki Kürt kökenli işadamları dahi buraya yatırım yapmamaktadırlar ve koşullar böyle devam ettiği sürece de yapmayacaklardır. Bu durumda, demokratik ve ekonomik önlem önerilerinin de hiçbir anlamı yoktur. ??? Son olaylar, nihai amacı bağımsızlık olan bölücü girişimin eseridir, Eğer Türkiye’deki bütün Kürt kökenli vatandaşların tümü ya da çoğunluğu Türkiye Cumhuriyeti içinde yaşamak, TC vatandaşı olmak istemiyorlarsa, bu durumu engelleyecek hiçbir güç yoktur. Onların bizimle aynı ırktan olmaları (eğer öyle ise) aynı dili konuşmaları (eğer öyle ise) aynı dinden olmaları, aynı coğrafyayı paylaşmaları zorunlu bir birlikteliği sağlamaya yetecek öğeler değildir. Değişik etnik kökenler, değişik alt kimliklere karşın, eğer bir arada yaşama isteği varsa bir ulustan söz edilebilir. Birlikte yaşama, ortak geleceğe yönelme isteği yoksa yapacak bir şey yoktur. Şimdi bakılması gereken nokta, Türkiye’nin dört bir yanında yaşayan Kürt kökenli vatandaşların çoğunda bir arada yaşama isteği olup olmadığıdır. Şu ana kadar, aktivist bir azınlık dışında, bu isteğin olduğunu gösteren bir bulguya sahip değiliz. O zaman yapılacak iş, Kürt kökenli ile ‘‘ayrılıkçı Kürtçü’’yü birbirinden ayırmak ve bu konuyu açık açık, net bir biçimde tartışmaya başlamaktır. Durum yepyeni, cesur, kararlı, dürüst bir politika oluşturulmasını gerektiriyor. Bunun ilk adımı da, rahatsızlığa doğru tanı koyup cesaretle yola çıkmak olmalıdır. Bugün işbaşında bulunan bu iktidardan, hamasi sözcükler dışında böyle bir politika bekleyebilir misiniz? Bütün sorun burada... Güneydoğu için siyasi kriter ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır merkezli meydana gelen olayların ardından, konunun Avrupa Parlamentosu gündemine alınması ve bir grup Avrupalı parlamenterin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, ‘‘müzakereler tehlikeye girer’’ şeklinde bir mektup göndermesi, AB’nin bu bölge konusunda çeşitli adımlar atacağının işaretini veriyor. Bu kapsamda AB’nin Türkiye’nin hazırlıklarını sürdürdüğü ‘‘Ulusal Programı’’na bölgedeki ‘‘ekonomik ve sosyal eşitsizliklerin’’ sonlandırılmasına iliş ? Güneydoğu’daki karışıklıkların ardından AB harekete geçmeye hazırlanıyor. AB’deki sol grupların Türkiye’nin 3 konudaki müzakere açış mektuplarına Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ilişkin ‘siyasi kriterler konulması için’ harekete geçtiği ifade ediliyor. kin net tarih koymasını isteyeceği belirtiliyor. misyonu’na sunulmak üzere çeşitli tekliflerin de hazırlandığı öğrenildi. AB’nin ilk olarak hazırlıkları süren, ‘‘Ulusal Program’’da bölgedeki ‘‘sosyoekonomik eşitsizliğin sona erdirilmesi’’ konusunda Ankara’dan ‘‘net’’ tarih isteyeceği ifade edildi. Ankara bundan önceki ulusal programında, ‘‘bölgelerarası farklılığı sona erdirme sözü vermiş, ancak bu kapsamda bölge adı belirtmemişti’’. AB tarih isteyecek AB kaynaklarından edinilen bilgilere göre, birlik Diyarbakır’da meydana gelen olayların ardından, bölgedeki duruma ilişkin çalışmalarını hızlandırdı. Bu kapsamda parlamenterlerin Erdoğan’a gönderdiği mektubun yanı sıra AB Ko 3 başlıkta siyasi kriter Cumhuriyet’e bilgi veren üst düzey AB kaynakları ise bunun yanlış anlaşılmaması gerektiğini savunurken ‘‘Güneydoğu’daki sosyoekonomik durumun geliştirilmesi istemi, İlerleme Raporu’nda da yer alıyor’’ görüşünü dile getiriyor. Güneydoğu’ya yakın ilgisi olan AB’nin diğer bazı üye ülkelerinin ise Türkiye’nin güneydoğu konusunu da içine alacak olan 3 müzakere başlığının açış metnine siyasi kriterler konulması önerisini götürmeye hazırlandığı kaydediliyor. Bu başlıkların ise ‘‘Tarım ve Kırsal Kesimin Kalkınması’’, ‘‘Adalet, Özgürlük ve Güvenlik’’ ve ‘‘Bölgesel Politikalar’’ oldukları öğrenildi. Siyasi kriterler Türkiye’nin AB Komisyonu’nun siyasi istemlerini kabul etmemesi durumunda müzakerelerin askıya alınabilmesini öngörüyor. S URİYELİ TERÖRİSTLER Barzani ateşle oynuyor ? Suriye’deki Kürtler üzerinde etkinliği olan Barzani, istihbarat örgütü Parastin aracılığıyla Suriye uyruklu PKK’lileri kollayarak Kuzey Irak’ta rahat hareket etmelerine göz yumuyor. BAHADIR SELİM DİLEK A ABD’yle PKK krizi büyüyor NKARA ADIM BEKLİYOR ? AnkaraWashington arasında büyük bir sorun olmaya başlayan Irak’ın kuzeyindeki PKK varlığı konusunda, ‘adım’ isteminin ABD’li yetkililere oldukça net olarak iletilmesine karşın herhangi bir söz alınamadı. MAHMUT GÜRER asirmen?cumhuriyet.com.tr AP RAPORTÖRÜ EURLINGS DTP’lilere terörü kına çağrısı STRASBOURG (AA) Avrupa Birliği Komisyonu, Avrupa Parlamentosu’nda (AP) Güneydoğu Anadolu’daki gelişmelerle ilgili dün yapılan oturumda, PKK’nin terör eylemlerini kınarken Türkiye’ye de olayları yatıştırırken aşırı güç kullanmaması çağrısında bulundu. AP Genel Kurulu’ndaki toplantıya yaklaşık 300 milletvekilinin katılması beklenirken 17 milletvekili katıldı. AB Komisyonu’nun sağlık konularından sorumlu temsilcisi Markos Kipriyanu, ‘‘PKK terör örgütüdür ve AB’nin terör örgütleri listesindedir’’ dedi. AP Genel Kurul oturumunda AB’nin Genişlemeden Sorumlu Temsilcisi Olli Rehn’in yerine konuşan Kipriyanu,‘‘Terörün hiçbir biçimde haklı çıkarılamayacağını’’ belirterek ‘‘bölücü terör örgütünün Güneydoğu Anadolu’da yaptığı tahriklerle durumun gerginleşmesine neden olduğunu’’ ifade etti. Kipriyanu, Türkiye’deki gelişmelerin AB üyeliği sürecindeki izleme toplantılarında gündeme geleceğini kaydetti. AP’nin Türkiye raportörü Hollandalı muhafazakâr parlamenter Camile Eurlings, ‘‘PKK terörünün kesinlikle haklı çıkarılamayacağını’’ söyledi. Eurlings, Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir ve DTP yöneticilerinin de PKK terörünü dışlaması ve kınamaları gerektiğini söyledi. ANKARA MuşŞenyayla kırsalında PKK’lilere karşı yürütülen operasyon sırasında ölü ele geçirilen teröristlerden 4’ünün Suriye uyruklu olması, dikkatleri Suriye’deki PKK faaliyetleri üzerinde yoğunlaştırdı. Suriye’deki PKK’lilerin Kürt lider Mesud Barzani’ye bağlı istihbarat örgütü Parastin’in kontrolü altında olduğu, bu militanların Parastin’in denetimi altında Suriye’den Kuzey Irak’a geçtiği ve Türkiye’ye sızdığı belirtildi. PKK bayrağını ‘‘simge’’ olarak kullanan Suriye’deki ayrılıkçı Kürt hareketi örgütü ‘‘Yekiti’’nin liderinin, Irak’ın kuzeyinde Kürdistan Demokrat Partisi’nin karargâhının bulunduğu Selahaddin kentinde ikamet etmesi de, örgütün üzerindeki Barzani denetiminin en önemli kanıtı olarak gösteriliyor. Suriye’deki Kürt hareketini tamamen kontrolü altında tutan Barzani’nin, Suriye uyruklu PKK’lileri ‘‘koruma, kollama’’ çabasına, SuriyeIrak sınırındaki ‘‘terörist sızmalara’’ karşı büyük hassasiyet gösteren ABD güçlerinin göz yumduğu da ortaya çıktı. Konuya ilişkin bilgi veren kaynaklar, Parastin’in ABD’nin bilgisi dışında, hareket etmesinin söz konusu olmadığına işaret ettiler ve ‘‘ABD, Suriye’deki Kürt hareketini Barzani üzerinden denetim altında tutuyor. Bunu yaparken de Parastin’i kullanıyor. Parastin de PKK’yi kullanıyor. Bu noktada karşılıklı bir çıkar ilişkisi söz konusu. ABD, Parastin üzerinden PKK’yi devreye sokup İran’ı istikrarsızlaştırma operasyonunu da götürüyor. PKK de yine aynı şekilde, Irak’ın kuzeyinden Türkiye’ye sızıyor’’ değerlendirmesini yaptılar. Suriye’deki PKK faaliyetlerinin artması durumunda, AnkaraŞam ekseninde sıkıntı yaşanması kaçınılmaz duruma gelecek. Bu da, Şam’a karşı, Türkiye’yi yanında görmek isteyen ABD’nin işine yarayacak. Suriyeli Kürtler, ‘‘ulusal lider’’ olarak, Mesud Barzani’nin babası, Molla Mustafa Barzani’yi görüyor. Suriye’de 600700 bin Kürt yaşadığı tahmin edilirken bu nüfusun yarısına yakın bölümünü, Şeyh Sait İsyanı sırasında Türkiye’den kaçan Kürtler oluşturuyor. Baas yönetimi Türkiye ile aşiret bağları devam eden bu gruba nüfus kâğıdı vermemiş ve ‘‘vatandaş’’ saymamıştı. Beşar Esad’ın devlet başkanı olmasından sonra, özellikle Kamışlı civarında yaşayanlara nüfus kâğıdı verilmeye başlanmıştı. Şehit Onbaşı Mükremin Başaran’ın cenazesine TSK’den üst düzey katılım oldu. (AA) Büyükanıt: Bu acıları bitireceğiz ANKARA/KOCAELİ/SİNOP/MERSİN (Cumhuriyet) Şırnak’ın Gabar Dağı kırsalında PKK ile çıkan çatışmada şehit olan Jandarma Onbaşı Mükremin Başaran’ın Ankara Haymana’daki cenaze törenine Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ile Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Fevzi Türkeri de katıldı. Kara Kuvvetleri Komutanı Büyükanıt ve beraberindeki komutanlar, törenden önce Başaran’ın ailesini ziyaret etti. Şehit askerin ablasının ‘‘O bizim her şeyimizdi’’ sözleri üzerine Orgeneral Büyükanıt, ‘‘O sizin her şeyinizdi, şimdi bizim her şeyimiz oldu’’ dedi. Şehit ailesine başsağlığı dileyen Büyükanıt, şunları söyledi: ‘‘TSK adına şehidimize Allah’tan rahmet, tüm aile bireylerine ve bütün halkımıza başsağlığı diliyoruz, sabırlar diliyoruz. O en büyük mertebeye erişmiştir ve bu kasabanın ilk şehididir. Dilerim ki sonuncu olur. Şunu biliniz ki bu mücadeleye canımızla, kanımızla, Türk milletiyle birlikte kararlılıkla devam edeceğiz. Bu acıları bitireceğiz. Bu hainlikleri yapanlar da gerekli cezayı göreceklerdir.’’ Daha sonra şehit onbaşı için tören düzenlendi. Törene Başaran’ın ailesi, yakınları, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Büyükanıt, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Türkeri, Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Orgeneral Ergin Saygun, Ankara Valisi Kemal Önal, parti temsilcileri, Ankara garnizonundan çok sayıda subayastsubay ve yurttaşlar katıldı. Bazı televizyonlarca canlı yayımlanan törenin ardından şehit Onbaşı Başaran, cenaze namazından sonra köy mezarlığında toprağa verildi. Şehit Onbaşı Başaran’ın cenazesi, Türk bayrakları ve resimleriyle süslenmiş yüzlerce araçtan oluşan konvoy eşliğinde köye getirildi. Köydeki tüm sokaklara Türk bayrakları ve Atatürk posterleri, köyün ana meydanına ise ‘‘Şehit kanını bayrak yapan bu vatana canımız feda’’ yazılı pankart asıldığı görüldü. Törenin ardından bir grup vatandaş, köy okulunda direğe astıkları terör örgütü elebaşısının maketini ateşe verdi. Şırnak’taki çatışmada şehit olan Komando Er Ümit Balkan için Kocaeli’nin Kandıra ilçesindeki Akıncı köyünde tören düzenlendi. Operasyonda şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Murat Tutal Mersin’de, Şehit Jandarma Er Fatih Erer, Sinop’un Ayancık ilçesinde, Şehit edilen jandarma er Adem Öğlü ise, Ordu’nun Kumru ilçesinde düzenlenen törenlerin ardından toprağa verildi. ANKARA ABD’nin PKK konusunda 3 yıldan bu yana çok sayıda söz vermesine karşın bunların hiçbirini gerçekleştirmemesi, Ankara’da rahatsızlık yarattı. Ankara, Diyarbakır olaylarının ardından rahatsızlığını bir kez daha iletti. Ancak ABD’li Bakan Yardımcısı Vekili Matt Bryza’nın temaslarında da herhangi bir çözüme ulaşılamadı. ABD’li yetkilinin Ankara’ya ‘‘Hükümet kurulsun, 3’lü toplantılar ile konu çözülür’’ mesajını ilettiği öğrenildi. Türkiye, ABD’li yetkililerin son dönemlerde yaptıkları Ankara ziyaretlerinde en önemli iki başlıktan biri olan Irak’taki PKK varlığına en üst düzeyde dahi çözüm bulamadı. ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Peter Pace’in ardından gelen Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın terör konusundaki yardımcısı Bryza’ya da Türkiye’nin artık somut adım beklediği iletildi. Ancak herhangi bir sonuç alınamadı. Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgilere göre, ABD’li yetkili Bryza’ya Ankara’nın bu konudaki hassasiyeti tekrar anımsatıldı ve artık adım atmanın zamanının geldiği kaydedildi. Beklentilerimiz çelişiyor Konuya ilişkin bilgi veren üst düzey bir Dışişleri Bakanlığı yetkilisi ise Bryza’ya ABD’nin 3 yıldır bölgede bulunduğunu, dolayısıyla verdiği sözler kapsamında PKK ile fiili mücadeleye artık geçilmesi gerektiğinin iletildiğini söyledi. ABD’nin, PKK’nin Avrupa’daki kaynaklarının kesilmesine ilişkin çalışmaları şimdilik yeterli gördüğünü anlatan yetkili, ‘‘Ancak bizim istediğimiz bu değil. Biz artık somut adım istiyoruz. Bölgeye operasyonlar düzenlenmesini umuyoruz. En azından yakalanan yaklaşık 70 üst düzey PKK’li Türkiye’ye iade edilmeli’’ diye konuştu. Yetkili, Washington yönetiminin ise sürekli ‘‘Irak’ta hükümet kurulduktan sonra PKK’yle kapsamlı mücadele başlar’’ dediğini anımsatırken ‘‘Buna karşın istihbarat işbirliği tek başına yeterli olmuyor’’ değerlendirmesini yaptı. İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın şu sözleri sanırım tarihe geçecek değerdedir: “Polisimiz kesinlikle namuslu kişileri afişe etmeyi sevmez. Böyle bir şeye de aracılık etmez.” Son günlerde gazeteciler açısından en bol malzemeli operasyonun ardından bunları söyledi Celalettin Cerrah. Operasyonun adı da “Barbie Operasyonu”ymuş. Fulden Uras, işte bu operasyonda gözaltına alınanlardan. Polisler sabahın erken saatlerinde onu evinden alıyorlar. Muayene edilmek üzere Zührevi Hastalıklar Hastanesi’ne götürüyorlar. Sonrasını şöyle anlatıyor Fulden Uras: “Beni 15.00 gibi sorguya aldılar. Bir saat sürdü ama bırakmadılar. Saat 19.00 gibi ATV’yi açtılar. O anda canlı yayın başladı. O sırada nüfus kâğıtlarımızı dağıttılar. Bizi dışarıya çıkarttılar.” Böylece buradan çıkan ve gözaltına alınan kadınlar hep birlikte canlı yayıncıları karşılarında buldular. Namuslu Kişileri Afişe Etmezmiş (!) Yeniden Celalettin Cerrah’ın sözlerini hatırlayın: “Polisimiz kesinlikle namuslu kişileri afişe etmeyi sevmez.” Yani, bu kadınlar “polisimize” göre namuslu kişiler arasında sayılmamış mı oluyorlar? Cerrah ilginç bir değerlendirme daha yapıyor: “Futbolculardan eğer karışan varsa isimlerini şu anda söylemek istemiyorum. Onların hastaneye götürülüp muayene olması söz konusu değil.” Yani… Yani erkek olan futbolcularımız “namuslu kişiler” arasında sayıldığı için mi Zührevi Hastalıklar Hastanesi’ne götürülmeyecekler? Bir başka kadın, manken Berna Arıcı anlatıyor: “Ben bir adamla yakalanmadım. Evimden pijamayla alındım. Hastaneye gittik. Can can ne demek bilmiyordum. Şuurumu kaybetmiş gibiydim. Nöbetçi doktor yok dediler. Kan tahlili için sabaha kadar bekledik. Nasıl yüzümü açıp çıkabilirim. O hastanede çok kötü oldum. Bittim dedim. Artık ne evlenebilirim, ne ev kurabilirim. İntihar etmeyi bile düşündüm bir ara. Annem ‘Kendimi öldüreceğim’ dedi bana.” ??? İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün yaptıklarının tartışılacak çok yanı varken, Celalettin Cerrah’ın sözleri buna tam anlamıyla tuz biber ekiyor. Sayın Cerrah ne zamandan beri kimin namuslu, kimin namussuz olduğu konusunda kendisini yetkili sayıyor? TV görüntüleriyle teşhir edilen kadınlara yönelik ciddi bir hak ihlali söz konusu. Sayın Cerrah önce kimlerin namussuz olduğuna karar verip sonra da onları teşhir etmiş mi oluyor? Kadınların sokağa çıkamaz hale getirecek şekilde teşhir etmeye kimsenin hakkı olamaz, polisin de böyle bir hakkı olduğu iddia edilemez. Sonra bizim bildiğimiz “fuhuş” iki kişilik bir iştir. Bunlardan birisi kadınsa diğeri de erkektir. Erkekler “namuslu” sınıfına girdikleri için mi Zührevi Hastalıklar Hastanesi’ne getirilmediler ve TV kameraları önüne çıkarılmadılar? Orta yerde çok ciddi insan hakları, kişilik hakları ihlali söz konusudur. Bunu da İstanbul polisi ve TV kameraları ortaklaşa yapmış durumdalar. Gerçekten insanın içini acıtan, kadınlara yapılmış çok büyük bir haksızlık söz konusu. Ece Gürsel de yaşadıklarını şöyle değerlendiriyor: “Bugün yeni kozmetik ürününün tanıtımını yapacaktım. Firma sahipleri yerime başka birini buldu. Onlara kızmıyorum, kızdığım bana yaşatılan. Beni basının önüne, olaylar netleşmeden, ellerinde delil olmadan çıkardılar. Bu şekilde adımın lekelenmesi ve ça mur atılması beni çok yıprattı. Bu yüzden işimden oldum.” ??? Tam bir çelişkiler ülkesiyiz. Bir yandan her gün magazin programlarında kadınlıerkekli sosyete dedikodularının peşindeyiz. Hangi erkek hangi kadınla birlikte, yazıları ve görüntüleriyle günlerimiz geçiyor. Kim kime cip aldı, kat aldı, yat aldı haberleri en çok izleyiciye ulaşıyor. Sonra bir gün kalkıp bazı erkeklerin bazı kadınlara para vererek birlikte oldukları iddiasıyla kadınları gece yarıları evlerinden alıp aşağılayıcı muamelelerden geçirdikten sonra kameraların önüne atıyoruz. Bu dünyada, ne, ne için yapılır pek aklım ermez. Ancak, son operasyon bende derin şüpheler doğurdu? Neden bu kadınları yem yaptılar? Kim bundan ne umuyordu? Kimin bundan ne çıkarı bulunuyor? “Namuslu kişiler”den bu sorumun cevabını öğrenmek istiyorum… CUMHURİYET 04 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear