26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
7 NİSAN 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Duvar Anıl Öçal: ‘‘Ar duvarı çatlamadı yıkıldı, üç ölümle; terör öldürmezse görgüsüz sosyete öldürür.’’ Ya ğ m u r E k i m Başbakan, yargıdan da şikâyetçiymiş... ‘‘Huysuz Virjin’in pabucu dama atılıyor!’’ OKULLARDA şiddet aldı başını gidiyor. Gençlerdeki şiddet içerikli davranışlar üzerine Eğitim İş İzmir Şube Sekreteri Aysel Durmazkul’ın yaptığı değerlendirmeden birkaç alıntı: ‘‘Sınıf öğretmenliği ve rehber öğretmenlik alanlarına yapılan alan dışı atamalarla öğretmenlerin büyük bölümü mesleklerinin ihtiyacı olan nitelikleri taşımamaktadırlar. Öğrenciler arasında çıkan sorunların temelinde sınıf içi iletişim sorunları gelir. Bu özellikle 6. sınıftan başlar lise son sınıfa kadar devam eder. Öğrencilerin olumsuz davranış ve tutumları ile ilgili olarak alınacak tedbirler konusunda okul müdürleri, müdür yardımcıları bakanlık tarafından maddi ve manevi açıdan desteklenmelidir. Çünkü yaptırım uygulanması konusunda öğrencinin yakınından gelebilecek şiddetten korktuğu için şiddeti BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Diyarbakır’da CIA uçağı varmış. Sadece uçak mı! Logo Sıtkı Ergüney: ‘‘Merkez Bankası Başkanı’nı hükümetin atayacağını söyleyip hükümetin önerdiği kişiye Cumhurbaşkanı’nca onay verilmemesini eleştiren ekovoleciler, Amerikan plak şirketi ‘Sahibinin Sesi’nin logosuna benziyor.’’ görmezden gelen idareci ve öğretmenler vardır. Toplumun ekonomik ve sosyal durumlarındaki dengesiz dağılım hem çocuklar arasındaki sınıf farklılığını arttırmış hem de ebeveynlerin değer yargılarını değiştirmiştir. Çocuklar için eğitimli olmaktan önce ‘paralı, güzel, havalı’ olmak önemsenmektedir. Kolay ve rahat yollardan para kazanmak medya ve film sektörü tarafından reyting uğruna adeta birer ‘değer’ gibi empoze edilmektedir. Sosyal ve ekonomik dengesizlikler ebeveynlerin çocuklarına olan yaklaşımlarını, davranışlarını ve tutumlarını olumsuz yönde etkilemektedir. Okullardaki sosyal etkinliklerin sınırlı ya da paralı olması öğrencilerin kendilerini ifade edebilecekleri Okullar ortamlardan mahrum olmalarına neden olmaktadır. Parçalanmış ailelerdeki çocuklarda görülen sorunlu davranışların esas nedeni maddi kaynak yoksunluğu ve ebeveyn desteğinin olmayışıdır. Okullardaki çeteleşme faaliyetlerinin en yoğun olduğu dönem, çocuğun özellikle bir gruba ait olma ihtiyacı içinde olduğu 1518 yaş dönemidir. Ekonomik zorluklar, parçalanmış aileye mensup olmak, başarısızlık, sosyal yaşam eksikliği gibi nedenlerin birini ya da birkaçını taşıyan öğrenciler kendilerini daha güçlü hissedebilecekleri ve birbirlerinden destek alabilecekleri gruplar oluştururlar. Sonuç olarak evlerde ya da kapalı kapılar ardındaki şiddet, o korkunç yüzünü okullarda da göstermeye başlamıştır. Fark edilemeyen korkunç gerçek ise ‘olağan birkaç olay’ denilerek şiddetin, yavaş yavaş ‘normalleştirilmeye’ başlanmasıdır.’’ İçim Burkuluyor... Dışarıda nisan yağmuru, şıpır şıpır cama vuruyor. Yüreğim kıpır kıpır... Çocukken ne çok severdim baharda ıslanmayı. Yıkanır, yuyulurduk adeta. Gazete haberleri içimi burkuyor. Sağda solda yine başladı serseri patlamalar. Belediye otobüsü kundaklanıyor, Esenyurt Mezarlığı’nda 5 kg. patlayıcı madde buluyor jandarma. Ertesi gün AKP Esenyurt belde örgütünde patlama; 3 yaralı. Esenler’de çeyiz düzmeye giden iki genç kızın öldürülmesi. Diyarbakır’da sokaklara dökülen insan (çolukçocuk) seli, önce slogan atıyor, sonra çapul başlıyor. Dükkânlar, fırınlar yağmalanıyor. Bazı kitle hareketlerinde kırıp dökme oluyordu, ama yağma ve çapulu ilk defa izliyorum. Diyarbakırspor maç yapmış. Maçtan sonra tribünlerde ne varsa hepsi sahada ve stadın dışında. Maç mı cenk mi yaptıkları pek belli değil. Ama bir spor karşılaşması olmadığı açık. Hangi gazla spor yapılıyorsa, sonuçta kursağında ne varsa kusuyor. Diyarbakır’ın “Çin usulü” işadamları açıklamalar yapmış: Sermayeyi ürkütüyorsunuz. Bölgeye yabancı sermaye gelmez, diye!.. Eh şükür Allah’a, yabancı sermaye de geliyormuş “bölge”ye! ??? Peki ne oldu da durup dururken ortalık yangın yerine döndü? Böğürtülü, kanlı kusmalar, sarası tutmuş gibi ağzından köpük çıkarıp kendini yerden yere vurmalar, nerden çıktı? Toplum birdenbire pimi çekilmiş bombaya döndü! Nevruz öncesi Hürriyet’in kapağında bir karikatür vardı. Biri birinden sigara yakmak için ateş istiyor. Öbürü “Nevruz’dan sonra” diye cevaplıyor. Turizm acentaları Türkiye rezervasyonlarını iptal ediyor. Birileri bir şeyler biliyor. Bizim bilmediğimiz bir şeyler var. Bunu birileri biliyor. İma ediyorlar ve tedbir geliştiriyorlar. Biz de başına taş yağmışlar, ne olduğunu anlamadan “iki arada bir derede” kalakalıyoruz. Taksim’in göbeğinde patlayıcılarla dolaşıyor birileri. Ve bunu yaman gazeteciler görüntülüyor. Polis filan görmüyor, göremiyor. Polislerimiz o ara, “körebe oynuyor” olsa gerek! Hani öyle olsa bile bu tür acar muhabirlerin elinde cep telefonu yok mu? Başka bir ironi de, sermaye cephesinde yaşanıyor. 6 aydır basından izliyorum. Şirketlerimiz yabancı sermayeyle bütünleşiyor. Hızlı evlilikler başladı. Önce Garanti kendisini garantiye aldı. En son da Finansbank. Türkiye’de paranın garantisi yok! Ancak yabancı sermayeyle evlenirse garanti kartı ediniyor. Biz küçükken mahallenin uyanık kızları, hayatlarını “garantilemek” için subaya varır ya da varmak isterlerdi. Köyün ağaları 34’ü bulunca arta kalan da subaylara varmaya çalışırdı. Koç’ta, Sabancı’da yer bulamayanlar, kendilerini yabancı kucağına atıverdiler. ??? Daha 5 yıl olmadı, 20 kadar banka, bankacık hortumlanmıştı. Şimdikiler akıllı çocuklar. Yaş tahtaya ayak basmıyorlar. Türkiye deprem kuşağı ülkelerden biri. Hakkâri’den Tekirdağ’a kadar fay hattı var(mış)! Her an her şey olabilir. Kitapçı bombalamakla başladı. En son belediye otobüsü yakıldı. Bu serseri patlamalar kimseye yaramaz. Maksat iktidarsız AKP’yi yakmaksa birbirimizi niye yakıyoruz? Başka yöntemler de var. AKP bir yığın “sefer” düzenledi: Müesses nizama karşı. Her seferinde yanaştığı kale kapılarından başlarına kaynar sular, kızgın yağlar dökülerek geri çekildi. AKP ülkeyi yönetemiyor. Buna ne inancı ne de yüreği yetiyor. Bütün dileğim kansızkavgasız gitmeleri. Ölümü göze alamayanın yaşama hakkı da yoktur. Korka korka cennete varılmaz! Daha fazla yara bere almadan evinize dönün beyler! gurbuzcapan@eksev.org.tr/Faks: 0212 672 73 79 SESSİZ SEDASIZ (!) ‘Güneydoğu’da, Kürdistan kurulacak mı?’ YAVUZ hırsız ev sahibini bastırırmış örneği, Avrupa Parlamentosu’ndan bir grup milletvekili, Güneydoğu Anadolu’da küçük çapta bir ayaklanma provasına dönüştürülen son şiddet olaylarından Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ni sorumlu tutuyor. Arsızlık ve yüzsüzlükte artık sınır tanımıyorlar. Prof. Dr. Özer Ozankaya, hem Türkiye’yi yönetenlerin ders alması hem de hariçten gazel okuyanların ve onların içerideki işbirlikçilerinin akıllarını başlarına toplaması için yakın tarihimizden küçük bir hatırlatma yapıyor: ‘‘Misakı Milli’yi önleyemeyen sömürgeci siyaset Batısı, İzmir’in kurtuluşundan bir ay sonra, Mustafa Kemal’e, kiralık bir basın mensubu aracılığıyla ‘Güneydoğu Anadolu’da özerk bir Kürdistan kurulacak mı’ kışkırtıcı sorusunu sordurtmuştu. Mustafa Kemal’in o gün bu soruya verdiği yanıt, bugün de Türk ulusunun birliğini ve yurdunun bütünlüğünü yıkmak isteyen aynı Batının besleyip üzerimize saldığı PKK terörünü ezip sona erdirmede temel alacağımız yanıttır. Mustafa Kemal, ‘Kürt yurttaşlarımız Türkiye’nin her yerinde tüm yurttaşlarımızla öylesine iç içe geçmiş, öylesine kaynaşmışlardır ki, bütünüyle Türkiye’yi mahvetmeden özerk bir Kürdistan kurmaya olanak yoktur’ yanıtını vermişti.’’ Anlayana! Antalya İnci Şahin: ‘‘Yabancı turistler gibi 10 yeni liraya gezilen Antalya Müzesi’ne giderseniz sakın tuvalete girmeyin; yabancı turistlerin de müzede tuvalete girmesini ülkemiz adına engellemeye çalışın. Tuvaletler, ilkçağlardan bile daha pis ve bakımsız.’’ İslam Uygarlığı Başkentleri MERİÇ VELİDEDEOĞLU İslam Konferansı Örgütü (İKÖ), Suriye’nin Halep, İran’ın İsfahan, Mali’nin Tobuktu kentlerini İslam kültürünün başkentleri olarak seçip, bir yıl süreyle buralarda türlü kültürel etkinliklerle kutlamalar yapılmasını istemiş. Mart ayında Halep’te bu etkinlikler başlatıldı; Hikmet Çetinkaya ve Mehmet Faraç yaşananları, sergilenenleri bizlere aktardılar. Umarız kutlamalar, Suriye Başbakanı M. Naci Otri’nin dediği gibi yani yalnızca “Hıristiyan ve İslam dininin kardeş buluşması” düzeyinde kalmaz da, İslam uygarlığının artık çağdaş, evrensel kültüre de uzanmasını sağlayan bir boyuta uzanır... İKÖ’nün bu girişimi çok önemli kuşkusuz, ne var ki bu kentlerde şenlikler yapılırken insan, İslamla birlikte doğan, İslam uygarlığına merkezlik yapan Bağdat’ı, dahası Samarra’yı düşünmekten kendini alamıyor. Irak’ta ABD ve ortaklarının büyük insansal kıyım ile birlikte yürüttükleri kültür yıkımı Bağdat’ta, en ilkel kavimlerden bile beklenmeyen bir boyuta ulaşmış durumda. Daha önce de dile getirdiğim gibi, sekizinci yüzyılda Abbasi Halifesi Mansur tarafından, eskil çağın ünlü matematikçisi Eukleides’in çember tanımına göre kurulan Bağdat’ta bu döneme ait olan çevre duvarı kalıntıları ve kente giriş kapıları ABD ve ortaklarınca yerle bir edilmiş. 10’uncu, 11. ve 12. yüzyıllarda doruğa çıkan İslam uygarlığının oluşumunda büyük payı olan eskil (antik) çağ düşünürlerinin yapıtlarının Arapçaya çevrildiği “Beytül Hikme”nin (Bilgelik Evi) günümüzdeki müzesi koalisyon güçlerince soyulup yağma edilmiştir. İçlerinde İbni Sina, İbni Rüşt gibi ünlü İslam düşünürlerinin özgün yapıtları, elyazmaları da bulunan o döneme ait tüm belgeler artık yok. Bağdat Ulusal Müze’de yer alan İslam dönemine özgü yapıtlarla birlikte Mezopotamya uygarlığının paha biçilmez belgeleri olan on binlerce tablet de yağmalanıp, Kuveyt, Ürdün sınırında satılıyormuş, ABD’nin ve ortak güçlerin erlerince. Umarız, sözünü ettiğimiz kutlamalarda, Bağdat’ın durumunu, “kültürkırım”a varan bu yıkımı ele alan toplantılar da yapılır ve adeta unutturulan bu vahşet İKÖ tarafından belki dünya kamuoyu gündemine taşınır. Öte yanda Halep’teki kültür şenliğini Hikmet Çetinkaya anlatırken Adonis takma adıyla ünlenen Suriyeli şair Ali Ahmet Sait’ten de söz edip şiirinden etkileyici bir örnek verdi. Söylemek istediğimiz, bu şairin İslam konusunda başta “tesettür” olmak üzere çok ilerici görüşlere de sahip olduğudur. Adonis: “Kuran’da ve hadislerde kadının örtünmesine ilişkin köktendincilerin olmasını istediği gibi bir ibare yok” diyor; ardından: “Köktendincilerin tutumu, insana ve dünyaya bakış açısından İslamiyete gölge düşürüyor (...) İslamiyeti dünyaya bir ‘slogan’ gibi sunuyor, basit bir âdetten ibaretmiş gibi tanıtıyor” diye ekliyor. Hele saçının bir teli görünmeyecek denli örtünüp ama bu tutuma uygun “mütedeyyin” bir yaşam sürdürmeyenlere Adonis’in seslenişi, onların türbanı bir araç gibi kullandıklarını açıkça ortaya koyuyor, çünkü şair “mütedeyyin” bir yaşamın temelinde: “...mahrem adeta gizli, sadelik, ar, sessizlik ve kendine dönüklüğü içeren bir boyut yatar” diyor. Türbanı, İslamiyeti “yüzeysel bir biçim” sorununa indirgeyen “ayrıştırıcı bir inanç simgesi” olarak tanımlayan Adonis: “Okullar ve üniversiteler (toplumun) ortak bilgi kurumlarıdır; buralarda ‘ayrıştırıcı inanç simgeleri’ sergilemek bu yerlerin anlam ve misyonlarına tecavüzdür” demekten de kendini alamıyor. Dahası bu ortak kurumlara sokakları, kahvehaneleri, sinemaları, konferans salonlarını da katıyor ve buraların “ayrıştırıcı simgelerin yok olması gereken yerler” olduğunu dirençle savunuyor. Londra’da yayımlanan El Hayat gazetesinde yer alan bu görüşlerini Adonis, Halep’teki kutlamaların birinde yeniden ortaya koyar diye umalım. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com Diyarbakır muhabirlerimizden İbrahim Karaaslan’ın amcası TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 7 Nisan www.mumtazarikan.com ALİ KARAASLAN yaşama veda etti. Arkadaşımıza, Karaaslan Ailesi’ne ve yakınlarına başsağlığı diliyoruz. CUMHURİYET ÇALIŞANLARI Rehberlik kokartımı kaybettim. Hükümsüzdür. EBRU GÖKTEKE 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Büyük bir 1 yapının zengin biçimde 2 süslenmiş 3 anıtsal giriş kapısı... Ana 4 dolu halkları 5 nın en eski 6 ana tanrıçası. 7 2/ Şarkı, türkü... Ada 8 na’nın bir il 9 çesi. 3/ Özellikle taşlamalarıyla 1 2 3 4 5 6 7 8 9 tanınmış halk ozanı 1 A R A P S A Ç I S E R A mız. 4/ Temel, esas... 2 R U M İ V A N Şapka, çanta, sepet 3 A M O R A örmede kullanılan 4 P İ R H A L K A A H P İ Ç parlak, renkli ve da 5 S A P İ K O yanıklı şerit. 5/ Ale 6 A S viBektaşi törenleri 7 Ç E V L İ K N E ne verilen ad... Gü 8 I R A K O N A T neş doğmadan önce 9 A N A Ç E T A ki alaca karanlık. 6/ Bir şeyi bir yere ulaştırma... Avcı ya da bekçi kulübesi. 7/ Şekerkamışından elde edilen sert bir içki... ‘‘Sevda bir yana çeker körolası/ bir yana’’ (B.R. Eyuboğlu). 8/ İpucu... Oylumlu. 9/ Bir elçiliğe bağlı uzman... Sahip. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Eskiden Ege Denizi’nde kullanılan yelkenli bir tekne. 2/ Mevki, makam... Manisa’nın bir ilçesi. 3/ Vücudun herhangi bir yerini hafifçe çizip üzerine boynuz, bardak ya da şişe oturtarak kan alma. 4/ İçine sulu şeyler konulan kap... Yabancı... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 5/ Tehlike işareti... Tavlada ‘‘altı’’ sayısı. 6/ Dar ve kalınca tahta... Baryum elementinin simgesi. 7/ ‘‘Kuşpalazı’’ da denilen bulaşıcı hastalık. 8/ Fas’ın plaka imi... Dua. 9/ Eksiklik, kusur, ayıp... Kirli. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear