24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6 NİSAN 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Seviye Doç. Dr. Nevzat Aklan: ‘‘İstanbul Deniz Otobüsleri’nin YalovaPendik feribotuna bindim. İki ağ üzerinden ücretsiz internet hizmeti sunmuşlar. Ağlardan birinin adı ‘rt erdogan‘ Türkiye’nin neden ileri gidemediğinin en seviyesiz göstergesi.’’ Yağmur Ekim Yunan ulusal bankası Türk bankasını almış... “Drahmi ile faiz haram değildir!” TÜRKİYE Cumhuriyeti’nin bir zamanlar tartışılmaz olan iki temel ilkesi, laiklik ve bütünlük son yıllarda epey tartışma konusu yapıldı, yapılmaya da devam ediyor. Laiklik ve ülkenin bütünlüğü üzerine sürdürülen tartışmalar giderek sıradanlaştırılıyor. Üstelik, Türkiye’nin temel ilkelerine sahip çıkanlar ‘‘demokrasi düşmanlığı’’ ile suçlanıyor. Emekli Deniz Kurmay Albay Reşit Çağın laik cumhuriyet kazanımlarının, bir bir yitirildiğine dikkati çekiyor: ‘‘Ülkenin gündemini, sanki hiç derdimiz kalmamışçasına türban, imam hatip, ulema, mecelle gibi yıllar önce gündemden düşmüş konular işgal ediyor. Eğitim, sağlık, yargı allak bullak edilerek ülkenin geleceği karartılıyor. Dönüşüm, yabancıları dahi endişelendiren bir boyuta ulaşmış bulunuyor.’’ Çağın’nın dikkat çektiği öteki konu ise DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Kral çıplak bütünlük: ‘‘AB ülkelerinin kendilerinde dahi olmayan ve onlara uyum adı altında güvenlik güçlerini çaresizleştiren yasal düzenlemeler, aylardır yapılan uyarılara rağmen düzeltilmiyor. Nevruz’da terör örgütünün propagandaları seyredilip,olaysız geçti diye seviniliyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin makamlarında oturan kamu görevlileri teröristi övüp, şehit muamelesi yapıyor, kepenklere kumanda ediyor, güvenlik güçlerini başka ülkedenmiş gibi suçluyor ve tepki görmüyor. ABD ve AB kâh alenen, kâh ikiyüzlü tavırlarla terörü, ayrılıkçı hareketleri destekliyor, belediye başkanlarını ağırlıyor, ‘Kürdistan’ haritalarını kullanıyor, anadilde eğitim gibi masum(!) istekleri DTP’nin açılımı: Dağıt Topla Partisi! Tercih Ali Kalkan: ‘‘Kimileri çağdaşlaşmaya kucak açar kimileri de çarşaflaşmaya!’’ seslendiriyor ve en ufak bir dirençle karşılaşmıyor. Olaylarda bilhassa çocuklar kullanılıyor, diğer bölgelerde öfke giderek artıyor ve toplum tam da planlayanların istediği kamplaşmaya doğru gidiyor.’’ Reşit Çağın soruyor: ‘‘Şimdi bunlar insan hakkı mı, özgürlük mü,demokrasi mi, AB kriteri mi, ne oluyor? Kim kimi aldatıyor?’’ Çağın, sormaya devam ediyor: ‘‘Koskoca ülke akıntı çağanozu gibi sürükleniyor ve herkes seyrediyor! Bu ülkenin birlik, beraberlik içinde bekasından, laik cumhuriyetin korunmasından sorumlu olan tüm kurum ve kuruluşlar neden sessiz kalıyor? Neden tavır yok, tepki yok, önlem yok, kararlılık belirtisi yok? ‘Kral çıplak’ diyecek kimse yok mu? Kendimizi neden bu kadar sahipsiz ve çaresiz hissediyoruz?’’ Tehlikenin Farkında mısınız?.. Evet, farkında mısınız?.. Türkiye tam anlamıyla kuşatılmış durumda... Bir yandan ‘‘Ilımlı İslam’’ projesi bağlamında ülkeyi dönüştürmekle yükümlü şeriatın acımasız ve bir o kadar karanlık kıskacı... Diğer yandan ‘‘Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’’ çerçevesinde, Diyarbakır’ın ‘‘yıldız’’ konumuna yükseleceği, Türkiye’den kopartılmış bir Güneydoğu senaryosu... Bir diğer yandan, bu iki ‘‘kalkışmanın’’ cenderesi içinde bunalan ülkenin İskenderun Limanı’nı, ABD’nin deniz üssü yapmaya yönelik ince manevralar... Ve toz duman arasında İran’a karşı düzenlenecek ‘‘fetih harekâtında’’ Türkiye’yi en hafif deyimiyle maşa olarak kullanmaya yönelik taktikler... Kuşatmanın hiçbir ayağı birbirinden bağımsız değil!.. Hepsi birbiriyle sıkı sıkıya ilişkili... Tüm dayatmaların ortak noktası son derece açık, son derece net: Büyük Ortadoğu Projesi’nde bir sonraki aşamaya geçildi!.. ??? Kürt ırkçılarının şımarıklığı ve cüreti de işte buradan kaynaklanıyor!.. Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’in, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’e aylar önce söyledikleri, bugün olanları gayet iyi anlatıyor: Baydemir, Başbakan’ın ‘‘Kürt sorunu vardır’’ açıklamasından sonra PKK’nin dağdaki elebaşısı Murat Karayılan’la görüşmüş. Karayılan af çıktığı takdirde dağdan ineceklerini söylemiş. Hatta çok düşündürücü bir detay bile vermiş, ‘‘Af çıktığı takdirde biz de, İzmir ve İstanbul’da depolanan patlayıcıların yerini, Güneydoğu’ya yerleştirilmiş mayınların haritasını veririz’’ demiş. (31 Mart Hürriyet Gazetesi) Baydemir’in, Karayılan’la istediği zaman görüşmesini, Karayılan’ın en mahrem konularda Diyarbakır Belediye Başkanı olan zata adeta direktif verir gibi açıklamalar yapmasını bir tarafa bırakalım; açıklamanın içeriği dehşet vericidir ve Türkiye’ye yönelik senaryoyu olanca açıklığı ile ortaya koymaktadır... Gelin, Baydemir’in Diyarbakır’daki olaylar sırasında göstericilerle el sıkışıp yaptığı konuşmaya da bakalım: Sizler kimliğinize ve acınıza sahip çıktınız. Cesaretinizi kutluyorum. Şimdi eyleme son verin. Keşke ölenlerin yerine ben ölseydim. Şimdiye kadar 17 kişi öldü. 18 olmasın... Baydemir’in, ‘‘keşke yerine ben ölseydim’’ dediği 17 kişiden 14’ü Muş’ta güvenlik güçleriyle çatışmada öldürülen PKK’li teröristlerdi... Bu teröristlerden yarısı ise Irak ve Suriye vatandaşıydı!.. Yetmediyse DTP eşbaşkanları Aysel Tuğluk ve Ahmet Türk’ün yaptığı şu açıklamayı okuyun: Muş kırsalında gerçekleştirilen operasyonda katledilen 14 gerillanın cenaze törenleri sırasında yaşanan olaylar, çözümsüzlük politikasının sonucudur... Yine de ‘‘acaba?’’ diyorsanız, Demokratik Toplum Partisi Siirt İl Başkanı Murat Avcı’nın, ‘‘Kimse dükkânlarını açmayacak, öğrenciler okula gitmeyecek’’ çağrısı yaptıktan sonra, Şakir Süter’in Akşam’daki sütununda yer alan şu sözlerini bir tarafa yazın lütfen: Ordu, Kürdistan’da akıttığı kanın hesabını vermelidir!.. ??? Her şey ortada değil mi?!. ABD’nin kanatları altında, Türkiye’den (İran ve Suriye’den de tabii) koparılacak topraklar üzerinde kurulacak ‘‘Büyük Kürdistan’’ projesi için kanla çizilmiş bir senaryo sahnede kesintisiz oynanıyor!.. Bu senaryonun en önemli ayağını ise denize çıkış ve su kaynakları oluşturuyor. Daha açık söyleyelim isterseniz: İskenderun ve GAP!!! ABD’nin ‘‘çaktırmadan’’ İskenderun’a deniz üssü kurmaya çalışması bana on yıl süreyle Güneydoğu sınırımızda konuşlanan ‘‘Çekiç Güç’’ü anımsattı... O yılların sonunda adı henüz konmamış Kürt devleti oluşturulmuştu!.. Tüm bu senaryoların ışığında Cumhuriyet gazetesinin günlerdir sorduğu ‘‘Tehlikenin farkında mısınız’’ sorusu yaşamsal bir anlam kazanıyor. Eğer farkındaysanız yapılacak şey hangi açıdan bakarsanız bakın çok açık: CUMHURİYET’inize sahip çıkın!.. e posta: umitzileli?gmail.com SESSİZ SEDASIZ (!) Orhangazi Kaymakamlığı ve bir tehdit BURSA’NIN Orhangazi ilçesinin Cumhuriyet Alanı’nda Atatürk anıtının tam karşısına dinci gazetelerden Zaman, tezgâh açmış, ‘‘kutlu doğum haftası’’ etkinliği için bilet satıyor. Tarikatçılar, bilet satmakla kalmayıp, hoparlörlerle dini müzik yayını da yapıyor. Gürültüden rahatsız olan bir yurttaş Kaymakamlığa telefon edip, kimliğini bildirerek şikâyetçi oluyor. Telefona çıkan yetkililer, yurttaştan ısrarla dilekçe yazıp vermesini istiyor. Yurttaş, Orhangazi Kaymakamlığı’na dilekçe yazıyor; tarikatçıların bilet satmalarına ve çevreyi rahatsız edecek düzeyde müzik yayını yapmalarına izin verilip verilmediğini soruyor. Dilekçesini Orhangazi Kaymakamlığı’na götürüp verdikten 1.5 saat sonra işyerinin telefonu çalıyor. Telefondaki ses, ‘‘Bu saatten sonra kendine dikkat et’’ diyor ve telefonu kapatıyor. Yurttaşın kimliğini burada açıklamıyoruz. Bursa Valisi Nahit Canpolat çok merak ediyorsa Orhangazi’de kaymakamlık yapan yetkili kişiye sorup öğrenebilir. Bu arada Orhangazi’deki kaymakam, bilet satışının Orhangazi Belediye Başkanlığı’nın izniyle yapıldığını da söyleyebilir. Vali Bey o zaman bir zahmet, belediye izninin ne zaman verildiğine baktırmalı. Çünkü, laik devlet düzeni devam ettiği için yurttaş, mahkemeye gidip şikâyetçi oldu; Vali Bey, kaymakamlıkta ne olup bittiğini şimdiden öğrenmeli. Sorunsal Süleyman Ekim: ‘‘Başörtüsü sorun. Başörtülü ise başörtüsünden daha büyük sorun.’’ Fark Akif Kökçe: ‘‘Tehlikenin farkında mısınız? Yoksa bu ülkedeki ‘fark etme yasağı’na, siz de mi uyuyorsunuz? Yazılı ve Görsel Medya Aymazlıkları PERİHAN ERGUN 80 yıldır gelmiş geçmiş Cumhuriyet hükümetlerinin hiçbirinde AKP yönetimi kadar toplumun tüm katmanlarını bu denli altüst edenine rastlanmadı. Seçim meydanlarında işsizliğin, yoksulluğun, yağma düzeninin, anarşinin, terörün üstesinden geleceğinin söylemleriyle daha bir yıllık partiyken, 3 Kasım 2002’de seçmenin yüzde 25’inden oy alarak çarpık seçim yasası sayesinde TBMM’de yüzde 60’la iktidarı elde etti. O günden bu yana vaatlerini yerine getirmediği gibi, temeli 1923’te kanla, terle, büyük emeklerle atılan Türkiye Cumhuriyet’ini tanınmaz hale getirdi. Halkımızı açlığa, yoksulluğa, anarşi çıkmazında can güvenliğinden yoksunluğa sürükledi. Son günlerde 1118 yaşlarındaki ilk ve ortaöğretim çocuklarımızın, ilim ve irfan öğretilmesi için ailelerin güç koşullarda gönderdikleri okullarda şiddet rüzgârına kapılarak arkadaşlarını yaralayıp ölümlerine neden olmalarını dehşet ve hayretle izliyoruz. Eğitim uzmanları bu ürkütücü olayların öznelerini kentleşememiş ailelerin ev içi şiddet ve çevre etkisiyle tanımlanmalarını doğru buluyor. Bence bu iktidar, yetenekli öğretmenler yerine kendi inanç ve fikirleri doğrultusunda kadrolaşmaya giderek, gerçek yol gösterici olan bilimden öğretimi uzaklaştırıp, sevgi, dostluk yerine kör inançlarla, tarihi gerçekleri saptırıcı kitaplarla öğrencileri orta çağ eğitimine yönlendiriyor. Bu olaylara el koyup çare bulması gereken Milli Eğitim Bakanı Çelik, 12 günü kapsayan Avustralya, Endonezya gezisinde gönül gezdiriyor. Yola çıkmadan önce aynı Sayın Başbakan’ın Sudan’a girerken söylediği gibi ‘‘Bunlar münferit olaylardır. Bunu medya büyüterek dehşeti kıştırtıyor’’ diyebildi. Sayın Başbakan son günlerde diline vird ettiği, yine Hartum’dan kalkan uçakta bir gazetecinin sorusu üzerine, ‘‘Medya bize çok karşı çıkıyor, oysa bizi desteklemeli, birlikte güçlenmeliyiz. Biz şimdi daldaki meyvenin olgunlaşmasını bekliyoruz, sırası gelince koparacağız’’ mealinde meydan okudu. Gerçekte şikâyetçi olduğu medyanın büyük kısmı günlük çıkar ve gelecekte sağlayacakları imkânlar nedeniyle iktidarın dizinin dibinde... Yayınlarıyla da özellikle TV ekranlarında televoleler, özel hatlar vs. magazinel gösterilerle beyinleri bilimsel ve kültürel yapıdan yoksun ev kadınlarını, işsiz güçsüzleri, çocukları, özellikle gençleri ekrana bağımlı kılarak yurt ve dünya olaylarından uzaklaştırıyorlar. Yazılı basında da birçok aymazlık var. Çok satan bir gazetede, okullardaki yaralamalarla ölümlere neden olan şiddeti kınayan haberin hemen yanında, Kurtlar Vadisi kitabının gazeteyle beraber çok ucuza verileceğinin reklamı vardı. Bu karşıtlık gazetenin tirajını yükseltmek amacıyla yapılıyor. Bilindiği gibi bu dizi ve film, gençleri Polat Alemdar taklitçiliğine yönlendiriyor. Eğitimin hangi tarafa sürüklendiği konusunda dün öğrendiğim bir konu da epeyi düşündürücü. Tüm ilçelerde müftülüklerce okullara vali onaysız bir bildiri gönderilmiş. Bildiride Kutlu Doğum Haftası nedeniyle müftünün başkanlığında okulda öğrenciler bir araya getirilecek, her birine Kuran meali dağıtılacak, konferansla Hz. Muhammed’in erdemleri anlatılacak. Anayasa maddesiyle belirtilmiş bulunan, ‘‘Türkiye Cumhuriyeti laik ve demokratiktir’’ ilkesine ters düşen bu istem de çok üzücü. Görüldüğü gibi hükümet ılımlı İslama korkusuzca, hızla tırmanıyor. Bir dehşet veren olay da Diyarbakır merkez olmak üzere Roj TV’nin kışkırtmasıyla Güneydoğulu yurttaşlarımızı İmralıKandil çizgisinde intifadaya sürüklemeyi amaçlayan kalkışma eylemleri oldu. Eylemlerde gene 612 yaş çocukları vicdanları sızlatırcasına ön saflardaydı. Uzun süredir planlandığı belli olan, bu tüm yurdu nefrete boğan eylemler Nevruz’da bekleniyordu. Plan Bingöl kırsalındaki çatışmada öldürülenlerin cenazelerinin kaldırılışına kaydı. Öldürülen 14 kişinin 8’i Irak’tan gelmiş. Bu kalkışmayı körükleyen bir kişi de Diyarbakır Belediye Başkanı O. Baydemir. Mübarek sanki bağımsız eyalet valisi. O kargaşada otomobilinin üstüne çıkıp eylemi yapanları överek cesaret ve kahramanlıklarını kutladı. Olaylar sırasında darpla ölen iki kişinin çoğalmamasını, artık dağılmalarını fütursuzca isteyebildi. Bu bölücülük güç ve eylemlerine hükümet seyirci, gezip tozmalarda. Sözün özü: Bu gidişe dur diyecek siyasal partilerin tümü sağ, sol, muhafazakâr, ulusalcı az olsun benim olsun düşüncesinden arınarak güçlü bir Cumhuriyet Cephesi kurmalılar, önümüzdeki seçimlere bir yumruk gibi girerek bu iktidardan memleketi kurtarmalılar. Önlerinde Fransa ile Avusturya gerçeği var. Birleşip istenmeyen başkanları alaşağı ettiler. Dostlar, alev bacayı sardı, artık gerçekleri görelim. Yarın çok geç olacaktır!.. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 6 Nisan www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Ege Bölgesi’nde körpe 1 sapları sebze 2 olarak kulla 3 nılan kokulu bir bitki. 2/ 4 Bir takvim 5 türü... Trab 6 zon’un Akça7 abat ilçesinde bir göl. 3/ Ge 8 mide yelken 9 lerin açılması 1 2 3 4 5 6 7 8 9 için verilen komut... Atların taşınması 1 Y A M A N L A R P A K için yapılmış kapalı 2 A B A N A S T OMA taşıma aracı. 4/ Bir 3 M E Y E Ş L tarikat ya da sanatın 4 A S I R S E L V İ Ç E kurucusu... Bir tür u 5 N Y A R E V fak, yağlı ve tuzlu si 6 S U A K Ç A mit. 5/ İlenme, bed 7 A T E H dua... Atasözlerine 8 Z A M A N T I L dayanan didaktik 9 H UN İ Ş U A Çin şiiri. 6/ İskambilde bir kâğıt... ‘‘Derli toplu, çok şık’’ anlamında argo sözcük. 7/ Etrafı çevrilmiş bahçe ya da tarla... Neon elementinin simgesi. 8/ Uzak... Özenli, düzgün. 9/ Yavru yapmaya alışkın kümes hayvanları için kullanılan sözcük... Yunan abecesinde bir harf. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Çözümlenemeyecek kadar karışık durum. 2/ Gaziantep yöresinde yetişen beyaz bir üzüm türü... Limonluk. 3/ Gemide yan yelkenin direğe bağlanan alt köşesi... Bir ilimiz. 4/ Yaşlı, koca, ihtiyar... Jimnastik sporunda bir yarışma dalı. 5/ Acı belirten bir ünlem... Çemberin çevresinin çapına oranını gösteren sayı. 6/ ‘‘Kakım’’ da denilen kürk hayvanı... Geminin, zinciri toplayıp demirini kaldırmaya hazır bulunması. 7/ Irmak kenarlarındaki taşlık ve kumluk yer... Bir soru sözü. 8/ Asya’da bir ülke... Dürüst, iyi ahlaklı. 9/ İri, kart... Derebeylik Japonyası’nda en aşağı sınıfı oluşturan halk. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear