28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5 NİSAN 2006 ÇARŞAMBA 6 AVRUPA GÜRAY ÖZ Seyirci mi kalacağız?.. O smanlı Devleti’nin gerileme ve sonrasında kaçınılmaz sonunu hazırlayan süreç, bugün geldiğimiz ya da getirildiğimiz durumda, ‘‘tarihsel bir yineleme’’ olarak bütün çıplaklığı ile önümüze çıkmış bulunmaktadır. Eş anlatımla, Osmanlı’nın sonunu hazırlayan nedenler, bugün de aynen sahnelenmekte, bilinçli bir biçimde uygulamaya konulmaktadır. Bilindiği gibi, Osmanlı’yı yıkıntıya götüren nedenlerin en önemlileri, toplumun yaşam biçimi olarak, aydınlanma çağının gereklerine, endüstri, teknik gelişim, bilimsellikten uzak kalma, dinsel bağnazlık gibi konularda ayak uyduramama; üretim toplumu oluşturmak yerine tüketim toplumu olarak, ödenmesi olanaksız büyük dış borçlarla Batı’ya bağımlı kalınarak sonunda bağımsızlığın tümden yitirilmesi idi. Yüce Önder Atatürk’ün önderliğinde başlatılan Kurtuluş, önce ulusal bilinç uyandırılarak verilen savaşla sağlanmış, sonrasında, çağdaş Türkiye’yi oluşturan devrimlerle Türkiye Cumhuriyeti, Batı’nın saygı ile karşılayıp kabul ettiği bir kimliğe kavuşmuştu. Yüce Önder, bu Cumhuriyeti, öylesine sağlam temeller üzerine kurmuştu ki aradan geçen seksen küsur yıllık iç ve dış yıkıcı güçlere karşın, varlığını sürdürmeyi bilmişti. Ancak özellikle son yıllarda etkinliğini çok daha fazla arttıran yıkıcı eylemler, Osmanlı’nın son dönemlerini anımsatan boyuta erişmiş bulunmaktadır. Bugün Cumhuriyetimiz, Osmanlı’nın son yüzyılında içine düşürüldüğü olumsuzlukların benzeri ile karşı karşıyadır. Hızlı nüfus artışına karşın, ulusal üretimin artmaması, işsizliğin giderek yaygınlaşması, büyük bir halk kesiminin açlık sınırı altında çaresiz kalması, anayasanın sosyal devlet ilkesine karşın Batı’nın dayattığı yasalarla, sınırsız, acımasız ve denetimsiz kazanç hırsının oluşturduğu gelir dengesinin yoksul halk üzerindeki baskıları, ödenmesi nerede ise olanaksız büyüklükteki iç ve dış borçlar nedeni ile ülkenin AB, ABD ve IMF kıskacında, giderek bağımsızlığını yitirmesi, bütün bunların ötesinde, ulusal güvenliğin yitirilme korkusu, dış kaynaklı teşvik ve yardımlarla beslenen etnik kalkışmanın, kırsal kesimden kent içlerine kadar silahlı kalkışma biçiminde inmesi, Atatürkçü Türkiye Cumhuriyeti’nin kazanımlarının, bilinçli bir biçimde giderek yok olması girişimlerinin başarı ile yürütüldüğü haklı izlenimini vermektedir. Cumhuriyet gazetesinin büyük siyah sütun içindeki başlığı(*), kısaca özetlemeye çalıştığımız, aslında, aklı başında her bireyin bildiği bu büyük tehlikenin en veciz bir anlatımından başka bir şey değildir. 1919 yılının uğursuz yıkıcı sinyallerini duyup anlamamak için kulakların sağır, vicdanların o başlıktaki kadar karanlık olması gerekir. Bu karanlık tabloya karşı, iktidarı ile, muhalefeti ile, gençliği ve Cumhuriyetimizi ayakta tutan tüm anayasal kurumları ile ve hepsinden önemlisi de siyasal partileri ile ulusal bilinci yeniden eyleme geçirmek için bütünleşecek miyiz? Yoksa, aymazlığın tutsaklığı içinde gidişe seyirci mi kalacağız? (*) 2 Nisan Pazar günkü başlık. Bahir M. ERÜRETEN Yapbozun Parçaları Almanca ve İngilizcedeki “puzzle” sözcüğü Türkçede “yapboz” sözcüğü ile karşılanıyor. Türk Dil Kurumu “yapboz”u, “kesilmiş resim parçacıklarını birbirine uygun duruma getirerek asıl biçimi yeniden oluşturmaya dayanan bir tür çocuk oyunu” olarak tanımlıyor. Bölgemizde, Ortadoğu ve Kafkasya’da son yıllarda olup bitenleri de bir tür yapboza benzetenler var. Bir iki önemli düzeltme yapmak koşuluyla gerçekten de bir yapbozla karşı karşıya olduğumuz söylenebilir. Düzeltme şöyle: Bu oyunu oynayan kesinlikle biz değiliz. İkincisi, bu yapbozda ya da bozyapta resim eski haline gelmiyor. Üçüncüsü, bu oyun çocuk oyunu değil, kanlı. Bizim de resmin parçalarından birisi olduğumuz bu yapbozu, istedikleri gibi biçimlendirenler, zaman zaman kapışsalar da, birlikte oynamayı büyük bir zevk sayan ABD ve Avrupa’dır. ??? Şimdi yapbozun parçalarından söz edebiliriz. Öncelik Irak’ta; Iraklı Kürtler, direnişlerini ulus değil, din ekseninde yürüttükleri için bir türlü anlaşamayan Şiiler ve Sünniler; sonra hedefteki ülke İran; nerede olduğu bilinmeyen ve bulunamayan, yerleştirildiği her yerde ses veren, kan rengiyle resmi süsleyen Boston’lu Bin Ladin; dağları şeriatçı Taliban’a, Kâbil ve diğer köyleri NATO kuvvetlerine ait Afganistan; İsrail ve Filistin ve Suriye ve Lübnan; Suudi Krallığı ve bilcümle Arap emirlikleri; eski Sovyet cumhuriyetleri. Hükümetlerle sıkı iletişim içinde serpilip gelişen NGO’lar; Balkanlar’ı da unutmamalı, kucağını ABD’ye açan, yakında AB üyesi olmaya hazırlanan Bulgaristan ve Romanya. Sonra biz geliyoruz. Bir türlü çözemediğimiz ve çözmek için askeri yöntemlerden başka bir boyut göremediğimiz sorunlarımız; yükseltilen Türk ve Kürt şovenizmi. Yapbozdaki başka “renklere” de göz atabiliriz. Akdeniz, İskenderun, Karadeniz, Trabzon ve diğer bazı ilgi çekici kentler. Peki, Karadeniz’i yapbozda bir yere bağlayabilmek için iki sözcüğe daha ihtiyaç yok mu? Montrö ve Boğazlar. Ah! Unuttuk; Fırat ve Dicle. Yani GAP… ??? Adı Genişletilmiş Ortadoğu Projesi olan bu yapbozun parçaları, olanı biteni eşyanın tabiatına uygunmuş gibi seyrediyorlar. Oysa eşyanın tabiatına uygun değildir. Eşyanın tabiatına uygun olan, parçaların oyuncularla kavgaya tutuşması, kendine biçilen rolleri reddetmesidir. Iraklı Kürtler, kendilerine bu yeniden paylaşım resminde ayrılan yere ve konuma, gelişmeleri tarihsel bir bakışla görememenin aymazlığı içinde büyük bir sevinçle sarılıyorlar. Türkiye’nin şimdiki yönetimi, Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’ne, benzer bir kör umutla, “bölgede büyük görevler alma” saflığıyla hayran oluyor. Yapbozun bütün parçaları ile ilgili söz söylemeye bu yazıya ayrılan yer yetmez, ama kazandıklarını bir çırpıda yitiren ve şimdi şaşkınlık içinde Soros palyaçolarıyla renkli devrim oyunu oynayanları, sahte bir özgürlüğü iş ve ekmek zannedenleri de saymadan geçmeyelim. ??? Pek basit ama gerçekleşmesi zor bir rüyadan söz etmek ayıp olmayacaksa, yapbozun parçalarını oyunculara karşı çıkmaya, mümkünse birleşmeye çağırmanın bir faydası var mıdır sizce? Öncelikle kendi sınıflarına dönmeye ve benzer olanların çıkarlarının da benzer olduğunu anlamaya, anlatmaya çağırmanın yararı olabilir mi? eposta: guray.oz@cumhuriyet.com.tr Tehlikenin farkında mısınız? C umhuriyet gazetesinde yayımlanan bir haberden alıntı yapmak istiyorum: Haberi okuyalım isterseniz: ‘‘İncirlik’ten bir ABD askeri heyeti, limanın derinlik ölçümü ile liman ağzında akıntı analizi yaptı. Uzmanlar, ABD’nin deniz üssü olarak kullanmak istediği belirtilen limanda yaptığı incelemeler için ‘ABD, limanın kapasitesini aşacak büyüklükte gemilerini buraya yanaştırmak istemeseydi, böyle bir incelemeye gerek duymazdı’ diyor.’’ Önceleri Boğaz’ı filmlerde bile göstermezken, demek, şimdilerde limanın akıntısını bile ölçültür duruma gelmişiz! Daha da kötüsü haberin devamında: ‘‘ABD’lilerin liman yakınlarında toprak almak için girişimde bulunduğu da öne sürülüyor. Ziyaret öncesi Dışişleri Bakanlığı’na bilgi verilmediği öğrenildi.’’ Bu arada biz de çok önemli işler peşindeyiz. Kıyıları imara açmak, ormanları parselleyip satmak, türbanı yasal hale getirmek, Merkez Bankası Başkanı’nı seçmek(!), vatandaşları azarlamak... Boğaz’ın sularında ABD gemileri cirit atıyormuş, bize ne? Tehlikenin farkında mısınız? Orhar TEZ Sorumluluklarımızın gereği Gazetemizin Türkiye’nin karşı karşıya olduğu tehlikelere dikkat çeken siyah zemin üzerine “Tehlikenin Farkında mısınız?” manşetleri büyük bir ilgiyle karşılandı. Okurlarımız ve TV kanallarında yayımlanan spotları izleyenler Cumhuriyet’in uyarısının çok yerinde olduğunu gazetemize mektupla, telefonla, elekronik postayla ulaşarak belirttiler. Gazetemiz, içinde yaşadığımız zamanın ağır sorumluluklarını yurttaşlarımıza duyurma görevini sürdürecektir. Dünden bugüne Türkiye AKP’nin uygulamaları O smanlı, tarihinde din ve devlet işlerini karıştırmış ve bu nedenle yok olmuştur. Osmanlı Devleti’nin çökme nedenlerinden biri de sağlık sisteminin çökmesidir. Sanki o yılları yaşıyor gibiyiz. Bütün devrimler laiklik sayesinde gerçekleşmiştir. ABD ve AB ülkeleri bize karşı dini afyon olarak kullanıyor. Laiklik, demokrasimizin olmazsa olmazıdır. Laiklik yoksa, özgürlükler de yoktur. Diğer taraftan da ülkemizdeki vatandaşlarımızı dış güçler azınlık diye nitelendirip, sosyal devlet yapımıza karşı dışardan ve içerden kendilerine yandaşlar bulup, kendi çıkarları doğrultusunda güçlendiriyorlar. Atatürk’ün ‘‘gaflet, dalalet ve hatta hıyanet’’ dediği günler bugünkü günlerdir. Dış mihraklar Türkiye’nin laik ve üniter devlet yapısını bozmak için her türlü oyunu oynuyorlar. Artık partiye ruh ve heyecan getirecek yöntemli çalışmalar gerekir. Gülesin AKGÜN E LEŞTİRİLER Değerli Cumhuriyet gazetesi yazarları, içinde bulunduğumuz bu çok tehlikeli olaylar karşısında, gerek gazeteniz vasıtasıyla gerekse TV’lerde verdiğiniz reklamlarla göstermiş olduğunuz hassasiyetinize çok çok teşekkür ederiz. Çıkarları uğruna diğer medya sahipleri neden bu kadar duyarsız olabiliyorlar anlaşılması da çok zor. Halk olarak, Cumhuriyetimizi korumak, laik sistemimizi korumak başlıca görevimiz. Sizleri kutlarım. Saygılarımla. Nurhan KONÇAK Sayın Cumhuriyet, Tam zamanında ve mükemmel bir dizayn... Bir Türk vatandaşı olarak kutluyorum sizleri... Yolunuz açık olsun. Turgay TEZCANLI Sevgili Cumhuriyet gazetesi ekibi, Cumartesi akşamı televizyon izlerken gördüğüm reklamınızı (T ve C harflerinin ayrıldığı ve ortalarında ‘‘Tehlikenin farkın Sayın Cumhuriyet yöneticileri, gazetemizin manşetleri çok güzel ve ders vericiydi. Bu işte emeği geçen herkesi kutluyorum. Benim düşünceme göre gazetemize çok büyük görevler düşmektedir: Bunlardan en önemlisi CHP’nin bütün küçük partileri kucaklamasını sağlamaktır. Bütün bu partiler birleşsin demiyorum, ama belli bir düşünce etrafında toplanabilirler. Bunu yapacak olan da ancak CHP ve onun yöneticileridir. da mısınız?’’ yazısının çıktığı) tüylerimi diken diken etti ve gazetenize olan güvenimi ve saygımı kat kat arttırdı. Bu sabah da Kanaltürk’te ‘‘Politika Durağı’’nda gösterilen ikinci versiyon (Arapça gibi yazılmış ‘‘Tehlikenin farkında mısınız?’’ yazısının olduğu), bizi ailecek etkiledi. 20 yaşında ve yakında üniversite mezunu olacak bir Türk genci olarak, ülkemizin ve benim kuNasıl olacağını bilemem, ama gazetemiz bir kampanya başlatabilir mi? Eminim ki okuyucularımızın hepsi ve gazeteyi okumayan pek çok kişi bile bu kampanyaya gönülden katılacaktır. Dün ve bugün gazetenizin devamlı okuyucusu olmayan pek çok tanıdığımın bile gazeteyi alması beni bu konuda ümitlendirmiştir. Saygılarımla... Azer İNAL şağımın (ve tabii ki gelecek kuşakların) geleceği için yararının büyük olacağına inandığım bu reklamı yayımlayacak kadar cesur ve bilinçli olduğunuz için teşekkür ederim. Kalemlerinize kuvvet, zihninize açıklık, yazılarınıza ve karikatürlerinize özgür ve davasız bir ortam dilerim. Sevgi ve saygılarımla. Müge Deniz YÜKSEK Ü lkemizde, tekstil ve turizm sektörleri kan ağlıyor, tekstil firmaları tek tek kapanıyor, kapatılan fabrikalarda çalışan insanlar işsiz kalıyor... Ve işsizlik her geçen gün artıyor mu? AKP hükümeti kayıt dışı bir hükümet olduğu için kendisi kayıt dışı ekonomiden besleniyor, işsizlik ve yoksulluk, bu hükümet döneminde artmıştır. Kısacası: Bu iktidar, 3 yılda çok iyi yapmış olduğu icraatlarda, yolsuzluk, yoksulluk ve terbiyede sınır tanımamaktadır. Bu iktidar, güzelim ülkemizin yeraltı ve yerüstü kaynaklarına, yabancı sermaye gelecek safsatalarıyla kayıt dışı komisyonculuk yapmaktadır. Bu durum artık ayyuka çıkmıştır. Maalesef ülkemizi yöneten iktidara mensup, Dibo Tayyip, Dibo Unakıtan ve diğer Dibolar istedikleri gibi cirit atıyorlar. Umarım! Tez zamanda, bu iktidar tarafından ülkemiz yok edilmeden halkımız uyanır da.. bunları sandığa gömer. Nurten BAYINDIR KOŞULLAR Cumhuriyet, sayfalarını CUMOK’lara açtı. ‘‘Söz Okurun’’ sayfamızda yayın ilkelerimize uygun tüm haberlere, duyurulara, görüşlere ve eleştirilere yer veriyoruz. CUMOK’lar bu gazetenin gerçek sahibidirler; ülke yayın yaşamına yepyeni katkılarda bulunup ufuklar açacaklarına, ülkenin yerel ve genel sorunlarını yansıtmakta önemli işlevler üstleneceklerine inanıyoruz. ADD ve ÇYDD’nin var oluşlarını hızlandıracak iletişim ağının ‘‘Söz Okurun’’ sayfasında gerçekleşmesi de olanak kazanacaktır. 2 bin vuruşu aşmayacak görüş ve eleştirilerinizi bekliyoruz. posta?cumhuriyet.com.tr Mektup Adresi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul. Tel: (0/212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0/212) 343 72 64 TOKİ’den yanıt G azetenizin 29 Mart 2006 tarihli ‘‘Söz Okurun’’ sayfasında yer alan ‘‘TOKİ konutları’’ başlıklı Sayın Kamil Akbaş’ın mektubu ile ilgili olarak aşağıdaki bilgileri sunuyoruz. Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tarafından Çanakkale Kepez’de yaptırılan 144 adet konutun inşaatı bitirilmiştir. Ancak konutlara ait arıtma tesisi şu an ihale aşamasındadır ve yaklaşık 45 günlük bir süre içinde tamamlanarak hizmete sokulacağı tahmin edilmektedir. ÇanakkaleKepez’den konut alan vatandaşlarımız ile 2005 yılının Temmuz ayında sözleşme imzalanmış ve konut teslimi için 14 aylık bir süre öngörülmüştür. Yani konutların yasal teslim tarihi Eylül 2006’dır. Ancak İdare olarak hak sahiplerinin bir an önce kendi konutlarına yerleşmeleri için azami gayret gösterilmekte ve yürütülen çalışmalar sonucu Haziran 2006’da evlerine geçebilecekleri düşünülmektedir. TEŞEKKÜR Başarılı bir koroner bypass operasyonu ile beni tekrar sağlığıma kavuşturan EÜ Tıp Fakültesi Kalp Damar Cerrahisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Sayın Prof. Dr. İRFAN ÖZBARAN ve ekibine en içten teşekkürlerimi sunarım. Dr. TAHSİN DURAL CUMHURİYET 06 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear