24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 NİSAN 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Pazarola Süleyman Ekim: ‘‘Başbakan Erdoğan, ‘Kimse bizden pazarlık beklemesin’ diyor ama Türk’ün yerine Türkiyeliyi koymak pazarlığı başlatmış olmak demekti.’’ Ya ğ m u r E k i m İngilizler de toplama kampı kurmuş... ‘‘Ama faturayı yalnız Almanlara çıkardılar!’’ EMPERYALİZMİN Türk ulusu üzerindeki planlarını anlamadan ‘‘Kürt sorunu’’nu anlamanın mümkün olmadığını ve aksi takdirde konunun ırkçılığa indirgenerek TürkKürt çatışmasına dönüştürüleceğini söylüyor Bülent Esinoğlu. Bir dinleyelim: ‘‘Batı’nın istediği de zaten böyle bir çatışmadır. Yoksa Batı’nın, Kürtlerin varsa sorunlarını dert ettiğini sanmak tam bir emperyalist aldatmacadır. Diyarbakır’daki olaylar sürerken Batı’nın Türkiye’deki uzantıları meseleyi hep Türk ve Kürt etnisitesi gözü ile değerlendirdiler. Yaşananları PKK’nın gücü gibi yansıttılar. Bu aydınlar Meclis’ten ikiz ihanet yasaları geçerken kılları kıpırdamadı. Emperyalizm aynı zamanda ‘etnomanyak’ olduğundan buradaki temsilcilerinin de böyle değerlendirmelerini doğal karşılamak gerekir. PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Terör yasası askıdan indirilmiş. Demek ki sumene konacak! Birileri Lami Teksöz: ‘‘’’Korkarım şimdi birileri çıkıp, ‘Türban yasağını kaldırsaydık Güneydoğu’daki olaylar çıkmazdı’ diyecektir.’’ ‘Etnomanyak’tan kastımız, emperyalizmin ana stratejisidir. Ulus devletleri etnik parçalara bölerek, kolay lokma haline dönüştürerek hükmetmektir. Batı ile birlikte hareket ederek bu bölünmenin önüne geçilemez. Emperyalizmin planları ile kendi ülkenizi koruyamazsınız. Son 20 yıldır Batı’nın bu planlarını uygulayanlar silahlarını halkın kılcal damarlarına kadar götürdüler. Şimdilerde Kürtlerin bir kısmı ‘Benim sorunlarımı Türk devleti çözmez’ diye düşünüyor. Brüksel şimdi onlara daha yakın. Brüksel’i arkalarına alarak Türk devleti ile çarpışmak kolay yolmuş gibi görünüyor. Kuzey Irak’taki oluşumu Çekiç Güç’ün sürelerini Meclis’te uzatarak yani emperyalizm ile işbirliği Etnomanyaklar yaparak sağlayanlar şimdi nerede? Emperyalizm ile birlikte olmayı zenginleşmek sanan o işbirlikçiler nerede? Belki kendileri zenginleştiler ama Türkiye’nin önüne koskocaman bir sorun bıraktılar. Eğer Anadolu’yu Yugoslavyalaştırmayacaksak yabancıların her türlü tavsiye, plan, öğüt, işbirliği tekliflerini reddetmeliyiz. Batı ve ABD ile imzalanan istihbarat anlaşmaları gereği ülkemizde bulunan ajanları derhal yurt dışına çıkartmalıyız. Toprak reformu yaparak Brüksel’deki toprak ağaları ile Kürtlerin bağını koparmalıyız. Ama bütün bunları Büyük Ortadoğu Doğu Projesi’nin ‘proje koordinatörü’ ile yapamayız. Bir sonraki kalkışma denendiğinde eğer bu önlemleri almamış isek artık yeni önlemler alma gücünü de kendimizde bulamayacağız.’’ Bir Eleştiriye Yanıt Kürt sorunu duyarlı bir konu, dolayısıyla bu konuya ilişkin her yazı okurların olumlu ya da olumsuz yoğun tepkilerine neden oluyor. Geçen pazar günkü yazıma bir tepki de ‘‘eski’’ bir dostumdan geldi. Yazımda, ‘‘PKK milliyetçiliğinin temel taleplerinin ‘bağımsızlık’, en azından ‘konfederasyon’ doğrultusunda geliştiğinden’’ söz etmiştim, ‘‘eski’’ dostum da bana, ‘‘Olayların ‘konfederasyon’ doğrultusunda geliştiğini yeni mi görüyorsunuz’’ diye sormuş. ‘‘Yeni’’ kavramının göreceliğinin altını çizerek, ‘‘Evet, bu açıklıkta yeni görüyorum!’’ diyorum. Bunu derken, o ‘‘eski’’ dostumun da birçok insan gibi bu konuda kesin yargılara varmasının ‘‘çok uzun yıllar öncesine’’ uzanmadığını biliyorum. ‘‘Eski’’ dostum, yine benim ‘‘Milliyetçilik acımasızdır’’ sözümden hareketle, ‘‘Bu öneri liberalizmin parolasıdır. Esas acımasız olan emperyalizmdir’’ diyor. Hangisi daha acımasız tartışmasını pek anlamlı bulmuyorum. Çünkü çağımızda milliyetçiliğin, özünde kapitalist düzenin kendini savunma ideolojisi olduğu görüşündeyim. Günümüz kapitalizmi emperyalizmden bağımsız olmadığına göre milliyetçilik ile emperyalizm arasında uzlaşmaz bir çelişki de yoktur, inancındayım. Sanırım, ‘‘eski’’ dostum da birçokları gibi ‘‘milliyetçilik’’ ile ‘‘yurtseverlik’’ arasındaki temel farkı göremiyor. Dolayısıyla benim yazımda kullandığım ve yukarıdaki alıntımdan sonra gelen, ‘‘Bu nokta aynı zamanda yurtsever sosyalist solun Kürt milliyetçiliğiyle ayrılma noktasıdır’’ sözlerimi de anlamakta zorlanıyor. Bana, emperyalizme ilişkin olarak ‘‘Ne demek istediğimi anlamak için Irak’a bakabilirsiniz’’ diye bir öneride bulunmuş. Ben Irak’a bir sosyalist gözüyle bakıyorum. Baktığımda, salt ülkelerini işgal eden emperyalistlere karşı direndikleri için desteklediğim direnişçilerin, emperyalizmin işbirlikçisi kapitalizme karşı hiçbir söylemde bulunmadıklarını da görüyorum. Bu söylem Irak’ın Kürtlerinde de, Sünnilerinde de, Şiilerinde de yok. Bir çatışmayı, bir kavgayı, bir direnişi desteklerken, her şeyden önce ‘‘neyi’’ desteklediğimizin irdelemesini yapalım, diyorum. ??? ‘‘Eski’’ dostumun başka soruları da var. Örneğin, ‘‘Bu olayların arkasında ABD ve AB’nin dolaylı dolaysız desteğinin bulunduğunu görmediniz mi’’ diye soruyor. ‘‘Eski’’ dostumun Irak’ın işgali öncesi ve sonrasında yazdığım yazılardan habersiz olması benim adıma gerçekten bir talihsizlik. Ortadoğu’daki tüm olayların arkasında, başta ABD olmak üzere emperyalist odakların olduğunu görmemek olası mı? Yazısının sonuna iki satır eklemiş, ‘‘eski’’ dostum: Cumhuriyetçiler, 1. Irak’taki kukla devlete karşı çıkmaya devam edecekler, 2. Türkiye’nin bütünlüğünden asla vazgeçmeyecekler. Bunları bana hangi nedenle anımsatma gereği duyduğunu ise anlayabilmiş değilim. Bir de ‘‘Oral Çalışlar’ın hangi önerilerine katılıyorsunuz’’ diye sormuş. Bana, kendimi sınava giren bir öğrenci gibi hissettirmekle birlikte bu üslubunu öğretim üyeliğinden gelen alışkanlığına bağlıyor, ‘‘eski’’ dostluğumuzun hatırına sorusunu yanıtlıyorum: Oral Çalışlar, Kürtler arasında ‘‘henüz’’ PKK çizgisine girmemiş, onun çağrılarına katılmayan bir ‘‘makul çoğunluk’’tan söz ediyor. Bu insanlara devletin daha farklı ve yapıcı yaklaşmasını öneriyor. Buna katılıyorum. ??? İnsanlar nedense, başkaları da aynen kendileri gibi düşünsün, istiyorlar. Çünkü düşündüklerinin mutlak doğrular olduğuna inanıyorlar. Oysa hayatın kendisi en büyük öğretmen. Hayat, mutlak doğru olarak bellediğimiz birçok şeyi değiştirerek bizi de değişmeye zorluyor. Bu nedenle bağnaz yaklaşımlardan elimden geldiğince kaçınmaya çalışıyorum. Özellikle siyasal/ideolojik tartışmalarda seçilen üslubun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Dayatmaların, sorgulamaların, zorlamaların düşünce zenginliğinin önünde engel oluşturduklarına inanıyorum. Bu yazıda tırnak içine aldığım ‘‘eski’’ sözcüğü mutlaka dikkatinizi çekmiştir. Nedeni, ‘‘eski’’ dostumun, gönderdiği iletisine ‘‘Deniz Bey’’ diye başlık atmış olmasıdır. ‘‘Siyaset’’ ne yazık ki dostlukları da eskitiyor. eposta: dkavukcuoglu?superonline.com SESSİZ SEDASIZ (!) Başbakan aile planlamasına nasıl bakar? BAŞBAKAN, çocukları terörün maşası haline gelen ailelere seslenip ‘‘Analar, babalar sonra ağlamayın’’ uyarısı yapınca Foça’dan Reşit Çağın da Başbakan’a küçük bir hatırlatmada bulunuyor: ‘‘Yerinde fakat çok gecikmiş bir uyarı. Bu uyarı şöyle yapılmalıydı: Analar, babalar bakabileceğiniz kadar çocuk yapın! Ağanın hizmetkâr, şeyhin mürit, bölücünün terörist, ayrılıkçının nüfus artırmak için ‘çoğalın’ direktifine uymayın. Devletin ve sivil toplum örgütlerinin ayağınıza kadar gelerek doğum kontrolü konusunda sizleri bilgilendirdiği bir devirde hâlâ ‘Allah Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Pratik Gülhan Elmas: ‘‘Güneydoğu altüst oldu. Alt kimlik, üst kimlik tartışması pratiğe döküldü!’’ Sivilce Akif Kökçe: ‘‘Güneydoğulu vatandaşa ‘PKK üniforması’ giydirilip eline de bir ‘keleş’ verilince, emperyalist ‘sivilleştirme’ politikaları tamamlanmış oluyor!’’ verdi’ mazeretine sığınmayın. Allah insana her şeyden önce akıl vermiştir. Onu kullanın. Eğer kullanmazsanız, televizyon kamerasının karşısına geçip, ‘Devlet bu çocukları okutsun, iş versin, sağlık hizmeti sunsun, gecekondumu da yıkmasın’ diye feryat etmeyin. Dünyaya getirip bakamadığınız her çocuğun, geleceğin eğitimsizi, işsizi, kapkaççısı, hırsızı, mafya elemanı, teröristi, uyuşturucu bağımlısı adayı olarak toplumun başına bela olabileceğini, sizin sorumsuzluğunuzun bedelini, bütün toplumun ödeyeceğini asla unutmayın.’’ Görmeyenin gözüne gözlük... Konuşamayanın ağzına sözlük! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Yabancı Mimarlar ‘‘O kadar ağrıma gitti ki diplomamı yakmayı bile düşündüm... Atatürk de yabancı mimar çağırmıştı; ama 1920’lerde çok azdık. Şimdi 30 bini aşkınız; dünyada da başarılı olanlarımız çoğalıyor... Bunu görmemek nasıl bir anlayış?..’’ Hiç bu kadar tepkili ve bu kadar ‘‘dolmuş’’ görmemiştim Mete Tapan’ı... İTÜ’deki hocalığının yanı sıra Koruma Kurullarımızın emektarları arasında da yer alan Prof. Dr. Mete Tapan, ‘‘Haklısınız’’ dedikçe içini dökmeye devam etti: ‘‘Türklere haber bile vermeden sadece yabancılardan proje istemek! Üstelik bunu kentin geleceğini belirleyen yeni planlama kararlarıyla yapmak!.. Olacak şey değil; uygun sözcük bulamıyorum...’’ Tüm projeler ise İMP’de bir ay süreyle sergilenecek... ‘Yerel’e saygılı evrensellik Şimdi gelelim, bu bilgileri değerlendirmeye... Mimarlık, bir ‘‘sanat’’ olarak elbette ki ‘‘evrensel’’dir. Her mimar, tıpkı bir heykeltıraş ya da ressam gibi, dünyanın her yerinde ‘‘eser’’ yaratabilir... Ne var ki Mete Tapan’ı ve herkesi çılgına çeviren tutum bu değil. Çünkü ortada çok sınırlı bile olsa bir ‘‘yarışma’’ var... Tasarlanması istenilen ise bir ya da birkaç ‘‘simgesel’’ yapı değil, kentin iki ayrı bölgesinin tüm yapılarıyla birlikte yeniden düzenlenmesi... Böyle bir yöntem baştan tartışmalı olsa bile, hangi ölçütlere göre belirlendikleri bile açık olmayan 6 yabancı mimarla birlikte ‘‘yerli’’ mimarlardan da öneriler istenmeliydi... Türk mimarlarına da dünyadaki meslektaşlarıyla eşit koşullarda ve ‘‘kendi kentleri’’ için proje geliştirmeleri olanağı sağlanmalıydı... Aslında, hem ‘‘mimar’’ Kadir Topbaş’ın, hem de ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com ‘Resmi’ bilgiler Hocamız kızgınlığını anlatabileceği ‘‘sakıncasız’’ sözcükler ararken, biz de olayı ‘‘kavrama’’ya çalışalım. Önceki hafta, Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Kadir Topbaş’ın yazılı açıklamasından şunları öğrenmiştik: İstanbul Met BULMACA HARBİ SEMİH POROY SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN Sinan’ın kentinde neler yaşanıyor! ropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi’nce (İMP) planlanan Kartal’daki merkezi iş alanları ile Küçükçekmece Gölü’yle deniz arasındaki kumsalda öngörülen rekreasyon alanlarında, dünyada tanınmış altı mimara ‘‘teklif projeler’’ hazırlatılmış. 2005 Temmuzu’nda Mimarlar Odası’nın ev sahipliğinde düzenlenen İstanbulDünya Mimarlık Kongresi’nin de konuklarından olan Zaha Hadid, Massimiliano Fuksas ve Kisho Kurokawa, Kartal MİA ve Pendik kıyı kesimi için ‘‘kentsel dönüşüm projeleri’’ geliştirmişler... Küçükçekmece kumsalında ise Kengo Kuma, Ken Yeang ve Winy Maas önderliğindeki HollandaMVRDV grubu ‘‘kentsel tasarım projeleri’’ hazırlamışlar... Projeler, Dr. Kadir Topbaş, Ağa Han Mimarlık Ödülü Genel Sekreteri Suha Özkan, İMP Başkanı Prof. Hüseyin Kaptan, Amerikalı Profesör Michael Sorkin, Taylandlı mimar Dr. Sumet Jumsai, İspanyol mimar Elias Torres Tur ve YTÜ’den Prof. Dr. Necati İnceoğlu’dan oluşan ‘‘Değerlendirme Kurulu’’na 30 Mart’ta mimarlarınca sunuldu... İki bölge için seçilecek iki proje 5 Nisan’da (bugün) açıklanıyor. ‘‘seçici kuruldaki’’ diğer Türk mimarların, en azından mesleki ve ulusal kimlikleri gereği bunu ‘‘gözetmemiş’’ olmaları şaşırtıcı değil midir? Ne düşünüyorlar? İtalya’nın en ünlü 35 mimarı, geçen yıl devlet başkanlarına başvurarak, AB kapsamındaki ‘‘serbest dolaşım’’ hakkının ‘‘mimarlık’’ta sorun yaratmaya başladığını; İtalyan kentleri açısından da ‘‘riskli’’ olduğunu belirttiler. ‘‘Mimarlıkta yerel kültürler; hatta o kentle olan duygusal bağlar bile çok önemlidir. Yabancı mimarlar ise İtalyan kentlerinin ruhuna da yabancı olduklarından, bu ülkeye uygun tasarım yapamazlar...’’ dediler... Bu başvurunun ‘‘pazar kaygısı’’ ile yapılmadığı o kadar belli ki, hâlâ tek bir yabancı mimar bile İtalyan meslektaşlarının ‘‘çekinceleri’’ni eleştirmedi; çünkü onlar da kendi ülkeleri için benzer düşünceler içindeler... Bakalım İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bu ‘‘duygu yoksunu yarışması’’na katılan dünyanın 6 ünlü mimarı ne düşünüyorlar? Bunu, belediyenin olası ‘‘mazeret’’ açıklamalarından çok daha fazla önemsiyorum... ekinci?cumhuriyet.com.tr OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 5 Nisan www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ İzmir’in 1 önemli bir mesire yeri 2 olan dağ. 2/ 3 Kastamonu’nun bir il 4 çesi... Temiz. 5 3/ Doğu Ana 6 dolu’da kulla7 nılan bir tür küçük zur 8 na... Bitkiler 9 de gaz alışve1 2 3 4 5 6 7 8 9 rişine yarayan ara1 T O T O L O J İ lıklar. 4/ Yüzyıl... Hayat arkadaşı. 5/ 2 O P A L İ N N E Gemi donanımında 3 P U S A T M A T S OMA T A ki bütün hareketli ip 4 A S Ç I L A N N ve halatlara verilen 5 K genel ad. 6/ ‘‘Vay ba 6 E G O O D İ N D Ü Z na vaylar bana / 7 V İ R A J vermez çaylar bana’’ 8 D A L İ L A O (Türkü)... Uçurum... 9 Ş İ K E A R A N Konut. 7/ Bunama, bunaklık... Yerli bir armut cinsi. 8/ Akdeniz Bölgesi’nde, Seyhan Irmağı’nın en önemli kolu olan akarsu. 9/ Bir sıvıyı ağzı dar bir kaba aktarmakta kullanılan, bir yanı geniş, bir yanı dar araç... Işın. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Antalya’nın Lara bölgesinde, 147 kuş türünü barındıran bir göl. 2/ Akla ve sağduyuya aykırı olan... ABD’nin bir eyaleti. 3/ Taze sığır gübresi... Avustralya’da yaşayan bir cins devekuşu. 4/ Zihin... ‘‘Fesleğen’’ de denilen, yaprakları güzel kokulu bitki. 5/ Kesinlikle uyulması gereken Kuran ve hadis hükümleri... Bir nota... Nikel elementinin simgesi. 6/ Hz. Musa’ya indirilen kutsal kitap. 7/ Torbaya benzer, büyük gözlü balık ağı... ‘‘Benden gayrısına gönül verirsen / ola yolların bağlana dostum’’ (Pir Sultan Abdal). 8/ Boyun eğen, kendini başkasının buyruğuna bırakan... Tahıl yığını. 9/ Fin ulusunun ünlü destanı. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear