24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 27 NİSAN 2006 PERŞEMBE 2 23 Nisan Bayramı’nda TBMM’de bir çocuk meclisi topladılar! Yurdun değişik yerlerinden gelen öğrenciler Meclis kürsüsünde konuştular... Neler anlattılar? Kendi dertlerini, sıkıntılarını mı, özlemlerini mi? Ulusal egemenliğin ne anlama geldiğini mi? 23 Nisan olayının çocuklara, gençlere kazandırdığı değeri mi?.. Bir çocuk çıktı, Erzurum imam hatip öğrencisi... Esti savurdu! ‘‘Önümüze engeller diktiniz, dağı taşı kayayı devireceğiz, istediğimiz zirveye çıkacağız.’’ Milli eğitim müdürlükleri seçmiş Ankara’ya gönderdiklerini... Çoğu imam hatip okullarından!.. Her şey belli bir hesapla ayarlanmış!.. Meclis’te ne diyecekleri, ne konuşacakları da belki ellerine tutuşturulmuş! İmam hatiplilerin konuşmalarında ne Atatürk var, ne ulusal bağımsızlık, egemenlik var? Yalnızca irtica uyarıları, korkutmaları... Yetmemiş gibi, TBMM Başkanı Arınç da Cumhurbaşkanı’nın, Genelkurmay Başkanı’nın, tüm kuvvet komutanlarının gözlerine baka ba OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Hazmettire Hazmettire Gelecekler! ka içini döktü! Kurumlar varmış, o kurumlar demokrasiyi engelliyormuş!.. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay vb... AKP’ye meydanı bırakmıyorlarmış, AKP’nin yüzde yirmi beşlik bir çoğunlukla aldığı, uygulamak istediği bütün kararları engelliyorlarmış... Yıllardır Amerika’da yaşayan Fethullah Bey, nasıl bir öğüt vermişti gençlere: ‘‘Acele etmeyin, yavaş yavaş ilerleyin, bir üst göreve geçmesini bilin, sonra bir daha, bir daha zirveye çıkmanızın günü gelecek! O zaman her şey sizin, hükümet devlet, şimdi size engeller çıkaranlar...’’ İmam hatipli çocuk diye kürsüye çıkarılan yirmisini aşmış görünen imam hatipli de, Fethullah’ın çizdiği yolun bir yolcusu değil mi? TV önünde bütün bu ‘‘kutlama’’ sözlerini dinlerken aklıma Tayyip’in üç beş yıl önceki ünlü açıklamaları geldi. Neler dememişti ki? ‘‘Yahu bu millet istedikten sonra laiklik elbet gidecek. Sonra nedir bu laiklik Allahaşkına.’’ ‘‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir lafı koskoca bir yalan! Egemenlik kayıtsız şartsız Allah’ındır.’’ ‘‘Yahu bu milletin bütünlüğü ‘Ne mutlu Türküm diyene’ ifadesiyle sağlanır mı?’’ ‘‘Türkiye Cezayir olur mu diye soruyorlar. Biz hazmettire ettire geliyoruz Allah’ın izniyle. Bu çalışmalarımız senaryoyu değiştirme çalışmasıdır. Biz onun için geliyoruz.’’ ‘‘Işıkları göründü Allah’ın izniyle kıyam başlayacak...’’ 2006 yılının 23 Nisan Egemenlik Bayramı’nda Meclis kürsüsünde konuşturulan çocuklar da Tayyip’lerin Arınç’ların Gül’lerin izinden yürüyerek zirveye tırmanacak! Bizlere, sizlere düşen de bu gidişe seyirci kalmak mı?.. Kitap Okuma Cezası... Nusret ERTÜRK akarya ilimizde, bir sanığa mahkemece bir buçuk yıl süreyle, kitaplığa her gün giderek ‘‘kitap okuma cezası’’ (!) verilmiş. Konu ilginç bulunmuş ki cezanın (!) sona erişi nedeniyle televizyona haber olmuş. Siz, bu haberi duyunca bilmiyorum neler düşündünüz? Bana göre azgelişmişliğimiz burada da kendini gösteriyor. ‘‘Kitap okumanın’’ ceza olarak sunulmasının anlamı olur mu? Kitap okutmak, ceza değil, ödüldür bence. Okumanın angarya biçiminde algılanmasını düşünmek bile istemiyorum. Başka bir ülkede, böyle bir cezanın olup olmadığını merak ediyorum. ‘‘Ceza’’ sözcüğünü kullanmadan söyleyeyim, keşke bütün yargıçlar Sakarya’daki yargıç gibi, suçu kesinleşenleri ‘‘kitap okuma’’yla görevlendirseler... Önerim şu: Türk Ceza Yasası yeniden düzenlenmeli. Tüm maddeler, ‘‘okuma görevi’’yle doldurulmalı. Suçuna PENCERE Darbe Kararı Dincilerden.. Maşallah, Meclis Başkanı Arınç’ın karnından konuşma faslında icrayı lubiyatı bitmeden sahneye yarı vefakârı çıktı... Kim o?.. RTE!.. Karnından konuşmada yarı vefakârını geride bıraktı bırakacak... Ne diyor: ‘‘ Bir gün gelecek, milli egemenlik duvarda değil, milletin kendisinde olacak...’’ Karnından konuşuyor; ama dedikleri açık seçik... ? Bugün AKP iktidarda değil mi?.. Milli egemenliği Meclis temsil etmiyor mu?.. Meclis’in 3’te 2’si AKP’lilerden oluşmuyor mu?.. Meclis’in duvarında ‘‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’’ yazmıyor mu?.. Meclis’in duvarında Atatürk’ün imzası yok mu? Karnından konuşan RTE demek istiyor ki: Meclis’te biz çoğunluğuz, ama, egemenlik bizde değil... Kimde?.. Atatürk’te, anayasanın değiştirilemeyen maddelerinde, RTE’nin deyişiyle ‘‘sosyal hayatı cezaevine çeviren’’ laiklik ilkesiyle, Bülent Arınç’ın dediği gibi gizli iktidarda... ? Hangisi hıh deyip ötekinin burnundan düşmüş bilmiyorum, ama RTE ile Arınç’ın konuşmaları tıpatıp birbirine benziyor, alt alta koy ya da tümceleri iç içe geçir, tam bir bütünlük ortaya çıkıyor.. Diyorlar ki: Biz iktidara geçtik gibi görünüyor; ama, bu ülkede egemenlik halkın elinde değil, anayasanın değişmeyen maddeleri değiştirilmeli, laiklik kaldırılmalı ya da bizim istediğimiz koşullara uydurulmalı!.. Biz istediğimizi yapamıyoruz, iktidarımızı kullanamıyoruz, bu ülkede egemenlik gizli bir iktidarın elindedir... Daha ne desinler?.. Al birini vur ötekine!.. ? Bu konuşmalara dinci medya ‘manifesto’ diyor, ‘bildiri’ veya ‘tebligat’ da denebilir; verilmiş bir kararın veya artık ‘eşref saati geldi’ diye bir ‘darbe’nin açıklanması da denebilir... Başbakan ve Meclis Başkanı bir ağızdan hedeflerini açıkladılar... Aralarındaki ‘baş olmak’ rekabetinin hırsı, vaktinden önce birbiri ardına açıklamalara yol açmış olabilir mi?.. Sonuçta bir şey değişmez.. Bizim ‘‘gaflet ve dalalet’’ tayfası askeri darbe beklerken darbe dinci takımından geldi... Haydi hayırlısı... S göre bir ay, bir yıl, yirmi yıl.. neyse. Bu zaman içinde kitap okunacak, özetlenecek, anlatılacak, çözümlenecek... Okunacak yapıtın niteliği de unutulmamalı. Çağdaş bir görüş taşıyan, yaşama bağlı, insanı yücelten, geleceğe ışık tutan, bilimle koşut yapıtlar önerilmeli, okutulmalı. Eğitimin ana damarı kitap okumak değil midir? Çinli bilge ne demişti: ‘‘Yüz yıl sonrasını düşünüyorsan insanları eğit.’’ Kitapsız eğitim düşünmek olası mı? Mahmut Makal bir köy çocuğudur. 1940’lı yıllarda, gittiği Köy Enstitüsünde yılda 365 adet kitap okur. Makal’ı Makal yapan, işte bu okuma uğraşısıdır. Tüm Köy Enstitülü olanların, bu yolla birer yıldız olmaları gibi... Kitap okumaya, lütfen ceza demeyelim. Bu bir anlamda, bilgilenmenin yolunu dinamitlemekle eş. Okumadan bir adım atıldığını henüz tarih yazmadı. O güzel eylemi, ‘‘ceza’’ sözcüğüyle gölgelemeyelim. CUMHURİYET 02 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear