28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 13 NİSAN 2006 PERŞEMBE 10 DIŞ HABERLER dishab?cumhuriyet.com.tr Prodi bir an önce dümene geçmek istiyor, ancak başbakanlığın teslimi mayısa sarktı Zafer sevinci yarım kaldı NİLGÜN CERRAHOĞLU ROMA Prodi’ye ‘‘soğuk duş’’ önce seçim sonuçlarına itiraz eden Berlusconi’den, ardından Cumhurbaşkanı Ciampi’den geldi. Sırayla gidelim. ‘‘Kıl payı farkla’’ (25 bin oyla) seçim kazanan ‘‘merkez sol ittifaka’’ zaferi teslim etmek istemeyen ‘‘Berlusconi’nin itirazları’’, bir an önce dümene geçmek isteyen Prodi’nin önüne çıkan ‘‘ilk fren’’ oldu. Bu freni, Washington’dan gelen ‘‘ikinci fren’’ izledi. Sonuçların Berlusconi tarafından tasdik edilmesini bekleyen Beyaz Saray, Prodi’den ‘‘geleneksel tebrik telefonunu’’ esirgedi. Irak’tan asker çekmeyi planlayan Prodi’ye kuşkuyla yaklaşan ABD yönetimi, İtalyan seçimlerinin sonuçlarını resmen tanımak için Berlusconi’den işaret bekliyor. İspanya’da sosyal demokratların işbaşına gelmesiyle, Avrupa’daki en güçlü müttefiklerinden birini Aznar’ıkaybeden Bush; ‘‘ikinci müttefik’’ Berlusconi’yi de yitirmekten hoşnutsuz. Seçim sonrasında ortaya çıkan bulanık tablo netlik kazanana dek; Washington’dan ‘‘kutlama sinyali’’ gelmeyecek. Cumhurbaşkanı Carlo Azeglio Ciampi, Washington’dan esen bu soğuk rüzgârlar karşısında ‘‘Prodi’ye başbakanlığı teslim etmeden önce beklemeyi uygun gördüğünü’’ söyledi. Gerekçe olarak mayıstaki ‘‘cumhurbaşkanlığı seçimlerini’’ gösterdi. ? Önce Berlusconi sonuçlara itiraz etti. Ardından Irak’tan asker çekmeyi planlayan Prodi’ye kuşkuyla yaklaşan Washington yönetimi tebrik telefonunu esirgedi. İtalya Cumhurbaşkanı Ciampi de, Prodi’ye başbakanlığı teslim etmeden önce beklemeyi uygun gördüğünü söyledi. rak kendi cumhurbaşkanlığının ikinci bir 7 yıl için uzatılması gündeme geliyor. Prodi’nin başbakanlığı teslimi de mayısa sarkıyor. Aradan geçen sürede, Berlusconi’nin talep ettiği ‘‘oyların yeniden sayımına’’ yeşil ışık yakılmış oluyor! Prodi’nin, Ciampi’nin ‘‘ikinci dönem cumhurbaşkanlığına’’ itirazı yok. Ancak devir teslimin uzamasına itiraz ediyor. ‘‘Bekleme listesine’’ alınan müstakbel başbakan, cumhurbaşkanından görevi hemen almak istiyor. 83 yaşındaki Ciampi, Nuh diyor, peygamber demiyor. Ciampi’nin sürpriz çıkışı, anayasacıları bölüyor. Bazı anayasacılar, cumhurbaşkanının ‘‘çoğunluğu alan ittifak liderine derhal başbakanlığı teslim etmesi gerektiğini’’ iddia ederken, bazıları ‘‘takdirin Ciampi’ye ait olduğunu’’ iddia ediyor. İtalyan anayasası, iki yolun önünü de açık bırakıyor. Yorumlar, hukuki düzenlemelerden çok; siyasi değerlendirmelere dayanıyor. ‘‘Bölünmüşlük’’, ‘‘istikrarsızlık’’, ‘‘karmaşa’’, ‘‘sıkıntı’’... Çizme’de 10 Nisan’ın ardından en sık kullanılan kelimeler bunlar. Muhalefete düşen Berlusconi ‘‘kızgın’’; iktidar adayı Prodi ‘‘kırgın’’. Cumhurbaşkanlığından gelen son darbe; Prodi için hesapta olmayan sürprizlerin sonuncusu. 10 Nisan gecesi saat başı tersyüz edilen seçim tahminleriyle önce ‘‘doludizgin zafer coşkusu’’ yaşayan, ardından Berlusconi ile başa baş yarışmak zorunda kalan, derken merkez sağdaki ‘‘Özgürlük Evi’’nin beklenmedik atağıyla seçimi kaybet menin kenarından dönen, sabahın erken saatlerinde ise ‘‘kıl payı zafer’’ senaryosu ile yüz yüze kalan 66 yaşındaki ekonomi profesörü, mayısa sarkan tuzaklarla dolu bu çok engelli yarıştan galip çıkarsa iktidar koltuğuna oturabilecek. 73 yaşındaki Provenzano, 40 yıldır kaçaktı. (REUTERS) Seçimleri gölgede bıraktı Makyavel’in ülkesi! Prodi’nin giriştiği ‘‘bahis’’ bunlarla sınırlı değil. 16 siyasi parti ve oluşumdan meydana gelen ‘‘ittifakını’’ Berlusconi’nin senaristliğini yaptığı yeni tuzaklardan korumak, Prodi’nin sürekli mesai harcamasını gerektirecek. ‘‘Manifesto’’ gazetesinin dediği gibi tıpkı, ‘‘İtalyan siyasetinden çekilmekte direnen Berlusconi’nin gölgesi’’; yol açtığı ‘‘büyük temsil krizinin’’ ardında, ipleri uzun süre yönlendirmeye devam edecek. Ne de olsa Makyavel’in ülkesi burası! İtalya, Sicilyalı ‘babayı’ konuşuyor Dış Haberler Servisi İtalya’da yıllardır aranan mafya babalarından Bernardo Provenzano’nun önceki gün tutuklanmasının yankıları sürüyor. 40 yılı aşkın süredir kaçak olan ve ülkede en çok arananlar listesinin başında bulunan Provenzano’nun yakalanması, ülkedeki seçim sonuçlarıyla ilgili tartışmaları neredeyse gölgede bıraktı. ‘‘Mafyaya büyük darbe’’ yorumlarına neden olan tutuklamanın seçimlerden bir gün sonra gerçekleşmesi dikkat çekerken Berlusconi hükümeti de giderayak kamuoyu önünde puan topladı. Ömrünün yarısından çoğunu polisten kaçarak geçiren 73 yaşındaki Provenzano, önceki gün memleketi Sicilya’da ele geçirildi. ‘‘Babaların babası’’, ‘‘traktör’’ gibi unvanların sahibi Provenzano’yu yakalamak, İtalyan polisinin son 10 yılın en önemli ve zor operasyonlarından biri olarak değerlendiriliyor. ‘‘Baba’’ filminin meşhur ettiği Carleona kasabası yakınlarında bir kulübede ele geçirilen mafya babası, cinayet ve soygun suçlarından aranıyordu. Yıllarca hakkında siyasetçiler ve güvenlik birimleri tarafından korunduğu yönünde haberlerin yapıldığı Provenzano, mafyaya savaş açan 2 yargıcı öldürtmek suçundan gıyabında ömür boyu hapse mahkum edilmişti. Kimsenin mafya babasını ihbar etmediğini belirten yetkililer, Provenzano’nun çökmüş göründüğünü kaydettiler. Berlusconi’nin gölgesi ‘‘Yenisi mi? Eskisi mi? Yeni başbakana hangi cumhurbaşkanı görev verecek?’’ tartışması, İtalya’daki siyasi belirsizliği koyulaştırıyor. 63 GAZETECİ ÖLDÜRÜLDÜ Gazeteciler için en kanlı yıl 2005 Dış Haberler Servisi Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF), 2005 yılının çalışan gazeteciler açısından son 10 yılın en kanlı yılı olduğunu açıkladı. Örgüt, yayımladığı yıllık raporunda, 2005’te 63 gazeteci ve 5 yardımcısının öldürüldüğünü, 807 gazetecinin sorgulandığını, 1308 gazetecinin saldırıya uğradığını ya da tehdit edildiğini ve yine 1006 basın kuruluşunun sansüre uğradığını belirtti. Fransız Liberation gazetesinin Irak’a gönderdiği gazeteci Florence Aubenas ve rehberi Hüseyin Hanun’un kaçırılması başta olmak üzere 2005’teki gazeteci kaçırma olayları üzerinde ısrarla durulan raporda, Hindistan ve bazı Latin Amerika ülkelerinde medyanın giderek daha özgürleştiğinin saptanması ‘‘iyi haber’’ olarak verildi. Bu yıla ilişkin verilere de yer verilen raporda, 2006 başından bu yana 13’ü gazeteci 19 basın kuruluşu mensubunun öldürüldüğüne, 120 medya çalışanının ise şu anda hapiste bulunduğuna dikkat çekildi. Bu yılın Afrika’da yeni krizlerle başladığına işaret edilen raporda, buranın hâlâ basın için çalışması en tehlikeli yer olduğunun altı çizildi. Frenler etkisini gösterdi Prosedüre göre, yeni parlamentonun 28 Nisan’da ilk oturumunu yapması; senato ve meclis başkanlarını belirledikten sonra, 18 Mayıs’ta görevi sona eren Ciampi’nin yerine ‘‘yeni cumhurbaşkanını’’ seçmesi bekleniyordu. Normal şartlarda başbakanlığı, zafer kazanan ittifak liderine Ciampi’nin teslim etmesi; ardından yeni meclisin yeni cumhurbaşkanını seçmesi gerekiyordu. Berlusconi ve Washington’dan gelen frenler etkisini gösterdi. Ve İtalya Cumhurbaşkanı sürpriz bir çıkışla, ‘‘Önce cumhurbaşkanı seçimi yapılsın. Yeni başbakan, görevi yeni cumhurbaşkanından teslim alsın!’’ dedi. Ciampi’nin derdi, ‘‘0.1 puanlık farkla’’ gelen ve İtalyanları solsağ arasında kamplaştıran seçimlerle gerilen ortamı; bir de ‘‘Cumhurbaşkanlığı seçimi (sağın adayına karşı solun adayı) tartışmalarıyla uzatıp’’ çıkmaza sokmamak. Almanya’da 8 Türk öldürüldü Seri cinayetlerde mafya bağlantısı BERLİN (AA) Almanya’da seri cinayetlerde öldürülen 8 Türk ile 1 Yunanın suç örgütleriyle ilişkileri bulunduğu olasılığı üzerinde duruluyor. Cinayetleri araştırmak amacıyla ‘‘Bosporus’’ (Boğaziçi) adı altında oluşturulan cinayet masasının uzmanları, öldürülen kişilerin uyuşturucu mafyası ya da bir suç örgütüyle ilişkileri olabileceğini belirttiler. Bosporus Başkanı Wolfgang Geier, ‘‘Kurbanların çoğunun birbirleriyle ilişkisi vardı. Uyuşturucu piyasasında faaliyet göstermiş olabilirler. Kurbanlar bir zincirin ucundaki küçük lambalar. Nerede hata yaptıklarını henüz bilmiyoruz’’ dedi. Adı açıklanmayan bir uzman da ‘‘Çoğu kurbanın Türkiye’deki bir ithalat ve ihracat şirketiyle ilişkisi vardı. Bu kişilerin şirkete yatırım yaptıklarını tahmin ediyoruz. Kendilerine, yasadışı silah kaçakçılığına ve insan tacirliğine yardımcı olmaları durumunda yüzde 15’e varan oranlarda kazanç sözü verildiğini sanıyoruz’’ diye konuştu. Kriminolog Christian Pfeiffer ise kurbanlardan şantaj yoluyla para istenmiş olabileceğini belirtirken bir yetkili, kurbanların kara para aklama olaylarıyla da ilgileri olabileceğini söyledi. Almanya’da 2000’den bu yana öldürülen 8 Türk ve 1 Yunan, 7.65 milimetrelik Çek yapımı Ceska marka tabancayla vurulmuştu. 11 Eylül enkazı öldürüyor İkiz Kuleler’in enkazında çalışan görevlilerde kanser, felç ve zehirlenmeye bağlı hastalıklar ortaya çıktı Dış Haberler Servisi 11 Eylül terör saldırısında çöken New York’taki İkiz Kuleler’in enkazında uzun süre görev yapanlar zehirlenme, kanser ve felcin aralarında olduğu hastalıklar sonucu ölüyor. Dünya Ticaret Merkezi’nin bulunduğu İkiz Kuleler’in enkazındaki çalışmalara katılan ve ocak ayında yaşamını yitiren bir polis için yapılan otopside, ölüm nedeninin enkazdaki toksik maddeler olduğu ortaya çıktı. James Zadroga adlı 34 yaşındaki polisin otopsi raporu 11 Eylül saldırılarının öldürücü etkisinin aradan 5 yıl geçmesine rağmen sürdüğünü gözler önüne serdi. Enkaz alanında 470 saat geçiren Zadroga’nın bu görevden haftalar sonra solunum güçlüğü yaşamaya, sürekli öksürmeye başladığı kaydedildi. Bir süre sonra da oksijen tüpsüz nefes alamayan Zadroga’nın, Kasım 2004’te malulen emekli olduğu, ardından yaşamını yitirdiği belirtildi. Yapılan otopsi sonucu Zadroga’nın ölüm nedeninin, 1 milyon tonun üzerinde ağırlıktaki enkazda ve çevredeki toz ve dumanda bulunan asbest dahil çok sayıda toksik madde olduğu anlaşıldı. Otopsi raporunda, enkazdaki zararlı maddelerin Zadroga’nın akciğerinde tahribata, kalp ve dalağında büyümeye yol açtığı belirtildi. Zadroga’nın ailesi, otopsi sonucunun, enkazın ölümlere yol açtığına ilişkin ilk kanıt olduğunu kaydederek bu şekilde ölen en az 25 kişi olduğunu savundu. Aile üyeleri, düzenledikleri basın toplantısında, enkazda çalışan diğer polislerin de kanser, felç, akciğer hastalıkları ve diğer sorunları olduğunu belirttiler. Bu polislerin tümünün enkazda oksijen tüpü ile çalışması gerekirken kâğıt maskelerle görev yaptıkları kaydedildi. Zadroga’nın babası, ‘‘Yetkililer, bu çalışma koşullarının onlara zarar vereceğini biliyorlardı, ama hiçbir önlem almadılar’’ dedi. Türkiye’ye de yer verildi Raporun Asya bölümünde, Tayland Başbakanı Taksin Şinawatra’nın görevden ayrılmasının krallıktaki bağımsız medya çalışanları için sakin günlerin geleceği konusunda umut verdiği belirtilirken Avrupa’da ise kaynakların gizli tutulması konusunun hararetli tartışmaların sürdüğü kaydedildi. Raporda, Ortadoğu’da Irak’taki durumun kaygı verici olduğu, savaşın başlamasından bu yana 87 gazeteci ve yardımcısının burada öldüğü, 2 gazetecinin kaybolduğu, 38 medya mensubunun kaçırıldığı ve bunlardan 5’inin öldürüldüğüne işaret edildi. Irak’ta hâlâ 3 gazetecinin rehin tutulduğu belirtilen raporda, internetteki bilgi sansürünün ise ‘‘küresel bir sorun’’ haline geldiğine dikkat çekildi. Raporda, Türkiye’den İsmet Berkan, Erol Katırcıoğlu, Haluk Şahin ve Hasan Cemal’in aklanmasından duyulan memnuniyet de dile getirildi. Yeniden sayıma yeşil ışık! Carlo Azeglio Ciampi, cumhurbaşkanlığı seçimi tamamlanana dek Berlusconi’nin ‘‘caretaker’’ geçiş dönemi başbakanı olarak görevde kalmasının, ortak aday etrafında sağlanacak ‘‘konsensüsü’’ kolaylaştıracağını düşünüyor. Ve tartışılan seçimlere bir de cumhurbaşkanlığı tartışmalarını eklemek istemiyor. Bu durumda ‘‘birleştirici aday’’ ola Hayatın Değeri ılın yarısında Moskova’yı esir alan kar tabakası artık eriyor. Öyleyse Moskova Nehri üzerinde, altında iskemlesi, nehrin buzlu bir bölgesine açtığı delikten sakin sakin balık avlayan yüzlerce insan nasıl bu kadar kaygısız olabiliyor? Geçen yıl 217 kişi bu anlamsız kaygısızlığıyla birlikte nehrin dibini boyladı... Samara’da yol uzamasın diye kış aylarında donan Volga üzerinden kestirmeden hedefe yönelen binlerce arabadan birkaç tanesi her yıl buzun en zayıf yerinden nehre batıyor. Her yıl... Tehlikeden söz etseniz cesur ve alaycı bir gülücükle size diyecekleri tek cümle var: ‘‘Bir şey olmaz!’’ Bu cümle bana Türkiye’yi hatırlatıyor. Son sürat giden arabanın sürücüsünün düşünmek istediği tek şey: ‘‘Bir şey olmaz!’’ Bazen ölümden önceki son sözler... Trafik kazalarında Rusya dünya şampiyonu. Geçen yıl 223 bini aşkın kaza oldu. Kazaların çoğunda işin içinde alkol var. Alkollü araba kullanılır mı? ‘‘Bir şey olmaz!’’ Eminönü’nden kalkan vapurlara son anda atlayan veya gemi iskeleye tam yaklaşırken sportif bir hamleyle karşıya geçen insanlarımızın düşünmek istedikleri tek seçenek de bu değil mi: ‘‘Bir şey olmaz!’’ Sahi, neden böyle yapıyorlar? Acele ettiklerinden mi? Sanırsın ki bunlar yıllarını boşa harcayan insanlar değil, her bir saniyesinin kıymetini bilen kişiler... Türk ve Rus ulusal karakterinde insan hayatının fazla değerinin olmaması ne acı değil mi?.. PERŞEMBENİN GELİŞİ HAKAN AKSAY aksay@rusya.ru Y İmaj Her Şey mi? kranlarda Berlusconi’yi her görüE şümde aklımda hep aynı kelimeler oynaşıyor: Hırs ve imaj! Galiba bunlar, 69 yaşındaki İtalyan liderin temel kavramları... Bir başkasının ‘‘İşte başarı ve mutluluk bu’’ diyebileceği yerde Berlusconi durmuyor. Bitmez tükenmez hırsıyla yeni bir alana saldırıyor. Onu bir tiyatro, bir mücadele, hatta savaş alanına çeviriyor. Hep farklı olmaya, etkileyici bir imaj yaratmaya çalışıyor. Ve genellikle başarıp gözünü yeni bir hedefe dikiyor. ‘‘Ben politikanın Hz. İsa’sıyım’’ diyen Berlusconi, Avrupa tarihinde yalnızca Napolyon’u kendisinden daha başarılı bulduğunu söylüyor. Ama Napolyon’dan üstün yanını vurgulamadan da yapamıyor: ‘‘Ben uğunda, Bir kadın ilk kez âşık old âşıktır; iye kiş gerçekten de sevdiği ık ondan sonrakilerde art tır. âşık olduğu tek şey aşk ua Laroshfuko de Frans Gazetecilere Hipokrat Yemini ürk basını tiraj olarak milliyet, cinsiyet, ırk ve T Avrupa’nın ön sıralaparti farklarının görevimrına çıkmış. Eh, TV izlemekle vicdanım arasına girte de dünya rekortmenleri arasındayız. Bu, medyamızın gücünü kanıtlamaya yetiyor mu? Medyanın gücü, en başta ona karşı duyulan toplumsal güvene dayanır. Eğer toplum, TV ve gazetelerin birilerinin çıkarlarını kolladığını, halkı savunmadığını düşünüyorsa reyting verileri medyaya saygınlık getirmeye yetmez. Bu bakımdan Türk medyası ne kadar güçlü? İnsan hayatını, hak ve özgürlükleri ne kadar savunuyor? Akıllı davranmak adına herkes birbiriyle yarışta; peki, ahlaki tutum açısından durum ne? ??? Tıbbın babası sayılan Hipokrat’ın 2 bin 500 yıl önce ettiği yemini bilirsiniz: ‘‘Tıp fakültesinden aldığım bu diplomanın kazandırdığı hak ve yetkileri kötüye kullanmayacağıma, hayatımı insanlık hizmetine adayacağıma, insan hayatına mutlak surette saygı göstereceğime, din, mesine izin vermeyeceğime şerefim üzerine yemin ederim.’’ Sizce gazetecilikte de böyle bir yemin edilmesinin zamanı gelmedi mi? Belki bunun yeni bir konu olmadığı söylenebilir. Örneğin Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin 1998 tarihli Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde şöyle deniyordu: ‘‘Gazeteci; barış, demokrasi ve insan haklarını savunur. (...) Üzüntü, sıkıntı, tehlike, yıkım, felaket ya da şok halindeki insanlar söz konusu olduğunda, gazetecinin olaya yaklaşımı insani olmalıdır. Gazeteci hiçbir maddi avantajın peşinde olamaz.’’ Türk medyasının saygınlığını güçlendirmesi ve kendini yenilemesi için gazeteci örgütlerinin, medya organlarının ve tek tek gazetecilerin kendi Hipokrat yeminlerini oluşturmaları sizce bir zorunluluk değil mi? Y arattığı imajla her şeyi değiştirebileceğini sanan 69 yaşındaki İtalyan lider Berlusconi bu kez yenildi. (Fotoğraf: REUTERS) ondan daha uzun boyluyum!’’ Fiziksel görüntü Berlusconi için yaşamsal önem taşıyor. Öyle olmasa her sabah bir saat ‘‘güzellik seansı’’ yapar mı? İtalya’nın en zengin adamı olmak ona yetmiyor. (Forbes dergisine göre serveti 12 milyar dolar.) Milan Futbol Takımı’nı satın almak ve medya patronu olmak da yetmiyor ona. Başkalarının emekliliği düşündüğü bir dönemde, 57 yaşında siyasete atılıyor. Ortalama hükümet ömrü 2 yılı bile bulmayan İtalya’da 5 yıllık başbakanlık süresi içinde kafasına saç ektirmesi ve cildini gerdirmesi, ona sahip olduğu servet ve iktidarın bile yeterli gelmediğini gösteriyor... Patavatsızlıkta üstüne yok. Solculara, Müslümanlara, gazetecilere, yargıçlara yönelik hakaretleriyle ünlendi. Faşist lider Mussolini’nin kimseyi öldürmediğini söyleyecek kadar ölçüsüzdü. Seçim kampanyası boyunca seks yapmayacağını söyleyecek kadar densiz... Ya da Danimarka Başbakanı’nın yakışıklılığından dem vurarak ‘‘Acaba karımı onunla tanıştırsam mı?’’ diyecek kadar düzeysiz... Hep gündemde, hep cesur, hep farklı olmak istedi. Yarattığı imajla Avrupa çapında bir ‘‘efsane’’ye dönüştü. Bu efsaneye çok inandı, ölçüsüzce güvendi. Aslında seçimleri kıl payı kazanan İtalyan solundan çok, belki de kendine, her şeyi halleder sandığı ‘‘efsane imajı’’na yenildi Berlusconi. Politikada imajın çok önemli olmasına karşın her şey olmadığı bir kez daha kanıtlandı... Fıkra Koleksiyonu Biliyor musun, Rusya’da siyasi fıkraları en çok kim seviyor? Kim? Putin. Neden? Bu fıkralardan oluşan büyük bir koleksiyonu var. Fıkra anlatıcıları da koleksiyona dahil!.. CUMHURİYET 10 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear