26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 11 NİSAN 2006 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Laflar ve Gaflar!.. Başbakan, bölücü/ayrılıkçı terör örgütünün eylem kararlılığını yok etmeye yönelik söylemlerde bulunmak yerine yanlış ifadeler kullanmakta; bölücü/ayrılıkçı hareket içinde yer alanları bir şekilde cesaretlendirmekte; işin daha da vahimi, bölücü/ ayrılıkçı terörle mücadeleyi sürdüren ‘‘Güvenlik Kuvvetleri’’nin bu söylemlerden nasıl etkilenebileceğini değerlendirememektedir! PENCERE tiyi ima ederek yeni bir tartışma başlatmıştır! Türkiye’de bir siyasal partinin silahlı mücadeleyi yöntem olarak benimsediği ortaya çıkmış ise Başbakan’ın izleyeceği yol yasaların uygulanmasını sağlamaktır. Yok eğer Başbakan bu ifadesiyle bölücü/ayrılıkçı terör örgütünü kastediyor ve ancak bunu açıkça söyleyemiyor ise sergileyeceği davranış ve tutacağı yol artık belli olmuştur!.. Sorunları çözme iradesinden yoksun olanlar, sorunlar karşısında direnç ortaya koyamazlar!.. Başbakan sorunlar karşısında direnç gösteremez hale gelmiştir. Başbakan, bölücü/ayrılıkçı terör örgütünün eylem kararlılığını yok etmeye yönelik söylemlerde bulunmak yerine, yanlış ifadeler kullanmakta, bölücü/ ayrılıkçı hareket içinde yer alanları bir şekilde cesaretlendirmekte, işin daha da vahimi, bölücü/ayrılıkçı terörle mücadeleyi sürdüren ‘‘Güvenlik Kuvvetleri’’nin bu söylemlerden nasıl etkilenebileceğini değerlendirememektedir! Hükümet, bölücü/ayrılıkçı hareket karşısında etkin önlemler alma kararlılığına sahip görünmemektedir!... Türkiye’de bugün iktidar dışında, bölücü/ayrılıkçı hareket karşısında sağlam duruş sergileyebilecek, sorunu kararlılıkla çözebilecek siyasal kadrolar mevcuttur! Sorunlarla baş edemeyeceği belli olan siyasal yöneticilerin, henüz her şey bitmiş olmadan bulundukları makamları terk edebilme erdemliliğini gösterebilmeleri Türkiye’nin önünü açacaktır!.. linde bir açıklamayla ortaya çıkmış; Türkiye’yi dolaylı olarak ‘‘savaşan taraf’’ gibi gösteren ve uluslararası zeminde bölücü/ayrılıkçı örgüte ‘‘savaş hukuku’’ çerçevesinde yaklaşımı gündeme getiren, çok tehlikeli sonuçlar doğurabilecek bir beyanda bulunmuştur! Bu kişi eğer söylediklerinin ne anlama geldiğini biliyor da ona göre konuşuyorsa, hakkında derhal yasal inceleme başlatılmalıdır!.. Yok, bilmiyor da öyle konuşuyorsa, o zaman hemen görevine son verilmelidir! Başbakan devlet kadrolarında yılların bilgi birikimi ve deneyimiyle yetişmiş yetenekli bürokratlar dururken, düşünceleri siyasal İslamla şekillenmiş dar görüşlü danışmanlarla, ülkeyi şirket yönetim yöntemlerine göre yönetme girişiminden vazgeçmelidir. Bazı siyasal yöneticilerin, varlıklarına adeta muhtaç hale geldikleri özel danışmanlar tarafından yanlış şekilde nasıl yönlendirildikleri yakın dönemde acı örneklerle ortaya çıkmıştır! Ne var ki bundan hiç ders alan olmamıştır!.. Farkında Olmak Yetmez! ‘‘Cumhuriyet’’ günlerdir soruyor, ‘‘Tehlikenin farkında mısınız?’’.. Bunu duymak istemeyenlere de aynı seslenişi bir de tersinden yapıyor. Farkında olmak ne demek? Türkçe Sözlük’te ‘‘Farkında olmak’’ karşılığında şunlar yazılı: ‘‘Bir şeyin var olduğunu anlamak, sezmek’’. Farkında olmamak ise ‘‘Bir şeyin var olduğunu anlamamak, bir durumu sezmemek’’... Sezmek, anlamak, görmek kişinin duyarlığına, bilgisine, görgüsüne bağlıdır... Kısacası, gerçek bir insan olmaya, bir ülkenin yurttaşı, kulakları duyan, gözleri gören, kafası işleyen bir varlık olmaya, öyle sayılmaya!.. Yazılar, kitaplar, haberler yetmiyor demek? ‘‘Tehlikenin farkında mısınız’’.. Bu bir sorudur! Soru olarak kaldığı sürece hiçbir işlevi olmaz. Okursunuz, geçersiniz. Daha önemli işleriniz, hesaplarınız, uğraşlarınız vardır. Öyle mi? Demek bir tehlike var, diye düşünür müsünüz bir an için... Yetmiş beş milyon olmuşuz! Yetmişten çok üniversitemiz, milyonlarca öğrencimiz yüzbinlecre aydınımız, okumuş yazmışımız var.. Ama yayımlanan kitap, okunan gazete dergi sayısı devede kulak gibi!.. Bilerek, özleyerek toplumu körleştirmek, sağırlaştırmak istediler.. Şimdi kapkara başlıklarla halka soruyoruz, ‘‘Tehlikenin farkında mısınız?’’ Günler geçti, okurumuzdan bir yanıt mı geldi, ‘‘biliyoruz, duyuyoruz, anlıyoruz’’ diye?.. Ülkenin kaç yerinde toplantı yapıldı, ‘‘tehlike’’nin gerçekliği konusunda, gazetelerde, TV’lerde ne gibi bir yansıması oldu? Hele hükümet kadroları böyle bir tehlikenin varlığı konusunda belli bir işaret verdi mi? Bir uyanma, bir kendine gelme, bir dirilme görüldü mü? Yoksa ‘‘bir gazete yıllardır bildiğini okuyor’’ deyip geçildi mi? Şu günlerde ‘‘Cumhuriyet’’ yayınlarında bir kitap çıktı, Mehmet Başaran’ın ‘‘Kuşatılmış Yaşam’’ı.. Hem tanık, hem de bir çeşit sanıktır Sevgili Başaran!.. Köy Enstitüleri’nden yetişmiş bir aydın, bir yazar.. Akıcı bir anlatımla okurlarını bir aydınlanma döneminin günlerine götürüyor.. Yücel’lerin, Tonguç’ların açtığı sürdürmek, yerleştirmek istediği aydınlık bir Türkiye yaratmak çabalarına... O günlerde böyle bir tehlike var mıydı? Yoktu! Ama gelecekte olabilirdi! O günleri düşünerek hazırlıklı olmalıydık. Ülkemizin gençlerini çağdaş uygarlığın verileriyle, gerçek bir yurtsever, aklın, bilimin, sanatın, kültürün insanları olarak yetiştirmeliydik. Köylüsüyle, kentlisiyle bilinçli Türk insanını yaratmalıydık. Amaç buydu. Ama ‘‘tehlikeyi’’ başkaları anladı. Başkaları, yani Cumhuriyet’in, Atatürk’ün yarattığı devrimin karşıtları, düşmanları... Sözde demokrasi saydığımız 1950’lerde başladılar kuyuları kazmaya, ne kadar ilkellik, gerilik, kafasızlık, kör bencillik, çıkarcılık, bağnazlık varsa bir bir dirilttiler. Yarım yüzyıldır imam okullarıyla bambaşka kuşaklar yetiştirdiler. İşte son noktadayız şimdi ‘‘Tehlikenin farkında mısınız’’ diye sormaya. Kimlere, önce kendimize, sonra tüm insanlarımıza... Okuyun Mehmet Başaran’ın ‘‘Kuşatılmış Yaşam’’ını... Yetmez, bir şeylerin farkında olmak yetmez! Anlamak, bilinçle, bilgiyle, akılla, duymak devrimci Türkiye’nin bir öncüsü, bir savaşımcısı olmak gerekir. Başaran’ı okurken insan düşünüyor, o Köy Enstitülü yılların aydınlanma çabası bugünlere dek sürüp gelseydi, şimdi böyle bir ‘‘tehlike’’den söz edilebilir miydi? ‘‘Komadı karanlığın ağaları Halk uyansın, ilk çiçeğe dursun Komadı, aydınlıktan korkanlar!’’ ‘Tehlike Altında Olan Ne ki?..’ Prof. Dr. Türkel Minibaş dün yayımlanan yazısına şu başlığı koymuştu: ‘‘2006’da İzmir’de İktisat Kongresi.’’ Neydi üç günden beri süren bu kongrenin içeriği?.. Prof. Minibaş özetliyordu: ‘‘Cumhuriyet okurlarının (CUMOK) düzenlediği 69 Nisan tarihli ‘İzmir İktisat Kongresi’ kaybeden tarafta olmak istemeyenlerin bir nevi karşı duruşuydu.’’ CUMOK belki dünyada hiçbir gazetede olmayan bir olgu!.. Şaşılası bir olay!.. Her yaştan ve baştan Cumhuriyet okurları yurdun her yanında, kendiliğinden örgütleniyorlar... ? Cumhuriyet okuru bu!.. Ya Cumhuriyet’in patronu kim?.. Cumhuriyet Vakfı!.. Cumhuriyet Vakfı çalışanlardan oluşuyor!.. Basın tarihinde şimdiye dek görülmemiş bir deneme başarıya ulaştı; patronu çalışanlardan oluşan Cumhuriyet, öteki gazetelere benzemiyor... Peki, öteki gazetelerde çalışan meslektaşların bu olumlu deneyi desteklemeleri gerekmez mi?.. Yok canım... Bir düşmanlıktır gidiyor... ? Cumhuriyet’e düşmanlığın nedenleri belli!.. Son günlerde siyah manşetlerimizin uyarıcı etkisi ortalığı sarınca saldırılar daha da arttı... Genelde biz saldırılara yanıt vermeyiz; ama, Cumhuriyet’i karalamaya çalışan bir kitabın çevresinde beş gazete birden ortaklaşa girişime geçince işin icabını yerine getirmiştik... Bu kez durum daha değişik... Ve de ibretlik!.. ? Akşam gazetesi öteden beri Cumhuriyet’e saldırılarda başı çekiyor; son olarak pazar günü ekonomi sayfasını manşetinden sekiz sütun kaplayan ve Cumhuriyet’i vurmaya çabalayan bir yazı çıktı... Yazarı Şermin Topçu adında bir hanım... Sekiz sütunluk manşette bu hanımın fotoğrafı ve yazısının başlığı var: ‘‘Tehlike Altında Olan Ne ki?’’ Şermin Hanım yazısında vermiş veriştirmiş Cumhuriyet’e; Sayın Bayan’a bakılırsa biz ölmüş bitmişiz... Ve de yazısını şu tümceyle bitiriyor: ‘‘... boşuna değil bazı Cumhuriyet çalışanlarının meyhanelerde iki kadeh atıp geyik çarpıştırırken ‘Her ölen emekli albayla bir tiraj kaybediyoruz’ diye kara tasalara karmaları.’’ Tümcedeki Türkçeyi bir yana bırakalım... ? Eğer basın tarihimize geçecek ibretlik bir kara mizahı vurgulamasaydı, niceleri gibi Şermin Hanım’ın yazısını da es geçecektim... Şermin Hanım’ın ‘‘Tehlike altında olan ne ki’’ diye sekiz sütuna yayılmış yazısının Akşam’da çıktığı gün, kimi gazeteler de sekiz sütunluk manşetlerle şu haberi veriyorlardı: ‘‘Doğu’da terör tuzağı... Bir yarbay şehit.. Bir albay yaralı.. Bir er şehit..’’ Cumhuriyet’i yalanlamaya ve emekli albayları küçümsemeye çalışan Şermin Hanım’ı bir muvazzaf yarbay, aynı gün ülke topraklarında şehit olarak tekzip ediyordu... ? Bu olayla birlikte ‘‘Tehlike Altında Olan Ne ki’’ başlıklı yazı basın tarihimize ‘‘unutulamayacak bir örnek’’ olarak kaydedilmiştir; mezkur yazı gazetecilik enstitülerinde okutulmaya değer bir kara mizah belgesi olduğu için Şermin Hanım’ın adı bu köşeye girdi. O. Doğu SİLÂHÇIOĞLU C amide vaaz vermek için alınmış bir eğitimin yeterli olmadığı devlet yönetiminde, bu eğitimle yetişmiş siyasal yöneticilerin ölçüsüz, dayanaksız, anlamsız söylemleri, ülkemizde bitmek tükenmek bilmeyen tartışmalara neden olmakta; ilkesiz ve dar görüşlü siyasal yöneticilerin kullandığı ifadeler, ‘‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’’ açısından siyasal sorumluluk doğuracak talihsiz gelişmelere yol açmaktadır... Ülkemizin geleceği, içerde ve dışarda tartışmaların odağını oluşturmaktadır... Bir ülkenin başbakanı konuşmak için seçtiği sözcüklerin ne anlama gelebileceğini çok iyi değerlendirmelidir. Bir başbakan eğer bilerek konuşuyorsa söylediklerini sonradan değiştirmeye yeltenmemelidir. Yok eğer bilmeden konuşuyorsa, o zaman kitlelerin karşısına yazılı bir metinle çıkmalı, elindeki metni okumalıdır! ‘‘Özel danışman’’ sıfatıyla çevresinde kümelenmiş kişilerin kendisini hangi yöne sürüklediğini fark edebilmekten yoksun bir başbakan, bu tür istihdamın yolunu kapamalı, bu amaçla devlet kadrolarındaki yetenekli elemanlardan yararlanmalıdır! Basındaki haberlere bakılırsa, Başbakan geçen günlerde (4 Nisan’da) ülkenin baş başa kaldığı en ciddi ve kapsamlı so run olan ‘‘Bölücü/ Ayrılıkçı Terör Hareketi’’ nin gündeme geldiği ‘‘TBMM Genel Kurulu’’nda, toplantıyı terk ederek ibadete (namaza) koşmuştur. Böylece Başbakan, ülke sorunlarına gösterdiği yaklaşımın boyutlarını bir kez daha ortaya koymuştur. Başbakan ‘‘Meclis Genel Kurulu’’nda söylenenleri dinlemek ve soruları yanıtlamak yerine, Meclis Camii’nin yolunu tutmuştur. Anayasal sorumluluklar Görev ve sorumluluk bilincinden uzak bir kısım siyasal yöneticilerin, 2002 seçimleri sonrasında yönetim kadrolarında yer almış olması, Türkiye’yi bilinmez bir sona doğru götüren adımların başlangıcını oluşturmuştur. Son tabloda Başbakan ‘‘Laik Cumhuriyet’’e, ‘‘Atatürk ilke ve devrimleri’’ne bağlı kalacağına dair, namus ve şerefi üzerine içmiş olduğu andı unutmuş, sorumlu olarak hazır bulunması gereken yerde olmak ve sorulara yanıt vermek yerine, tartışmalardan kaçarak, çözümü namaza gitmekte bulmuştur. Ülkeye hizmet etmeyi ibadet saydıklarını söyleyenlerin söylemlerinde ne kadar samimi oldukları bu şekilde belli olmuş, Başbakan siyasal hesaplarla ‘‘Meclis Genel Kurulu’’ndan kaybolmuştur. Başbakan bir siyasal yönetici olarak sorunlarla yüzleşmek yerine secdeye durmuştur. Belki de Başbakan orada bulunanlara karşı kendince dinsel bir gösteri sergilemiştir. Ne var ki İslamın kutsal kitabı, bu şekilde namaz kılanlar için; ‘‘Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar gösteriş yapanlardır, hayrata mani olurlar.’’(Maun/6, 7) demektedir. Başbakanlar, ülke sorunlarının tartışıldığı ‘‘Meclis Genel Kurulu’’ sıralarında hükümeti temsil sıfatıyla yer almaktadırlar. Soruları yanıtlamak ve parti gruplarının önerilerinden yararlanmak için orada bulunmaktadırlar. Son örnekteki şekliyle, ülkenin içinde bulunduğu ciddi bir soruna ilişkin bilgi noksanını giderme olanağı da elde etmişken bir başbakanın ibadete koşması, daha sonra konuya ilişkin yanlışlarla dolu söylemlerde bulunması akıllara durgunluk vermiştir. Başbakan bölücü/ayrılıkçı harekete ilişkin olarak, her kime çağrıda bulunuyorsa, ‘‘Silahsız bir şekilde masaya gelirsin, her şeyi konuşursun’’ diyerek, Türkiye’de tüm taşları yerinden oynatmıştır. Cümle yapısı ve mantık itibarıyla bu ifadenin muhatabının kim olduğu apaçık belli olmasına rağmen, önce sözcüsü sonra da kendisi, eskilerin deyimiyle ‘‘tevil’’ yoluna sapmış, bu kez de Başbakan bir siyasal par Gelinen nokta Bölücü/ayrılıkçı terör örgütü, son gelişmelerle şekillenmiş olan ortamın, kendi amaçları açısından uygun koşullar yaratacağını her halde değerlendirmiş olacak ki, eylemlerini tırmandırma yolunu seçmiştir!.. İşbaşında bulunan hükümet, Türkiye’nin gözle görülür şekilde bir çıkmaza doğru sürüklenmesine engel olamamaktadır. ‘‘Siyasal İslam/Şeriat’’ ve ‘‘Bölücü/ Ayrılıkçı Hareket’’ Türkiye’nin varlığı açısından birer tehdit olmaktan çıkarılamamıştır! Ülke henüz geri dönülmez bir noktaya gelmeden bu sorun mutlaka aşılmalıdır!.. Başta ‘‘siyasal partiler’’ olmak üzere, bu konuda sorumluluğu olan ‘‘anayasal kurum ve kuruluşlar’’ın yasal sorumluluklarını, ‘‘sivil toplum örgütleri’’nin ise üstlendikleri görevleri yerine getirmesi, giderek yaşamsal önem kazanmakta ve öncelik taşımaktadır!.. Türkiye gözler görülür bir sona doğru hızla yaklaşmaktadır!.. Ulusun tümlüğü, ülkenin bütünlüğü büyük tehlike altındadır!.. Yasal zeminlerde kalmak kaydıyla ne yapılacaksa bugünden yapılmalıdır!.. Ulusun gerçek iradesi en kısa sürede egemen kılınmalıdır... Çünkü yarın çok geç olacaktır!.. Yanlışlar dizisi Bölücü/ayrılıkçı terör örgütü ile işbirliği içinde olduğu iddia edilen bir siyasal partinin; soyadının neden ‘‘Türk’’ olduğu hâlâ anlaşılamayan eşbaşkanı; Başbakan tarafından yapılmış çağrının, bölücü/ayrılıkçı terör örgütüne yönelik olduğunu ileri sürerek ‘‘Başbakan’ın söylediklerini destekliyoruz’’ demiş; bölücü/ayrılıkçı terör örgütünü adıyla da belirterek ‘‘Olumlu yanıt vermesini bekliyoruz’’ açıklamasında bulunmuştur. Bu gelişmeler devam ederken, Başbakan’ın özel danışmanı olduğu söylenen ve de bölücü/ayrılıkçı harekete yaklaşımı herkes tarafından çok iyi bilinen bir kişi ABD’de, ‘‘Barış için binde bir şans görürsek teröristlerle görüşürüz’’ şek NOVITAS Turizm MudurnuGöynükBeypazarı : 1516 Nisan BoluAbantYedigöller : 1516 Nisan Frig Dünyası : 2830 Nisan (Kütahya, Afyon, Frig Vadisi, Gordion) BursaMudanyaCumalıkızık : 2930 Nisan Orta Anadolu’da İslam Sanatı : 0106 Mayıs (AnkaraAmasyaTokatSivasDivriğiKayseri) Hitit Dünyası : 1214 Mayıs (AnkaraHattuşaşYazılıkayaAlacahöyükÇorumŞapinuva) Endülüs – Madrid – Toledo : 1320 Mayıs (Endülüs kitabının yazarı İlker Özünlü refakatinde) Klasik GAP (Uçakla) : 1721 Mayıs GAP’ın Batısı (Uçakla) : 1721 Mayıs (GaziantepUrfaNemrutAntakyaAdana) İstanbul günübirlik ve diğer turlarımızı acentemizden sorunuz. Tel: 0212 251 28 08 (pbx) novitas@novitas.com.tr www.novitas.com.tr Bursa CUMOK’tan Aydınlanma Toplantılarına Çağrı Gazetemizin İmtiyaz Sahibi ve Başyazarı Sayın İlhan Selçuk, Cumhuriyet Vakfı Başkanvekili Alev Coşkun ile yazarlarımız Hikmet Çetinkaya, Ali Sirmen ve Şükran Soner’in katılacağı Bursa Aydınlanma Toplantıları aşağıdadır. Tüm CUMOK’larla yüzü aydınlığa dönük ve tehlikenin farkında dostlarla birlikte olmayı diliyoruz. Tarih Yer Saat : 11 Nisan 2006 Salı : Çağdaş Eğitim Kooperatifi Görükle Kültür Merkezi : 17:0017:30 Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran’ın konuşması DÜZELTME DUYURUSU EĞİTİMİŞ GENEL MERKEZİ I. OLAĞAN GENEL KURUL TOPLANTI DUYURUSU Eğitimİş I. Olağan Genel Kurulu 1516 Nisan 2006 tarihinde saat 13:00’de Ankara’da Türkİş Genel Merkezi Toplantı Salonu’nda aşağıdaki gündemle yapılacaktır. Yeterli çoğunluk sağlanamadığı takdirde, I. Olağan Genel Kurul 2930 Nisan 2006 günü saat 10:00’da ve Türkİş Genel Merkezi Toplantı Salonu’nda aynı gündemle yapılacaktır. GÜNDEM 1. Açılış, Yoklama, Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı 2. Divan Seçimi 3. Genel Başkanın Konuşması 4. Konukların Tanıtımı ve Konuşmaları 5. Kurul ve Komisyonların Oluşturulması 6. Çalışma Raporunun Sunulması 7. Çalışma Raporunun Görüşülmesi ve Aklama 8. Tüzük Değişikliği 9. Dilek ve Öneriler 10. Seçimler a) Adayların Belirlenmesi b) Genel Başkanlık ve Yönetim Organlarının Seçimi 11. Kapanış EĞİTİMİŞ MERKEZ YÖNETİM KURULU 17:3018:00 İlhan Selçuk’un konuşması 18:0020:00 Kokteyl Tarih Yer Görükle Saat Yöneten Katılımcılar : 12 Nisan 2006 Çarşamba : U.Ü. Rektörlük A Salonu, Kampusu : 14:0016:00 Bursa’da Anadolu Aydınlanması konulu panel : İlhan Selçuk : Hikmet Çetinkaya Ali Sirmen Şükran Soner CUMHURİYET 02 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear