26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
19 ŞUBAT 2006 PAZAR CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Talan edilen İnka’nın altın heykelleri ABD müzeleri ve özel koleksiyonlarda Fotoğraflar: HACER KARANLIK izce Peru’nun en meşhur kadını kim olabilir, güzel midir çirkin midir, genç midir yaşlı mıdır, ne iş yapar, ne yer ne içer? Kırk yıl düşünseniz, bu soruların hiç olmazsa birine doğru yanıt vermeniz mümkün değil. Çünkü Peru’nun en meşhur kadını buz kız Juanita. Belgesel izlemeye meraklı olanlar, onun hikâyesini National Geographic kanalında izlemiş olabilirler. Biz bilmeyenlere hikâyeyi anlatalım; 1995 yılında And Dağları’nın 6380 metre yükseklerinde, muhtemelen İnka döneminden kalan bir genç kızın mumyası bulunuyor, bu bildiğimiz Mısır mumyaları gibi özel mumyalanmamış, buzulun içinde kaldığı için saçları, teni, üstündeki giysiler ilk zamanki halini koruyor. Kısaca, Juanita şimdilerde müzede 30 derecede tutulan bir güzel kız. Hikâyesi çok acıklı, onun tanrılara kurban edilBuz diği biliniyor, çünkü midekız Juanita sinde ölümü ve soğuğu hissetmesin diye içirilmiş bir miktar sıvı bulunmuş. Herhalde koko suyudur. Kızı en güzel giysileriyle dağa çıkarmışlar, bir yanına yerliler arasında uğur sayılan denizkabuklarını, bir yanına koko yapraklarıyla dolu tası koymuşlar ve küt, başını İnka kamasıyla vurup canını almışlar. Kızı dağlara götüren rahiplerin de soğuktan donarak öldükleri söyleniyor. O ya da bu, Juanita talihsiz bir kız, şimdi de onu rahat bırakmıyorlar. Biz müzeye girdiğimizde o Japonya turnesine çıkmıştı, onun yerine daha aşağı sınıftan bir başka kurbanın mumyasını gördük ve aklımız Juanita’da kaldı, bari kızcağızın ruhunu rahat bıraksalar. Peru’nun en meşhur kızı S Doymuş akbaba: COSCO İ nkaların başkenti Cusco’dayız. Cosco İnka dilinde ‘her açıdan doymuş akbaba’ anlamına geliyor. Cosco bana nedense bir kez daha Nepal’in başkenti Katmandu’yu anımsatıyor. Yer gök restoran, gezi şirketleriyle dolu. Ve yer gök hediyelik eşyalarla kuşatılmış gibi. Fazlasıyla turistik, buralara yirmi yıl önce gelmek varmış. Şimdilerde spiritüel düşünceye inananlar, dünyadaki enerji kaynağının Nepal’den Cusco’ya doğru hareket ettiğini söylüyorlar. Doğrudur, yağmur mevsiminde bu kadar turist, eh yani. Cusco, İnkaların başkenti ya, ertesi gün yerel rehberimiz bizi kentte dolaştırıyor. Gördüğümüz her duvarda duruyoruz, çünkü bunlar İnka duvarı ve her birinin simetrisini, nasıl yapıldığını anlatmak en az on beş dakika alıyor. Hani bana daral geliyor. Yazısı, çizisi olmayan bu uygarlığın nasıl bu kadar turist çektiğine şaşırıyorum. Çokeşlilik yaygın E C usco’nun ana meydanında, hemen her katedralin önünde her gün bir şenlik olduğunu söylemeliyim. Cusco’daki her ilkokulun, ortaokulun, her mahallenin farklı bir azizi ya da azizesi var. Ve yıl 365 gün okullar, mahalleliler bunlara şükranlarını sunuyorlar. Nasıl mı, kızlıerkekli karnaval giysileri giyip bando eşliğinde dans ederek. Ama büyüklerin arasında dans etmeye çalışan minnacıklar yok mu, onlar inanılmaz. Danslarına bayıldım. Bizim İnkalar, Hıristiyanlığın karanlık yüzünü bir şenliğe çevirmeyi çok iyi başarıyorlar. Her gün dans! Zaten dans ve festivaller, bu kıtayı tanımlarken hiç unutulmaması gereken iki eylem. Yarın Machu Picchu’ya gidiyoruz. Heyecan dorukta. fendim Machu Piccihu’da kralın yanı sıra kralın yardımcıları ve gökbilimciler de yaşarmış. Kent ilk keşfedildiğinde bir tapınaktan 171 ceset çıkmış, bunların 21’i erkek, geri kalan 150’si kadın cesetleriymiş. Bu kadınlar Güneş’in bakireleriymiş, kısaca kralın ve yardımcılarının cariyeleri. Bu İnkalar da az değilmiş, erkekler çokeşliymiş ve bu eşlerden biri mutlaka ya anneleri ya da kızkardeşleri olurmuş. Kanın soyluluğu bozulmasın diye. İnkaları öğrene öğrene Machu Picchu gezimize devam ediyoruz. Olağanüstü olan bir şey var. Dağların görüntüsü, bulutlar ve aşağıda Amazon’a kadar büyük bir şiddetle akan Urubamba nehri. Rehberimize göre nehre buradan girip Brezilya’da çıkmak mümkünmüş. Nasıl mı? Orası size kalmış. Şimdi İspanyollar İnkaları nasıl ele geçirmişler? Önce bir yenilgi var. 16. yüzyılda İnkalar kardeşlerin taht kavgaları yüzünden zaten çok zayıflamışlar. Tahtın vârisi Huascar üvey abisi Atahualpa’yı hapse attırmış. İspanyollar başlarında Francisco Pizarro ülkeye geldiklerinde tahtta Atahualpa varmış. Tüfekti, baruttu İspanyollar Atahualpa’yı tuzağa düşürüp teslim almışlar. Atahualpa cin İspanyolları kandıracağını sanmış ve hapisteki kardeşini öldürtüp büyük bir miktar altın vererek özgürlüğünü geri almak istemiş. Kahraman İspanyollar ise onu, sen kardeşini öldürdün, diyerek idam etmişler. Yani pek bir haksız savaş olmuş. Perulular, Machu Piccihu’dan pek çok şey Amerika’ya gidince işin öneminin farkına varmışlar ve her şey olup bittikten sonra, bölgeyi sıkı mı sıkı korumaya almışlar. Öyle ki, güneşin insanın içini ısıttığı, yeşilin göz alabildiğince uzandığı bu topraklarda hani biraz yorulmuşuz, otlara oturuverdik. Vay sen misin oturan, aynı anda polis başımızda bitti. Yasak kardeşim. Ne yasağı, zaten malın büyük kısmı gitmiş. Böyle düşünsek de efendice kalkıp yolumuza devam ediyoruz. Büyüleyici Machu Picchu urak mevsimde günde ğım geliyor. Bir şeylerin zamanı dört bin kişinin, yağışlı geldi galiba, vallahi gezip dolaşırmevsimde iki bin kişinin ken çok az sigara içmişim. Macziyaret ettiği, yerli dilinde hu Picchu içinde bin kişinin yaeski dağ anlamına gelen Machu şadığı tahmin edilen, sağlam Picchu’ya gitmek için önce trene kalmış bir İnka kenti. Dağların biniyorsunuz, bu tren pek çoğuarasına kurulan bu kent, mümuzun düşündüğü gibi tavuklakemmel duvarlara sahip, hangi rıyla, eşyalarıyla Peruluların da matematik bilgisiyle yapıldığı bindiği bir tren değil. Peru hükühâlâ anlaşılamayan bu duvarlar meti, Machu Picchu’ya turistik pek çok depreme karşı ayakta bir tren koymuş, yerliler bu trene kalmayı başarmış. Kenti dolabinemiyor. Temiz, iyi bir tren ama şırken sık sık çeşmelere rastlaben Perulularla bir arada gitmeyi nıyor. İnkalardan beri dağlardan tercih ederdim, dahası, Cusco’dan gelen bu sular kesilmemiş, akıp başlayıp altı gün sonra Machu duruyormuş. Nereden geldiği hePicchu’da sona eren İnka yolunda nüz bilinmiyor. yürümeyi tercih ederdim. Ama her şeyin bir yaşı ve zamanı var. ENİŞ KRAL YATAĞI İnka yolunda keçiler gibi zıplayarak yürüyen gençler bile yarı yolKent ikiye ayrılmış gibi. Bir doda pes ediyorlarmış. Biz konforlu kuma ve heykel yapımının yoğuntrenimizle giriyoruz, tren üç bulaştığı bölüm, bir de ziraat yapılan çuk saat sonra bir istasyona vabölüm var. Ortada da oturulan evrıyor. Buradan da kırk beş daler. Evlerin en önemlisi güneşin kika süren bir otobüs yolculuoğlu kabul edilen kralın evi, bir ğu yapıp, İnka tek o evde tuvalet var. krallarının sayfiBizim köy evlerindeki ye kenti olduğu gibi. Ayrıca kralın yasöylenen Machu tağının pek geniş olPicchu’ya varaduğu göze çarpıyor. cağız. Yolda Demek ki, kralımıGüneş saati. saymadım ama zın birkaç karısı varen az yirmi otobüs arka arkaya gimış. İlerde bu noktaya döneceğiz. diyor. Hedefimiz kral sayfiyesi Şimdi birde güneş takviminin buMachu Picchu. Nihayet Machu lunduğu tepeye tırmanalım. AhlaPicchu’nun kapısına ulaşıyoruz. mak oflamak yok, kendi düşen ağlamaz. Güneş takvimi şaşırtıcı İGARA İÇMEK YASAK bir şey, yekpare bir kaya oyularak yapılmış, ayrıca lamaların ve kaKapıdan içeri kuş uçurulmuyor, dınların kurban edildikleri tapıhepimizin çantalarına tek tek banaklar da kayalar oyularak oluştukılıyor, büyükçe olanlar emanete rulmuş. Peki İnkalar burada ne alınıyor, ayrıca içeri yiyecek göyaparlarmış? Önce buranın keşif türmek yasak, en önemlisi de sihikâyesini anlatalım. Daha önce gara içmek yasak. İlk başta açık bölgede çalışmalar yapan ve bazı havada olduğu için saçma bulduİnka kalıntılarını bulan Amerikalı ğum bu yasağın ne kadar doğru seyyah ve kazıcı Hiram Bingham, olduğunu içeri girince kavradım. oralarda gezinirken bir çobana Düşünsenize iki bin kişinin beş başka bir yer sormuş, belki bilir, yüzü sigara içse, tam beş yüz sidiye. Çoban orayı bilmediğini gara izmariti eder. Odalara, salonama bildiği bir başka yer olduğulara, kutsal alanlara atılmış beş nu söylemiş ve Bingham’ı Machu yüz izmarit, bu yasak çok yerinde. Picchu’ya çıkarmış. Akıllı adam Benim gibi bir sigara tiryakisi çobana sus payını vermiş ve ertesi böyle söylüyorsa, vardır bir hikyıl tam teşkilat bölgeye yeniden meti. Zaten burada hiç beklemedi gelmiş, götüreceklerini götürmüş. ğim bir şeyle karşılaştım. BolivBu durumdan Peru hükümetinin ya’da da, Peru’da da hemen her çok sonra haberi olmuş. Hiç yayerde sigara içmek yasaklanmıştı. bancı bir hikâye gibi gelmedi, deBir restoranda grubun sigara içen ğil mi? Gelen ekip Machu Picüç kişisi için özel izin alındı ve sichu’yu öylesine talan etmiş ki, garalar sırayla yakıldı. İki üçüncü şimdilerde pek çok İnka ve öncesi dünya ülkesinde sigara yasak! Da uygarlıkların özellikle altın heyrısı bizim başımıza diyeceğim, kelleri koleksiyonerlerde ve aklıma hâlâ sigarayı bırakmadıABD’nin müzelerinde bulunuyor. Aşk Parkı’nda öpüşen heykel. K TRENDE DEFİLE VE DAĞLARIN DELİKANLISI Ben delileri severim, önce Machu Picchu’nun yaşı belli olmayan delisinden başlayalım. Dönüş yolundayız, birden otobüsün önüne İnka giysileri içinde, yaşı belli olmayan biri çıkıyor. El sallıyor ve otobüsün önünde koşmaya başlıyor. Bir süre sonra gözden kayboluyor, hop birkaç dakika sonra dağlardan keçiler gibi inerek gene otobüsün önüne geçiyor, hop gözden kayboluyor ve gene hop dağlardan inerek otobüsün önüne çıkıyor. Bu oyun otobüs tren istasyonuna gelene kadar devam ediyor. İstasyona varıldığında koşucumuz, otobüsün önünde dimdik durarak alkış beklediğini belli ediyor ve alkışlayanları başıyla selamlayıp gene dağlara doğru bir keçi gibi tırmanmaya başlıyor. İkinci tuhaf hikâye de şöyle: Elli, altmış kişilik bir tren kompartımanı düşünün. Kompartımandaki yolculara hizmet eden güzel bir kadın hostesimiz var. Bir de erkek kondüktörümüz, kondüktörün en önemli işinin penceresi açık olan tuvalette sigara içenleri yakalamak olduğunu söyleyelim. Tren gidiyor ve bir bakıyoruz kondüktör, başına acayip bir maske geçirmiş, şaklabanlık yapmaya başlıyor. Ama gerçekten çok komik, şarkılar söylüyor, maymun taklidi yapıyor ve gösterinin sonunda maskesini bir şapka gibi kullanarak para topluyor. Ardından, güzel hostesimiz sırtında Alpaka bir pelerin kompartımanın içinde bir manken gibi yürümeye başlıyor. Hayda, ondan sonra kondüktör erkek manken oluyor, sırtına bir Alpaka kazak geçirmiş, manken gibi yürüyor. Ardından hostesimiz, bir kazakla geçiyor. İsteyen istediği kazağı ya da Alpaka pelerini alabilir. Kondüktör ve hostesimizin girişimci ruhuna saygı gösterip birkaç kazağın fiyatını soruyoruz. Dükkânlarda elli kuruşa satılan şallar burada yirmi kuruşa. Daha önce alışveriş yapanlar bin pişman. Benden de söylemesi, Peru’ya gidecek olanlar alışveriş için Maccu Picchu trenini beklesinler. Aşk Parkı’nda öpüşme yarışı L ima Büyük Okyanus kıyısında çok güzel bir kent. Çok yeşil ve düzenli, özellikle parklarını ve üstü silme kırmızı çiçeklerle dolu geniş, büyük ağaçları unutmak olanaksız. Lima’da yapılabilecek en güzel şey Büyük Okyanus kıyısındaki bir kafede oturup bu müthiş görkemli denizi seyretmek ve sesini dinlemek. Okyanus dalgalanarak kıyıya gelirken çok büyük miktarda çakıl getiriyor ve gene aynı şekilde dönerken bu çakılları kendisiyle birlikte sürüklüyor. Ve korkunç, ürpertici bir ses tüm Lima’yı kaplıyor. İnsan bu gelgiti saatlerce izleyebilir. Tuhaf bir şey, doğanın gücü karşısında sanki büyüleniyorsunuz. Lima’da hava gayet güzel, güneş kremlerini sürünüp sokağa fırlıyoruz, Lima bir müzeler kenti. Altın Müzesi, Posta Müzesi, Seramik Müzesi, daha bir yığın müze. Ben özellikle Seramik Müzesi’nde aklımı yitiriyordum. Sadece bir küçücük salonda tam dört bin parça var. Lima’da okuduğum bütün Latin Amerikalı yazarların yarattığı karakterlere benzeyen tipler gördüm. Hizmetçisiyle dolaşan çok yaşlı hanımefendiler, elleri titreyerek torununu sevmeye çalışan beyefendiler, kahkahalarla gülen fettan kadınlar. Fiyakalı gençler, okyanusa doğru şarkı söyleyen çocuklar, yürürken bile dans edenler, on beş köpeğin tasmasını eline dolayıp gezen hizmetçiler, parklarda yan gelip yatmış okul öğrencileri ve tuhaf mekânlar. Bunlardan biri uzun karanlık dehlizlerinde binlerce iskeletin bulunduğu bir kiliseydi. Burası kent mezarlığıymış, ölüleri birbiri üstüne atarlarmış, öylece. Daha sonraları bir mikrop yuvası haline gelmiş ve kent salgın hastalıklardan kırılmaya başlamış. O zaman mezarı değiştirip açık havaya almışlar. Şimdilerde bir iskelet müzesi. Koca bir kıta, bir kitap gibiydi. Ve sona pek az kalmıştı. O gün öğle yemeğinde daha evvel gözümüze kestirdiğimiz dünyanın en kalabalık balık lokantasına gidip oturuyoruz. Ve en çok sevdiğimiz şeyleri, istiridye ve tarakları mideye indirirken gözümüz gönlümüz de doyuyor, çünkü bulunduğumuz restoranın tam karşında Lima’nın en meşhur parkı, ‘‘Aşk Parkı’’ var. Birbirlerine sarılmış kocaman bir kadın ve erkek heykelinin etrafından öpüşen, sevişen çiftleri seyrediyoruz. Belli zamanlarda burada öpüşme yarışması yapılırmış, yazık bizim vaktimiz kalmadı. Belki bir dahaki sefere diyerek boynumuz bükük restorandan çıkıyoruz. Az sonra uçağa bineceğiz. Bu yazı dizisinde kaç kez bu cümleyi yazdım, artık onu da siz bulun. İstiridyelerin tadı hâlâ damağımda. Hoşça kal Bolivya, Santiago ve Peru... Haber veriyorum Koka yaprakları geçti... G S Kralların sayfiye kenti Macchu Picchu’nun dev taşlarla nasıl inşa edildiği hâlâ çözülmemiş bir sır. Lima’da toplu mezarlık. Lima’da yerel dans gösterisi. B İ T T İ CUMHURİYET 09 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear