24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 19 ŞUBAT 2006 PAZAR 4 ALİ SİRMEN HABERLER DÜNYADA BUGÜN Başbakan Erdoğan’ın çiftçiye azarını, Hamas’ın Ankara’daki programını görmezden geldi Hüseyin Baş ile... Sevgili, Hüseyin Baş , ince esprileri, kıvrak zekâsı, kendine özgü mizahı ile geniş çevre edinmiş, sevilen bir kişisidir İstanbul’un. Onunla Galatasaray Lisesi’nde aynı dönemde okumadım. Adını ilk kez, 1966 baharında, Paris’teki öğrencilik yıllarımda, muhabiri olduğum Akşam Gazetesi’nin ikinci sayfasında gördüm. O sırada anayasa hukuku ve siyasal bilgiler dalında doktora yapmaktaydım; Fransa’daki kaynak bolluğu dolayısıyla, haftada bir iki gün, gazeteye dış politika yazıları yazabileceğimi düşünüyor, yaz tatili için döndüğümde, bu projemi yöneticilere anlatmayı tasarlıyordum. Ama bir sabah postadan gelen gazeteleri açınca, o yerin başkası tarafından alındığını, artık böyle bir olanağın kalmadığını gördüm, hayallerim suya düşmüştü. Yazın İstanbul’a geldiğimde, gazetenin o sırada görünürdeki sahibi olan Nur Ökden’e, Paris’ten dış politika konularında bir şeyler yazmayı tasarladığımı, ama o iş için birini bulduklarına göre mesele kalmadığını söyledim. Sen yine de gel, dedi. O sırada gazetede, yazıişleri ile yönetim arasında bir kavga çıkmış, büyük bir bölüm ayrılmış, bir kısmı da Doğan Özgüden’in tavsiyesi üzerine geri dönmüşlerdi. Hüseyin Baş da onların arasındaydı. ??? Nur Ökden’in çağrısı ile gazeteye gidip gelmeye, dış haberlerde çalışmaya, magazin de dahil olmak üzere, kimi konularda çeviriler yapmaya başladım. Bir gün Hüseyin Baş izinden döndü. Tanıştık. Kim olduğumu sordu, Galatasaray, Hukuk Fakültesi mezunu olduğumu, Paris’te doktora yaptığımı söyleyince iyi karşıladı. Kısa bir süre sonra, yönetimden haber geldi. Dış politika yazacaktım. Hüseyin Baş’ın ne olacağını sordum. İkiniz de dönüşümlü olarak yazacaksınız, dediler. Düşlerim gerçek olmuştu, Galatasaraylı bir ağabeyim ile birlikte dönüşümlü yazacaktım. Bir daktilo almam gerekiyordu. Hüseyin Baş bildiği bir yer olduğunu, akşam iş çıkışı gidebileceğimizi söyledi. O gün öğleden sonra, Yazıişleri’nden İrfan Derman, Sen şu aralar pek etrafta dolaşma, dedi. Bir anlam veremedim. İş çıkışı Hüseyin Baş ile gazeteden ayrıldık, alacağımız daktilo konusunda konuşuyorduk. Babı Âli Yokuşu’nun yarısına gelmiştik, nasıl dönüşümlü yazacağımızı sorduğumda, Benim bugün işime son verdiler, dedi. Donup kalmıştım, ben birlikte çalışacağımızı sanırken, onu gönderip, beni yerine alıyorlardı. Üzüntüm ve şaşkınlığım yüzümden belli olmuş olmalı ki, Hüseyin Baş, gayet sakin bir şekilde şunları söyledi: Üzülmeyin, dedi, görüyorum ki siz de benimle aynı doğrultudasınız. Kafanızı takmadan yazın! Bunlar günün birinde sizi de çıkarırlar, ama o zamana kadar bu mevziyi boş bırakmayın!.. Ondan sonra, daktiloyu nasıl aldık, nasıl ayrıldık hatırlamıyorum. Kırk yıl önce köşe yazarlığı maceram böyle başlamıştı... ??? O günden beri Hüseyin Baş ile aynı gazetede yazmak hep içimde özlem olmuştur. Çok uzun süre gerçekleşmedi bu özlem. Bu arada, Hüseyin Baş ile 38 ay, ilk 10 ayı aynı ranzada yan yana olmak üzere, birlikte hapis yattık. Hüseyin Baş esprileriyle karanlık günlerimizi aydınlatıyor, hepimizi kırıp geçiriyordu. Artık aynı ailenin bireyleri olmuştuk.Tabii ki, dışarı çıkınca da aynı sıcaklıkla sürdü dostluğumuz. Birlikte şövalye nişanı aldık. 1991 sonunda Cumhuriyet’ten ayrıldığımızda, Hüseyin Baş geldi, yine aynı gazetede olamamıştık. Bu kez ilk defanın tersine giden bendim, gelen oydu... Son birkaç yıldır Hüseyin Baş, Cumhuriyet’e arada yazılar, diziler yazıyor, mutlaka okunması gerektiğini düşündüğü makaleleri, dizileri çeviriyordu. Hırslı bir insan değildir, pek bir talepte bulunduğu görülmemiştir. Büyük ayrışmadan önce de Cumhuriyet’te kendisine bir köşe verilmesini, kendi istememiş, yakın arkadaşları talep edip başaramamışlardı. Bütün bu girişimler de hep onun gıyabında olmuştur. Nihayet birkaç haftadır, Hüseyin Baş, Cumhuriyet’teki köşesinde haftalık yazılarını yazıyor, en genç yıllarının muhalif ateşi hiç sönmeden... Nihayet benim de kırk yıllık rüyam gerçekleşti, artık Hüseyin Baş ile aynı gazeteyi köşe yazarı olarak paylaşıyoruz. Kendisine içten bir ‘‘Hoş geldin Hüseyin Baş’’ derken aynı zamanda, o eşsiz mizahıyla anılarını yazmaya başlamasını da rica ediyorum. Ama dediğim gibi, hırslı, şan şöhret peşinde biri değildir ‘‘Hüs’’, onun için yazar mı yazmaz mı bilemem. AA, haberciliği unuttu FIRAT KOZOK ANKARA AKP iktidarıyla birlikte habercilik politikasında değişiklik yapan devletin resmi kurumu Anadolu Ajansı (AA), hükümetle ters düşen haberleri ‘‘görmezden geliyor’’ . CHP İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek, AA’nın hükümetin aleyhine olabilecek haberleri ‘‘pirinç ayıklar gibi’’ ayıkladığını söyledi. AA’da AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte başlayan atamalar, ajansın temel görevi olan habercilik politikasına da yansıdı. Yurtiçinde ve yurtdışındaki bazı önemli koltuklara AKP’ye yakın isimlerin getirildiği AA’da, hükümetle ters düşen haberlere de yer verilmemeye başlandı. TBMM Başkanı Bülent Arınç, Nisan 2004’te düzenlediği basın toplantısında, 23 Nisan resepsiyonuna eşinin adını neden yaz Anadolu Ajansı’nın ‘haber değeri vermediği’ açıklamalarından bazı örnekler: TBMM Başkanı Arınç: Şeyini şey ettiğimin şeyi Maliye Bakanı Unakıtan: Ulan benimle uğraşmayın Başbakan Erdoğan: Hadi ananı da al git buradan madığını soran bir gazeteciye ‘‘Şeyini şey ettiğimin şeyi! Niye tekrar soruyorsun canım kardeşim’’ diye çıkışmıştı. Ancak AA, krize neden olan bu cümleyi haberine koymaya gerek görmedi. Ajans, geçen günlerde de Başbakan Erdoğan’ın, günlerce tartışılan bir çiftçiyi azarlamasını ‘‘eksik’’ yansıttı. Erdoğan’ın, çiftçiyle içerisinde ‘‘lan’’, ‘‘terbiyesiz’’, ‘‘Hadi ananı da al git buradan’’ gibi ifadelerin yer aldığı diyalog AA’nın haberinde yer almadı. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile CHP lideri Deniz Baykal arasındaki malvarlığı tartışmasında ‘‘Ulan benimle uğraşmayın’’ diyen Unakıtan’ın cümlesindeki ‘‘ulan’’ kelimesini de ‘‘eleyen’’ ajans, son ‘‘habercilik örneğini’’ de Hamas’ın Türkiye ziyaretinde sergiledi. Abonelerine her sabah ülke gündeminden başlıklar geçen AA, perşembe günü Türkiye’ye gelen ve tüm dünya gündemine oturan Hamas heyetine cuma gündeminde yer vermedi. Hamas’ın programı net olmamasına karşın ajans bu gibi durumlarda, genel bir ifade kullanıyordu. Örneğin, ajansın aynı günkü gündeminde Bahreyn Başbakanı’nın Türkiye’deki temaslarını tamamlayarak öğle saatlerinde İstanbul’dan ayrılacağı abonelere yer ve saat verilmeden duyurulmuştu. Son dönemde ajans haberlerinde dikkat çeken bir diğer noktayı da haberlerdeki teknik hatalar oluşturuyor. Ajansın gün içerisinde geçtiği haberlerden önemli bir bölümüne daha sonra ‘‘düzeltme’’ geçiliyor. Haberlerdeki yazım hataları da dikkat çekiyor. Ajansın son dönemde izlediği habercilik politikası CHP İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek tarafından da Meclis gündemine taşındı. Ajansın, hükümetin aleyhine olabilecek haberleri ‘‘pirinç ayıklar gibi’’ ayıkladığını belirten Şimşek, Devlet Bakanı Beşir Atalay tarafından yanıtlanması iste miyle Meclis Başkanlığı’na sunduğu önergede, bazı haberlerin bültenlerde geçmediğini ya da eksik geçtiğini anımsattı. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Başkanı Ercan İpekçi de konuyla ilgili açıklamasında, ‘‘Örgütlü olduğumuz kurumların yayın politikalarına karışma olanağımız bulunmuyor, ancak hem gazetecilerin hem de yayıncıların temel gazetecilik ilkelerine ve hepimizin benimsediği Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin haklar ve sorumluluklar bildirgesindeki kurallara uygun gazetecilik yapması gerekir’’ dedi. Son dönemde temel gazetecilik ilkelerinin ihlal edildiğini anlatan İpekçi, ‘‘Bir muhabir, kendi kendine otosansür uygulayarak haberleri görmezden gelemez. Bir yayıncı da, TCY’yi bahane ederek haberin özünü zedeleyecek bir otosansüre girişemez’’ diye konuştu. A NITKABİR’E ZİYARET İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN S UÇ ÖNLEME GENELGESİ Halkevleri 74 yaşında ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Halkevleri Genel Başkanı Abdullah Aydın başkanlığındaki heyet, derneğin 74. kuruluş yıldönümü dolayısıyla Anıtkabir’i ziyaret etti. Abdullah Aydın ve beraberindekiler, mozoleye çelenk koyarak saygı duruşunda bulundu. Aydın, daha sonra Anıtkabir Özel Defteri’ne şunları yazdı: ‘‘Cumhuriyetin kuruluş günlerinden ayakta kalan ender kurumlardan olan Halkevleri’nin yönetici ve üyeleri olarak her dönem olduğu gibi toplumu aydınlatma görevimizi bugün de sürdürüyoruz. 2005 yılı ülkemizde yeni liberal politikalar doğrultusunda halkımızın en temel hak ve kazanımlarının yok edildiği bir yıl olarak geçti. Başta anayasamızın güvence altına aldığı eğitim ve sağlık hakkımız olmak üzere, tüm haklarımız ve kazanımlarımız birer birer yok ediliyor ve uluslararası sermayeye yeni kâr alanları olarak sunuluyor. Halkevleri olarak bağımsızlığımız ve geleceğimizi tehlikeye düşüren bu uygulamalara karşı demokratik haklarımızı kullanarak insanca yaşam ve güvenli bir gelecek için mücadele etmeyi görev biliyoruz. 74. mücadele yılımızda, ülkemizin değerlerine ve halkımızın sorunlarına sahip çıkmaya devam edeceğimize bir kez daha söz veriyoruz. Sonsuz saygılarımızla.’’ Bekçiler sokaklara dönüyor ? İçişleri Bakanı Aksu imzasıyla 81 il valiliğine gönderilen genelgede, suç oranlarındeki artışa dikkat çekilerek emniyetin motorize ve yaya devriyelerle sokak hâkimiyeti sağlaması istendi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, orta yaş ve üzeri olanların yakından bildiği ve geceleri mahallesini gezerek kontrol ederken düdük çalan bekçi uygulamasını yeniden başlatacak bir genelge yayımladı. ‘‘Önleyici Güvenlik Tedbirleri’’ başlığıyla yayımlanan genelgeye göre motorize ve yaya devriyelerle sokak hâkimiyeti sağlanacak, devriyelerin olay yerlerine seri bir şekilde ulaşımı sağlanacak. İçişleri Bakanı Aksu imzasıyla 81 il valiliğine gönderilen genelgede, son yıllarda hızlı kentleşme, nüfus artışı, sosyal ve ekonomik nedenlerle suç tür ve sayılarında farklılaşma gözlendiği kaydedildi. Genelgede, suçun önlenmesi için alınan ve alınması gereken önlemlerin yürütülmesinde ihmal gösteren personele müsamaha gösterilmeyerek haklarında yasal işlem yapılacağı belirtildi. Genelgeye göre, azami imkân ve kabiliyetler ölçüsünde sayısı arttırılmış ‘‘motorize’’ ve ‘‘yaya devriye’’ ekipleri ile sokak hâkimiyeti sağlanacak. Devriye hizmetleri ağırlıklı resmi kıyafetli ve yaya devriyesi olarak yerine getirilecek. Motorize devriye ekipleri olaylara en seri şekilde müdahale edecek. Bu ekipler halkın yoğun olduğu bölgeler ile yaya devriyelerin görevlendirme imkânı bulunmayan yerleşim yerlerinde görev yapacaklar. Devriyeler, görev mahallerinde vatandaşların rahatlıkla iletişim kurduğu, ihbar ve şikâyetlerini kolaylıkla bildirdiği bir irtibat görevlisi durumunda olacaklar. Önleyici kolluk hizmetlerini yapanlar, görevleri sırasında ışık ve sesi kullanacaklar. Devriyeler, düdük çalarak haberleşirken, vatandaşa güvenlik ve huzuru sürekli kılmak için görevinin başında olduğu hissini verecek, suç işlemeye meyilli kişiye de caydırıcı etkide bulunacak. zafertemocin@postamatik.com AKP Bursa örgütleri karışık Bursa Mustafakemalpaşa ilçe örgütünün 2 Şubat’taki kongresinde oy kullanan delegelerin, üyelerden habersiz bir seçimle belirlendiği öne sürüldü SİBEL BAHÇETEPE AKP Bursa Mustafakemalpaşa örgütü eski ilçe başkanlarından Avukat Seyfi Budak, parti yöneticilerinin delege seçimlerine hile karıştırdığını ve parti üyelerinin yerine ‘‘sahte imza’’ atarak oy kullandıklarını öne sürerek dava açtı. Budak, AKP ilçe örgütü yö neticilerinin, 2 Şubat’taki ilçe kongresinden önce sonucu garantilemek için kongrede oy kullanacak delegelerin belirlendiği seçimi parti üyelerinin haberi olmadan gerçekleştirdiği iddiasında bulundu. Budak’nın iddiasına göre 15 Aralık 2005 günü üyelerin haberi olmadan kongrede oy kullanacak delegelerin belirlenme si için ‘‘sözde seçim’’ gerçekleştirildi. Bazı parti delegelerinin de savcılığa vermiş oldukları dilekçe ve beyanlarında seçime hiç gitmedikleri halde oy kullamış gibi gösterildiklerini anlatan Seyfi Budak, ‘‘İlçe örgütünde sahte imzaları attıran yaklaşık 11 kişi var. Ben burada 5 bin 500 üyenin gasp edilen seçme ve seçilme hakkını savu nuyorum’’ dedi. Yapılanların demokratik ilke ve kurallara ters olduğuna işaret eden Budak, ilçe örgütü yöneticilerinin ‘‘eylemleri ile hem resmi evrakta sahtecilik, hem de Siyasi Partiler Kanunu’na göre suç işlediklerini’’ söyledi. Budak, konu ile ilgili davanın da mart ayında görülmeye başlanacağını belirtti. asirmen?cumhuriyet.com.tr Süleyman Demirel, önceki gün yemekte sorulan bir soru üzerine Hamas liderleriyle görüşmenin zamanlamasının yanlış olduğunu söyledi. Şahap Kocatopçu’ nun 90. yaş günü nedeniyle Marmara Vakfı’nca düzenlenen törenin ardından 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in, eski Genelkurmay başkanları İsmail Hakkı Karadayı ve Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun da katıldığı yemek, ilgi çekici konuşmalara sahne oldu. Süleyman Demirel, her zamanki gibi rakamlara egemen haliyle ithalat, ihracat, eğitim, sağlık alanlarındaki durumumuzu Batı ülkeleriyle karşılaştırdı. Türkiye’nin giderek gelişen bir ülke olduğuna dikkat çekti. 1966’da 450 milyon dolar ihracat yapan Türkiye’nin 2005 yılında 75 milyar dolarlık bir ihracata ulaşmasını vurguladı. Bunun yüzde 90’ının sanayi malı olmasının daha da önemli olduğuna dikkat çekti. ??? Süleyman Demirel’in konuşmasının ardından söz alan eski Genelkurmay başkanlarından emekli Hamas Liderlerinin Ziyareti... Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu ise Demirel’in kötümserlikten uzak konuşmalarına katılmadığını belirterek kendi endişelerini dile getirdi. Bunlar arasında Abdullah Öcalan’ın İmralı’dan federasyona ilişkin söylediği sözler de vardı, Yunanistan’ın Pontos devleti kurmak istediğine ilişkin iddialar da. Ermeni sorununa ilişkin tartışmalar da Sayın Kıvrıkoğlu’nun endişeleri arasındaydı. Süleyman Demirel, Kıvrıkoğlu’na bir askeri deyimle cevap verdi: ‘‘Zafere talip olmayan kumandan muzaffer olamaz.’’ Demirel, hükümete yönelik ağır eleştirilerine karşın iyimserliğini koruyordu. Hükümetin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce genel seçimlere gitmesinden yanaydı. Şu andaki Meclis çoğunluğunu elinde bulunduran partinin halkın yüzde 26’sının oyuna sahip olduğunu, bu şekilde seçilecek bir cumhurbaşkanının tartışmalı hale geleceğini söyledi. ??? Yemekte bulunan davetlilerin merakı Hamas liderlerinin ziyaretine ilişkin Süleyman Demirel’in yorumuydu. Demirel, görüşme için zamanlamayı yanlış bulmuştu. Hamas liderlerinin Türkiye’yi ziyaret etmeleri, dünyada ve Türkiye’de değişik türden tepkilere neden oldu. Batılı ülkelerin ve özellikle ABD ile İsrail’in tepkisi, bir terör örgütünün liderlerinin muhatap kabul edilmesine ilişkindi. İsrail daha da sert bir yorumda bulunarak ‘‘Biz Öcalan’ı davet etseydik, ne yapardınız’’ diyerek öfkeli bir çıkış yaptı. Türkiye’deki eleştiriler ise şu noktalarda toplanabilirdi: Hamas terörden hâlâ vazgeçmiş değil. Bir terörist örgütün liderinin Türkiye’ye çağrılması, yanlıştır, ülkemizin dostlarıyla ilişkilerini zedeleyecek sonuçlar yaratabilir. Bir başka eleştiri ise Hamas’ın İsrail’in meşruiyetini tanımamasıydı, devlet olarak varlığını reddetmesiydi. AKP yönetiminin görüşme yapmasını destekleyenlerin tezi ise şuydu: Türkiye bu konuda ön almış ve bölgenin çözüm üretebilecek ülkesi olarak öne çıkmıştır. ??? Hamas, gerçekten de hâlâ şiddeti savunan bir örgüttür. Kendileri bunun tersini açıkça ilan etmeden, terör yapan bir örgüt olarak tanımlanacaktır. Terör yapan ve masum insanların canına kıyan bir örgütü, bir ülkenin meşru bir muhatap olarak kabul etmesi yanlıştır. Hamas, öte yandan Filistin halkının temsilcisi olmuştur. Bütün bu şiddet eylemlerine rağmen Filistin halkı tercihini Hamas’tan yana yapmıştır. Şimdi ne olacaktır? Hamas şiddeti savunmayı sürdürürse, dünyanın tepkisini çekecek ve Filistin davasının zaafa uğramasına neden olacaktır. Terörü savunarak bir ülkeyi yönetmek zordur. Filistinliler, haklı olarak, ‘‘İsrail devleti de yıllardır bize karşı devlet terörü uygulu yor. Hamas’ı da işte bu terör büyütüp geliştirdi’’ diyeceklerdir. ??? Arap dünyasındaki gelişmeleri yakından izleyen birisi olarak şu tahmini yapıyorum: Hamas, iktidara geldikten sonra kaçınılmaz olarak değişecek ve terörü savunamaz hale gelecektir. Burada kritik nokta İsrail’in devlet olarak meşruluğunu kabul edip etmemektir. Hamas, bu noktada çok zorlanacak. Türkiye, Hamas’la ilişkilerinde ABD ve İsrail’in tepkilerini hesaba katarak ve onların isteklerini aynen yerine getirerek hareket edemez. Arap dünyasının, Filistin halkının ve kendi halkının duyarlıklarını da dikkate almak zorundadır. Filistin davası da Irak’ın işgali de yalnızca Hamas’ın ehlileştirilmesine bağlı bir sorun değildir. ABD’nin ve İsrail’in bölgeye yönelik politikaları değişmedikçe sorunların çözümü için adım atmak kolay olmayacaktır. Yarın Hamas değişebilir, peki İsrail ve ABD’nin politikaları aynen devam ederse bir mesafe alınabilir mi? CUMHURİYET 04 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear