Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
18 ŞUBAT 2006 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Kamusal alan Bir kamu görevlisi için kamusal alan nerede başlar, nerede biter? Soruyu, emekli Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Güven Dinçer, Danıştay’ın son kararı ışığında şöyle yanıtlıyor: ‘‘Kamu görevlileri ile ilgili olarak devletin koyduğu kurallar vardır. Bu kuralların çoğunluğu kamu hizmetinin yapıldığı yerde de, dışarıda da geçerlidir. Bir kısmı ise bütün hayat boyunca geçerlidir. Özellikle toplumun ve devletin önem verdiği kamu görevleri vardır. İdarecilik, yargı, eğitim, emniyet ve ordu gibi... Bu alanlarda görev yapanların kılıkları kıyafetleri, davranışları, yaşam biçimleri, yaşamlarında girip çıktıkları yerlerin her biri devletin kuralları içindedir. Bir subayın kılık kıyafeti, bir emniyetçinin, öğretmenin, idarecinin ya da bir yargıcın eşinin bile hareketleri, toplumun gözü önünde bir denetim sistemine tabidir. Bunlar, o sıfatlarına layık olarak yaşamak mecburiyetindedirler. Eğer bir insan yasal sorumluluklarının bir kamu görevlisi gibi olmamasını istiyorsa, subay olmasın, emniyet mensubu olmasın, yargıç olmasın, kaymakam olmasın, öğretmen olmasın. O görevlere girildiği zaman birtakım sorumlulukları yüklenmek bir zorunluluktur çünkü.’’ Taşeronluk SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Yanıt bekleyen Unakıtan soruları CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu, gensoru görüşmeleri sırasında TBMM kürsüsünden Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’a ‘‘belge’’leriyle şu soruları sordu: ‘‘KUŞADASI LİMANI İHALESİ: İhale komisyonu kararında deniliyor ki: ‘Kuşadası Limanı’nın otuz yıl süreyle işletme hakkının ve bu limanın envanterine kayıtlı malzemelerle beraber yükümlülüklerini yerine getirmesi kaydıyla LİMAŞ’a verilmesi; eğer gereğini yapamazsa idare lehine irat kaydedilmesi, teminatın ve bu hususların Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun onayına sunulması.’ Geliyorum, Özelleştirme Yüksek Kurulu kararına. Özelleştirme Yüksek Kurulu kararında deniliyor ki: ‘Eğer birinci ihale sahibi ihale gereklerini yerine getiremezse, ihaleyi OferKutman ikilisine verin.’ Şimdi sorum şu: İhale komisyonunun adını size bildirmediği Ofer Kutman ortak girişimini siz bakan olarak nereden öğrendiniz? Peki, siz, neye dayanarak OferKutman’a verin diyorsunuz ve bunu nereden biliyorsunuz Sayın Bakan? KUTMAN İLE GÖRÜŞMELER: Kutman’a ait şirketin Sayın Bakan’a 12 Aralık 2003’te yazdığı yazıda ‘çok gizli ve özel sözleşmeye tabi’ ifadesi var. Birinci paragrafı aynen okuyorum: Sayın Kemal Unakıtan, dedikten sonra ‘Gerçekleştirmiş olduğumuz çeşitli görüşmeler öncesinde, ek 1’de belirtilen 7 adet Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları limanının (Limanlar İşletmesi’ne yönelik olarak) uzun süreli imtiyaz haklarının satın alınmasını amaçlayan, bağlayıcı olmayan ön ğıyla gittin? Ofer’in uçağıyla gidiyor. Onu söylemiyor. Sayın Bakan, gelin buraya ‘Ben Hong Kong’a Ofer’in uçağıyla gitmedim’ deyin, biz de sizi alkışlayalım. Siz Roma’ya İdan Ofer’in uçağıyla gittiniz mi gitmediniz mi iki kez? İtalya’daki görüşmeler Milli Piyango’nun özelleştirilmesiyle mi ilgiliydi yoksa başka bir konuyla mı ilgili gittiniz siz? OĞUL ABDULLAH UNAKITAN’IN MISIR İTHALATI: 18.5.2004’te Resmi Gazete’de bir Bakanlar Kurulu kararı yayımlanıyor. O karar ‘tohumluk olmayan mısır ithalatı için 900 bin ton tarife kontenjanı tanıyorum’ diyor. Tarife kontenjanındaki mısırda ithalatta gümrük vergisi yüzde 25. Peki, bu ne kadar süre geçerli? Üç buçuk ay. Üç buçuk ay için yüzde 25, eğer tarife kontenjanının dışında getirirseniz gümrük vergisi yüzde 80. Şimdi, ben, Sayın Bakan’dan Yüce Meclis’in huzurunda bu kürsüye gelip şu açıklamayı yapmasını istiyorum: ‘Benim oğlum bu tarife kontenjanından yararlanmadı.’ Bunu söylerse kutlayacağım; ama, kusura bakmasın, belgesini de alnına dayayacağım. Siz, nasıl oluyor da üç buçuk ay için birilerine bir çıkar sağlıyorsunuz?’’ Dikkat ettik, Kemal Unakıtan TBMM’deki konuşması sırasında Kılıçdaroğlu’nun bu çok can alıcı sorularının birine bile yanıt vermedi. İstediğinde ölüyü bile diriltebilen medyaya gelince... O da, Kılıçdaroğlu’nun söylediklerinin tümünün tutanaklara gömülmesini uygun buldu. Uyaklı külhan Adamdan sayılıyor her çarpan, yolan / Almış yürümüş hamuduyla talan / Keyfimiz gıcırmış falan filan / Yok aslında bir tane inanan / Hepsi, hepsi yalan dolan / Bana derler uyaklı külhan / Bir virgül üç noktaylan / Çakarım iki tokat bir kafaylan/ Heyttt, artizlik yapmayın lan... teklifimizi sunmaktan memnuniyet duyuyoruz.’ Burada, ben, başta Maliye Bakanı olmak üzere, ihale öncesinde, ihaleyi alacak kişilerle ilişkiye girdiklerini, kapalı kapılar ardında ihaleyi kotardıklarını, bunu en az elli kez ifade ettim, işte size belgesi. Şimdi, ben, buradan Sayın Bakan’a sormak istiyorum: Bu tür bir ilişki içine, siz, nasıl ve hangi gerekçeyle girdiniz? Size, hangi gerekçeyle, ihale konusunda gizli yazı yazılabilir? OFER’İN UÇAĞI İLE YOLCULUK: Sayın Bakan, ‘Efendim, Hong Kong’a gittim’ diyor. Devletin uçağıyla mı gittin? Hayır. Tarifeli uçakla mı gittin? Hayır. Kimin uça Filistin’de seçim kazanmış Hamas lideri Halid Meşal, ilk ziyaretini Türkiye’ye yapıyor. Ziyaret, sözüm ona ‘‘resmi’’ değil. Temaslar AKP üzerinden yürütülüyor. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Halid Meşal ile sözüm ona ‘‘AKP üyesi’’ olarak görüşüyor. Ankara’da HamasAKP görüşmeleri sürerken Hamas’ı terörist örgüt ilan etmiş bulunan ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson açıklamalar yapıyor, ‘‘Hamas’a verilen mesaj önemlidir’’ diyor. Wilson, onunla da yetinmiyor, Hamas’a verilmesi gereken mesajları da tek tek sıralıyor: ‘‘Hamas’ın terorizmden vazgeçmesi, milislerini silahsızlandırması, İsrail’in var olma hakkını tanıması, Filistin yönetiminin üstlendiği yükümlülüklerine sadık kalması.’’ Aynı saatlerde AKP Genel Merkezi’nde yapılan temaslarda Hamas liderine, ne bir eksik ne bir fazla, tümüyle aynı mesajlar iletiliyor. Bu gelişme bir rastlantı olabilir mi hiç? ABD’nin, AKP iktidarını bölgede taşeron olarak kullandığı boşuna söylenmiyor... İslamcı Dış Politika ‘‘Hamas sözcüsü İbrahim Goşe yakın dostumuz. Hamas’a bakışınız nedir?’’ Bu soruyu on yıl önceki bir söyleşimde (31 Aralık, 1995) Erbakan’a yönelttiğimde şu yanıtı almıştım: ‘‘Bu insanları takdirle karşılarız. Çünkü bunlar, vatanlarının kurtarılması için ve ülkelerindeki baskı rejimlerini ortadan kaldırmak için mücadele veren birer kahramandır.’’ ‘‘Aranızda örgütsel bir ilişki var mı?’’ diye üstelediğimde Erbakan çok sinirlenmiş: ‘‘Şu suale bakın... Bu suali nasıl soruyorsunuz?’’ diye terslenmişti. Ele güne meydan okuyarak Ankara’ya gelen Hamas lideri Halid Meşal’in ziyareti karşısında ilk düşüncem, vaktiyle Erbakan’ın söylemiş olduğu bu sözler oldu. Dışişleri’ni devre dışı bırakan ziyareti, AKP’nin Refah döneminden gelen ‘‘tarihi ilişkiler’’ çerçevesinde görmek gerekir. Bakanlık koltuğunda kontrpiyede kalan Gül’ün: ‘‘Hamas ile görüşmemiz için çok ricalar oldu’’ şeklindeki açıklamasını ancak böyle açıklayabiliriz: ‘‘Ne ağırlıkta bir ilişkidir ki bu; AB, ABD ve İsrail’e rağmenricalar kırılmamıştır?’’ ‘İnandırıcılığınız zedelendi’ Türkiye’yi yakından tanıyan bir Avrupalı diplomat; ‘‘Ankara’nın kucağına düşen bu ziyareti nasıl değerlendirdiğini’’ sorduğumda durumu şöyle özetledi: ‘‘Bu AKP’nin ‘İslamcı dış politikasına’ tipik bir örnek. Erdoğan’ın geleneksel ‘Türk devlet çizgisini’ baypas ederek aldığı ‘alternatif politika pozisyonu’ ile karşı karşıyayız. Erdoğan, Avrupa kartının yanı sıra ‘Ortadoğu kartını’ oynamak istiyor. Ancak herkesin işaret ettiği gibi Türkiye için büyük bir risk bu!’’ ‘‘Bu riski nasıl tanımlarsınız?’’ diye sorduğumda ise muhatabım sözlerine şöyle devam etti: ‘‘Bu ziyaret Türkiye’nin AB ile henüz aynı dalga boyunda olmadığını gösterdi. AB ile müzakerelere oturan bir ülkenin, serseri mayın gibi hareket etmemesi gerekir. Ankara, Avrupalı muhataplarına Halid Meşal’le yapılan görüşmenin AB’nin Hamas’la ilişkilerin geleceği için belirlediği üç temel ilke doğrultusunda gerçekleştirileceğini; bunun AB karşıtı bir pozisyon olmadığını anlatması, Avusturya Dönem Başkanlığı ve Javier Solana’yı ziyaretten önce haberdar etmesi gerekirdi. Bu oldubitti Brüksel nezdindeki inandırıcılığınızı zedelemiştir.’’ Bir gün önce Türkiye’de bulunan Alman Dışişleri Bakanı FrankWalter Steinmeier’in yaşadığı şoku, nitekim bu bakış içinde değerlendirmek gerekir. Alman Bakan, Ankara’nın soyunduğu ‘‘sürpriz arabuluculuğa’’ belli ki şaşırmış, içerlemiş ve Avrupa başkentlerine gülle gibi düşen haberi alınca telefona sarılıp Gül’e sormuş: ‘‘Neden bana salı günü söylemedin?’’ Gül’ün yanıtı, uluslararası siyaset dengelerine yön vermeye kalkışan bir ülkenin Dışişleri Bakanı adına garip ve ‘‘şaşkınlık verici’’: ‘‘Bilmiyordum!’’ İmam Hatip Sendromu Açmazı İ. GÜRŞEN KAFKAS Öğrenmek sonsuz bir süreçtir. Bireyler öğrendikçe değişir ve gelişim gösterirler. Öğrenmedeki hız, öğrenilenlerin derinliği ve çeşitliliği bireylerin kişiliğini etkiler. Dış dünyayı, çevreyi ve kendini tanımak, algılamak değişimlere neden olur. Bireyin kendini tanıması, anlatması davranışlarını farklılaştırır. Farklılaşmadaki bu doğal süreçte, birey kendi değişimini algılayabilir. Birey, öğrendikleri bilgilerle yenilenir. Öğrenmede değişme ve gelişmenin temeli izlemek / dinlemek / algılamak ve dış etkilere açık olmak gibi öğelerdir. Kalkınmış uluslar, sanayi devrimini, hizmetler sektörünün yükselişini bilişimle beslemişlerdir. Onlarda, yaratıcılık / yenilik / tasarım gibi çalışma ve uğraşlar başarı alanlarını geliştirmiş. Kalkınmış, çağdaşımız ülkelerin önemsediği en önemli konu ‘‘düşünce zenginliği’’ ve ‘‘düşünce uygulama olanağının yaratıcı gücünü benimsemek’’ gibi seçeneklerdir. ‘‘Eğitim, millet olma davasıdır’’ özdeyişinin içerdiği anlam zenginliği nedense kavranamadı. Ulusal eğitimimizde birlik ve bütünlüğü sağlayan ve Cumhuriyetimizin en önemli kazanımlarından olan ‘‘Tevhidi Tedrisat (Eğitimde Birlik)’’ yıpratılmaktadır. Eğitilmiş bir toplum, bilgi ve üretkenlikle donanımlı bir gençlik özlemimizdir. Onca yıldır beklediğimiz, ulusumuzu AB’ye götürecek olay eğitimdeki başarımızdır. Anayasamızın 174. maddesi eğitimde bütünleşmeyle ilgilidir. Cumhuriyet öncesi ikili eğitimin önlenmesi bu yasa ile gerçekleşmiştir. ‘‘Bir ulusun kültür ve eğitim siyasetinde, düşünce ve duygusunda birliğin sağlanması amaçlanmıştır. İki türlü eğitim, iki türlü insan demektir.’’ Eğitimde birlik yasasıyla ‘‘Din hizmetlerinin yerine getirilmesiyle yükümlü memurlar için ayrı okullar açılacaktır’’. Açıklamada işaret edilen, imam hatip okullarıdır. Milli Eğitim Bakanı’nın göreve geldiği günden bugüne kadar ‘‘Eğitimde Birlik Yasası’’nın 4. maddesinde değişiklik yapma girişimi, imamhatiplileri hem mesleğe, hem de yükseköğretime hazırlama çalışmaları hep gündemde oldu. Eğitim kurumlarını farklı statülere ulaştırmak, ayrıcalıklı davranmak, suni kararlar, öneriler ve yaptırımlar oluşturmak ve de imam hatipli gençlere umut vermek iyi bir siyasi davranış olmasa gerek. Hukuk devleti kavramına, başta yönetenler olmak üzere saygılı olmalıdırlar. Dahiyane buluşlar, kınamalar, ‘‘Efendi bu senin işin değil’’ deyişler, kendilerince öngörülen yenilikler ve çıkış kapıları Danıştay kararıyla duvara tosladı. Meslek liselilere çıkış aranıyor gibi gösteriliyorsa da amaç imamhatiplilere üniversite kapısını açmaktır. Bakan Hüseyin Çelik’in, göreve başladığından bu yana çalışma programı ve projesini buna göre kurguladığı anlaşılıyor. Demokratik ve laik eğitim kurumlarını örseleme girişimlerinin olumsuz sonuçlar doğuracağından kaygı duymaktayım. YÖK, Danıştay, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi’nin milli kurum olarak, anayasal düzeni korumak adına; laik, demokratik ve hukuksal kararlar almaları, bakanı ve diğerlerini çileden çıkarıyor. Danıştay kararını kınayıp eleştiren yönetenlerimizin, yapılan hatalardan döneceklerine, aykırı görüşte ısrarlı oldukları görülmektedir. Toplumu, hukuk düzenini zorlayarak, bölerek karşı karşıya getirmek ülkeye zarar verecektir. Ülkeyi, Atatürk ve Cumhuriyet kazanımlarından geriye götürmek en büyük yanlıştır. Atatürk’ün ‘‘Hukuk insanlığın, adalet Cumhuriyetin temelidir’’ özdeyişi tümümüze ışık olmalıdır. Unutulmamalıdır ki Cumhuriyetin ve laikliğin erdemliliğini savunmak ulusal bir görevdir. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Hangi medeniyetle ittifak? Erdoğan (=AKP) son günlerde uluslararası politikada iddialı çıkışlar yapıyor. Patenti aslen İspanyol Başbakanı Zapatero’ya ait olan ‘‘Medeniyetler İttifakı’’ projesini orda burda kendi fikriymiş gibi lanse ediyor. Karikatür krizi için dünya liderlerine ‘‘üst perdeden’’ mektuplar yazıyor, öneriler sunuyor. Derken AB ile İKÖ troykasını bir araya getiren ‘‘İstanbul zirvesi’’ hayaline kapılıyor. Bunları yaparken ‘‘porselen dükkânına giren fil’’ misali davrandığından, inisiyatifleri arka arkaya duvara çarpıyor. Heyecanla yazıldığı ‘‘medeniyetler ittifakı’’ bir defa önce Erdoğan’ın ‘‘hangi medeniyetle ittifak yapmak istediği’’ konusunda kuşkular yaratıyor. Karikatür krizi için sağa sola gönderdiği mektuplar mesela; daha ‘‘Bismillah’’ derken, AB başkentlerinde eleştirildi. ‘‘Erdoğan bize böyle vaaz verebileceğini düşünüyorsa, Türkiye’nin AB’ye katılması zor olacak!’’ diyenler çıktı. AB İKÖ toplantısı gene AB Dönem Başkanı Avusturya Dışişleri Bakanı Plassnik’ten geri döndü. Projenin kayaya oturmasının nedenlerinden biri şuymuş: ‘‘Türkiye, toplantı masasında İKÖ tarafında oturmak istemiş. AB’de bu sıkıntı yaratmış!’’ Bundan daha tuhaf bir talep olabilir mi? ‘‘Toplantıyı organize eden ülke’’ sıfatıyla Ankara ‘‘başkanlık’’ konumunda pekâlâ, ‘‘eşit mesafe ve ortada’’ yer alabilirdi. Ama yok, hayır. AKP hem ‘‘medeniyetlerin’’ İKÖ tarafında ‘‘ağırlığını koyup’’ içerde ‘‘tribünlere oynayacak’’, hem Avrupa’yla ‘‘köprü’’ kurup ‘‘medeniyetlerle ittifak’’ yapacak! Hamas’la ‘‘arabuluculuk’’ da böyle bir şey işte. Ne diyelim? Hayırlara vesile olsun. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com İSTANBUL CUMOK ÇAĞRISI 19 ŞUBAT 2006 PAZAR Saat: 11.0014.30 “Kara günler yeniden gelip çattı... Korkuya yer yok!.. Yılgınlık hiç gerekmez!.. Nihayetinde, Ulus Dağı’na çıkılacak! Ve yine bir ateş yakılacak!..” Şubat ayı konuğumuz ULUS DAĞINA DÜŞEN ATEŞ, 58 GÜN, SİVİL ÖRÜMCEĞİN AĞINDA kitaplarının yazarı MUSTAFA YILDIRIM Konu: Büyük İşgal Planı ve Kurtuluş Yer: Kadıköy MODA SPOR KULÜBÜ, Tuğlacı Emin Bey Sokak No: 2 KADIKÖY İletişim Yer Ayırma 0 216 449 34 86 0 533 235 03 14 0 532 282 36 88 0 216 336 94 34 0 532 713 22 43 0 212 259 83 04 TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 18 Şubat www.mumtazarikan.com GENÇLERİ UNUTMAYINIZ. LÜTFEN YERİNİZİ AYIRTINIZ Son yer ayırma tarihi: 18 Şubat Cumartesi 17.00’ye kadardır. Ayrılan yerler 19 Şubat saat 11.00’e kadar saklanır. Açık büfe kahvaltı ederi: 17.50 YTL www.cumok.org SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ 1986’da çev1 rede büyük çapta bir rad 2 yoaktif kirlen 3 meye neden olan, Ukray 4 na’daki nükle 5 er santral. 2/ 6 Kadastro haritalarında par 7 seller toplulu 8 ğu... Alışveriş 9 te durgunluk. 3/ Bir burç adı... Rus1 2 3 4 5 6 7 8 9 ça’da ‘‘evet’’. 4/ Elekt 1 B O Y D A K S U rik ampulünün takıldı 2 A B A MA Ç İ Ç ğı yivli yer... Sıcak böl 3 Z A M B E Z İ U gelerde yetişen çok 4 L Ç I R A Ğ A N sert bir ağaç. 5/ değer5 A H I R ME Ş li madenlerin saflık A K A İ Ç derecesi... Güzel çi 6 M A 7 A L A K I T A Y çekli bir süs bitkisi. 6/ A Ğ I T S A F Bir bağlaç. Kimliği 8 T A K A N A belirlenemeyen uzay 9 A Y cisimlerine verilen ad... Küçük bitkilere verilen ortak ad. 7/ Kuşbaşı doğranmış koyun eti ve yufkayla yapılan bir tür kebap. 8/ Kötü, fena... Ankara’nın bir ilçesi. 9/ İri taneli bir zeytin cinsi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Niğde’yi Çukurova’ya bağlayan karayolunda bir dağ geçidi. 2/ Büyük erkek kardeş... Kuş kanadının büyük tüyü. 3/ Gemilerde mizana direğinin gerisindeki yelken... Üstü kapalı olarak anlatma. 4/ ‘‘Git bu mevsimde vakti Cihangir’den bak/ Bir zaman kendini karşındaki rüyaya bırak’’ (Yahya Kemal). 5/ 106 taşla oynanan bir oyun... ‘‘Giysi’’ anlamında argo sözcük. 6/ Eskiden Viyana’ya, genellikle de Avusturya’ya verilen ad... Hayvanın arabaya koşulması. 7/ Duman lekesi... Uzaklık işareti... Yünden dövülerek yapılan kalın ve kaba kumaş. 8/ Yahudi İspanyolcası... Telli bir çalgı. 9/ Uzun tütün çubukları kullanıldığı dönemlerde odanın ortasına yerleştirilen kül çanağı. CUMHURİYET 17 K