24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18 ŞUBAT 2006 CUMARTESİ 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Amerika’da yaşayan Kübalı gitarist Manuel Barrueco İstanbul’da Cemal Reşit Rey’de bir konser verdi SANATA BAKIŞ SELMİ ANDAK Gitara şarkı söyleten usta BÜLENT ERGÜDEN Schumann, 150. Yıl İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası (İDSO), 2006 mevsimine konser repertuvarı düzenleme sistemi açısından olumlu bir girişimle başladı. Her hafta bu köşemde, ölümsüz zirveye ulaşmış bir bestecinin, bir solistin, bir topluluğun, kısaca ‘‘gerçek sanatçı’’nın özgeçmişi ve yaratımlarının tanıtımını özetliyoruz... İşte, bu haftaki örnek İDSO’nun ünlü besteci Robert Schumann’a (18101856) ayırdığı konser olayı idi. Konserin en ilginç konusu ise müzik dünyamızda, ülkemizde ‘‘harika çocuk’’ deyimini kazanıp uluslararası kariyere ulaşan piyano virtüözümüz Burçin Büke’nin solist olarak katılması ve Schumann’ın ‘‘Op. 54 La Minor Piyano Konçertosu’’nu yorumlayışı idi. Orkestrayı konuk şef Michel Tabachnik yönetti. Başkemancı görevini usta müzisyen Yusuf G. Aksöz üstlendi... Piyanist Burçin Büke, 1966 yılı İzmir doğumlu. Babası da müzisyen. Eğitimini Ali Ertümer, Mithat Fenmen, Gülay Uğurata, İlhan Baran ile piyano, kompozisyon, teori bölümlerinde geliştirdi. İzleyici önünde on yaşında başarıyla konser vermişti. 1979 yılında ülkemizi Bulgaristan’da Sofya Müzik Festivali’ne katılarak temsil etti. 1982 yılından günümüze kadar müzik alanında hem eğitmen, hem yorumcu olarak ileri yönde çalışmalarını sürdürüyor, diğer yandan konserler veriyor, müzik CD’leri dolduruyor... Bu yolda çalışmalara örnek gelişmeler: Ankara Devlet Konservatuvarı, Almanya’da Hannover Müzik Akademisi Müzik Festivali, televizyon ve radyo yayınları, İngiltere’de Prof. Benjamin Kaplan ile, İtalya’da Prof. Marvulli ile özel çalışmalar yaptı... Burçin Büke, Uluslararası Piyano Yarışması ‘‘Lanciano’’da birincilik kazanarak çok önemli bir başarıya imza attı ve adı müzik dünyasını sardı... ‘‘Craydon’’ ve Bilbao yarışmaları da sanatçımızın ödülleri arasında yer aldı. 1993 yılında Berlin’de ‘‘Müziğin Rengi’’ adlı oda orkestrası kurucularından sayıldı ve aynı zamanda solist olarak görev aldı. Bu arada ünlü orkestralar ile turneler yaptı.. Almanya’da Branschweig, Bremen, Osnabrück, B. Amerika’da West Palm Beach, İtalya’da Manciano, Türkiye’de Yapı Kredi, Aksanat, İşSanat festivallerinde başarıları virtüözlüğünü kanıtlamış oldu.. 1996 yılında Londra’da, 2002 yılında New York’ta ünlü Carnegie Hall’de verdiği konser, dünya basınında geniş yer aldı. SteinwaySons sanatçısı oldu. 2000 yılında ‘‘My Dream’’ adlı bir CD yaptı. 2003 yılına doğru Yunanistan’ın Selanik Konservatuvarı Uluslararası Piyano Festivali’ne eğitmen ve solist olarak katıldı. 2004 yılında Burçin Büke ‘‘Personel Touch’’ adlı ikinci ‘‘CD’’sini doldurdu. Burçin Büke’nin verdiği konserler, yaptığı turneler ve doldurduğu CD’lerin toplamını sayacak olursak bu köşemizin boyutunu aşar. Bu nedenle, sanatçımızın yurtiçinde tanınmış orkestralar eşliğinde verdiği konserlerin yanı sıra dış ülkelerin ünlü şefleri ve orkestraları eşliğinde verdiği başarılı konserleri az çok özetleyelim: Değerli piyano virtüözümüz Burçin Büke’nin Türkiye dışında konser verdiği ülkeler arasında Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, İsrail, Yunanistan, Bulgaristan, Avusturya, Hollanda, Mısır, İsviçre, Estonya, İspanya, Amerika vd. bulunuyor. Günümüz gitar dünyasının önde gelen isimlerinden Küba asıllı Manuel Barrueco, 12 Şubat akşamı CRR’de bir konser verdi. Ünlü gitarist dinletisinde Bach, Piazzolla, Turina ve Albeniz’in eserlerini seslendirdi. EMI için bir düzineden fazla albüm kaydeden Barrueco, son kaydı ‘Concierto Barroco’da, Roberto Sierra ve Arvo Part’ın kendisi için yazdığı eserleri çalmakta. Caz gitaristi Al Di Meola, rock gitaristleri Steve Morse (Deep Purple) ve Andy Summers (The Police) gibi gitar ustalarıyla olan ikili çalışmaları onun çok yönlülüğünün ürünleri oldu. Rodrigo’nun Aranjuez Konçertosu kaydı ise Classic CD Magazine’de, yapıtın bugüne kadar yapılmış en iyi kaydı olarak değerlendirilmiştir. CRR’de bu ay gerçek bir gitar şöleni var. Bu akşam çalacak olan Jozef Zsapka’dan sonra pazartesi akşamı ‘Aire Latino’ albümüyle 2005 Grammy Ödülü’nü kazanan David Russell’ın konseri var. Çarşamba ise caz severlerin özellikle Miles Davis ve Chick Corea ile olan çalışmalarından tanıdığı ünlü cazfusion gitaristi Frank Gamble’ı dinleme şansımız olacak. Türkiye’de genelde gitar konserlerine gitaristlerin, piyano konserlerine piyanistlerin gitmesi gibi bir durum söz konusudur. Barrueco konserinde Sertab Erener’i dinleyiciler arasında büyük bir coşkuyla konseri dinlerken görmek, bir istisna da olsa çok hoştu. Barrueco gitar, arp ve piyano karışımı bir ton yakalayarak müzikte kontrolün ne kadar önemli olduğunu gösteren bir konser gerçekleştirdi. Müziğe sürekli kendinden bir şeyler katmak yerine, akışına izin verdi. Barrueco, Latin köklerini iyi kullanarak Piazzolla tangolarının orkestral efektlerini gitarın ses renkleriyle buluşturarak, pastoral bir havada tangonun melankolisine ulaştırdı. Sözlerini duyamasak da gitar şarkı söyler gibiydi. Konser öncesi, gitaristliğinin ötesinde büyük bir müzisyen olan Manuel Barrueco ile bir söyleşi yaptık. Mozart’ın bir şeyler öğrendiği tek besteci Ü nlü gitarist Manuel Barrueco gitar, arp ve piyano karışımı bir ton yakalayarak müzikte denetimin ne kadar önemli olduğunu gösterdiği konserde müziğe sürekli kendinden bir şeyler katmak yerine, akışına izin verdi. Bizim, Latin ve AngloSakson kültürlerini iyi bilmemiz kendimizi dışardan görme olanağını getirdi. Amerika’da Kübalı olmanın anlamını daha farklı yakalarken, aynı zamanda Amerika’ya da başka bir yerlerden bakabiliyorum. Müzik; duygularla, kültürle olduğu gibi, dille de çok yakından ilgilidir. Dünyayı gezmeyi, insanlarla tanışmayı severim. Dillerindeki müziği fark etmeye çalışırım. Ünlü Japon besteci Toru Takamitsu ile birçok ortak çalışmamız oldu. Bu çalışmalarda Japon kültürünün içselliğini anlamak için dillerini dinlemek, dilin müziğini kavramak önemliydi. Küba’ya neden dönmüyor? Bu akşam Bach’ın sol minör keman sonatını gitarla seslendireceksiniz. Bu uyarlamayı yaparken nelere dikkat ettiniz? MANUEL BARRUECO Bach’ın eserlerinin gitara uyarlanmasında sorun, doğallığın yakalanmasıdır. Bach da kendi eserlerini başka çalgılara uyarlıyordu. Onun yöntemlerini dikkate alarak bazı sesler ekledim. Bach’ın müziği her çalgıya bir şekilde uyarlanabilecek esnekliktedir, mükemmel bir matematiği ve soyutluğu içe rir. Mozart’ın bir şeyler öğrendiği tek bestecidir. 50’li yıllarda doğan David Russell, Alvero Pierri, Eduardo Fernandez gibi çok önemli gitaristlerin çıktığı sizin kuşağınızın özellikleri neler oldu? BARRUECO Bizden önceki gitaristler genelde Andres Segovia’nın etkisiyle çalıyorlardı. Bizim kuşağımızda önemli bir patlama oldu ve çok farklı çalan gitaristler ortaya çıktı. Sözgelimi David Russell bir ekol haline gelmiştir. Bizim kuşak gitaristler genel olarak müzikteki gelişmelerle birlikte düşünülmeli. Yeni gelişen bir Barok müzik anlayışının bizleri etkilemesi gibi. Bir hafta sonra David Russell aynı mekânda resital verecek. Kendisi hakkında neler düşünüyorsunuz? BARRUECO David çok sevdiğim bir arkadaşımdır, keşke şu anda burada olsaydı. Hem gitarist hem de insan olarak mükemmeldir. David Russell ve sizin bir ortak özelliğiniz de çift kültürlü olmanız. Siz Küba’da doğup Amerika’ya yerleştiniz. Russell ise İngiltere’de doğup İşpanya’ya yerleşti. İki kültüre ve dile eşit derecede hâkim olmanın getirileri neler oldu? BARRUECO Dille kültür yakından ilgilidir. Küba’nın politik durumu hakkında neler düşünüyorsunuz? Geri dönmemenizin nedeni nedir? BARRUECO Her türlü diktatörlüğe karşıyım. Sonuçta köklerim Küba’da ve çok üzücü bir durum ama geri dönmüyorum. (Küba hakkında böyle bir düşünceye kesinlikle katılmadığımı belirtmek isterim.) Teknik açıdan en zor çalgılardan olan klasik gitarda, hiç hatasız olarak gerçekleştirdiğiniz konserlerinizle ünlüsünüz. Sizce hiç hatasız çalmaya çalışmak, bu tarz bir odaklanma müzik açısından sorun değil mi? BARRUECO Sizin için bu akşam hata yapacağım (gülüyor)... Ben sadece çalarken en iyisini yapmaya çalışıyorum. Teknik hata aynı zamanda müzik hatasıdır. Eğer çok iyi çalıp birkaç küçük yanlış olursa sorun değildir. Ancak teknik olarak hatasız ama hissetmeden çalınması hoş değildir. Müzik duygusu iyi ama çok hata varsa bu da ciddi bir sorundur. Sizden sonra gelen kuşakların teknik seviyelerinin iyice yükselmesine ve çok sayıda iyi gitarist çıkmasına rağmen herkesin benzer bir şekilde çalması, standartlaşma gibi bir sorun var. BARRUECO Bunun nedeni okullarda, ustalık sınıflarında ve benzeri yerlerde kolektif olarak çalışmak olabilir. Çalan sayısı arttıkça bireysellik azalıyor. Sözgelimi futbolda da çok sayıda oyuncu var, ancak bunların her birinin çok farklı oynadığı söylenemez. Gitarın en önemli sorunu içe kapalı bir yapısı olması. Pencereleri açıp temiz hava girmesini sağlamak gerekiyor. Giderek büyüyen müzik sanatıyla çok yönlü etkileşimlere açık çalışmalar yapılmalı. bulenterguden?yahoo.com Atatürk ve klasik Batı müziği... Büyük önder, Batı’nın bir çağa sığdırdığı Rönesans ve Aydınlanmayı 10 yılda başardı AYTAÇ YALMAN Brit Ödülleri sahiplerini buldu ? Kültür Servisi İngiliz müzik dünyasının en saygın ödülleri olarak bilinen Brit Ödülleri sahiplerini buldu. Brit Ödülleri’nde bu yılın öne çıkan adı, üç dalda birden ödül alan Kaiser Chiefs oldu. Topluluk, En İyi İngiliz Topluluk, Rock ve Canlı Performans Ödülleri’ni aldı. Kaiser Chiefs’le birlikte 5 dalda aday gösterilen James Blunt ise ‘‘En İyi İngiliz Erkek Solo Sanatçı’’ ve ‘‘En İyi Pop Performansı’’ Ödülleri’ne değer görüldü. Geceden iki Brit Ödülü’yle ayrılan James Blunt, ‘‘You’re Beautiful’’ parçasıyla yılın en çok dinlenen ve sevilen sanatçılarından biri olarak yıldızlaşmıştı. Green Day, ‘‘American Idiot’’la ‘‘En İyi Uluslararası Albüm Ödülü’’nü alırken Kanye West ‘‘En İyi Uluslararası Erkek Solo Sanatçı’’ seçildi. Yılın en çok ses getiren sanatçılarından Madonna geceden ‘‘En İyi Uluslararası Kadın Solo Sanatçı’’ unvanıyla ayrıldı. ‘‘Yılın En İyi Single’’ı ise Coldplay’in ‘‘Speed of Sound’’ adlı şarkısı oldu. 2Cumhuriyetin ilanından kısa bir zaman sonra Atatürk, Makamı Hilafet Muzıkası’nı Ankara’ya naklettirmiş ve dolayısı ile Riyaseti Cumhur yani bugünkü Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın temeli atılmıştır. Bu olumlu gelişmeyi musiki muallim mektebinin kurulması izlemiş, 1926 yılında İstanbul’da darülelhan, konservatuvara dönüştürülmüştür. Bilahare sanatçı ve öğretmen olarak yetiştirilmek üzere Paris, Berlin, Budapeşte ve Prag’a yetenekli öğrenciler gönderilmiştir. Avrupa’ya genç Türkiye Cumhuriyeti’ni kültürel ve sanatsal açıdan tanıtmak amacıyla 1926 yılında Karadeniz gemisiyle İtalya’dan Rusya’ya kadar 12 Avrupa ülkesinin 16 limanını kapsayan bir gezi düzenlenmiştir. Gemide Riyaseti Cumhur Muzıka Heyeti, kültür ve sanat adamları bulunuyordu. Atatürk’ün 1927 yılında Ankara’da, değerli sanatçımız İdil Biret Hanımefendi’nin de hocası olan Prof. Kempff’le, Türkiye’de oluşturulmak istenen müzik devrimi üzerine yaptığı görüşme, kurumsallaşma adına çok önemli hususları ihtiva ediyordu. 1934 yılı, Atatürk’ün müzik devrimi konusuna özel önem verdiği bir yıldır. Bu dönemde Adnan Saygun’a yazdırdığı Özsoy Operası bu hizmetlerinden biridir. Yine Saygun’un Pentatonizm üzerindeki araştırmaları ile ilgilenmiş, özünü halk müziğinden alan çoksesli bir müziğin Türk müzik devrimine öncülük etmesi için çok çalışmıştı. Çünkü Anadolu köylüsünün dinlediği müziğin türkü formatında olduğunu biliyordu Atatürk. Aynı yıl Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü kurulmuş, bunu Devlet Müzik ve Tiyatro Akademisi Yasası çıkarılması takip etmiştir. İki yıl sonra 1936 yılında konservatuvar kurulmuştur. Atatürk’ün konservatuvara ilgi ve desteği o kadar derindi ki, Hasan Âli Yücel ile birlikte zaman zaman okula gidip talebeler ile birlikte öğle yemeği yediğini biliyoruz. Konservatuvarın geliştirilmesi ve profesyonel müzik adamı yetiştirilmesi için yabancı uzmanlardan yararlanılmıştır. Bunlardan biri, Alman besteci Paul Hindemith idi. 1938’e kadar konservatuvarın kurulması çalışmalarına iştirak etmiştir. İkinci uzman Carl Ebert’tir. 1936’dan 1947 yılına kadar konservatuvarın tiyatro ve opera bölümlerinin kurulmasına büyük emek vermiştir. Kuşkusuz bütün bunlar, büyük Atatürk’ün yol göstermesi sonucunda gerçekleşmiştir. Atatürk’ün bir diğer özelliğini de burada zikretmeden geçemeyeceğim. Yurt gezilerinde, müziğe kabiliyetli çocuklara özel ilgi gösteren Atatürk, 1934 yılında Soma’da rastladığı küçük Mahmude ile yakinen ilgilenmiş, bilahare müzik öğretmeni olmasını sağlamıştır. Kuşkusuz Atatürk’ün Sofya’daki görevi, çoksesli Batı müziğinin tanınması için büyük bir fırsat olmuştur. Nitekim 15 yıl sonra Ankara’da modern bir opera binası yapılmasını planlara koydurtmuş olmasına rağmen bugün Ankara hâlâ modern bir opera binasından yoksundur. Ancak sergi evi binası, 1948 yılında İnönü’nün ilgisi ile operaya dönüştürülmüştür. BİTTİ SONUÇ... Atatürk’ün başlattığı aydınlanma olgusuna bilimin ışığı yanı sıra sanatın estetik ve duyusal güzelliği de ciddi bir katkı sağlamıştır. Bunun sonucu olarak farklılıkları ortadan kaldıracak, hoşgörü dünyamızı zenginleştirecek ve dolayısıyla şiddeti asgariye indirecek bir iklimin yaratılması mümkün olacaktır. Atatürk; Batı’nın bir çağa sığdırdığı Rönesans ve Aydınlanmayı on yılda başarmıştır. Güzel sanatların gelişmesi ve halkın günlük yaşamında bir ölçüde yer alabilmesi, Atatürk ve Atatürkçü kültür ve sanat politikasının muhteşem bir ürünüdür. Donmuş kalıplar içinde kalan insanlarımız bu sayede dinamik bir evreye girmişlerdir. Atatürk Batı uygarlığı konusunda; ulusalcı, gerçekçi bir yaklaşımla çağdaşlaşmayı hedef göstermişti. Kendisi hiçbir zaman Batıcı olmamış, ancak daima Batılı bir insan olmuştur. Cumhuriyetin Aydınlanma döneminde müzik adamlarımızın yanı sıra şair ve ressamlarımızın da Anadolu kültürünü yaşatmak için yaptıkları araştırma ve çalışmaları zikretmeden geçmek istemiyorum. Bütün bu çalışmalardan sonra içinde bulunduğumuz durumun bizleri mutlu ettiğini söyleyemiyoruz. TRT’de izlediğimiz ve dinlediğimiz klasik müzik programları, her geçen sene, süre ve içerik olarak azalmıştır. Ayrıca ‘‘Ben Türkleri severim’’ diyen Pavarotti’nin müziğine gösterilen tepki, üzücü ve düşündürücüdür. Sanat ve onun önemli bir unsuru müzik; görmeyi, bilinçlenmeyi, düşünmeyi, sorgulamayı ve onun sonucu eleştirmeyi, dolayısıyla sağlıklı bir değerlendirme yapmayı öğretir insanlara. ‘Sizinkiler’ BKM oyuncularıyla... ? Kültür Servisi Salih Memecan’ın ünlü çizgi karakterleri Sizinkiler, BKM Oyuncuları tarafından sahneye uyarlandı. Can Yılmaz’ın yazdığı, Caner Alkaya’nın yönettiği ‘‘SizinkilerDünya Kaç Bucak’’ adlı oyun, 25 Şubat 14 Mayıs tarihleri arasında BKM sahnesinde çocuklarla buluşacak. Koç Topluluğu’nun 80. Yılı etkinlikleri kapsamında çocuklara armağan ettiği gösteri, kostümleri ve dekorlarıyla çocukları 1.5 saat boyunca masal dünyasına götürecek. Limon, Zeytin, Çıtçıt ve Babişko’nun bir dünya gezisine çıktığı oyunda 11 oyuncu, 4 dansçı rol alıyor. Aynı gösteri 20 Mayıs 12 Haziran tarihleri arasında ise Anadolu’nun 16 ilinde sahnelenecek. Oyunun biletleri BKM gişesinden ücretsiz olarak sağlanabilir. (0212 236 18 18) Doğuş yazarlık atölyesi ? Kültür Servisi İki yıldır yapılan ‘‘Doğuş Üniversitesi Yazarlık Atölyesi’’nin yeni dönem kayıtları başlıyor. Toplu düşünme, yaratma, tartışma düşüncesinden yola çıkılarak oluşturulan atölye; deneme, öykü, roman, anı gibi pek çok türde yön gösterici bir rol oynamayı hedefliyor. Atölyenin, benzerlerinden farklı bir amacı da, katılımcılarının yapıtlarını kimi organlarda yayımlatmak ve yazın dünyasına yeni kalemler kazandırmak. (0216 327 38 05) CUMHURİYET 14 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear