28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 ŞUBAT 2006 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Yürüt Fikret Tunçer: “Lanet olsun; Danıştay boyuna yürütmeyi durduruyor. Ama yine de yürüten yürütene!‘‘ Ya ğ m u r E k i m ABD, pirincimize de göz dikmiş... “Evdeki bulgurdan olmayalım da!” TMMOB Makine Mühendisleri Odası, Trakya’da Sanayileşme ve Çevre Sempozyumu düzenledi. 44 bildirinin sunulduğu Edirne’deki sempozyumun ardından bir sonuç bildirgesi yayımlandı. Trakya’da hem umut var hem de biraz umutsuzluk. Bildirgeden: “Trakya Bölgesel Planı, Trakya için bir umuttur ve bu plan aynı zamanda Trakya’nın sürdürülebilir ve dengeli kalkınma stratejisinin somut bir belgesi olmalıdır. Planın uluslararası ve ülke koşullarında başarılı olabilmesinin tek koşulu, Trakya’da yaşayan tüm kesimlerin uzlaştığı, ilgili kuruluşların onayını almış ‘kamusal bir belgeye’ dönüşmesidir. Varolan Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı, içeriğinden ve hatta değişik Bakanlıklar ya da kurumlar arasındaki yetki sorunlarından bağımsız olarak, sadece ve sadece kamusal bir belgeye de dönüşememesi nedeniyle de ‘bölgesel plan’ GÖRÜŞ PERİHAN ERGUN Ona eskiden Tayyiban diyorlardı. Malvarlığından sonra gariban diyorlar. Kutlama Hazma Saykan: “Bülent Arınç, Hazreti Hüseyin’in katledilişinin yıldönümünü kutladı. 10 Kasım’da kutlama törenleri de yakındır!” olarak görülemez. Trakya’da imara açılmış araziler ve sanayiye ayrılmış bölgeler, bölgesel planın hazırlanma süresi için yeteri kadar büyüktür. Bu nedenle, Ergene Planı’nın bu konudaki yaptırımları uygulanmalı, Trakya Kalkınma Birliği bu planda varolan yaptırımları uygulamalıdır. Ergene Planı için merkezi düzeyde gelecek en büyük baskı; planın getirdiği koruma ilkelerinin ‘plan notlarında değişiklikler ve ilaveler’ ile ‘aşılması’ ve uygulamanın tekrar eski durumuna dönmesidir. Aynı biçimde, Trakya Kalkınma Birliği bugünkü yapısıyla yetersizdir; bölgesel planın hazırlanmasını ve uygulanmasını sağlayacak kapsamda bölgesel bir üst örgüte dönüşmelidir. Birlik, ilgili tüm kesimlerin demokratik bir biçimde Trakya temsil edildiği çalışma ilkelerini oluşturmalıdır. Çalışma ilkeleri; demokratikliği, katılımcılığı, açıklığı teşvik eden, gönüllülüğü, işbirliğini ve uzlaşmayı esas alan, verimliliği ve etkinliği güvence altına alan ilkeler olmalıdır. Bu mekanizmaların oluşturulması ve çalışma ilkelerinin belirlenmesi sonrasında oluşturulacak uzmanlık birimleri aracılığıyla, varolan Ergene Planı’nın eleştirel analizi yapılmalıdır. Tümüyle teknik olan bu süreç için gerekli olanaklar sağlanmalıdır. Yaşanacak süreç aşılması son derece güç engeller içermektedir. Fakat, Trakya’da yaşanan süreç umutlu olmamız için de birçok gösterge içermektedir. Bu göstergelerin en başında, konunun sürekliliğinin sağlanmış olması gelmektedir. Bu sürekliliği güvence altına almak için dileyen tüm kuruluşların katılabileceği, sivil bir platform oluşturulmalıdır.” Sahnelerden Bir Yıldız Daha Kaydı Tiyatro sanatında gerçek bir yıldız olan Oktay Sözbir’i de 6.2.2006 günü toprağa verdik. O bunu bize yapmamalı, yaşamdan bu kadar tez ayrılmamalıydı. Oktay’ın gücünü, kendisi çok küçük yaşlardayken saptamanın gurur ve övüncünü hep yaşamışımdır. Taksim’deki Yeni Kolej’de dokuzuncu sınıfta öğrencim olmuştu. Derslikteki yeri en arka sıralarda, öğrenmeye çok uzaktı. Önündeki sayfalara ders boyunca çizgiler çizerek oyalanırdı. Kırılgan, içine kapalı bir hali vardı. İlgisizliğini uzun süre görmezden gelmiştim. Bu davranışımdan çok utanarak ön sıralarda yer alıp tartışmalara katılmaya başlamış, arkadaşları arasında en iyi kompozisyonları yazarak sınıfın en iyilerinden olmuştu. Çizgileri de çok iyiydi. Onda sanatla ilgili gizil güçlerin olduğunu sezinliyordum. Lise ikinin ders yılı bitimindeki törenlere, üç arkadaşıyla Engin Şenkan, Yaman Tüzcet, Hüseyin Okandanbir oyun sahnelemeyi arzuladılar. Beraberce ‘‘Çürük Elma’’yı seçtik. Gösterimde çok başarılıydılar. Sahnenin tozunu iyice yutmuşlardı. Akılları hep tiyatrodaydı. Derslerinde de başarılıydılar. Ertesi yıl mezuniyet törenlerinde J. P. Sartre’ın Sinekler’ini oynamak istediler. Onları destekledim, idareyi güç de olsa razı ettim. Çok başarılı oldular, beğeni kazandılar. Her iki oyunu da Oktay’ın can dostu Duygu Bey yönetmişti. Bu çocuklar Türk tiyatrosunda hep yüzakı oldular. Oyunları ve isimleriyle hep üst düzeyde kaldılar. Oktay görünen nitelikleriyle henüz 19 yaşındayken1962 yılında İstanbul Şehir Tiyatroları’na alındı. 12 Eylül 1980’e kadar da başarıyla çalıştı. Ne yazık ki darbenin alevleri orada da cadı kazanlarını kaynattı, bir grup sanatçının işine son verildi. İçlerinde Oktay’la fakülteden sınıf arkadaşım, can dostum Zihni Küçümen de vardı. Çok üzgündüler. 10 yıl boyunca seyyar satıcılar gibi sahnelerde yer aldılar. Sefil oldular. Kazanılmış hak olarak geri dönebilmenin savaşımını verdiler. Ne acıdır ki Haldun Taner Sahnesi’ndeki yaşama veda anmasına ben ilk kez Zihni’ye, ikinci kez de Oktay’a acılar içinde gittim. O haksız uzaklaştırmanın her ikisinin sağlıklarının bozulmasında etken olduğuna da inanıyorum. Programı, Zihni’de olduğu gibi Oktay’da da, başarılı yönetici Engin Uludağ düzenlemişti. Uludağ yıllar önce Kasımpaşa Lisesi ile Şişli Koleji’nde A. Ağaoğlu’nun ‘‘Evcilik Oyunu’’nda yöneticiliğiyle öğrencilerimi çok başarılı kılmıştı. Zihni’yle Oktay’ın tiyatroya tekrar alınmalarında da çok çaba harcamıştı. ??? Onların bu acı veren anılarını anımsarken içim yanarak yüzyıllardır sanata ve sanatçıya reva görülen değerbilmezlikleri, acımasızlıkları düşünmeden geçemiyorum. Oysa Anadolu uygarlıkları içinde Koca Sinan’ı mimarlıktaki dehasıyla, İslamın yasaklarına karşın Mevlana’ın Mesnevi’sini neyle kudüm eşliğinde dönüşlerle, Hacı Bektaş’ın kadınerkek ayırmaksızın semahlarıyla ses, müzik ve bale benzeri dansın gizemini yaşamış bir toplumun çocuklarıyız. Resim yerine hattı, tezhibi, nakşı, ebruyu en yüksek düzeye ulaştırmış sanatçıların görselliğini hâlâ yaşıyoruz. Karagöz’le, ortaoyunuyla halkımıza gösteri becerilerini sunmuşuz. Bunların hepsi kara dinlilerin kâfirlikle karaladıkları ortamlarda ürün vermiş. Çini sanatı, Selçukluların üstün becerisi olmuş. Gelin görün ki bulunduğumuz ve geçtiğimiz yüzyıllarda sanata, sanatçıya gereken önem verilmemiş, tam anlamıyla büyük kitlelerce de verilemiyor. Atatürk’ün sanatla ilgili davranış ve özdeyişlerle ortaya koyduğu ilkeler, aydınlanma, çağdaşlaşma göz ardı edilerek çok kez önemsenmiyor. Halkın seçtiği kişiler arasında bu konularda bir anket yapılsa ortaya çıkacak sonucun pek de iç açıcı olamayacağını bilmek, önbilici olmayı gerektirmiyor. Batı’ya açılan pencere dediğimiz Tanzimat’tan beri yazarlarımız, düşünürlerimiz, özgür kalemlerimizin çoğu hapsedilip veya görevlerinden alınıp süründürülmediler mi? Türk müzeciliğinin kurucusu, ressam, ‘‘Kaplumbağa Terbiyecisi’’ adlı tablosuyla tanınan Osman Hamdi Bey’in (18421910) adını taşıyan ‘‘Osman Hamdi Bey Evi ve Müzesi’’ Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sorumluluğundayken yasasının çıkması beklenmeksizin özel bir protokolle geçen haziranda Kocaeli’nin AKP’li belediyesine devredildi. Osman Hamdi’nin tüm yapıtları gösterime girmeden depolarda bekletilirken müze, resim salonu olarak amaç dışı kullanıma girdi. Bu konu kayıtsızlık ve değerbilmezliğin canlı örneği değil mi? ‘‘Eğitim büyükanneden başlar’’ deyişi çok doğru bir kavramdır. Yaygın eğitim sisteminden yoksun bırakılmış, görsel medyanın aymazlıklarıyla yetiştirilen insanımızı suçlamaya da hakkımız olmamalı. Seçenekleri yaratabilirsek, sanata ve sanatçıya borcumuzu ancak ödeyebileceğiz... Kapama Süleyman Ekim: ‘’Rusya, Fethullahçı okulları kapatıyormuş. Aman Ecevit duymasın, üzülür!‘‘ SESSİZ SEDASIZ (!) Son tangolar: Boynuz kulağı geçti KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Kıbrıs Rum Yönetimi’ne çağrıda bulunarak adadaki Türk askerinin çekilmesi dahil görüşmelere hazır olduğunu bildirdikten sonra İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw da ‘’Bu gidişle KKTC tanınır ha‘‘ diyerek Rumlara çok fena kızıp Talat’ın sırtını sıvazladı. Aysel Ergüney son adımlar ve sıvazlamalar sayesinde Kıbrıs’ta ‘’final‘‘e yaklaşılmakta olduğunu söylüyor: ‘’KKTC artık Türkiye’nin bir adım Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Kadir Kutoğlu: ‘’Demirel’in dünkü ‘Bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz’ ve bugünkü ‘Devlet suç işlemez’ sözlerinden ‘Devlet sağcıdır’ sonucunu çıkarabilir miyiz!‘‘ Sağcı önünde. Boynuz kulağı geçti! Bu gidişle Rumlar, müzakerelere oturmadan ve Avrupa Birliği’nin veya ABD’nin ‘facilitator’ yani kolaylaştırıcı belirlemesine gerek kalmadan, tüm istediklerini Talat’ın şahsında Kıbrıslı Türklerin ağzından duymuş olacaklar. Bu durumda Kıbrıs politikasının 2002’den 2006’ya evrimi galiba şöyle oluyor: Çözümsüzlük çözüm değildir. Yes be annem. Rumlardan önce bir, sonra on adım önde. Ve, Talat’la finale doğru!‘‘ Onun mal varlığı Allah vergisi! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Kars’a ‘İnsanlık Heykeli’ Önceki hafta pazartesi... İstanbul’un Merter semtindeki ‘‘Green Park Otel’’deyiz... Heykel sanatçımız Mehmet Aksoy’un elinden Kars’ta dikilecek, yaklaşık 40 m. yüksekliğindeki ‘‘İnsanlık Anıtı’’nın tanıtım toplantısı yapılıyor. Kars Kalesi’nin hemen karşısındaki ‘‘Su Kapısı’’ tepesinde; Kars Çayı’nı yukarıdan seyreden geniş bir kayalığın üzerinde; sadece kente, Karslılara ve Anadolu’ya değil, uzaklardaki ‘‘Kafkasya ufukları’’na da kuşaklar boyunca anlamlı bakışlar gönderecek, ‘‘adı ile uyumlu’’ bir çağdaşlık anıtı... Belediye Başkanı Naif Alibelını düşleyerek Kars’ın gizemli silüetine hayalimde ekleyip düşündüm. Iğdır’a 1990’ların sonlarında dikilen ‘‘ırkçı gösteri’’ ile şimdi Kars Kalesi’ne komşu tepede yükselecek bu ‘‘kardeşlik çağrısı’’ arasında 67 yıl değil, sanki ‘‘çağlar’’ var... Biri, farklı kültürleri ve inançları ‘‘küçümseyerek’’ kişilik bulmaya çalışanların dünyaya nasıl da ‘‘kavgacı’’ baktıklarını göstermekle kalmıyor; artık tarihin karanlık derinliklerinde bırakılması gereken ‘‘şovenizm’’den umar bekleyen bir siyaseti, güzelim Iğdır Ovası’na egemen kılıyor... İlginçtir, aynı ovanın zümrüt ye ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com Kars Kalesi’nin karşısında... yoğlu, amaçlarının ‘‘çatışmaları körükleyen insanlık dışı anlayışlara karşı sevgiyi ve birlikte yaşamayı duyumsatmak’’ olduğunu söylerken 5 yıl öncesine gittim... şilini, efsanevi meyve bahçelerini ve bereketli geçmişini de sınırdaki ‘‘kirli mazot ticareti’’nin simsiyah tankerleriyle ve depolarıyla ‘‘kirleten’’ yine aynı siyaset... Diğeri ise tam tersine, kültürleri ve inançları ‘‘kucaklayarak’’ özgüvenini tüm insanlıkla paylaşabilenlerin, dünyaya nasıl da ‘‘barışçı’’ baktıklarını göstermekle kalmıyor; günümüze ve geleceğe ışık tutan aydınlık bir yaşama kültürünü, geçmişinden bu yana çağdaşlıktan ödün vermemiş Kars’taki ‘‘aydınlanma geleneği’’yle birlikte anıtlaştırıyor... İlginçtir, Kars’ın kahramanlıklarına tanıklık eden eserlerini; Rus işgali döneminden kalan ve kente ‘‘Kafkasya kimliği’’ni kazandıran taş yapılarını ve tüm kültürel değerlerini bütünüyle korumak; yaşatarak gelecek kuşaklara aktarmak ve ‘‘kimlikli geleceğin zenginlikleri’’ kılmak için elinden gelen çabayı gösteren de aynı anlayışın temsilcileri... HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 3. bin yıla girerken Yeni bir yüzyıla girdiğimiz günlerdeydik... Anadolu’da 3. bin yıla ‘‘kimlikli başlama’’nın önemini Doğu Anadolu’daki dostlarla da paylaşmak için, Prof. Dr. Metin Sözen’le birlikte önce Kars’ı, ardından Iğdır’ı ziyaret etmiştik. Vali Mustafa Tamer’in, kendinden önceki dönemde 4 trilyon liraya mal olmasından da yakınarak görmemizi istediği ‘‘Soykırım Anıtı’’ için özetle şunları yazmıştım: ‘‘Kabzalarında bozkurt motifleri olan 43,5 m. yüksekliğindeki dev kılıçlar, hemen karşısındaki Erivan’a doğru ‘çatılmış’ bekliyorlar... Kılıçların altında bulunan ‘müze’ bölümündeki ‘toplu mezar’ fotoğraflarıyla da Ermenilerin ne denli ‘düşmanımız’ oldukları anlatılıyor...’’ (Cumhuriyet12 Aralık 2000) Anıtın, hemen tüm yönleriyle ‘‘çatışma’’ları kışkırttığını, oysa Türklere ve Anadolu’ya yakışanın ‘‘insanlığı’’ ve ‘‘birlikteliği’’ savunmak olduğunu da vurguladığım için, Iğdır’daki gazetelerde kimi ‘‘milliyetçi’’ yazarların sert eleştirileri yayımlanmıştı. Dahası, Vali bile ‘‘konukları’’ hakkındaki bu ‘‘hırçın’’ yayınlar karşısında görüş değiştirerek ‘‘anıtı savunan’’ demeçler vermişti... İşte bu anılarla da buluşarak Mehmet Aksoy’un özenle hazırladığı makete baktım; heykelin as HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com Sınır ötesi selam İnsanlık Anıtı, geceleri lazer ışıklarıyla da gökyüzüne yükselecek. Kars’ın hepimiz adına vereceği ‘‘dostluk selamı’’, doğudaki Azerbaycan’dan, kuzeydeki Gürcistan’dan ve Ani’nin ötesindeki Ermenistan’dan, yıldızlarla buluşarak görülebilecek... Böylece Anadolu, binyıllardan gelen ‘‘uygarlıkları buluşturma’’ geleneğini, sınır ötelerine taşacak anlamlı bir ‘‘gece manzarası’’yla sürdürmüş olacak... Söyler misiniz; Kafkasya için bundan daha anlamlı bir ‘‘komşuluk armağanı’’ olabilir mi? ekinci?cumhuriyet.com.tr TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 12 Şubat www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Hantal, kaba ve anlayışsız 1 kimse. 2/ Bodur 2 ağaç ve çalılardan oluşan Ak 3 deniz bitki ör 4 tüsü... Sersem, 5 ahmak. 3/ Osmanlı mimarlı 6 ğında, mukar 7 naslı başlıkla 8 rın en üst bölümü.. Parlak, 9 kırmızı renkte bir süs 1 2 3 4 5 6 7 8 9 taşı. 4/ Donmuş lav 1 P O Z O L O J İ akıntılarıyla kaplı 2 İ L E T İ E B E alan... Bir soru eki. 5/ N A N A Y Düşük sıcaklıklı bir ya 3 R E Y B A Ç E D A nardağ patlaması sonu 4 P 5 İ L E K S T E L cunda ortaya çıkan, huT E ni biçimli küçük kra 6 R O K O K O R O K A T ter... Küçük tekne kap 7 İ T tanı. 6/ Hayat arkada 8 M U T K U L A şı... İşyeri. 7/ Sodyum 9 S A V A R ON A karbonatın ticaretteki adı... Toprağa ya da tahtaya oyulmuş deliklere taşları koyup almaya dayanan bir Afrika oyunu. 8/ Cennet bağı... İhsan Oktay Anar’ın bir romanı. 9/ Zeki ve becerikli olmadığı halde kendini öyle sanan. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Gözleri görmeyen... İsa Peygamber’e verilen bir ad. 2/ En kalın erkek sesi... Buğday, nohut, fasulye ve çeşitli yemişlerle pişirilen bir tatlı. 3/ Bilgiçlik taslayan kimse.. Mısır İmparatorluğu’nun en parlak dönemindeki başkenti. 4/ Futbolda kaleciyle savunma arasında yer alan oyuncu... Kuzu sesi. 5/ Yiyecek bulamayan, yoksul kimse... Bir nota. 6/ İskambilde bir kâğıt... Ermenistan’ın başkenti. 7/ Dağ sırtlarında geçit veren çukur yer... Mantık. 8/ Tatlı, tuzlu, ekşi ve acı tatlar dışında kalan beşinci tat... Cilacılıkta kullanılan bir tür zamkreçine. 9/ Bitkisel tellerden yapılmış, kaba örgülü büyük çuval... Yunan abecesinde bir harf. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear