26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 28 ARALIK 2006 PERŞEMBE 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI S 8 S 7 S 7 PB 9 B 10 S 7 B 10 B 7 K 4 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y K Y Y S S B B B 8 7 5 6 3 1 0 2 15 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B 12 B 15 PB 3 B 8 B 2 PB 3 K 3 K 4 PB 9 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun kuzey kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Karadeniz kıyıları ile Artvin, Van, Hakkâri ve Şırnak çevreleri karla karışık yağmur ve kar yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Hava sıcaklığı yurdun iç ve batı kesimlerinde artacak, yurdun doğu kesimlerinde azalmaya devam edecek. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih PB 1 PB 5 PB 4 Y 11 Y 10 K 3 PB 3 K 5 PB 5 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih K 4 B 5 B 12 B 7 B 6 B 9 Y 13 B 12 B 7 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı K 2 PB 9 PB 1 PB 14 K 4 PB 14 K 3 B 14 PB 8 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada CHP liderinin konuşmalarını aylardır sütunlarına geçirmekte hasis davranan, görmezlikten gelen kimi gazeteler; örneğin Hürriyet; Baykal’ın Meclis’te “hangi insanın”, (tabii RTE’nin) cumhurbaşkanı olamayacağını irdeleyen konuşmasını bir gün sonra geniş ölçüde okuyucularına duyurmayı gerekli, belki de zorunlu gördü. RTE’nin cumhurbaşkanı olmasındaki sakıncaları özetleyen gerekçeler bu kadar toplu, böylesine açık ifade edilmedi düne kadar. Baykal’ın açıkladığı gerekçedeki her satır başı, doğruluğu kanıtlanmış her cümle, her saptama... RTE’nin Cumhurbaşkanlığı’na çıkmamasındaki gerekçeleri sıralarken, böyle bir kimliğin (RTE’nin) TC’ye, Atatürk’ün mekânına, Çankaya’ya yakışmayacağının da altını çiziyor. Baykal Cumhurbaşkanlığı seçiminin anayasanın öngördüğü biçimde gerçekleşeceğini söylüyor. Elbette anayasanın koyduğu koşulları taşıyan bir kişi seçilecek. Lakin anayasanın öngördüğü koşulların karşılanması için en uygun cumhurbaşkanının kim olması gerektiğine en iyi yanıtı vermek gerekmiyor mu? İşte bu gereksinmeyi karşılıyor Baykal. Sıraladığı otuzdan fazla neden, RTE’nin cumhurbaşkanlığını sindirmenin, kabul etmenin olanaksızlığını ortaya koyuyor. ??? CHP liderinin her satırı gerçeği yansıtan gerekçesini RTE nasıl yanıtlayacaktı? Beklendiği gibi, saldırgan bir üslupla karşıladı: “Bu çatının altında Cumhuriyet tarihinin en seviyesiz, provokatif olayına şahit olduk. Terbiye dahilinde konuşun. Cahilsiniz” diyerek... Adeta kendini, bugüne kadar her fırsatta örneklerini verdiği Kasımpaşa kimliğini sergileyerek! Ya basın? Kimi yazarlar? Örneğin Hasan Cemal. Gerçeğe, gerçeklere değineceği yerde klasik söylemlerle yine Baykal’a yüklendi: “Bütçe görüşmelerinde konuşan Baykal, her zamanki Baykal. Gergin, yüz çizgileri kıpır kıpır, gözleri çakmak çakmak. Karşısındakini her an dövecekmiş gibi konuşuyor” diye yazıyor ve fakat.. ...Baykal’a eleştiriler yöneltirken; aynı gece kürsüde bağırıp çağıran, gergin, saldırgan, siyasal terbiye sınırlarını aşan el kol hareketleriyle, ana muhalefete ve liderine aşağılayıcı sözler, söylemler sıralayan RTE’nin sergilediği manzarayı görmezden geliyor, tek satırla söz etmiyor. Bu da, “tarafsız” basın ha? ??? RTE, siyasal bir kaza eseri seçilip yukarı çıksa da tartışma bitmez. Geçmişi RTE’yi yukarıda da rahat bırakmayacak. Üstelik Çankaya’da rahat durmayacak, kafasında gizlediği amaçları gerçekleştirmenin peşine düşecek. Nurettin Sözen doğru söyledi, “Bana dürüstlük öğüdü verebilecek en son insan Başbakan’dır” dedi. Bu saptama, sadece kendisi için geçerli değil. Muhalefet partileri, RTE kafasına muhalefet eden parlamento dışındaki her kesim ve birkaç yayın organı için de geçerli. RTE, demokrat görünüm veren ama el altından, örneğin muhalefet yapan kimi medya kuruluşlarına devletin bütün olanaklarını kullanarak akla gelmedik baskılar uyguluyor. Çankaya’ya da kaçsa; bu davranışlarının, gerici kafalara özgü gizli kapaklı baskıların hesabını günü gelecek, öbür dünyada değil, bu dünyada verecek! Türkiye’de vatandaşlıktan kulluğa, yurttaşlıktan müritliğe doğru inanılmaz bir “geri gidiş” süreci yaşanıyor. Tabii bu sürecin baş sorumlusu politikacılar. Türkiye’de politika, 1945’ten sonra, demokrasiden uzaklaşmanın, laikliği yozlaştırmanın, soygunun, vurgunun aracı oldu; hem de “demokrasi” adına, çok partili düzende yapıldı bütün bunlar. Politikacı her yerde, kendi çıkarını ülke çıkarlarının önüne alan, bulunduğu yerde, ister merkezi hükümet olsun, ister yerel yönetim, soygun ve vurguna öncelik veren bir yapıda gelişti. Tabii bu sürecin istisnaları da var. ??? Biz köşe yazarları, üniversite hocaları, çoğunlukla genel toplumsal, siyasal ve ekonomik sorunlar üzerinde dururuz. Ama bu genel sorunların özel yaşamlardaki bireysel yansımaları derslerimizde ya da yazılarımızda pek ele alınmaz. Oysa bireysel yaşamlarda, tek bir insanın sağlığı, sorunları, hele o kişi sevdiğimiz bir insansa, bu genellemelerin çok ötesinde bir gerçeklik ve önem kazanır. MEDYA NOTU EMRE KONGAR Hayat Kurtaran Belediye Başkanı Ben derslerimde, “Binlerce, milyonlarca kişinin öldüğü savaşları küçümsemeyin, tek bir insanın bile ölümü önemlidir; o tek bir kişi siz olsanız olayı önemsemez misiniz?” sorusunu soran bir hoca olarak, daima somut olayları, bireysel vakaları örnek vermeye çalışır, bilimin gerçekleriyle bireysel yaşam serüveninin kesiştiği noktalara öğrencilerimin dikkatini çekmeye çalışırım. ??? Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal’ı tanımam. Başkan olmadan önce böyle bir kişinin varlığından bile haberim yoktu. Başkan olduktan sonra da bir iki toplantıda el sıkışmanın dışında, kendisiyle hiç temas etmedim. Beşiktaş Belediyesi’nden, eşime ve bana “Acil Sağlık Güvencesi” adı altında bir “KentliKart” gönderildiğinde de yaptığı hizmeti hiç önemsemedim. Benim kartımın üzerinde de, eşimin kartının üzerinde de soyadlarımız yanlış (ve üstelik birbirinden de farklı iki ayrı yanlış soyad biçiminde) yazılmıştı; bunu da Belediye’nin ciddiyetsizliğinin ve kartın önemsizliğinin bir göstergesi olarak algıladığımı belirtmeliyim. Üstelik hiçbir işe yaramayacağını sandığım bir plastik kartın üretimi ve evlere yollanması için kim bilir kimlere yine ne paraların ödendiğini düşünerek de kızdım ve üzüldüm. Beşiktaş Belediyesi, gerek yolladığı broşürler ve kartlarla, gerekse açık hava ilanlarıyla, işi olanların Belediye binasına gelmelerine gerek kalmadığını, 444 44 55 numaralı telefonu aramalarının yeterli olacağını bildiriyordu. Haftada 7 gün, günde 24 saat, bir sağlık ekibinin ve tam donanımlı bir cankurtaranın da Be şiktaşlıların hizmetinde olduğu haber veriliyordu bu broşürlerde. ??? Geçen gece, çok sevdiğim bir arkadaşım, evinde kalp krizi geçiriyor ve bayılıyor. Ne yapacaklarını bilemeyen akrabaları, umutsuzluk içinde kıvranırken birden akıllarına Beşiktaş Belediyesi’nin numarasını arayıp cankurtaran istemek geliyor. Tam 12 dakika sonra, içinde her türlü tıbbi araç, gereç ve uzman doktoru olan cankurtaran geliyor; yolda gerekli müdahaleler yapılıyor; hasta tam zamanında Çağlayan’daki Florance Nightingale hastanesine ulaştırılıyor. Hastanede aort yırtığı teşhisi konulan ve ameliyat edilen hastanın hayatı kurtuluyor; şu anda iyileşme döneminde. Tabii Florance Nightingale hastanesinin yönetimine ve hekimlerine de teşekkür borçluyuz. Ama bundan sonra benim için İsmail Ünal da, Mustafa Sarıgül ve Selami Öztürk gibi başarılı belediye başkanları arasındaki yerini aldı. ekongar@cumhuriyet.com.tr; www.kongar.org GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Yöneticiler hakkında suç duyurusu YİMPAŞ mağdurları Almanya’da atakta FUAT ATEŞ KÖLN YİMPAŞ Holding yöneticilerine yönelik ceza indirimi kamuoyunda yankılanırken, Almanya’da yaşayan yeşil sermaye mağdurları yeniden atağa geçti. Yeşil sermaye yöneticileri hakkında Köln Emniyet Müdürlüğü’ne suç duyurusunda bulunuldu. Ceplerinde “Kurban Bayramı öncesi kurbanlık alacak paralarının bulunmadığını” belirten Avrupa Türkleri Dayanışma Derneği üyesi Hanifi Doğan, AKP hükümetinden tüm umudu kestiklerini söyledi. 2002’den bu yana dertlerini anlatmak için Türkiye’de başvurmadıkları makam kalmadığını dile getiren Doğan, “Çareyi holding yöneticilerini Alman makamlarına şikâyet etmekte bulduk” diye konuştu. Köln Emniyet Müdürlüğü’nde ifade veren Doğan, daha önce Başbakan Tayyip Erdoğan’a verdikleri dosyanın bir benzerini Alman makamlarına da teslim ettiklerini bildirdi. Avrupa Türkleri Dayanışma Derneği üyesi Doğan,AKP’den umudu kestiklerini söyledi. Türkiye’den AB’ye itiraz ? Baştarafı 1. Sayfada İçtüzük değişikliği unutuluyor Özal’ın üçte iki katılımın olmadığı toplantıyla cumhurbaşkanı seçildiği, dolayısıyla AKP’nin de seçim yapabileceği tezine karşı çıkan Kanadoğlu, 1996’da yapılan düzenlemeye işaret etti İLHAN TAŞCI kanlığı seçiminin anayasaya ve Meclis İçtüzüğü’ne uygun olması için 367 milletvekilinin, yani Meclis’in üçte ikisinin oy kullanmasının zorunluluğunu gerekçeleriyle birlikte ortaya koyuyor. Kime oy verirlerse versinler, ama Meclis’te bu sayıda milletvekilinin hazır bulunması şart. Konuya hukukçu gözüyle bakanların önemli bir dilimi, Kanadoğlu’na hak verdi. Siyasi gözlükle bakanlar ise daha farklı bir tablo çizdi. Genel olarak siyasetçiler bu tür durumlarda ilk şu soruyu sorarlar: “Bu görüş benim işime yarıyor mu, yaramıyor mu?” Yararsa ne güzel... Yaramazsa şöyle düşünürler: “Bu görüş doğru, ama şu aşamada bu doğru bize lazım değil!” Eğer işin devamında, o doğru görüşün lazım olduğunu iddia edenler artarsa çok daha ileri giderler ve “lazımlık” haline getirirler! Yakın geçmişte bunun pek çok örneğini gördük. ??? Bu genel durumun ardından ayrıntılara geçelim... Kanadoğlu’nun hukuksal değerlendirmelerine AKP’lilerin ilk aşamada verdiği tepkiler şu yönde oldu: “Anayasayı böyle yorumlamak zorlama olur. Amaç hukuka uygunluk değil, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasını önlemek. Bunu daha fazla zorlamayın!” AKP’lilerin bu değerlendirmesi, bir bakıma Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adaylığının da ilanı olarak yorumlanabilir. Söz buradan açılmışken bir kulis aktaralım. Meclis’in iktidar kanadındaki kulislerde şu tür konuşmalar yüksek sesle yapılır oldu: “Bizim ilde biriki açılış vardı, ama erteleyelim... Haziranda, temmuzda yapalım... Cumhurbaşkanımızla birlikte yaparız...” Muhalefet kanadında ise gözler partilerin içindeki ve dışındaki hukukçularda... CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, konunun ciddi olduğunu, bir komisyon kurup durumu değerlendireceklerini söyledi. DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar ve ANAVATAN Genel Başkanı Erkan Mumcu da “şu aşamada” açık bir yorum yapmaktan kaçındılar. Hukukçulara danışacaklarını söylediler. Her iki liderle ilgili gözlemlerimizi geçen günlerde şöyle özetlemiştik: AKP’nin kapsama alanı içinde siyaset yapmaya başladılar! Bu durumda insanın aklına şu geliyor: Acaba Ağar ve Mumcu AKP’yi tam karşımıza almadan ne diyebiliriz, onu mu düşünüyorlar? ??? Bütün bu tartışmaların temeli şu: AKP, durumu zorluyor ve her şeye karşın tek başına cumhurbaşkanını seçme zemini arıyor. Bunun yerine genel bir uzlaşma havası içinde cumhurbaşkanının seçileceğini ilan etse, en azından şu aşamada ortam yumuşayabilir. AKP’lilerin bütçe görüşmelerinde sergiledikleri tablo, uzlaşma havasından çok uzaktı. Kaldı ki AKP’nin uzlaşmadan anladığı şu: Herkes bizim düşüncemize gelir ve böylece uzlaşma sağlanmış olur! Üstüne basa basa cumhurbaşkanını bu Meclis seçecek demenin başka bir anlamı yok! Kanadoğlu’nun açılımıyla birlikte bayram ve yılbaşı siyasetinin rengi değişecek. Genel beklenti şuydu: 8 Ocak Pazartesi sabahına dek siyaset tatile girer. Sonrasında hareketlenir ve durmaz... Görünen o ki, siyaset tatile girmeyecek. AKP’nin bilinen ve bilenen tutumu da değişmeyecek. Türkiye, 2007’ye siyasal, hukuksal, toplumsal bir belirsizlikle giriyor. Bunları dağıtabilecek başlıca güç, hükümetin elinde. AKP bunu yapmak yerine, ne olursa olsun 11. cumhurbaşkanını ben seçeceğim, diyor. Mayısa bu yaklaşımla gidilirse yeni cumhurbaşkanı belirsizliğini azaltmaz, aksine artırır! AKP’nin gerçek bir uzlaşma çizgisine gelmesini kim sağlar? Toplumsal muhalefet... Şu aşamada bu yok... Umut, şubat, mart ayında yükselmesi beklenen toplumsal duyarlılık... ankcum?cumhuriyet.com.tr ra göndererek, haklı ve haksız eleştirilerin rapor ile ABGS’ye bildirilmesini istedi. Bu kapsamda ABGS de İlerleme Raporu’ndaki hataları belirten metni tamamladı. 2006 sonlanmadan gönderileceği belirtilen belgedeki unsurlar şöyle: Dini özgürlükler: Raporda “Türkiye’de azınlık haklarının yetersiz olduğuna” vurgu yapılmıştır. Ancak Türkiye, Lozan Barış Antlaşması’yla azınlık oldukları açıkça ifade edilen, “Ermeni, Rum ve Yahudilere’’ başta ibadet olmak üzere tüm haklarını antlaşmanın öngördüğü biçimde tanımaktadır. Eğitim hakkı: Raporda, Vakıflar Yasası’nın eğitim hakkı ile bağdaştırılması dikkat çekmektedir. Eğitim ve vakıflar konularının nasıl düzenleneceğine ilişkin ifadeler Lozan Barış Antlaşması ve Eğitim Birliği Yasası’nda açıkça yer almaktadır. Diyarbakır’daki gözaltılar: Raporda, Diyarbakır’da 700 kişinin gözaltına alındığı vurgulanmakta, ancak neden gözaltına alındıkları belirtilmemektedir. Bu kişiler, hukuk normları kapsamında serbest bırakılmış ya da yargılanmıştır. Kültürel haklar: Raporda “anadilde eğitime” ilişkin kursların kapatıldığı belirtilmiştir. Ancak bu kurslar devlet tarafından kapatılmamıştır. Kurslar talep yetersizliği nedeniyle kendiliğinden kapanmıştır. Televizyonlarda gerçekleştirilen yayınlar ise sürmektedir. İşkence: Raporda Türkiye’de işkence görenlerin sayısının azaldığı, ancak karakol dışı yerlerde uygulanan işkencenin arttığına dikkat çekilmektedir. Bunun sadece Türkiye’de değil hiçbir ülkede saptanabilmesi söz konusu değildir. Parlamento barajı: Avrupa’nın çeşitli ülkelerinin parlamentolarında baraj uygulaması bulunmakta. Türkiye’de seçim barajı yüzde 10’dur. Şemdinli olayları: Şemdinli’de yaşanan olaylar bağımsız Türk yargısı tarafından araştırılmış ve gerekenler hakkında yasal işlem başlatılmış, bunların bir kısmı tutuklanmış, olayla ilgili TBMM’de de bir araştırma komisyonu kurulmuştur. Komisyonun Türkiye’deki gelişmeler ve mevcut durumu aktaracağı bir raporda bu olaya bu kadar ayrıntılı yer vermesi anlaşılamamıştır. TCK 301. madde: TCY’nin 301. maddesindeki sorun uygulamadan kaynaklanmaktadır. Bu sorun seminerler ile giderilmeye çalışılmaktadır. Yüzlerce yol kapandı ? Baştarafı 1. Sayfada ANKARA Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Turgut Özal’ın cumhurbaşkanlığı seçiminde üçte iki çoğunluk koşulunun aranmadığı tezine karşı çıkarak, “O tarihte yürürlükte olan içtüzükte cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin hiçbir hüküm yer almıyordu. Bu nedenle Meclis kararları aleyhine Anayasa Mahkemesi’nin denetime başvurma olanağı yoktu. Ancak 1996 yılında yapılan değişiklikle bu yol açıldı” dedi Kanadoğlu, Özal’ın üçte iki katılımın olmadığı toplantıyla cumhurbaşkanı seçildiği, dolayısıyla 354 milletvekili bulunan AKP’nin de seçim yapabileceği tartışmasını değerlendirdi. Özal’ın Meclis’in üçte iki çoğunluğunun altında bir katılımla seçildiğini anımsatan Kanadoğlu, “Anayasanın 102. maddesinde yazılı üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile seçilir hükmüne aykırılığında kuşku bulunmuyor. Ancak gözden kaçan nokta şu: O tarihte yürürlükte olan 1973 Meclis İçtüzüğü’nde cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin hiçbir hüküm yer almıyordu. Tüzüğün 121. maddesinin kabul tarihi 16 Mayıs 1996 gün ve 424 sayılı kararla olmuştur” dedi. Kanadoğlu, bu tarihten önce verilmiş olan Meclis kararlarının içtüzüğe aykırı olma ya da yeni bir içtüzük ihdas etme durumunun ortaya çıkmadığına işaret ederek şunları söyledi: “Bu nedenle Meclis kararları aleyhine Anayasa Mahkemesi’nin denetimine başvurma olanağı yoktu. Bu nedenle bugünkü durumu Özal’ın seçimiyle karşılaştırmak yerinde değildir. O zaman anayasa delindi de karşılık verilmedi diyecek olursak, bugün de aynı şeyi yapacak halimiz yok. Zaten kimse gidemezdi Anayasa Mahkemesi’ne. Çünkü anayasal dayanağı yoktu. Özal’ın seçilmesini örnek gösterenler içtüzükte yapılan 16 Mayıs 1996 günlü değişikliğin ve 121. maddenin ayırdında değiller” İçtüzüğün 121. maddesi, “Cumhurbaşkanı anayasanın 101. maddesinde yazılı nitelikleri taşıyan adaylar arasından anayasanın 102. maddesi hükümlerine göre seçilir” hükmünü içeriyor. Kanadoğlu, seçilecek yeni cumhurbaşkanı göreve başlayıncaya kadar mevcut cumhurbaşkanının göreve devam edeceğinin altını çizerken, “Bu çok açık anayasa hükmüdür” diye konuştu. da üçte iki çoğunluğun (367) bulunması gerektiğine işaret ederek, “Meclis’in seçememesi durumunda ‘Bir cumhurbaşkanı dahi seçemiyor, seçime gitmesi gerekir’ düşüncesiyle seçimlerin yenilenmesi hükmü getirilmiştir. Çünkü 12 Eylül öncesinde cumhurbaşkanı seçilemedi, tur üzerine tur yapıldı” diye konuştu. Bu tezin 354 milletvekili bulunan AKP’ye hiç kimsenin destek vermemesi üzerine kurulu olduğuna dikkat çeken Soysal, “Bağımsızlar ya da diğer milletvekilleri seçime gidilecek olmasının endişesiyle AKP’ye destek verebilirler. AKP dışındakiler açısından bu durum pazarlık güçlerini de artıracak. ‘Falanca cumhurbaşkanını aday gösterirseniz geliriz’ diyenler de çıkabilir” değerlendirmesini yaptı. Batum: 367’siz olmaz Prof. Dr. Süheyl Batum da Vatan gazetesindeki köşesinde, 1961 Anayasası “Her Meclis, üye tamsayısının salt çoğunluğu ile toplanır ve anayasada başkaca hüküm yoksa toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir” hükmünü taşırken, 1982 Anayasası’nda ya Soysal: 4 turda da şart Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Mümtaz Soysal, cumhurbaşkanlığı seçiminin dört turunda pılan değişiklikle “Anayasada başkaca hüküm yoksa” ibaresinin en başa getirildiğini belirterek şunları kaydetti: “Anayasanın 96. maddesi gayet açık. Anayasada başkaca hüküm yoksa,TBMM 1/3 çoğunluk ile toplanacak. Yani 184 üye ile toplanacak.Ve yine anayasaya göre, en az 139 üye ile karar verecek. Peki ya ‘Anayasada başkaca hüküm varsa’ ne olacak? Nitekim var. Yine anayasanın kendisi bu iki durumu düzenlemiş. Biri cumhurbaşkanı seçimi, diğeri de anayasanın değiştirilmesi. İşte bu iki durumda anayasa gereği, açık düzenlemenin gereği iki sayı da değişecek. Hem toplantı yetersayısı hem de karar yeter sayısı. Nasıl değişecek? Birbirine bağlı olarak düzenlenen bu ‘iki yeter sayısı’ artacak. Bu kadar basit. Nitekim Sayın Demirel 431/450, Sayın Sezer de, 533/550 üyenin katılımları ile seçilmiştir. Kaldı ki Anayasa Mahkemesi, bu iki sayının birbirine bağlı olduğunu ve toplantı yetersayısı olmadığı takdirde, bu eksikliğin karar yetersayısını da tamamen etkileyeceğini belirtmektedir . Yani 139 üye ile karar alacak Meclis, (anayasaya göre) en az 184 kişi ile toplanacaktır.Yoksa karar alamayacaktır. İşte bunun gibi, 367 üye ile karar vermesi gereken durumlarda da, bunun altında bir toplantı yetersayısı ile toplanabileceğini ileri sürmek mantıklı da değildir, anayasanın lafzına ve ruhuna uygun da değildir.” lemezken bölgede yaklaşık 200 köy yolu ulaşıma kapandı. Mersin’in Silifke ilçesine bağlı Taşucu beldesinden KKTC’ye düzenlenen feribot seferleri de olumsuz hava koşulları nedeniyle 2 gündür gerçekleştirilemedi. Zonguldak’ta ise şiddetli rüzgârla birlikte oluşan dev dalgalar nedeniyle balıkçılar büyük tehlike atlattı. Çorum’da gündüz eksi 4 dereceyi bulan soğuk hava nedeniyle yollarda buz tabakaları oluştu. Diyarbakır’da yoğun kar yağışı nedeniyle yürürken düşen 114 kişi, çeşitli yerlerinden yaralandı. Aşırı kar yağışı nedeniyle Ordu, Bartın, Bitlis, Batman, Şırnak, Muş ile Mardin, Siirt, Van ve Samsun’un bazı ilçelerinde dün eğitime bir gün ara verildi. Giresun Üniversitesi ve Trabzon’daki Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde de dün yağış nedeniyle dersler ertelendi. Düzce, Zonguldak ve Trabzon’da bugün de okulların tatil olduğu açıklandı. Sabih Kanadoğlu Mümtaz Soysal Süheyl Batum Tarihi kaçıramadılar ? Baştarafı 1. Sayfada kete geçen ekipler İsmail A’nın Gemlik’teki zeytin deposuna operasyon düzenledi. Operasyonda, 1 metre 53 santimetre boyunda, 60 santimetre genişliğinde, bir küreyi tutan iki kadın figürünün yer aldığı mermerden yapılmış heykel bulundu. İsmail A. ile birlikte Kemal K. gözaltına alınırken heykel, depodan vinç yardımıyla çıkarıldı. Heykelin Roma dönemine ait olduğu anlaşıldı. Dünyada sadece tek bir benzeri olan heykelin Ege bölgesinde bulunduğu belirtildi. Zanlıların heykeli yurtdışına satmaya çalıştıkları ve alıcıyla 15 milyon dolara anlaştıkları belirlendi. İstanbul’da da operasyon Öte yandan İstanbul’da Kapalıçarşı’da bulunan Divan Center isimli antika dükkanına yapılan baskında Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait tarihi eserler ele geçti. Gözaltına alınan işyeri sahibi Yahya Seyitoğlu, tutuksuz yargılanmak üzere serbest kalırken ele geçen eserler İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne teslim edildi. CUMHURİYET 08 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear