24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 12 KASIM 2006 PAZAR 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr ‘Orijinal Sanatsal Baskılar’ sergisi 18 Kasım’a kadar Tem Sanat Galerisi'nde Baskıresmin çekiciliği KAYA ÖZSEZGİN SANATA BAKIŞ SELMİ ANDAK Atatürk Demişti ki!? "Bir milletin yeni değişikliğinde ölçü, musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir. Alaturka ulusal müzik değildir, olamaz. Bizler ölünceye kadar alaturka müzikten hoşlanacağız, fakat esas müzik Batı müziğidir, milletimiz için bu müziği normal görmeliyiz. Ben Mustafa Kemal olarak alaturkayı dinlerim, fakat Atatürk olarak Batı müziği ile beraberim. Musiki ile ilgisi olmayan yaratıklar insan değildir. Eğer söz konusu yaşam insan yaşamı ise musiki herhalde vardır. Musikisiz yaşam zaten olmaz. Musiki yaşamın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir. Yalnız, musikinin türü düşünmeye değer?! Devlet Konservatuvarı'nın müzikte, sahnede kendisinden beklediğimiz teknik elemanları süratle verebilecek hale getirilmesi için daha fazla gayret ve fedakârlık yerinde olur... Güzel sanatların hepsinde ulusa gençliğinin ne türlü ilerlemesini istediğinizi bildirin. Bu yapılmaktadır. Ancak, bana kalırsa bunda en çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan Türk musikisidir. Bir milletin yeni değişikliğinde ölçü, musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir. Bugün acuna dinletilmeye yeltenilen musiki bizim değildir. Onun için o yüz ağartıcı değerde olmaktan uzaktır. Bunu açıkça bilmeliyiz. Eski musikiyi Garp musikisine üstün çıkarmak için çalışanlar, bir ufak hakikatı fark etmez gibi görünürler. Bu hakikatı kısaca ifade etmek lazım gelirse diyebiliriz ki, bütün bu ihya ameliyesinde ele alınan musiki parçaları Türklerin herhangi bir ayinde, şenlikte, bütün maddi ve hissi kabiliyetlerini yüksek derecede kullanarak oynamasına yarayan nağmelerdir. Bu fasıldan olan musikiyi bugünün dans parçaları gibi saymakta hata yoktur. Ancak, bugünkü Türk kafası, musikiyi düşündüğü zaman yalnız basit oyunlara yarayacak, insanlara basit ve geçici heyecan verecek musikiyi aramıyor. Musiki dendiği zaman, yüksek duygularımızın ifadesini bulan bir musiki murat ediyoruz. İşte, bu bakımdan klasik Osmanlı musikisini canlandırmaya çalışanların çok dikkatli bulunmaları gerekir... Biz bir Türk bestesini dinlediğimiz zaman, ondan geçmişin uyanma bırakması lazım gelen hikâyesini, kalbimize giren oklar gibi duymak isteriz. Acı olsun, tatlı olsun, biz bir beste ve farkında olmaksızın hislerimizin incelir olduğunu duymak isteriz. Bütün bunlardan başka, musikiden beklediğimiz maddi, fikri ve hissi uyanıklık ve çevikliğin takviyesi olduğuna şüphe yoktur... Yeni şairlerimizden, ediplerimizden, musiki bilginlerimizden ve bilhassa ses sanatkârlarımızdan istediğimiz ve aradığımız budur...’’ Evet, Atamızın 1934 yılı BMM açış konuşmasından ve sonraları, dostum müzisyen Panayot Abacı'nın sahibi ve sorumlu yönetmeni olduğu aylık müzik dergisi "Orkestra"nın 123. sayısından yararlandığım ulu önderimiz Atatürk'ün Kemal Atatürk imzasıyla yayımlanmış, değerli Fethi Kopuz arkadaşımızın derlemesinden alınmıştır. Teşekkür ederim. Bu haftaki köşemde tek ufak değişiklik, Orkestra dergisinde yayımlanan "Atatürk Diyor ki" başlığının Sanata Bakış'ta: "Atatürk Demişti ki?!'' olması... Şimdi bir başlık daha: Ecevit Şair Politikacı... Bir büyük kaybımız daha: Bülent Ecevit... Sanki kayıplar dünyasını yaşıyoruz! Son yılların kısa süresi içinde, arka arkaya kimler yaşama veda ettiler?! Özellikle kültür ve sanat dünyasından göçüp gidenler? Saymaya kalksam eksik kalacak. Müzik dünyası çevremden örneğin Arif Mardin, Hikmet Şimşek, Cenan Akın, Melih Kibar, çizgi dünyasından Semih Balcıoğlu... Ve Türkiye'yi kuşatan, toplum için, ulus için çalışan, ölümsüz bir politikacı şair... Evet, Atatürk'ün istediği sanat adamı, şair Bülent Ecevit... Anılardan silinemez. Birer şahıs göstergesi olarak "biz" ve "onlar", günlük konuşma akışı içindeki sıradanlığın ötesinde, kültürel bir kamplaşmanın göstergelerine dönüştüğünde yeni anlam içerikleri kazanır. Türkiye'nin AB üyeliğiyle ilgili tartışmalar bağlamında bakıldığında, birtakım sendromların da "biz" ve "onlar" başlığı altında özetlendiği görülecektir: Biz ve Avrupa Topluluğu üyeleri ya da bir başka deyişle Türkiye ve Batı dünyası. Biz, o dünyanın bir üyesi olduğumuzu iddia ederken ve bunun kanıtlarını nice yıldır oluşturmaya çalışırken, "onlar"ı dışardan gören kişiler konumunda bulunduğumuzu, hiç değilse şimdilik ihmal etmiyoruz. "Biz" de "onlar"dan biri olmasına öyleyiz ama, bu gerçek, resmi bir statü kazanmadığı sürece, kendimizi onlarla mukayese ederken ya da bir araya gelip de bu mukayese olanağını yaratırken, bu ayrıma işaret etmek durumunda kalacağız. Bu yıl serginin 21.si düzenleniyor Bizim sanatçılarla Batılı sanatçıların özgünbaskı türüne giren resimlerini, yirmi yılı aşkın bir süredir geleneksel etkinliğe dönüştüren Tem Sanat Galerisi'nin bu çabası ("Bizden ve Onlardan") çağdaşlık misyonu altında Batılı sanatçılarla ortak değerleri paylaştığımızı, dolayısıyla biz ve onlar ayrımının aslında yapay olduğunu sanırım yeterince kanıtlamaktadır. Küresel bir dünyada, bu paylaşımın doğal olduğu gerçeği bir yana, sanat açısından bu daha da böyledir. Ancak küreselliğin aslında bir tuzak olduğu gözden uzak tutulmazsa, sanatta çağdaşlık etiketinin sorgulanması gerektiği de açığa çıkacaktır. Yani sonuçta, gene de biz biziz, onlar da onlardır. Birbirinden farklı kültür ve yetişme koşulları, sanat ürünlerine de yansıyacağına göre, bizim sanatçıların hem kendi aralarında hem de onlar karşısında değişik duyarlık birikimlerinden yola çıkmaları, doğal ve gerekli olacaktır. Tem'de bu yıl 21'incisi düzenlenen sergi, nedense yeterince ilgi görmüyor. Bunun nedenlerinden biri, genel anlamda sanat olaylarının ayrımsal yönlerine kayıtsız kalışımız, öteki de özgünbaskı türüne giren ürünler karşısında, bugün bile özgünlüğü sadece boyaresimlerle sınırlamak ve salt onları "değer li" bulma yanlışlığımızdır. Nedense açık biçimde olmasa bile, böyle bir gizli şartlanmışlığımız var ve bunu bir türlü kıramıyoruz. Gravür, litografi ve serigrafi türlerinde özgün (orijinal) sanatsal baskıların titiz bir seçimle bir araya getirildiği, yerli ve yabancı ürünleri kapsayacak biçimde sunulduğu sergi, kendi türünün de benzersiz bir etkinliği olarak açılmaktadır izleyiciye. Ülkemizde bu alanın önde gelen temsilcilerini, dış ülkelerden, aralarında söz gelişi Hadad, Masson, Tremois (Fransa), Cremonini (İtalya), Dali (İspanya), Hasegawa (Japonya), Fassianos (Yunanistan), Jenkins (ABD) gibi sanatçıları izleme olanağı yaratıyor. Örneğin özel koleksiyoncularımızın, hatta oluşma aşamasındaki özel müzelerimizin bu sergiye karşı duyarsızlıklarını anlamak mümkün değil. Yerli yapıtları ve boyaresimleri toplama telaşı, bu sergiye ve serginin içerdiği yapıtlara kapalı nedense. Koleksiyonculuk "tümel" bir çabadır ve öyle olmalıdır. Sanatta tür ayrımı yapmak, bu etkinliğin doğasına aykırıdır çünkü. "Orijinal sanatsal baskılar" sergisini gezmek, sanat amatörleri ve sanat eğitimi görenler için de bir "mini müze"yi ziyaretle eşanlamlı olabilir. Ayrıca bu serginin, Rembrandt'ın ve çevresinin baskıresimlerini tanıtan sergiyle aynı döneme rastlaması, içinde bulunduğumuz günleri, bu alana özgü bir etkinliğe dönüştürmektedir. (Tel: 0 212 247 08 99) ‘Ustalara Saygı’ Ara Güler ile başlıyor Kültür Servisi Beşiktaş Belediyesi Kültür Sanat Platformu tarafından düzenlenen “Ustalara Saygı” etkinliklerinde ikinci dönem, 13 Kasım Pazartesi akşamı 'Ara Güler gecesi' ile başlıyor. Kültür, sanat, edebiyat ve düşün dünyasındaki usta isimler, saat 19.00’da Melih Cevdet Anday Sahnesi’nde (Akatlar Kültür Merkezi) yer alacak. Faruk Şüyün’ün yönettiği gece, Ara Güler için hazırlanan “Simurg” belgeseli ile başlayacak. Daha sonra sahneye gelecek olan Burçak Evren, Doğan Hızlan, Hulki Aktunç, Nazar Büyüm, Nebil Özgentürk, Paul McMillen, Semra Aktunç, Sezer Duru, Şakir Eczacıbaşı ve Turhan Selçuk, ustanın kültür ve sanat dünyasındaki yerinden söz edecek ve anılarını paylaşacak. Selen Domaç’ın sunacağı gecede, Ara Güler fotoğraflarından bir dia gösterisi ve Nebil Özgentürk’ün gece için özel olarak kurguladığı “Bir Yudum İnsan” belgeselinden bir bölüm de izlenebilecek. “Ustalara Saygı” geceleri, 27 Kasım’da Orhan Veli Kanık ile sürecek. (0 212 351 93 84) GERZE CUMOK ÇAĞRISI ULUSAL BAĞIMSIZLIK VE AYDINLIK TÜRKİYE İÇİN TOPLANIYORUZ CUMHURİYET GAZETESİ OKURLUĞU (CUMOK) KONULU TOPLANTIMIZDA BİRLİKTE OLALIM. SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ. TARİH: 14 KASIM 2006 SALI SAAT: 16.00 YER: ADD SALONU İLETİŞİM: HASAN ÇAĞLIYAN 0 368 718 54 74 0 542 823 12 67 www.cumok.org SİNOP CUMOK ÇAĞRISI ULUSAL BAĞIMSIZLIK VE AYDINLIK TÜRKİYE İÇİN TOPLANIYORUZ CUMHURİYET GAZETESİ OKURLUĞU (CUMOK) KONULU TOPLANTIMIZDA BİRLİKTE OLALIM. SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ. TARİH: 14 KASIM 2006 SALI SAAT: 19.30 YER: EĞİTİMSEN SALONU İLETİŞİM: YALÇIN OĞUZ 0533 667 01 88 0542 483 77 94 TAKİ YILMAZ 0505 383 24 79 www.cumok.org ‘Fikret Bey’in çekimleri bitti ? Haber Merkezi Yönetmenliğini Selma Köksal’ın yaptığı ‘‘Fikret Bey’’ adlı sinema filminin çekimleri tamamlandı. Filmin kadrosunda usta oyuncu Erol Keskin’in yanında Fuat Onan, Gökçe Algan ve Metin Arslan rol alıyor. Senaryosunu Nejla Algan ile Selma Köksal’ın yazdığı ‘‘Fikret Bey’’, bir dönem filmi olma özelliğini taşıyor. Filmin görüntü yönetmeniliği Mustafa Kuşçu’ya, kurgusu ise Ulaş Cihan Şimşek’e ait. ‘‘Fikret Bey’’, ‘‘Karşılaşma’’ ve ‘‘Çarpışma’’ adlı kısa metrajlı filmleriyle çeşitli ödüller alan Köksal’ın ilk uzun metrajlı filmi. Çörekçi’nin ilk resim sergisi ? İstanbul Haber Servisi Eski Hava Kuvvetleri komutanlarından emekli Orgeneral Ahmet Çörekçi, ilk kişisel resim sergisini açtı. Harbiye Askeri Müze ve Kültür Sitesi’ndeki sergide Ahmet Çörekçi’nin ‘‘peyzaj ve naif anlatılar’’dan oluşan 71 tablosu yer alıyor. Çörekçi, 1995 yılından bu yana ‘‘Yaşayan Askeri Ressamlar’’ sergilerine katıldığını, ancak bunun ilk kişisel sergisi olduğunu söyledi. Sergiye, Çörekçi’nin eşi Gülten Çörekçi ile eski Genelkurmay başkanlarından Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun da aralarında bulunduğu çok sayıda davetli katıldı. Sergi, 19 Kasım’a dek açık kalacak. T.C. ANTALYA 1. SULH HUKUK MAHKEMESİ’NDEN SAYI: 2001/983 Mahkememizin 2001/983 E sayılı dava dosyasının yapılan yargılaması sonucunda verilen ara kararı uyarınca; Dava konusu Antalya Merkez Kızıltoprak Mah. 2764 ada 3 parselde kayıtlı bulunan taşınmazın hissedarları arasında taksimi mümkün olmadığından satılarak ortaklığın giderilmesine karar verilmesi istenilmiş olmakla, taşınmazın hissedar maliklerinden davalılar Mehmet Alfuran, Murat Pisbıyıklar, Saime Piyancı (Bingül), Güler Piyancı (Yurdaer), İzzet Piyancı ve Mesut Piyancı’ya bildirilen adreslerine tebligat yapılamadığından mahkemece ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş olup, adı geçenlerin duruşmanın bırakıldığı 01.02.2007 günü saat 10:15’de mahkememizde hazır bulunmaları, ya da kendilerini bir vekille temsil ettirmeleri, aksi halde yargılamanın yokluklarında yürütüleceği hususlarında dava dilekçesi özeti ilanen tebliğ olunur. Basın: 55526 CUMHURİYET 14 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear