14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6 EKİM 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Personel seçimi için yapılan testte, dini ağırlıklı ve özel yaşamı kapsayan sorular dikkat çekiyor 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT THY’ den ‘imamlık’ testi! İşte çıldırtan sorular ? Testte, ‘‘birçok kimseden daha çok dindarımdır’’, ‘‘namazımı hemen hemen muntazaman kılarım’’, ‘‘mastürbasyonda kendi cinsimle ilgili hayal beni tahrik eder’’ gibi sorular yer alıyor. ÖZCAN YAŞAR ürk Hava Yolları’nın (THY), kokpit ve kabin ekibi seçimlerinde kullandığı Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri (MMPI) testinin, VIP ve CIP Salonları’nda görev yapacak personelin seçimi için çalışanlara uygulanması büyük tepkiye yol açtı. Testte, ‘‘kıyamet gününe inanıyorum’’, ‘‘ahirete inanırım’’, ‘‘birçok kimseden daha çok dindarımdır’’, ‘‘namazımı hemen hemen muntazaman kılarım’’, ‘‘kendi cinsinden olanları oldukça çekici bulurum’’, ‘‘mastürbasyonda kendi cinsimle ilgili hayal beni tahrik eder’’ şeklinde dini ağırlıklı ve özel hayatı kapsayan sorular dikkat çekiyor. T Gençliğimde bir devre ufak tefek şeyler çaldım. Hocaların dua okuyup üflemesi hastalığı iyileştirir. Namazımı hemen hemen muntazaman kılarım. Kıyamet gününe inanıyorum. Ahirete inanırım. Cinsel konularda sıkıntım var. Birçok kimseden daha çok dindarımdır. Çok içki kullandım. Öbür dünyada şeytan ve cehennem olduğuna inanırım. Allah’ın varlığına inanırım. Rüyalarımın çoğu cinsel konularla ilgilidir. Günahlarım için ne kadar ağır ceza görsem iyidir. Mastürbasyonda kendi cinsimle ilgili hayal beni tahrik eder. Bence insan hiçbir zaman alkollü bir içkiyi ağzına almamalıdır. Peygamberimiz göğe çıkma gibi mucizeler göstermiştir. Haftada birkaç kere Kuran okurum. Cinsel organlarımda bozukluk var. Şimdiye kadar rengi kapkara büyük aptes yapmadım. Sıkıntım oldukça alkol alırım. Uygulamayı adeta bir ‘‘fişleme’’ olarak değerlendiren çalışanlar, soruları yanıtlarken ‘‘incindiklerini’’ söyledi. THY yönetimi ise soruların tepki görmesi üzerine, ikinci bir grup için uy gulanacak testi iptal etti. Hafta başında yapılan MMPI testine yaklaşık 20 çalışan katıldı. THY çalışanlarına 566 soru yöneltilerek karşılık olarak ‘‘doğru (D)’’ ve ya ‘‘yanlış (Y)’’ yazılması, sorunun kişinin durumuna uymaması halinde yanıt bölümünün boş bırakılması istendi. Ancak, teste katılan çalışanlar sorular karşısında büyük şaşkınlık yaşadı. THY personeli, testi yanıtlarken adeta ‘‘tacize uğramış’’ gibi sıkıntı yaşadıklarını söyledi. Çalışanlar test kâğıtlarına isimlerin yazılmasının ve sorulara mümkün oldukça çok yanıt verilmesinin istenmesinin kendilerinde sıkıntı oluşturduğuna dikkat çekti. THY Basın Müşavirliği yetkilileri ise MMPI testinin uluslararası standartlarda bir kişilik envanteri olup pek çok hastane, klinik ve konuyla ilişkili firmalarca uygulandığını söyledi. Yetkililer, THY çalışanları için sorularda bir değişiklik veya ilave yapılmadığını bildirdi. Yetkililer, aynı testin daha önce kokpit ve kabin ekibi seçimlerinde de uygulandığına dikkat çekerek ‘‘Çalışmanın amacı, THY’nin özellikle VIP ve CIP yolcularına daha iyi ve kaliteli hizmet vermek, bu amaçla da çalışanlarımız arasında bu işe en uygun personeli bilimsel bir yöntemle tespit etmektir’’ diye konuştu. EĞİTİMSEN BAŞKANI DİNÇER: Erdoğan’a mektup Öğretmen yoksulluk kıskacında ? 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü nedeniyle açıklama yapan EğitimSen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer, Türkiye’de öğretmenlerin Avrupalı meslektaşlarına göre daha yoğun çalıştığını ancak çok daha az ücret aldığını söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) EğitimSen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer, 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada Türkiye’deki öğretmenlerin yaşadığı ekonomik zorluklara dikkat çekerek ‘‘Eğitim emekçilerinin tamamına yakını yoksulluğun kıskacında bir öğretmenler gününü daha karşılamaktadır’’ dedi. Dinçer, dün sendika genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, öğretmenlerin, 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nü her gün biraz daha zorlaşan ekonomik, demokratik ve mesleki sorunlarla karşıladığını belirtti. Öğretmenlerin yoksulluk sınırının altında, memur ve hizmetlilerinse açlık sınırının altında maaş aldıklarını ifade eden Dinçer, ‘‘Türkiye ile Avrupa ülkelerinde çalışan öğretmenlerimizin aldıkları maaşları karşılaştırdığımızda neden 5 Ekim’i bir mücadele günü olarak gördüğümüz daha iyi anlaşılabilir. Türkiye, öğretmenlerin çalışma sürelerinin yoğunluğu açısından İspanya, Danimarka, Almanya, İrlanda ve Yunanistan’ın da aralarında yer aldığı 9 Avrupa ülkesi arasında 1816 saatle ilk sırada yer almaktadır. Maaşlar açısından bakıldığında da Türkiye’de ilköğretim okulunda göreve yeni başlayan bir öğretmen yıllık 6 bin 999 dolar, devlet lisesinde göreve başlayan öğretmen 6 bin 834 dolar alırken, 15 yıllık bir ilköğretim okulu öğretmeni 7 bin 470, 15 yıllık devlet lisesi öğretmeni 7 bin 629 dolar almaktadır. Maaşlarının yetersiz olduğu gerekçesiyle son günlerde grev yapan Yunan ilköğretim öğretmenlerinin durumuna baktığımızda ise göreve yeni başlayan bir ilköğretim öğretmeninin yıllık ücreti 20 bin 086 dolardır. Türkiye öğretmenlerin saat ücretleri açısından da son sıradadır.’’ Dinçer, 4 kişilik bir öğretmen ailesinin aylık gıda giderlerinin 605 YTL tutarında olduğunu, ortalama 920 YTL alan bir öğretmenin geriye kalan 315 YTL ’yle kira, ulaşım, eğitim, sağlık, elektrik, su, telefon vb. giderlerini karşılamak zorunda bırakıldığını ifade etti. AKP’li Silivri Belediyesi, ilçede yeterli sayıda cami olmasına karşın yeşil alanlara gecekondu mescitler yapıyor. ‘Başını açarsan tarihe geçersin’ ADANA (Cumhuriyet Bürosu) ‘‘Vatandaşlık Tepkilerim’’ adlı kitabında, türbanın ilk kez Sümerlerde mabet fahişeleri tarafından kullanıldığı bilgisine yer verdiği için ‘‘kutsal sayılan değerlere hakaret’’ ve ‘‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılamak’’ iddialarıyla hakkında dava açılan Türkiye’nin ilk Sümerologlarından Muazzez İlmiye Çığ, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’a mektup yazarak başını açması halinde tarihe geçeceğini belirtti. Mersin Kültür ve Sanat Vakfı’nın ‘‘Bilim İnsanı’’ ödülünü almak üzere Adana’ya gelen Çığ, Adana Güçbirliği Vakfı’nın düzenlediği toplantıda konuştu. Emine Erdoğan’a gönderdiği mektupta, ‘‘başını açarsa tarihe geçeceğini ve tüm dünya kadınlarının takdirini alarak ödüllendirileceğini’’ yazdığını bildiren Çığ, Erdoğan ve çevresindekilerin başını açması halinde Türkiye’de türbanlı kimsenin kalmayacağını söyledi. Başbakan, çok mu yoruldu? Yoksa gerçekten ülkenin politik tansiyonunun son tartışmalardan sonra daha da gerginleşmemesini istediği için mi , Cumhurbaşkanı ile Genelkurmay Başkanı ve komutanların, ülkede olmayan şeyleri varmış gibi gösterdiklerini söyleyerek her iddianın ispatı gerektiğini hatırlatıyor? ABD dönüşünde söyledikleri, şayet zihinsel yorgunluğundan geliyorsa, kendisine sadece Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin başkanı olarak altında imzası bulunan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ndeki en önemli tehdidin irtica ve bölücülük olduğunun yazıldığını unutmaması gerektiği hatırlatılmalıdır.. Gerçi Başbakan, “Zaman zaman irtica ile ilgili görüştüğümüz şeyler de oldu” sözleri ile böyle bir belgenin önüne konulacağı ihtimalini göz ardı etmiyor. Bu yüzden, Türkiye’de irtica için kimsenin hukuki bir tanım getiremediğini, hep siyasi tanımlarla uğraşıldığından söz ederek topu taca atmayı yeğliyor.. Bir kavramın hukuk yönünden tanımlanması, yargının konusudur. O kavramdan yasalar yeterince açık söz etmeseler bile yargı kendi kararlarını sürdürerek içtihat denilen “sonuç belgeleri”ni oluşturmuş olur. Nitekim,Anayasa Mahkemesi de Erdoğan’ın üyelik, gençlik kolu başkanlığı ve il yöneticiliği yaptığı, birbirinin devamı olan iki siyasal parti için verdiği kapatma kararlarında, başbakanın aradığı hukuksal tanımlara da dayanmıştır... Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı ile komutanların son açıklamalarında yer alan irtica tehdit ya da tehlikesi, daha çok politika sözcüklerindeki anlamı ile öne çıkıyor. Devletin politik erkine, hatta yargı düzenine bile tasallut etmeye kalkıştığı için tehlike olarak söz edilen güncel sorunumuz olarak duruyor. Ey Çankaya.. Sen Nelere Kadirsin! Başimam tanımlaması İstanbul Büyükşehir belediye başkanı seçildiği zaman, kendisini kentin “başimamı” olarak tanımlayan Erdoğan’ın, son Danıştay saldırısından çok kısa bir süre önce, türban ile ilgili bir yargı kararına “Efendi ona sen değil, ulema karar verir” salvosu , Başbakan’ın aradığı siyasal tanımla ilgili ispatın “Made in RTE “etiketli kanıtları arasındadır. Ama, bir tür makas değiştirerek son tartışmaları noktalamayı amaçladığı için eski söylediklerinden bir kez daha vazgeçiyorsa, Başbakan Milli Güvenlik Kurulu denilen anayasal oluşuma, demek ki bundan sonra gerçekten beklenilen önemi verecektir. Bu kurumun anayasada kâğıt üzerinde ve içi boşaltılmış olarak muhafaza edilmesini isteyen AB’nin tavsiyelerini göz ardı edecek; askerlerden gelecek bölücülük ya da irtica tehlikeleri ile ilgili uyarıları can kulağı ile dinleyecek ve uygulamaya koyacaktır. Yeter ki ‘kapalı kapılar’ ardında yapılsın... ABD’den dönüş yolculuğunda uçakta savunma konuları dışındaki ülke sorunlarında da askerleri etkili kılma anlamına gelecek açıklamalarında Başbakan’ın öne sürdüğü tek koşul, bu tür tartışmaların kamuoyu önünde yapılmaması olarak öne çıkıyor. Washington’da, Büyükanıt’ın Harp Akademisi’ndeki konuşmasını öğrenir öğrenmez, Milli Eğitim Bakanı’nı Genelkurmay Başkanı’na göndererek Hüseyin Çelik’in “cumhuriyetin kazanımlarının korunması için nasıl çaba gösterdiği” konusunda Türk Silahlı Kuvvetleri’ni ikna etme planını uygulamayı düşündüğünü söylemişti.. Son demeci,“Yani bunları rahat rahat müzakere etmek” için Erdoğan’ın, bazen MGK de, bazen de ilgili hükümet üyeleri ile komutanları yarı resmi toplantılarda buluşturmak yönteminin daha ağır bastığını ortaya çıkarıyor. Hatta birincisinde tutanak tutulduğu ve görüşmelere ilgili üst düzey bürokratlar da katıldıkları için, siyasal iktidarın, o ikinci “baş başa görüşmeler”i yeğleyeceği de düşünülebilir. 12 Mart döneminde de uygulanan bu yöntem, Erdoğan için, kendisine ve icraatına yönelik uyarıların kamuoyu önünde olmadan yapılması koşulu ile yapıldığı zaman, anlaşılan bir can kurtaran simidi olarak yeniden devreye giriyor demek ki. Çankaya Yolculuğu için elbette, denenmeye değer bu yeni oluşum, anlaşılan AKP iktidarınca olduğu kadar “amca yazarlarımız” tarafından da alkışlarla karşılanacaktır.. Acaba, havayı gerçekten yumuşatmak isteyenler için lafı dolaştırmak yerine, işe Milli Eğitim Bakanı ile Başbakanlık Müsteşarı’nın istifalarını isteyerek başlasaydı, Erdoğan daha kestirme bir çözüm bulmuş olmaz mıydı? İstanbul’daki tarikat kuşatmasının son örneği Silivri’de yaşandı Yeşil alana prefabrik mescit İstanbul Haber Servisi AKP’li belediyelerin kıskacı altında olan İstanbul’da tarikatların kuşatması giderek artıyor. Birçok belediye, kamuya ait sosyal donatı, eğitim ve sağlık alanlarını dinci kuruluşlara devrediyor. İstanbul’daki tarikat kuşatmasının son örneği Silivri’de yaşandı. AKP’li belediyenin yönettiği ilçede, yıllar önce belediyeye huzurevi yapılmak üzere bağışlanan arsa, CHP’li belediye meclis üyelerinin tüm itirazlarına karşın dinci Gönenli Mehmet Efendi Vakfı’na tahsis edildi. Hazine’ye ait 319 ve 80 dönümlük iki arsa Fatih Üniversitesi’ne ücretsiz tahsis edildi. Ortak bir açıklama yayımlayan CHP Silivri İlçe Başkanı Mümin Tuğlu, İlçe Sekreteri Abdullah Yıldırım ile CHP’li belediye meclis üyeleri İlknur Sönmez, Ayfer Köylü, Muharrem Aydoğan, Rauf Berktaş ve Hüseyin Noyan, Silivri’de yeterli sayıda cami olduğu halde her mahallede otopark ve yeşil alanlar üzerine prefabrik gecekondu mescitler yapılmasını eleştirdi. Açıklamada, ‘‘Son olarak da Alipaşa Mahallesi’nde Hazine’ye ait 80 ve 319 dönümlük iki arsa, yüzlerce devlet ve vakıf üniversitesi arasından Fatih Üniversitesi’ne ücretsiz teslim ediliyor’’ denildi. Silivrili yurttaşlar da Mimar Sinan Mahallesi Kumluk mevkiinde, planlarda otopark olarak görünen arsaya yapılan prefabrik mescidin kaldırılması için Valilik ve Silivri Belediye Başkanlığı’na dilekçe ile başvurdu. vALİLİĞE BAŞVURU TRT Genel Müdürlüğü için AKP’ye yakın çok sayıda kişinin başvurması kurulu sıkıntıya soktu Faks: 0 212 677 08 21 obirgit?ekolay.net RTÜK’ün ‘zorlu’ seçimi FIRAT KOZOK Uçağın ekibi ödüllendirilecek ? İstanbul Haber Servisi Türk Hava Yolları’nın (THY), Tiranİstanbul seferini yaparken kaçırılan ‘‘Çanakkale’’ uçağının ekibi ödüllendirilecek. THY Genel Müdürü Temel Kotil, yaşanan olayın şirketin imajını etkilemeyeceğini belirterek ‘‘Kabin ekibimiz henüz 3 ay önce göreve başlamasına rağmen çok başarılı görev yaptı. Bir hafta dinlenme izni verilen kaptan ve hosteslerimizi ödüllendireceğiz’’ dedi. ANKARA Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), TRT Genel Müdürlüğü için başvuruda bulunan 98 kişi arasında hükümete yakın birçok ismin bulunması nedeniyle Bakanlar Kurulu’na sunacağı 3 kişiyi belirleyemiyor. Yaklaşık 1 yıldır vekâletle yöne tilen TRT’de yeni genel müdürün belirlenme süreci ‘‘yılan hikâyesine’’ döndü. Genel müdürlük aday adaylığı başvuruları 8 Ağustos’ta dolmasına karşın RTÜK 3 kişilik aday listesini hâlâ belirleyemedi. RTÜK’ün bir oturumla belirleyebileceği listenin gecikmesindeki temel nedeni, başvuranlar arasında hükümete yakın birçok ismin bulunması oluşturuyor. Kurula başvuranlar arasında Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Ruhi Özbilgiç, Başbakanlık Başmüşaviri Mehmet Duman, Kültür ve Turizm Bakanlığı Müşavirliği’ni vekâleten yürüten Mustafa Atalar, AA Haber Yayını Daire Başkanı Muzaffer Şahin gibi isimler yer alıyor. Adaylar arasında en güçlü ismin Özbilgiç olduğu belirtiliyor. Bir süre önce, Başbakanlık’a gönderilen tarikat şeyhi Zahit Kotku ile ilgili rüya mektubunu ‘‘gereğinin yapılması’’ için Milli Eğitim Bakanlığı’na ileten kişi olan Özbilgiç’in, Müsteşar Ömer Dinçer’in isteğiyle aday olduğu belirtiliyor. Çalışlar’ın yargılanmasına başlandı ? İstanbul Haber Servisi Gazeteci yazar İpek Çalışlar ve Hürriyet Gazetesi Sorumlu Yazıişleri Müdürü Necdet Tatlıcan’ın ‘‘Latife Hanım’’ kitabı nedeniyle yargılanmalarına Bağcılar 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde başlandı. ‘‘Atatürk’ün manevi şahsiyetine basın yoluyla hakaret ettikleri’’ gerekçesiyle 4.5 yıla kadar hapisleri istenen sanıklar duruşmaya katılmadı. Davetiye tebliğine rağmen gelmeyen Tatlıcan’ın sonraki duruşmaya zorla getirilmesine, Çalışlar’a yeniden davetiye gönderilmesine karar veren mahkeme, duruşmayı erteledi. Sahura kalkmadığı için dövülen Eren, okuldan ayrılarak memleketine döndü Oruç terörü kayıt sildirdi ÖMER ŞAN RİZE Bu yıl ilk akademik yılına başlayan Rize Üniversitesi’nde okuyan Erdinç Eren, kaldığı özel yurtta oruç tutmadığı için dövüldü. Eren, yeni kayıt yaptırdığı okuldan kaydını sildirerek memleketine geri döndü. Rize Meslek Yüksekokulu Muhasebe Bölümü’ne kesin kayıt yaptıran Ankara Altındağlı işçi çocuğu Eren, öğrencilere cazip olanaklar vaat eden Huzur Öğrenci Yurdu’na kaydını yaptırdı. Ancak ramazan ayının başlamasıyla Eren’e sahur ve sabah namazına kalkmadığı için baskı yapılmaya başlandı. Sahura kaldırılan Eren, ertesi gün dayanamayarak kendisine ait tek kişilik odasında yemek yemeye başlayınca bu kez de hakaret edilerek dövüldü. Korktuğu için hiçbir şikâyette bulunmayan Eren, 26 Eylül’de kaydını sildirdi. Konu hakkında bilgisi olmadığını bildiren Rize Üniversitesi RMYO Müdürü Prof. Dr. Hızır Önsoy, özel yurtların yeterince denetlenmemesinden yakındı. Yurtların denetlenmesinden sorumlu olduğu öğrenilen Rize Milli Eğitim Müdürlüğü Şube Müdürü Mustafa Kandemir, söz konusu olay hakkında bilgileri olmadığını, konunun kendi denetimleri dışında kaldığını belirtti. Yurtta böyle bir olay olmadığını ileri süren Huzur Öğrenci Yurdu Müdürü Menderes Eryılmaz ise ‘‘Çocuk, okulu ve Rize’yi beğenmeyerek ailesine böyle bir mazeret uydurmuş olabilir’’ dedi. Eren’in babası Ferdağ Eren ise oğlunun Rize’de okumak için istekli olduğunu ifade etti. İnsan Hakları Derneği Rize Şube Başkanı Meliha Civelek de konuyla ilgili araştırma yaptıklarını belirtti. nkara Üniversitesi’nden (AÜ) bir grup öğrenci, kayıt döneminde kendilerinden ‘‘sosyal etkinliklere katılım payı’’ adı altında para alındığını savunarak eylem yaptı. Rektörlük binası önüne gelen grup adına yapılan açıklamada, ‘‘Üniversitenin kayıt döneminde yeni kayıt yaptıran öğrencilerden 60 YTL, eski öğrencilerden de 25 YTL sosyal etkinliklere katılım payı’’ adı altında para alındığı belirtildi. (AA) Ege’de kaçak operasyonu ‘Katılım payı’ protestosu A ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Sahil Güvenlik Komutanlığı, önceki gün ve dün gerçekleştirilen sahil güvenlik görevleri sırasında 30 yasadışı göçmen ile 1 Yunan organizatörün yakalandığını bildirdi. Sahil Güvenlik Komutanlığı’ndan yapılan açıklamada, önceki gün 6 kaçağın yakalandığı belirtilirken dün de Çeşme’nin güneyinde Yunanistan bayraklı şişme bot içerisinde 3’ü Irak, 17’si Somali, 4’ü Suudi Arabistan uyruklu olduğunu açıklayan toplam 24 yasadışı göçmen ile Yunan uyruklu 1 tekne kaptanıorganizatör yakalandı. CUMHURİYET 07 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear