28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 EKİM 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Avrupa’nın Türklere Bakışı F ransız Meclisi’nce kabul edilmiş olan, ancak yürürlüğe girmesi için senatonun ve daha sonra da Fransız Cumhurbaşkanı’nın onayını gerektiren “Ermeni soykırımını reddedenlerin cezalandırılmasıyla ilgili yasa” Türk ulusuna yönelmiş siyasal amaçlı bir saldırıdan başka bir şey değil. Fransızların bu yaptığını tarihin merdivenlerinde durup geriye dönüp bakarak anlamamız gerekiyor. Günlerdir Türk kamuoyunu meşgul eden bu yasa, Avrupa’nın Türklere bakış açısını yansıtan bir değerlendirmenin ürünü. Bugün Avrupa’da 9 devlet, 1. Dünya Savaşı’nda Ermenilerin Türkler tarafından katledildiği yolunda benzer kararlar aldı. Şimdi Fransa bir adım daha ileri atarak, bu asılsız iddiaya, tarihin gerçeklerini tersyüz eden bu yalana karşı çıkanların cezalandırılması yolunu açıyor. Türk varlığını Anadolu’da kabul etmeyen Hıristiyan dünyasının yüzyıllardır Türkleri ne gözle gördüğünü, onlar gibi biz de biliyoruz. Bunun gerekçelerinin hiçbir önemi yok. Önemli olan, Batılıların bir türlü bu düşüncelerden sıyrılamadıkları ve Türk karşıtlığını hâlâ yaşatıyor olmaları. Karşımızdakiler niyetlerini açık olarak söylemeseler de, bunu davranışlarıyla ortaya koyuyorlar. Türkiye’yi kendi düşündüklerine göre bir kalıp içine sokmak için uğraşıyorlar. Bunun için de Türkiye’yi toprakları ile, insanları ile kendi düşüncelerine göre şekillendirmek istiyorlar. Fransa’da son çıkarılan yasanın ve benzeri girişimlerin amacı budur. Biz artık bir karar vermek zorundayız: Onların istediği gibi bir ülke haline mi geleceğiz; yoksa bildiğimiz yolda yürümeye devam mı edeceğiz? Esra Tamer Temmuz Ayına Ne Kaldı ki? Doğru Yol liderinin terör sorununa çözüm bulmak için ileri sürdüğü söylenilen “Ovaya inip siyaset yapsınlar” önerisine açıklık getiren yanıtı, dünkü Sabah gazetesinde Edip Başer verdi. Türkiye’nin Terörle Mücadele Koordinatörü Başer, “Bu ülkede çok can ve mal kaybına neden olanların, bunların lider kadrosundakilerin genel afla filan ellerini kollarını sallayıp siyasete katılmaları mümkün değil... Bunlar gelsinler, teslim olsunlar, sonraki süreçte bir suçları yoksa, bu ülkenin vatandaşı olarak siyaset yapabilirler” sözleri, çoğu insan için yabancı değil. Hele itici hiç değil. Ama sanırım bir kısım DTP’liyi, bu genellemenin dışında tutmak gerekiyor. Kapsamı, örgüt başını da içine alan bir genel afta ısrarlı olanlar, şimdi Sayın Ağar’a dönerek Sayın Başer’in sözleri için ne düşündüğünü öğrenmek isteyeceklerdir. Terörle Mücadele Koordinatörü, politika yapmadığı için herkesin anlayabileceği düzeyde ve somut sözlerle görüşünü açıklamış. Siyaset adamlığı görevini üstlenenler de, kamuoyunun önünde, özellikle böylesine önemli sorunlar için çok somut görüşler ile konuşmalılar. Oysa onlar çoğu kez önce konuşuyor, daha sonra bu sözleri için doğan tepkileri gidermek için yanlış anlaşıldıklarını ya da muhataplarının kendilerini anlamak istemediğini söylemek zorunda kalıyorlar. Lider olarak tanımlanmasına itiraz etmeyen, dahası bu tanımlamadan hoşlanan kişi için yanlış anlaşılabilecek değil, herkes tarafından kolaylıkla algılanabilecek mesajları verebilmekte mahir olmak kuralı geçerlidir. Üzerimize Geliyorlar F ransa’nın çıkardığı bu kanun, Ermenilerin Türkiye’den önce tazminat, sonra toprak talep edebilmeleri için oluşturulan bir altyapı. Ben Fransa’nın bu girişimini değerli bir arazi üzerinde yaşayanlar arasında anlaşmazlık yaratarak o araziyi ele geçirmek isteyen getirimci (rantçı) çevrelerin bir oyunu gibi görüyorum. Geçmişte bunu başardılar. Şimdi, kalan topraklarımızı da paylaşmak istiyorlar. Oynanan oyun bundan başka bir şey değil. İngilizler, Fransızlar, Ruslar bu oyunu 100 yıl önce başlattılar.Topraklarımızdan bir kısmı, üzerinde yaşayanlarla birlikte bizden koparıldı, elimizden alındı. Kalanında ise hâlâ gözleri var. Günümüzde getirimciler daha da çoğaldı. AB ve ABD de bunlar arasına katıldı. Üzerimize geliyorlar. Sabrımızın sınırını yokluyorlar. Kanlı sırtlan sürüleri gibi saldırıyorlar. Ama biz ulus olarak dimdik ayaktayız. Türkiye Cumhuriyeti’ni sonsuza dek yaşatacağız. Cengiz Erdemli Nuri Güntekin’in ölümsüz eserinden bale sahnesine aktarılan ‘‘Çalıkuşu’’ balesi 4 yaşına giriyor Reşat ‘‘Çalıkuşu’’, 4 yaşına girmeye hazırlanıyor. Kapalı gişe oynayan yapıt, 26 Ekim’de yeniden başkent seyircisiyle buluşacak. Reji ve koreografisini Merih Çimenciler’in üstlendiği yapıtın dekor ve kostümleri Alexandre Vassiliev’in, ışık düzeni Tahsin Çetin’in imzasını taşıyor. Müzik derlemesini Erkan Yüksel’in yaptığı eserde, ‘‘Çalıkuşu’’ Feride’yi Arzu Dirin, Kamuran’ı Armağan Davran, Münevver’i Almula Özlem, Yüzbaşı İhsan’ı Volkan Ersoy, Munise’yi ise Zeren Topçu canlandırıyor. Çimenciler, Reşat Nuri Güntekin’in klasiğinin yıllardır sevilmesinin baleye olan ilgiyi de artırdığını söyledi. Eisenhower’in ölçütleri İkinci Dünya Savaşı’nda Avrupa’ya çıkarma yapacak Müttefik ordularına nasıl hareket edeceklerini anlatan günlük emri, General Eisenhower, önce kapısındaki emir erine okutmuş. Onun tam olarak anlamadığını gördüğü için çıkarma gününü erteleme pahasına, o emri yeniden yazdırtmıştır. Seçimlerde sandık başına gidecek seçmen, ülkeyi yönetme sorumluluğunun altına girmeye talip olanlardan, neyi ve nasıl yapacaklarının açık, anlaşılabilir çözümlerini öğrenmek istemekte yerden göğe kadar haklıdır. Herkese mavi boncuk dağıtarak yapılan iktidar yürüyüşleri artık terk edilmelidir. Gelecek seçimlerde, muhtemelen DPT’nin gözde adayları arasında yer alacak olan Osman Baydemir, geçen hafta AB’nin Kürt sorunu ile ilgili bir sempozyumunda, kentlerde vali ve belediye başkanlarının, halk tarafından seçilecek aynı kişilerde birleştirilmesini, dahası Güneydoğu’nun kalkınabilmesi için bölgedeki enerji kaynakları ile petrolün gelirlerinin de doğrudan ait oldukları beldelere verilmesini önermişti. Milliyet gazetesi, bu haberi Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı’nın “Eyalet Düzeni” isteği olarak yorumlayan bir başlık altında verince, Baydemir sözlerine açıklık getirdi. Bölge sorunlarının kaynağı olan, 200 yıldır uygulanan merkeziyetçi politikaların terk edilerek, yerindelik ilkesinin uygulanmasını istediğini söyledi. Ermenileri Sınır Dışı Etmeyelim Ya Hakkâri?.. F ransızların yaptıklarına karşı, geçim derdiyle Türkiye’ye gelmiş olan ve burada yaşayan Ermenilerin sınır dışı edilmesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin büyüklüğüne gölge düşürür. Türkiye’de 70 bin Ermeninin varlığından söz ediliyor. Ermenistan 1991’de Sovyetler’den ayrılarak bağımsız bir ülke haline geldiğinde 4.5 milyon nüfusa sahipti. Bugün ise Ermenistan’ın nüfusu 2.5 milyona düşmüş durumda. Yani her iki kişiden biri ülkesini terk ederek başka ülkelere gitmiş. Bu yoğunluktaki bir göç, Ermenistan’ın ne ölçüde yaşanamaz bir ülke olduğunu ortaya koymuyor mu? Yurtlarını terk ederek Türkiye’ye gelen ve burada bir umut arayan bu insanların sayısı ne kadar çok olursa, Türkiye’nin karşı karşıya kalacağı direnç o ölçüde azalır. Türkiye Cumhuriyeti değil 70 bin Ermeniye, Ermenistan’daki 2.5 milyon Ermeniye bile kucak açabilecek güçte bir devlettir. Ama yeter ki önce Karabağ’ın işgaline son verilsin. Sonra asılsız savlardan ve buna bağlı taleplerden vazgeçilsin. Bu aşamadan sonra iki ülke arasında diplomatik ilişki tesis edilir, sınırlar açılır ve ekonomik gelişmeye bağlı olarak Ermenistan’ı terk eden Ermeniler tekrar ülkelerine geri dönerler. Türkiye’nin dostluğu Ermeniler için yaşam demektir. Ermeniler bunu görebilmelidirler. Umay Dağlılar Tarihte Soykırım Örnekleri Uzun yıllardır Türklere yöneltilen soykırım savlarına karşı, gerçek soykırımın boyutlarını gösteren bazı bilgileri tüm okuyucularla paylaşmak istiyorum. (Kaynak: “Batı Tarihinde İnsanlık Suçları”, Sefa Yürükel) 19. yüzyıla kadar süren köle ticaretinde (Afrika ve Atlantik ötesinde) Avrupalılar tarafından 25 milyonu aşkın insan avlanarak toplandı; yarıya yakın kısmı gemilerde götürülürken ve çalıştırıldıkları yerlerde kötü yaşam koşullarından dolayı can verdi. Amerikalılar, kıtadaki 12 milyon Kızılderiliyi yok ettiler. “Dünyada gelmiş geçmiş en büyük soykırım olayı Amerika’daki yerlilerin yok edilmesidir.” (Tarihçi Davit E. Stannard) ABD, 24 Eylül 1863’te, Minnesota bölgesinde bir Kızılderili ölüsü başına 200 dolar vereceğini açıklıyordu: “Ben, en iyi yerli (Kızılderili) ölü yerlidir diyecek kadar çok ileri gitmek istemiyorum. Ama onda dokuzu öyledir” (ABD Başkanı Theodore Roosevelt) Fransızlar işgal ettikleri Cezayir’de 1930’da ortaya çıkan ulusal direnişi ezmek için uyguladıkları soykırımda 1962’ye kadar 1 milyon kişiyi yok ettiler; Çin Hindi’nde 400 bin; Madagaskar’da 90 bin kişiyi öldürdüler. İngilizler 17881938 döneminde Avustralya’da 750 bin Aborijini yok ettiler. “Soykırım işlemleri, esasında kendiliğinden oluşmaktadır. Evrim Kanunu’na uygun olarak gelişmektedir.” (James Bernard, Tazmanya II. Başkanı) Almanlar 19041907 döneminde Batı Afrika’da, Namibya’da, Herero soykırımında 135 bin yerliyi yok ettiler. “Almanların egemen olduğu her yerde, silahlı veya silahsız sığır çobanı olan ya da olmayanları (yerlileri) kesinlikle vurun.” (General Lothar) 19331945 döneminde Almanlar tarafından 1 milyon Çingene, 6 milyon Yahudi yok edildi. 19121974 döneminde Kıbrıs’ta binlerce Türk, Rumlar tarafından katledildi. 19901991 döneminde Yugoslavya’nın parçalanma sürecinde binlerce Boşnak katledildi. Halis Güngezer Fransa’nın Taşıdığı Korku E Sessizliğimiz! on derece gergin ve tartışmalı geçen Lozan görüşmeleri sırasında ellerinin temiz olduğunu, bu yüzden Milletler Cemiyeti’nin denetiminden çekinmediğini öne süren Lord Curzon’a İsmet Paşa şu yanıtı vermiştir: “Yabancı istilası yüzünden yakılıp yıkılmış kendi memleketlerinde çalışan Türklerin elleri özellikle temizdir. Bu eller hiçbir zaman, hiçbir yabancı memlekete ne saldırmış, ne yabancı memleketi istila etmiş, ne yakıp yıkmıştır; bütün başka ellerle karşılaştırılmakta çekinecek hiçbir şeyleri yoktur...” Bugün “medeniyetin bekleme odası”nda hakkımızda verilecek onur kırıcı kararları kabule zorlanıyor; Ermenileri, Karadeniz Rumlarını ve Süryanileri yok etmiş olmakla suçlanıyoruz. Ne yazık ki sesimizi çıkaramıyoruz. Tam tersine “müzakerelere” değer bulunmuş olmamızdan ötürü de gurur duyuyoruz. Yetkili bir ağızdan duyduğumuza göre meğer bu raporların amacı “Türkiye’nin eksiklerini ortaya koymakmış...” İşin ilginç yanı Avrupa Parlamentosu’nun bunca insanlık suçu(?) işlemiş bir Türkiye ile gelecekte nasıl yan yana oturabileceğidir... Zeki Arıkan S skilerin, “Büyük Fransa”sı (Grand Nation) bugün büyük olmaktan çok uzaktır. Bu gerçeğe rağmen büyüklük kompleksi içinde kıvranan Fransa’nın yüreğinde ayrıca, sürekli bir “Germen” korkusu vardır. Temelleri İkinci Dünya Savaşı sonrası atılan FransızAlman dostluğuna ve günümüzdeki AB gerçeğine rağmen Fransa yine de, doğu komşusu Almanya’nın bugünkü ve ‘Birlik’ içinde kalınsa da gelecekteki güçlü durumu karşısında son derece tedirgindir. Bu bağlamda Fransa, gereksinme duyduğu güvenceyi, eskiden olduğu gibi, artık bugün çok zayıf düşmüş Rusya’dan bekleyecek bir durumda da değildir. Bir zamanların büyük Fransa’sının bugün içinde taşıdığı büyük korkunun ve büyük kompleksin temeli budur. O nedenle Fransa, toprakları üzerinde şuraya buraya serpiştirdiği utanç anıtları yetmedi, tuttu bir de ‘soykırım yasası’ dediği insafsız bir yasayı meclisinden geçirdi. Böylece AB içinde dişlerini gösterdi. Türkiye ise hâlâ gerçekleri kavrayamadı. Halil Erdal Baydemir’in önerisindeki büyük yanlış, sadece Türkiye’nin güneydoğusunda değil, öteki bölgelerinde de her kentin kendi gelirleri ile giderlerini karşılamaya kalkışıldığı zaman ortaya çıkacak karmaşayı bilmez görünmesinden doğuyor. Petrolün olduğu Siirt ve Batman‘ın alacağı gelire haydi itiraz etmeyelim, ama mesela Hakkâri ya da Ağrı’ya nereden para bulacağız? Dün onun da adından söz ederek, aralarında büyük görüş ayrılıkları olduğunu yazdığım Mehmet Ağar, Baydemir’in önerisini “Türkiye’de toplanan verginin yüzde 80’ini İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli’deki yükümlülerin ödediklerini; Doğu ve Güneydoğu’daki 24 ilde toplanan verginin ise yüzde 2 olduğunu” söyleyerek yanıtladı. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı’nın “yerindelik” olarak tavzih etmek istediği öneri, aslında düpedüz “eyalet” sistemidir. İlk aşamada üniter devletin bağlarını gevşetmeye yol açacak, daha sonra sıra “ulus devlet”e el atmaya gelecektir. Tüm siyasal partiler, önümüzdeki temmuz ayında başlayacak 2007 genel seçim dönemi için, bugünkü anayasadan başlayarak, ülkenin ana sorunlarına nasıl baktıklarını ortaya koyacak bir gerçek taban çalışmasına ne zaman başlayacaklar? Ya da böyle bir çabayı bizim bilmediğimiz yöntemlerle işleme koymuşlarsa, şimdi hangi aşamaya geldiler? O en fazlası iki paragraflık görüşleri içeren liderler söylevlerinden bakalım hangisi, bu konuya açıklık getirecek? Biz Türkler geçmişi çok çabuk unutan bir milletiz. Son iki yüz yıllık tarih içinde başımıza gelenleri olduğu gibi görebilseydik, bugün bizim için neler yapılmak istendiğini kolayca anlayabilecektik. Aralarında Fransa’nın da yer aldığı büyük sömürgeci ulusların bugün yapmak istediklerinin dünkü yaptıklarından farkı yok. Şimdi aralarına ABD’yi de almış olarak AB görüntüsü ardında sömürgeci uygulamalarını yine dünyaya dayatmak istiyorlar. Bu onlar için vazgeçilmez bir hedef haline gelmiş.Yirminci yüzyılda 1. Paylaşım Savaşı’yla birbirlerini yok edemeyen İngilizler, Fransızlar ve Almanlar (Tabi o zamanki Rusya’yı da saymak gerekir) bugün daha güvenli, daha gönenç içinde ve daha varsıl bir yaşam sürdürebilmek için el eleler. Sömürgecilikte, geçmişten bu yana yöntemler Geçmişi Unutmak dışında değişen bir şey yok. Küreselleşme , topsuz tüfeksiz, tanksız askersiz bir mücadele yöntemi geliştirmiş. Daha iyi sömürebilmek için, sömürgeciler, kendileri ulus devlet modelini korudukları halde, karşılarında direnç gösteren ulus devletleri yok etmeye soyunmuşlar. Hedefte olan devletlerden biri de Türkiye. Karşılarına Türkiye’de Atatürk çıktığı için 1. Paylaşım Savaşı sonrasında Türkiye’yi parçalamayı başaramayanlar, bu emellerinden bugün de vazgeçmiş değiller ve görünüşe bakılırsa gelecekte de vazgeçmeyecekler. Fransa’nın kabul ettiği yasa tasarısı bu emeller yolunda döşenmiş bir kesme taş gibi. Geçmişi unutmuş olmak, geleceği görmemize engel oluyor. Unutkan bir millet olmak bizi zora sokuyor. Timuçin Benderli Faks: 0 212 677 08 21 obirgit?ekolay.net İkiyüzlü Politika ransa’nın ikiyüzlü politikasını anlayabilmek için daha ne yapmasını bekliyoruz? Fransa’nın bu yaptığını nasıl tanımlamamız gerekiyor? Ülkesindeki 400 bin Ermeninin oy potansiyelini dikkate alarak 70 milyonluk bir Türkiye’yi karşısına alan Fransa bunu neden yapıyor? Gerçekte ne yapmak istediğini ne zaman anlayacağız? Bence Fransa gelecekte AB içinde veya AB dışında güçlü bir Türkiye’yi kendi çıkarları açısından tehlikeli görüyor. Fransa ve Fransa gibi tavır sergileyen ülkelerin amacı, Avrupa’da Türkiye’nin önüne engeller koymak, siyasal ve ekonomik alan başta olmak üzere Türkiye’nin her alanda etkin konuma gelmesini önlemektir. Ne acıdır ki, biz ülke olarak bu olup bitenleri yalnızca izliyoruz. Nedense ciddi bir tepki, bir tavır ortaya koyamıyoruz. Bunu vatandaşlarımızdan bekliyoruz. Bence bu çok anlamsız. Vatandaş olarak bizim muhatabımız Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’dir, Fransa hükümeti değil. Biz tepkimizi Fransa hükümetine değil kendi hükümetimize göstermeliyiz. Fransa hükümetine tepki göstermesi gereken Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’dir. İdil IŞIKTAN F KOŞULLAR Cumhuriyet, sayfalarını CUMOK’lara açtı. ‘‘Söz Okurun’’ sayfamızda yayın ilkelerimize uygun tüm haberlere, duyurulara, görüşlere ve eleştirilere yer veriyoruz. CUMOK’lar bu gazetenin gerçek sahibidirler; ülke yayın yaşamına yepyeni katkılarda bulunup ufuklar açacaklarına, ülkenin yerel ve genel sorunlarını yansıtmakta önemli işlevler üstleneceklerine inanıyoruz. ADD ve ÇYDD’nin var oluşlarını hızlandıracak iletişim ağının ‘‘Söz Okurun’’ sayfasında gerçekleşmesi de olanak kazanacaktır. 2000 vuruşu aşmayacak görüş ve eleştirilerinizi bekliyoruz. posta?cumhuriyet.com.tr Mektup Adresi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul. Tel: (0/212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0/212) 343 72 64 CUMHURİYET 07 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear