28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23 EKİM 2006 PAZARTESİ 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI Y B Y PB PB PB PB PB Y 18 20 21 19 21 21 23 22 18 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y B PB PB Y Y PB PB PB 19 23 22 20 18 20 19 17 24 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B B B B B PB PB 27 26 24 26 22 22 16 16 15 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun kuzey ve batı kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Marmara’nın doğusu, Batı Karadeniz, İç Anadolu’nun kuzeybatısı ile Kütahya çevreleri sağanak ve gökgürültülü sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Hava sıcaklığı yağış alan yerlerde biraz azalacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih Y Y Y Y Y Y Y Y Y 12 13 14 16 17 16 17 18 17 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Y B Y B PB Y B Y Y 19 22 19 20 23 21 22 22 16 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı Y PB PB PB PB Y PB B PB 11 22 4 26 18 18 20 29 28 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu Keşmekeş! ? Baştarafı 1. Sayfada muş ya da çıkmış gibi darmadağın bir görüntü sergiliyor. ? Bu ortamda Türkiye, Cumhurbaşkanlığı seçimine ve genel seçime gitmektedir. Umutlanabilir miyiz?.. Soruya yanıt vermek yerine AKP’yi iktidar yapan son seçimin koşullarını anımsayalım: 2002 seçiminde seçmenlerin yaklaşık yarısının (yüzde 45) iradesi sandığa yansımadı... Tüm seçmenlerin yüzde 25’inin, sandığa gidenlerin yüzde 34’ünün oyuyla Meclis’in yüzde 65’i AKP’nin eline geçti... Yoksa bugün acaba bu olağanüstü dengesizliğin kefareti mi ödeniyor? ‘Basını susturamadın’ cezası Gümrük Müsteşar Vekili Şahin, kendisi hakkındaki haberlerin Cumhuriyet’te yer almasını engelleyemediği gerekçesiyle Gümrük Teftiş Kurulu Başkanı Demirağ’a kınama cezası verdi İLHAN TAŞCI GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Araçları bulundu C ANKARA Gümrük Müsteşar Vekili Mehmet Şahin’in, ‘‘kendisi hakkındaki haberlerin Cumhuriyet’te yer almaması için tedbir almadığı’’ gerekçesiyle Gümrük Teftiş Kurulu Başkanı Erdener Demirağ’a ‘‘kınama’’ cezası verdiği ortaya çıktı. Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in, Şahin’in soruşturulmasına izin vermezken, olayı ortaya çıkaran Demirağ’ı görevden alması dikkat çekti. Bugüne değin üst düzey bürokratlar hakkında ‘‘basına bilgi vermekten’’ ceza verilirken gümrüklerde bir ilk yaşandı ve Gümrük Teftiş Kurulu Başkanı Demirağ, gümrük haberlerinin basında yer almasını ‘‘engelleyemediği’’ için ‘‘kınandı’’. Gebze’de bir akaryakıt kaçakçılığı olayının belirlenmesinin ardından şu ilginç gelişmeler yaşandı: Sahra adlı şirketin akaryakıt kaçakçılığı yaptığına ilişkin soruşturma sırasında Gümrük Müsteşar Vekili de ‘‘kaçakçılığa yardımla’’ suçlandı. Gebze Başsavcılığı’na da gönderilen 17 Ağustos tarihli ek raporda, Şahin’in yüzde 300 vergiye tabi motorinin sıfır gümrükle yurda sokulması konusunda bürokratlarına talimat verdiği belirlemesi yer aldı. Kürşad Tüzmen’in soruşturulmasına izin vermemesinin ardından Gümrük Müsteşar Vekili Şahin, hakkındaki raporun basında yer almaması için gerekli önlemleri almadığı gerekçesiyle Gümrük Teftiş Kurulu Başkanı Demirağ’a kınama cezası verdi. Teftiş Kurulu Başkanlığı’na gönderilen Mehmet Şahin imzalı yazıda, Demirağ, ‘‘...Rapor içeriğinin (Şahin’in kaçakçılığa yardımla suçlandığı) Cumhuriyet gazetesinin 12 Eylül 2006 günlü nüshasında yer aldığına’’ işaret edilerek ‘‘bu haberin basında yer almaması için gerekli tedbirleri’’ almamakla suçlandı. Gazetemizde ‘‘Müsteşara Bakan koruması’’ başlığıyla yer alan ve Şahin’in ‘‘yer almaması için önlem’’ alınmamasını eleştirdiği habere konu raporda, ‘‘kaçakçılık suçunu işlediği belirtilen Sahra firmasının yetkilileriyle müsteşarlık makam odasında sorunun firma lehine çözülmesi için görüşme yaptığı’’ belirlemesi yer almıştı. 20 Ekim tarihli yazıda, ‘‘Müsteşarlık makamına ibraz edilmeyen raporların tefrika halinde yazılı basında (genellikle Cumhuriyet gazetesinden İlhan Taşcı’nın, Milliyet gazetesinden Nedim Şener’in haberleri) yer almaması yönünde tedbir alınmadığı anlaşılmıştır’’ denildi. Kaçakçılık olayında ‘‘suçlanan’’ konumunda olduğu için rapor isteminin Teftiş Kurulu’nca geri çevrilmesine de tepki gösteren Şahin, Demirağ’ı kınama gerekçeleri arasında şunları da saydı: ‘‘Talep edilen bilgi ve belgeleri (hakkındaki rapor) karşılamamak yönünde çaba göstermek, bağlı olduğu Müsteşarlık makamını atlayarak çeşitli makamlarla yazışma sürecine girmek, kurul başkanlığını zan altında bırakan basın haberlerinin engellenmesi yönünde çaba göstermemek.’’ Şahin, suçlandığı raporun kendisine verilmeyerek bakana gönderilmesini ‘‘usulsüz müracaat veya şikâyette bulunma’’ olarak nitelendirdi. Ceza nedeniyle Demirağ’ın maaşından 600700 YTL kesilecek. Cinayet zanlıları belirlendi MURAT UYGUN Sorumlu isimler belli ? Baştarafı 1. Sayfada SAKARYA Bursa’da kestane şekeri ve İzmit’te pişmaniye satılan 2 mağazada çalışan iki tezgâhtarın ardından Sakarya’nın Hendek ilçesindeki bir akaryakıt istasyonunun marketindeki görevliyi öldüren, bir kişiyi de yaralayan 3 zanlının kimlikleri belirlendi. 3 kişiyi de sağ gözlerinden tüfekle vurarak öldüren katillerin bir çok suçtan sabıkalı oldukları tespit edildi. İlk olay, Bursa Merkez Osmangazi ilçesi Ovaakça Beldesi’ndeki ‘‘Kardelen Kestane Şekeri’’ satış mağazasında meydana geldi. Mağazada tezgâhtar olarak çalışan üniversite öğrencisi Aytaç Demir, geçen cuma gecesi saat 23.30 sıralarında av tüfeğiyle vurularak öldürüldü. Saat 05.00’te de İzmit’te, Subay Orduevi yakınında, D100 Karayolu üzerindeki ‘‘Can Pişmaniye’’ firmasına ait dükkânda tezgâhtar olarak çalışan 21 yaşındaki Fatih Kılıç öldürüldü. Araştırmalar sürerken, bu kez önceki gün saat 13.00 sıralarında Sakarya’nın Hendek ilçesine bağlı Kargalıhanbaba köyünde D100 Karayolu yakınlarındaki Enerji Petrol adlı akaryakıt istasyonunun marketinde çalışan 34 yaşındaki Mehmet Çakır, yine av tüfeğiyle başından vurularak öldürüldü. Saldırganlar daha sonra petrol istasyonun yakınlarında hayvan otlatan çoban Dursun Dere’ye ateş ettiler. Dere, yaralı olarak hastaneye kaldırılırken, marketten hiçbir şey çalınmadığı belirlendi. 3 zanlının yakalanması için özel timler kuruldu. Zanlıların kiraladıkları otomobil Hatay’ın dörtyol ilçesinde kaza yapmış ve yanmış halde bulundu, ancak zanlıların izine rastlanmadı. Zanlılardan ikisinin Osman A. ve Mehmet K. adlı kişiler oldukları belirlenirken diğer saldırganın kimliği saptanamadı. Yurdışına kaçma olasılıkları olduğu belirlenen 3 zanlının, sabıkalı ve ‘‘psikopat yapıda’’ oldukları belirtilirken Sakaryalı oldukları öğrenildi. Kazakistan’da çıkan kavgada yaralanan 72 Türk işçi ise dün akşam saatlerinde uçakla Tekirdağ’ın Çorlu ilçesindeki havaalanına getirildi. işçiler, daha sonra 2 otobüsle tedavi için İstanbul’daki Vatan Hastanesi’ne gönderildiler. (Fotoğraf: AA) İşçiler İstanbul’a getirildi İstanbul Haber Servisi Kazakistan’da çıkan kavgaya karışan Türk işçilerden 261’i İstanbul’a getirildi. Türk şirketi ENKA ile ABD’li Bechel firmasının inşaat şantiyesinde, yemek kuyruğu sırasında Türk ve Kazak işçiler arasında çıkan kavgada yaralanan Türk işçilerden Ercan Karataş, Kanber Gümüş, Gazi Gezgin, Mesut Geyik, Kemal Demir, Hüseyin Ercan, Cemal Şahin, Ali Ay ve Eyüp Sarıavcı, ambulans uçakla önceki gece İstanbul’a getirildi. İşçiler, Aksaray Vatan Hastanesi’nde müşahede altına alındı. 72 Türk işçi ise dün akşam saatlerinde uçakla Tekirdağ’ın Çorlu ilçesindeki havaalanına getirildi. İşçiler, daha sonra 2 otobüsle tedavi için İstanbul’daki Vatan Hastanesi’ne gönderildiler. 180 işçi ise Sabiha Gökçen Havaalanı’ndan Türkiye’ye giriş yaptı. ‘Çok çalışmanın bedeli’ ENKA şirketinde danışman doktor olarak görev yapan Şinasi Numan, hastanede yaptığı açıklamada, olay meydana gelir gelmez ENKA’nın, ambulans uçağı bölgeye gönderdiğini söyledi.Yaralıların gerekli tedavilerinin yapıldığını anlatan Numan, “Önemli olan psikolojik tedavi. Bayram öncesi motivasyon için diğer hafif yaralı işçileri de Türkiye’ye getireceğiz. Türk işçileri orada çok çalışmanın bedelini ödüyorlar’’ dedi. Yaralı işçilerden Kemal Demir, “Hiçbir şey bilmiyorum, saat 15.15’ti ve yemek istirahatindeydik. Konteynerin içindeydim ve bir an da konteyner gürültüyle basıldı, olaylar çıktı. Kalanı da hatırlamıyorum” diye konuştu. Güvenliğin yetersizliğine dikkat çeken Demir, “O insanlar paraya çok düşkünler.Türklerden ne koparabilirlerse, telefona, 3 bine, 5 bine, hatta 200’e bile tenezzül eden insanlar. Benim telefonum ve üzerimdeki perşembe günü aldığım avans yok şu an. Biz yemek salonundan istirahat ettiğimiz binaya gelirken yollarda bizden sürekli para istiyorlardı. Böyle şeyler sürekli oluyordu” dedi. Yaralı işçilerden Cemal Şahin ise geçen yıl da Kazak işçilerle aralarında böyle bir husumet bulunduğunu anlatarak “Bu yıl ilk defa kavga çıktı. Ne olduğunu anlamadan yüzlerce Kazak üzerimize yürüdü’’ diye konuştu. iki konudaki tavrı iç kontrol sistemini zayıflatmaktadır. Bunlardan birincisi, yasal olarak bir engel olmadığı halde Müsteşarlık bünyesinde bağımsız iç denetimi tevşik edecek yaklaşımı göstermemesidir. İç kontrol sistemini zayıflatan ikinci tavır ise üst yönetime verilen ön mali kontrolü genişletme takdir hakkı kullanılmamıştır.’’ Sayıştay raporunda, Hazine Müsteşarlığı ile ilgili ortaya çıkardığı bazı denetim eksikliklerine şöyle yer verdi: Hazine alacağının en önemli borçlusu konumundaki TMSF’nin borcunu yerine getirmesine yönelik yapılan sözleşmelerde yer alan düzenlemelerin, etkin bir alacak yöntemi anlayışı içinde hazırlanmadığı anlaşılmaktadır. Hazine Müsteşarlığı’nca, TMSF’nin geliri ile Hazine’ye olan yükümlülüğünü ne oranda yerine getirebileceğine yönelik olarak bir analiz çalışması yapılmamıştır. Müsteşarlık, TMSF’den alacakları konusunda bugüne kadar 4749 sayılı Yasa’dan gelen denetim yetkisini kullanmamıştır. 2005 yılında belediyelere toplam 50.9 milyon YTL tutarında Hazine yardımı yapılmıştır. (En fazla yardım yapılan belediye 3.2 milyon YTL ile Konya.) Bütçeden yapılan bu yardımların hangi belediyelere ne oranda yapılacağına ilişkin düzenleme yoktur. Bütçe Kanunu gereğince belediyelere yardım ödeneğini kullanmaya Maliye Bakanlığı yetkilidir. Maliye Bakanı’nın bu yetkiyi kullanırken göz önüne alacağı objektif kriterler de geliştirilmemiştir. 17 Ekim Salı günü meydana gelen olayı irdelerken, koruma skandalından deneyimsizliğe, Başbakan’ın sağlık gafletlerinden kadrolaşmalara kadar bir dizi durumu ortaya koyduktan sonra; bunların tartışılması, soruşturulması yerine balyozu kullanana ödül verilmesi gündeme gelebilir, demiştik! Gidiş o yönde... Başbakanlık’tan yapılan açıklamaya göre, herkes görevini çok iyi yaptı. Başbakan’ın sağlık sorunu son derece organize biçimde çözüldü. Bütün bunların ortasında baş kahraman da balyoz! ??? Başbakan’ın sağlık sorunuyla başlayan balyozlaşmayı tamamlayan bir dizi gelişme de yaşandı. Aradan bir hafta geçti, hâlâ şu sorunun yanıtı net değil: Başbakan’ın hastalığı ne? Dünyanın, sistemi rayına oturmuş ülkelerinde devlet başkanı ciddi bir hastalığa tutulursa, bu gizlenmez. Tam aksine toplumla paylaşılır ki, tartışması olmasın. Türkiye’de bu yöntem ne yazık ki geçerli değil. Yakın geçmişteki somut örneği eski Başbakan Bülent Ecevit’in durumu, bugünkü örneği de Erdoğan’ın durumu. Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a göre, Başbakan sapasağlam! Demek ki, Erdoğan araçta sapasağlam komaya girmek üzereydi! Pek çok güvenilir kaynağa göre, sara. Bu tanı uzun süredir konuşuluyordu. İyi haber alan gazetelere göre de latan diyabet. Yani gizli şeker! Başbakan ise bu tanıların hiçbirini tanımıyor. Çok iyi olduğunu söylüyor. Anlaşılan Başbakan çok iyi olduğu için doktorlar bir süre dinlenmesini istedi! Dileriz Başbakan bu dinlenmeyi de yarım anlamaz, ilk hecesinde bırakmaz! Bir başka balyozlaşma, olayın meydana geldiği Güven Hastanesi’nin yanındaki inşaat işçilerinin başına gelenler. 5 işçinin medyaya bilgi verdiği için işinden atıldığı iddia ediliyor. Zaten hep böyledir, olay tartışılmaz, açığa çıkaran tartışılır! Başbakan’ın hastane kayıtlarına kendi adıyla değil de, Gani Yıldız adıyla geçmiş olmasını bu gelişmeler bağlamında tabii ki yadırgamadık. Artık Erdoğan’a gani gani sağlık diliyoruz. Erdoğan’ın korumaşoför halkasının İstanbul Belediyesi’nden başlayıp, salt ‘‘bizden mi, değil mi’’ ayrımına göre oluşması, ayrıca irdelenmesi gereken bir gerçek. 4 yılda yapılan toplam 100 bin atamadan her kesim payını aldı. 26 müsteşar, 112 müsteşar yardımcısı, 243 genel müdür, 480 genel müdür yardımcısı, 1175 başkan ve daire başkanı, 1299 il müdürü görevden alındı. Yerine kimler geldi? AKP’nin süzgecinden geçip ‘‘bizdendir’’ denilenler! ??? Bütün bunlar sanırım ‘‘balyozlaşma’’ sözcüğünün anlamını açıklamaya yetmiştir! Yine de başta yapmamız gerekeni, sonda yapalım; sözcüğü açalım... Balyoz içinde ‘‘bal’’ ve ‘‘yoz’’ sözcükleri gizli. Bal malum, Başbakan’ın da sevdiği bir tatlı. Yoz, sözlükte iki temel anlamda geçiyor: 1 Doğada olduğu gibi kalarak işlenmemiş olan. 2 Kaba, adi, bayağı, dejenere. Yukarıdaki kavramları bala bulayıp yutturdun mu, al sala balyozlaşma... Yozlaşmayı da geliştirdik, güzelleştirdik... Balyozlaştırdık! ankcum?cumhuriyet.com.tr Öncelik Türk öğrencilerin ? Baştarafı 1. Sayfada Okullara gönderilen Türk Dili ve Edebiyatı ders kitabına dinsel metinler yerleştirildi İrticaya dokundurmadılar! YUSUF ÖZKAN İZMİR Milli Eğitim Bakanlığı’nın 11. sınıflara gönderdiği Türk dili ve edebiyatı kitabında, Atatürkçülük, çağdaş edebiyatçıların eserleri ve ‘‘irticaya dokunan konuları’’ çıkararak yerine Necip Fazıl Kısakürek’in şiirlerini, dinsel metinleri yerleştirdiği belirlendi. Eğitimciler, uygulamayı ‘‘AKP hükümeti, dersin adını yakında ‘Türk dini ve edebiyatı’ yapacak’’ şeklinde değerlendirdi. MEB, özellikle son aylarda ders kitaplarında ardı ardına çıkan skandallarla tepki topluyor. Çağdışı düşünceleri her fırsatta ders kitaplarına yansıtan bakanlığın, benzer girişimi 11. sınıflara yönelik hazırlanan ve ücretsiz dağıtılan edebiyat kitabında da uyguladığı anlaşıldı. Söz konusu kitabın son basımında ‘‘genel koordinatör ve danışmanla rı’’ndan ‘‘ressamı, dizgicisi’’ hatta ‘‘iletişimcisi’’ bile açıklanırken yazarlarının adına yer verilmedi. Yazarların adının geçmemesinin nedeni, kitapta yapılan değişikliklere bağlandı. Kitapta Atatürk’ün Türkçeyle ilgili sözleri ve ‘‘Yalnız Kendimiz İçin Değil’’ başlıklı yazısının (sayfa 15) yanı sıra, ‘‘Dayanışma’’ (sayfa 56), ‘‘İş Bölümü ve Çalışma’’ (sayfa 149), ‘‘Ulusal Egemenlik İlkesi ve Cumhuriyetçilik’’ (sayfa 185) ve ‘‘Mustafa Kemal’in Toprağı’’ adlı şiiri (Fazıl Hüsnü Dağlarca, sayfa 38) çıkarıldı. Yerine Necip Fazıl Kısakürek’in ‘‘Sakarya Türküsü’’ (sayfa 56), Bahtiyar Vahapzade’nin ‘‘Menim Üreyim’’ (sayfa 149), Özker Yaşın’ın ‘‘Kıbrıs’ta Bayrak’’ (sayfa 185) adlı şiirleri konuldu. Orhan Veli Kanık’ın ‘‘Hürriyete Doğru’’, ‘‘Tren Sesi’’, ‘‘Değil’’ (sayfa 45) şiirlerininin yerine Arif Nihat Asya’nın ‘‘Fetih Marşı’’, Yahya Kemal Beyatlı’nın ‘‘Sessiz Gemi’’, Kanık’ın ‘‘Anlatamıyorum’’ şiirlerini tercih eden bakanlık yetkilileri, Cahit Sıtkı Tarancı’nın ‘‘Abbas’’ şiirini de çıkararak (sayfa 53), yerine yine aynı şairin ‘‘Allah’ı Beklerken’’ şiirini koydu. Attilâ İlhan’ın ‘Hangi Sol’ yazısı çıkarıldı Kitapta Attilâ İlhan’ın ‘‘Hangi Sol’’, ‘‘Hangi Sağ’’, ‘‘Hangi Seks’’, ‘‘Faşizmin Ayak Sesleri’’, ‘‘Yanlış Erkekler Yanlış Kadınlar’’,‘‘Kadınlar Savaşı’’ (sayfa51) yapıtlarının, Halkevleri ve Köy Enstitüleriyle ilgili örneklerin, Türkçe sözcüklerin yanı sıra irticaya dokunan bölümler de çıkarıldı. Reşat Nuri Güntekin’in ‘‘Yeşil Gece’’ romanındaki ‘‘Yeşil ordunun bir eri olarak yetiştirilmek üzere So muncuoğlu Medresesi’ne verilir. Müderrisleri yakından tanıdıkça, onların bir ülkü için değil, sadece kişisel çıkarları için çalışan, bu uğurda her türlü kötülüğü yapabilecek cahil, korkak, menfaatçı eğilimde olduklarını anlar’’ cümlesine yeni basımda yer verilmedi. 19981999 Ders Kitapları Yazma Ankara Komisyonu üyesi, Türk dili ve edebiyatı öğretmeni Ali Türkseven yeniden düzenleme yapılmaması durumunda gelecek yıl yaklaşık 800 bin öğrencinin bu kitabı okuma zorunluluğuyla karşı karşıya kalacağını belirterek ‘‘Bu kitap, AKP’nin başarısıdır(!). Ha gayret AKP! 1992’deki ‘gerici öğretim izlencesi’nde bakan olarak imzası bulunan Köksal Toptan dindaşınız bile Türk dili ve edebiyatını bu denli bozamamıştı. Siz bu gidişle dersin adını da ‘Türk dini ve edebiyatı’ yaparsınız’’ dedi. di ili var. Ama biz Marmara Grubu Vakfı he yeti olarak sadece merkez Nahçıvan kentini görme olanağını buluyoruz. Özerk cumhuriyetin toplam nüfusu 300 bin, Nahçıvan kentinin 70 bin dolayında. Milli Meclis binasında Başkan Talibov’u dinliyoruz. Türkiye’yle her alandaki ilişkileri ayrıntısıyla anlatıyor: ‘‘Nahçıvan’da pancar yetiştirip Türkiye’ye gönderiyoruz. Sonra da bunu şeker ürünü olarak geri alıyoruz.’’ Türkiye’yle eğitim işbirliği de gelişiyor. Talibov, ‘‘Üniversiteye alacağımız yabancı öğrencilerde ilk tercihimiz Türkiye’den olanlar’’ diye sözlerine devam ediyor. Türkiye’yle Nahçıvan arasındaki yakın ilişkiyi çıplak gözle görmek mümkün. Askeri işbirliğine büyük önem veriliyor. On yıl kadar önce buradaki Türk askeri danışmanların sayısı 317 kadarken bugün bu sayıda azalma olmuş. Gerekçesi de Nahçıvan kuvvetlerinin yeterli düzeyde eğitim almalarıymış. Türkiye’den kimi işadamları burada yatırım yapıyor. Özellikle de büyük bir un, unlu ürünler fabrikası, bir de önemli sigara fabrikası var. Tütünü Bangladeş, Endonezya, Türkiye ve kimi Avrupa ülkelerinden ithal edip üç ayrı marka sigara üretiliyor. Buradaki yoğun program arasında bir sürpriz bizi bekliyor. Nahçıvan Kent Orkestrası’nın bizim grup için özel olarak verdiği harika konser. Nahçıvan’ı dolaşırken kentleşmeye özen gösterildiği dikkatimi çekiyor. Çarpık yapılaşma kesinlikle yok. Belli ki arazi rantı hastalığı buraya henüz bulaşmamış. Yeni yapılara estetik açıdan diyecek yok. Birkaç yeni otel hizmete girmeye hazır. Anlaşılan Nahçıvan yöneticileri turizme özen gösteriyorlar. Buradaki son duraklardan birisi Nahçıvan Üniversitesi. 300’e yakın öğrencisi var. Büyük bölümü Türkiye’den. Türkiyeli öğrenci almaya büyük özen gösteriyorlar. Burada dikkatimi çeken en önemli nokta, Nahçıvan’ın yöneticilerinin neredeyse tamamının genç oluşları. Yaş ortalamaları 40’ın biraz üzerinde. Yönetim aydın, bilgili, projeksiyonu geniş gençlerin elindeyse, o ülkenin geleceği de inancıma göre aydınlık ve çağdaş olacaktır. CUMHURİYET 08 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear