Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
AYFA CUMHURİYET 18EYLÜL2005PAZAR
10 P A Z A R YAZELARI <Jishab@cumhuriyetcom.tr
Şikago'dabisikletfaşizmi77' aşizmin birkaç farklı tanımı,
1 çok sayıda da yakıştırması
vardır; bilirdim. Böylesini ilk kez
duydum. Şikagolu bisiklet
sürücüleri, belediyenin koyduğu
yasaklara ve polisin yasalara
uyarak onlan engellemesine bu adı
verip duruma uygun bir
benzetmeyle, "bisiklet faşizmi"
altında yaşadıklanru söylüyorlar.
Şimdi bisiklet sevdahlanyla polis
arasında sessiz bir çekişme
yaşanıyor. Sokaklarda köşe
kapmaca oynanvyor ve polisin
olduğu noktalan bisikletliler
karşılaştıkça birbirlerine duyurup
uyanyorlar. Bu türden kaldınm
yardımlaşmalarına rağmen pedal
meraklılannın yeni trafik
diizenlemesıne karşı tek tek
direnişleri, henüz örgütlü bir
boyuta gelemedi. Şimdilik kimi
basın organlannda ve radyo
programlannda yasaklara karşı
tepkiler dile getirilebiliyor. Geçen
ay, Şikago Belediye Başkanı
Richard Daley'in başlattığı bu
uygulama. kentın artan bisüdetli
sayısı dikkate alınarak tıtizlikle
sürdürülüyor. Polisin
denetlemesine, kent yönetimince
oluşturulmuş bir gözlemciler gnıbu
da eşlik etmekte. Polis tek yönlü
yolda ters giden, yaya kaldınrrunda
pedal çeviren. kırmızı ışıkta
durmayan, koruma başlığı
olmayanlarla otomobiller arasında
zikzak yapanlara göz açtırmıyor.
Kaldınmlar sadece 12 yaşından
küçük bisikletlilere aynlmış:
Çocuklara! Cezalar da 25 dolardan
başlayıp 250 dolara dek yükseliyor.
İlk bakışta kurallara uyulması için
gerekli gibı görülen bu
yasaklamalar ve önlemler, Şikagolu
pedal severlerin tepkisine neden
oluyor. "Kazalann yüzde 68'i
kavşaklarda olunca, bisikletlilerin
denetienmesi kaçınümaz oldu"
diyor polis yetkılileri. Geçen yıl bu
kazalarda 22 bisikletçi ölmüş. diye
ekliyorlar açıklamalara... ABD'nin
tümünde yaşamını yıtiren
bisikletlilerin sayısı 662'yi
bulunca, Şıkago'ya düşen zayiat
epey büyük gözüküyor. Bisiklet
haklannı savunanlann savlanysa şu
yönde: "662 ölü 48 bin kazada
oldu! Motorlu araçlarda bu oran
tam tersine iştiyor. Önce araç
sürücükrini eğhin.r
' Pedal
meraklılannın itırazlan daha çok
özgürlük ve haklann ihlal edildiği
yönünde gehşiyor. Onlar, bu
INDIANAPOLIS
MAHMUTŞENOL
yasaklamalar sonunda motoriu araç
kullanıcılannın ortalığı boş bulup
dilediklerince bir otomobıl terörü
yaratacağını savlıyorlar. Bisiklet
için açılmış sağ şenttekı yollann
otomobillerce işgalinden
yakınanlar olduğu kadar,
bisikletlilerin engellenmeleri
durumunda kentin hava kirliliğini
kimsenin durduramayacağını
savlayanlar da çıkıyor. Ancak
bütün bunlann ötesinde. "Bisiklet
özgüriüktür!" diyenler çoğunlukta.
Asıl bu noktadan bakıldığında
bisiklet tutkusunun önünde bir
engel gibi beliren yasaklamalann
karşısında olmak anlam kazanıyor.
Bu insanlar pedallara özgürce
basamamayı faşizm olarak
adlandınp kınıyorlar. Elbette bu
durum Şıkagolular arasında da
ikilik yaratmakta gecıkmedı. Arada
tarafsız kalanlar da var. Al Haas
adında bir okuyucu, Chicago
Tribune'a gönderdıği mektupta
bisiklet sürücülerini küstahlıkla
suçlayıp şöyle diyordu:
"Bisikleüiter hayal gücünden
yoksunlar! Bir otobüsün altında
kahp değerii tekerleklerini >a da
boyunlannı kınnea görürler
güJnlerini™"
Eric Zorn adh bir köşe yazanysa.
kendisini bisiklet tutkunu olarak
tanımlayıp yasaklann
gereksizliğinden söz ediyordu:
"Bisiklet herhangi başka bir
araçtan daha çabuk durur ve
gerekirse hızb bir dönüşle tehlike\i
aüaür. Bisiklet sürücüsü, kulağında
miizik aletine bağh kulakhk olsa da
araç süriicülerine göre çevresine
daha çok hâkimdir ve etrafinı iyi
görür. Bu nedenle trafik ışıklan
kırmızrya dönse bile oradan güvenle
geçebiür. Kaldınmlardan da
gklebüırr
Zorn'un köşesinde
okuduklarımdan onun da böyle
yaptığuıı çıkarmam kaçınümaz
oldu. Neyse ki polis gazete
köşesinde kendisini ihbar edenlere
henüz ceza kesmiyor. Bu olan
bitenleri. ben sadece bazı hafta
sonlannı Şikago'da
geçirebildiğimden, oralıymışım
gibi ilgiyle izledim. Bizim Indiana
eyaletınde böyle yasaklamalar yok.
Olsa da pek fark etmeyecek. Yıllar
önce bir hevesle aldığım bisiklet
paslanana kadar garajda bekledı...
Ancak faşizm lafi edilince
kaçınıbnaz olarak kulak
kabarttığım bu haberlere galiba
ben tarafsız yaklaşanlardanım.
Bununla birlikte "Bisiklet
özgürtüktür" slogaru kulağa
hoş gelmiyor değil! Onun
dışındakileri ve köşe yazannın
savladığı şeylerin doğru
olup olmadığını, bilse bilse
gazetemizin yazıişleri müdürü
Sevgili Satim Alpaslanbilir. îlk
fırsatta ona sorup doğrulatmalıyım.
Zira Alpaslan, bildiğım kadanyla,
her gün Kadıköyü'nden Gebze'ye
kadar sahil yolunda pedal
çevirenlerden... Onunlaher
karşılaştığımda giderek
gençleştiğini gördükçe bisiklet
özgürlüğünün böyle bir yaran da
olduğunu düşünmeye başladun.
Şimdı bırden yuıe bisiklet hevesi
duydum. Yazıyı postaladıktan
sonra gidip paslı bisikletimi
yağlasam iyi olacak!
mseno!34(£ yahoo.com
Maçı insan
olan kazanacak"3 başarüı Türk asılh Belçikah
gencin öyküsüdür anlaülan.
Alanlannda kendisini karutianuş 3
gencin, Mehmet, Emir ve Erdem'in
öyküsü" diye başlayacaktı aslında
bu yazı. Mehmet Köksal Belçika'da
yetişen Türk kökenli bir gazeteci.
"Kol kınhr yen içinde kahr" deyip,
Türklerle ilgili konulan görmezden
gelmediği gibi, bazen belki de
gereğinden(!) fazla eşeliyor.
Özellikle yine Belçika'da yetişen
Türk kökenli bakan (Brüksel Bölge
Hükümeri) EmirKır ik ilgili
haberleri Belçika basınının ilgisini
çekti. Önce Kır'ın "ûniversite
diploması obnadığı halde sanki
üniversite bitirmiş izlenimi
veıtüğHÛ" yazdı. Sonra Kır'ın (ve
diğer bazı Türk adaylann)
seçimlerde izin verilen yasal seçim
harcamasının çok üzerinde masraf
yaptığını ileri sürdü. Son
anımsadığım ise "Enneni
soykınınr ile ilgili açıklamalan
nedeniyle Kır'ın üzerine gitmesi
oldu Mehmet'in. Emir Kır da
kendisi hakkında "soykmmı
inkârcr ve "eksik seçün harcaması
BRÜKSEL
ERDİNÇUTKU
beyanı" haberlerini
yayunlayan Köksal'a
tazminat davası açtı.
13 Eylül'de Brüksel
Adliye Sarayı'nda
Emir Kır'la, Suffrage-
Universal ve Minorites
sitelerinin yazarlan
Köksal ve Pierre-Yves
Lambert'ı karşı
karşıya getiren davanın ilk
duruşması gerçekleşti. Ancak
"basın özgürlüğünün suurlan" ve
"bir poütikacuun tutarsız ve
yasalara ters düşen tutumu" gibi
konular tartışılması gerekirken, her
şey bir tarafa bırakıldı ve dava
Kır'ın "Ermeni soykınmı
konusunda inkârcı olup olmadığı''
ekseninde seyretti. Benim en çok
ilgimi çeken ise savcının "basında
bazen abartnun. provokasyonun ve
mizahın >eri olduğunu, bu durumda
da Idşisel sataşma göremediğini''
söylemesiydi. Dava sanki bir
ortaoyunu gibi geçince, yine
Belçika'da yetişen Türk kökenli
iletişimci Erdem Resne fırsatı
kaçırmayıp www.binfikir.be
sitesinde davayı ti'ye aldı;
"Şaşmaz ve doğru binnen hukuk.
ashnda çok egienceli bir tiyatro
oyunu gibidir. O denli ki Marc
Üyttendaele (Kır'ın avukaü),
duygusal savunmasuu, müvekküime
Türk kökenli olduğu için bu kadar
yükleniliyor, diye sürdürünce.
davahlardan Lambert gülme krizine
tutulup. kadın hâkhn tarafindan
uyanldı ve salonu terk ettL Sonuçta
'yüklenen' gazeteci Köksal da
Türk'tü! Ben bu işin iyi tarafinı
çözdüm. Ük defa mücadelenin sonu
ne olursa okun, bir Türk
kazanacak!"
Bu yazıda Kır ve Köksal'a aynı
sorulan yöneltip konuyu mümkün
olduğunca objektif bir şekilde ele
almayı planlamıştım ancak Kır,
yargı karannı vermeden önce
açıklama yapmaktan kaçınınca
boylesi bir yazıyı mahkeme karan
sonrasına ertelemek zorunda
kaldım. Yazımız mahkeme ve
yasalarla açıldı, "illegal beauty"
pTOJesiyle yasadışüığa geçiş
yapacağız şimdi. Yasaklanan,
dışlanan ve yasadışı kaçak bir
yaşam sürüyor onlar. Belçika'da
kaçak olarak kalıyorlar. Kaçaklar
diğerlerinin "kaçaklann da bu
şehirde, sokaklarda, evlerde
yaşadıklannı fark etmeterinden"
korkuyorlar. Sokakta çekinerek,
korkarak dolaşıyorlar ama Anvers'te
moda defüesinde boy gösteriyorlar.
Belçika'da yasadışı olarak kalan
kaçaklarla genç moda tasanmcılan
8-30 Eylül arasında Flaman Moda
Enstitüsü'nün geleneksel moda
etkinlığinde yer alıyorlar. Amaç. hiç
olmazsa bir kez olsun Belçika'da
yasadışı olarak kalanlar hakkında
olumlu bir öykü anlatmak. Bu proje,
esterık aracıhğıyla etik değerlere
duyarlılığa çağınyor ınsanlan.
"Kaçaklara aynmcdığa karşı
güzeİlik*" sloganıyla yola çıkan
ginşımcıler, "Yaşayan bir insan yok
sayüabüir mi?" diye sorarken Aziz
Nean'in "Yaşar Ne Yaşar Ne
Yaşamaz"ından esinlenmiş
olmasınlar! tllegal beauty
kaçaklara bir yüz, bir
çehre veriyor. Vücudu, dili
ve açık alanlan yaratıcıkla
yorumlamış tasanmcüar.
İllegal beauty. Belçika'da
kaçak oturma ve yaşama
konusunu tartışmaya
açmak istiyor. Kaçaklar
idari olarak yok sayılıyor. Legallere,
illegallenn de insanlar olduklannı
göstermek istiyor proje. Hem de
geldikleri yerlerle ve kendileriyle
gurur duyan "güzel ve çekici*
insanlar olduklannı. Bu nedenle
kendini bır birey olarak
göstermenın en iyi yolu olduğu
düşünülen moda ve yaratıcılıktan
yararlanılmış. Genç modacılar,
kaçaklann da yardımıyla
birbirinden güzel rengârenk
elbiseler ve takılar tasarlamışlar.
Dünyanın dört köşesinden gelip,
Belçika'da yaşamını illegal olarak
sürdüren yine birbirinden güzel,
rengârenk ınsanlara öyle güzel
yakışmış ki elbiseler. Kaçak
mankenleri görseler, "Kaçakhğı
onaytatmaya çauşıyorlar" diye
projeyi topa tutan ırkçı \Taams
Belang partisi yetkılileri bile
etkilenır ve "dünyanın ancak tüm
renklerk güzel olduğunu" anlarlar
belki!. Zaten ağustos sonunda
Kır'ın girişimi ve Irçılık ve
Aynmcılıkla Mücadele ve Eşit
Haklar Merkezi ile Kraliyet Futbol
Birliği'nin desteği ile "Irkçığa karşı
kırmızı kart" sloganı çerçevesınde
düzenlenen ve Brüksel'de bulunan
değişik futbol takımlanndan 8 ile 10
yaş arası çocuklann oynadığı 48
takımın katıldığı futbol
turnuvasında da amaç "ırkçıhkve
ayruncdıkla mücadele konusunda
duyaruhğı artünnak" idi. Bir
taraftan moda, dığer taraftan futbol,
ırkçılığa karşı mücadele ediyor.
Maçı, iyi oynayan, güzel olan,
"insan" olan kazanacak...
erdincutku@binfikir.be n
gteriyapü. Yaklaşıkbin eyİemci,ülkedeki sol muhalefetin "Sos-
yalizm ve özgürlük" sloganı alünda birleşmesini istedi. Eylcmci gençler çalan müzik eşliğinde dans etmeyi de ihmal etme-
dL Yaklaşık bin kişinin katıldığı gosteride olay çıkmasıru engellemek için bir o kadar da polis görev yaptt (AP)
Yeni edebiyat sezonu hareketli
Dir tantana bır tantana.. .21. yüzyıhn
JD skandal yazan Michel
Houeüebecq'ın - MH - (Fransız
alfabesinin yaratmaya bayıldığı sesler
sonucu Houellebecq adını Uelbek diye
telaffuz etmenizı rica ederiz, lütfenü!)
yeni romanı çıktı. Bır edip yazdığı 4.
romanla bir ülkenin gundeminin ük
sıralanna yerleşebiliyorsa, "Bu işte bir
hayır var" demek sanınz hakkımızdır.
Adam gazetelerin manşetleri,
dergilerin kapaklan, televizyon ve
radyolann haber ve özel
programlannda... Üstelik. örneğin
kamunun en büyük kanah France2'nın
ona hasredilen Campus başlıkh
edebiyat programına haber vermeden
katılmamak (MH'in günahını
almayalun, belki de söz vermemişti)
gibi bir lükse de sahıp... Sözün kısası.
MH'nin 31 Ağustos'ta yayımlanan son
romanı etrafvnda olağanüstü bir
medyatik seferberlik yaşanıyor. Yani
adam Flammarion yayınevinden
Fayard yayuıevine geçerken aldığı 1.3
milyon Avro transfer ücretinin hakkını
(!) daha kitap çıkmazdan önce veriyor.
486 sayfalık eserin 200 bin adetlik
(beheri 22 Avro) ilk baslasının iki
haftada tükeneceğkün öngörülmesi
işin cabası. Haftalık Le Nouvel
Observateur dergisi MH üe yaptığı
söyleşinin başhğına "Ben bir amatör
peygamberim" alıntısını tesadüfen
seçmemiş. Türkçeye "Temd
Parçacıklar*' ve "Kuşaülmış
Yaşamlar" isimli romanlan çevrilmiş,
ancak özellikle Müslüman
kamuoyunun "Platform'' adlı
romanında îslama ağır hakaretlerde
bulunduğu için yakından tanıdığı bu
birinci sınıf provokatörün edebi değeri
de her kitabı çevresinde yeniden
tartışılıyor. Marianna dergisinin "yeni
bir çamaşır tozu gibi lanse edildiğmin"
altını çizdıği "La possibilite d'une ile /
Bir Ada(nın) Olanağı" başhklı,
neredeyse bilim kurgu türü romanı
edebiyat eleştirmenleri ve okur
dünyasını şımdıden bölmüş durumda.
Kimileri kitabı başyapıt diye sunarken,
PARIS
UĞURHÜKÜM
ötekiler "bookcrossing'' (sokaktaki
anonim okuyucuya kitap bırakma)
modasına uymaya bile gerek
görmeden doğrudan çöpe atüacak
"paça\Ta" olarak nitelıyor. Ancak
Harry Potter ile yanşacak ticari çapta
oknasa bile bir Fransu yazann 31
Ağustos günü ABD, Almanya, Fransa,
Ingiltere, Ispanya, îtalya kitapçüannın
vitrinlennde, hem de o ülkenin
dülerinde ve aynı anda yer alması.
liberal burunlar doğrultusunda
küreselleşen bir dünyada
küçümsenmeyecek bir başan... Temel
Parçacıklar ve Platform isimli
romanlan 35 dile çevrilen MH'nin,
zaman zaman "kırmızı çizgTye
yaklaşan, kahramanlan aracıhğıyla
dile getirdiği -belki de her defasında
kendisine mal edilemeyecek- tehükeli
görüşleri; son romanını kurguladığı
şaibeli Rael tarikatı (insanlann
yeryüzüne başka gezegerüerden
getirilip klonlama yoluyla çoğaldığına
inananlar) ilişkileri; sorunlu geçmışi,
Irlanda'da sürdürdüğü bir tür inziva
yaşamı, her an ıstırap çeken bir jiiz
ifadesi, anlaşılan kişiligı cazip
kıhyor... Kendine özgü "soğuk
mizahı" ve "umutsuz bakışı'' ile orta
sınıflar ve aydınlannın bir anlamda
"arabesk" (!) ve "payiaşmayı unutmuş
dün\r
asun" yansıtması nedeniyle MH
gerçekten 21. yüzyıl edebiyatına
damgasını vurmaya namzet
gözüküyor. Ama şimdilik Fransa'nın
en prestijli edebiyat ödülü Goncourt
Akademisi'nin 2005 yılı ödülünün en
iddialı adayı... MH ağacının ardındaki
yeni yayın sezonu ormanını görmemek
de körlüğün en dik âlâsı olur. Yine
Fransa'ya has bir özellikle ağustos
sonuyla ekim ortasında geçecek 1.5
aylık "La Rentree Litteraire / Edebi
Başlangıç" süresinde 1409 yeni kitap
piyasaya sürülecek. Yenihklerin 745 'i
edebiyat dışı olarak niteleniyor.
Edebiyat içi olan 664 eserin 96'sı (bu
rakam geçen sene 121'miş.) ükroman
veya edebiyat ürünü. 450'si Fransızca
kaleme alınmışken 214'ü çeviri olarak
Fransızcaya kazandırümış. Bu arada
edebi değeri yine tartışmalı, ancak
tantanası MH kadar yapılmayan, bir
başka pazarlama yıldızı, yaramaz kız
AmeBe Nothomb'un keskın romam
"Asit Sülfirik"in ük basbsı da şaka
maka 180 bin adet... Neredeyse tüm
edebiyat eleştirmenlerinin beğenisini
kazanan bir romanla noktalayalım.
1945 Tunus doğumlu Hedi Kaddour,
Fontenay Yüksek Öğretmen
Okulu'nda Fransızca edebiyatı
öğretmeni. Hem de ilk romanı
"Waltenberg" çoğu eleştirmene "Oh
be nihayet roman gibi roman"
dedirtiren bir eser. Okur, bir zamanlar
âşık olduğu bir kadını arayan bir
romanriğin peşinde 20. yüzyılı
arşınlayacak. Yeni kitap avcılanna
duyurulur... Yeri geçmeden belirtelim:
Anti-ütopyacı MH, "meşhur" kitabı
çıkmazdan önce, mesleki vetirelerin
aksine eserini yahuzca 10 kadar
canının istediği eleştirmene yollatmış.
îsım önemli değıl. Büin bakalım
bunlar kimmiş? "tmdat MH Geri
Getiyor!" başlıklı kıtabın yazan Eric
Naulkau'ya göre kolay, açık, komik,
çarpıcı zehir zemberek adam MH,
edebiyatta hiç olmazsa eleştirisel
ruhun kaybolmadığını kanıtlıyor.
Günümüzün revaçta radikal
eleştirisel (anti-)füozoflanndan Mkhel
Onifray'e göre ise MH'nin son kitabı,
"çağunız nihinzminin arazuu"
kanıtlıyor. "Adam, hastahğı çare. ilaç
dhe sunmor. Diyojen'in kinizmi
(cynisnıe>= köpeksilik felsefesinin
hinıayesine sığuuyor. Ancak füozof
bflgeyi işaret ederken, salak köpeğe
bakrvor..."
ugur.hukum,a paris.com
Pekin'de
Ilgaz'ı
dSüemek
Dünya Meyve Şuyu Kongresi'ne
katıknak üzere Pekin'e gidiyoruz.
THY'nin Airbus 340 uçağırun kanatlan
arasında 9 saatlik bir yolculuktan sonra
Pekin'e iniyoruz. Havaalamndan
çıkışımızda müthiş sıcak ve nemlı bir
havayla karşılaşıyoruz. Otelin serin
havasında kendimize geliyoruz. 3 gün.
dünyadaki meyve suyu teknolojisındeki
ve sağlık-meyve suyu ilişkisindeki
gelişmeler tartışılacak. 2 yılda bir değişik
bir ülkede düzenlenen kongrenin bu yıl
Çin'de yapıhnası tesadüf değil. Daha 5-6
yıl önce dünya meyve suyu üretimınde adı
bile geçmeyen Çin, bugün dünya elma
suyu konsantresi üretiminin yüzde 40'uıı
sağlar duruma gelmeyi başarmış. Dünyada
yetişen her 5 elmadan 2'si Çin'de yetişiyor.
Elma, portakal, kayısı gibi birçok
meyvenin anavatanı Çin. Pekin ilk bakışta
Batıh, gelişmiş bir ülkenin başkenti
izlenimini veriyor. Şehrin hemen her
yanına yayıhnış yüksek ve modern binalar,
geniş, temiz caddeler ve yapımı devam
eden binalar hızlı bir ekonomik gelişmenin
haberim veriyor. Çin'de Pekin ve Şanghay
ve belki de birkaç şehrin dışında genış
topraklarda yaşayan insanlann yaşam
düzeyinin çok düşük olduğu söyleniyor.
Ancak ekonomisinin geliştığini ve Çin'in
hızla değiştiğini görmemek mümkün değil.
Bu uysal ve sakin görünümlü. saygılı
insanlann daha neleri başaracağını
düşünmek için Çin Seddi'ni görmek
gerekiyor. Bu nedenle otelimizin
düzenledığı gezıye kanhyoruz. Çuı Seddi,
Pekin"ın 50-60 krn. kuzeyinden geçiyor.
Tiyenşan Dağlan'na vardıktan sonra
muhteşem görüntülü Çin Seddi ile ilk
karşılaşmamızın heyecanını yaşıyoruz. Biz
Çin Seddi'nin daha görkemli görüntülenne
tanık olmak üzere 10 km. daha giderek
Badaling'e vanyoruz. Ancak sankı tüm Çin
halkı orada toplanmış. Çok kalabalık.
Aracımız artık ilerleyemiyor. Yürümek
zorundayız. Ancak hava çok sıcak ve nemli.
Tüm gücümüzü topluyoruz. Artık geri
dönühneyecek ve Çin Seddi ile tanışlığınuz
sağlanacak. Duran otobüslenn ve arabalann
arasından 500 metre yürüdükten sonra, bızi
tepeye çıkaracak olan brrer kişilik "sBding
car"lara binıyoruz. 10 dakıka tırmandıktan
sonra Çin Seddi'ne ulaşıyoruz. Çin Seddi 5-
6 metre genışliğinde.
zaman zaman
yüksekliğı 7-8
metreye varan,
tepelerin doruklanm
ızleyerek uzanan bır
insanlık harikası.
Seddin kuzeye bakan
kısımlan kale ^ . ^ _ _ ^ » _ ^ « _ _
korunaklan gibi
yapılmış. Güney yönü düz. Her 500 metrede
bir kule yapümış. Duruyor ve tepeleri
dolanarak uzanan bu duvara bakarken
dalıyorum. Kendim için tarihi bir anı
yaşadığımın farkma vanyonım. Burada
insanın ölümüne verdigi emeğe, çabaya ve
kararlıhğa saygı duymamak mümkün değil.
Kuzeyden gelen korkuyla kendini koruma ve
yaşama bağlanma duygusu birleşince, Çin
uygarlığının dünyaya hediye ettiği bu
muhteşem yapıyı görmüş ohnanm
mutluluğunu yaşıyor insan.
Çin Seddi'nin toplam uzunluğu 6 bin 300
km. ve 2 bin yıllık bir zaman dilimi içinde
yapıhnış. Yüksek tepeler üzerinde uzanan
bu müthiş yapının nasıl ve hangi emekle
yapıldığını düşünmek insam korkutuyor. Bu,
insanoğlunun sınırlannı zorladığı bir olay.
Nasıl başarmışlar. bu yalçm dağlara bu
malzemeyi nasıl taşrmışlar, diyorsun...
Daha sonra Ming Tong'un anıtmezannı.
Tiananmen Meydam'nm görkemli hükümet
binalannı, Çin hanedanlannrn yaşadığı
"Yasak Şehri" gezme olanağı bulduk. Çin'de
her alanda derin kültürün izlerini görmek
mümkün. Gezimizin son gününde Pekin'in
tarihi eski şehrini, "Hutongs"u da
programımıza aldık. Bu belki de gezimizin
en enteresan bölümüydü. Tanhı çan
kulesinin 72 basamakh dik merdivenlerini
çıktıktan sonra dünyanm en büyük çanını
karşrmızda buluyoruz. Saatin ohnadığı
zamanlarda, şehre girişi ve çalışma
zamanlarmı büdiren bir çan bu. Rehberimiz,
Wang adlı bir çan kulesi görevhsini
tamştırdı. Küçük boylu. çok esmer ve cana
yakm bir hanım. Şarkı söylediğini
öğreniyoruz. Çan görevlisi, ricamız üzerine
Çince şarkı söylüyor. Bırden söylediği
şarkunn melodisi tanıdık geldi. Daha
dikkatli dinledığunizde "Dgaz Anadohı'nun
Sen Yüce Bir Dağısnî
r
şarkısuıı aynen Çince
söylediğini anlıyoruz. Evet, kulaklanmıza
inanamıyoruz. Türkiye'den 8 bin kilometre
uzakta. Pekin'in çan kulesinde "ngaz"ı
dinhyorduk. Hepimizi bir mutluluk sardı.
Bizim çok hoşumuza gitmesi onun da
hoşuna gitti ve bizi kırmayarak en az 4-5 kez
daha Ilgaz'ı söyledı. Sesi de çok güzeldi.
Türkiye'ye dönerken, insanı müthiş
etkileyen Çin Seddi'ni yapan Çinlilerin daha
neler yapabüeceklerini düşünüyorum. Çin'i
görmek ve yaşamak gerekli diyorum,
uyuyan bir de\in uyanışını izlemek için.
mpalata superoidine.com
PEKİN
MEHMET R\LA