25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 AĞUSTOS 2005 CUMA CUMHURİYET SAYFA FikretbirahlakblavuzuidiTaşınm coşkun yüregunde / Insa- nın aşkını da elemini de... Devletin çöküşünü, yöneticilerin umursamazlık ve açgözlülüklerini, toplum katmanlannın çaresizlik için- de çırpuuşlannı benliğinin derinlik- lerinde bu denli hisseden bir başka- sı var mıydı acaba "Osmanh mül- Ölümünün 90. yılında Tjgvfık Fikret Orhan Karaveli kü"nde? Olup bitenleri gördükçe kahrından hemen her gün yenıden ölüyor ve bir arkadaşına yazdığı mek- tupta şöyle diyordu: "». Koca bir âlem içinde yalnızım. En yakın arkadaşlanmın arasında sokağa çıplak çıkmış bir adam hissiy- le thrryorum... Herkes bu rezil or- tamda nefes alabiliyor... Benim ise kendimi taşlara çarpacağım geliyor, fakat hani benim samimi kanımla kirknecek bir temiz taş_." En yakınında bulunmuş kimi arka- daşlan, HüseyinCahit'ler, Sükyman Nazif ler bıle onu anlayamıyor, arka- sından konuşmakta sakınca görmü- yorlardı. "Tarih-i Kadim" nedeniyle Meh- met Akif ve benzerleri üstüne üstü- ne gelmişler ve onu para karşıhğın- da benliğinı satmakla suçlayarak ca- nevinden vurmuşlardı. Bu arada hiç beklenmedik bir şey olmuş ve soylu bir aileden gelen gen- cecik bir "müderris"; sonraki yılla- ruı dünyaca benımsenip yüceltilen bir edebiyat tarihçısi, onun, doğru değerlendirilmesi gereğim haykır- mıştı. Politika batağına saplanan Fuad Köprülü En olgun çağında politika batağı- na saplanıp kalan Profesör FuadKöp- rülü (1890-1966) 1918'deyayımla- nan "Tevfik Fikret ve Ahlala" isim- Ziya Gökalp. li kitabmda şunlan yazıyordu: "._ Namık Kemal'in ölümünden beri zulüm ve istibdatm korkunç ha- yaJetine karşı kuvvetle haykıracak bir şair yetişmemiştL. İsyan feryat- lanndanuzakdunrv'orvekişiselüzün- tü ve aşklannın şarkısını söylüyor- lardı~.'Sis' manzumesi,Hisar'ınye- şjl sırâanndaii İstanbuTun kayıtsızve miskin semasına bir bomba gibi dü- şünce bütün Türk gençügi tannsal birtitremeilesarsıkü. Arük- vatanın kaderine ağiayan, vatan düşmanlan- na lanet yağdiran bir şairin yaşadığn nıbifiyorduk- 'Bir Lahza-ı Teahhur" o zanianki gençlik âkminde Abdül- hamid'etsabetetmeyenbombadan da- ha müthiş bir gümbürtü ile patlanuş- ü~ Ölümünden beri geçen kısa süre, onun, geleceği keşfettiğini gösteri- yor~." ".- En ufak bir şaibe ile lekeknme- yenvkdanı, açıkafauvebüyükruhuy- la 'Aşiyan'da yaşarken, 'Hisarlar- dan' hiç farta olmayan bir namus ve erdem aruü karşemda bulunduğumu- zu hissediyorduk.-'' "~ 'Tarih-ı Kadim' unvanh man- zumesi dikkate alınarak Fikret'in gençhğe dinsizbk felsefesi telkin et- meye çahşüğını söylemek haksızhk- ür._ O, gençliğin ruhunda "kudsıyet duygulan' uyandırmaya çabşan bir ahlak kılavuzu idi." Çağdaşı, önemli fikir adamlann- dan birkaç 'görüş' daha belırtmek gerekirse... AbdülhakHâmite göre, o " ~ okuyuculannı düşünmeye zor- layan bir büyükfüar adamrydL" Zi- ya Gökalp ise Fikret'in gerçek "mis- yonunun" Rönesans hareketini dil- de, sanafta ve ahlakta olgunluğun son derecesine ulaştırmak olduğu- nu belirterek " ~ O, bu rolü hakkry- la yerine getirdL İ rnmetruhuna, iim- met uygarnğma son ve kesin darbe- yi vuran yenihkçi, edebiyatunızı as- rileştirip insanileştiren bir dâhimiz- dir~'' diyordu. Nihayet Atatürk: "-. Bu yurdun ve ulusun uygar dünva uhıslan ara- sında ün ve onuriu yaşayabilmesiiçin gereken herşeyi düşünen, yazanve bu uğurda yaşamnu feda eden şair, ka- ranhklarda bir nur görerek yurttaş- larmı o nura götürmeye çahşan yegâ- neinsandL Ondaki hey bet ve vakur ahenk hiç- bir şairimizde yoktu. Ancak onu iyi taru>ttiılar\«taıuyacakolaıüarbeııim bugün yapmak istediğimi ka\raya- bifirler.^ Tevik Fikret, Robert Kokji'nde hocalık yıllannda (solda) 1912'nin 'Yağma Sofrası 'ndan bugünlere Kimseden fayda unımam, di- lenmem kol kanat/ Kendi boşluk ve gökkubbemde uçar giderim / EğUmek, esaret zincirinden ağır- dır boynuma / Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim. Kısacık bir dörtlükle kendini ne güzel anlatmıştır Tevfik Fik- ret. Ancak onu yeterince tanıya- bılmek ıçın en azından başhca şi- ırlennı okumak gerekir. Örneğin; bir "Yağmur", "Sen Olmasan' 1 ve "Sis".. "SabahOlursa",' 4 Rü- cu", "Promete" ve "Hahlk'un Ve- da'ı"... Tabıı, *Ferda w ,"Halûk'un Amentüsü", "Tarih-i Kadim" ve "Rübab'm Ce\abı_. "Kava Kita- besi" ve "TarÜHKadnn'eZe>1".. Hepsi de klasik olmuş ve eski ku- şaklann benliğine sinmiş; genç kuşaklann da bilmesi gereken şi- ırler. Hele, dönemin yöneticileri- ni eleştirmek içuı yazılmış bir "Hann Yağma" (Yağma Sofrası) vardır ki, 93 yıl sonra.. bugün de -ne yazık ki- eskimediğini ürpe- rerek hissedersiniz... "Aşiyan'daki kâhin n , "Bu har- manın gelir sonu..." derken -ne yazık ki- yanılmış! "Yağma Sof- rası r> nın açlan "«yutulmaya ha- zır,şu milletin hayatnu_J n yıye yi- ye bitiremıyorlar. "Harmarun sonunun gelmesi için.-" acaba bir 93 yıl daha mı beklememiz gerekecek?.. Hân-ı Yağma (Yağma Sofrası) Bu sofracık efendiler -ki yutulmaya hazır Huzurunuzda titreyen -şu milletin hayatıdır Şu milletin ki can çekişir, şu milletin ki acılıdır Fakat sakın çekinmeyin; yiyin, yutun hapır hapır. Yivin efendileryiyin, bu iştah sofrası sizin, Dovunca, tıksınnca, paîlayıncaya kadaryiyin! Efendiler, pek açsınız, bu çehrenizde bellidir; • Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı, kim bilir? Şu nimetler sofrası bakın, geüşinizle övünü'r Bu, hakkıdır gazanızın, evet, o hakda elde bir. Yiyin efendileryiyin; bu içaçıcı sofrası sizin; Doyunca, tıksınnca, çatlayıncaya kadar yiyin! Hepsi bu nazlı beylerin, ne varsa ortalıkta say; Soy sop, şerefve şan, oyun, düğün, konak, saray. Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay; Bütun sizin, bütun sizin, hazır hazır, kolav kolay... Yiyin efendileryiyin; bu ıştah sofra sizin, Doyunca, tıksınnca, patlayıncaya kadar yiyin! Büyüklüğun biraz ağır da olsa hazmı, yok zarar, thtişamm gururu var, intikamın sevinci var. Bu sofra iltifatınızdan işte mutluluk umar Sizin şu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar... Yiyin efendileryiyin; bu can katan sofra sizin; Doyunca, tıksınnca, çatlayıncaya kadar yivin! Verir zavallı memleket, verir ne varsa: malını, Vücudunu, hayatını, ümidini, havâlini, Olanca rahatını, gönlünün tüm sevincini, Hemen yutun, düşünmeyin harammı, heldlını... Yıyın efendileryiyin; bu ıştah sofrası sızın; Doyunca, tıksınnca, patla\ıncaya kadar yiyin! Bu harmanın gelir sonu, kapıştınn giderayak! Yarın bakarsınız söner bugün çatırdavan ocak! Bugün ki mi deler kavi, bugün h çorbalar sıcak, Atıştmn, tıkıştınn, kapışkapış, çanakçanak... Yivin efendiler yiyin; bu havkıran sofra sizin; Doyunca, tıksınnca, çatlayıncaya kadar yiyin! (Haziran 1912) 19Ağustos 1915sabahı Tevfik Fikret, sırtüstü yatıyor ve hiç de ölmüşe benzemiyordu. Sakalı tıraşlı, sadece gözleri kapalıydı. Tevfik Fikret ölüm döşeğinde... Ve... 19 Ağustos 1915 sabahı. Odasındaki cam fanuslu saat 02.20'yi gösterirken "Arük yıkıhyorum™ yavrum™ yavrumJ" diyerek öldü. Sırtüstü yatıyor ve hiç de ölmüşe benzemiyordu. Sakalı tıraşlı, gözleri kapalıydı. Başının altındaki yastığın kılıfı ve göğsüne kadar cekilmiş örtü gibi Boğaziçi'ni seyrettiği pencerenin tül perdeleri de bembeyazdı. Etrafi, "Aşiyan"ın bahçesinde özenle yetıştırdıği çiçeklerle bezenmişti. Kısa kollu geceliğınden taşan kollan, ölüm döşeğindekı bıtik bir adamınkinden çok hâlâ güreş tutabilecek bir eskı ve güçlü pehlivanınkileri düşündürüyordu. Sanki ölmemışti de sıcak bir ağustos öğle sonrasının esintisinde öğle uykusuna yatmış gibiydi. "Vkdanla inandıgı uhi ve münezzeh, kudsi ve muallâ kudreti küflh esine" kavıışmuş olmanın mutlulugu okunuyordu huzurlu yüzünde. Bu kadar canlı, rahat ve güzel bir ölü yüzü belki de hiç görülmemişti daha önce. Aslında ölmemişti de!.. Doksan yıl sonra aramızda geziniyor ve bir şeyler anlatmaya çahşıyordu: ".^Aman dikkat edin çocuklar!" diyor. "Gehbolu'daki Miralay'm ve O'nun yanında toprağa düşenlerin kemiklerini sızlatacak bir şey yapmayın. Eserine ihanet etmeyin!.." "-Türkiye'yi yeniden karantağa gömmek isteyenlere izin vermeyin!_" ".-Haydidurmayın!-'' Babalar ve oğulları Tevik Fikret'in Galatasaray Lisesi'ndeki olduğu gibi korunan müdür odası. Yeri gelmişken, babalan tarafın- dan en iyı bıçimde yetıştirilmeye ça- lışdan bu iki talihsiz çocuğun nasıl bir "son"la yaşam defterlerini kapattık- lanna bir göz atalım: Önce "Cumhuriyet"ten bir haber: : ulusu ve edebiyah için üzü- cü bir olay olan "Fikret- Akif kavgası", kimi tutucu çevreler tarafından Halûk'un papazlığı seç- mesi bahane edilerek, Fikret aleyhı- ne sürdürülmeye çalışılmıştır. Orhan Kara\eli Tevfîk Fikretv^e HalûkGer- çeği, Pergemon Ya>mı, 312 sajfa, 14 YTL "._Cnlü Türkşairi Tevfik Fikret'in Hıristryan olup Amerikan u\Tuklugu- na geçen oglu H. Halûk Fikret, 9 Ha- ziran 1965günüAmerika'nm ParkLa- ke şehrinde kanserden öhnüştür. Öl- düğünde 72 yaşmdaydı. Fikret'in tek çocuğu olan Halûk. Robert Kolej'ibi- rirdîkten sonra, >ükseköğrenim içints- koçya'nm Glasgow şehrine gitmiş ve burada Hıristh an dinini kabul etmiş- ti. 1913 yıhnda Amerika'ya göç et- miş; mühendis olup uzun yıDar deği- şikünh«rsiteJerdeöğretimü\eBğiyap- mış; 1943 yıhndan sonra ise çeşitli kentlerin kiİtselerindevaizlik vepapaz- hk göre\i üstlenmiştL Öldüğü zaman Park Lake şehri Presbitaryen KiUse- si 'başpapazı" idL." Bu "haber" de Milliyet gazetesin- den: "~Şair Mehmet Akif Ersoj'un oğ- lu Mehmet Emin Ersoy, (tstanbul) Tophane (semtinde) Hacı Mimi Soka- ğı'nda bir kamyon kasası içinde ölü bulunmuştur. Devamh olarak alkol alan 45 yaşındaki Mehmet Emin Er- soy'unbir kalp krizisonucunda öldü- ğü anlaşılmış ve cenazesini kaldıracak bir nıakam bulunamadıgı için ceset uzun süre sokakta kahruştır! Uç \ıl ön- ce eşi ölen Mehmet Emin Ersoy, ken- dini uyuşturucu maddeye vermiş ve Tophane'nin arka sokakİannda yaşa- maya başlanuşb!»" BİTTÎ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear