23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 27 NİSAN 2005 ÇARŞAMBA OLAYLARVE GORUŞLER ACI MUMTAZ SOYSAL Hayın' Diyememek DİPLOMASİYİ asla kesin "hayır" dememek ve "evet, ama" demek diye tanımlarsanız, varamaya- cağınız kötü sonuç yoktur. Tam tersine, kötü sonuçtan daha kötü sonuca sürüklenip durursunuz. Inciriik üssünü "lojistikmerkez" olarak kullanma izni verdikten sonra bunun "blokizin"e dönüşme- sıne, yani her uçuş için teker teker değil, belli bir süre için verilmiş toptan izin olmasına engel ola- mamakgibi. Ardından.taşınanlann, uzlaşmada sö- zü edilmiş "öldürücü olmayan askeri malzeme" ol- maktan çıkarak "mermi, bomba falan" olmasına nasıl engel olabilirsiniz? Kaldı ki, "öldürücü olma- yan askeri malzeme"nın arasındaörnegin bu böm- balan atacak araçlara ait parçalann bulunmasını ön- lemek de mümkün olmayacaktır. Daha da kötüsü, böyle bir konuda bile "evet" de- meyi karşınızdakinin bir başka konuda "evet" de- mesine bağlamadan sonuca varmaktır. Amerika'ya, "Siz de önce Kuzey Irak'taki PKK'yi ortadan kal- dınn" denebildi mi acaba? Ama, "hayır" demeniz gerekene en başta ke- sin "hayır" diyemeyişin en kötü örneklerine daha çok Avrupa Birliği'yle olan ilişkilerde rastla- nıyor. 17 Aralık'ta istenenlere kesin "hayır" demeyi be- cerememiş siyasileryüzünden bocalayan Türk dip- lomasisi. öyle anlaşılıyor ki dün toplanan Ortakiık Konseyi'nde ve oturum sırasında, isteklerin birkıs- mını "evet, ama" diyerek yumuşatmayı "başar- mış". örneğin, 1963 Antlaşması'na ilişkin Ek Pro- tokol'ün 3 Ekim'i bile beklemeden haziranda im- zalanmasına ve hatta onaylanmasına "evet" den- miş, "ama", bunu kabul etmekle "Rum bandıralı gemilerin Türk limanlarına girebilmesine ve uçak- lann Türk hava sahasını kullanmasına" razı oldu- ğu anlamına gelmediği vurgulanmış. Avuntu. Protokolü imzalamanın eninde sonunda "res- men tanıma "ya dogru atılmış bir adım oluşu bir ya- na, Türkiye'nin çok kısa bir süre sonra limanlannı ve hava sahasını Rumlara açmak zorunda bırakı- lacağı şimdiden bellidir. Ohalde, kim kimi aldatmakta ve oyalamakta- dır?Türkiye AB'yi mi? AB Türkiye'yi mi? Yoksa, ikisi birden Türk kamuoyunu mu? Ama, "kamuoyu" diye Mütareke basını ve tele- vizyonlan ile onlan kullanan Bizans dünyası alını- yorsa, bilinsin ki halkın büyük çoğunluğu artıkger- çeği görmeye ve anlamaya başlamıştır. Konu, ya- vaş yavaş, zihinlerde açıklık kazanıyor. Bu gidişle iki sonuçtan birine vanlacağı açıktır: Türkiye ya gu- ruru kırılmış ve Kıbns elinden alınmış bir devlet du- rumuna getirildikten sonra kapı önünde bırakılacak ya da süngüsü düşmüş ikinci sınıf bir ucuz tatil ül- kesi olarak Avrupa'nın bir ucuna lütfen iliştirilecek. Halk, onurunu fena halde zedeleyen bu gidişin bedelıni fazla gecikmeksizin herkese çok ağır bı- Çimde ödetmeden duramaz. En başta da, şimdiki iktidara. Dr. Aydın AYBAY şmna, Arapça kökenlıOsman- hca bir sözcük olan "intihal"in Türkçe karşılığı olarak kulla- nılıyor. Son zamanlarda gerek , medyada. gerek mahkeme tu- tanak ve kararlannda, bu sözcüklere sık sık rastlanıyor. Daha çok intihal sözcüğü kulla- nılıyor. İntihal nedir? DeveOk)ğ)u'nuıı "Osmanhca Türkçe AnsiklopedikLûgatında'" (17. Baskı, 2000) şöyle açıklanıyor: "İntihaL 1. Çalma, başkasının mahnı benimdir diye iddia etme. 2. ed. Birinin yazısını veya şiirini kendinin gi- bigöstenne" Özön'un sözlüğünde de (Osman- lıca Sözlük) buna benzer bir tanım var. Şem- settin Saminin "sadeleştirilmiş ve genişletil- miş" yeni baskı "Kamusn TürkT'sinde (Te- mel Türkçe Sözlûk 1985) intihal sözcüğü kar- şıhğı olarak, "aşmna" dendikten sonra, "in- tihal edebiyat âleminde hırsıznkür" denıyor. Bu tanımJarda yer alan intibal ya da aşır- ma sözcüğünün dayandığı olgu, bir şeyin sa- hibinin nzası ya da onayı olmaksızın, sahi- binin adı da gizlenmek sııretiyle kullanılma- sı olgusudur. Bu olgunun ceza hukukundald genel adı "hM"SEİık''tır. Popüler dilde buna aşır- ma denır. Bu eylemi yapan da, "hırsız, aşır- macı, sarik, uğru" gibi sözcüklerle adlandı- nlır. Osmanlıcada Arapça kökenli intihal söz- cüğünün kullanılmış olması, bununla anlatı- lan olgunun toplumda eskiden beri var oldu- ğunu gösterir. Sözlüklerdeki açıklamalardan Osmanlı dönemınde başlıca intihal şeklinin, şiirdeki aşırmalar olduğu anlaşılıyor. Şeyh Galip ın "Hüsnü ü Aşk"taki -Çaldırasa mi- rî mah çakhm" dızesi de şiirdeki aşırmala- rın o zamanda da yakınma konusu olduğunu gösteriyor. Osmanlı edebiyatı dünyasında bir dönem "intihal mi, tevarüt mü" tartışmasının yapıl- mış olduğu, bizim kuşağa, (1940"larda) lıse- deki edebiyat derslerinde anlatılırdı. Arapça kökenli "tevarüt" sözcüğü, "iki şairin birbi- rinden habersiz olarak aynı mısra ya da bey- ti söylemeleri" demektı (Devellioğhı age). Anılan tartışmadan anlaşıldığına göre, şiır- lerinde, başkasının mısra, beyit ya da daha geniş alıntılarla aşırma yapanlar, yakalanın- ca, bu kavrama (tevarüt'e) sığınmakta idiler. tntihal olayı Batı dünyasında da vardır (Pla- giarism). Prof. Hasan Yaacı'nın naklettigi- ne göre, daha Antik Yunan'da bile aşırma ya- pıhyordu. O zamanlar ve daha sonraki dönem- îerde, bu olay bireysel alanda kalıyor; toplum açısından ise yaptırımsız bir ahlaksızhk ola- rak belli kesimlerce kınanmakla yetinüiyor- du. Aşırmanın bıreysel alanda kalan ve top- lumsal olarak dar bır çevTenin kınama şek- lindeki tepkisinden başka yaptınmı olmayan ahlak dışı bir eylem olması durumu. matba- anın icadıyla değişikliğe uğramıştır. Başka- sına ait düşün ürünü bir yapıtı basım yoluy- la çok sayıda "çoğaltmak" suretiyle kullanan aşıncı, bu yoldan önemli ölçüde gelir sağla- ma olanağına kavuşunca, düşün ürünü yara- tan kışı, buna karşı hukuksal korunma arayı- şına düşmüştür. Bunun sonucu, Fikir ve Sa- nat Eserlen Hukuku adıyla bir hukuk dalının oluşmasıdır. Bu hukuk dalındaki düzenlemelere göre bir fikir ürününü, sahıbinin onayı olmadan aşı- np kendısininmiş gibi kullanan kimse, ürü- nün ister tamamını, ister bir bölümünü aşır- mış olsun, bundan dolayı özel hukuk. ceza hu- kuku ve yönetim hukuku kurallanna göre sorumiu olur. Bu sorumluluk bakımından, eseri (ürünü) aşınlanın "şikâyet hakla (yet- Idsi)" vardır ama, bu hakkı kullanmadığı tak- dirde, aşırmayı yapana, bu eylemi nedeniy- le -kurai olarak- bir yapünm uygulanmaz. Yaptınm uygulanması söz konusu oldu- ğundaysa ilk aşamada. intihal (aşırma) olgu- sunım var olup olmadığını saptanmak gere- kecektir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin bu konuyla ilgılı kökleşmişiçtihadı şöyledir: Ya- yımlanmış bir kitabın kısmen ya da tamamen kendi eserinden aşırma olduğunu ileri süren eser sahıbine ya da aynı iddiada bulunan üçüncü kişikre karşı, khabı yayımlayan kışı. aşırma yapmadığını savunarak bu tür iddialar ile ktşOik hakkmın çiğnendiğinı ilen sürüp taz- minat isterse, mankemece yapılacak ilk iş "aşırma eyleminin olup ohnadığın nı incele- mektır. Vargrtav 4. Hukuk Dairesi'nin yeni sa- yılacak bir kararında bu konuda şu gerekçe- ye yer verihniştir: "Bir eserin yaaJmasında elbette kaynaklardan yararlanma olabilir. Hatta o eserin zenginleştirilnıesL karşüaştır- ma yapılması bakımından zorunJu ve yarar- h da olabilir. Böyle bir yöntem izienirken ah- nan düşünce ve örneğin kûne ve hangi eseri- ne ait bulunduğuna yoUanıa yapümasu yer- kşmiş ve zorunlu yazun kuraljdır. Aksi halde başkasına ait düşünce ve uretimkri, kendini- ze aitmiş gibi bir sonuç çıkarünuş olur ki, bi- hm ve v^azım kuraDan bunu boşgörüyle kar- şılamaz" Aşırma iddialan yerleşik ve kökleşmiş yar- gısal içtıhadı teyit eden bu gerekçeye dayan- dınlmalıdu-. Aynca bu konuda aşıranlarca yapılan kimi hDeler de göz ardı edilmemeli- dır. Bunun en bilinen şekli, aşınlan metne bir iki sözcükte gönderme yapılıp, üst tarafinı say- falarca sanki kendınınmiş gibi doldurmaktır. Çokça rastlanan bu hie'ye, özelükle YÖK son- rası ciddi bir denetımden geçmeden akade- mik un\an "kaprveren" bazı (sözde) bilim adamlannca başvurulmaktadır. Bu konuda ceza sorumluluğuyla yönetim (idare) hukuku açısından sorumlulujkla ilgi- li açıklanacak pek çok şey vardır. Örneğin, yasada, aşırma ile oluşan bazı suçlarda, aşı- nlan yapıtın sahibinden başka Millı Eğıtim ve Kültür bakanlannın da şikâyet hakkı var- dır. Bunun gibi, örneğin başbakan da, kendi bünyesinde aşuroa işine bulaşmış görevlıler hakkında Devlet Memurlan Yasasına göre soruşturma açarak gerekli yönetimsel yaptı- nmlan uygulamakla yükümlü sayılır. Son olarak şunu belırtelim: Aşırma eyle- mi hırsızhkor Başkasının eserinden alıntı yapılacaksa. yararlanılan ka>ııaktan a>nen ne alınıyorsa (sayfa, paragraf, cümle, ibare), bunun "babahğT (droit de paternite) mutla- ka belirtilmelıdır. Şunu da ekleyelım: Bir disiplin suçu ola- rak idari bakımdan soruşturulan bir aşırma eylemi için yapılan kovuşrurma, zamanaşı- mına uğrasa bile hukuk davalannda zama- naşımı yoktur. Sol Atatürk'ünü Anyor... A. Gailİ AŞIK Eski Parlamenter S ol secmenin yazgısı, Vergflius la Dante'nin llahi Komed> i a'da an- latılan ahiret yolculuğuna benzer. Şu farkla ki, onlar karanlıkonnanlar(günahde- nizleri)içindebırışık,yada simge yakalayarak doğrul- tulannı belirlemiş olduklan halde, Türk solu'nun içıne inldiğitüneldehenüzbira>- dınlık görünmüyor. Ellido- kuz yıllık (1946-2005) sü- reçte geçirdiğımiz 15 genel seçimın hiçbırinde sos>al de- mokrat ideolojinin içi bu- günkü kadarboşalmamış. sol dünya görüşü seçenek ol- Darüşşafaka'nın Yakacık, Maltepe, Şenesenevler Bagışçılar Siteleri ya da Maltepe Özel Bakım Ünitesi, Ömran ve Yahya Hamuluoğlu Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi'nden Nasıl Yararlanabilirsiniz? 4 4 4 1 8 6 3 no.lu telefonu arayın. Sizıhemen bilgilendirelim, yönlendirelım, yardımcı olalım. Benırn ddım Işık.. Bpnım adım AıtTBfmm amm Rözıjar... 8fmm adım Renlı... Bpmm adım Ounya... Benım ddım Umut... Benım adım Çocuk... 900 ayrı adım var benım... Saymakla bitmez... Tek başıma kalabalık bir orduyum ben... Yuregim, Oarüşşafaka'da babası hayatta olmayan tam 900 yetenekli cocuğun egitımi için çarpıyor. Baqışlarımı onlar için yaptım Onlarla çoğalıyorum. Onlarla çocuk oltıyorum Onlarla gelecek oluyoıum. Hergün 900 ke? yeniden dotjuyorıım. I997'den bu yana Yakacık Bağısçılar Sılesi'nde yaşıyorum. Kuzenim Maltçpe Bagışçılar Sitesı'ni tercıh etti. Tıjm sıteler bırbırmden gıizel... Bebekler gibi sarıp sarmalanıyorum burada... GüleryÜ7İü doktorlar, mplek hemvteler, pırıl pırıl qörevliler... Ve bana benzeyen arkaridşlar. Sıcacık, apaydınlık, kocaman, layık oldıığum bir yer burası... İnsan olduğum ,ıçin de(jer görduguiîi. güven ve onur duydugum bir yer... İçımdc tatlı bir htuur... "SenımadımGelecek. Bu ydŞimda başka ne ısterim? Darüşşafaka maktan çıkmamış ve marji- nalleşmemışti. En kötü koşul ve konjonktürde bile genelın 3'1'inı oluşturan o inanmış kitle nerede? Partizan idare- lerin amansız baskılanna 50 yıl meydan okuyan o adsız kahramanlann, özellikle son 15 yıldan bu yana artan bir ivme ile mevzilerini terk et- mesinin ve bü>ükzemin kay- masının temelindeki siyasal ve toplumsal (sos> r olojik) et- kenler nelerdir ve bunun so- rumluluğu kimlerin omzun- dadır. Bu bozgun ve tükenı- şin öyküsü uzun olsa da, ta- nısı açık ve kısadır: Rahmet- li ismetPaşa'nıntarihsel.ki- şilıği ve Sayın Ecevit'ın 70"lı yıllardakı karianatikönder- Kğipeşınde sürüklenen kıtle- ler, 12 Eylül sonrasında lo- komotifsiz vagon gibi orta- da kaldılar. Doğrultubelirle- yecekleri kutupyıldızı, bü- yüleneceklen bir liderleri yok artık. Muhakfetyorgumısol yiğınlann geleceğe dönük umutlan da tükendi. Yanm yüzyıldan fazla bir süre bü- yük tutku ile peşinde koş- tuklan partilerinin uğratıldı- ğı olumsuz dönüşümü hüs- ranla gördüler ve dededen toruna ödedikleri bedellerle çöken omuzlannı silkeleye- rek "Bizden buraya kadar" dediler. Bize göre soldaki seçmenlerin uzun yıllar sos- yal demokrasiye besledikle- ri umudun tükenişi; Ismet Paşa'dan sonra solun büyük partisinin üst düzey yöneti- cüerinin, özelükle önder ko- numundakilerin gösterime sunduklan rollerin tersine. ınsan sevgisi açısından çok yoksul olduklannın halk ta- rafindan anlaşılmasıyla. ka- çınılmaz hale geldi. Elinizde bir sevgi anahta- n yoksa, secmenin size kilit- lenmiş gönlününe ile açacak- sınız... Sevgi dantelıni öreme- diğiniz ve iletişim ağını ku- ramadığınız toplumu, hangi yöntemle yanınıza çekecek- siniz... 12 Eylül öncesinın sosyal cinnet ortamında teröre asla bulaşmadıklan halde. CHP ıdealleri uğruna toprağa dü- şenlerin öldükleri Ûe kalma- lan ve partinin o yıllardaki önderinin, acılann ustüne şal örterek kendi geleceğine yö- nelmesininyarattığı şok ve al- datılmışlık duygusu da, çö- zülmenin temel etmenlerin- den bir başkasıdır Solun ana partisinin de- mokrasinin Kâbesi ve ulu- sun siyasal kutsalı parlamen- toya taşıdıklannın 3' l'i sağ- dan devşinne.. Melez bir kompozisyonun ürünü olan grup, ışlevsiz durumda ve dağılma sürecinde. Sol kül- türden ve kendi ocağından gelen, mıUetvekili olacağı ıl- leri yetkinlik ve onurla tem- sil edecek, partiyi ve partıli- len a\-akta tutacakpek çok ni- telıkli insan kıyıma uğrar- ken, yaşamlannda bir kere bile sola oy vermemiş zen- ginlerin, hangi gerekçe ile milletvekıli yapıldığına ve bunun altında ne yattığına ilişkin beyinlerde ve \ıcdan- larda düğümlenen soru ışa- retleri, oy verenlerin ruhlan- nı aç bir kurt gibi keminyor Sol partilerin, özellikle solun öncüsü partinin geneline ve tabanına baküdıgmda ise tab- lo acr. Tüccarve sana>ici gh- mtş, yerineemekçi de gelme- miş. Esnafgttmi^,yeriniişpor- tacı da ahnamış. Yaşlanan- lar"bize haobocapartisiya- rasjr"gerekçesiyieyuvayıterk etmiş,çoculdarmı da gönder- memiş. Köyler >a temsücisiz ya da yetersiz elkrde. Belde ve üceler örgütsüz, kâğrt üs- tündeki örgütlerin de kapısı kilidi telefonu kesik. kirası birikmiş. Çarşıda çaymı içe- cek dükkân. mahalİede se- lam verecek partih' kalma- nuş. Sol siyasetin omurgası sayılan kırsaldan \aroslara, emeküden çabşana tünı sos- yal snuflar desteğini çekmiş. Ortaçağ koşuDanndaki bir topluma yeniden dirilişin öiümsüzlük şerbetini sunan bir partiyeaçüan siyasal kre- di, buyük kentierin sosyete semüerindeki tuzu kuru ke- simlere indirgenmiş ve solun geneldurumu,1919Türkiye- si'nedönmüş. "Ar namus be- lası borada>im'n dıyenlenn de dayanma gücu tükenmek üzere. Partimızin dününü ve bugününü karşılaştınnca "Rüzgir söy1ü\or o yerlerde şinıdi birim eski şarkunızı'" bestesini özlemle ve hüzün- le hatırlıyoruz Sol partile- rin tepelerıni doğrudan ya da dolayh olarak denetleyenle- rin önceliği, pozisyonlannı korumak. A'dan Z'ye solun yeniden dizaynına, çağdaş temeller üzennde inşasına ve umuda dönüştürülmesine, toplumun "yeni yaz ve inandma söz" beklentisine yönelik, gerek- tiğınde özveriye dayalı bir projelen ve nıyetlen asla yok. Emekçi yığınlann sonmla- n, demokrastnin ve rejimin geleceği önemli mi? "Köşe başma durdukr / müşavere kurdular / on beş >iğit içinde /Kenan'ımiMirdular/heygi- dB Kenanım,' ağnr her ya- nm" türküsünde olduğu gi- bi, köşe başmıtuttuiar, yok- suhı unuttular / kör hırslan uğruna /sohı yhip yuttular/ he>' gidi solum / kuıldı ko- hım_ A PENCERE 1915'teÇanakkaleve Kafkas Cephesi... Ayıptır söylemesi, şu Anzak işini daha anlaya- bilmiş değilim; çocuklar ve torunlar Çanakkale'ye her yıl nıçin geliyorlar? Hacca gider gibi neden bu topraklara yüz sürüyorlar? Olayın gerisinde birtu- ristik tezgâh mı var? Bilemiyorum... Anzak ne demek?.. AvustraJyalı ve Yeni Zelandalı Ingiliz biriiklerin- den oluşan askere Birinci Dünya Savaşı'nda ve- rilen kısaltılmış ad, daha doğrusu rumuz... 1915'te Çanakkale'de yaşanan tragedyayı an- mak iyi de Anzaklar yalnız Gelibolu'da mı savaş- tılar?.. Anzaklar Ingiliz ordusunun içinde 350 bini aş- kın bir kuvvet oluşturuyorlardı, 60 bini Süveyş, Fi- listin, Balkanlar, FransaveTürkiye'deyaşamınıyi- tirdi... Bu da yetmedi... Avustralya ve Yeni Zelanda birlikleri İkinci Dün- ya Savaşı, Kore Savaşı, Vietnam Savaşı'na da ka- tıldılar... Bilmiyorum Anzaklann çocuklan o cephelere de gidiyorlar mı?.. • Belki de Anzaklann torunlan Çanakkale'yi sev- diler... Ya da Atatürk'ün eşi bulunmaz tarihsel mesa- jı mı onlan çekiyor? 1915 Anadolu'da ilginç bir yıl!.. Batı'da Çanakkale Savaşı'nı herkes biliyor... Peki, 1915'te Anadolu'nun doğusunda yaşa- nan savaştan Türkiye'de ve dünyada kimin habe- ri var?.. Savaş cinayet demek!.. Anzaklar Gelibolu'da "savaşsız, sömürüsüz, ba- nş temellı bir dünya" özlemini dile getirmişler... Torunlann bu güzelim dilekleri ancak alkışlanır... Ama, dedeleri ne yapmıştı?.. Ingilizler Yeni Zelanda'da 'Maonter'in, Avustral- ya'da 'Aborjinler'ın işini bitirip yerli halklan ben- zettikten sonra emperyalizm hesabına dünyanın her yanında savaşlara katıldılar; bugün de huylu huyundan vazgeçmiyor, Irak'ta ne işleri var?.. • 1915'te Türkler yalnız Çanakkale'de değıl, Do- ğu Anadolu'da savaşıyoriardı... Ruslar 200 bin kişilik orduyla yanlanna Enneni kuvvetlerini de alarak Erzurum'a saldırdılar... Bölgedeki 3'üncü Ordu'datifüssalgını başlamış- tı; Van yöresindeki Ermeniler de ayaklandılar; Türk biriiklerini arkadan vurmaya başladılar; sivil halk hedefteydi... Ermeni saldınlan öteki illere de yayılıyordu, tifüs salgınıyla boğuşan Osmanlı askeri iki ateş arasın- da kalmıştı; Rus kuvvetleri Van ve Malazgirt'i ele geçirmişti... Ittihat veTerakki yönetimi bölgedeki Ermeni hal- kını Suriye ve Irak'a yerleştirmek için zorunlu göç karan aldı... Soykınm karan değildi bu... Doğu Anadolu yanıyordu... • Dışarda içerde bugünlerdeyayımlanan soykınm iddialan 1915'te yaşanan olayın savaş cehenne- minde gündeme girdiğinden hiç söz açmıyor, san- ki ortalık güllük gülistanlık imiş de 'Tehcir Karan' durup dururken verilmiş... Kafkas Cephesi, Çanakkale Cephesi'nden da- ha sıcak bir cehennemdi... Türkiye cayır cayır yanıyordu... Türkleri yok etmeye yönelik olan bu yangın da- ha yedi yıl sürecek, yalnız Ermenileri değil, Ana- dölu'daki Rumlan da silip süpürecektir... Birinci Dünya Savaşı'nın gerçek adı nedir?.. 'Paylaşım Savaşı•'!.. Paylaşım Savaşı'nın Anadolu'daki büyük resmi 'Sevr Haritası 'dır... Türkler bu haritaya 'evef'diyemezlerdi, yırtıpat- tılar; ama arada olan, yaşadıklan ülkeye ihanet ederek 'Sevr'ı efendileriyle biriikte isteyen Erme- nilerie Rumlara oldu... Yazık oldu!.. Ancak bugün Bat'dan yükselen seslere kulak veren biri, sanki Türkiye'ye karşı 'Haçlı Seferi' var- mış sanısına kapılabiiir... Neoluyoruz?.. Tüm Islam coğrafyasına dönük 'Enerii Sava- ş/'nın içine Türkiye'yi de zorta katmak isteyen hır- sın gözü mü körieşti?.. BUTIKOTEL Sıra dışı tatilinizde, kent yoıgunluğunuzu atmak için öncelikli tercih edebileceğiniz; Tarih, Dağ ve Denizüı; Kaz Dağı eteklerinde sizi karşıladığı otantik mekân 1oda(Hdkişl)150YR.Y/P Adatepe Köv^ - Küçükkuyu ÇA.NAKK4LE/TCRKİYE Rez. Tel:+90 286 752 65 81 Faks- -90 286 752 20 66 Çanakkale lrtıbat Tel&Faks. -90 286 217 47 0" 7 «»».bunnaphan.com e-mail: ınfoâhunnaphan.com Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük sivil toplum gazetesi BİZİM GAZETE tarafsız haberleri, ilginç röportajları. araştırmaları, köşe yazılan ve ülke sorunlannı yansıtan raporlanyla 10 yıldır okurtarıyla el ele... Tel. 0 212 511 94 94 - Abone: 0 212 513 83 0C
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear