Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
22 NİSAN 2005 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur@ cumhuriyet.com.tr 15
Çağın gerçekleriyle kurmacanın Jean-Luc Godard'a özgü sentezi 'Müziğimiz' sinemalarda
Saraybosna'daki kısırdöngü
SUNGU ÇAPAN
Bu yılki festivalin üslubu ve tarzıy-
la farklı, zor, alışılmadık fılmlere ay-
nlmış Mayınlı Bölge bölümünde gös-
terildıkten sonra (iyi film ithal etme-
yi ılke edinmışe benzeyen 1 Film sa-
yesinde) bugün gösterime girerek sa-
nınz meraklısmı memnun bırakacak
Müziğimiz, arkasmda yakJaşık ya-
nm yüzyıllık parlak bir kariyen bu-
lunan, heyecanını, coşkusunu, kes-
kinliğini ve eleştirel sivriliğini pek
yıtirmemiş 75 'lik cevval sinemacı Je-
an-Luc Godard'ın 10 yıldan fazla
bir zamandır sorunlannı anlamaya,
tanımaya çahştığı Saraybosna'da çek-
tiği (şimdilik) son filmi.
Tufandan sonra, hayvanlan. çevre-
yı, başka cins ve türleri mahvetmeye
yarayan silahlanyla yeryüzünde beli-
rerek dünyaya, astığı astık kestiği
kestik biçimde egemen olan insanda-
ki yok etme güdüsüne vurgu yapan,
eski haber filmlerinden derlenmiş,
çeşitli savaş, ölüm, zulüm, kıyım gö-
rüntüleriyle başlıyor Müziğimiz. Go-
dard'ın tıpkı Dante nın "tlahi Ko-
medya"sındaki gibı, Cehennem,
Araf, Cennet başlıklı üç bölümden
(ya da krallık'tan) oluşturduğu Müzi-
ğimiz, Araf la değil de, savaşa ve ölü-
me ilışkin, uyumlu müzıkler eşliğin-
de 10 dakıka kadar süren, irkilticı ve
dehşet verici görüntülerden ibaret
Cehennem bölümüyle açılıyor.
Cehennem, araf, cennet
Tanndan bağışlanmayı dıleyen a-
ma yok etmek ıçın tasarlanmış silah-
lanyla, hem kendi cinsi, hem de öte-
ki türler üstünde, çağlardan ben ege-
menliğini despotça sürdüren insanın,
giderek kafatası avcısına dönüştüğü
dünyadan, kimi zaman Pollack'vari
soyut tablolan andıran, renk curcuna-
sı resımler, kimi zamansa eski film-
lerden devşirilip montajlanmış çeşit-
li görüntüler yansıtıyor Cehennem
bölümü. Kızılderililerle çarpışan
Amerikan süvarilerinden (Aleksandr
Nevski'deki) zırhlı, kalkanh, tolgalı
savaşlara, birbirlerine yalınkılıç ama
ölümüne girişen Anglosakson cengâ-
verlerden siyahlar içinde faşist sela-
mı çakan, bisikletli îtalyan kızlanna
ya da Vietnam'a bomba yağdıran
Amerikan uçaklanna kadar.
Adeta bir 'ölüm spektakl'ından
farksız ve montaj ustalığını örnekle-
yen Godard'm siyah-beyaz ya da
renkli, eski fılmlerden devşirdiği sa-
vaş, ölüm, yıkım görüntülerinden
oluşturduğu ve son 15 yıldır bütün
enerjisini hasrettiği teorik çabalan-
nın üriinü niteliğindeki bu Cehen-
nem. güncel bilgi, haber akışıyla re-
Derin düşünme, sözcük oyunları, karşıtlık esprisi, eleştirel ve mizahi bir
bahşla yoğrulmuş, yaşadığımız sorunlu çağın yansıdığı, uygarhğımızın
mahvolma ve yeniden iyileşme kısırdöngüsünü sorgulayan, gerçeklerle
kurmacanın tam da Godard'a özgü bir sentezi niteliğindeki ''Müziğimiz" bir kez
seyretmenin tam anlamıyla tadına varmaya yetmeyeceği, küçük bir başyapıt.
ality show benzeri gösterilerin bom-
bardımanına rurulduğumuz şimdiki
zamanın da kısa bir tarihi gibi.
tkınci bölüm Araf'ta, 199O'li yıl-
larda yoğun Sırp saldınsına ve zul-
müne maruz kalarak nice acının, ölü-
mün, umutsuzluğun ve yıkımın ya-
şandığı Saraybosna'da. 2OO2'de dü-
zenlenmiş bir kitap şenliğindeyız, yı-
kjntılarveanılararasında. Konferans
ya da seminer vermek üzere bu ede-
biyat buluşmasına katılan Ispanyol
Juan Goytisolo, Filistinli Mahmut
Derviş gibi şair-yazarlar arasında,
genç güzel sanatlar öğrencilerine Me-
tin ve Görüntü başlıklı bir diskur çe-
kecek Godard da var, tbranice, Rus-
ça, Fransızca, Portekizce ve Ispan-
yolca çevirmeni Ramos Garcia'yla
Holliday Inn Oteli'nin lobisınde mu-
habbet eden. Tel Avivli kadın gazete-
ci Lerner, Mahmot Deniş'le belkı
de yayımlanmayacak bir röportaj ya-
parken Juan Goytisolo, kentin hara-
beye dönmüş kütüphanesinı zıyaret
ediyor. 1943 "te Lyon'da dedesıyle nı-
nesini Gestapo'dan saklamış Fransız
büyükelçinin peşindekı Israilli genç
kadınla Filistinli Arap yazan, uzlaş-
manın mümkün olabileceğine ilişkin,
dostça bir söyleşide bir araya getiren
Godard, kurmaca ile röportaj tekniğı-
ni birbirine kanştıran, kendine özgü
üslubuyla tıpkı eski günlerindekı gi-
bi daldan dala atlayarak, çeşitli sap-
tamalar, gözlemler yaparak, sık sık
göndermelere, çağnşımlara başvura-
rak pür dikkat izlenmesi gereken,
hem ciddi hem eğlenceli olabilen, öz-
gür bir sinema yapıyor yine.
Dünyayı anlamak Için
sinema
Sınema aracılığıyla dünyayı anla-
mak. anlatmak tutkusundan hiç vaz-
geçmeyen ustanın doğrusu eski for-
munu yakaladığı bu son filmi, yu-
murtladığı hikmetlerden geçilmiyor,
hümanistler devrim yapamaz, ancak
kütüphane kurar ve mezarlıklar ya-
parlar gibisinden. Muhteşem Süley-
man (Kanuni) çağında. Sinan'ın öğ-
rencisi mimar Hayrettin tarafından
1566'da inşa edilmiş ve 1994'te Sırp-
larca yıkılmış, yeniden yapılacak
Mostar Köprüsü sekansından, dilin-
den-kaleminden çıkan kulağının du-
yup duymadığı kuşkulu, çağdaş yaza-
nn sorumluluğuna, beyaz adamın
dağdan gelip bağdakini kovarcasına
yerinı yurdunu elinden alıp çeşitli ba-
harat adlan takarak köleleştirdiği *Kı-
zılderiii Hintliler'den, onanlmaz bir
vahşetle hayatın can damannı kesen,
yoğun bir şiddetle beslenerek dünya-
nın güvenliğini de sarsan teröre kadar,
yaşadığımız günleri Godard'a özgü
bir kurmaca yapıyla harmanlayan, Si-
belius, Meredith Monk vb. klasık ve
modern bestecilerin müzikleriyle be-
zenmiş "Müziğimiz", her an değiş-
ken, uçan ve renkli anlatımıyla me-
raklısmı baştan sona perdeye bağla-
yan, etkisi yayılarak süren, yoğun,
zengin, farklı ve beylik deyişle dü-
şündürücü bir film.
Başbakanımızın geçmişte yargılan-
masına, hüküm gıymesine neden ol-
muş o minareler süngümüz, camiler
karargâhımız mealli sözlerinden de
haberdar Godard'ın, katil ya da kur-
ban saflanndan birini seçeceğimiz ve
kocaman bir hiçlikle karşı karşıya kal-
dığımız, üstelik terör hazretlerinin de
başköşeye kuruldugu günümüze iliş-
kin meditasyon yaptığı filmi, banş
Notre Musique / Yö-
netmen, Senaryo, Mon-
taj: Jean-Luc Godard
Kamera: Julien Hirsch'
Sanat Yönetmeni: An-
ne-Marie Mieville /
Oyuncular: Sarah Ad-
ler, Nade Dien, Rony
Kramer, Fertyn Brass,
Jean-Christophe Bo-
uvet, Juan Goytisolo,
Mahmoud Darvvich,
Jean-Luc Godard, Jo-
an- Paul Curner, Bior-
te Bergougnionux, Le-
tica Gutierrez / Fransa
- Isviçre 2004 (1 Film).
adma yola çıkıp bir sinemada öldürül-
düğü haberi gelen (oysa bomba oldu-
ğu zannedılen çantasından sadece ki-
taplar çıkan) Olga"nm çıkıp elmadan
ısınk aldığı, yollan da Amerikan de-
nizcilerince(!) korunan Cennet bölü-
müyle noktalanıyor. Olga'nın çektiği
film de Godard'a uğurlanırken ileti-
lıyor Saraybosna havaalanında. Kas-
vetli, iç karartıcı, hüzünlü fılmim üto-
pik ve ironık bir Cennet bölümüyle
bağlayan Godard hocanın; gençlere
açı-karşı açı çekim açıklamalanyla,
'görmeye' çahşın ve madalyonun iki
tarafı olduğu gerçeğini hiç unutmayın
öğütlenyle donattığı "Müziği-
miz"den ufuk açıcı, esınlendırici ve
etkile\icı bir küçük başyapıt seyret-
menin hazzıyla aynldık sonuçta.
Cürül gürül bir görüntü
kaynağı
Heidegger'in mekrup sevgilisi
Hannah Arendt, Kafka, Oturan
Boğa, Curiel vb. referanslan, çağnş-
tırdıklan. anıştırdıklan ve ahntıladık-
lanyla her anı ilginç, olduğu gibi kal-
mayıp kraterden akarak yayılan kız-
gın lavlar misali, her an değişken film.
gürül gürül akan bir görüntüler kay-
nağı adeta. Derin düşünme, sözcük
oyunlan, karşıtlık esprisi, eleştirel ve
mizahi bir bakışla yoğrulmuş, yaşadı-
ğımız sorunlu çağın yansıdığı, uygar-
hğımızın mahvolma ve yeniden iyi-
leşme kısırdöngüsünü sorgulayan,
gerçeklerle kurmacanın tam da Go-
dard'a özgü bir sentezi niteliğindeki
"Müziğimiz"in melodilerinden na-
sıbine düşeni almalı meraklısı. Sözün
özü, bizce haftanın filmi, Godard'ın
"Müziğimiz"i kesinlikle. Bir kez
seyretmenin de tam anlamıyla tadına
varmaya yetmeyeceği, sinema. ede-
biyat, ahlak ve felsefeden dem vura-
rak günümüzü yargılayıp perdeye ta-
şıyan alçakgönüllü 80 dakikalık bir
başyapıt bu.
HUIuslararasıTt ANKARASS/SSNİSAN/aOO5
S karıkatür
Festivali
karlkatür sergllerl
7-77 ULUSLARARASI
KARİKATÜR YARIŞMASI SERGİSİ
KLYUKVA ÇOCUK KULÜBÜ (RUSYA)
RESİM HEYKEL MÜZESİ /opera
TEBEŞİR KARİKATÜR CURUBU
KARİKATÜR SERGİSİ
TÜRK İNCİLİZ KÜLTÜR DERNEĞi/bestekar sok.32
ÖLÜ SANATÇILAR DERNEĞİ
KARİKATÜRCULERİ (ROMANYA)
EKİN SANAT CALERİSİ/menekşe-1 sokak 8/A
MINORU TANAKA/JAPONYA
COR DEN DULK/HOLLANDA
CÜZEL SANATLAR CALERİSİ/necatlbey caddesl 55
NEZİH DANYAL/ KARİKATÜR SERGİSİ
ALMAN KÜLTÜR MERKEZİ/atatÜrk bulvari 31
KAMİL MASARACI/KARİKATÜR SERGİSİ
UĞUR MUMCU VAKFI / parlS caddesi NO:14
çizgi film
23 nlsan / cumartesl / 15.30
TÜRK İNCİLİZ KÜLTÜR DERNEĞİ/bestekar SOk.32
24 nlsan / pazar /15.30
ALMAN KÜLTÜR MERKEZİ / atatûrk bulvarı 31
work-shop
24 nlsan / pazar /14.00
7-17 yaş gurubu çocuklara açık ödüllü
"DÜNYA ÇOCUKTUR1
konulu blrllkte karlkatür çlzlml
ALMAN KÜLTÜR MERKEZİ / atatürk butvan 31
ÇOCUKLARA ÖZEL
BAHARA HALAYLARLA
MERHABA!
Pikniğinde buluşalım...
û Hüseyin Turan
û Rojin
û Yasemin Göksu
û Gökhan Birben
Q Kemal Kaplan
O Leyla ve
û Grup Yorum Korosu
* Şiirleriyle Ibrahim Karaca
* Ruhan Mavruk,
* Hasan Biber
Tarih : 24 Nisan Pazar
Yer ; Kemerburgaz AzJzpaşa Omam- Cenöere Yotostü
lrtibat:
İDİL KÜLTÜR MERKEZİ
İZLEYİCİ CÖZÜYLE... ERDAL ATABEK
Yürek Aldanır ım?..
TC
NAZİLLt 2. ASLÎYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 2004'213-2004/10
Davacı Latife Çelebioğlu (Karakuş) tarafından açı-
lan gaıplik davası dolayısıyla.
Aydın ilı. Nazılli ilçesı, Bereketlı Köyü, 22 cilt, 9
hanede nüfusa kayıtlı Nuri ve Ayşe'den olma
03.02 1943 d.lu Haydar Karakuş'un TMK'nun 32 ve
devamı maddeleri gereğince gaıpliğıne karar verilmış
olup,
Işbu karann yayun tanhüıden itıbaren 7 gün sonra
tebliğin yapılmış olacağı ve teblıg yerıne kaim olmak
üzere ılan olunur.
Basın: 18118
Yürek de aldanıyor. Hele de küçük bir
çocuk yüreği olursa. 7 yaşındaki Jeremi-
ah, küçük yaşta anne olan, bir çocuğu bü-
yütme yetisine sahip olmayan annesi Sa-
rah'dan alırup 'koruyucu aile' yanına ve-
rilmiştir. Ama annesi yaşıru doldurup ço-
cuğunu yanına almak isteyince yasalarm
yapacağı bir şey kalmamıştır. Jeremiah,
kopanlır gibi koruyucu aileden alımrken
koruyucu anne de eşının kollarında peri-
şan durumda eve girmektedir. Film bu
sahneyle açılıyor. Küçük çocuk, annesi-
nin yanında olmayı reddetmekte. ağlayıp
bağırarak 'evine' dönmek istemektedir.
Ama asıl annesi olan Sarah bu acıya ka-
yıtsızdır, 'onlann çocuğu istemedikle-
rini' söylemekte ama bu yalanla bıle kü-
çüğü ikna edememektedir.
Ba$ıbo$lukla din baskısı
arasında
Ama Jeremiah için yapacak bir şey
kalmamıştır. Arrık annesinin yanında, o-
nun çizgisini paylaşmak zorundadır. An-
cak, paylaşmak zorunda kaldığı çizgi
yanlış çizilmiş bir alanı çevirmektedir:
Sarah bir otoyol fahişesidir. Kendi çocu-
ğunun gözü önünde erkeklerle pazarlık
etmekte, hiç çekinmeden. arsızca işini
görmektedir. Bu durumu hiç onaylama-
yan anneanne ve dede Jeremiah için du-
ruma el koyarlar ve küçük çocuk bir sü-
re onlarla kalır. Burası da aşın tutucu,
dindar bir evdir. Herkesten încil'i bilme-
si, onu ögrenip okuması istenir. Bu da ço-
cuk için başka bir sıkıntıdır. Böylece, fa-
hışe bir anne ile fanatik dinci bir büyük-
baba arasında Jeremiah kimlik bunalı-
mına girer. Artık kendisini tanıma firsa-
tı olmayacaktır. Ergenlik döneminin
kimlik kazanımı Jeremiah için tam bir
kimlik kaybına dönüşür. Işte bu kimlik
kaybı, ergende cinsel kimlik sapması da
yaratacak, artık çocuk-genç Jeremiah,
eşcinselliğin kapısından yavaşça gire-
cektir. Anne şefkatine olan gereksinme
ile baba yokluğu arasında bunalan Jere-
miah, artık kendisi için yanlış bir çıkış
bulmuştur ve sosyal koşullann kendisi-
ni sürüklediği yerden aynlması da zor-
laşmıştır.
'Aldatan Yürek', yürek burkucu öy-
küsüyle çocuklann yakınlan nedeniyle
nelere katlanmak zorunda kaldıklannı
çok güzel anlatıyor. Günümüzde sayıla-
n artan 'küçük anneler' trajedisinin çar-
pıcı bir örneği, bu filmle ekranlara gel-
miş oluyor. Ozgürlükle başıboşluğu ka-
nştıran bir yaşam ideolojisinin kurban-
lan olan 'küçük anneler', erken doğum-
lanyla birlikte alkolün, u\Tişturucunun
pençesine de düşmüş oluyorlar. Bütün
değerlerini yitirmiş yaşama sistemlerinin
tükettiği bu çocuk-kadınlar, çilenin de-
vamını da çocuklanna çektiriyorlar.
Film, ağır acılann yansıtıldığı öyküyü
yönetmeniyle, oyunculanyla çok başan-
lı biçimde yansıtıyor. J.T. Leroy tarafın-
dan yazılan otobiyografık kitaptan yarar-
lanan Asia Argento hem filmi yöneti-
yor, hem de Sarah rolünü, hem de büyük
başanyla oynuyor. Anneanne rolünde
Ornella Muti, dede rolünde Peter Fon-
da filme değer katıyorlar.
Türkiye bu filmde verilen gerçekJerle
tanışmak zamanının geldiğini unutma-
malı. Küreselleşmenin getirdığı sorunla-
nn içinde bunlar da yer alıyor.
Görüp değerlendirilecek bir yapıt.
KEDİ GOZU
VECDt SAYAR
'Bilanço'
Kayseri - Malatyaseferimizitamamlayıp, Istan-
bul'a döndük nihayet. Anadolu'da geçen on gün,
alabildiğine öğreticiydi. İki kentimizde gerçekleş-
tirdiğimiz kültür ve sanat festivallerinde, kentin
kültürel yaşamını belirieyen tüm aktörlerin işbirli-
ğini sağlamak için yola çıkmıştık. İkna süreci uzun
ve yorucuydu. Onceleri pek gönüllü olmasalar da,
sonuçta büyük ölçüde sağlandı bu biriiktelik. Kay-
seri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Öz-
haseki ile Erciyes ve Inönü üniversiteleri rektör-
lerinin desteğini özellikle vurgulamak isterim.
Merkezi hükümete gelince, değişen bir şey yok-
tu. Beceriksizlik, isteksizlik ve ayrımcılık berde-
vam... Ayrımcılıktan ne kastettiğimi açıklayayım:
Bizim Bakanlık mensupları, kültür-sanat alanını
kendi bahçeleri olarak gördükleri için, başkalan-
nın bu bahçeye girip, çiçekleri sulamaya kalkış-
masından hiç hoşlanmazlar. Festival mi yapılacak,
devlet yapar. Konser mi verilecek, devlet verir.
'ötekiler'\n yaptıkları ise, "Sayın Bakan uygun gö-
rürierse" sembolik bir desteğe kavuşabilir.
Bakanlık bürokrasisini çok iyi temsil eden bir
bürokrat resmini sizlerie paylaşmak istiyorum sö-
zün burasında: Malatya'da -sanınm 12 yıldır gö-
rev yapmakta olan- bir kültür müdürü vardır. O ka-
dar başanlı ki, iktidar değişiklikleri bile koltuğunu
sarsamamış! Belki de bu yüzden, festival çerçe-
vesinde Inönü Üniversitesi'nde düzenlenen 'Av-
rupa Kültür Politikalan ve Türkiye' konulu panele
gelip, Hrfzı Topuz'u, Mehmet Aksoy'u, Devlet
Operası Genel Müdürü Remzi Buharah'yı dinle-
me gereği duymaz. Vali gelip dinler; o dinlemez...
Sabancı Kültür Merkezi'nde Devlet Tıyatroları'nın
sunduğu 'Gözlerimi Kapanm Vazifemi Yapanm'
oyunu sırasmda, binanın herhangi bir yerinde bir
tek festival afişi yoktur. Çünkü, sayın müdürfes-
tivalden hoşlanmaz. Vali'nin isteği üzerine Bakan-
lığa bir yazı yazar, festivale destek isteyen. Ama
-her ne hikmetse- yanlış bir genel müdüriüğe ya-
zar! Uyanlır. Bir yazı daha yazar, o da 'yanlış' bir
genel müdürlüğe! İki genel müdürlükten gelen
olumsuz yanıtlan alır, Vali Bey'e "an eder". Vali
Bey, bu olumsuz yanıtlan Bakanlığın festivale
olumlu bakmadığı yönünde yorumlayarak, Valilik
adının festivalin afışinden çıkarılmasını ister. öy-
le de yapılır. Bütün bunlar olurken ilgili genel mü-
dürle, bizım telefon görüşmelerimiz devam et-
mektedir. Genel müdür, kültür müdürü ile yardım-
cısının konuştuğunu ve yazının nasıl yazılması ge-
rektiğinin kendisine anlatıldığını söyler. Ama -ar-
tık ne hikmetse- bu yazının doğrusu bir türlü ya-
zılamaz! Festivalin bittiği gün, sayın genel mü-
dürle yeniden konuştuğunuzda, "Artıkçokgeç. Iş
bitmiş!" cevabını alıverirsiniz... Ve size, bu iş bir
danışıklı dövüş olmasın sakın, diye merak etmek
düşer.
• • •
Istanbul'a döner dönmez, kaçırdığımız filmler
sizin olsun deyip, kentin yoğun sanat gündemi-
ne teslim olduk. öncelikle, merakla beklediğim,
Istanbul Film Festivali'nde En İyi Film seçilmesi-
ni uzaktan -ve sevinçle- izlediğim 'Anlat Istan-
bul'u görmek istedim. Hayret! Beyoğlu'ndaki si-
nemalardan kalkmış. En yakın sinema, Gazi. Ge-
ce seansına yetiştim. Ama, görebilmek mümkün
olmadı. Çünkü, bir tek seyirci bile gelmediği için
seans iptal edilmiş. Demek ki, "Şu ödül kazanan
film neymiş " diye merak eden bir tek kişi bile yok!
Daha da ilginci, filme daha ilk gününden itibaren
ilgi çok düşükmüş. Yani, izleyip de beğenmeme
gibi bir durum da yok. Bizim seyircimiz, daha fil-
mi görmeden 'kalite'nin kokusunu almakta ne ka-
dar mahir olduğu bir kez kanıtlandı böylece... An-
ladığım kadarıyla, Erden Kıral'ın 'Yolda' filmi de
benzer bir yazgıyı paylaşıyor. Aklıma takılan bir
soru var. Bu acıklı durum, ülkemizde hüküm sü-
ren küttür politikalannın birsonucu olmasın sakın?
Döner dönmez koştuğum bir başka etkinlik de,
Beyoğlu'nun en önemli sanat merkezlerinden bi-
ri olan 'Karşı Sanat'ta -benim de aralannda oldu-
ğum bir çalışma grubunun katkılan ile- açılan 'Bir
Bilanço - 80'li Yıllarda Türkiye'de Sanat Üreti-
mi' başlıklı sergi oldu. Konsepti Beral Madra
tarafından oluşturulan bu sergiden söz etmeyi
haftaya bırakarak, sergide yer alan 80'li yılların
'Aydınlar Dilekçesi'nden bir alıntıyla bu haftaki
yazımızı noktalayalım: "Bir toplumun yaşayı-
şında, özgürtük, çeşitlilik ve yenilik öğelerinin
bulunması, toplumun geleceği ve gelişmeye
açık tutulması için zonınludur. Bu bakımdan her
türlü düşünce üretimi korunmalı, yeni öneriler
kamuya özgürce sunulabilmelidir..."
O günlerden bu güne bir arpa boyu yol gitmiş
olmalıyız ki, bugün gene 200 kişi bir araya gele-
rek, ülkemizdeki demokrasi, sivilleşme ve banş
sürecinin engellenmesine yönelik çabalardan
duyduğumuz kaygılan dile getirme gereğini duy-
duk. Duyuyoruz...
vecdisayar@yahoo.com
Genç Haberciter ÖdüMi Yarışması
• Kültür Servisi -TC Istanbul Ticaret
Üniversitesi Iletişim Fakültesi'nin
düzenlediği 'Genç Haberciler Ödülü
Yanşmasf nın son başvuru tarihi 29 Nisan
olarak belirlendi. Ödüller görsel ve yazılı
medya alanlannda verilecek. Yazılı ve
görsel medya ödülü için, ulusal ve yerel
basılı kitle iletişim araçlannda 01.04.2004 -
15.02.2005 tarihleri arasında yayımlanmış
kent. ekonomi, spor, eğitim haberleri ve
haber fotoğraflanyla aday olunabilecek.
(Öğr. Gör. Nurullah Kadihoğlu - 0 216 553
94 22 / 316)
BUGÜN
• ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ'nde
saat 19.30'daki IDSO konseri iptal edildi.
• BABYLON'da 23.00'te Nil
Karaibrahimgil konseri. (0 212 292 73 68)
• SERMET ÇİFTER SALONU'nda
'Kadınlar, Kimlikler, Hafızalar - Hukuk ve
Feminizm' şöyleşisi. Konuşmacılar: Ayşe Gül
Altınay, Şebnem Gökçeoğlu Balcı, Nebahat
Akkoç, Aksu Bora. (0 212 252 47 00)
• AKBANK KÜLTÜR SANAT
MERKEZt'nde 19.00'da Kısa Metrajb Film
gösterimi. (0 212 252 35 00) j