29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
7 MART 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DIŞ BASIN Lübnan'dan çekilmesi istenen Suriye Devlet Başkanı zor günler geçirse de bu, 'onun için oyun bitti' anlamına gelmiyor Bush gider,BeşarEsadkalır...SIMON T1SDALL B üyük adamların oğulları genel- likle kendüerını kanıtlamakta, ba- balan kadar başanlı olmakta, on- lar kadar iz bırakmakta zorluk çekerler. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad da ül- kesinın uluslararası arenada dışlandığı ve Lübnan üzerindekı kontrolünü kaybet- tığı ıçın derin düşüncelere dahyor bu- günlerde Babası HaüzEsad 1976'da, ABD'nin desteğini aldığı ilk işgal sonrasında Lüb- nan'a egemen olmuştu. Oysa şimdi Su- riye'nin 14 bin askeri ve istihbaratçılan içler acısı bır şckilde Beyrut'tan çekılmek zorundakaldı. (Ülke içinde başka bölge- lerde konuşlandırıhyorlar.) Baba Esad, ABD'nin düşmanı, Irak'ın devriklideriSaddamHüseyin'i 1991 yı- lında Kuveyt'ten atmak için savaşan ABD'yeyardımetmişti. Ancakoğlu Be- şar Esad'ın dönemınde ilişkiler öyle kö- tü düzeye geldı ki bugün, Suriye açıkça birABDsaldırısındankorkarhalegeldı. Babası, 2000 yılında Israil'ın Golan Te- peleri'nden çekilmesıne ihşkin görüş- melerde etkin rol almıştı. Halbuki Suri- ye bugünlerde yenıden yeşerebilecek Or- tadoğu barış sürecinin dışında tutuluyor. Dün Londra'da Israil-Filıstin sorununa ilişkin düzenlenen konferansta Suriye'nin yer almaması bunun en barız göstergesi. Oğul Esad'ın dışarıda karşı karşıya ol- duğu bu sorunlar içeride de yüzde yüz her şeye hâkım olup olmadığı yönünde şüp- he uyandmyor. Liderlik vasıflannın sor- gulanmasına neden oluyor. AncakLondra'daki Kraliyet Uluslara- rası İlişkiler Enstitüsü'nde görevli aka- demisyenlerden Rimc Allaf, bazı hatala- nna rağmen Suriye'nin liderıni küçüm- semenin doğru olmayacağını savunuyor. Allaf şöyle devam ediyor: "Bir kesim onun lıâlâ geçmişle, baba- sının izleriyle savaştığını söylüyordu. An- cak geçen hafta askeri istihbarat teşkila- ünın başkanım değiştirip bu konunıa ka- yınbiraderini atamasıonun kontrolü yüz- • Suriye uluslararası arenada dışlanmış durumda. Şam yönetimi Lübnan daki Suriye yanlısı hükümetin istifasıyla bu ülkedeki egemenliğini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Muhalefet, uluslararası kamuyonunun da sesine uyarak Suriye 'nin Lübnan 'daki askerlerinin tamamını çekmesi için protesto gösterileri düzenliyor Beyrut sokaklarında. ABD ve İsrail 'in son kozu her zaman Suriye 'yi dışlamak olmuştur. Bu kez de aynı oyuna başvuruyorlar. Ancak, her ne kadar bazı hatalan olsa, 2000 de ölen babası Hafız Esad kadar güçlü değil gibi görünse de Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad 'ın Lübnan ve başka yerlerde oynayacak kartı kalmadığını düşünmek hata olur. de yüz elinde tuttuğunu gösteriyor. Ben onun olup biteni gayet iyi algıladığını, her şeyinfarkındaolduğunu ve kontrolü elinde tuttuğunu düşünüyorum." Hep aynı oyun Allaf a göre Beşar Esad'ın Lübnan ve başka yerlerde oynayacak kartı kalmadı- ğını düşünmek de hata olur. "Çünkü ABD ve IsnuTin oynadığıson oyun her za- man Suriye'yi dışlamakolmuştur. Ne za- man Suriye'yi köşeye kıstırma şansını ya- kalasalar bu şansı gayet iyi değerlendir- mişlerdir" dıyen Allaf, ABD'nin bu se- fer Suriye'de rejim değişikliği için baskı yapacağını sanmadığını söylüyor. Pazartesi günü düzenlenen geniş katı- lımlı protesto gösterileri Lübnan'dakı Su- nye yanlısı hükümetin ıstıfasına neden oldu. Dün Lübnan'daki gerginlik azalır gibi oldu. Bunu göz önüne alan Esad, kriz nedenıyle esen sert rüzgârların dın- diğinı umuyor olabilir. "Şam'ın sfenksi" olarak nıtelendırilen babası gibi Suriye'nin simgesi olan oyu- nuna başvuracak gibi görünüyor. Lübnan, Sunye açısından büyük önem taşıyor. Ve Suriye bu ülkedeki çıkarlarından kolay kolay vazgeçmez. Orada siyasi, ekono- mik ve ticari çıkarlan var. Sedlr Devrlmi seslerl Bu çıkarların ülke güvenliğı ve Hizbul- lah-tran ekseni aracılığıyla elinde bulun- durduğu manıvela gücüyle ılintisı var. Ve Lubnan'la İsrail arasında yapılacak bir banş bu çıkarların çok aleyhıne olur. Esad, son günlerde Lübnan'da yenı bır hükümet için çabalayan, Şiı olmayan Müslüman fraksıyonlann ender rastla- nan birlik halinın uzun sürmeyeceğinı bilıyor. Suriye'nin müttefiki olan Lübnan Devlet Başkanı Emil Lahudkoltuğunda oturmaya devam ediyor. Lübnan'daki bazı ılımlı sesler, ülkenın geçmışte olduğu gıbı bölgede bır güç ol- ma oyununa doğru yönlendirilmesine karşı çıkıyorlar. Sedir Devrimi konuşmalannın canlan- masının altında Lübnan'ın sivil savaş günlerine dönme korkusu yatıyor. Bir Suriye birliğinin zamanından önce Lüb- nan'ı terk etmesi de milıslere doldurma- ları için bir boşluk yaratacaktır. Ve bütün bu unsurlar Beşar Esad'a oyu- nunu oynama şansını veriyor. Suriye, askerlerin bir bölümünün ülkeyi terk et- mesine onay vermiş olsa da 1989'da im- zalanan Taif Anlaşması uyarınca (bu an- laşma Lübnan istediği takdirde Suriye'nin askerlerini çekmesini öngörüyor) belirli ölçüde askerin çekılmesini geciktirebilir. ABD, Fransa, Ingiltere ne derse desın... Esad Bush'u uğurlar Halktan güç alma söylemı ve uygula- dığı ambargolara rağmen Lübnan'da pat- lak veren kriz açıkça gözler önüne seri- lirken ABD de çok dikkatli hesaplar yap- malı. Sunye'nin 11 Eylül sonrasında te- rorizmle savaşta El Kaıde aleyhine istih- barat paylaşımı hiçbir zaman açıkça iti- raf edilmese de Washington'da "değer- lendirildi". ABD, Lrak'takı tutumunda ikili oyna- yabileceğinden şüphelense de yüzde yüz diişman bir Suriye'nin Irak'taki işgal kuv- vetlerinın ışini güçleştireceğini biliyor. ABD'nin Suriye'ye karşı kararsız tu- tumu bır yandan Irak'ta ikılı oynamasm- dan şüphelenırken bu ülkeyi şer ekseni ve vahşi rejim listesinden çıkarmasından anlaşılıyor. Beşar Esad şımdiye kadar hiç bu ka- dar güçsüz olmamıştı ve daha da fazla ta- viz vermeye zorlanabilecek durumda ola- bilir ancak bu onun için oyunun bittiği an- lamına gelmiyor. Ve başka bir ünlü babanın oğlu olan ABD Başkanı George Bush görev süre- sinin sonunda Beyaz Saray'ı terk ettiğin- de, büyük olasılıkla bugün zor günler ya- şayan Beşar Esad Şam'da hâlâ başkanlık koltuğunda oturuyor, "Gülegüle" demek ıçın el sallıyor olacak. (The Guardian, İngiltere, 2 Mart) Kadın hareketinde yeni dönem başladı j ZUBEYDE MUSTAFA S ekız Mart Dünya Kadınlar Günü. Yıllar- dır Pakistan'daki statüsü kötüye doğru de- ğışen kadınlann durumuna kamuoyu- 1 nun dikkatini çekmek için, tıyatro eserleri ser- gilendi, yürüyüşler ve başka etkinlikler düzen- lendi. Konuya alaycı bakanlar, yapılan bunca şeyin yaran olmadığını savunuyorlar. Kadın- ; lann çoğunluğunun ıçınde bulunduğu duru- ', ma işaret edip Dünya Kadınlar Günü kutlama- lannın bu kadınlann durumunu düzeltme an- lamında ne işe yaradığını soruyorlar. Aslmda sormakta da haklılar. lstatistikler * üzücü. 2004 yılında yayımlanan BM insani Gelişim Raporu, 2002 yılında Pakistan'da 15 yaşın üstündeki kadınlann sadece yüzde 28.5'inin okuryazar olduğunu gösteriyor. Bu- . gün bu rakam daha yüksek olabilir ama kadın- 1 lann okuryazarlık seviye- • sinin çok da memnun edi- * cı bir yüzdeye çıktığını sanmıyorum. Kadınların ekonomı içindeki varlığı ' (çalışma, tıcaret vs.)yüz- l de 36. Tabii, bu rakam da ', Güney Asya'daki yüzde 43 'lük oranla kıyaslandı- ğmda düşük, hatta bölge- j nın en düşük rakamı.Ka- [ dınlann karar alma meka- nizmalarına dahil olmala- rına gelince... Üst düzey yetkilılerin, müdürlerin sa- ı dece yüzde 9'u kadın. Tabıı butün bunlara ek | olarak kadınlann sosyal statüsünün "diğer ya- ; n" tanımlamasıyla da ayaklar altına serildiği- ni unutmamalıyız. Kadınlara karşı şiddet -te- cavüz, dayak- da artıyor. f Ancak sadece bu verilere bakarak mı Pakis- tan'daki kadınlann kaderine karar vermeliyiz? Akılda tutulması gereken bir gerçek var. O da Pakistan'daki kadın hareketinin yeni bir döne- , me girdiğı. ! Sadece okumuş, mevki sahibi, varsıl ailele- " rin kızlan değil, sıradan kadınlar da yurttaş - olarak eşit hakJar ve hatta ulusal ve yerel me- selelerde söz sahibi olmak için savaşmaya baş- ladılar. Dünya Kadınlar Günü, Pakistan'daki ka- dın haklan savunuculannın çabalanna kamu- oyunun dikkatini çekmek için çok onemlı bir ı gündür. Kadınlann kendilerine yapılan haksız- • lığa karşı seslerini yükseltmelenni sağlayan , gündür bugün. Kadınlar sahada olmasa da kendi mantıkla- , rında güçlenmiş durumdalar. Kadın haklan , konusunda değişimin yaklaştığının işaretlen var. j Bu çabalar olmasaydı bugün tecavüze uğrayan birçok kadının yaşadıklannı anlatmalan müm- ı klin olmazdı. Ayrıca kadınlar günümüzde ka- • Pakistan'daki kadın hareketi yeni bir döneme girdi. Sadece okumuş, mevki sahibi, varsıl ailelerin kızlan değil, sıradan kadınlar da yurttaş olarak eşit haklar ve hatta ulusal ve yerel meselelerde söz sahibi olmak için savaşmaya başladılar. dın konularının dışındaki savaş, uluslararası po- litika gibi alanlarda da kendilerini gösterme- ye başladılar. Tahrik-i Nısvan adlı grup, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nün 25'ınci yıl kutla- maları için özel bir tiyatro oyunu hazırladı: "Zikri Naşunida". Sanat değlşlm süreclnl baslatır Bu klasik bir 8 Mart oyunu değil. Yönetme- ni ve koreografı Prasana Ramasvami'ye göre yaşamı ve yaşamın sürmesıni sımgeleyen, do- layısıyla savaşa da karşı çıkan kadın gücünü ön plana çıkanyor. Ramasvami şöyle dıyor. "TV'deki savaş görüntüleri insanlan hissizleş- tiriyor ve savaş kanıksanıp sıradan bir olay ha- lini alıyor. Oysa etkileri on yıllarca süriiyor." Ramasvami sanatın toplumları bir anda de- ğiştırebileceğine inanmıyor. Ancak ınsanların duygularını ön plana çı- karmalanm sağlayarak on- lara gerekli mesajı vere- rek bir değişim sürecini başlatabıleceğine inanıyor. Bu tür çalışmalar Pakis- tan'daki kadın hareketinin yeni boyutu. Bu bir bilinç- lendirmekampanyası. Hin- distan ve Pakistan arasın- daki sınırlar açılmaya baş- lanınca da iki komşu ül- kenin kadınları ortak bir amaç için ellerini birleş- tirmeliler. Savaş tehdidi onların çabalannı süreklı gölgede bırakırsa ekonomik ve sosyal gelışım için çalışmalan bek- lenebilir mi? Banşa ve savaşa yaklaşım yüzde yüz cınsı- yet ayrımıyla, biyolojik yapıyla belirlenen bır yaklaşım değil. Militan kadınların ve banş yanlısı erkeklerin olduğu gerçeğini unutmamak gerek. Ancak Güney Asya'daki duruma bakar- sak yine de banş için çalışanlarda kadın ağır- lığını görmek mümkün. Genellıkle erkekler hükümetlerin şovunu yapıyor, kadınlarsa banş hareketinin en önemlı unsurunu oluşturuyor- lar. Bunu anlamak için Pakistan-Hındistan Banş ve Demokrasi Forumu'nda ve barış için çalışan diğer organızasyonlarda çalışan kadın- lann sayısına bakmanız yeterli. Hükümetler- deyse erkekler yaşam ve ölüme dair çok önem- li kararlar alıyor. Hındistan'da iktidarda olan Kongre Partisi'ni bir kadın, Sonya Gandi yönetiyor; ancak bu, bir partideki bir ya da iki kadının -yönetim katında bile olsa-, erkek çoğunluğun aldığı cinsiyet ayrımı yapan ön- yargılı karar alma mekanizmasını değiş- tiremeyeceğini kanıthyor. (Dmvn, Pakistan, 2 Mart) THE GUARDİAN Demokrasitehlikede BalTdeki bombalamadan sorumlu tııtulan tcrörist Ebu Bekir Beşir'in yandaşlan, 3 Mart'taki duruşması sırasında cylcnı yaptı. Radikal İslamcı gruplar Endonezya'nuı dcnıokrasisi için en büyük tehlikelerden birini oluşturuyor. (AP) E ndonezya, Hindistan ve ABD'den sonra dünyanın en büyük üçüncü demok- rasisi olarak nitelendirilıyor. Dün- yanın dördüncü kalabalık nüfuslu ülkesı, 32 yıl başta kalan diktatör Suharto'dan kurtuldu. 1999'da ve 2004'te demokratik seçimler dü- zenledi. Geçen yıl ilk devlet baş- kanı seçımı yapıldı. Geçen hafta, Endonezya'daki Asya Gelişim Bankası bir rapor ya- yımladı. Rapor can sıkacak nite- likte. Ancak bankanın değerlendir- melerı karşısında olgun davran- malıyız. Çünkü dikkatli okundu- ğunda rapordaki saptamalann ha- kikati yansıttığı ortaya çıkıyor. Banka ülkenm hâlâ kanunlann üs- tünlüğünün geçerli olduğu bir yö- netim ve hukuk sistemine dayalı, gelışmiş bir demokrasiye sahip ol- madığını savunuyor. Ve hakça re- kabetin yaşandığı bir piyasa eko- nomısinın var olmadığını, demok- rasınin önündeki en büyük engelin iyi yönetilmeyen devlet kurumla- n olduğunu... Endonezya'nın dünyada en çok yolsuzluk yaşanan ülkelerden bı- ri olduğu da sıkça söylenen bir şeydir. Birçok Endonezyalı bu ül- kenın demokrasisinin ABD'ninki kadar gelişmiş olduğuna inanıyor. Belki çoğumuz demokrasinin as- lında çok komplike ve oturtulma- sı zor bir kavram olduğunun ve bizim ulaştığımız seviyenin kalı- cı ve ıstikrarlı demokratik toplum için gereken sistemin sadece bır parçası olduğunun bilincinde de- ğiliz. Önemli yol kat ettiğımiz doğ- ru. Ancak demokrasimiz hâlâ kı- nlgan durumda. Suharto'dan farksız Modenı bir demokratik devle- tin kurumları yasama, yürütme ve yargı olmak üzere üç alanda hiz- met verir. Ancak bu kurumlarda yolsuzluğun kol gezdiğı düşünü- lürken herhangi bir devlet daire- sini savunmak mümkün bıle ola- maz. Birçok kişi Suharto sonrasın- da yolsuzluğun arthğını savunuyor. Devlet Başkanı SusiloBambang Yudhoyono, göreve geldiğinden beri yolsuzlukla mücadelenin bi- rinci önceliği olacağını söyledi. Başkanın söyleminde samimi ol- duğuna inanıyoruz ancak birçok devlet daıresi ve kurumu Suharto dönemindekiyle aynı yöntemle yö- netilıyor. Bu kurumların kendi kendilerine reform yapmalarını mı bekliyoruz? Hükümet devlet kurumlannda reform yapamazsa demokrasi tehlikede olmaya de- vam edecek. Çünkü demokratik bir devletin kalıcılığım sadece se- çim yapmak belirlemez. îyi yö- netim de bu kalıcılıkta etkin olan önemli bir unsurdur. (JakartaPost, Endonezya, 4Mart) AB, Romanya konusunda sıkıntılı KATJA RIDDERBUSCH A B'nin genişleme sürecinin yeni üyelerin katılımıyla res- men başlamasının üzerinden bir yıl bile geçmedi. Ve, Brüksel'de- ki merkez tıklım tıklım dolu olma- sına rağmen genişleme süreci de da- ha bitmedi. 2007 yılında Romanya ve Bulgaristan'ın birlığe dahıl edıl- mesi planlanıyor. Türkiye ve Hırva- tistan gıbı başka ülkeler de kapıda bekliyor. Ama genişleme treni boca- lama süreci yaşıyor. Özellikle Roman- • 2007'de üyeliğe kabul etmeyi planladığı Romanya AB'nin başmı ağntıyor. Yolsuzluğun önünün alınamaması ve hukuk sisteminde istenen reformun yapılamaması Romanya'nın AB ölçütlerine uymasını engelliyor. ya başını ağntıyor AB'nin. Bük- sınin, Romanya ve Bulgaristan'la müzakerelerin başlatılmasının ka- rarlaştınldığı zirvede uyarmıştı. An- cak sözde kaldı. AB Parlamentosu da Romanya'nın üyeliği için daha faz- reş'tekı yolsuzluk mücadelesınin çok ıyı gıtmediğı açıkça ortada. Hukuk- sal alandaki reform da yetersiz. AB Komisyonu, geçen aralık ayında Tür- kiye'ye müzakere tarihınin verilme- la zaman gerektiğini savunuyor. Fa- turayı ödeyecek olan hükümet baş- kanları şu anda emniyet frenini çe- kerlerse bu siyasi açıdan nazik bir yöntem olmayacak. Ancak önlerin- dekı tek makul seçenek bu. Çünkü kurumlarının yapısı AB ölçütlerine uymayan bir ülkenin alın- ması bütün birliğin düzenini bozar. Romanya'yı da birlik içinde istenme- yen parya takımı konumuna sokar. Böyle bir durum da ülkedeki eski güçleri kuvvetlendirir. (Die Welt, Almanya, 2 Mart)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear