25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7 MART 2005 PAZARTESİ HABERLER Rehn: Reformlar yetmez, uygulamayı hayatın her aşamasında, Türkiye'nin her yerinde görmek istiyoruz TroykailekritikgörüşmeANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Avrupa Birliği'nin (AB) genişleme- den sorumlu komiseri Olli Rehn mü- zakerelerin başlayacağı 3 Ekim'den önce tarama sürecine geçilmesini is- teyen Türkiye'ye olumlu yanıt ver- medi. Tarama sürecinin de müzake- relerle birlikle 3 Ekim'de başlayaca- ğını açıklayanRehn, "Türkiye'ninşu anda nefes alma sürerinde olduğunu anlıyoruz. Amaretörmlannuygulan- nıası daçok önenıli. Bunlar hayaüıı her aşamasıiHİa ve Türkye'nin her köşe- sinde olmalıdır" diye konuştu. Rehn, gayrimüslim azınlıklar, kültürel, ka- dın hakları ve sendikal haklar, ifade özgürlüğünün iyileştirilmesi ve işken- ceye karşı sıfır tolerans konusunda da • AB Dönem Başkanı Lüksemburg'un Dışişleri Bakanı Asselborn ile bundan sonraki dönem başkanı tngiltere'nin Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı MacShane ve AB Komisyonu Genişlemeden Sorumlu Komisyon Üyesi Rehn'den oluşan AB Troykası bugün hükümet ile bir araya gelecek. Rehn ve Asselborn, Gül ile ayrı ayn ikili görüşme gerçekleştirdi. Görüşmelerde müzakerelerde izlenecek yol haritası ve müzakerelerin çerçevesi ele alındı. adını atılnıasını istedi. Türkiye 17 Aralık sonrasmda AB ile ilk siyasi temasını dün gerçekleş- tirdi. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, AB Troykası öncesinde Rehn ve AB Dönem Sözcüsü Lüksemburg Dışiş- leri Bakanı Jean Asselborn ile Dışiş- leri Konutu'nda ayrı ayn ikili görüş- me yaptı. Görüşmelerde, müzakere- lerde izlenecek yol haritası ve müza- kerelerin çerçevesi ele alındı. Gül, 3 Ekim'den önce gümrük birliğine uyum protokolünün imzalanacağı taahhü- dünü verirken, bunun Güney Kıbns'ı tanıma anlamına gelmeyeceğinin al- tını çizdi. Görüşmeden sonra açıklama yapan Gül, Türkiye'nin 17 Aralık sonrasın- da rehavete düştüğü eleştirilerine kar- şı "Demokratikleşmeve siyasi reform süreci kararlılıkla devanı edecek" de- di. Gül, Türk tarafının Kıbrıs'ta da ni- hai çözüm ıstediğini ve üzerine düşe- ni yaptığını belirtirken, Rum yöneti- minin de aynt sorumluluk içinde dav- ranması halinde, AB'deki anlaşmaz- lığın ortadan kalkacağını vurguladı. Rehn ise AB Komisyonu olarak "adaletli, ciddi ve kararlı bir müzake- re süreci" yürüteceklenni söyledi. Rehn, Türkiye'nin insan haklarını geliştirme alanında cesur ve anlamlı reformlar yaptığını belirtirken "Veşu anda nefes alma süreci olduğunu an- lıyoruz. Ama aynı zamanda bizinı için yasal, siyasi ve ekononıik reformlann sürdürülmesi de son derece önenıli" uyansında bulundu. Uygulama aşama- sında da 2 kriteri dikkate alacaklan me- sajını veren Rehn, "Uygulama, Tür- kiye'nin her köşesinde ve hayatın her alanındaolmair dedi. Rehn, AB'nin eski genişlemeden sorumlu komise- ri Günter Verheugen'in "Kıbnssoru- nu çözülmeden, Güney Kıbns'ı ada- nın bütününü temsilen AB'ye almak hataydı" yönündeki itirafına ise "İler- lcnıe kaydetmek için geçmişi geçmiş- te bırakmamız ve geleceğe bakmamız gerektiğini söylemeliyim" açıklama- sıyla yanıt verdi. 'HERKES tÇlN SlYASET' Oskar Lafontaine'in final atağı • SPD'nineski Genel Başkanı Oskar Lafontaine, önümüzdeki günlerde yayımlanacak olan son kitabmda neoliberalizmin etkisi altındaki sola ağır eleştirilerde bulundu. Genişlemeden sorumlu üye Rehn, tarama sürecinin müzakereleıie birlikte 3 Ekim'de başlayacağını kaydetti. Taraması yapılan ve uyunıu sağlanan eğitim başhğı örneğmi veren Rehn, kolay başlıklarla müzakerelere geçilebileceğini söyledi. (Fotoğraf: A A) OSMANÇIITSAY FRANKFURT - Kayıtlı resmi işsiz sayısının 5.2 milyonu geride bırakarak tarihsel bir rekor kırdığı, kimi çevrelere göre ise bu rakamın 9 milyonu bul- duğu Almanya'da, eski SPD Genel Başkanı Oskar Lafontaine, önümüzdeki günlerde piyasaya verile- cek olan son kitabında neoliberalizmin etkisi al- tındaki sola ağır eleştirilerde bulundu. SPD-Yeşil- ler koalisyonu için geri sayımın başladığı ileri sü- rülürken Lafontaine'in, "Politikfür alle" (Herkes tçin Siyaset) başhklı son çalışmasını, hükümetin kader seçimi olarak nitelenen mayıs ayındaki Ku- zey Ren Vestfalya eyalet seçimlerine bu kadar az bir süre kala yayımlaması, siyasal gözlemcilerce "final atağı" olarak nitelendirildi. 1999 Martı'nda partisinin başkanlığı, maliye bakanlığı ve nıillet- vekilliği gibi tüm aktif görevlerinden ayrılarak SPD'de "sıradan bir üye" olarak kitap, yazı ve ko- nuşmalanyla mücadelesini sürdürme karan alan Alman ve dünya sosyal demokrasisinin kuramsal beyni Lafontaine, "Adil Bir Toplum İçin Pölemik" alt başlığını taşıyan son kitabında neoliberalizmin toplumu bir çıkmaza soktuğunu iddia etti. Sosyal demokrat kuramcı, neoliberalizmin yeni bir dil id- diasıyla ortaya çıktığını, ama bunun yüksek gelir sahiplcrinin eski bir dili olduğunu yinclerken "Sağcıların dilini kullanan bir sol, hiç farkında ol- madan sermayenin hizmetçisi halini alır" diye yaz- dı. Almanya'nın en etkili pazar gazetesi"Welt am Sonntag"ın da dün bölümler yayımlamaya başla- dığı çalışmasında, Oskar Lafontaine, iktidardaki SPD ile Yeşiller Partisi'nin solla bir ilişkisinin kal- madığı yolundaki görüşlerini yeni kanıtlarla tartış- maya açtı. Lafontaine, özellikle Gerhard Schrö- der döneminde sosyal demokrasinin soldan koptu- ğu tezlerini yinelerken sosyal kazanımlann inanıl- maz biçimde tırpanlandığını, işsizlikteki büyünıe- nin rekora dönüştüğünü, siyaset sınıfıyla iş dünya- sının ise bu korkunç neoliberal reformlar politika- sında ısrar ettiğini hatırlatarak "Ancak Alınan hal- kı ihanete uğradığnu, satıldığını düşünüyor, tepkisi- ni de siyasetten uzaklaşmakla ve protestolarla gös- teriyor" görüşünü dile getirdi. Tüm partilerin, özellikle de tarihsel SPD'nin büyük bir pervasız- lıkla devleti ve toplumu neoliberal talepler doğrul- tusunda dönüştürmeyi sürdürdüğünü kaydeden Alman sosyal demokrasisinin ağır topu, "Alterna- tif göstermenin zamanı gelmiştir" dedi. AB Komisyonu'nun Ankara Temsilcisi Hansjörg Kretschmer umutlu konuştu: Siyasi reformlar devam ettneli Kretschmer: Tek bir aday için kıı- rallar değişmez. LEYLA TAVŞANOĞLU AB Komisyonu'nun Ankara tem- silcisi HansjörgKretschmer Marma- ra Grubu Vakfi'nın iki akşam önceki yemekli toplantısında dar bir davetli- ler grubuna hitaben bir konuşma yap- tı, soruları yanıtladı. Kretschmer, Dı- şişleri Bakanı Abdullah Gül'ün ken- disiyle ilgili, "O kim oluyor ki?" gi- bi çıkışlan konusunda da, "Bu konıı- da hiçbir şey düşünmüyonım" dedi. Toplantının açılış konuşmasını ya- pan Vakıf Başkanı Akkan Suver, Tür- kiye'nin AB yolunda ilerlemesinin uyandırdığı memnunluğu dile getir- dikten sonra sözü Kretschmer'e ver- di. AB'nin Ankara Temsilcisi, Türki- ye'nin son yıllarda çok dikkat çeken bir siyasi partner olduğunu vurgula- dıktan sonra ülkenin AB mükteseba- tına ve liberal ekonomi kurallarına uyum sağlaması gerektiğine işaret et- ti. AB'nin bir değerler topluluğu ol- duğunu söyleyen Kretschmer sözle- rini şöyle sürdürdü: "Aday ülkelerin demokrasi, insan hakları, ekononıik kriterler gibi kri- terlere uyum sağiamakiçin çokzorve karmaşık bir yoldan yürümelerigere- kir. Müzakereler de bu değerler ışı- ğında yapılmaktadıı. Türkiye'nin si- yasi reformlara devam etnıesi çok önenıli. Bunlar içinde insan hakları, kadın hakları vc din hakları ve özgür- lüklcri var. Bir de Türkiye insanlarıy- la AB insanları arasında diyalog ku- rulması ciddi önem taşıyor. Avrupa insanında Türkiye'nin üyeliğine kar- şıtlıklar olabilir. Ama Türk insanuıda da AB üyesiolduğu anda kendini eko- nonıik cennette bulacağı gibi yanlış al- gılama olmamalıdır. Bir deTürkiye şu- nu unutmamalıdır ki tek bir üye ada- yı ülkeyi sevindirmek için AB kural- lan degiştirilemez." Dalıa sonra Türkiye'deki ekonomik dengesizliklere dikkat çeken Kretsch- mer, "Bölgeseldengesizliklerinbu ka- dar büyük olduğu bir başka üye ülke yok. BM Kalkınına Dairesi Endek- si'ne göre İstanbul gibi BatTdaki bü- yük şehirlerin gelir durumlan Çek Cumhuriyeti ve Portekiz gibi ülkele- re, buna karşılık Şırnak, BingöL, Muş gibikentlerin gelirdurumlan da Hin- distan'a eşit Bu dıırıım siyasi istik- rarsızlığa da yol açar. Bu aranın ka- panması, müzakerelerin başansını da sağlar" dedi. Erdoğan, hükümetin içe kapalı değil, dışa dönük politika izlediğini söyledi 'Türkiye değişmek zorıında' ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Başbakan Tayyip Erdo- ğan, Afrika gezisine yönelik elcştirilere sert yanıt verdi. Dün- ya hızla değişirken Türkiye'nin hep yerinde saymasını isteyen- ler olduğunu savunan Erdoğan, "Biz istesekde istcnıesek de Tür- kiye her alanda olduğu gibi dün- ya ile iüşkilerinde de bir değişim yapamak zorundadır" dedi. Başbakan Erdoğan, dün par- tisinin il başkanları toplantısın- da, Afrika gezisi ve ekonomide- ki gelişmeleri değerlendirdi. Enf- lasyon rakamlarının hükümetin hedeflerini yakalayacağının bir işaretı olduğunu anlatan Erdo- ğan, bu rakamların, "ekonomi- • Türkiye'nin uluslararası kuruluşlardan aradığı desteği yalnızca yapılan toplantılarla sağlayamaya- cağını savunan Erdoğan, bu desteğin "ailevi müna- sebetlerle" sağlanabileceğini ileri sürdü. derehavet" tekerlemesini dilin- den düşürmeyenleri somut bi- çimde yalanladığını söyledi. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana başbakanlık düzeyinde ziyaret etmediği iki ülkeye ilk zi- yareti yaptıklarını anlatan Er- doğan, kendi içine kapanmış, statik bir dıplomasi anlayışının Türkiye'yi sonuca taşımayaca- ğını vurguladı. Bugüne kadar içe kapalı dıplomasi anlayışını değiştirmek için halka söz ver- diklerini anlatan Erdoğan, dış politikada alınan iyi sonuçlann içe kapalı bir diplomasinin de- ğil, dışa açık çalışmalarm sonu- cu olduğunu söyledi. Yeni süreçte dünyaya açık bir diplomasi yürüteceklerini belir- ten Erdoğan, ilk adımı Etiyop- ya'dan attıklannı, TlKA fem- silciliği'ni törenle açtıklarını, TİKA'nın ikinci adımının Güney Afrika Cumhuriyeti'nde atana- cağını söyledi. Erdoğan, "Bun- lar hiçbir bir yere alternatif ça- hşma değildir. Hepsi Türkiye'ye dünyada dostluk kazandırma projesinin adımlandır" diye ko- nuştu. Türkiye'nin dış politikada at- tığı adımlann bazılannı şaşırt- tığını belirten Erdoğan, şu gö- rüşleri dile getirdi: "Onlar istiyorlar ki Türkiye, bugüne kadar anşageldigi ezbe- rini hiç boznıasın. Tek kanallı si- yaset, suya sabuna dokunmayan siyaset, yeni ufuklara açılmayan siyaset kaderi olsun. Biz istesek deistcmesekdeTürkiye her alan- da olduğu gibi dünya ile iüşkile- rinde de bir değişimiyaşamakzo- rundadır." IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr "Vulpes Vulpes Kurdistanica" di- yordu bürokrat, Orman Bakanı'na bakarak. Bakan, sıkıntı ile kafasını kaşıdı. Bu "Kurdistanica" sözcüğü- rıe bir çözüm bulmalıydı. Aslında, bu konuda zengin tarihsel deneyimlere sahip olduğumuzu biliyordu. Kay- nakları karıştırmaya başladı. Binler- ce yıllık tarifıi bir isim olan Patara'yı Ovagelmiş diye değiştirenler bir ön- ceki hükümettekilerdi. Yine birkaç yıl önce Kangal köpe- ğinin, bir Kürt sitesinde, Kürtlere ait ol- duğu yazıldığında da gereken tepki he- men örgütlenivermişti. Ben mesela kendi kentimde yaşanmış birçok ör- neğe tanık olmuştum. Namrun Yay- lası, Tarsusluların yüzlerce yıllık, yaz- lık sayfiye yeriydi. Çok sayıda devlet kurulmuş, yıkılmış kimsenin aklına Sıra Tilkilere Geldi Namrun'un ismini değiştirmek gel- memişti. Son Türk devletinin, siyasi ön- derleri birçok köyün, kasabanın isim- lerini değiştirdikleri gibi Namrun'u da Çamlıyayla yapıverdiler. Orman ve de Çevre Bakanı, bu geç- miş tecrübeleri biliyordu. Kim bilir onun doğup büyüdüğü kentlerin, ka- sabaların, köylerin isimleri de ne ça- bukdeğiştirilmişti. Bakan, "Kurdista- nica " sözcüğüne sıkıntı içinde bir çö- züm ararken bürokrat, bir acı gerçe- ği daha ekledi, "Efendim ayrıca Ovis Armeniana ve de Capreolus Capre- olus Armenius" gibi koyunlarımıza, karacalanmıza isimler koyulmuş. Bun- lara bir çare bulmalıyız." Orman ve Çevre Bakanı, yeniden de- rin düşüncelere daldı. Bu isimlendir- menin de arkasında "milli birlik ve bü- tünlüğümüzü, üniter devlet" yapımı- zı yıkmak isteyenler vardı. Tabii kolay olsa RTÜK Başkanı'nı devreye sokar ve bu konularda bir yayın yasağı uy- gulamasınageçebilirdi. Fakat, bilgiler yabancı literatüre geçmişti. önce bir bildiri yayımlanmasına karar verildi ve ezcümle şöyle denildi: "Uzunyıllar Türkiye flora ve fauna- sı üzerinde araştırma yapan yabancı bilim adamları, topladıkları ve tanım- ladıkları çeşitli bitki ve hayvan türle- rine ne yazık ki önyargılı zihniyetle isim vermişlerdir... Son zamanlarda ba- sında da sıkça söz edilen ülkemizin üniter yapısını bozucu nitelikte kasıt- lı olarak adlandırma yapıldığı görülen bu şekildeki isimlerin..." Bakan rahatladı, isimleri değiştire- rek bu bölücü, üniter yapımızı bozma- yı amaçlayan girişimleri alt edebilirdi. Bürokratlar, kâğıtları kalemleri getirdi- ler. "Kurdistanica" "Armeniana" ve "Armenius" isimleri tilkilerin, kuzula- rın, karacaların isimlerinden çıkarılı- verdi. Milli Parklar Genel Müdürümüz Prof. Dr. Mustafa Yalınkılıç, bu bölücü ça- balan gün ışığınaçıkaran açıklamasıy- la sorunu bilimsel olarak şöyle özet- ledi: "Türkiye üzerine çeşitli oyunlar oynanıyor. Değişik türinsanlarelini ko- lunu sallaya sallaya cirit atıyor. Bu isimleri, burada Kürt vardı, Ermeni vardı yargısı uyandırmak için özellik- le kullanıyorlar. Biz de bu açıklamayı yaparak bunun önüne geçmeye ça- lıştık." Yukarıda sözünü ettiğim olaylar ve kişiler gerçektir. Bunlar Avrupa Birli- ği'ne aday Türkiye'de 2005 yılının Mart ayında geçmiştir. Dağlar, nehirler, kentler, Kangal kö- pekleri, köylerden sonra, bölücülük- le mücadele şimdi koyunlar, karaca- lar, tilkiler alanında veriliyor. Bu Batı- lılar rahat durmazlar. Kertenkeleleri ve fareleri de ihmal etmeyelim. 2000'Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK Robo-Kontpol Dönemine Girdik mi? Robotların insanları denetlemesi, bilimkurgu ro- manlarının, filmlerinin konusu idi. Bu öngörü de yavaş yavaş gerçekleşiyor. Yeni otomobiller, kemertakmadığınızzaman sü- rücüyü uyarıyor. Kapınız açık kalınca uyarı sinyali veriyor. Yakında alkollü sürücünün arabasının motoru çalışmayacak. Elektronik sensorlarla (duyarlı alıcılı) araçlar, ken- di kontrollerini yapacak. Yeni bir elektronik gereç, anne babaların çocuk- larının otolarını internet üzerinden izlemelerini sağ- lıyor. Ayrıca arabaya konacak karakutu da yapılan hızları kaydedip saklıyor. Amerika'da yapılan bu gereç araçların yüzde 15'ine takılmış. RS 1000 adlı bu gereç, ayrıca ek- ran başında izleyen kişiye, otomobil durduğu za- man motorun çalışmasını engelleme hakkını da tanıyor. RS 1000'in Britanya'da satış fiyatı 132-260 sterlin arasında. Insanlar artık kendilerini kontrol edemiyor. Ara- balarında aşırı hız yapmadan duramıyor, alkol iç- meyi denetleyemiyor, aşırı yemek sorunlarını çö- zemiyor, gereksiz alışveriş yapmalarını engelleye- miyor. Böylece, arabalaratakılacak gereç, aşırı hızı en- gelleyecek. Sensorlu yemek tabakları yeşilden kırmızıya ge- çen ışıklarla masada oturan kişiyi uyaracak. Sen- sorlu içki kadehleri alarm zilleriyle içkiyi kaçıranı ra- hatsız edecek. Bileğe takılan belirli para limitine ayarlı "alışveriş bileziği", harcama sınırını aşan ki- şiyi ses ve ışık sinyaliyle uyaracak. Hormon ölçen bilezikler, birisine yaklaştığınız zaman serotonin-adrenalin düzeyini ölçerek sizin o kişiden hoşlanıp hoşlanmadığınızı iletecek. Bütün bunların önümüzdeki yirmi yıl içinde ola- cağını düşünmek kehanet sayılmamalı. Nanotek- noloji bize daha ne sürprizler yapacak? Daha ne- lere şaşıp kalacağız? Bütün bunlara sevinelim mi, üzülelim mi? As- lında, bu gelişmelerin ortaya çıkardığı bir gerçek var. İnsan artık kendini denetleyemiyor. Saldırgan dürtüler, seksopatik dürtüler, arabalarda aşırı hız yapma, alkol, uyuşturucu bağımlılıkları, alışveriş has- talığı, internet bağımlılığı vb, artık insanların büyük sorunları oluyor. İnsan kendini denetleyemiyor. Bu denetim ya- vaş yavaş da değil, hızla teknolojik araçlara geçi- yor. özdenetim, yerini "robo-kontrol"e bırakıyor. Ya- pay zekâ ile donanmış robotların bizi önce denet- lemek, sonra yönetmek üzere egemenliği ellerine geçirmeleri çağına mı giriyoruz? İnsan neden kendinden vazgeçiyor? Neden kendimizi kendi irademizle denetlemeyi başaramı- yoruz? İnsan bu irade felcine nasıl düşürüldü? Neden kendi arabalarını denetleyemeyen gençlerin ara- balarının hızını anne babalar denetlemek zorunda kalıyor? Asıl küresel sorun olarak bunu tartışma- lıyız. Elimizle geliştirdiğimiz teknolojiye böylesine teslim olmak neden "modernleşme"sayılıyor? In- sanı aşağılayan, insanı unutan, insanı yok eden bir dünya nasıl bir dünya sayılmalı? Insana kendini kontrol etmeyi öğretmemiz ge- rekiyor. Bu sorunu acil bir sorun kabul etmek zorunda- yız. Yoksa hepimiz bir robotun kölesi olmak zo- runda kalabiliriz. Çok mu fantastik, çok mu ger- çek? e-mail: erdalatakc superonline.com Faks:0 212-513 90 98 AĞAR, HÜKÜMETÎ ELEŞTİRDİ 'AKP'nin amacı istifalan durdurmak' OZCAN OZGUR MUĞLA-DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, AKP'nin, milletvekille- rini baskı altında futa- rak partiden aynlmasını engellemeye çalıştığını söyledi. Partisinin Muğla II Kongresi'ne katılan Ağar, AKP'yı 3 Kasım öncesi meydanlarda ver- diği sözleri yerine getir- memekle suçladı. Ikti- darın tarımı bitirdiğini vurgulayan Ağar, sözle- rini şöyle sürdürdü: "Bunlar ülkede tarı- mı bitirdiler. Tütünü bi- tirdiler. Narenciye ağaç- ta kaldı. Tohuma, ma- zota durmadan zam ya- pıyorlar. Bunlann baka- nı değil mi çiftçiye 'Gö- zünüzü kara toprak do- yursun' diyen. Bunla- nn /Jhniyeti budur. Çift- çilerimiz, hükümetin ba- şına, bu sözleri söyleyen bakanı şikâyet etti. Hü- kümetin başı ise çiftçile- rimizi, 'Bu milletin size bakmaktan başka bir işi yok mu?' diye azarladı. Bunlar3 Kasım'da mey- danlarda, mangalda kiil bırakmadılar. Şimdi ken- di nıillervekillerine, nasıl baskı yapan/ da parti- mizde (ulanz diye hesap yapryorlar. Çünkü millel- vekilleri teker teker ay- nlmaya başladılar." VEFAT Baromuzun 7314 sicil sayısına kayıtlı AVIJKAT BÜLENT GÜRPESAR vefat etmiştir. Aziz meslektaşımızın cenazesi 07.03.2005 pazartesi günü (bugün) Ataköy 5. Kısım Camii'nde kılınacak ikindi namazını müteakip ebedi istirahatgâhına defnedilecektir. Merhuma Tann'dan rahmet, kederli ailesine ve meslektaşlarımıza başsağhğı dileriz. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear