23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 16 ŞUBAT 2005 ÇARŞAMBA HABERLER Avrupa Konseyi'nin 'zorunlu din dersi' ile 'din kültürü ve ahlak bilgisi'ni kanştırdığını savundular 'Din uyumu' AKP'yeuymadıANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Avrupa Konseyi 'nin okullarda zorun- lu din dersi ve nüfus cüzdanından din ibaresinin çıkanlmasına ilişkin rapo- ruııa hükümet tepki gösterdi. Başba- kaıı Tayyip Erdoğan, "Gerekirse par- lamentoya getiririz" derken dığer hü- kümet ve parti yetkilileri uygulamayı kabul edemeyeceklerini söylediler. Başbakan Erdoğan, Arnavutluk zı- yaretine başlamadan önce yöneltilen soru üzerine, raporu inceleyecekleri- ni belirtti. Erdoğan, "încelenipdeğer- lendirildikten sonra bizler de Türldye olarak bu konuda ne düşündüğünıü- zü, nasıl bir uygulama yapacağımızı, nasıl bir karara varacağnnızı belirle- ycccğiz. Ve karara vardıktan sonra da gerekirse olayı paılaıncntoya sunaca- ğız" dedi. Başbakan'ın yaklaşımın- dan farklı olarak iktidarın diğer yet- kililerinden Avrupa Konseyi'ne sert tepkilcr gösterildi. Başbakan Vekili • TBMM Başkanı Bülent Annç, "Din dersi yoktur. Ancak din kültürü dersi vardır. Din kültürü de Islamiyeti semavi dinlcrden birisi olarak tanıtmaya yöneliktir. Öncc Türkiye'de nc var onu öğrcnsinlcr, ondan sonra eleştirileri varsa getirsinlcr" dcdi. Başbakan Vekili Gül "Bu bizim bileceğimiz iş" derken, Dülgcr din cğitiminin tngiltere'de zorunlu olduğunu savundu. Abdullah Gül, "Ortada karar falan yok. Bu bizim bileceğimiz bir iş. Bir fo- toğraf çekmişler, 'Fotoğrafın şurasin- da şu var' diyorlar. Ortada bir karar yok" diye konuştu. 'kulaklannı çekiyonız' TBMM Başkanı BülentAnnç, rapo- ra tepki göstercrek; Türkiye'de okul- larda mccburi din dersi veriliyor zan- nedilerekhata yapıldığını belirtti. Annç, "Diıı dersi yoktur. Ancak din kültürü dersi vardır. Din kültürü de tslamiyeti semavi dinlerden birisi olaraktanıtma- ya yöneliktir. Önce Türkiye'de ne var onu öğrensinler,ondansonra eleştirile- ri varsa getirsinler'' dedi. Annç, nüfus cüzdanlarında din hanesinin de kaldı- nlabilecegini belirterck "Bu,çokzor- layıcı bir hüküm değildir. Bu konuda değişiklik yapılabilir. Parlamentoya bu konuda teklifdegelebilir" diye konuş- tu. Annç, gcçen giinlerde Türkiye'yc gelen Fransa Ulusal Meclisi Başkanı Jean-LouisDebrebaşkanlığındaki he- yetle 2 saat görüştüğünii söyledi. Bu görüşmedc "Türkiye'nin iyi tanınma- dığını" gördüklerini belirten Annç, şunlan kaydetti: "Bu konuda bize dii- şen bir kabahat vardır mııllaka, ken- ılirni/i iyitanıtamadığımıziçin.Ama Av- rupa'daki dostlanmızın da bir kulağı- mçekiyoruz; önyargüardan uzaklaşın, Türkiye'yi bugünkü yeni 1 ürkiye ola- rakbirkez dahatanımaya gayret edin." Devlet Bakanı Mehmet Aydın, Tür- kiye'dekı uygulamanın zorunlu din dersi değil, anayasa gereği din kültü- rü ve ahlak bilgısı dersi olduğunu söyledi. a Yüzde99'uMüslümanolan bir ülkede dininin ne olduğunu ço- cuklannuzaöğretemeyecek miyiz?" di- yen Aydın, "Bir ülkenin insanlan di- ııini bilnıiyorsa bırakın entelektüel ye- liîjliı ıneyi, sıradan insanlar bile yetiş- tiremezsiniz" görüşünü dile getırdi. Din ve devlet ilişkilerinin Avrupa'da da ülkeden ülkeye değiştığini belirten Aydın, "Avrupa'datek uygulama yok ki bizde de böyle olsun. Zaten evvela adını yanlış koyuyorlar. Önce adım doğru koysunlar, sonra taraşalım" de- di. TBMM Dışişleri Komısyonu Baş- kanı Mehmet Dülger, lngiltere'de 17- 18 yaşına kadar genclere "mezhepler üstü olarak" Hazreti lsa'nın yaşamı ve Hıristiyanlık konusunda öğretım ve- rilmesinin zorunlu olduğunu söyledi. Dülger, "lngiltere'de böyle bir uygu- lama varken böyle eşitsiz bir muame- leyi kabul edemeyiz" diye konuştu. TBMM Milli Eğitim Komisyonu Başkanı Tayyar Altıkulaç, konseyin raporunda istenenlerle Türkiye'de uy- gulanmakta olanlar arasında çelişen yan bulunmadığını savundu. Din eğitimiy- le din kültürü ve ahlak bilgisi öğreti- mini birbirinden ayırmak gerektiğini söyleyen Altıkulaç, şunları söyledi: •Din kültürü öğretimi anayasa gereği- dir. Din eğitimi konusunda ise belli ya- şa kadar anne baba söz sahibidir. Ta- nılOldıığııııııı/ uluslararası sözleşme- ler de bunu gerektiriyor." DYP VE MHP DE TEPKİLÎ Şandır: Kopenhag kriteıierindeyok • DYP ve MHP yöneticileri Avrupa Konseyi'nin isteklerini "Kopenhag kriterleri kapsamında görmenin mümkün olmadığını" belirterek AKP'yi "teslimiyetçi ve kişiliksiz dış politika izlemekle" eleştirdiler. ANKARA (Cumhu- riyet BUrosu) - Avrupa Konseyi Trkçılıkla Mü- cadele Komitesi'ninzo- runlu din dersi uygula masını eleştirmesi ve nüfus cüzdanlarından "dini" ibaresinin kal- dırılması istemineDYP ve MHP'den tepki gel- di. DYP Genel Başkan Yardımcısı Saffet Ka- ya, islcıni "asinıilasyo- nun bir parçası" olarak nitelendırdı. MHP Ge- nel Başkan Yardımcısı Mehmet Şandır, AKP iktidannın kapalı kapı- lar arkasında AB'ye vermiş olduğu sözlerin tek tek ortaya çıktığını söyledi. Avrupa Konseyi Irk- çılıkla Mücadele Ko- mıtesı'nın "zorunlu din dcrsinin kaldırılmasr ve nüfus cüzdanların- daki din ibaresine iliş- kin açıklamasına mu- halefet partilerinden tepki geldi. Kaya, Baş- bakan Recep Tayyip Er- doğan' ı "Türldyelilik" kavramıyla Cumhuri- yetin ilkelerının içını boşaltmakla eleştirir- ken bundan cesaret alan dış unsurlann da Türki- ye'yi köşeye sıkıştır- maya çalıştığını savun- du. Kaya, "Yüzde 98'i Müslüman olan bir ül- kede inanç ibaresinin kimliklerden kaldırıl- ması asimilasyon politi- luılaı ıııın bir ürünü ola- rak ortaya çıkıııakla- 11ır. Brüksel'de ödün ve- ren buhükümetibir kez daha Türk halkı adııın kınıyonız" dedi. MHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şandır da yaptığı de- ğerlendirmede, "AKP iktidannın kapalı kapı- lar arkasında, kayıt dı- şı siyaset kapsamında AB'ye vermiş olduğu sö/Jcr tektekortaya çık- maktadır" dedi. "Tür- kiye, Türk kimliğiyleve inanç özgürlüğü içinde bağunsız yaşayacaktır ve bu şckiklcAB'ye üye olacaktır" diyen Şan dır şu görüşleri dile ge- tirdi: "Türkiye'de Türk kimliğine ve inancına dönük bu türlü taleple- ri Kopenhag kriterleri kapsamındagörcbflme- ınîz mümkün değildir. Maksatlı olduğu kana- atindeyim ve bu sonuca AKP'nin teslimiyetçi, kişiliksiz, dış politikası mn sebep olduğu görü- şündeyim." tstanbul'da Yunanistan Başkonsolosluğu'na yürümek isteyen DEHAPTı gruba müdahale eden polis, biber gazı kullandı. (Fotoğraf: AA) Mersin de DEHAP lı gösterici öldürüldü NAZMİAKDAĞ MERStN - Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye getirilmesinin 6. yıldönümü nedeniyle birçok kentte gösteriler düzenlenirken Mersin'de bir gösterici açılan ateş sonucu yaşamını yitirdi. Mersin'de sabah saatlerinde düzenlenen ilk eylemde, göstencıler Şevket Sümer Mahalle- si'nde TEDAŞ'a ait elektrik direkleriyle bari- kat kurdu. Göstericıler olay yerine polisin gel- mesiyle dağılırken bankatlar iş makinclcriy- le yıkıldı. Akşam saatlerinde Kurdali Mahal- lesi'nde düzenlenen gösteride ise polis, bari- kat kurarak eylcm yapan bir gruba müdahale etti. Polisin panzerle barikatı yarması üzerine gruptakiler ara sokaklara kaçarak dağılırken olay yeri yakınında göstericilerden Ümit Gö- nültaş (19) silahla vurularak öldürülmüş hal- de bulundu. Mersın Emniyet Müdür Vekili Süleyman Ekizer, "155 Polis İmdat" telefonu- na yapılan ıhbar sonucu Gönültaş'ın cesedini gösteri yerininyakınlannda bulduklannı açık- ladı. Ekizer soruşturma başlatıldığını belirtti. Diyarbakır'da ise Dağkapı Meydaru'nda top- lanan yüzlerce kişı, Öcalan lehine slogan attı. Uyanlan dikkate almayan gruba polis müda- hale etti. 10 kışinin yaralandığı olaylarda 50 kişi gözaltına ahndı. istanbul'da Yunanistan Baş- konsolosluğu'na yürümek isteyen DEHAP'lı grubu polis dağıttı. izmır'de AKP Konak llçe Merkezi'ne yürümek isteyen ÜEHAP üyesı grup ile polis arasında arbede çıktı. Olaylar- da 1 i polis 3 kişi yaralandı. AKP yönetiminde düzenlemenin genişletilmesi eğilimi öne çıkarken tartışmaya son noktayı Gül koydu: Öğrenci affi değişmeden geçecek ANKARA(CumhuriyetBürosu)-Baş- bakan Vekili ve Dışişleri Bakanı Abdul- lah Gül, bugün TBMM Milli Eğitim Ko- misyonu'nda görüşülecek öğrenci affına ilişkin tasannın aynen yasalaşacağını söy- ledi. Gül, "Partimizin göriişü, aynı şekil- de geçecektir" dedi. AKP grup yöneticilerinin imzasıyla verilen ve öğrencilere 2000-2001 öğre- tim yılmdan itibaren af getiren yasa öne- risinin kapsamının genişletilmesiyle ilgi- li tartışmalar sürüyor. AKP'nin önceki gün yapılan merkez yönetim kurulu (MYK) toplantısında tartışmalar günde- me geldi. Toplantıda, bazı parti yönetici- leri, öğrenim hakkmın evrensel bir hak ol- duğu, hiçbir şekilde engellenmemesi ge- rektığinı behrtirken "Öğrenim lıakkı, bel- li sınav haklan ve süreleıie sınırlandırıl- mamalıdır, asıl tartışılması gereken konu budur.Bu,genel bireğitim sorunudur" gö- rüşünü dile getirdi. Başbakan Tayyip Erdoğan, "Gelen öne- riler makul ise değerlendirin" talımatı verdi. AKP'nin dün Gül başkanlığında ya- pılan MYK toplantısında da öğrenci affı elealındı. "Üniversiteöğrencianıvasatek- lifiıulebii'değişiklik olacakmı" sorusu üze- rine Gül, "Hayır, o şekilde geçecek. Mil- lctvekilleri kendi gündemuıe her zaman hâkimdir ama paı tinıizin göriişü aynı şe- kilde geçecektir" diye konuştu. Milli Eğitim Komisyonu, bugün topla- narak yasa önerisini görüşecek. Toplan- tı önccsinde Milli Eğitim Bakanı Hüse- yin Çelik ile Milli Eğitim Komisyonu Başkanı Tayyar Altıkulaç ve grup yöne- ticileri bir araya gelerek milletvekillerin- den gelen istekleri değerlendirip bir ka- rara varacaklar. AKP yönetiminin, öğ- renci affının başlangıç tarihinin 1995- 1996 öğretim yılına çekilmesi eğilimi içinde olduğu belirtildi. Özellikle 28 Şu- bat sürecinde okullarıyla ilişiği kesilip 2000 yılında çıkanlan aftan yararlana- mayan lısans ve yüksek lisans ögrencile- ri için affın, REFAHYOL hükümetinin ku- rulduğu 1995-1996 öğretim yılından iti- baren başlatılmasmın planlandığı kayde- dildi. Bazı mılletvekilleri ise affın 1980 yılına kadar çekilmesi yönündeki öneri- lerinde ise ısrar edıyor. NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr Ülkü Ocakları Genel Merkezi'nin resmi internet sitesinde yayımlanmış 10 Şubat 2005 tarihli bir bildirisi önüm- de duruyor. Orhan Pamuk'un bir Is- viçre gazetesine verdiği demeçten sonra yayımlanan bu bildirinin, içeri- ği, üslubu, tartışma anlayışı, en hafif deyimiyle korku verici. Belki de bildi- rinin amacı korku yaratmak. Bu bildi- ri üzerine bir yorum yapmayı gerekli görmüyorum. Ancak bu bildirinin ta- mamını okumanız için köşemi onlara ayırıyorum. Orhan Pamuk'un söylediklerini tar- tışmalıyız. Bu değerlendirmeyle ilgili herkes fikrini de belirtecektir. Ülkü Ocakları Genel Merkezi imzalı bildiri- yi okuyan bir insan bu konuyu hangi zeminde ve nasıl tartışabilir? Işte Ül- kü Ocakları Genel Merkezi bildirisi- nin tamamı: "Orhan Pamuk, Avrupa karşısında ezik duyguların, aşağılanmış duygu- ların taşıyıcısı... Hiçbir Türk'ün duy- gusu bu olmayacağına göre, Orhan Pamuk'un durduğu 'soy alanf da tar- Haddimizi Bilelim, Hizaya Girelim! tışmanın ana unsuru olmuşturherza- man... Türkiye'nin kendisine verdiği 'ede- biyatçı' sıfatının sağladığı imkânlarla beslenen Orhan Pamuk, Türk mille- tinin değeryargılannı Avrupa karşısın- da sürekli küçük düşürmeye ve milli davalannda ihanetle dans etmeye ka- dar bir duruş sahibidir. Her fırsat bulduğunda bunu yansıt- makiçin, olabildiğince çaba vermek- tedir. Avrupa ve Amerika'daki Yahudilo- biteriyle sağlam diyalogları olan, bu sağlamlığın verdiği misyonla Türkmil- letine düşmanlık besleyen üretimle- rin teknik elemanı olan Orhan Pa- muk, artık çizmeyi aşmıştır. Haddini bilme noktasında, akli dengesini yi- tirmiştir. Kısa bir zaman önce: 'En sevindi- ğim şey, 10 sene ewel vatan hainle- rinin söylediği şeyin bugün Türkiye'de kanun olmasıdır' sözleriyle, siyasi ik- tidarın Türkiye 'deki işbirlikçi politika- larını destekleyen sözde yazar Orhan Pamuk, geçtiğimizgünlerde de birls- viçre dergisiyleyaptığı söyleşide 'Kim- se söylemediği için ben söylüyorum. Türkiye'de 30 bin Kürt öldürüldü. Bir milyon da Ermeni' diyerek, rutin saç- malıkların ve Türk'e düşmanlığın ar- tık kendisinde bir mesleki saplantı haline geldiğini göstermektedir. Yaşamının hangi devresinde Türk milletinin bir ferdinden darbe yediği- ni bilemiyoruz ama Orhan Pamuk'ta hastalık haline gelmiş bu düşmanlık- ta muhakkak bir kuyruk acısı bulun- maktadır. Tarihi gerçeklerle oynayıp, çıkardı- ğı malzemeyi Türk milletine düşman- lık okları olarak saplamaya çalışan Orhan Pamuk, yüce Türk milletinden ders almalıdır. Ve artık o şahsiyetini yitirmiş, aşağılıkduygularını Türk mil- letine bulaştırmamaya özen göster- melidir. Türk milletinin milligenetikleriile oy- nandığı şu günlerde, diğer Türk düş- manlarının da cesareti bu sayede kı- rılmalıdır. Orhan Pamuk gibiler, bu ülkede gezecek toprak dahi bulmayacak- ken, bazı mahfillerin ona destek ver- mesinden doiayı, şuurtu bir biçimde Türk düşmanlığı yapmaktadır. Bu yaşananlardan ve Orhan Pa- muk'un ihanetinin tescillenmesinden sonra bu ülkede ona aldığı nefes ha- ram edilmelidir. Türk'ün vatanında Türklüğe saldınp, sonra da hiçbiryap- tırımla karşılaşmamak artık mümkün olmamalıdır. Büyük Türkçü Hüseyin Nihal At- sız'/n deyimiyle Tannnın gazabı bun- ların üstüne inmezse daha müthiş olan Türk'ün yıldırımı inecektir.' Orhan Pamuk, siyasi iktidarın po- litik çizgisini överek Türklüğe yaptığı saldırılar için yüce Türk milletinden özür dilemeli ve derhal hesap ver- melidir. Orhan Pamuk ve benzerleri- ne katlanma sabrımız artık taşmıştır. Eğer bunlara yasal bir müdahale ol- mazsa bundan böyle öfkemizden na- sibini alacaklar ve Türkiye'de yaşayıp, Türk'e düşmanlık yapmamayı öğre- neceklerdir." Bu değerlendirmelere eklenecek başka bir söz var mı? Şimdi gelin tar- tışalım demek ne kadar anlamlı! Er- meni sorunu, Kürt sorunu, Alevi so- runu ya da bir başka sorun, bunların hepsi netameli konular. Buniaryalnız- ca egemenlerin istediği gibi tartışılır- sa sorun çıkmıyor. Ancak sınırlaraşıl- mamalı ve herkes haddini bilmeli. Biz zaten hep haddimizi bilmedik mi! Bilmeyenlerin başına gelenlere tanık olmadık mı! Bu konuları da egemen- lerin istediği gibi tartışırız olur biter. Bu sorunları çözebilir miyiz, onun ne önemi var ki! Hizaya girelim, haddimizi bilelim! GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Pandora'mn Kutusundan Çıkanlar... Önceki çarşamba günü bu köşede Irak seçim- lerini "Pandora"nın kutusunu açmaya benzetmiş- tim. Bu kutudan çıkacak "rt/A?/ar" Ortadoğu'da ye- ni siyasi krizlere yol açacaktı. Sanırım bu süreç es- ki Lübnan Başbakanı Hariri'nin, pazartesi günü Beyrut'ta, olağanüstü bir patlamayla öldürülme- siyle başladı. Profesyonel iş Garip bir örgüt Hariri'nin öldürülmesine sahip çıktı ama inandırıcı olamadı. Çünkü, dünyanın en zengin 100 kişisinden biri Hariri, Wall Street Jo- urnal'ın dikkat çektiği gibi olağanüstü yüksek tek- nolojik yöntemlerle, geçtiği yerlerde, uzaktan ku- mandalı paralize eden elektronik kalkanla korunu- yordu; olsa olsa çok gelişkin bir istihbarat örgütü- nün işi olabilirdi bu patlama. Haaretz'deki bir yorumun işaret ettiği gibi orta- da ilk anda iki şüpheli var. Suriye ve Israil. Genel eğilim ise Suriye'yi suçlamak doğrultusunda. An- cak ajansların konuştuğu birçok Ortadoğu uzma- nı, Suriye'nin bu suikasttan yarar değil zarar göre- ceğini söylüyor: Suriye hiç istemediği bir dönem- de tüm şimşekleri üzerine çekmek durumunda ka- lacak. Diğer taraftan, Hariri geçen yıl Suriye ile anlaş- mazlığadüşerek Başbakanlık'tan istifaetmiş olma- sına karşın, partisi muhalefetle çalışırken kendisi "merkezde" kalmaya dikkat ediyordu; geçmişte Suriye ile uzun yıllar uyum içinde çalışmıştı. Bugün muhalefeti bir arada tutabilecek, Suriye'nin Lüb- nan'dan çekilme sürecini düzenleyebilecek biriydi Hariri. öldürülmesi, hem Lübnan'da El Hayat'ın de- yimiyle kimsenin güvenlikte olmadığını gösterdi hem de ülkeyi uluslararası mali çevrelerde büyük saygınlığı olan, deneyimli bir işadamı/yöneticiden yoksun bırakarak Lübnan'da büyük bir iktidar boş- luğu yarattı. 'Muppet Şov' Gerçekten de geçen haftalarda, Lübnan'ın poli- tik manzarası Daily Star'dan Hadi Katib'in deyi- miyle bir "Muppet Şova" dönmeye başlamıştı. Bu "şov" için sahne, aslında geçen eylülde, BM Gü- venlik Konseyi'nde ABD ve Fransa'nın inisiyati- fiyle alınan, Suriye'nin en kısazamanda Lübnan'dan çıkmasını talep eden 1559 sayılı kararla kuruldu. Kararı izleyen aylarda, Lübnan'da Hıristiyan, Dür- zi ve Sünni Müslümanlardan oluşan bir muhalefet hızla, Suriye'nin Lübnan'ı terk etmesini talep eden birortak platformda birleşmeye başladı. Artık, Lüb- nan'da Ukrayna'yı anımsayan çok renkli, çok pa- ralı, medyanın büyük bir kesimi tarafından destek- lenen bir muhalefetin mayıs ayında yapılacak se- çimleri kazanması bekleniyordu. Hatta, Newswe- ek'in aktardığına göre, önde gelen bir TV yorum- cusu, geçen ekim ayında bir suikasttan kurtulan si- yasetçi Marvvan Hamadi'nin kardeşi, programına portakal rengi bir kravatla çıkmaya başlamıştı. Bu sırada muhalefet, hükümeti Suriye'nin kuk- lası olmakla suçluyor, Dürzi lider Canbolat da, ba- basının ölümüyle ilgili olarak ilk kez açıkça Suriye gizli servisini sorumlu tutuyor, Lübnan'ın Ortado- ğu barış sürecinde ayrı bir yol izlemesi, Israil ile 1948 barış anlaşmasını canlandırması gerekti- ğini savunuyordu. Buna karşılık hükümet muha- lefetin, Lübnan'ın "temel gerçeklerine" ihanet et- tiğini, ABD ve Israil'in paralı uşağı olduğunu söy- lüyordu. Hariri bu manzaranın içinde ortada biryer- de durmaya çalışıyor, ancak siyasi etkisini, mali gücünü giderek daha belirgin bir biçimde muhale- fetin arkasına koymaya başlıyordu. Mayıs ayında yeniden seçilerek başbakan olması olasılığı çok yüksekti. Bu görüntü yine şüphelerin Suriye üzerinde yo- ğunlaşmasına neden oluyor. Ancak, uluslararası diplomatik etkileri bir yana, Suriye'nin, Israil istih- barat sitesi Debka File'nın deyimiyle Hariri'yi tas- fiye etmesi, insanın bindiği son dalı kesmesine benziyor. Londra Kraliyet Uluslararası llişkiler Enstitüsü'nden bir Ortadoğu analistinin deyimiy- le (Reuters) "Suriye yöneticileri bu kadar aptal ola- bilirmiydi?" Birincisi, Suriye'nin Lübnan ekonomi- sinden, Lübnan'dakibirmilyondanfazlaSuriyeliiş- çiden gelen kaynağa büyük bir gereksinimi var. Hariri bu ekonominin en büyük garantisiydi. Ikin- cisi, Suriye seçkinlerinin büyük bir kısmının Hari- ri'yle yıllar boyunca oluşmuş girift mali ilişkileri var (MEIB 07/2001). Üçüncüsü, Suriye'nin Hariri'yi böyle tasfiye etmesi Lübnan'da bir iç savaşı, ulus- lararası arenada tümüyle tecrit olmayı göze alma- sı anlamına gelir. Evet Suriye'nin giderek daha fazla köşeye sıkış- tığı birgerçek; Lübnan'da kalması giderek imkân- sızlaşıyor. Ama bu Suriye yönetici sınıfının intihar etmeye kalkacağı anlamına gelmez diye düşünü- yorum. Peki ya Israil? Birçok yorumcu, Israil'in şu aşamada Suriye'nin, Golan'da bir anlaşmaya var- madan, Hizbullah'ı tasfiye etmeden Lübnan'dan çık- masından yana olmadığını düşünüyor. Geride kim kalıyor acaba, bu kadar ince bir suikastı gerçek- leştirebilecek... Lübnan'ın Irakseçimleriyleoluşma- ya başlayan Şii Hilali'nin bir ucu olduğunu da göz önüne alırsak... ANAYASAYA AB RÖTUŞU Çiçek: Egemenlik ilkesi değişecek ANKARA (ANKA)- Adalet Bakanı Cemil Çiçek, "özellikle yetki devri açısından Türki- ye'nin AB'ye katıuma hazır hale gelcbilmcsi için" başta "egcmenli- ğin kayıtsız şartsı/ nıil- lete ait olduğunu" gü- vence altına alan 6'ncı ve "yasama, yürütme, yargHnn" yetkılenni dü- zenleyen 7, 8 ve 9'un- cu maddeleri olmak üze- re 10 maddesinin değiş- tirilmesi gerektiğini bil- dirdi. Çiçek, konuyla ilgili olarak tstanbul Bağım- sız Milletvekili Knıiıı Şirin'in kendisine yö- nelttiği soru önergesini yanıtladı. Çiçek, Türkiye'nin AB'ye katılıma hazır hale gelebilmesi için ya anayasanın 10 maddesi- nin değiştirileceği ya da torba bir maddenin ana- yasaya eklencrek gerek- li değişikliklerin yapıla- cağını anlattı. Çiçek, de- ğışıklikler arasında "egenıenliğin kayıtsız şartsı/ millete ait oldu- ğunu" güvence altına alan 6'ncı maddenin de bulunduğunu belirtti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear