Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 16 ŞUBAT 2005 ÇARŞAMBA
14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr
Orfeon Oda Korosu kuruluşunun 10. yılmda ileri bir müzik düzeyine ulaştı
KorogeleneğiüzerineERHAJN KARAESMEN
Müzikte koro, hem söylemede
hem de dinlemede paylaşımcılık ya-
ratan uygar bir oluşumdur; kökü çok
eskilere dayanır. Batı dünyasında,
trubadur-mcddah çizgisinden gelen
halk yaklaşımında olduğu kadar,
dinsel müzikte de insan sesi az sa-
yıda enstrümanla birlikte kullanıla-
gelmiştir.
Bu arada, öksüz çocuklar drnsel ter-
biye içinde korolar oluştıırıılarak
oyalanıayolunagidilirdi. 'Öksüzler
Korosu' Batı müziğinin gelişme çiz-
gisindc belli ycri olan bir kavramı
göstenrdı. ÖksüzlükkavramımnEa-
tincedeki karşıhğı 'orfeon' sözcü-
ğüydii. Nereden nereye, yıllar son-
ra koro geleneği falan hiç bulunma-
yan bir Türkiye'nin Ankara'sında
iyi niyetli ve sevimlı bir koro oluşu-
munun adı da 'Orfeon' olmuştur.
Çünkü, bu harekette yer alan kültür-
lü ve zevkli amatörlcrin cmekleme
dönemlerinde belli anlayışlı bir çev-
re edinemedığı ve kendilerini bu an-
lamda öksüz hissederek bu adı kul-
landıkları bilinmektedir.
Amatörlüğün öteslnde
Hepsi değişik mesleklerden gelmiş
amatörler bu etkinliği 10 yıl boyun-
ca sürdürmeyi becerdiler. Arada gc-
liştiler. Değerlı şefleri Elnara Keri-
mova'nın da bunda çok katkısı ol-
du. lO.yıldolayısıylaverdiklerikon-
serlerde amatörlüğün ötesinde özve-
riyle ulaşılmış bir musiki düzeyi ve
zekâ ürünübir mizah duygusu kom-
şuluk yapıyordu. Orfeon Oda Koro-
su'ndan geçmişte de bazı yazılanm-
da söz ettiğimi anımsıyorum. Ancak
kendilerine yeniden alkış tutmakta
tereddüt etmiyorum. Giysileri, sah-
ne dolduruştaki akılcı ve esprili ha-
reketlilikleri hep belli bir beğeni ürü-
nü olarak dikkat çekiyor. Yurtdışı
koro yarışmalannda da çeşitlı de-
ğerli ödüller kazanmış olan bu se-
vimli sanat-kültür oluşumunun yo-
luna aynı hızla ve coşkuyla devam
etmesini diliyoruz.
Koro vc küçük musiki topluluğu
alışkanlığının ülkemizde hiç dene-
cek mertebede az yaygın oluşu, çok-
sesli müziğin toplum ölçeğinde ku-
epsi değişik mesleklerden gelmiş amatörlerden oluşan Orfeon Oda Korosu
konserlerini 10 yıl boyunca başanyla sürdürdü. Arada gelişti. Değerli şefleri Elnara
Kerimova'nın da bunda çok katkısı oldu. 10. yıl dolayısıyla verdikleri konserlerde
sergiledikleri düzey amatörlüğün çok ötesindeydi. Yurtdışı koro yanşmalarında da
çeşitli ödüller kazanmış olan bu sevimli sanat- kültür oluşumunun yoluna aynı hızla
ve coşkuyla devam etmesini diliyoruz.
caklanmasını frenleyen ve gecikti-
ren ana unsurlardan biridir. Musiki
Muallim Mektebi ve konservaruvar
kurumlaşmaları, 1930'ların o çok
coşkulu toplumsal dönüşüm arayı-
şı çerçevesindeki olumlu gelişim-
lerdi, ancak üstyapısal eğitim prog-
ramları niteliğini kaçınılmaz olarak
taşıyorlardı. Köy Enstitüleri yine bir
üstyapı kurumlaşması arayışı ola-
rak ancak daha yaygın biçimde ko-
ro oluşturma ve yakm çevreyi koro
müziği diııleme alışkanlığına kavuş-
turma yolunda belli bir şansa sahip
olabilecekti. Benzer şekilde aynı dö-
nemın ıçten duygularla desteklenen
toplumsal kuruluşlan olarak halkev-
lerinden de bu tür bir işlevsellik bek-
lenmekteydi. Sosyo-politik neden-
lerle önü tıkanan bu kurumlar tari-
he kanşınca, ortalıkta koro falan da
kalmamıştır. Kaldı ki, bu bağlamda-
ki koro anlayışının dönüşüm coşku-
sunun bir miktar zorlamasıyla orta-
ya çıkan oluşumlar niteliği taşıdığı
anımsanmalıdır. Okul şarkılannın
dışında, Türk insanının bir araya ge-
lerek söyleyebileceği çoksesli ya da
teksesli bir şarkı türünün mevcut ol-
mayışı elbette büyük bir talihsizlik-
tir. Türk müziği ve halk müziği ko-
roları adı altında büyük kentlerdeki
bazı özel cemiyetlerde, üniversite-
lerin yan kuruluşunda ya da TRT'nin
kanadı altında oluşturulan korola-
nn yukarda sözünü ettiğimiz yurt-
taş gruplarının içinden şarkı söyle-
mek gelerek oluşturacağı popüler
korolarla uzaktan yakından ilişkisi
yoktur. Kaldı ki, bu tür koroların ve
buralarda müzik yapanların toplam
sayısı da binlerce koroluk bir Hol-
landa'yla elbette karşılaştırmıyoruz
ama gülünç derecede düşüktür. Saz
şairi, âşık ve benzeri popüler gele-
neklerin de kaybolma yolunda oldu-
ğu ve son saz şairlerinin büyük şe-
hirlerin çok dar alanlanndaki entel
çevrelerinde çok az miktarda dinle-
yici bularak kökten gelme niteliği-
ni yitirdikleri de izlenmektedir.
Evrensel anlamdaki çoksesli mü-
zik yapacak yerel korolar, yerel kü-
çük oda orkestralan ve benzeri tür
oluşumlar ise hiç mevcut değildir. Ye-
rel yönetimlerin yaygınlaştırarak uy-
guladığı yerel festivaller ve eğlence
günleri kapsamında da mahalli ko-
rolara ya da müzik gruplanna hiç
prim verilmez. Dışarılardan sıradan
birileri gelir, sıradan bir vakit doldu-
ruculuk yapıp çekip giderler.
Yukarıda sözü edilen Orfeon Oda
Korosu her ne kadar bir büyük şe-
hir entelektüel ginşimi olarak bu-
lunsa da kökü ve tabanı bu kadar cı-
lız olan koroculuk alanında etkinlik
göstermeleri özellikle takdir edil-
melidir. Orfeon Oda Korosu artık
çeşitli çevrelerde benimsenmeye baş-
lanırken Ankara'nınbir diğer iyi ni-
yetli amatör korosu da, onlann emek-
leme dönemlerindekine benzer zor-
luklara karşın, özveriyle mesafe al-
ma yolundadır. Ankara Üniversite-
sı Bach Korosu, adına bakılmasın,
herhangi bir akademik kurumsallık
dcsteği olmaksızın, müzisyenlerin
bireysel gayreti ve özverileriyle et-
kinlik halindedir. Önümüzdeki haf-
talarda büyük Bach'ın 270. doğum
günü olan 21 Mart'ta verecekleri
konserin önceki konserlerinde ol-
duğu gibi çok sevimli bir olay nite-
liği taşıyacağını kestiriyorum. An-
karalı müzikseverlere salık verilir.
Şoven yaklaşımlar
Musiki konuşmuşken bir önce-
ki New York ve Washington izle-
nimleri yazımda o çerçeveye sığ-
dıramadığım Amerikan sanat, kül-
tür dünyasındaki şoven yaklaşım-
lardan kısaca söz etmek isterim. Ja-
mes Levinc ve Lorin Maazel, New
York ve Boston orkestralan gibi
evrensel referansa sahip çok kök-
lü iki kuruluşun başına belli bir
düzeydeki iyi müzisyenliklerinin
yanı sıra Amerikan yurttaşı oluş-
larının tercihiyle geldiler. Bu orkest-
ralar dünyanın dört bir köşesinden
gelme en ünlü şeflerin değneğiy-
le yönetilme şansı bulagelmişler-
dir.
Uzun yıllar boyunca tek bir Ame-
rikalı (ki o da Amerikan müziği-
nin gelmiş geçmiş en büyük ada-
mı), Leonard Bernstein New
York'unbaşındabulunmuştu. Ma-
azel bir Bernstein olmaktan herke-
sin bildiği gibi çok uzaktır. Levi-
ne da soğuk donuk kişiliğine rağ-
men olağanüstü derinden kavra-
yıcı bir SeijiOzava'dan sonra Bos-
ton' un başında hafif kalmaya malı-
kûmdur. Bu seçimler, son iki yıl bo-
yunca çeşitli spekülasyonlara yol
açarken müthiş bir medya ve alkış
desteğiyle bu tartışmaların önü-
nün alınmasma çalışıldı. Ancak,
her iki orkestranın bırden Amerı-
kalılığı önde gelen bu şeflerle al-
tın dönemlerini yaşamadığı her-
kes tarafmdan biliniyor ve buna
hayıflanılıyor.
Konak Belediyesi ile Edebiyatçılar Derneği'nin ortaklaşa düzenlediği etkinlik büyük ilgi gördü
Izmir öykü okudu, öykü komıştuİZMİR (Cumhuriyet Ege
Bürosu) - Geçen hafta sonu
gerçekleştirilen ve üç gün sü-
ren '4.tzmir Öykü Günleri' ts-
tanbul'da hiç rastlanmayan,
Ankara'yı da aşan büyük bir
ilgi gördü. Konak Belediyesi
ile Edebiyatçılar Derneği'nin
işbirliğiyle düzenlenen etkin-
likte, kentliler üç gün boyun-
ca öykü dinledi, öykü üzeri-
ne konuştu.
Homeros'tan bu yana süren
"öykü" geleneğinin günümüz-
deki etkilerinin tartışıldığı eı-
kinlikte, yazarlar ve öyküse-
verler Türk öykücülüğünün
dününü, bugününü ve gelece-
ğini sorguladı.
Farklı sanat alanları
Btkinliğin ilk gününde edebi-
l
~
E r d a l
&*> \ Demirtaş Ccyhun, 3- Adalet Ağaoğlu, 4- Feyza HepçÜingirler,
yat dünyasının yanı sıra farklı 5" Muzaffer Izgü, 6- Osman Şahin, 7-Necati Tosuner.
MERSİN DEVLET OPERA VE BALESİ
^La Boheme'
yeniden
sahneleniyor
sanat alanlanndan geniş bir kit-
le bir araya geldi. Gençlerin katılımıy-
la düzenlenen "öykü alölyesi"nde ede-
biyata meraklı gençlerc öykü yazma
teknikleri aktanldı. MertBaşat'ınyö-
nettiği "Edebiyat- Piyasa llişkileri"
başlıklı toplantıya katılan Faruk Şü-
yun, Zeki Coşkun ve özellikle de Ne-
catiTosuner'ın konuşmalan sık sık al-
kışlarla kesıldi. "Öykü tiyatro" adlı
bölümde, SaıtFaik'in, "Öylebirhikâ-
ye" adlı öyküsü Server Mutlu tarafın-
dan sahnelenırken öykü okumalarıy-
la yurttaşların hayal dünyalanna yapı-
lan yolculukların ardından Oğuz Ma-
kal, Işıl Özgentürk, Nilüfer Açıkalın
ve Osman Şahin'in katılımıyla yapı-
lan "Öyküdeki Sinenıa - Sinemadaki
Öykü" paneli de kalabalık bir izleyi-
ci kitlesince izlendi. Yine büyük ilgi
gören, Demirtajj Ceyhun ile Erdal
Oz'ün katıldığı "Oykücülüğümüzde 50
Kuşağı" panelinde tartışmalaryaşanır-
ken konuklar Izmir Devlet Senfoni
Orkestrası'ndan "Trio"nun verdiği mi-
ni konserle dinlendi.
Etkinliğin onur konuğu "Adalet Ağa-
oğlu"na adanan etkinlikte, Ağaoğ-
lu'nun "KaranfOsiz" adlı öyküsü okun-
duktan sonra Ağaoğlu, yaşamından
kesitleri ve Türk öykücülüğünü anlat-
tı. Aynca, LütfüDağtaş'ın "Kültürü-
nıüzden Yüzler, Güzel Insanlar" adlı
fotoğraf sergısi de sanatseverlerin il-
gisine sunuldu.
Etkinliğin ikinci gününde gerçek-
leştirilen, Kemal Gündüzalp'in katıl-
dığı "Günümüzde Öykü ve Eleşriri"
başlıklı söyleşi ile Hamdullah Kösc-
oğlu, Aytül Akal, Nevzat Süer Sezgin,
Mavisel Yener' in katıldığı "Çocuk Öy-
kücülüğünün SorunlarT başlıklı pa-
nel de yoğun ilgi gördü. Öykü okuma-
larıyla verilen aralann ardından, Hü-
seyin Yurttaş, "Unutanıadıklanmız,
IVLahmutÖzey-Bchiç Duyguhı" başlık-
lı söyleşide konuştu. Hayri Yetik,Tur-
han Günay ve Cem Erciyes'in katıldı-
ğı "Basında ve Kitap Eklerinde Ya-
zınsal Sorumluluk" başlıklı panelde,
medyanın kitaba bakışı tartışıldı.
Aşka adanan öyküler
Etkinliğin Sevgililer Günü'ne rastla-
yan son gününde aşka adanan öyküler
sunulurken Dinçcr Sezgin, EfdalSevinç-
li ve I Iklayet Kaı akıış "Ustalara Saygı:
Samim Kacagöz" başlıklı panelde geç-
mişe bir yolculuk yaptılar. MehmetAtü-
la'nın yönetiminde Feyza Hepçilingirler,
Ali Toptaş ve Muzaffer İzgü'nün katıl-
dığı "Gündelik Dil Öykü 1 Mliııin Nere-
sinde" başlıklı panel de büyük ilgi gö-
rürken, "Öykünün Kanatlarında A^k"
başlıklı öykü okumada konuklara fark-
lı pencereler sunuldu. Öykü Günleri,
Saliııı Çetin' in yönetiminde Namık Ku-
yumcıı, Cclal İnal, Mctiıı Ertcn, Murat
Tuncay'm yer aldığı "Yerel Yönetimler
ve Kültür Sanattlişkileri" paneliyle son
bulurken, Uluslararası PEN Kulüpleri Fe-
derasyonu Türkiye Merkezi Genel Baş-
kanı Ustün Akmen'in kaleme aldığı so-
nuç bildirisi yayımlandı.
Bildiride, Oykü Günleri 'nin insanlar
arasındaki iletişimi artırdığına dikkat
çekiliyor ve "Öykü Günleri'y'e sanata,
edebiyata, insana, insan ruhuna, yaşam
ve düşünce biçinüerine, serüvenlere, M-
sefeye kal kııla bulunuluyor. BugUnlerle
insanlar arasındaki banş, dosthık, sev-
givepaylaşımsinıgelenmekte" deniyor.
Ve her yazılan öykünün, yazan için ye-
ni bir duygu seli olduğu belirtilerek dün-
yanın dünden yanna öykülerle anlam ka-
zanacağı vurgulanıyor.
Kültür Servisi - Mersin
Devlet Opera ve Balesi
(MDOB) 26 Şubat Cumar-
tesi günü saat 20.00'de Puc-
cini'nin en önemli operala-
rından üç perdelik 'La
Boheme'i yeniden sahnele-
yecek.
MuratGöksu'nun sahne-
ye koyduğu yapıtın dekor
tasarımı Savaş Camgöz'e,
kostüm tasanmları S. Gül-
den Sayıl'a, ısık tasarımı Ali
Dedekargınoğlu'na ait. Or-
kestra şefliğini Vaichaslau
Charnukha'nın, koro şefli-
ğini Nina Lamanovich'in,
çocuk korosu şefliğini Rey-
han Bezdüz'ün üstlendiği
yapıtta başrolleri Işıl Azaz/
Esin TalınİL, Bülent Bezdüz / Şe-
nol Talınlu Gökhan Varkan /And-
rei Yevtuşenko, Nazlı Alptekin,
Kenan Korbek/Mehmet Yümaz,
Kıvaııç üğraşbuL Özkan Çavda-
roğlu, Ufuk Kasar, Engin Suna
ve Onur Polat paylaşıyorlar.
Fransız yazar Murger, o za-
manki gençlerin yaşamını 'Bir
Bohemin Yaşanundan Sahneler'
adlı romanında anlatırken en çok
da, kendi orta sınıflannın düzen-
li yaşayışına başkaldıran bu bur-
juva gençlerin edebiyat, müzik, re-
sim ve felsefeden yoğrulmuş bir
düşsel yaşama duyduklan özlemi
dile getiriyor. Yapıtta yer alan er-
kek tipler bu coşkun başkaldırma-
yı, özellikle eski Paris'in öğren-
ci mahallesinde, her türlü bağ-
La K»lıcmc operası'ndan bir sahne.
dan, zıncırden kurtulmuş bağım-
sız, son derece canlı bir sanat ve
kültür geleneği içinde veriyor.
Kadın tipler ise tüm kadınlıkla-
nyla güzelliklerine, sağlıklarına
özenen birer yaşama sevinci sim-
gesi.
Yine ahlaklı ama özgür ve da-
ha kişilikli yaşama çabası için-
deler. Librettosunu H. Murger'nin
romanından yola çıkarak Pucci-
ni'nin kendisinin yazdığı ve ilkkez
1896'da sahnelenen 'LaBoheme',
bestecisine dünya çapında bir ün
sağladı. 1830'larda Paris'te ge-
çen 'LaBoheme'deki şair Rodol-
fo, Murger'nin kendisi, operada-
ki hasta terzi kız Mimi ise Mur-
ger'nin bir hastanede yoksulluk
içinde ölen sevgilisi Lucille'dir.
DEFNE GOLGESİ
TURGAY FtŞEKÇt
Yeni Bip Öykii Dergisi
öykücülüğümüz son on yıldır öyle verimli bir
ivme içine girdi ki, dergiler, kitaplar, yurdu sa-
ran öykü günlerinin ardı arkası gelmiyor.
Bu çok canlı edebiyat türü bu ay yeni, nite-
likli bir dergiye daha kavuştu: Yıllardır düzen-
lediği etkinlikler, çıkardığı dergilerle kendini öy-
küye adayan Özcan Karabulut yönetiminde,
Imge Kitabevi'nce yayımlanan derginin adı,
'Imge Öyküler'.
Öteki yaygın öykü dergisi Adam Öykü gibi
iki ayda bir, ancak onun çıkmadığı aylarda ya-
yımlanacak. Böylelikleokurlar bir aylarını Adam
öykü ile, öteki aylarını da Imge öyküler ile ge-
çirebilecekler.
İlk izlenimim Adam öykü'nün daha ürün ağır-
lıklı olmasına karşın, Imge öyküler her kuşak-
tan öykücülerin yeni ürünlerine yer vermesinin
yanında, tartışma, söyleşi, eleştiri, soruşturma,
mektup, anı vb. bölümleriyle daha hareketli bir
dergi. öykü dünyasının bütün canlılığının say-
falarına yansıdığı söylenebilir.
Yeni yazılan öyküleri birdergideolmazsaöte-
kinde ya da bir kitapta okuruz nasıl olsa. Ama
tartışmalar? Işte dergiler asıl tartışma açtıkları
konularla önem taşıyorlar.
Imge Öyküler'de edebiyat dünyamızın dünü
ve bugünü üstüne ufuk açıcı söyleşi ve yazıla-
rın sayısı ürünlerden daha fazla. BÖylelikle te-
mel tartışmaların yapılabildiği bir alan olma he-
defini de daha ilk sayısında gerçekleştirmiş.
Sözgelimi Semih Gümüş'le yapılan söyleşi-
de üzerinde durulması, tartışılması gerekli önem-
li sorunlar ortaya atılıyor:
"Edebiyatın aslında ne olduğunu bilmeyen-
ler, yalnızca çok satan kitapları edebiyat kita-
bı sayıyor. Gelin görün ki, medyanın gücüne
dayanarak kendilerine göre bir beğeni alanı da
yaratıyorlar. Edebiyatın piyasanın birparçası-
na dönüşmesinden yararlanmak isteyen yayın-
cılar veyazariann gözleri de o alana dönük. Ede-
biyatın kendi değerlerini kolayca yüz geri eder-
ken öne çıkmayı, çok satmayı önceden bildik-
leri değerlerin önüne geçirmeye başladılar."
"Çok kötü bir okur kitlesi oluştu. Bilinçli de-
ğil, seçici değil, edebiyatın ne olduğunu bil-
miyor, kendi düşüncesi yok, bütün bu eksik-
liklerini tamamlamaya niyeti hiç yok, bu yüz-
den kendine ne sunulursa onu alıyor."
Müge Iplîkçi'nin Adalet Ağaoğlu ile yaptı-
ğı konuşmada ise edebiyattan siyasete, kültür
ortamımızdan dünyanın geleceğine, son dere-
ce önemli konular bilgece bir yaklaşımla irde-
leniyor:
"Halka yayılmak, mümkün olduğu kadar çok
okura ulaşmak, bunun için de kitapları pazar-
lamak. Ancak burada pazarlanan şey çamaşır
yıkama deterjanı değil, düşünce üretimi. Dü-
şünce satışı ise siyaset konusu... Kimleri niye,
ne için şartlandırma siyaseti. Ben, yaratı, dü-
şünce para yatırılarak kitap halinde sunulabil-
diğine göre, kitabın bir 'mal' olduğunu kabul
ediyorum. Ama içinin boşaltılmasına, farklılı-
ğının ortadan kaldınlmasına itiraz ediyorum. Ya-
ratı veriliolana karşı birmuhalefettir. Genelisor-
gulamaktan, bunu tartıp biçmekten doğar. Sa-
nat, edebiyat bir yaratı, yani bir muhalefet ol-
duğu halde bazı yazariann pazara yenildiğini,
genel geçerle uzlaşabildiğini görüyorum."
Imge öyküler dergisinin başlartığı bir önem-
li yenilik de ülkemizin çeşitli kentlerinde yaşa-
yan öykü yazarlarını bir araya getirip sorunla-
rınıtartışmalarını sağlayan "öykü Forum" bö-
lümü. İlk sayıda Jaklin Çelik, Diyarbakırh ya-
zarlar, Azad Ziya Eren, Kadir Konuksever, Lal
Laleş, Mehmet Polat, Muharrem Erbey, Se-
dat Yurttaş ve Şeyhmus Diken'le buluşup, son
yıllarda festivaller ve etkinliklerle giderek bir
kültür kenti olmayı amaçlayan Diyarbakır'da
yazar olmanın güçlükleri ve dinamiklerini tar-
tışmışlar. Bu farklı bakışların da edebiyatımız için
yeni pencereler açacağını düşünüyorum.
Dergideki, "1980'den Günümüze Türkçe Ya-
zılmış Beğenilen 10 öykü" soruşturması da, son
derece öznel olabilecek seçimlerin geniş katı-
lımlarla nasıl nesnel sonuçlara ulaşabildiğinin
başarılı bir göstergesi.
Imge öyküler'in ilk sayısında okunacak, dü-
şünülecek, tartışılacak çok şey var.
Bir okur olarak dileğim, derginin ilk sayısıyla
sağladığı yüksek niteliğini gelecek sayılarında
da sürdürebilmesi.
turgay@fisekci.com
K Ü L T Ü R I Ç İ Z İ K
K A M Î L M A S A R A C I