25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23 KAS1M 2005 ÇARŞAMB OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Saygınbğı Saklı Tutmak YARIN öğretmenler Günü. Ülkenınteryerindetoplanan,yü- rüyen vekonuşan öğretmenler dertlerr ve beklentilerini dile getırece<ler. Her yıl olduğu gi- bi, en bfişta ekonomik ve sos- yaf koşu lannı: Maaşlar, ek ders ücretlen sdzleşmeli öğretmen- lik, topljsdzleşmeli ve grevli sendıka nakiart. Pekı. herkese nitelikli ve pa- rasız eğitm sağlanması dışında, ulusal eğitım sıstemine ilışkin başka ıstekfer gelmeyecek nrti o kesımden? Parasız sistemde bıle veiilere yüklenen giderler, plansıztık. okullara doğru dü- rüst kullanılmayan bikjisayarda- ğıtmaktan ıbaret destek çaba- ları, zonnlu eğıtımın uzatılma- sı, dersane furyası, öğretimin içenğı, mufreüat değişiminın ge- risındekı dış etkiler? Çocuklarnın iyi öğrenim gör- mesı içın neredeyse devlet büt- çesındek eğıtim payına yakla- şık oranda kendi cebinden pa- ra harcayan bu halk, ulusal eği- tim politıkası üzenne öğretmen- lerden daha çok ses ve göriiş bekliyor. Daha da önemlisi, öğretim dili konusunda öğretmenler ne düşünmektedır? Bazı üniversi- telerden ya da fakültelerden •başlayıp özel ilköğretim okul- iannın ilk sınıflanna kadar inen "yabancı dılde öğretim" he- -vesine karşı öğretmenlerce di- lle getirilecek birgörüş yok mu- «dur? akırı geçmişteşasırtıcı olan, bır yandan üniversitelerde ^yabancı dılde öğretim tartışılır- Wcen. o tartışma yetmezmiş gi- tt)i, bır öğretmen kuruluşunun ""anadilde öğretim" gıbi bir is- lekle sokağa ınmesi olmuştur. Sonuçta yargıdan gelebilecek «epkı sayesinde vazgeçilen bu istek, kabul edeiim ki, yaJnız be- lirli kesimlerin değil, büyük halk çoğunluğunun da geniş öğret- men kitlesine duyduğu saygıyı zedelemiştir. Oysa, saklı tutul- ması gereken bir saygıdır bu. Kürtçe konuşan, ama lehçe farkı yüzünden kendi araların- da bile tam anlaşamayan va- tandaşlann çocuklarına Türk- çeyi çok iyi öğretmek varken, öğretmenlerin çıkıp da "anadil- de öğretim" gibi bir tezi sa- vunmalan anlaşılır tutum de- ğildi. öğretmenin ödevi, ço- cuklan, ulusal çerçevede okul- lara girişten mesleklere kadar hertürlü yükseliş çabasına ha- zıriamak ve onlara bu yolda en etkili dcnanımı kazandırmaktır. Türkçe zorunlu donanımın bir parçası değil mi ki, ailede öğ- renilen bir Kürtçeyi aynca iğre- ti biröğretimle pekiştirmek on- lara ne kazandıracaktı? Ço- cukları daha da handikaplı kıl- maktan başka? Kürtçe öğrenme kurslannın bile ilgisizlikten kapandığı bilin- miyor mu? Galiba, bu meslek kuruluş- lannın tabanlannı yalnızca ılk ve ortaöğretim öğretmenle- riyle oluşturmaktan vazgeçip yükseköğretimi de kapsayan bir anlayışa yönelmeleri, böylece aşağıdan yukarı bütün ulusal öğretim sistemi konusunda söz söyleyip dintetecek ağırlığa eriş- meleri daha doğru olacak. Çünkü, ilk ve ortaöğretimde- ki öğretmenlerin kendilerinden sonra gelecek yüksek öğretim düzeyi konusunda söyleyecek- leri olduğu gibi, yükseköğretim- dekilerin de onlardan beklenti- leri, bir önceki aşama için söy- leyecekleri vardır. öğretim bir btitündür ve bu bütünlük için- de düşünülmesi gerekir. Stuttgart o Köylümüz Yine Topraksız Kalacak... PENCERE OrhanOZKAlA B akanhkABdayatmalannıuy- guluyor: Tanm ve Köyışlen Bakanhğı tarafindan ilgili bi- rimlere gönderilen bir yazıda. Tanm Reformu Genel Müdür- lügü'nce yatınm amaçlı arazi dağıtımına alınmış ya da ahnmamış köylerde uyguJa- tna durdurulmuştur. Yazıda. AB üyeliğinin makro hedefler taşıdığı vurgulanarak, çe- şitli değerlendirmeleryapılmaktadır: "AB üyeferiyle mukayese edildigimizde, tanm- sal üretim açısmdan gerflerde kaldığımız görülmektedir.Bidoselverimliliğimiz Avnı- pa'daJri ortalamanın yansı kadardır. Bu- nun da başbca nedenlerinden birisi, ortala- ma işietme biiyüldüğünün birfik ülkeleri ortalamasnuı 1/3'ükadarofanasndanveay- nca işletmderimizin çok parçalı vedağuuk obnasındao ikri gdmektedir. Makineli ta- nm,gübrefeme,flaçlama,sıılama.kaJiretito- hıunluk,teşvildervb. girdilere rağmen iş- letmderimizin çoğu geçimlik üretim yapa- büecekseviyderedüşmiiştür. Uzmanlaşmış mal üretimini ve tanmsal üretim aröşı için tanm işletaıderimizin ortalatna biniiklü- ğünü hızla Avrupa ortalamasma yaklaşür- mamız gerekmektedir. Türktannunı yapı- saJ olarak AB normlanna getinnenin yohı dakunıvtesulufiimişlenebüiralandaara- atoplulaşarmasuıınyapılması ve işietme- lerin daha sonra parçalanmasuuengeüeye- cek Medeni Kanun çerçevesinde yasakön- lemlerin ahnmasından geçmektedir." Bu yazıyla, tanmın artık AB'ıûn yönetımine girdiğinin resmi kabulü yapılmaktadır. DTÖ veAB'deki GelişmelerIşığı nda 21. Yüzyılda Türkiye Tanmı adı altında Hazi- ran 2005 tarihinde TÜSlAD tarafindan ha- zırlanan raporda yer alan hususlar teker te- keryüriirlüğe konmaktadır. TÜSlAD, bu ra- poru yayımlarken, ülkenin sorunlanna sa- hip çıkmanın başlıca göre\ieri olduğunu, bu sorunlara seyirci kalamayacaklannı be- lirtmektedir. DTÖ'nün Tanm Anlaşması çerçevesinde ortaya koyduğu görüş: Tanm ticaretinde tek taraflı serbestleşmenin, çok taraflj haJe gelmesiyle, dış pazarlara ulaş- manınkolaylaşacaği, sübvansiyonlann aza- lacağı belirtilmektedir. Dolayısıyla fiyatla- nn yükseleceği ve bütçelere tanmdan do- ğan yükün azalacağı belirtilmekte, yükse- lecek dünya fıyatlannda Türkiye'nin de müdahale olanağının bulunacağı açüdan- maktadır. Köyiöyü topraksız bırakmak ana>asa>a avkın: Anayasanm44. maddesi: "De\1et,topra- ğuı verimü olarakişletilmesnıikorumak ve getiştirmek,erozyonla kaybedibnesini önie- mek v« topraksız olan vev^a yeter toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşanlara toprak sağlamakamacıyia gerekli tedbirleri alu^.7 " demektedir. Oysa, bakanlıgınyazısıyla dev- let bu görevden çekilmekte ve tanm. AB normJan adı altında, köylünün yalnız bıra- kılmasına, desteklemekten vazgeçilerek ÇUŞ 'lann egemenliğine teric edilmektedir. Bütün bunlar, tanmın teknolojik ve bilim- sel esaslara sadık kaiınarak topraldann bö- lünmemesi, tanm alanındaki Türic köyiü- sünün eğitim düzeyinin düşük olması; ta- nmda istihdam edilen kadın nüfasun ise okur-yazarlık oranuun çok düşük olduğu, erkek nüfiısun da yeterli kaJifiye vasıfta ol- madığı değerlendirmesi yapıJarak dayatıl- maktadır. Tanmda yapüandınlacak çiftçilerin eği- tim düzeylerinin arttınlması ve kalan bü- yük yığınlann hizmet sektöriine, sanayi- nin kalifiye olmayan alanlannakaydınlma- sı düşünülmektedir. tşte bu nedenlerle ana- yasanın 44. maddesi göz ardı edilerek AB diretmeleri kabul görmektedir. Halkın iş- siz kalması, tanmdaki istihdamın önemı hiç dikkate aünmıyor. Yapıiacak iş: devle- tin tanm alanında köylüye verecefi destek ve kolektif yapılanmamn güçlendirilmesı, tanm alanlanrun devlet kontrolünde toplu- laştınlarak, büyük kooperatif işletmeleri haline getirilerek tanm fabrikalannın ku- nüması ve çiftçinin, köylünün arazisi ora- nında bu işletmelere ortak olması, buralar- da öncelikli çalışma hakkımn bulunması ve devletin pazarlamayı üstlenmesi olmalıdır. Çiftçi ve köylü sadece üretiinle ilgilenme- li, bir de ürün satma derdine düşmemeli- o İstanbul Zeynep Tanbay, Akbank Sanat'la dünyaya açılıyor. > 2000 yıîından bugüne, her yıl yeni bir proje ile dansseverlerle buluşan ; Zeynep Tanbay Dans Projesi, solo ve düetlerden oluşan 5 yıllık ; repertuarını, Akbank Sanat sponsorluğunda bir araya getiriyor. > Bu proje ; ıle, ougüne kadar Zeynep Tanbay'ı sahneae izleme fırsafı bulamamis oansseverler, hern bu • fırsatı yakalıyor. hem bütün eserleri bir arada izleyebilme ayncalığına sahip oluyor. j J ' T 23 Kasın Çarşamba • 24 Kasım Perşembe : BİLET > St'jhgart Theater Haus • > Cenıal Reşit Rey • SATIŞ : Konser Salonu ' NOKT/ : Saat> 21.30 j p ü f e f i wv.w.biletix.com ; Cemal Reşit Rey Çağn Merkezi • Konser Salonu > 0216 556 98 00 : > 0212 231 54 97-98 AKBANK SANAT dir. Işte bu uygulama Atatürk döneminin uygulamasıdır. Onun içindir ki, 8-10 yılda Türkıye işsizlik nedir. enflasyon nedir bil- memiş; paranın degeri dolardan daha de- ğerliymiş... Köylü nüflısu azaJtmak İçin çıkarblan Bü>iik Şehir Yasası: AB tarafindan tanmdaki köylü nüfiısun yüzde 15'lere çekilmesı istenmektedir. îş- te bu nedenle 5216 sayılı "BüyükŞehirYa- sası" çıkartılmış, şehrin vilayet binası mer- kez alınarak 50 km. yançapındaki alanda kalan köyler kâğıt üzerinde köylülükten kurtanlarak büyük şehrin mahallesi konu- muna bir kalemde getirilmiştir. Yani, yeni kent varoşlan, AB dayatmalanyla yaratıl- mış; köylüJükyüzde 10'dan da aşağıya çe- kılmiştir. Bakanlık, AB'nin tüm bu dayat- malannı dikkate alarak köylüye toprak da- ğıtımınmyapılmayacağını behrtmekte, böy- lece tanm alanlannın küçüJtülmesinin önü- ne geçileceğini, köylü nüfiısun azaltılaca- ğını düşünmektedir. Bu nedenle yeni top- rak dağıtarak "verimsiz!'' tannun önüne geçileceğini zannetmektedir. Küçük işlet- melerle, köylülükle yapılacak tarla tanm- cıhğına, aile işletmeciliğine, tanmdan ken- di geçimini sağlayan aztopraklıköylüye ge- çit vermeyeceğinin kararhljğın] ortaya koy- maktadır. Büyük tanm alanlannın toplulaş- tınlarak AB nonnlanna uJaşacağı ve tanm teknolojisine, biümsel esaslara göre işlene- ceği yazmın devamında vurgulanmakta; "-.çiftçiük konusunda bilgi birikimi dene- \imi bulunmayan. hatta tarla>ı sürecek. to- hum.flaç\e gübre alacak atacak maddiiro- kânı oüna>an; gerekse alet ve eidpmanı ol- mayan ldşilere çiftçiükyapmak üzere dağı- alniakzorundakaJınmakta. işietmebüyük- lüğü azahıJdığı gibi çiftçi sayısı artünimak- tadu*. Bu durum arazi parçalanmasına ne- den olacak, Avrupa Biriiği müzakereieri kapsanunda karşıinızaen önemü olumsuz- hıklardan biri olarak çıkacak vegiderilme- si büyük zaman, emek ^e maddi kavnak gerektirecekftf Bu durum. AB ve DTÖ da- yatmalanyla tamamen örtüşmekte, Türk köylüsü tanm yapamaz duruma getirile- rek de\let desteğinden yoksun bırakılmak- tadır. Oysa onun, dünyanın en büyük "Kur- tuluş Savaşı"nı yüce Atatürk'le vermiş ol- duğu ve ülkesini, devlet gü- cüyle tanmda kendi kendı- sine yeten yedi ülkeden bi- risı haline getirdiği unutul- maktadır... Sbefl'in marifetleri: Dofu ve Güneydoğu'da "feodaltoprakmüDd>«ti"ne karşı topraksız köylülerin geliştirmekte olduklan, "Topraksızlar Hareketi", AB normlan bahane edile- rek kesilmekte... Diyarba- kır'ın Bismil ilçesinin Asla- noğlu köyünün 12 bin dekar arazisi ile komşu dört kö- yün toplam 70 bin dekarara- zisi ağanın işgali altında... Sadece Cumhuriyet (Asla- noğlu) köyü arazisi üzerin- de Shell'in 10 adet petrol kuyusu var. Dev tankerler- le, köyün eteklerinden uza- nan boru hatlariyla petrolü çekiyor. Tıpb kan damar- lanmızdan kanımızı iğney- Ie çeker gibi... 99 yıllığına ruhsat almış. Ağaya ödedi- ği kira bedeli sır... Bütün bölgede petrol olduğu bili- nenbirgerçek... "Shefl,dü- şükrezmüyataklaravatmm vapmavacak kadar aljflıdır'' dıyor köylüler. Yakındaki Sinan köyü ile çevredeki tüm köylerin ara- zisi ağalann işgali altında. Köylülerin. anayasanın 44. maddesi hükümlerine kar- şın hâlâ topraksız bırakıl- ması açıklanabilir birdurum değildir. Bu köylerin ölüle- rini gömecek mezarlıklan dahi ağanın mülkü... Asla- noğlu köylüleri Lozan'a, Cumhuriyete, devlete ve ül- kenin bölünmez bütünlüğu- ne sahip çıkıyorlar. Teröre geçit vermiyorlar. Isimleri- ni de "Cumhuriyet Köyü "olarak 29 Ekim Cumhuri- yet BayTamı'nda değiştirdi- ler. Köylülerin toprak refor- mu talepleri genelgelerle, AB dayatmalanyla bastınl- makisteniyor. rlalkınkurdu- ğu ve kendi varlık nedeni olan "devtefinden destek istiyor. Bölgede bir an önce "toprak reformu" yapmak şarttır; bu, terörün de belini kıracaktır. Şemdinli, Yüksekova ve diğer tezgâhlanan olaylar bu bölgenin Barzanileştirilme tuzaklanna açık hale geti- nhnek istendiğini gösteri- yor. Bu oyunJar, TSKve dev- lete yönelik kışkırtmalardır. Clkemiz ancak, "Ata- türk"ün çizdiği "devietçi", "devTimci" ve "karmaeko- nomik" yapıyla çıkış bula- bilir. Yoksa, ne bayrağı dike- cek ve ne de "~en büyük asker, bizim asker!.." diye %atan için gönderdiği biricik "Mehmefini yatıracak top- raâı kalacak!.. pelişkili Iki Belge Lafa 'övünmek gibi olmasın' diye başlamak mı gerek?.. Bilmiyorum; ama, elınizde tuttuğunuz gazeteyle övünmemek olanaksız... Son günlerde Türkiye'nin yolunu yofdamını, gü- nünü geleceğini saptamak üzere yapdan bütün yo- rumlarda ve tüm medyada iki belgeden söz açı- lıyor: 'AB Katılım Ortaklığı Belgesi'.. Ve 'MilliGüvenlikSiyasetBelgesi..' (Birincisi KOB, ikincisi MGSB diye vurgulanıyor..) Belgelerden söz açmadan önce övüneyim; bu iki belge de önce Cumhuriyet'te açıklandı... MGSB'yi Ankara temsilcimiz Mustafa Balbay hiçbir yerde yayımlanmadan gün ışığına çıkardı. KOB'un içeriğini Brüksel temsilcimiz Elçin Poy- razlar Türkiye'ye duyurdu... • önce KOB'dan başlayalım, Cumhuriyefin man- şeti bu konuda şöyleydi: "Türkiye'ye ağır ödevi." Ağır ödevin püf noktası neydi?.. Rum kesiminin istemleri 'belge'ye girmişf... Türkiye'nin limanlarını ve havaalanlannı bir an önce Kıbrıs Rum kesimıne açması isteniyordu... Biz 'Kıbrıs Rum Kesımi' diyoruz; ama, 'Avru- palı'ya göre bu kesim, girmek için can attığımız ve bizi sürekli horfayıp aşağılayan AB'ye üye dev- lettir... KOB nasıl hazırlanmıştı?.. Ermeni, Kürt, Ruma dönük istemler belgede birbiri ardına sıralanıyordu.. • MGSB'nin de tam metnı tüm gazetelerden ön- ce Cumhuriyet'te tam sayfa yayımlandı... Güvenlik kapsamında önümüzdeki beş yıl için yol haritamızdan önemli birkaç satır başını anım- sayalım: • AB'ye objektif koşullarla gihlmeli, ulusal çı- karlara ters düşen konulara karşı çıkılmalı... • Türkiye tek devlet, tek bayrak ilkesi üzenne kurvlmuştur, bundan kesınlikle ödün verilmeme- li... • Irtica ve bölücülük Türkiye'nin ikiiç tehdidi- dir; AB ile Hişkiler Türkiye 'nin temel sorunlannı art- tırabilirya da azaltabilir... • ABD, AB'nin alternatifi değildir... • Lozan ve Montrö yıpratılmamalıdır... • Fırat ve Dıcle'nin sulan, ikinehir tek havza il- kesiyle, sadece taraf ülkelerie konuşularak pay- laşılmalı; uluslararası bir tartışmanın başlaması- na dahi izin vehlmemeli... • Önümüzdeki yıllarda bu iki befge Türkiye Cum- huriyeti'nin yasamını derinden etkileyecek... Bu ıki belge arasında çelişen noktalara dikkat ulusal çıkarianmızın gereğidir... Peki, Türkiye ve dünya bu iki belge içeriğini ilk kez neden Cumhuriyet'te okudu... Bu sorunun bılinen yanıtını şimdi bir yana bıra- kıp 'Gazetecilikişte buna denir' deyip geçelim... Bu iki belgenin çelişen noktalan Türkiye Cum- huriyeti Devleti'nin ulusal çıkarianyla dış güçlerara- sındaki çatışmayı sergiler... Kıro. *Jı PoyiMOik VlpjdiPiİlırş ^lî ftr<ec \m\ Avkas. Aşlk Ihsttm. Asll \ı.'"" ~>*z, Mı i fllaır \>tyt Koksa^, \\ie Arman. A>ten r, Kı-u \ » D , W p ç « ?a.-mr BotfoM O&inç, Bir^ Vfcnço, Bedrfloo D»l»n, B<:>Ka Secanşıl, Beh\- Alt B012K (>.1âl*gSt:jJ Vbvraa B%c Deımriuzın. Oiılrm lcot Cıtt;: kjvT». ( cı \ucel TCT HJfkK, Craai Smiır C n « Gcrjv Tcmtl Er«, ionit Surr,». Czngı Çandar Çerice? ^ 4 M | ^ffln W.ın. Dthttt 4Vner DemirÖThl. Dcs^jncs *e öacon. Doğan Hufâjı Do& ftfınçck. îjtrest] Pa*dem.rb BLt" Vdo^öu. FJ f \JC< FJj' Şafjk, Emınt L'ftkltpl Etnne Kongar E.-»>«r Oûkçt. Fjıvef P141, ErcufflBn Betual La> Iriıl -U>bdsf#«!&ı l n o ^ f r d ı O t Ert»n Braa. Esın M}V Fskır Bt\Kun Falth Rjfki \lay FacİP^^li FvmftiSnu Dülarc& Fdmn Koru. Fcırüh B. « r - . - < "nzajsfer -<aa Ot<re v -•.' H « * ÖC* 1 sevoz, Huse\ r Hajessı id; \rniR. lihar \Bhr KfroaJ Sünai K^rj^ Jigh.r «jıtıoı. vfaTOcd \tzzı \(Ü A'! Bının- \fef*-net Barto. V Ktbar Mflıs Ro^ental Mcnn M.hn Bcilı Mın; [ TKJSUZ l^itı Cni!cr f aı OnC 'UÇ.1 t>40, ! . - - , ^ -, % . "t \^ :ÎT Çopderar Ka \OKW TbpöR Kn^.^ ' " ^^iGöfecS Afcs, Gurte^ Tancf, • >en. Haraaa *ma*vse Hıskt 'tj Vaçalt, t-r^r \^JÎ lonna Î -JW« &fi- :>fî!« SeatA İzel ^ fefflfc KıBBfetfitAcjır Mıhıtatt Fre>man.MariencPo^ie Metonef lehme» Kema, Mehlap Bıçer Mehh Cev<iet Anday, Mdıh !> £ Vfcan ,-Uîrei, Vfetıa Sözeı. -\_ V iimat Muanmaer Karacı, Ruara:ı Nu-gLİ Ervıldır n j # * i i Ote! Bavıılcm. OkU> Akbal Otav OHav KunbOkt, OiBr Mkxf*. O t i ; JuuuL "va Öm 4.lesı. Ozdemır \srf -e Doiıı». Hit: A: teâns Maj«fe. Pnef Srajvveadıjk. ?t\w S a â P«re («Ar^ Pınutha. P a s \t!^H "It- L Pr f Bevız, Rjmu Gûkçe. Reca Kuan. Hccsp T»v p (.raogan Rtfik H«!a ksrsı Rı-9»n vfass*™». Rı& ilgaE; SJH F*i -Viasnaret Ssdı füJmır, ,Şı a" Biu«, SaİKtta I>ai1 S»,TU« Bccbtt. Sedi futh. Scnta 01«af Smtk SaJcıog u- SeT& ?0Rftr . Sevİi Lkau^ Sezti Aksu Se/cr Tsnsvğ. Sîivıvo Ovadya. sofıa lx}roı SL-e.^» Be^ ' ^dhin ki>aun, Şak'r Baftı. S«M> ^eoer 5oı Şevii» Musao^k Şıa Valç - Tilıp \M<fia Tmsu Çılia Taııi, Mınfıan. T«nl Zns Ekıocj, Stvnıı OnL Trto K» ~d Dcmr Orai, Ttoaa Cmsever Tillm Atour Turka Vfınıb^ î'ğnr RIÜS Zobu Yıiçm Çcün Yılçra Pûkşco ^ a!, TÎ hrs?^ Yaja.' Kenu. 1 «casrL ıj«ıack ^ ıkta. Yoçz Evcsımk. Z«fer Topnt Zekı A:»>sa *z VÎCIIB Akpıaar Zeıc] Wfrv, 7&& VÎZY'tZE Şa »cjd bu Dcdcok, Tan Ontl'ıııfctiemincUtıl»«, lıaıdık Unımıdık yâOtrtt (»Idik riz, ı?fe bo tıupu .'- PAN Vayıra 1 * 0 212 261 80 72 ve SchneıdMsr-pel Sarat M«kea 0 212 249 01 5C www.alternattfegttim.org jletislm@altematifegitim.org EĞİTİMDEALTERNA1İF MODELLER VE TÜRKİYE'DE İLK DEFA 1 111 l l d nPnDnCI• ULtlvUlllflliflvl ALTERNATİF EĞİTİM SEMPOZYUMU DARPHANE-İAMİRE BİNASI 26-27 KASIM 2005 • .\iternaot Eatım geçmi^ İJÜousseau'ya (1771-1778)iadar gider. Bu eğitünin bir bak]ş vaıds*. Burada msan - çocuk "iyi'" olarak algjlanmaiua&r. bısana - çocuğa lüjkin bu "ıvi" bakış açısmdan jdderEİt eğjnm mcdeBeri geliştinlmışor ve geiiştirihneyeçatışılmatodır. lletifim için: 0533 233 00 07
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear