Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA
4--
CUMHURİYET 4 OCAK 2005 SALI
4 HABERLER
DUNYADABUGUN
ALt SİRMEN
Kendi Kalesine Gol
Atan Türkiye 1 - AB 0
Aymazlık ile hamakat arasındaki sınır incedir.
Ne var ki, birincisi geçici olabileceği halde, ikin-
cisi kesinlikle kalıcıdır.. yani eskilerin deyimiyle
"gayrı kabili tedavi"ö\r.
Bursa'da bir pastane sahibinin yaptırdığı pas-
ta bana bunları düşündürdü.
Pastane sahibi olan zat, Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan için bir pasta hazırlamış. Brük-
sel stadyumunu canlandıran pastanın üzerinde,
ellerinde AB veTürk bayrağı tutan seyirciler var-
mış ve de skor levhasında da "Türkiye 1 - AB
O"yazmaktaymış.
Hünerli pastacı vatandaşımız eserinin gerek-
çesini söyle açıklamış:
- Bu, Türkiye'nin AB'ye doksanıncı dakikada
attığı golü canlandırıyor.
Ne desin buna Başbakan?
- Ne golü kardeşim, ortada attığımız gol falan
yok, diyecek değil ya!...
Böyle bir yanıt Türkiye'deki siyasetin yapısı-
na aykırıdır.
Çarnaçar,
- Aynen öyle oldu, demiş.
Başbakan Erdoğan Brüksel'de neolduğunu,
son dakikada gol falan atmadığımızı bilecek ka-
dar zekidir.
Başbakan Erdoğan, politikada hiç değilse bir
süre istediğini elde edecek kadar da hünerlidir.
Ve de bunu Brüksel'de elde etmiştir.
• ••
O, Brüksel'de müzakere tarihi istiyordu.
Aldı...
Ama ne pahasına?..
Türkiye'nin AB'ye eşit haklarla tam üye ola-
mayacağını kabul etme pahasına.
Buradan hareketle, Brüksel'de bozguna uğ-
radığını söylemek mümkün değil.
Çünkü o zaten AB üyeliğinden çok, tarihi dü-
şünüyor. Sürenin sonuna kadar kim öle, kim ka-
la...
Aslında, serbest dolaşıma sürekli kısıtlama
koymayı öngören, tarım alanındaki derogas-
yonların altını çizen bir metinden yola çıkarak ya-
pılacak müzakereler, Türkiye'yi AB'nin üç aya-
ğından ikisinin dışında tutabileceğine göre.. alı-
nan üçün biridir.
Bunun neresi doksanınca dakikada atılan gol-
dür? Bu, Türkiye için nasıl zafer olarak görüle-
bilir?
Bu konular, 23. paragrafın içeriği çok yazıldı,
çok irdelendi. Tekrar üzerinde duracak değiliz.
Ama geleceğe bakmak zorundayız.
Bu metinden yola çıkarak neler yapabiliriz,
neleri elde edebiliriz, istediğimiz sonuca ya da
onun yakını bir yere nasıl ulaşabiliriz, artık bun-
lara kafayormak ve ona göre bir yol izlemek zo-
rundayız.
•••
Bunları yapmaya çalışırken, özenle zafer na-
ralarından kaçınmalıyız.
18 Aralık günü Paris'te Türkiye'yi çok iyi tanı-
yan, AB üyeliğimiz konusunda, şimdilik bazı çe-
kinceleri olsa da, bunların aşılmaz nitelikte ol-
madığını düşünen bir Fransız gazeteci dostum
ile yemek yiyorduk.
- Tayyip Erdoğan'ın muzaffer komutan eda-
sıyla karşılanması, zafer nutukları atması, bütün
Avrupalı liderleri çileden çıkardı, dedi.
Sonra devam etti:
- Avrupa bir uzlaşma zeminidir; burada mü-
zakere kültürü uzlaşma üzerine dayalıdır. Bura-
da zafer, bozgun gibi nitelemeler çok kötü bir
izlenim yaratır.
17 Aralık ertesinde, elde edilen sonuç karşı-
sındaki tepkilerimizin, zaten bize fazla sempa-
ti duymayan AB liderleri çevresinde ve kamu-
oyunda çok kötü bir izlenim bıraktığını bilmeli-
yiz.
Ustelik, CHP Genel Başkan Yardımcısı Istan-
bul Milletvekili, tecrübeli diplomat Onur Öy-
men'in de, Fatih Altaylı'nın "Teke Tek" prog-
ramında gayet sağduyulu bir biçimde belirttiği
gibi, böylesine bir sonuçtan sonra zafer çığlık-
ları atılması, karşımızdakilerin "Haa iyi.. bunlar
sonuçtan memnun, daha fazla bir şey verme-
ye gerek yok" demelerine yol açabilir.
Budurumda, "Türkiye 1-AB0" pastası, kıv-
rak bir zekânın mı, aymazlığın mı, yoksa gayrı
kabili tedavi bir durumun mu ifadesidir?
Ne dersiniz?..
asirmenCacumhuriyet.com.tr
YARGIDA NEŞTER OPERASYONU
Ergül Güryel
istifa etti
ANKARA(Cumhuri-
yet Bürosu) - Yargıtay
Yüksek Disiplin Kuru-
lu'nca "görevden çekil-
meye davet" edilen Yar-
gıtay Üçüncü Ceza Da-
iresiüyesi Ergül Güryel
görevinden istifa etti.
Güryel istifa etmeseydi,
Yargıtay Yasası uyannca
20 Ocak'ta görevden
alınmış olacaktı. Görül-
mekte olan davalan etki-
lemek amacıyla hâkim
ve savcılara rüşvet vcril-
diği iddiasıyla başlatılan
Neşter-2 soruşturması-
nın Yargıtay ayağında is-
mi öne çıkan Güryel, is-
tifasını dün Yargıtay Baş-
kanı Osman Arslan'a
sundu. Arslan dilekçeyi
onayarakGüryeFin isti-
fasını kabul etti. Neşter-
2 operasyonu kapsanıın-
da 8 Yargıtay üyesi hak-
kında inceleme başlatıl-
nııştı. inceleme kapsa-
mında Yargıtay Başkan-
lık Divanı 29 Haziran
2004 tarihinde Ergül
Güryel ile Hüseyin Demi-
rörs'ün Yüksek Disip-
lin Kurıılu'na sevkine
karar vermişti. Disiplin
Kurulu Demirörs'euya-
n cezası verirken, Gür-
yel'i ise görevden çekil-
meye davet etmişti. Ada-
let Bakanı Cemil Çiçek,
eski Yargıtay Genel Sek-
reteri Ercan Yalçınkaya
ile ilgili sürecin de iş-
lediğini bildirdi.
Akdağ'ın valiliklerden SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığı'na devri için hazırlanılmasını istemesi tepki çekti
YasaçıkmadangenelgeTDREY KOSE
ANKARA-SSKhastanelerinin Sağ-
lık Bakanlığı'na devrine ilişkin tasan
TBMM'den çıkanlmadan genelgesi
yayımlandı.
SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlı-
ğı'na devri ile ilgili yasa tasansı uzun
tartışmalardan sonra komisyondan geç-
ti. Tasan, genel kurul gündeminde bek-
lerken Sağlık Bakanlığı yangından nıal
kaçınrcasma "çıkmamış" yasa için ge-
nelge yayımladı. Sağlık Bakanı Recep
Akdağ imzasıyla 31 Aralık 2004 tari-
hinde valiliklere gönderilen genelge-
de, tasarı kapsamında devralınacak
sağlık tesisleri içerisinde en önemli ye-
ri SSK sağlık tesislerinın oluşturduğu
vurgulanılarak şöyle denildi: "İlinizde
devralınacak SSK ve diğer kamu kıı-
• Komisyondan gcçcn ancak genel kurulda görüşülmeyen SSK'lerin devri için Sağlık
Bakanlığı'nın genelge yayımlaması "yangından mal kaçırmak" diye nitelendirildi. CHP'li
Kılıçdaroğlu, "Sağlık Bakanlığı, devrin anayasaya aykırı olduğunu biliyor. Anayasa
Mahkemesi kararlan geriye yürümediğinden uygulamaya gcçmck istiyorlar" dcdi.
runı ve kuruluşlarınca sunulan sağlık
hizmeüerinin deviröncesi ve devir son-
rası süreçte aksatılmadan yürütülme-
si amacıyla, SSK İl Sağlık IşleriMüdür-
lükleri/SSK İl Sigorta Müdürlükle-
ri/SSK Hastanesi Baştabiplikleri ve il-
gili kamu kurum ve kuruluşlannın ili-
nizde bulunan müdürlükleri/hastane
baştabiplikleri ile ortak çalışma yapı-
larak devir sonrasına hazır hale getiril-
mesi gcrckmektedir. Çabşmaesaslanbe-
lirlenerek ya/ımı/ ekinde gönderilmiş
olup çalışmalara ivedilikle başlanma-
sı, karşılaşılan ve karşdaşılnıası muh-
temel sorunlann bakanlığunız ilgili bi-
rimlerine hı/Ja bildirilmesL, yasanın yü-
rürlüğe girmesini müteakip sağlık lıiz-
metlerinde hiçbir aksamaya meydan
vermeyecek yapılaıımaıun kurgulan-
ması hususunda bilgUerinizi ve gereği-
ni rica ederim."
Genelgede yer alan diğer düzenle-
meler şöyle:
«/ tldeİd her bir SSK hastanesinin uy-
gun bir Sağlık Bakanlığı hastanesi ile
"kardeş hastane" olarak planlaması
yapılacak ve birlıkte çalışmaları sağ-
lanacaktır.
•/ Karşılıklı personel görevlendirme-
si yapılarak bilgilendirme programı
uygulanacaktır.
ı/ Devralınacak sağlık tesislerinde
Döner Sermaye lşletmesi kurulması
çalışmaları tamamlanacaktır.
*/ Devralınacak sağlık tesislerinde-
ki birimlerin döner sermayeli kurum-
lar işletmeciliğine uyumu, olmayan-
lann ise hazırlıklan tamamlanacaktır.
i/ Devralınacak tesislerinin yılı büt-
çe tahmin çalışmalan yapılacaktır.
ı/ SSK hastanelerine başvuran has-
talann düzenli kaydı, yapılan her tiir-
lü işlemin ve kullanılan sarf malzeme-
lerinin kayıt altına alınması ve ilgili
sosyal güvenlik kurumuna fatura edi-
lebılmesi içingerekli düzenlemeler ya-
pılacak, bunun için gerekli bilgi işlem
altyapısının tamamlanmasına yardım-
cı olunacaktır.
Anavasa Mahkemesi acelesl
CHFli KemalKıhçdaroğlu, "yasa çjk-
madan bu yasa için genelge yayınılama-
nın görülmemiş bir uygulama olduğu-
nu" söyledi. Bakanlığın kendisini par-
lamento iradesinin yerine koyduğunu
vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Devrin ana-
yasaya aykın olduğıı biliniyor. Anaya-
sa Mahkemesi kararlangeriyeyürümü-
yor. Bu nedenle yangından nıal kaçmr
gibi yargı karannı bile beklemeden uy-
gulamaya gecmek istiyoriar. Bu acele,
devrin anayasaya aykınolduğunun Sağ-
lık Bakanlığı taraündan da hilindiğini
bir kez daha ortaya koyuyor" dedi.
BAKAN ÇtÇEK'E UYARI
Şirin: Tarih sizi
mahkûm edebilir
AJNKARA
(Cumhuriyet Bü-
rosu) - Yeni Ceza
Adaleti Sistemi Ta-
nıtım Semineri,
Büyük Anadolu
Oteli'nde başladı.
Adalet Bakanı Ce-
mil Çiçek, Türki-
ye'nin yeni yasa-
ları ortaya koyar-
ken kişi hak ve özgürlük-
lerini gözettiğini belirte-
rek ceza adalet sisteminin
felsefesinin, öncelikleri-
nin ve sıstematiğinin değiş-
tiğini söyledi.
Türkiye'nin AB ülkele-
ri arasında görücüye çıktı-
ğını belirten Çiçek, şunla-
rı ifade etti: "Türk yargı-
sı, AB süreci içinde kendi
sorumluluğununidrakiiçe-
risinde bu suıavdan başa-
nylaçıkmışür.tnşaDah bun-
dan sonraki süreçte de bu
smavlan hep beraber aşa-
cağız, başaracağız ve Tür-
kiye hak ettiğiyeregerçek-
ten ulaşacaknr. Bunda da
en önenıli şeref payı yine
Türk yargısına ait olacak-
Cemil Çiçek.
ür." Yargıtay Baş-
kanvekili Osman
Şirin ise konuşma-
sında, Çiçek'e de
seslenerek, adalet
sisteminin Atatürk
zamanında Mılli
Bütçe'den yüzde
5'inaltındapayal-
madığını, ancak
bugün azala azala
binde 7'lere indiğini söy-
ledi. "Bugünyüzümuzgü-
lüyorsa bütçeden akhğınıız
paydan değil, yan gelirier-
den, iş yuıilanndan yüzü-
müz gülüyor" dedi. "İsti-
nafmahkemeleriyüzümüz-
de gülücük bırakmayacak
kadar ciddi bir konıT di-
yen Şirin, "Başaramadığı-
ıvıztakdirdetarihsizi mah-
kûm edecek. 10yı!sonra bu
mahkemelerden nasıl kur-
tuluruz hesabını yaparsak
yazık olur. Sistemin tıkan-
ma noktası bölge adliye
mahkenıelcridir. Bu koııu-
da insan faktöründekuşku
yoktur. Altyapıve mali güç
konusunda kuşku vardır"
diye konuştu.
İĞNELt FIRÇA ZAFER TEMOÇÎN
ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı Armitage, Barzani'ye
Bush'tan destek mektubu getirmesiyle ilgili haberleri
ya l a n l |
y°r :
Uzmanlar karşı çıkıyor
'Başkanlıkta
ciddi risk var
9
• AKP iktidarının başkanlık sistemi için öne
sürdüğü "istikrar" gerekçesine uzmanlar
kaülmıyor. Yrd. Doç. Dr. Pmar Akçalı,
sistemin kurumsal bir yaklaşımdan çok kişisel
kaygılarla gündeme getirildiğini söyledi.
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - Uzmanlar,
AKP iktidannın "istik-
rar arayışı" gerekçesiylc
tartışmaya açtığı başkan-
lık sisteminin kendi için-
de ciddi riskler içerdiği-
ne dikkat çekiyor.
Başkanlık sistemine
ilişkin tartışma dün Hü-
kümet Sözcüsü Cemil Çi-
çek'in açıklamalarıyla
sürdü. Çiçek, "Amaç,
parlamenter sislem içe-
risinde ülkcyi yönetmek-
se, yüzde 10 barajı kalma-
u, hatta başkaca düzen-
lemeler yapılnıalı ama
buna karşıhk da Meclis
dışında kalan partileri
teınsil edecek başka bir
formül buluııahilir. Ama
devamlı istikrar isteni-
Yasanın eksik ve uyumsuz yönlerinin, yürürlüğe gireceği 1 Nisan'a kadar giderilmesi istendi
Yargıtay^dan TCY'yc eleştiriANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Yargıtay Başkanvekili Osman Şirin, 1
Nisan 2005'te yürürlüğe girecek yeni
Türk Ceza Yasasf nın (TÇY) birçok yö-
nüyle eksik ve kavram karmaşasına yol
açtığına işaret etti. Şirin' in, TÇ Y 'ye yö-
nelik eleştirileri ve önerileri şöyle:
• Adalet veKanunÖnündeEşitlik ll-
kesi başlıkh 3. maddesi uygulamada
ayrım ve ayırıcılığı reddeden yerinde
ve sorunlu bir normdur. Ancak 4. tnad-
denin 2. bendinde yer alan "ancak sa-
kınaıııayacağı bir hata nedeniyle kanu-
nu bilmediği için meşru sanarak bir suç
işlcyen kimse cezaen sorumlu olıııaz"
hükmüyle çelişebilir.
• Tanımların yapıldığı 6. maddenin
son derece eksik olduğunun, tanıma
muhtaç birçok kavramın burada yer al-
ması gerektiğinin tartışılması gerekir.
• Yargıtay Başkanvekili Şirin, yeni Türk Ceza Yasası'nın birçok
yönüyle kavram karmaşasına yol açtığını belirterek, yasada
"tanıma muhtaç kavramlar" bulunduğunu söyledi. Şirin, yasa ile
çocuklan suça azmettirenlerin yüreklendirildiğini savundu.
• 12-15 yaş grubundaki bir çocuğun yap-
tığı kapkaç suretiyle gasp eyleminde so-
nuç olarak 5 ay 3 gün sonra şartla tahli-
yeye hak kazanacağını, bu halin daha ka-
mu davası sonuçlanmadan tahliyesini gün-
deme getireceğini, aynı suçun 15-18 yaş
grubu çocuk tarafından işlenmesi duru-
munda cezaevinde 8 ay bir günün geçiri-
leceği düşünülerek bu durumda acaba ço-
cuğu mu koruyoruz, yoksa çocuklan su-
ça azmettirenleri mi yüreklendiriyonız
deyip bu hükümlenn tartışılması gerekir.
• Adli para cezasını özel af kapsamı
dışında bırakan tercihin toplum hızme-
ti kaynağını azaltmama yönünden benim-
senebilir olduğunu düşünmenizi, ancak
özel affın infaz kurumunda geçirilecek
süreyi kaldırma ya da azaltma hakkı
verişinin ülkemiz yasama alışkanlıkla-
rı karşısında tehlikeler arz ettiğini, her
8-10 yılda bir olmak üzere toplam ce-
zası yüzlerce yılı bulan toplum düş-
manlarının salt cezaevlerini rahatlat-
mak dürtüsüyle salıverilmelerine ne-
den olacağını açıklık ve cesaretle söy-
lemenizi, bu nevi haller oluştuğunda
kusurun yargıda değil yasamada aran-
masını açıklamanızı isterim.
• " tnanç, düşünce ve kanaat hürriye-
tinin kullanılnıasını cngelleme" başlık-
lı 115. maddede dini inanca ait hürri-
yetler kapsamına, Avrupa İnsan Hakla-
rı Sözleşmesi'nde dahi yer almayan öl-
çüyle "dini inanç, düşünce ve kanaati-
ııi yaymasım men edeni 1 ila 3 yıl hapse
çarptıran" düzenlemenin ne anlama
geldiğini yasa yapanlara sormanızı, yüz-
de 98'i Müslüman olan bu ülkede dini
inancını yayma hürriyetinden sadece
diğer dinlerın misyonerlerinin yararla-
nabileceğini, bunlara sağlanan kolaylı-
ğın ülke düzeninin bozulmasına neden
olacağını, bu gereksiz düzenlemeyc 1
Nisan tarihine kadar son verilmesi lü-
zumunu dile getirmenizi isterim.
Şirin, TCY'nin yararlı ve çağdaş hü-
kümler içerdiğini, eksik ve uyumsuz
yönlerinin 1 Nisan'a kadar giderilme-
sinin olanaklı bulunduğunu ve yasama
erkinin buna hazır olduğunu kaydetti.
yorsa, bu başkanlık sis-
temiyle mümkün olur"
dedi. ODTÜ öğretım
üyesi Yrd. Doç. Dr. Pmar
Akçalı ise AKPİilerin
"istikrar" gerekçesine
karşı çıktı.
Sistem tıkanır'
Akçalı, "tstikrargeti-
remeyeceği, hatta sistemi
daha da tıkayacağı kanı-
sındayım. Parlamenter
sistemde bazı sorunlann
telafîsi mümkün. Erken
seçime giderek toplum-
daki hoşnutsuzluğiı den-
geleyebilecek durumda-
yız. Başkanlık sisteminin
ülkenin önünü nkayabile-
ccği de söz konusu olabi-
Ur" diye konuştu.
Başkanlık sistemini is-
tikrar arayışına yanıt ola-
rak görmediğini vurgula-
yan Akçalı, şu kaygılan
dile getirdi:
"Başkanlık sistemi doğ-
duğu ülke olan ABD dışın-
da dünyanın hiçbiryerin-
de doğru sonuç vermemiş-
tir. Latin Amerika'da dik-
tatoryal eğilimlere yol aç-
ü. SSCB sonrasında Orta
Asya ülkelerinde aynı eği-
limleri görüyoruz.
Hem demokratik katı-
lım hem siyasal istikrar
parlamenter sistem içinde
de gerçekleşebilir. Türki-
ye'de bu tartışmanın ne
zamanlar gündeme geldi-
ğine bakacakolursak, ku-
rumsal kaygıdan çok, bel-
ki de kişiselkaygılarla gün-
deme getiriliyor. Bu sis-
tem kendiiçindeciddi risk-
ler taşıyor. Kendi içinde
istikrarsızhğı olahilir. Baş-
kan bir kere kazandı mı
başka kimsevle siyasal gü-
cünü paylaşmak dııııı-
munda değil."
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected]
Emin Çölaşan, 29 Temmuz 1999
tarihli Hürriyet gazetesinde "Din El-
den Gidiyor" başlıklı bir yazı yazmış
ve böyle söyleyenleri eleştirmişti:
"Bunlar taa Osmanlı döneminden
beri 'Din elden gidiyor' diye çığlık
atanlardır. Yüzyıllar boyunca aynı na-
karat!"
Aslında bu tümce Türkiye'de mu-
hafazakâr akımlarla modernleşmeci
akımlar arasındaki çatışmada sık sık
kullanılırdı. Lale Devri'nin yenilikleri-
ne ve de şatafatına isyan örgütleyen
Patrona Halil (1730) bu sloganı kul-
lananların başında geliyordu. Ardın-
dan Kabakçı Mustafa, III. Selim'in
yenileşme ve modemleşmesine "Din
elden gidiyor" sloganıyla karşı çıkmış
ve III. Selim'i öldürerek amacına ulaş-
maya çalışmıştı (1807).
Cumhuriyet döneminde Istiklal
Mahkemeleri yargılamaları sırasında
dayargılananlarınbirkısmınınbuslo-
ganlar etrafında örgütlendiği kayıtla-
ra geçmişti. örnekleri çoğaltabiliriz.
Gelelim günümüze: Akşam gaze-
tesinin genel yayın müdürü olduktan
'Din Elden Gidiyor'
sonra büyük bir beyin sarsıntısı ge-
çiren ve ölümün eşiğinden dönen
SerdarTurgut ilk olarak Zaman'dan
Nuriye Akman'a konuştu. Turgut,
artık ateist olmadığını, Allah'a inan-
dığını ifade ediyor: "Evet. Ateistim
zannediyordum. Şu anda böyle ol-
dum. Bunun nedeni de hastalığım-
dır. Çünkü çok korktum. Bir anda bir
baktım, ne yürüyebiliyorum, ne ko-
lumu kullanabiliyorum. Dehşet veri-
ci bir şey. Sonra aştık onları; ama
bayağı güç bir süreçten geçtik. Di-
nin, dua etmenin bana çokyaran ol-
du. Tekrar düşündüm olayları. Içim-
de güç alacağım yerler aradım. Ve
duanın gücünü keşfettim. Allah 'tan
yardım istedim. Şimdi her şeyi isti-
yorum ondan. Gazete yaparken de,
adımtmı atarken de. Kurban kestim
hayatımda ilk kez. (Ağlıyor.)"
Bu ömeklerin de son zamanlarda
çoğaldığını söyleyebiliriz. Yani günü-
müzde Müslümanlıktan kopmak ye-
rine dine bir dönüş olduğunu söyle-
yebiliriz. Zaten şu anda iktidarda olan
AKP de Islamcı bir gelenekten gel-
miyor mu? Belki dine dönüşü, bu
partinin iktidarda olması da hızlandı-
rıyor.
Gerçek bu iken, son yıllarda bazı
modernleşmeci kesimlerde diğer din-
lere karşı bir korku ya da öfke diye
ifade edebileceğimiz bir tepki geliş-
ti. "Kızıl Elmacılar" diye adlandırabi-
leceğimiz kesim, bu tepkilerin başı-
nı çekiyor. Eskiden dinci gazeteler-
de yer alan ifadeler yer değiştirdi,
başka çevrelerin tepkileri haline dö-
nüştü.
AKP hükümetinin siyasetlerini "Hı-
ristiyanlara fırsat veriyor, yurttaşları-
mız diğer dinlere kayıp Müslüman-
lığı terk ediyorlar" diye eleştirmek,
herhalde en son yapılacak şeydir.
önce ülkemizin dini gerçeğini orta-
ya koymakta yarar var. Bu ülkede şu
anda 100.000 civarında Hıristiyan bir
nüfus yaşıyor. Yahudilerin sayısı da
25.000 civarında. 65 milyonluk Tür-
kiye nüfusu içinde diğer dinlere men-
sup olanların oranı binde 2 bile etmi-
yor. Bu oran, çevremizdeki Müslüman
ağırlıklı ülkeler içinde hemen hemen
en düşük olanı. Orneğin Mısır'dagay-
rimüslimlerin oranı yüzde 6, Suriye'de
yüzde 10, Lübnan'da yüzde 40, Ür-
dün'de yüzde 8, Iran'da yüzde 2,
Irak'tayüzde 3. Buoranlar Türkiye ile
karşılaştırıldığında 10-200 kat daha
yüksek.
Türkiye'nin Hıristiyanlaşması teh-
likesinin olduğunu söylemek gerçek-
çi değil. Son yılların istatistiklerine
bakarsak Türkiye'de Müslüman nü-
fusun arttığını ve gayrimüslim nüfu-
sun ise giderek yok olduğunu görü-
rüz.
Islamcılann ve modernleşmeye kar-
şı çıkanların "Din elden gidiyor" de-
mesini anlamak mümkün. Çünkü on-
lar, şu andaki Müslümanların önem-
li bir çoğunluğunun da gerçek Müs-
lüman gibi yaşamadığını düşünüyor-
lar. Islamcılar yıllarca, Türkiye'deki
modernleşme cereyanına "Batı'nın
bir dayatması, yabancı kökenli" di-
yerek karşı çıktılar. Kendilerince bu-
nun bir anlamı da vardı.
"Sabetaycılık" teorileri de bu an-
layışın bir ürünü olarak gündeme gel-
mişti. Değişime direnenler, böyle dü-
şünmekte haklıydılar. Çünkü Türki-
ye'deki modernleşmenin önderlerinin
çoğu Batı'nın uygarlık düşüncelerinin
taşıyıcılarıydılar. Birkısmı dagerçek-
ten Sabetaycıydı.
Bir adım daha gidelim: Peki şu an-
daki Türkiye nüfusunun bundan da-
ha büyük bir çoğunluğu Hıristiyan ol-
saydı, bunun modern Türkiye'ye ne
zararı olurdu?
Kimin hangi dini inançtaolduğu la-
ık bir ülkede kimseyi ilgilendirmez.
Modern Türkiye, ancak böyle bir an-
layışın üzerinde yapılandırılabilir.