17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA 4-- CUMHURİYET 4 OCAK 2005 SALI 4 HABERLER DUNYADABUGUN ALt SİRMEN Kendi Kalesine Gol Atan Türkiye 1 - AB 0 Aymazlık ile hamakat arasındaki sınır incedir. Ne var ki, birincisi geçici olabileceği halde, ikin- cisi kesinlikle kalıcıdır.. yani eskilerin deyimiyle "gayrı kabili tedavi"ö\r. Bursa'da bir pastane sahibinin yaptırdığı pas- ta bana bunları düşündürdü. Pastane sahibi olan zat, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için bir pasta hazırlamış. Brük- sel stadyumunu canlandıran pastanın üzerinde, ellerinde AB veTürk bayrağı tutan seyirciler var- mış ve de skor levhasında da "Türkiye 1 - AB O"yazmaktaymış. Hünerli pastacı vatandaşımız eserinin gerek- çesini söyle açıklamış: - Bu, Türkiye'nin AB'ye doksanıncı dakikada attığı golü canlandırıyor. Ne desin buna Başbakan? - Ne golü kardeşim, ortada attığımız gol falan yok, diyecek değil ya!... Böyle bir yanıt Türkiye'deki siyasetin yapısı- na aykırıdır. Çarnaçar, - Aynen öyle oldu, demiş. Başbakan Erdoğan Brüksel'de neolduğunu, son dakikada gol falan atmadığımızı bilecek ka- dar zekidir. Başbakan Erdoğan, politikada hiç değilse bir süre istediğini elde edecek kadar da hünerlidir. Ve de bunu Brüksel'de elde etmiştir. • •• O, Brüksel'de müzakere tarihi istiyordu. Aldı... Ama ne pahasına?.. Türkiye'nin AB'ye eşit haklarla tam üye ola- mayacağını kabul etme pahasına. Buradan hareketle, Brüksel'de bozguna uğ- radığını söylemek mümkün değil. Çünkü o zaten AB üyeliğinden çok, tarihi dü- şünüyor. Sürenin sonuna kadar kim öle, kim ka- la... Aslında, serbest dolaşıma sürekli kısıtlama koymayı öngören, tarım alanındaki derogas- yonların altını çizen bir metinden yola çıkarak ya- pılacak müzakereler, Türkiye'yi AB'nin üç aya- ğından ikisinin dışında tutabileceğine göre.. alı- nan üçün biridir. Bunun neresi doksanınca dakikada atılan gol- dür? Bu, Türkiye için nasıl zafer olarak görüle- bilir? Bu konular, 23. paragrafın içeriği çok yazıldı, çok irdelendi. Tekrar üzerinde duracak değiliz. Ama geleceğe bakmak zorundayız. Bu metinden yola çıkarak neler yapabiliriz, neleri elde edebiliriz, istediğimiz sonuca ya da onun yakını bir yere nasıl ulaşabiliriz, artık bun- lara kafayormak ve ona göre bir yol izlemek zo- rundayız. ••• Bunları yapmaya çalışırken, özenle zafer na- ralarından kaçınmalıyız. 18 Aralık günü Paris'te Türkiye'yi çok iyi tanı- yan, AB üyeliğimiz konusunda, şimdilik bazı çe- kinceleri olsa da, bunların aşılmaz nitelikte ol- madığını düşünen bir Fransız gazeteci dostum ile yemek yiyorduk. - Tayyip Erdoğan'ın muzaffer komutan eda- sıyla karşılanması, zafer nutukları atması, bütün Avrupalı liderleri çileden çıkardı, dedi. Sonra devam etti: - Avrupa bir uzlaşma zeminidir; burada mü- zakere kültürü uzlaşma üzerine dayalıdır. Bura- da zafer, bozgun gibi nitelemeler çok kötü bir izlenim yaratır. 17 Aralık ertesinde, elde edilen sonuç karşı- sındaki tepkilerimizin, zaten bize fazla sempa- ti duymayan AB liderleri çevresinde ve kamu- oyunda çok kötü bir izlenim bıraktığını bilmeli- yiz. Ustelik, CHP Genel Başkan Yardımcısı Istan- bul Milletvekili, tecrübeli diplomat Onur Öy- men'in de, Fatih Altaylı'nın "Teke Tek" prog- ramında gayet sağduyulu bir biçimde belirttiği gibi, böylesine bir sonuçtan sonra zafer çığlık- ları atılması, karşımızdakilerin "Haa iyi.. bunlar sonuçtan memnun, daha fazla bir şey verme- ye gerek yok" demelerine yol açabilir. Budurumda, "Türkiye 1-AB0" pastası, kıv- rak bir zekânın mı, aymazlığın mı, yoksa gayrı kabili tedavi bir durumun mu ifadesidir? Ne dersiniz?.. asirmenCacumhuriyet.com.tr YARGIDA NEŞTER OPERASYONU Ergül Güryel istifa etti ANKARA(Cumhuri- yet Bürosu) - Yargıtay Yüksek Disiplin Kuru- lu'nca "görevden çekil- meye davet" edilen Yar- gıtay Üçüncü Ceza Da- iresiüyesi Ergül Güryel görevinden istifa etti. Güryel istifa etmeseydi, Yargıtay Yasası uyannca 20 Ocak'ta görevden alınmış olacaktı. Görül- mekte olan davalan etki- lemek amacıyla hâkim ve savcılara rüşvet vcril- diği iddiasıyla başlatılan Neşter-2 soruşturması- nın Yargıtay ayağında is- mi öne çıkan Güryel, is- tifasını dün Yargıtay Baş- kanı Osman Arslan'a sundu. Arslan dilekçeyi onayarakGüryeFin isti- fasını kabul etti. Neşter- 2 operasyonu kapsanıın- da 8 Yargıtay üyesi hak- kında inceleme başlatıl- nııştı. inceleme kapsa- mında Yargıtay Başkan- lık Divanı 29 Haziran 2004 tarihinde Ergül Güryel ile Hüseyin Demi- rörs'ün Yüksek Disip- lin Kurıılu'na sevkine karar vermişti. Disiplin Kurulu Demirörs'euya- n cezası verirken, Gür- yel'i ise görevden çekil- meye davet etmişti. Ada- let Bakanı Cemil Çiçek, eski Yargıtay Genel Sek- reteri Ercan Yalçınkaya ile ilgili sürecin de iş- lediğini bildirdi. Akdağ'ın valiliklerden SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığı'na devri için hazırlanılmasını istemesi tepki çekti YasaçıkmadangenelgeTDREY KOSE ANKARA-SSKhastanelerinin Sağ- lık Bakanlığı'na devrine ilişkin tasan TBMM'den çıkanlmadan genelgesi yayımlandı. SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlı- ğı'na devri ile ilgili yasa tasansı uzun tartışmalardan sonra komisyondan geç- ti. Tasan, genel kurul gündeminde bek- lerken Sağlık Bakanlığı yangından nıal kaçınrcasma "çıkmamış" yasa için ge- nelge yayımladı. Sağlık Bakanı Recep Akdağ imzasıyla 31 Aralık 2004 tari- hinde valiliklere gönderilen genelge- de, tasarı kapsamında devralınacak sağlık tesisleri içerisinde en önemli ye- ri SSK sağlık tesislerinın oluşturduğu vurgulanılarak şöyle denildi: "İlinizde devralınacak SSK ve diğer kamu kıı- • Komisyondan gcçcn ancak genel kurulda görüşülmeyen SSK'lerin devri için Sağlık Bakanlığı'nın genelge yayımlaması "yangından mal kaçırmak" diye nitelendirildi. CHP'li Kılıçdaroğlu, "Sağlık Bakanlığı, devrin anayasaya aykırı olduğunu biliyor. Anayasa Mahkemesi kararlan geriye yürümediğinden uygulamaya gcçmck istiyorlar" dcdi. runı ve kuruluşlarınca sunulan sağlık hizmeüerinin deviröncesi ve devir son- rası süreçte aksatılmadan yürütülme- si amacıyla, SSK İl Sağlık IşleriMüdür- lükleri/SSK İl Sigorta Müdürlükle- ri/SSK Hastanesi Baştabiplikleri ve il- gili kamu kurum ve kuruluşlannın ili- nizde bulunan müdürlükleri/hastane baştabiplikleri ile ortak çalışma yapı- larak devir sonrasına hazır hale getiril- mesi gcrckmektedir. Çabşmaesaslanbe- lirlenerek ya/ımı/ ekinde gönderilmiş olup çalışmalara ivedilikle başlanma- sı, karşılaşılan ve karşdaşılnıası muh- temel sorunlann bakanlığunız ilgili bi- rimlerine hı/Ja bildirilmesL, yasanın yü- rürlüğe girmesini müteakip sağlık lıiz- metlerinde hiçbir aksamaya meydan vermeyecek yapılaıımaıun kurgulan- ması hususunda bilgUerinizi ve gereği- ni rica ederim." Genelgede yer alan diğer düzenle- meler şöyle: «/ tldeİd her bir SSK hastanesinin uy- gun bir Sağlık Bakanlığı hastanesi ile "kardeş hastane" olarak planlaması yapılacak ve birlıkte çalışmaları sağ- lanacaktır. •/ Karşılıklı personel görevlendirme- si yapılarak bilgilendirme programı uygulanacaktır. ı/ Devralınacak sağlık tesislerinde Döner Sermaye lşletmesi kurulması çalışmaları tamamlanacaktır. */ Devralınacak sağlık tesislerinde- ki birimlerin döner sermayeli kurum- lar işletmeciliğine uyumu, olmayan- lann ise hazırlıklan tamamlanacaktır. i/ Devralınacak tesislerinin yılı büt- çe tahmin çalışmalan yapılacaktır. ı/ SSK hastanelerine başvuran has- talann düzenli kaydı, yapılan her tiir- lü işlemin ve kullanılan sarf malzeme- lerinin kayıt altına alınması ve ilgili sosyal güvenlik kurumuna fatura edi- lebılmesi içingerekli düzenlemeler ya- pılacak, bunun için gerekli bilgi işlem altyapısının tamamlanmasına yardım- cı olunacaktır. Anavasa Mahkemesi acelesl CHFli KemalKıhçdaroğlu, "yasa çjk- madan bu yasa için genelge yayınılama- nın görülmemiş bir uygulama olduğu- nu" söyledi. Bakanlığın kendisini par- lamento iradesinin yerine koyduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Devrin ana- yasaya aykın olduğıı biliniyor. Anaya- sa Mahkemesi kararlangeriyeyürümü- yor. Bu nedenle yangından nıal kaçmr gibi yargı karannı bile beklemeden uy- gulamaya gecmek istiyoriar. Bu acele, devrin anayasaya aykınolduğunun Sağ- lık Bakanlığı taraündan da hilindiğini bir kez daha ortaya koyuyor" dedi. BAKAN ÇtÇEK'E UYARI Şirin: Tarih sizi mahkûm edebilir AJNKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Yeni Ceza Adaleti Sistemi Ta- nıtım Semineri, Büyük Anadolu Oteli'nde başladı. Adalet Bakanı Ce- mil Çiçek, Türki- ye'nin yeni yasa- ları ortaya koyar- ken kişi hak ve özgürlük- lerini gözettiğini belirte- rek ceza adalet sisteminin felsefesinin, öncelikleri- nin ve sıstematiğinin değiş- tiğini söyledi. Türkiye'nin AB ülkele- ri arasında görücüye çıktı- ğını belirten Çiçek, şunla- rı ifade etti: "Türk yargı- sı, AB süreci içinde kendi sorumluluğununidrakiiçe- risinde bu suıavdan başa- nylaçıkmışür.tnşaDah bun- dan sonraki süreçte de bu smavlan hep beraber aşa- cağız, başaracağız ve Tür- kiye hak ettiğiyeregerçek- ten ulaşacaknr. Bunda da en önenıli şeref payı yine Türk yargısına ait olacak- Cemil Çiçek. ür." Yargıtay Baş- kanvekili Osman Şirin ise konuşma- sında, Çiçek'e de seslenerek, adalet sisteminin Atatürk zamanında Mılli Bütçe'den yüzde 5'inaltındapayal- madığını, ancak bugün azala azala binde 7'lere indiğini söy- ledi. "Bugünyüzümuzgü- lüyorsa bütçeden akhğınıız paydan değil, yan gelirier- den, iş yuıilanndan yüzü- müz gülüyor" dedi. "İsti- nafmahkemeleriyüzümüz- de gülücük bırakmayacak kadar ciddi bir konıT di- yen Şirin, "Başaramadığı- ıvıztakdirdetarihsizi mah- kûm edecek. 10yı!sonra bu mahkemelerden nasıl kur- tuluruz hesabını yaparsak yazık olur. Sistemin tıkan- ma noktası bölge adliye mahkenıelcridir. Bu koııu- da insan faktöründekuşku yoktur. Altyapıve mali güç konusunda kuşku vardır" diye konuştu. İĞNELt FIRÇA ZAFER TEMOÇÎN ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı Armitage, Barzani'ye Bush'tan destek mektubu getirmesiyle ilgili haberleri ya l a n l | y°r : Uzmanlar karşı çıkıyor 'Başkanlıkta ciddi risk var 9 • AKP iktidarının başkanlık sistemi için öne sürdüğü "istikrar" gerekçesine uzmanlar kaülmıyor. Yrd. Doç. Dr. Pmar Akçalı, sistemin kurumsal bir yaklaşımdan çok kişisel kaygılarla gündeme getirildiğini söyledi. ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Uzmanlar, AKP iktidannın "istik- rar arayışı" gerekçesiylc tartışmaya açtığı başkan- lık sisteminin kendi için- de ciddi riskler içerdiği- ne dikkat çekiyor. Başkanlık sistemine ilişkin tartışma dün Hü- kümet Sözcüsü Cemil Çi- çek'in açıklamalarıyla sürdü. Çiçek, "Amaç, parlamenter sislem içe- risinde ülkcyi yönetmek- se, yüzde 10 barajı kalma- u, hatta başkaca düzen- lemeler yapılnıalı ama buna karşıhk da Meclis dışında kalan partileri teınsil edecek başka bir formül buluııahilir. Ama devamlı istikrar isteni- Yasanın eksik ve uyumsuz yönlerinin, yürürlüğe gireceği 1 Nisan'a kadar giderilmesi istendi Yargıtay^dan TCY'yc eleştiriANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Yargıtay Başkanvekili Osman Şirin, 1 Nisan 2005'te yürürlüğe girecek yeni Türk Ceza Yasasf nın (TÇY) birçok yö- nüyle eksik ve kavram karmaşasına yol açtığına işaret etti. Şirin' in, TÇ Y 'ye yö- nelik eleştirileri ve önerileri şöyle: • Adalet veKanunÖnündeEşitlik ll- kesi başlıkh 3. maddesi uygulamada ayrım ve ayırıcılığı reddeden yerinde ve sorunlu bir normdur. Ancak 4. tnad- denin 2. bendinde yer alan "ancak sa- kınaıııayacağı bir hata nedeniyle kanu- nu bilmediği için meşru sanarak bir suç işlcyen kimse cezaen sorumlu olıııaz" hükmüyle çelişebilir. • Tanımların yapıldığı 6. maddenin son derece eksik olduğunun, tanıma muhtaç birçok kavramın burada yer al- ması gerektiğinin tartışılması gerekir. • Yargıtay Başkanvekili Şirin, yeni Türk Ceza Yasası'nın birçok yönüyle kavram karmaşasına yol açtığını belirterek, yasada "tanıma muhtaç kavramlar" bulunduğunu söyledi. Şirin, yasa ile çocuklan suça azmettirenlerin yüreklendirildiğini savundu. • 12-15 yaş grubundaki bir çocuğun yap- tığı kapkaç suretiyle gasp eyleminde so- nuç olarak 5 ay 3 gün sonra şartla tahli- yeye hak kazanacağını, bu halin daha ka- mu davası sonuçlanmadan tahliyesini gün- deme getireceğini, aynı suçun 15-18 yaş grubu çocuk tarafından işlenmesi duru- munda cezaevinde 8 ay bir günün geçiri- leceği düşünülerek bu durumda acaba ço- cuğu mu koruyoruz, yoksa çocuklan su- ça azmettirenleri mi yüreklendiriyonız deyip bu hükümlenn tartışılması gerekir. • Adli para cezasını özel af kapsamı dışında bırakan tercihin toplum hızme- ti kaynağını azaltmama yönünden benim- senebilir olduğunu düşünmenizi, ancak özel affın infaz kurumunda geçirilecek süreyi kaldırma ya da azaltma hakkı verişinin ülkemiz yasama alışkanlıkla- rı karşısında tehlikeler arz ettiğini, her 8-10 yılda bir olmak üzere toplam ce- zası yüzlerce yılı bulan toplum düş- manlarının salt cezaevlerini rahatlat- mak dürtüsüyle salıverilmelerine ne- den olacağını açıklık ve cesaretle söy- lemenizi, bu nevi haller oluştuğunda kusurun yargıda değil yasamada aran- masını açıklamanızı isterim. • " tnanç, düşünce ve kanaat hürriye- tinin kullanılnıasını cngelleme" başlık- lı 115. maddede dini inanca ait hürri- yetler kapsamına, Avrupa İnsan Hakla- rı Sözleşmesi'nde dahi yer almayan öl- çüyle "dini inanç, düşünce ve kanaati- ııi yaymasım men edeni 1 ila 3 yıl hapse çarptıran" düzenlemenin ne anlama geldiğini yasa yapanlara sormanızı, yüz- de 98'i Müslüman olan bu ülkede dini inancını yayma hürriyetinden sadece diğer dinlerın misyonerlerinin yararla- nabileceğini, bunlara sağlanan kolaylı- ğın ülke düzeninin bozulmasına neden olacağını, bu gereksiz düzenlemeyc 1 Nisan tarihine kadar son verilmesi lü- zumunu dile getirmenizi isterim. Şirin, TCY'nin yararlı ve çağdaş hü- kümler içerdiğini, eksik ve uyumsuz yönlerinin 1 Nisan'a kadar giderilme- sinin olanaklı bulunduğunu ve yasama erkinin buna hazır olduğunu kaydetti. yorsa, bu başkanlık sis- temiyle mümkün olur" dedi. ODTÜ öğretım üyesi Yrd. Doç. Dr. Pmar Akçalı ise AKPİilerin "istikrar" gerekçesine karşı çıktı. Sistem tıkanır' Akçalı, "tstikrargeti- remeyeceği, hatta sistemi daha da tıkayacağı kanı- sındayım. Parlamenter sistemde bazı sorunlann telafîsi mümkün. Erken seçime giderek toplum- daki hoşnutsuzluğiı den- geleyebilecek durumda- yız. Başkanlık sisteminin ülkenin önünü nkayabile- ccği de söz konusu olabi- Ur" diye konuştu. Başkanlık sistemini is- tikrar arayışına yanıt ola- rak görmediğini vurgula- yan Akçalı, şu kaygılan dile getirdi: "Başkanlık sistemi doğ- duğu ülke olan ABD dışın- da dünyanın hiçbiryerin- de doğru sonuç vermemiş- tir. Latin Amerika'da dik- tatoryal eğilimlere yol aç- ü. SSCB sonrasında Orta Asya ülkelerinde aynı eği- limleri görüyoruz. Hem demokratik katı- lım hem siyasal istikrar parlamenter sistem içinde de gerçekleşebilir. Türki- ye'de bu tartışmanın ne zamanlar gündeme geldi- ğine bakacakolursak, ku- rumsal kaygıdan çok, bel- ki de kişiselkaygılarla gün- deme getiriliyor. Bu sis- tem kendiiçindeciddi risk- ler taşıyor. Kendi içinde istikrarsızhğı olahilir. Baş- kan bir kere kazandı mı başka kimsevle siyasal gü- cünü paylaşmak dııııı- munda değil." IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Emin Çölaşan, 29 Temmuz 1999 tarihli Hürriyet gazetesinde "Din El- den Gidiyor" başlıklı bir yazı yazmış ve böyle söyleyenleri eleştirmişti: "Bunlar taa Osmanlı döneminden beri 'Din elden gidiyor' diye çığlık atanlardır. Yüzyıllar boyunca aynı na- karat!" Aslında bu tümce Türkiye'de mu- hafazakâr akımlarla modernleşmeci akımlar arasındaki çatışmada sık sık kullanılırdı. Lale Devri'nin yenilikleri- ne ve de şatafatına isyan örgütleyen Patrona Halil (1730) bu sloganı kul- lananların başında geliyordu. Ardın- dan Kabakçı Mustafa, III. Selim'in yenileşme ve modemleşmesine "Din elden gidiyor" sloganıyla karşı çıkmış ve III. Selim'i öldürerek amacına ulaş- maya çalışmıştı (1807). Cumhuriyet döneminde Istiklal Mahkemeleri yargılamaları sırasında dayargılananlarınbirkısmınınbuslo- ganlar etrafında örgütlendiği kayıtla- ra geçmişti. örnekleri çoğaltabiliriz. Gelelim günümüze: Akşam gaze- tesinin genel yayın müdürü olduktan 'Din Elden Gidiyor' sonra büyük bir beyin sarsıntısı ge- çiren ve ölümün eşiğinden dönen SerdarTurgut ilk olarak Zaman'dan Nuriye Akman'a konuştu. Turgut, artık ateist olmadığını, Allah'a inan- dığını ifade ediyor: "Evet. Ateistim zannediyordum. Şu anda böyle ol- dum. Bunun nedeni de hastalığım- dır. Çünkü çok korktum. Bir anda bir baktım, ne yürüyebiliyorum, ne ko- lumu kullanabiliyorum. Dehşet veri- ci bir şey. Sonra aştık onları; ama bayağı güç bir süreçten geçtik. Di- nin, dua etmenin bana çokyaran ol- du. Tekrar düşündüm olayları. Içim- de güç alacağım yerler aradım. Ve duanın gücünü keşfettim. Allah 'tan yardım istedim. Şimdi her şeyi isti- yorum ondan. Gazete yaparken de, adımtmı atarken de. Kurban kestim hayatımda ilk kez. (Ağlıyor.)" Bu ömeklerin de son zamanlarda çoğaldığını söyleyebiliriz. Yani günü- müzde Müslümanlıktan kopmak ye- rine dine bir dönüş olduğunu söyle- yebiliriz. Zaten şu anda iktidarda olan AKP de Islamcı bir gelenekten gel- miyor mu? Belki dine dönüşü, bu partinin iktidarda olması da hızlandı- rıyor. Gerçek bu iken, son yıllarda bazı modernleşmeci kesimlerde diğer din- lere karşı bir korku ya da öfke diye ifade edebileceğimiz bir tepki geliş- ti. "Kızıl Elmacılar" diye adlandırabi- leceğimiz kesim, bu tepkilerin başı- nı çekiyor. Eskiden dinci gazeteler- de yer alan ifadeler yer değiştirdi, başka çevrelerin tepkileri haline dö- nüştü. AKP hükümetinin siyasetlerini "Hı- ristiyanlara fırsat veriyor, yurttaşları- mız diğer dinlere kayıp Müslüman- lığı terk ediyorlar" diye eleştirmek, herhalde en son yapılacak şeydir. önce ülkemizin dini gerçeğini orta- ya koymakta yarar var. Bu ülkede şu anda 100.000 civarında Hıristiyan bir nüfus yaşıyor. Yahudilerin sayısı da 25.000 civarında. 65 milyonluk Tür- kiye nüfusu içinde diğer dinlere men- sup olanların oranı binde 2 bile etmi- yor. Bu oran, çevremizdeki Müslüman ağırlıklı ülkeler içinde hemen hemen en düşük olanı. Orneğin Mısır'dagay- rimüslimlerin oranı yüzde 6, Suriye'de yüzde 10, Lübnan'da yüzde 40, Ür- dün'de yüzde 8, Iran'da yüzde 2, Irak'tayüzde 3. Buoranlar Türkiye ile karşılaştırıldığında 10-200 kat daha yüksek. Türkiye'nin Hıristiyanlaşması teh- likesinin olduğunu söylemek gerçek- çi değil. Son yılların istatistiklerine bakarsak Türkiye'de Müslüman nü- fusun arttığını ve gayrimüslim nüfu- sun ise giderek yok olduğunu görü- rüz. Islamcılann ve modernleşmeye kar- şı çıkanların "Din elden gidiyor" de- mesini anlamak mümkün. Çünkü on- lar, şu andaki Müslümanların önem- li bir çoğunluğunun da gerçek Müs- lüman gibi yaşamadığını düşünüyor- lar. Islamcılar yıllarca, Türkiye'deki modernleşme cereyanına "Batı'nın bir dayatması, yabancı kökenli" di- yerek karşı çıktılar. Kendilerince bu- nun bir anlamı da vardı. "Sabetaycılık" teorileri de bu an- layışın bir ürünü olarak gündeme gel- mişti. Değişime direnenler, böyle dü- şünmekte haklıydılar. Çünkü Türki- ye'deki modernleşmenin önderlerinin çoğu Batı'nın uygarlık düşüncelerinin taşıyıcılarıydılar. Birkısmı dagerçek- ten Sabetaycıydı. Bir adım daha gidelim: Peki şu an- daki Türkiye nüfusunun bundan da- ha büyük bir çoğunluğu Hıristiyan ol- saydı, bunun modern Türkiye'ye ne zararı olurdu? Kimin hangi dini inançtaolduğu la- ık bir ülkede kimseyi ilgilendirmez. Modern Türkiye, ancak böyle bir an- layışın üzerinde yapılandırılabilir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear