25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SÂYFA CUMHURİYET 4 OCAK 2005 SALI OLAYLAR VE GORUŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Yarınlap Ne Getirir Bilinmez! Birden, biri çıkıverir! Umulmadık biri! Kimsenin aklındangeçmeyen... "Odamı ülkeyikurtaracak?" diye burun kıvırdığımız biri!.. Hep öyle olmadı mı? Yıllarca Takunyalı kardeşler diye tanınan, ner- deyse alaya alınan birTurgut Özal, partisini kur- du, çevresine adı bilinmeyen dostlarını topladı, bir de baktık iktidar olmuş!.. Tayyip Bey de dost çev- resiyle yeni bir parti kurup yüzde otuz beş oyla tek başına iktidarı eline geçirmedi mi? Evet, hep öyle oluyor! Bu gidişle de öyle ola- cak! Düne dek kimsenin tanımadığı, güvenmedi- ği insanlar birde bakıyorsun büyük oy toplayıver- miş!.. Son genel seçimde Cem Bey'in birkaç gün için- de oluşturduğu Genç Parti, oyların yüzde altısını toplayıvermedi mi? Kimdi Cem Uzan? Bir işada- mının oğlu... Neyapmıştı, hangi başarıyı gerçek- leştirmişti de bir anda 'lider' oluvermişti... Şu anda iktidarın başı Tayyip Bey kendine o ka- dar güvenmesin!.. Iki yıl sonra cumhurbaşkanı olacağım diye umutlanmasın, yeni birseçimi bü- yük çoğunlukla kazanacağı hayalini kurmasın... Burası Türkiye! Nice hevesli liderler geldi geçti... Nerde Mesut Bey'ler, Tansu Hanım'lar vb... Bir rüzgâr gibi esip gittiler. Bir süre yığınları toplayan politika heveslileri şimdi soluk bireryıldız... Cumhurbaşkanı Sezer bir kez daha uyardı: "Seçim barajını indirin. Milletvekili dokunulmaz- lığını kaldırın... Demokrasi istiyorsanız bu konu- ları düşünün, gereğiniyapın..." Seçmenin yüzde otuz beşinin oyunu almış bir partidir AKPL Meclis'te anayasayı değiştirecek gücü var... Olur mu? Ya seçmenin yüzde altmış beşi?.. Yüzde on yerine yüzde beş uygulansay- dı bugün TBMM'de DYP, ANAP, Genç Pari, MHP gibi partilerin de grupları bulunacaktı. Yann ne ola- cak, kim bilebilir? Bakarsın AKP yüzde onun al- tında kalmış!.. Olmaz deme, neler oldu şimdiye dek! Koskoca CHP bile Meclis dışında kalmamış mıydı birkaç yıl önce? Unutmayalım, 2003 genel seçiminde Cem Uzan'ın partisi nasıl yüzde 6'nın üstünde oy al- dı!.. Baraj yüzde 5 olsaydı TBMM'ye en azelli mil- letvekili sokacaktı. Belki birortak hükümette ba- kan bile olacaktı! Oysa kim biliyor, kim tanıyordu Cem Bey'i, belli zengin çevrelerin insanlanndan başka!.. Bakın şimdilerde yeni yeni 7/cter'ler de ortaya çıkmaya başlıyor. DSP'den CHP'ye geçen Mus- tafa Sarıgül de bir parti kurabilir; yine CHP mil- letvekilliğinden ayrılıp yeni bir partinin hazırlığını yapan Prof. Yaşar Nuri Öztürk de! Bir bakarsın, daha başkası da çıkmış!.. Türkiye o kadar boş bir ülke değildir... Iki yıl sonraki seçim akla hayale gelmeyen so- nuçlargetirebilir. Umutsuzolmayalım... Sağduyu- nun, aklın, gerçeklerin uyanışını bekleyelim. Nükleer Santral Girişimleri... Nadir ERGENEKON Mak. Yük, Müh. Enerji Uzmam N ükleer santral kurarak temiz ve ucuz enerji üretmek fikri, Hi- roşima ve Nagazaki'yi yerle bir ederek İkinci Dünya Sava- şı'na son veren 'atom bom- bası'nın inanılmaz tahrip gücünün görülme- sinden doğmuştur. Bilim adamları bu tah- rip gücünden çıkan büyük enerjiyi kontrol- lü bir şekilde kullanma tekniklerini bulup geliştirerek 20. yüzyılın ilk yansı bitme- den, ucuz ve temiz elektrik eneıjisi sağla- yacak nükleer santralların kuruluşuna yön vermişlerdir. Bunun ardından başta ABD ve Sovyet Rusya olmak üzere, 1980'li yıllara kadar bütün dünyada 400 kadar nükleer santral kurulmuş ve işletilmeye başlanmış- tır. Ne var ki, başlangıçta, ucuzve temizener- ji üretimi sağlayacağı düşünülerek büyük bir ilgi gören ve desteklenen nükleer santral sisteminin, sanıldığı gibi ucuz ve temiz bir enerji kaynağı olmadığı zamanla ortaya çık- mıştır. Işletilmekte olan kimi santrallarda meydana gelen ve ucuz atlatılan birçok ka- zadan sonra, önce 1979'da ABD'de Pensil- vanya eyaletinde 3 Mil Adası'ndaki santral- da "çekirdek erimesi" adı verilen arızanın yarattığı şokun ardından, Sovyet Rus- ya'da,Çernobil'deki santraldaki kaza (1986) bütün dünyanın gözünü açmıştır. Çerno- bil'dekı patlama Ukrayna'da, çok geniş bir bölgede ölümlere ve türlü sakatlıklara se- bep olduğu gibi, bizim Karadeniz kıyısın- daki kuzey illerimizi de büyük capta rad- yasyona maruz bırakmış; bölgede ciddi has- talıklara ve sakat doğumlara neden olmuş- tur. Bu olayların sonucu şu olmuştur: Nükle- er santral arızalan sonucunda ortaya çıkan riski, mevcut teknolojilerle önlemek müm- kün değildir! Aynca, alınması zorunlu olan güvenlik önlemleri o kadar pahalı hale gel- miştir ki, bunlara yapılacak harcamalar yü- zünden, nükleer santrallarda ucuza enerji üre- timi olanağı da kalmamıştır. Öte yandan, nük- leer atıkların bertaraf edilmesi için yapıla- cak işlemlerin yetersizliği ve bunlar için yapılması gereken harcamalar, nükleer ener- jinin "ucuz ve temiz" olduğu yolundakı "ef- saneye" son vermiştir. Elde kalan malzeme... Bu sürecin, BatTnın gelişmiş ülkelerinde vardığı nokta şudur: Hazırlanmış nükleer santral kurma programları iptal edilmiş; yapımısüren yuzden fazla santralm inşası dıır- durulmuş ve mevcut teknoloji ile nükleer enerji üretinıinin yarattığı riskin yüzde yüz önlenmesinin olanaksızlığı anlaşüdığından nükleer santral kurma faaliyeti tatil edilmiş- tir. Sonuç şudur: Milyarlarca dolar bu yüz- den çöpe gitmiştir. Aynca Batı'nın üretici şirketlerinin elinde, pek çok yan ınaımıl nük- leer santral malzemesi kalnuştu*. Batı'nın üretici şirketleri, bu durum kar- şısında, kcndi ülkelerinde artık satamaya- cakları nükleer santralları gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkelere "kakalanıa" formülüne başvurarak satabileceklerini dü- şünmüşler, bunun için her düzeyde gerekli girişimlerde bulunmuşlardır. Bu girişımle- rin "hedeflerinden" biri de Türkiye'dir. Özel- likle 1980'den sonraki dönemde, ülkemizin enerji ihtiyacınm gittikçc büyüyeccği öne sü- rülnıüş ve bunun karşılanması çaresinin nükleer santrallar olduğu ısrarla vurgulan- mıştır. Santral üreticileri bu konuda üçün- cü dünya ülkelerinde kurdukları santralla- rı örnek olarak göstermişlerdir. Oysa örnek gösterilen bu santrallar, hemen hepsi de- mokrasi dışı rejimlerle yönetilen gelişme- miş ülkelerdeki yöneticilerin "prestij" amaç- lı icraatlarının ürünüdür. Bu arada bunların kurulması izinleri karşılığında izni veren yöneticilcrin yüz milyonlarca dolar u komis- yonlara" (!) nail oldukları da bilinen ger- çeklerdir. Bu vesile ıle son günlerde Türkiye'de üç santral birden kurulması gerektiğinden söz edilen nükleer santralların maliyeti ile ilgi- lı birkaç rakam verelım: Bugün 1000 MVV'lık bir nükleer santralın anahtar teslim maliye- ti 4 milyar ABD Dolan'dır. Bunun ortala- ma ömrü 25 yıl olarak kabul edılmektedir. Halbuki aynı güçteki bir hidrolik veya ter- mık santralın kuruluş maliyeti 1.5 milyar ABD Dolan'dır. Ayrıca ömrünü tamamla- yan bir nükleer santralın söküm masran as- gari 3 milyarABD Dolan 'dır. Bunlar göz önü- ne alındığında, kredi maliyeti, işletme gi- derleri ve koruma önlemleri ile birlikte he- saplanırsa, nükleer santral yatırımı enerji- ye yapılan en pahalı yatırımdır. Ote yandan Türkiye'de hidrolik ve ter- mik santral potansiyelinin yüzde 50'sinden azı kullanılmaktadır. Bunun yüzde 80'e çıkarılması halinde ül- kemizdc 2025 yılına kadar elektrik ihtiya- cı rahatça karşılanabilir. Ayrıca Türkiye'de halen üretilmekte olan elektriğin yüzde 20'si iletim hatlannda kaybolmaktadır. (Bu kayıp gelişmiş ülkelerde yüzde 3 mcrtebesinde- dir!) Bu kaçağın birkaç milyar dolarlık bir yatırımla yüzde 5 mertebesine indirilmesi mümkündür. Bundan elde edilecek kazanç 3 adet 1000 MVV'lık nükleer santral üreti- mine eşittir. Bütün bu olgulara karşılık, Türkiye'de bir kesim siyasetçi, bürokrat, yazar-çizer takı- mı, konuyu doğru dürüst bilmeyen kimi kö- şe yazarları, ülkemizde nükleer santral ku- rulmasını hararetle savunmaktadırlar. On- ları bu konuda propaganda yayınlarıyla ve bazı "özelilişkiler'" kurarak destekleyen ya- bancı şirketler, demode nükleer santralları, gelişmemiş ülkelere kurarak, iflastan kur- tulmaya çalışan kuruluşlardır. Bu arada, nükleer enerji ile elektrik üretılmesinin zo- runlu olduğunu iddia ederek, bu santralla- rın kurulması gerektiğını ılerı sürenler, elekt- rik enerjisi ıle ilgili yanıltıcı rakamlar vcr- mektedirler. Türkiye'de Engelliler (2) Prof. Dr. Coşkun E ngellilerle ilgili bu ikinci bölümdeya- kında Türkiye Kas Hastalıklan Derneği ola- rak katıldığımız Avrupa Kas Hastalıkları Birliği (E AMDA) toplantısından, orada duyduklanmızdan, izlediklerimizden, öğren- ÖZDEMtR diklerimızden söz edece- ğim. EAMDA (Avrupa Kas Hastalıklan Birliği), Avrupa'daki kas hastalık- lan demeklerinin birliğidir. Biz bu birliğin 1988'den beri üyesi bulunuyoruz. Her yıl değişik bir ülkede EAMDA yıllık genel top- lantısı yapılıyor. Bu yıl Malta'da yapılan genel ku- rul toplantılarına biz ilk defa yedi delege ile katıl- dık ve ilk kez bunlardan dördü kas hastası idi. Te- kerlekli sandalye kullanı- yorlardı. Istanbul ve Mal- ta havalimanlannda bek- hayat boyu beni rahat ettirecek bir yatırım yapmamı r "AK Emeklilik'in esnek ödeme koşullanyla dilediğim zaman, dilediğim miktarda birikim yapıyorum. Bu birikimler en doğru şekilde kazanca dönüşüyor. Sız de UUL, 23 23'ü arayın, AK Emekli Güvence Planlan'yla tanışın. AK EmekLilik'te geleceğiniz güvence altında... Çünkü sadece biz emekliliğin önüne AK güvencesıni koyuyoruz. Buket ünlu, 36 23 23www.akemekliltk.com.tr AKEmeklilik lentılerimızı aşan bir ılgi ve yardım gördük. Malta'da- ki toplantıya on altı Avru- pa ülkesi delegeleri katılı- yordu. Geçen yıllarda zen- gin bazı ülkeler Fransa, Is- veç, Norveç, Almanya bu birlikten çekildiler. Bu olay özellikle Sovyetler'in yıkı- lışı ile azgelişmiş ülkele- rin toplulukta çoğunluk kazanmasını izleyerek ger- çekleşti. Bizim işlerimiz yolunda azgelişmiş ülke- ler için neden özveride bu- lunalun der gibi çekildi- ler. Ama Danimarka, lngil- tere, İsviçre, lsveç, Hol- landa ve Italya'nuı bu bir- likteki varlıkları devam ediyor. EAMDA toplantı- lan ortak sorunlan ortaya koymayı, çözümler arama- yı, dayanışmayı, karşılık- lı görüş alışverişini amaç- lıyor. Sosyal yönü ağırba- san bir toplantı. Ancak bi- limsel içerikli bildiriler ve konferanslar da sunuluyor. Böyle bir sunuşta exon skipping diye anılan ve duchenne hastahğı için umut veren yeni bir çalış- ma bildirildi. Duchenne h&stalannın Danimarka'da- ki yaşamı ile ilgili bir su- nuşta bu çocuklann 24 sa- at yardım aldıklarını, 3.5 saat TV izledıklerini (nor- mal çocuklar ıçın bu süre 3.2 saat), astıklan resimle- rin çok benzer olduğunu, parasal sıkıntı çekmedik- lerini, en çok yalnızlıktan, eğitim yetersizliğınden ve kız arkadaş yoksunluğun- dan şikâyetçi olduklarını öğrendık. Bu çocuklann yüzde 80'i solunum aleti desteğinde yaşamaktaydı. Çarpıcı bir fark Danimar- ka'da duchenne'li çocuk- lar 30 yaşını aşıyor. 40 ya- şına varabilıyorlar. Oysa bu hastalık için ortalama ömürsüresi 20-25 yıl. Av- rupa'nuı gelişmiş ülkele- rinde "personel assistan- ce" kişisel destek prog- ramları var. lhtiyacı olan- lara günde 2-3 saat için evınde ücretsiz yardım sağ- lanıyor. Eğer engellınin bütün gün yardıma ıhtıya- cı varsa o zaman onu bir enstitüye almak zorunlu oluyor. Sadece Danimar- ka gibi zengin ülkeler bü- tün gün evde yardım sağ- layabiliyorlar. Yine geliş- miş ülkelerde engellilere verilen destek parasal açı- dan da çok farklı. Bir kas hastası çocuk ıçın devlet ta- rafından 500 dolar civa- nnda bir para ödeniyor. Bu rakam Fransa'da 580 Eu- ro. üüney Kıbrıslı bir ba- ba kas hastası çocuğu için kendısı varlıklı bir insan olduğu halde ayda 500 Eu- ro aldığını bildırdı. Bizde bu ücret, özürlülük oranı yüzde 4O'ı aşanlar için üç ayda sadece 169 milyon lıra. Elbette büyük farklar var aramızda. Dernekle- rin çalışma koşulları da buna çok iyi bir örnek. Fransa'daki kas hastalık- lan derneği bütün toplum- dan ve devletten ilgi ve destek görüyor. 100 kişi ücretlı çalışıyor 600 de gönüllü çalışan var. Bızım bir avuç gönüllü ile yapma- yaçalıştığımızı 16 milyon nüfuslu Hollanda derneği 10.000 dernek üyesi, 60 ücretli, 300 de gönüllü ça- lışanı ile yapıyor. Çok çar- pıcı bir fark değil mi? Top- lantıya katılan ve bize ben- zeyen ülkeler Kosova, Mol- dova ve Hırvatistan gibi memleketler oluyor. Slo- venya iki milyon nürusu ile oldukça iyı durumda. Malta'da da koşullar Tür- kiye'den daha ıyi. Bizden istenen engellilerle ilgili bir sunuşu iki özürlü kas hastası delege ile birlikte yaptık, o da ayrıca yayım- lanmayadeğer sanınnı. Bu bildirimızın övgü aldığını belirtmek istcrinı. Bu bil- dirimizde Türkiye'de en- gcllilerin durumunu be- lirtmeye çalıştık, son yıl- lardaki gelişmelerden ve artan ilgiden söz ettik. Ya- salarda gıttıkçe ıyileşen koşulların yer almasına karşılık uygulamalann he- nüz çok yetersiz olduğunu belirttik. Fransa, Hollanda, Danimarka demeklerinin çalışma koşullannı ve bu derneklerin gördüğü ilgi ve desteği gıpta ile karşı- ladığımızı bizim bir avuç gönüllü ile çalışmak du- nımunda olduğumuzu an- lattık. Gerek devletten ge- rekse toplumdan aldığı- mız desteğın yetersizlıği- nı vurguladık. Istanbul Bü- yükşehir Beledıyesı'nın ıki yıldan beri yurtiçınde, yurtdışında övgüyle andı- ğımız evde bakımla ilgili bir desteğine aniden son verıldiğini üzüntüyle ifa- de ettık. Yine de biz Tür- kiye Kas Hastalıklan Der- neği'ni temsil cden dele- geler Malta'dan yeni bilgı- ler vc deneyimler edine- rek ve ilhamlar alarak ve engelleri aşacağımıza da- ir umuduınuzu yitirıneden yurdumuza döndük. E-ınail: kasliaslalikluri.ciiK.il PENCERE Yoksa Gizli Din mi Tutuyon?.. Fethullah Hoca'yı televizyonlarda ya da kaset- lerinde seyrettiniz mi?.. Süreklı ağlayıp sızlanır.. Gözyaşı, hıçkırık.. Salya, sümük.. Hoca ezilmiş ve mazlum pozlarında dinsel ve si- yasal propagandasını aşılar.. Bu numara çok turtu... • Isa üslubu'dur bu!.. Hıristiyan haç çıkarır, çünkü peygamberi Mesih istavroza çakılmıştır. Acı çekmiştir.. Tüm tasvirlere, zâlimlerin Meryem'den doğma babasız peygambere reva gördükleri işkencenin edebiyatı resmedilmiştır; ama, intikam değil mer- hamet üzerine bina edilmiştir Hıristiyanlık propa- gandası... Isa ne söyler: "- Sana tokat atana öteki yanağını çevir!.." Ortaçağda engizisyondan başlayıp sömürgeci- liğe kılıf geçiren Hıristiyanlık bugün de Bush tay- fasının 'Evangelızm'\y\e emperyalizmi yürütüyor; ama, kilisenin politikasında Hazreti Isa'nın maz- lum sûreti öne çıkarılıyor; Fethullah Hoca da bu numaradan esinlenip Müslümanların Mesih'i ro- lüne soyunarak oyununu tezgâhlamaktadır. • Islamda istavroz yoktur, 'Ay' vardır; Haç yoktur Hacı vardır; Hazreti Muhammet babasız doğ- mamıştır, insandır; zavallı değildir, kumandandır; savaş yönetmiştir, yasa koymuştur; Hazreti Isa ile uzaktan yakından benzerliği yoktur... Peki, Fethullah'taki Hazreti Isa okulunu taklit tutkusu nereden kaynaklanıyor?.. Hoca'nın haline tavrına bakarsan sanki salip gergefine çakılmış; ama, yine de mazlumiyetin içi- ne hoşgörüyü aşılayıp "Dınlerarası diyalog" ma- rifetiyle Papa'ya dehalet eylemiş ve Patrik cenap- larına yüz suyu dökmüş bir açıkgöz... • Müslümanın gözü kapalı kaldıkça ehl-i sünnet arasından böyle açıkgözlerçıkacaktır; Fethullah tam bir politikacıdır; postu Amerika'ya sermiş, Evan- gelist Bush takımının güvenini kazanmış, Papa ve Patrik'le teşriki mesai ederek Anadolu'yu Hıristi- yanlığa açmak tasarımında öne çıkmış... 'llımlı Islam Devleti' modelinden Fethullahçılık BOP'a cuk oturduğundan, Türkiye'nin geleceğini Amerika'dan güdümlü 'Başkanlık s/stem;'yleTay- yip'e bağlamak üzerine dışardan düzenlenen si- yaseti cânı gönülden okuyup üflemiş... Fethullahçı'ların düzenlediğı "Abant Toplantıla- n"n\n bu yıl Brüksel'de AB şemsiyesi altında ya- pılması, tasarımın nasıl işlendiğini vurgulamakta- dır, medyada birdenbire 'Said Nursi - Fethullah Gü/en'yandaşlarınınboygöstermeleriraslantı de- ğildir, bunlar iyi koku alırlar. • Fethullah Müslümanlık üzerine ahkâm kesiyor, Islam üzerine politika yapıyor, Hazreti Isa biçe- minde sarıklıyı oynayıp Hıristiyana yandan çarklı hizmet sunuyor... Yoksa gizli din mi tutuyor?.. SAATLI MAARIF DUVAR TAKVİMİ Sayın okuyucularımıza yeni yılda huzur ve mutluluklar dileriz. Saatli Maarif Takviminizi tükenmeden almayı unutmayınız. istanbul Maarif Kitaphanesı ve Matbaası A.Ş. Cağaloğlu Yokuşu No:38 Tel:(0212) 519 00 41 ÖĞRENCt SEÇME VE YERLEŞTÎRME MERKEZİ'NDEN DUYURU DOÇENT, DOKTORA ve YÜKSEK LİSANS ADAYLARININ DİKKATİNE I l-.ylıil 2000 larih vc 24157 sayılı Rcsmı üazelc'de ya- yımlanan Doçcnllık Sınav Yoııclnıclığı'nın 5. maddesı uya- rınca, doçent adaylarımn Uıııversılelerarası Kıırul Yabancı Dıl Sınavı'na (IJOS) gırmclerı gcrekmcktcdir. Bu sınav ıle ılgılı ba/ı bılgılcr a^ağıdadır 1 UDS, Alman, Fransı/ vc Ingılız dıllcnndc, fen bılını- lcrı, saglık bılınılcn ve sosyal bılımler olmak ü/eıe üç ayrı alaııda, yılda ıki ke/ Ankara'da, nıcrke/ı olarak Öğrencı Scı;- nıe ve Yerleştırme Merke/ı (ÖSYM) taral'ından yapılacak- tır 2 2(X)5-ÜDS'nm bırıncı uygulanma tarıhı 27 Mart 2005'tır Başvurular 3 -10 Oeak 2005 larıhlcn arasında ünıversıte rek- torlüklerine yapılaeaklır 1 İIDS'de 100 üzennden 65 vcya daha fa/la puan alan doçent adayları başanh olacaklardır. 4 Yabaneı dil koşulunu karijilamak ıçın, doklora ve sa- nalta yelerlık sınavına gırceck adayların da İJDS'yc girme- leri vc 100 ü/erındcn 50 vcya daha fa/la puan almaları ge- rekmektedir. 5 Uıııversılelerarası Kurul'un 27.04 2003 larıhlı loplan- tısında; I.ısansiıstii Igıtıni ve Öğrelım Yönetmclığı'nin 21 ve 29. maddeleıinc görc Doklora vc Saııatta Yeterlık smav- larında UDS ıle biılıkte. KI'DS sınavının da kabulünu, dok- tora yeterlık sınavına gırebılnıek veya sanatta yeterlik çahs.- nıasını sonuçlandırabılmek ıçın UDS veya KPDS sınavla- rından herhangı bırındcn cn a/ clh (50) puan alınması gc- rcktiğıne karar verılmiştır 6. UDS sonııçları yüksek lısaııs programlarına gırış ıçın de kııllanılabılcccğındcn, lısans programı nıc/ıınıı ile lisans programlannın son sınıfında veya son sınıftan bir öneekı sı- nıfta okuyan öğrenciler dc bu sınava gırcbıleceklerdır. An- cak bu öğrencılerın ılgıh ünıversıteden yüksek lisans prog- ramları ıçın ÜDS sınav sonuçlarının kullanılıp kııllanılama- yacağını öğrenmelerı gerekmektedir. 7. Başvuıma Bclgelcnne 1C Kımlik Nıınıaıalan da ya- 7ihp kodlanacağıııdan, adayların bu numarayı şımdıden Nu- fus Idarelerinden öğrenmelerı yararlarına olacaktır ÖSYM BASKANI.K'îl liasın 58404
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear