22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3 OCAK 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur(« cumhuriyet.com.tr 15 Potemkin Zırhlısı yeniden • LONDRA (BBC) -1925 Sovyet yapımı, Sergei Eisenstein'ın yönettiği sinema klasiği 'Potemkin Zırhlısı'nın yeniden montajlanan bir versiyonunun dünya prömiycri Berlin Film Festivali'nde yapılacak. Yeni versiyonunda, filmin sansürlenen bölümleri de var. Festival yetkilileri, filmin bugüne gelen tam bir orijinal kopyası bulunmadığını açıkladılar. 12-13 Şubat'taki gösterimler sırasında, Alman Babelsberg Film Orkestrası da canlı bir performansla eşlik edecek. Filmin montajına British Film Institute ve Almanya Federal Film Arşivi destek verirken, Edmund Meisel'in özgün müziği de bu gösterimler için yeniden düzenlendi. 55. Berlin Film Festivali, 10-20 Şubat 2005'te yapılacak. Şehir'in 2. sayısı çıktı • Kültür Servisi - Aylık kültür ve sanat dergisi Şehir'in ocak sayısı çıktı. Bölge Haber Gazetesi'nin yan ürünü olarak çıkan Şehir dergisinin Ocak 2005 sayısı çıktı. 8 sayfalık dergide, Karabüklü şair tbrahim Yıldız'm 'Iri Bir Göz' adlı şiiri ilk kez yayımlanırken Rüştü Onur'un, kitabına girmeyen, 1943 yılında Zonguldak Karaelmas dergisinde yayımlanan iki şiiri yer alıyor. Dergide aynca, Fahrettin Koyuncu, tbrahim Tığ, Erlıan Yılmaz, Mevlüt Kırnapçı, Ali Rıza Tığ, Uygur Orhan şiirleriyle, Orhan Tüleylioğlu şiir ve eleştiri yazısıyla yer alırken Ahmet Oztürk, Mithat Yaban, Ahmet Özer vc Şaziye Inanç eleştiri, tanıtım alanındaki yazılanyla, Hüsnü Y. Oztürk ve Çiğdem Tekelioğlıı öykü, Sabri Kart fotoğraf ve Kürşat Coşkun da karikatürüylc katkıda bulunuyor. Derginin sahipliğini şair-yazar Ibrahim Tığ, genel yayın yönetmcnliğini Cclal Telci yapıyor. (ibrahimtigynet.com/Bölge Haber Gazetesi 67800 Devrek/Zonguldak) Ken Loach'a ödiil LONDRA (BBC) - Ödüllü yönctmcn Ken Loach, başarısı ve hizmeti için özel bir ödülle onurlandırılacak. 58 yaşındaki yönetmene, The London Film Critics Circle tarafından ödülü 9 Şubat'ta sunulacak. Törende, Mike Leigh'in 'Vera Drake'i de yedi ödüle aday gösteriliyor; aralarında 'En iyi İngiliz Yapımı Film' ödülü de bulunuyor. Monster'deki rolüyle Imelda Staunton 'En İyi Çıkış Yapan Kadm Oyuncu', aynı filmdeki başrolüylc Charlize Theron da 'En İyi Kadın Oyuncu' dallannda güçlü adaylardan. 'En İyi Erkek Oyuncu' dalındaki adaylar arasında Johnny Depp (Finding Ncverland' ve Leonardo Di Caprio (Aviator) ve Geoffrey Rush (The Life and Death of Peter Sellers) var. 'Yılın Filmi' dalında da 'Eternal Sunshine of the Spotless Mind', 'The Motorcycle Diaries', The Aviator', 'House of Flying Daggers' ve 'Sideways' de var. İş Sanat'ta Tanpınar dinletîsi I Kültür Servisi - tş Sanat, 10 Ocak Pazartesi saat 20.00'deki etkinlikte, yazınımızın önemli isimlerinden Ahmet Hamdi Tanpınar şiirleri, Yansımalar'ın müzikleri eşliğinde 'Mavi, Maviydi Gökyüzü' adlı dinleti eşliğinde sunulacak. Bu özel etkinliği hazırlayan ise Atilla Birkiye. Şiirleri T'ilbe Saran, Metin Belgin, Suat Özturna, Bülent Emin Yarar ve Hakan Gerçek'in okuyacağı gecenin müzik yönetmenlığinı Serdar Yalçın yapıyor. Etkinliği sahneye uyarlayan da Mehmet Birkiye. (0 212 316 10 83) Yunus Emre Oratoryosu I Kültür Servisi - Mersin Devlet Opera ve Balesi, 5 Ocak Çarşamba günü saat 20.00'de Kültür Merkczi'nde Mersin'in kurtuluş haftası nedeniyle Ahmet Adnan Saygun'un 'Yunus Emre Oratoryosu'nu seslendirecck. Konuk orkestra şefi Sunay Muratov'un yöneteceği yapıtin koro şefi Alexei Vinogradski. Işıl Azaz (soprano), Zeynep Tatlıpınar Kağnıcı (mezzosoprano), Fahri Önoğlu (tcnor), Mehmet Yılmaz'ın (bas) solist olarak katılacağı yapıt, Yunus Emre'nin hayat, ölüm, Tann vc insanlığın alın yazısı sorunları karşısındakı düşünceleri ve 'dost'a erişmcsini konu alıyor. (0 324 238 37 52) Oscar adayları • LONDRA (BBC) - 'En İyi Film' Oscan için 267 film oylanıyor, ancak bunların yalnızca 5 tanesi aday olabilecek bu dal için. The Academy of Motion Picture, Arts and Sciences ilk oylama kâğıllannı yolladı. Aday gösterilmesi umulan filmler arasında 'The Aviator', 'Million Dollar Baby' ve 'Sidevvays' de var. Aday filmlerin kesin listesi 25 Ocak'ta açıklanacak. Aday gösterilecek olan filmlerin 31 Aralık'tan önce halka açık bir salonda en az yedi gün gösterilmiş olması gerekiyor. Tasarım mühendisi Takuo Miyagishima'yla da 12 Şubat'taki 'Scientific and Technical Avvards Dinner/Bilim ve Teknoloji Ödüllcrı' yemcğinde 'Sinema sanatına teknolojik katkıları için' '18. Savvyer Award' sunulacak. HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN ANDAÇ Zaman, bekle beni!Panait Istrati'nin yazdığı her bir satın okur- ken, belleğime kazınacak duygu tonlannın ay- rımında değildim. Zamanla, onun yazdıklann- dan uzaklaşınca, başka okumalarla gidip ulaş- tığım kıyılar, yer yer, anımsamanın bilincini oluşturdu bende. Öyle ya, okudukça her yeni ile yeryüzünün, insanın keşfi sürüyordu... Dur du- raksız bir yolculuk... Üstelik bertaraf edemedi- ğiniz, bunu da pek istemediğiniz bir duygu... Anımsadıkça, içgözünüzün bunlarla ne denli açıldığını; hiç kopmadan hep bağlanarak yol al- dığınızı görürdünüz... Yazmaya yönelince, yazı- nın da anımsamanın bilinci üzerine kurulduğu- nu görüyordum. Evet, okumak biryolculuktu... Üstelik şenlik- li/zenginleştirici yolculuk... Bir bakıma yazı da öyleydi... İnsanın, kendi içdenizlerinde çıktığı yolculuk... Gelin görün ki, zamanla içselleşen, hatta birbirine açılan/akan, geliştiren birbirini, olmazsa olmaz denilen bu iki eylem bir zaman sonra da; gezginliğinizin ibresini de belirleye- biliyor. Kendi payıma, benim için öyle oldu. Gezginliği, ülkeler/coğrafyalar/kentler arası gezmeyi seçen birçok yazarda da öyle olduğu- nu söyleyebilirim. Istrati düşüyor aklıma ilkten. O güzelim Ak- deniz anlatısı bir yolculuk esrimesiyle başlar. Onun bütün anlatılannda 'gitmek', 'gezmek görmek', 'kalmak/bağlamak' izleri baskındır. Ama Akdeniz anlatısı, bir de Baragan'ın Di- kenleri bambaşkadır. O satırlar arasında gezi- nirken içsel yolculuğunuzun sergerdesi kesildi- ğiniz gibi; kitabı kapatıp cebinize koyup, bir li- mana inerek ilk gemiyle Akdeniz'e açılmak, ya da sizi Ibrail'e götürebilecek bir otobüse atla- mak geliyor içinizden. Başka kıyılara açılmanın susamışlığı 12 Aralık 1906'da yurdu tbrail'den sıvışan Ist- ratı, Mısır'ın yolunu tutar. Çocukluk düşü ger- çekleşmiştir. Bakın, o düşlere yattığında neler düşünmüştür: "Çocukluğumda, okulda, Fira- vunları, Mısır mabetlerini ve palmiyeleri be- timleyen 'Kitab-ı Mukaddes' resimleri karşı- sında vecde gelirdim. O zamanlar, Akdc- niz'in üzerinde, göğün mavisiyle denizin ma- visi arasında süzülmek için, bir kırlangıç ol- madığıma yanardım." (Akdeniz) Başkayerlere, başka kıyılara açılmanın susa- mışlığını yaşar, Baragan steplerinden kopup gı- derken de, yol seyrinin düşlerine kapılır. Anım- sanm o ilk yolculuğumu. Yaz dinlencesı. llko- kulu bitirmenin ödülü olarak sunulan yolculu- ğum Erzumm'dan Muş'aydı... Adını ezberimde tutup, mektuplarla fotoğraflanndan tanıdığım teyzeme kavuşacaktım... Ne sevinç ne sevinç! Varto depremi olup bitmişti. izleri vardı yollar boyunca. Ve ben ilk 'gezi notları'mı bu yolcu- luk süresince tutmaya başlamıştım. O hüzünlü kente vannca, teyzem lstrati'yle buluşturmuştu beni... Üzüm bağlannı, küçücük çarşısını, gece- leri kıyısında ateş yakıp oturduğumuz karpuz tarlasını, ateşböceklerinin cınltısını, Süleyman Dayı'mın (teyzemin eşine öyle derdik) anlattı- OKUMA ÖNERILERI * Şavkar Altınel: Kvangvamun Kavşağı, Yapı Kredi Yav, 2004, 176s.; Donuk Işıklar, Adam Yay., 1997, HOs.; Yol Notları, Yapı Kredi Yay., 2004, 120s.; Güneydeki Ülke: Avustralya'ya Yolculuk, 1996, Oğlak Yay., 156 s. * Ahmet Haşim: Frankfurt Seyahatnamesi, 2004, 83 s.; Bize Göre ve BirSeyahatin Notları, 2004, 157 s., Yapı Kredi Yay, * Panait İstrati: Akdeniz, Çev.: Yaşar Nabi Nayır. Varlık Yay, 2004, 167 s. * Houari Touati: Ortaçağda tslam ve Seyahat, Çev.: AliBerktay, Yapı Kredi Yay, 2004, 269 s. * Sadun Boro: Bir Hayalin Peşinde, Ege Yay., 2004, 2000 s. BELLEK KUTUSU "Zaman zaman duyduğu kuşkulara rağmen, Altınel, dolaşmak gibi, sonunda yazmaktan da vazgeçmemiş, dünyanın sahip olduğuna inandığı çarpıcılığı kelimelere aktarmak için uğraşmış, bazen gördüklerinin sayfaların üstünde ilerleyen elinin altında gerçekten dirildiğine neredeyse emin olabilmiş, bazen deyazdıklarımn cansız veyetersiz kaldığını düşünüp umutsuzluğa kapılmış olabilirdi; ama pasaportundaki damga izleri kadar defterlerini dolduran harf izleri de artık dışarıdan baktığım bir arayışm parçalarıydı." Şavkar Altınel ğı 'Cibranlı Halil Bey'in öyküsünü, ayaklan- ma günlerinin buralardakı telaşını bir bir defte- rıme not etmiş, yöredeki izlenimlerimı yazmı- şım. Sonra, yolculuk/gezginlik, bir yerden bir yere gıtme, neredeyse yaşantınıın aynlmaz bir parçası oldu. Yerinden yurdundan olmuşluğun getirdiği sızı, aidiyet duygusunun arayışı bu ge/- ginlığimi körükledı hep. O duygu/düşünce atla- sında gezinen yazarlara gittim, buluştum yaz- dıklarıyla. Bağlandım birçoğuna. Taşıp coştum, zenginleştim. Geçtiğimiz mevsim Frankfurt dönüşü Ahmet Haşim'i okudum. Gezindim Frankfurt Seya- hatnamesi'ninsatır aralarında. 1932'ninsonla- rına doğru doktorlannın önerisiyle bu yolculu- ğa çıkar, Haşim. Bu yolculuk şairimızin bir iç yolculuğudur aynı zamanda. Doğrusu, okuma süresince, şairin dışta görüp ettiklerini anlattık- lanndansa; kendi içsel serüvenini dile getirme- si daha etkileyici gelir size. Haşim, öylesi bir yolculuğa çıkarak kendine döner... Farklı bir dış- dünyadır onun içgözünü açtıran, kendisine bak- tıran. Şair 'seyyah' olunca 'neleri gözler/ya- zar/anlatır'ın en güzel örneklerindendir, Ha- şim'in gezı notları. Beni, Şavkar Altınel ın Kvangvamun Kavşağı gezi notlarını okumaya yönelten de bu duygulardı diyebilirim. Altınel, şair kımliğinin esrimesiyle yola düşmez. Hisset- tırmez de bunu. Ama ilk adımında, gittiği Ku- zey ülkesinde gezgin(liğ)in arayışında olduğu- nu imler yer yer. Uzaklarda olmak... Kendini ilkten rastlantının kollarına bırakır. Zorlu bir kış günü, Helsinki'de soğuktan kaça- rak Mannerheim Müzesı'ne adım atar. Doğu'ya yolculuk düşü kabarmıştır. Oradan çıkarken de şunları düşünür: "Her zaman olduğu gibi, amacım yalnızca başımı alıp gitmek, uzaklar- da olmak, tanımadığım şeyler arasında kay- bolnıaktı. Kısacası, Doğu'ya o Doğu olduğu için değil, ben ben olduğum için gitmiştinı. A- ma tam da bu nedenle benim de bir Doğum vardı ve bu Doğu'nun bir süredir çıkarmaya çalıştığım anlamı rasgele geldiğim bir şehir- de rasgele seçtiğim bir müzede ansızın gelip beni bulmuştu." Bunun sonrasında ise şairimiz elinizden tutar, sizi de Doğu yolculuğuna katar. Onun gözleme- vine ağanlar sizin de bakışımz olur bir süre son- ra... Adım adım içyolculuğunun çağnşımlannı da not eder. Altınel'in dil seyri, gözlem gücü, en sıradan gibi görüneni yazıp aktarma becerisi bir gezginin yazı belleğini gösterir bir bakıma da. Bir romandan daha sürükleyici, bir öyküden daha etkileyici, en az bir şiirin bellekte bıraktı- ğı izlerkadar çekicidir, Altınel'in gezi seyirnot- lan. Gittiği yerin, adımladığı coğrafyanın nere- si/ne olduğunu bilen bir gözün bakışıyla okur- sunuz yazılanlan. Malezya yolculuğuna öyle katılırsınız ki, ba- kışlarınız meraklı bir göze dönüşür. Şairimızin yol seyrine nelerin sineceğini bekleyedurursu- nuz. Daha sonraki yol uğrağını Hong-Kong'a döndürür, Altınel. Oradan Kore'ye geçersiniz. Bir sonraki durak Şanghay'dır. Doğu'nun Paris'i olarak nitelendirilen kentten yansımalan etkile- yici bir duyarlıklayansıtır şairimiz. Hiroşima'ya geldiğinizde, iç burkan sesinin sesinize katıldı- ğını hıssedersiniz. O satırlar arasında gezinir- ken, tıpkı çocukluğumda yaptığım gibi, hemen dışan çıkıp, Hiroşima'ya gitmek istedim. İşte bu noktada Altınel, gezginliğinin gözle- mevine ağanları yazarken; size şunlan hissetti- rir: Zaman, bekle beni! Okuyun sevgili okurum şairin yazdıklarını; bunu en az siz de benim ka- dar duyumsayacaksınızdır. Düzeltme: Yazarımızın 20 Aralık 2004 ta- rihli yazısının fotoğrafı yanlış basılmıştır. Dü- zeltir, özür dileriz. 'Gördüğüm Sen Değilsin!' adlı karma sergi 5 Ocak'a kadar Pi Aıtvvorks'te sanatseverlerle buluşacak Kullanma kılavuzu olmayan bir sergi BURHAN KUM Bir küratörün çobanlığı güdü- münde otladığımız; kavram adı al- tında, daha çok kendini anlatan cümlelerle yönlendirildiğimiz ser- gilere o kadar alıştırılmışız ki sanat eserlerinin herhangi bir kullanma kı- lavuzu olmadan da izlenebildiğini Pi Artworks'teki karma sergiden ay- rılırken fark ettim. Sergiyle ilgili metinsel tek ipucu, davetiyesinde yeralan adı idi. lnsanlar sanat üretim sürecine ge- nellikle aynı malzemelerle başlar- lar; kurşunkalem ya da boya. Ancak sanat dünyamız genişledikçe, sana- tın sorunlannı kavradıkça, bu sorun- lann farklı yöntem ve malzemeler- le de irdelenebileceğinin farkına va- rırız. İşte bu noktada, şartlanmışlık- tan sıynlan sanatçı, malzemenin çe- şitliliğine başvurur. Örtücülük ve şeffaflık iç Içe İrfan Önürmen'in birkaç yıldır özdeşleştiği tülü kullanma nedeni oldukça açık. Tül gerçekte iki ayrı u- cu içinde barındıran bir malzeme- dir. Yarı şeffaftır, yani yan örtücü- dür. Vardır ama belirsizdir, yani gi- zemlidir. Onun için Önürmen'in te- levizyon ve basın görüntülerine da- yanarak yaptığı seri işleri çarpar iz- leyiciyi. Bu, çok katmanlı işlerde tü- lün örtücülüğü ve şeffaflığı iç içe geçmiştir. Yüzey ve derinlik yeni- den tanımlanır. Bu sergideki büyük boyutlu tül işinde daha önce yaptık- larına göre en önemli ayrılık ise im- genin eksiltmeye dayanarak oluştu- rulmasındadır. Tülün kimi bölüm- lerde kesilerek tamamen ortadan kaldırılması ile oluşan boşluk, bek- lentilenmizi sarsar. Bu boşluğu iz- leyıci dolduracaktır. Gülay Semercioğlu'nun koyu bir zemin üzerine yerleştirdiği vıdalara farklı renklerdeki elektronik telleri- ni gererek oluşturduğu işlerinde ilk fark ettiğim, gerilim oldu. Tuvalin düz yüzeyini çağrıştıracak bir bi- çimde oluşturduğu işlerini soyııt bir resim gibi algılamak da mümkün. O zaman, gerilimin, kelimenin tam an- lamıyla işlerin temel taşını oluştur- ması daha da anlam kazanıyor. lçinı- den gelen, tellere temas etme isteği- ne karşı koymadım ve dokundu- ğumda parmaklarımı bir müzik ale- tinin telleri üzerinde gezdirdiğim duygusuna kapıldımv Yalnızca bir farkla; değişen ses değil ışık oldu. Rengin içindeki ışığa hükmetme ar- zusu ne çok uğraştırmıştır ressamla- rı tarih boyunca. Burada geniş bir fırçayla, tek hamlede sürülmüş bo- yayı andıran tellerin gerilim yönle- ri tanımlıyor mekânı. lşaretparmağınızın ucundan akan bir metal, hava ile temas ettiği anda donsaydı neler yapabilirdiniz, hiç düşündünüz mü? Eşber Karayal- çın gibi boşluğa telden desenler çi- zebilırdiniz. Karşımda duranların aslında heykel olduklarından şüp- hem yok. Yine de onların, büyük bir hız ve enerjiyle, tek solukta çizilmiş üç boyutlu birer desen olduğu duy- gusundan kurtulamadım. Gördükle- rim belki de bu sayede, heykel sana- • Irfan Önürmen, Gülay Semercioğlu, Eşber Karayalçın ve Seçkin Pirim'in yapıtlanndan oluşan karma sergi, şeffaflık düşüncesinden yola çıkarak ışık, hacim, derinlik gibi temel resim sorunlarına gönderme yapıyor. tının en büyük açmazlanndan biri olan, bir nesneyi farklı bir malze- meyle yeniden görselleştirme kısır- lığından sıyrılmış. Yoksa zaten me- talden üretilen bir bisikleti, telle ye- niden üretmenin bir mantığı olmaz- dı. Serginin dördüncü ayağı olan Seç- kin Pirim, aralarında en karmaşık malzeme seçimi yapan sanatçı. Di- jital fotoğraf, pleksiglas, ahşap ve alümınyumdan yararlanarak oluş- turduğu işler sırtlarını ya duvara ya da yere yasladıkları için, bizi karşı- larına alıyorlar. Belirli birritim oluş- turacak biçimde dilimlenmiş pleksi- nin bize bir bakış yönü sunduğunu zannediyoruz, ancak aynı malzeme her.hareketimizde ışığı farklı bir bi- çimde kırdığı için yanlış yönlendir- diğimizi düşünüyoruz. Bütün bu et- kileşim, yapıt ile izleyici arasındaki iletişimin süreklı canlı kalmasını sağlıyor ve bence bu çok önemli. Çıkış noktası şeffaflık Sergiyi gezerken şeffaflık düşün- cesinden yola çıkarak üretilen bu iş- lerin, aslında ışık, hacım, derinlik gibi temel resim meselelerine gön- derme yaptıklarını fark ettim. Şef- faflık zaten bu sanatçıların temel meselesi olarak değil, ancak onlann sanat üretimleri içinde kullandıkla- rı bir sözcük olarak görülebilir. Or- taya çıkan ortak sonuç ise hepsinin iki boyutlu anlatım sorunlarına üç boyutlu türevsel çözümler getirme- leri. Böylesine soyut bir düşünceyi, özerk karakterlerinı koruyarak, malzemenin olanakları içinde çö- zümleyen sanatçıların bir araya gel- diği bir sergiyi uzun zamandır gör- memiştim. Bu durum, sanat eserinin etki gücünün ağdalı bir kavramsal metne dayanmak zorunda olmadığı- nı da gösteriyor. Toplama sanatçı- lardan oluşan, bir küratörün gözü- müze taktığı gözlük çerçevesinde izlemek zorunda kaldığımız karma sergilerle arasındaki en büyük fark da bu. lzleyicinin zekâsına bir hakaret olarak algıladığım kavramsal çer- çeve ucuzluğuna düşmeden, yalnız- ca kendi işlerine odaklanan sanatçı- larla gerçekleştirilmiş bu sergiyi... Görün! PiArtworks-Ortaköy, Tel: 0212236 68 53, Gördüğüm Sen Değilsin, 5 Ocak 2005"e kadar açık.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear