22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3 OCAK 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA H j J v U i M vJlVJLl ekonomi(« cumhuriyet.com.tr 13 Türkiye, bilimsel makale yayınlarında, Ar-Ge, iletişim-bilişim teknolojilerine yatırımda yerinde sayıyor Teknolojiye yaünmyokANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ankara Ticaret Odası (ATO), Türkiye'de teknoloji kullanımının yaygın, üretiminin ise yetersiz olduğunu bildirdi. AB ülkeleri iletişim ve bi- lişim teknolojileri için kişi başına ortalama 2 bin 800 dolar harcarken, Türkiye yalnı/ca 143 dolar ayırıyor. Türkiye kişisel bilgisayara sahip olma ora- nında orta düzeyde. Her 1000 kişıye 760 bil- gisayarın düştüğü San Marino'nıın ilk sırada yeraldığı listede Türkiye, 45 bilgisayarla "or- ta gelişnıişlik" düzeyinde yer alıyor. Türki- ye'de her 100 kişiden 7'si internet kullanırken, bu sayı AB'de 33'e ulaşıyor. Raporda, teknoloji üretiminde ise Türki- — — — — ^ — ^ — — ye'nin oldukça • 'Bilimve gerilerde kaldığı Teknoloji o r t a ya k o n u l d u - Raporu'na göre, Türkiye'de telefon, bilgisayar, televizyon, radyo, gazete sayıları giderek artıyor. Rapora göre Türkiye'de teknoloji kullanımı yaygın, üretimi ise yetersiz. 200l'de, iletişim ve bılişim tekno- lojileri için kişi başına yapılan harcama Türki- ye'de 143 dolarda kalırken, İsviç- re'de3bin618do- lara ulaştı, AB ül- kelerinde 688 do- larla 2 bın 804 do- lar arasında. 25 bin bilim adamı ve mühen- ^ ^ ^ ~ ^ ^ ~ ~ " ^ ^ ^ ^ ~ " disin Ar-Ge faali- yetleri kapsamında bilimsel ve teknolojik ça- lışmalarda yer aldığı Türkiye'de, 1 milyon ki- şiye 306 bilim adamı düşüyor. Bu sayı geliş- miş ülkelerde 3 bin 281, AB'de ise 2 bin 302 düzeyinde bulunuyor. Bilimsel makale sayı- sı ise 1999 yılı verilerine göre, azgelişmiş ül- kelerde 14 bin 376, orta gelişmişlik düzeyin- deki ülkelerde 60 bin, gelişmiş ülkelerde top- lam 450 bine ulaştı. AB ülkelerinde yılda 120 bin yayın yapılırken, Türkiye'de bu sayı sa- deee 2 bin 761 olarak gerçeİdeşti. ATO Baş- kanı Sinaıı Aygün, "Türkiye'nin acil olarak bi- lim ve teknoloji alanında bir master plana ih- tiyacıvar. Bütün kay naklarımızı bu alana kay- dırmak durumundayız" dcdi. HER ÜÇ KÎŞtDEN BÎRİ 'CEP' SAHİBÎ • Cep telefonu ile 1994 yılında tanışan Türkiye'de her 3 ki- şiden l'inde cep telefonu bulunuyor. Türkiye'de yaklaşık 25 milyon kişi cep telefonu abonesi. • Buna karşılık, gelişmış ülkelerde her 10 kişiden 7'sı, AB'de ise her 10 kişiden 8'i nıobil telefon sahibi. Dünya ortalamasına bakıldığmda ise her 100 ki- * şinin 11 'inde cep telefonu bulunuyor. • Azgelişmiş ülkelerde 1000 kişiye 41 gaze- te düşüyor. Bu oran, gclişmiş ülkelerde 285'i buluyor. Türkiye'de ise gazete okunma oranla- n gün geçtikçe yükseliyor. • 1994 yılında Türkiye'de 1000 kişiye düşen gazete sayısı 44 iken; 2000yılınagelindiğinde bu rakam 11 l'e yükselmiş du- rumda. Avrupa Birliği'nde ise 1000 kişiye 209 gazete düşüyor. • Televizyon ve telefon sayısı da hızla artıyor. Ancak bilim- sel makale yayınlarında, Ar-Ge, iletişim-bilişim teknolojileri- ne yatınmda Türkiye beklenen sıçramayı hâlâ yapamadı. TÜRKCUMHURÎYETLERİYLEİLETÎŞİM KOLAYLAŞACAK Bakanlıktan yazılım atağı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türk cumhuriyetlerı ile iletişimi güçlendirmek üzere özel bir ^ bilgisayar programı hazırlattı. r- tf Bu programla, Türk cumhuriyetlerinde kullanılan % 20 Türk lehçesinde Kiril Alfabesi'yle yazılan metinler anında Latin Alfabesi'ne çevrilebilecek. Programa, ömrünü Türk dünyasının dil birliğine adayan Gaspıralı İsnıail ın adı verildi. Programın çevirdiği metinler, Word ortamında rahatlıkla kullanılabilecek. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın sıtesinde hizmete sunulan programı hazırlayan T Kınkkale Universitesi'nden V D°Ç- D r Mehmet Kara, çalışmasının 3 yıl sürdüğünü söyledi. Kara, "Şuana kadar bilgilerimize göre program dünyada bir ilktir. Yapılan işlem bir dil çevirisi değil, alfabe çevirisidir. Artık bu ya/ılınıla 1 yıllık iş, 1 veya 2 lıafta içeı isinde bitirilmiş olacak" diye konuştıı. fletişimde standart yükselecek TOKYO (AA) - Dünyanın önde gelen cep telefonu üreticileri ve operatörleri, standartları yükselte- rek yüksek çözünürlükte resimleri hızh şekilde gönderebilecek tekno- loji altyapısını geliştirmek konu- sunda anlaştı. Japonya'nın en bü- yük operatörü NTT DoCoMo'dan yapılan açıklamada, Ericsson, No- kıa ve Sienıens yanında Japon üre- ticilerin de katılımıyla cep telefon- lannda kullanılan mevcut "3G" (üçüncü nesil) teknolojisinden 10 kat daha hızh veri iletimi sağlaya- cak yeni "VV-CDMA" teknolojısi- nin 20()7'de hazır olacağı bildiril- di. Yeni teknolojiyle geniş sıvı kris- tal ekranlara sahip olacak gelişmiş cep lelefonlannda oyun oynama- nın cok daha zevkli hale geleceği ve film izlenebileceği kaydedildi. Motorola Türkiye Vliidürii Murat Öngör, geçen yüki satışları açısından, Türkiye pazannda yüzde 300'lük biivüme yakaladıklannı belirtti. Motorola Türkiye'de hızh büyüdü ADANA (AA) - Kablosuz, otomotiv ve geniş bantlı haberleşme sistemleri alanlannda faaliyet gösteren Motorola, 2004'te Türkiye pazannda hızh büyü- dü. 2004'ün kendileri açısından dönüm noktası nitelığinde olduğunu söyleyen Motorola Türkiye Müdürü Murat On- gör, geçen yılki satışları açısından, Tür- kiye pazarında yüzde 300'lük büyüme yakaladıklannı belirtti. GSM telefon pazaıının 2005 yılında yüzde 10-15 bandında büyümesinı öngördüklerini belirten Öngör, u Hedefimiz,2004yıluı- da yaptığımız gibi, pazann hızından da- ha büyük büyümeyi yakalamak" dedi. Merkez Bankası, elektronik para transferini bitirdi. Sorun yaşanması beklenmiyor YTL'ye dönüşüm tamamlandıANKARA (AA)- Bankacıhk sistemı, Yeni Türk Lirası'na (YTL) dönüşüm sürecıni tamamladı. Bankacıhk sistemınde, YTL'ye geçişte yurttaşları doğrudan ilgılendiren ana konular olan ATM ve POS cihazlan ile kredi kartı bazında YTL'ye dönüşüm, yılbaşında gece yarısını müteakiben büyük ölçüde gerçekleştirilmiş, önceki gün sabah itibarıyla da sona ermişti. Dün sürdürülen çalışmalar sonucunda da Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasf tıın (TCMB) hem bankalarla hem de kendi şubeleriyle olan Elektronik Fon Transferi (EFT) sistemlerinde YTL'ye geçiş başarıyla tamamlandı. Yetkililer, bugünden itibaren bankacıhk sistemindeki EFT operasyonlarının tamamının YTL bazında işleyeceğini belirttiler. Bkişgünü Bugün YTL ile ilk işgünü yaşanacak. Yetkililer bankacıhk sistemlerinde herhangi bir sorun yaşanmasını beklemiyor. Bu arada YTL'ye uyum için geçen hafta perşembe ve cuma gününü kapalı olarak geçiren Istanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda bugün işlem yapılacak. Tüketicinin gözü rahatlayacak YTL ile bol sıftrlı alışverişten kurtulan tüketici, 999'Iu etikctleri de artık görmeyecek. YTL kullanımına gcçilmeden önce 10 milyon liralık bir ürün, 10 bin lira indiriııı yapılarak 9 milyon 990 bin lira etiketle satılıyordu. Tüketiciye daha ucuz izlcnimi verilınesi için gidilen bu yöntem, tüketici birlik ve derneklerinin tepkilerinc karşın son yıllarda oldukça yaygın olarak kullanıuyordu. Yeni Türk Lirası'na geçilmesiyle birlikte bol sıtirlardan kurtulan tüketicinin gözü de rahatladı. Etiketlerde yer alan 999 gibi rakamlar da artık geride kaldı. (AA) Simitte indiriın yapılmayacak KONYA (AA) - Bazı gıda ürünlerinde KDV'nin yüzde 18'den 8'e düşürülme- sıne karşın bu ürünler arasında bulunan simitte fiyat değişmedi. Hükümetin, 2005 yılından itibaren ba- zı gıda ürünleri ile sağlık ve eğitimde KDVoranlannın yüzde 18'den yüzde 8'e indırileceğini açıklamasının ardından 1 Ocak ile birlikte indirim ürünlere yansı- tılmaya başlandı. Özcllikle büyük marketlerde hazırla- nan programlar aracılığıyla gıda ürünle- rinin fiyatı otomatık olarak yaklaşık yüz- de 10 ucuzlarken simitte fiyatın halen aynı kalması vatandaşların dikkatini çe- kiyor. Simıtçiler, "Zaten uzun zamandır simide zanı yapılmıyordu. 1 Ocak'tan iti- baren simide zam yapacaktık. Hygula- nan KDV indirimini söz konusu zammı uygulamayarak yapnuş olacağız" dedi. A1NKARA PAZARI YAKUP KEPENEK 'How To...' Yazının başlığının Ingilizceolmasını bağışlayın. In- gilizce adı "How to Lie with Statistics?", yani, "Is- tatistiklerle Nasıl Yalan Söylenir?" olan bir kitap var; sanırım dilimize de çevrildi. Meclis'te, 2005 Bütçesi'nin görüşmeleri sırasında bu konuda çok ılginç üç "ders kitabı örneği" yaşandı. • •• örneklerden ilki, hükümetin üniversitelere verdiği "araştırma görevlisi" kadrosu sayılarına ilişkindir. Bu hükümet işbaşına gelmeden önceki yıl, 2002'de, 53 devlet üniversitesıne verilen "araştır- ma görevlisi" kadrosu toplamı 4250'dir. Bu sayı, net araştırma görevlisi kadrosudur; üniversitelere her yıl ayrıca verilen TUS, yani tıpta uzmanlık ve ida- ri personel kadroları bu sayının dışındadır. Üniversitelere, 2003'te yine TUS dışarıda tutula- rak, ancak bu kez, araştırma görevlisi kadroları ve idari personel toplamı olarak, 3250 kadro verildi. Toplam sayı bin kişi azaltılmıştı, ayrıca, araştırma görevlisi olmayanlar da bu sayının içindeydi. Milli Eğitim Bakanı, bakanlığının 2005 bütçesi üzerine yaptığı konuşmada, 2003'te üniversitelere 3200 kadro verildiğini belirttikten sonra, 2004 yılı için de "Bizim sadece bu yıl üniversitelere tahsis ettiğimiz araştırma görevlisi kadrosu 5905 kişidir" dedi. Bakanın verdiği sayı, eğer içeriğine bakmazsa- nız doğruydu; çünkü önceki yıllardan farklı olarak, yalnız araştırma görevlisi kadro sayılarını değil, TUS, yani tıpta uzmanlık ve idari personel kadro- larını da ıçeriyordu. Üniversitelere 2004'te, başlangıçta verilen araş- tırma görevlisi ve diğer personel birlikte, toplam kadro, önce 3200'dü; üniversiteler bunun yalnızca 1410'unu araştırma görevlileri için kullanabildi. Çünkü hizmetin yapılabilmesi için kadroların bir kısmı idari personele ayrılmalıydı. Gelen yoğun is- tekler üzerine, hükümet ekimde ek 1295 araştırma kadrosu daha verdi. Böylelikle, 2004'te üniversite- lere verilen toplam araştırma görevlisi toplam kad- rosu, 1410+1295=2705'te kalıyor. Bu kadro sayı- sı, 2002'de ayrılan kadro sayısından 1545 daha azdır. Ancak bakan, geleneksel olarak ayrıca verilen TUS kadro sayısını buna ekleyerek hükümetin üni- versitelere 2004'te toplam 5905 araştırma görevli- si kadrosu verdiğini öne sürüyor. İdari personel kadrosuyla toplam sayı 6600'e ulaşıyor. Hükümet, üniversiteleri ne kadar desteklediğinin destanını yazıyor. Oysa, gerçekte, üniversitelerin araştırma görevlisi kadrosu hızla azaltılıyor. öğretim üyesi fi- danlığı kurutuluyor. Devlet üniversiteleri, asıl bu ne- denle, genç öğretim elemanı yetersizliği nedeniy- le hızla yıkıma sürükleniyor. • • • Ikinci örnek, yükseköğretime ayrılan bütçe öde- nekleriyle ilgilidir. Milli Eğitim Bakanı, 2005 Bütçe- si'nde YÖK ve üniversitelere ayrılan ödeneğin, yüz- de 34.0 arttırılarak 3.894.070.670 YTL'den 5.218.465.000 YTL'ye çıkarıldığını müjdeledi. İlk bakışta bu sayı doğrudur. Ancak, 2005 yılı ödene- ğinin 925.700.000 YTL'lik kısmı, yükseköğretim ku- rumlarının "öğrenci katkı payları, araştırma proje- leri için döner sermayeden aktanlan tutarlar ile ta- şınmazgelirlerinin"^tahmini olarak ilk kez, evetyan- îış okumadınız, bu yıl ilk kez yer almasından kay- naklanıyor. Eğer katkı payları, döner sermaye ge- lirleri ve taşınmaz mal geliri beklentileri çıkarılırsa, yükseköğretime 2005'te ayrılan para, 2004'e göre yalnızca yüzde 10.3 dolayında bir artış gösteriyor; bakanın övünerek belirttiği gibi, yüzde 34.0 değıl! • •• Üçüncü örnek, yine 2005 Bütçesi görüşmelerin- de Başbakan'ın verdiği işsizlik oranlarıdır. Başba- kan, Meclis tutanaklarından da izlenebileceği gibi, "Işsizlikle ilgili konuya gelince: Şüphesiz, işsizlik- te ideale, arzu edilene ulaşmış değiliz, ama 10.3 oranında olan işsizlik, bizim dönemimizde 9.7'ye düşmüştür" diyor. Türkçenin kullanımı bir yana, buradakı sayılar gerçeği yansıtmıyor. Çünkü, bu oranlar karşılaştırılabilir değildir. Işgücü piyasası verileri, üç aylık olarak yayımla- nıyor. Son üç aylık veriler, 2004'ün üçüncü üç ay- lık, yani temmuz, ağustos, eylül ortalamalarıdır. is- tatistik Enstitüsü'nün 9 Aralık Haber Bülteni'ndeya- yımlanan işsizlik oranı, bu dönemde, yüzde 9.5'tir. Bu oranın "karşılaştırılması gereken" ya da karşı- laştırılabileceği oran, bir önceki yılın, yani 2003'ün aynı döneminin işsizlik oranıdır. O da yüzde 9.4 ol- duğunagöre, üçüncü çeyrek verilerıyle, işsizlik ora- nı azalmamış, az da oisa artmıştır. Peki, Başbakan'ın kullandığı yüzde 10.3 önceki dönemin işsizlik oranı nereden geliyor? Bu oran, 2003 yılının, "yıllık ortalama" işsizlik oranıdır. Baş- bakan, 2003'ün tümüne ait olan işsizlik oranını, 2004'ün yaz aylarının işsizlik oranıyla karşılaştınyor ve bu yanlış karşılaştırma ile yukarıdaki sonuca va- rıyor. • • • Hiç olmazsa sayılar gerçeği yansıtmalı. Sayıların daha doğru kullanıldığı, barışın egemen olduğu ve size başarı ve mutluluk getiren bir Yeni Yıl diliyorum. DÜNYA EKONOMİSlNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLLJ LONDRA erginy(« tr.net Geçen hafta "Yönetenlerartık eskisi gi- biyönetemiyorlar" diye yazmıştım. Tsuna- mi felaketi sonrası gelişmelerin bu sapta- mamı çok acı bir biçimde desteklediğini düşünüyorum. Üzerinden bir hafta geçti ama... Hint Okyanusu'nda oluşan 9 gücün- deki depremin yarattığı tsunami 11 ül- keyi doğrudan vurdu, vatandaşları ya- şamını yitiren 40 ülkeyi de dolaylı ola- rak etkiledi, tüm dünyayı yasa boğdu. Birleşmiş MilletlerGenel Sekreteri Ko- fi Annan'a göre bu, tarihte eşi görülme- miş küresel bir felaketti. CNN, BBC gibi TV kanalları, genel olarak medya, ölü sayısındaki artışı sa- at başı kayıt ederek Istanbul Bahçeşe- hir Universitesi'nden Christian Chris- tensen'in deyişiyle adeta bir "sayılar pornografisiyle", "heyecanlı" bir bek- leyiş yaratarak izleyici sayılarını arttı- radursunlar, dünya halkları ellerini cep- lerine soktular ve bağışlar yardım ku- rumlarının kasalarında hızla birikmeye başladı. Peki devletler ne yapıyordu bu sıra- da? özellikle, uygarlık adına terorizme karşı küresel savaş ilan edenler, "küre- sel imparatorluk" iddiasındaki devlet- ler. . Başkan Bush tatildeydi, kamera önüne geçmesi için üç gün beklemek gerekecekti. Nihayet kameraların kar- şısına geçtiğinde, Birleşmiş Milletler'in gelişmiş ülkeleri hasislikle suçlayan de- meçlerini, "yanlış bilgilendirilmiş, yan- lış yönlendirilmiş " olmakla suçladıktan sonra, 15 milyon dolarlık sefil bir yardım vaat etti. Sonra bu yardım 35 milyon dolara yükseldi; Japonya'nın 500 mil- yon dolar vaat edeceği belli olduğun- da da yardımı 350 milyon dolara çıkar- dı. Ingiltere Başbakanı Blairde Mısır'da tatildeydi, ancak cumartesi günü ka- mera önüne çıkabildi. PazargünüCNN, tüm dünyada toplanan yardım miktarı- nın 2 milyar dolara yükseldiğini açıklı- yordu. Felaketin üzerinden bir hafta geçmiş olmasına karşın ancak toplana- bilen bu 2 milyar dolar, ABD seçimleri öncesi yaşanan Florida kasırgası fela- ketine yönelik ayrılan 13 milyar doların ve Birleşmiş Milletler'in tsunami fela- ketiyle ilgili olarak, adeta el yordamıyla saptadığı 15 milyar doların yardım ge- reksiniminin de çok gerisindeydi. ABD'nin bütçesi 2 trilyon, askeri harca- malarıysa yıllık yaklaşık yarım trilyon dolara ulaşıyor... Cumartesi akşamı, Ingiliz Kanal 4Te- levizyonu muhabirleri, felaketten etkile- nen birçok yerde kurtarma, yeniden in- şa, hatta ciddi bir yardım faaliyetinin hâlâ başlamadığını gözler önüne seri- yorlardı. Birçok yerleşim bölgesi yuka- Tsunami ve Otesi... rıdan bakınca, atom bombasından sonra Hiroşima'ya benziyordu. Üstelik, üzerinden bir hafta geçmiş olmasına rağmen hâlâ bu tarihte eşi görülmemiş felakete yönelik yardım operasyonun- dan kimin, hangi kurumun sorumlu ol- duğu belli değildi. Dünya Sağlık örgü- tü kriz masası başkanı David Nabarro ise hızla tedbir alın- madığı takdirde, ölü sayısının ikiye katla- nacağını ve felaketin uzun dönemli etkileri- nin ilk andaki ölü sa- yılarını önemsizleşti- recek boyutlara ula- şabileceğini söylü- yordu. The New York Ti- mes ise yardım katkı- ları ABD'nin uluslara- rası saygınlığını yeni- den elde etmesine yardımcı olabilece- ğini vurgulayarak soruna hegemonya- nın restorasyonu açısından yaklaşırken, Bush yönetiminin, Hindistan, Avustral- ya ve Japonya'yı içeren bir çekirdek grup kurup olaya BM'yi devre dışı bıra- karak müdahale etmeye kalkıyor olrna- sı da jeopolitik hesapların hızla ön pla- na çıkmaya başladığını gösteriyordu. Bu arada ölü sayısı sürekli artıyordu... Aslında bu kadar olmayabilirdi Kısa sürede anlaşıldı ki, eğer var olan er- ken uyarı sistemleri çalışsaydı bu kadar çok insan ölmeyebilirdi. Çünkü esas can kaybı depremden de- ğil, depremden sonra oluşan dev dalgalar- dan kaynaklanmıştı. Bu dalgalar ise kimi yerlerde ilk kurbanla- rını, oluştuktan bir sa- at sonra yutmaya baş- larken kimi yerlere ulaşmaları 10 saati bulmuştu. Diğer bir deyişle, bu kadar sis- mik araştırma, tsuna- mi gözleme kuruluşu- na, cep telefonu, İnternet, uydu TV'ye rağ- men insanlar, ki büyük çoğunluğu yoksul köylüler ve balıkçılardı, hazırlıksız yaka- landılar. Çeşitli kaynaklardan izleyebıldiğimiz ka- darıyla, deprem Greenvvhich saatiyle 00.57'de gerçekleşti ve Havvaii'deki (ABD toprağı) Pasifik Tsunami Erken Uyarı Merkezi tarafından saptandı. Merkez, du- rumu ABD Dışişleri Bakanhğfna haber vermiş, ama başka bir yere, bölgedeki di- ğer merkezlere, medyaya ulaş(a)mamış. ABDyetkilileri, Hindistan dahil hemen böl- ge ülkelerini uyardığını söylüyor. Hindistan ise böyle bir uyarı almadığını söylüyor (Hindu, 27/12). Bu arada ilk tsunami 01.35'te Tayland'a ulaşıyor, sonra da 02.30'da Sri Lanka'ya, 02.45'te Hindis- tan'a, 04.00'te Maldiv adalarına, 11.00'de Doğu Afrika'ya. Basında aktarılan bu ve- riler doğruysa, Tayland dışındaki ülkeler açısından, halkı kıyıdan uzaklaşarak yük- sek bölgelere çekilmek konusunda uyar- mak için 1 saat ile 10 saat arasında deği- şen bir süre söz konusu. Ama resmi, gay- ri resmi hiçbir uyarı yapılmıyor. Felaket hızla gelişirken, ancak üç gün sonra Bush, Hindistan, JaponyaveAvust- ralya'yı (bölgede Çin'e karşı oluşturmak- ta olduğu stratejik ıttifakın ülkelerini) kap- sayan bir yardım koalisyonu oluşturduğu- nu ve diğer ülkeleri de buna katılmaya ça- ğırdığını açıklıyor. Bu yardım koalisyonu- nuneşgüdümüABDordusunaveriliyorve başına da Irak savaşında, Bağdat'ı alan komutan, General Rusty Blackman ge- tiriliyor. iki uçak gemisi bölgeye doğru ha- rekete geçiriliyor. Prof. Chussudovvski, bu gelişmelerin ayrıntılı birdökümünü yap- tığı yazısında (http://globalresearch.ca/ articles/412A.html), "Neden, yardım operasyonu sivil birkuruma, hatta BM'ye değil de orduya devrediliyor, neden başı- na Irak savaşının komutanlarından birige- tiriliyor? Neden ABD bu kadar büyük bir askeri gücü bölgeye doğru yönlendiriyor" diye soruyordu... Ben bir başka konuya ve soruya deği- nerek bitırmek istiyorum yazımı. Tsunami- nin yol açtığı "doğal" felaket, uygarlığımı- zın, akılcı, kolektif ve eşgüdümlü davran- makta büyük zorluklar içinde olduğunu bir kez daha gösterdi. Kendi iç çelişkileri bir yana, dış etkenler karşısında giderek da- ha da kırılgınlaşan bir uygarlıkta yaşıyoruz. Bu uygarlığın üretim, tüketim, bölüşüm ve siyasi iktidar alanlarındaki iç çelişkileriyle, dışsal etkenlerin (kısıtlı doğal kaynaklar, ekoloji) kesiştiği noktadaysa, tüm gezege- ni tehdit eden bir küresel ısınma tehlikesi hızla, geri döndürülemez noktaya doğru ilerliyor. Geçen hafta Financial Times, "Bölün- müş bir dünya 2005 yılında küresel ısın- ma konusuna bir çare bulabilir mi" diye soruyordu. Liderlik hatta imparatorluk id- diasındaki ABD'nin Kyoto Protokolü'nü imzalamamaktaki ısrarına, diğer ülkelerin yarı gönüllü tavrına, tsunami felaketi kar- şısındaki yetersiz tepkisine bakarak, bu soruya olumlu bir cevap vermek kolay de- ğil. Bu yüzden insan, sorunun bölünmüş- lükten, liderlik yokluğundan değil, bizzat uygarlığın temel işleyiş prensiplerinden kaynaklandığını düşünmeden edemiyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear