23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 20 AĞUSTOS 2004 CUW HABERLER DUTVYADABUGUN ALİStRMEN Talan Sosyal Adaleti Vahşi kapitalizmin küreselleşme yoluyla bütün dünyaya egemen olduğu, büyük çoğunluklann insanca yaşama umutlannı gittikçe dahafazla sol- durduğu, varsıl ülkeler içinde bile varsılla yoksul arasındaki dengeyi iyice bozduğu bir dönemde fır- sat eşitliği deyiminı dile getirenler, hatta anımsa- yanlar tabii ki azalacaktır. Demokrasilerde, eğitime, başarıya, mutluluğa, servete erişebilme yanşında, bütün vatandaşlara fırsat eşitliği sağlanması, sosyal demokrasinin, eninde sonunda demokrasinin kendisini de güç- lendirecek olan, işlevlerinden biridir. Üretim araçlannın özel mülkiyetine dokunma- yan, ama fırsat eşitliğini sağlamak için gelir dağı- lımını vergilendirme ve sosyal güvenlikleri pekiş- tirerek gerçekleştirmeyi amaçlayan sosyal de- mokrasiler, küreselleşen vahşi kapitalizmin saldı- nsı ve bu alandaki haksız rekabet karşısında ge- rilemekte, sosyal demokrat partiler, temsili de- mokrasinin kendisini de kuşatan bir krize sürük- lenmektedirler. Sosyal devlet kavramının en gelişmiş olduğu ülkelerde bile bu alandaki kazanımlarda gerile- meler yaşanır, sosyal güvenceler zedelenirken, buna paralel olarak sandık başına giden seçmen sayısı, yani rejime inancını belirten vatandaş ora- nı gittikçe düşmektedir. Yakında demokrasilerde fırsat eşitliği kavramı, bir anı olarak hatırianmaktan Öteye geçmeyecek, biraz da içi boşaltılmış şekilde telaffuz edilir ola- caktır. • • • Küresel düzen, "paran kadar eğitim gör, paran kadaryaşa, yaşamın başında aileden tevarüs et- tiğin maddi olanaklann kadaryarışa önde başla" ilkelerine dayanmaktadır. Tabii üretimin oluşturulmasında, denetlenmesin- de ve paylaştınlmasında az çok hakkaniyet ara- yan bu kavramlann, ürettiğinden çok üreyen Tür- kiye'deki sistemle uzaktan yakından bir ilgisi yok- tur. Biraz çelişkili bir deyişle "yeheşik - göçebe" ola- rak niteleyebileceğimiz sistemde, Orta Asya'nın eski potlaç adetinden kalma alışkanlıklar sürmek- tedir. Sistemin özü üretime dayanmadığı zaman, üre- timin paylaşılması sorunu da önemini doğallıkla yitirir. Ama yalnızca, geniş kitlelerin oyuna dayanmak- la yetinen eski deyimiyle psuedo demokrasilerde (yapay demokrasiler) bile, geniş kitlelere, yani seç- menlere bir şeyler vermek zorunluluğu vardır. Yetersiz üretim toplumlannda bu alanda çare, sistemin özünün dayandığı talan ve avantayı yal- nızca tavandakilerin tekeline hapsetmeyip, kural dışı aracılan da palazlandırarak, onu tabana da yay- maktır. Gerçi burada gerçek anlamda bir fırsat eşitliğin- den söz edilemez, olsa olsa, yağmaya ucundan bucağından da olsa katılabilmek olanağının tanın- masıdır söz konusu olan; ama bu da o kadar önemli değildir. Çünkü geniş topluluklar bu han-ı yağmada sofrada kendisine de küçük bir pay ay- rılması olasılığına inandığı sürece sistem işleye- cektir. • • • Uzaktan bakıldığında, demokratik sistemlerde birzamanlargeçerli olan sosyal adalet ilkesine ben- zer bir durumdur söz konusu olan, ama bu ger- çekte bir talan sosyal adaletidir. Talan sosyal adaletinin en çarpıcı örneğine, Sa- nyer sırtlarında rastlayabilirsiniz, bir yanda zade- gânın "uysa da uymasa da uydurdum" koope- ratifleri, bir yandan din ticaretinin ekonomik yan- sıması olan camii çevresine toplanmış kaçak dük- kânlar ve ticarethaneleri, öte yandan da halkımı- zın, kural dışı aktarma kayışı arazi mafyasının ara- cılığıyla elde ertiği gecekondulan. Hepsi de talanın birergörüntüsü olan yapılar, sis- temin özü olan talan sosyal adaletinin gösterge- leridir. Türkiye'de sistem bunun üzerine oturtulduğu için, hiçbir şeye şaşmamak gerekir. Dünkü gazetelerde yer alan, Bodrum'un Kum- bahçe Mahallesi, Manastırardı Mevkii'nde ruh- satsız olarak yapılan ve iki yılda yükselen, yüksel- mesini kimsenin engelleyemediği 1200, evet bin iki yüz yataklı otelin ve "Kimse beni engelleye- mez, buraya müşterialacağım" diyen Abidin Fer- hadoğlu ile Alibeyköy'deki kaçak bina sahibi va- tandaşın öykülerinin kesiştiği nokta, bu talan sos- yal adaleti noktasıdır. Hakkında kaçak bina yaptırmaktan hüküm bu- lunan kişinin Başbakanlık koltuğuna oturmasını sağ- layan da, sistemin talan sosyal adaleti ilkesidir. Türkiye talanda ve avantada bütünleşmiş in- sanların ülkesidir. Bu durumda dünya üzerindeki yerinin burası olmasında da şaşılacak bir yön yoktur. Kız kaçırmaktan yargılanıyordu Gazeteci Parlak cami avlusunda öldürüldü DİYARBAKIR (CumhuriyetBürosu) - Diyarbakır'ın Silvan il- çesinde yayımlanan ye- rel "Mücadele" gaze- tesinin sahibi YaşarPar- lak (48) uğradığı sılah- h saldın sonucu yaşa- mını yitirdi. Parlak, önceki gün Selahaddini Eyyübi Ca- mii avlusunda oturur- ken kimliği belirlene- meyen birkişinin silah- h saldınsına uğradı. Par- lak'ın ensesine taban- cayla tek el ateş eden saldırgan olay yerinden kaçtı. Ağıryaralı olarak Silvan Devlet Hastane- si'ne kaldınlaı*Parlak, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne sevk edilirken yolda ya- şamını yitirdi. Parlak'ın, 4 ay önce T. K. isimli 14 yaşın- daki birkjzı alıkoymak- tan gözaltına alındığı. ancak şikâyetçi bulun- maması üzerine mah- kemece tutuksuz yar- gılanmak üzere serbest bırakıldığı öğrenildi. Polis, hem bu olay hem de Parlak'ın ilişkilen ve yazılanndan yola çı- karak cinayeti çok yön- lü soruşturuyor. Parlak'ın6 çocuğu ve eşinin îstanbul'da ya- şadığı öğrenildi. ABD güdümünde yeni parti kuran Osman Öcalan ve arkadaşlan PKK'nin tehdidi altında yaşıyor Musul'da suikastpaniğiMEHMET FARAÇ PKKKONGRA GEL'den kaça- rak. Musul'da ABD denetiminde parti kuran Osman Ocalan'm eki- binde suikast paniği yaşanıyor... Muhaliflerden Kani Yümaz saldın endişesini dışa \nrarak eski arkadaş- lannı "uygar olmaya" çağırırken, onunla bırlikte örgütten kopan ve PKK'lilerce kaçınlan kadın sorum- lusu MizginŞen den haberahnamı- yor... PKK'ye eleştiriler yönelterek Mu- sul da, Partiya VVelatparezen (PVVD- DemokratikYurtseverParti)'yi ku- ran Osman Öcalan ve 40 arkadaşı. KONGRA GEL'ın tehdidi altında yaşıyor... PWD'nin Musul'un Ne- bi Yunus semtindeki merkezinin 14 Ağustos'ta silahlı bir grup tarafın- dan basılmasının ardından, muha- liflerin paniği artıyor... Saldınnın • Osman Öcalan'ın kurduğu partinin Musul'un Nebi Yunus semtindeki merkezinin 14 Ağustos'ta silahlı bir grup tarafından basılmasmın ardından, muhaliflerdeki 'öldürülme' korkusunun daha da arttığı belirtiliyor. "KONGRA GEL özel kuvvetlerin- den beş kişiiik cinayet tinıi tarafın- dan" gerçekleşririldiğini duyuran PVVDTiler, endişeleriru. "KONGRA GEL yönetimi,demokrasiveözgür- liik kavramlannm arkasına sığına- rak yıırtsever demokrat insanlan katietmeve devam edeceğe benzi- yor" diye aktanyor... Musul'daki bu saldın PWD yöne- ticilerine yaşam hakkı tanınmaya- cağının ilk sinyali olarak değerlen- diriliyor... Ancak PKK'den aynlanlann öl- dürülme endişesini haklı çıkaran olaylar da yaşanıyor... Örneğin PKK'den kaçan örgütün Avrupa'da- ki yöneticilerinden ve kadın sorum- lusu Mizgin Şen'den haftalardır ha- ber ahnamıyor... KONGRA GEL militanlannca sorgulandığı öğreni- len Şen'in nerede olduğu bilinmi- yor... Musul saldınsı ve Şen'in ortadan kaybolması nedeniyle PVVD'de ya- şanan paniği, asıl adı Faysal Dun- layıcı olan Kani Yılmaz yansıtıyor... Bir dönem PKK'nin Avrupa temsil- cisi olan ve Ocalan'ın yakalanma- sı olayında pasif kaldığı için ceza- landınlarak Ali Haydar Kaytan'la birlikte dağ kadrolanna alınan ve ge- çen hafta Osman Öcalan'a sığınan Yılmaz'a, sık sık "Suikast!.." tehdit- leri ulaşıyor... Kandil Dağı'nda yapılan toplan- tıda haklannda ölüm karan alındı- ğını öğrenen Yılmaz'ın şu sözleri PWD'cilenn ruh halinı de aktanyor: "Kuşkusuz suikast veşiddetgeüş- tirme olanakları var. Bu şekilde ba- züarunızdan kurrulma imkânı da eldeedebilirier. ZatenMusul'daki gi- rişinı debunukaıutnvor.Ama Kürt- lervedemokratikgüçlerin tepkisin- den hiçbir şekilde kurtulamazlar." İdeolojik eleştiri... Yılmaz, çeşıtli kaynaklar aracılı- ğıyla PKK'lileri "uygar ve demok- rat olmaya" çağınyor... Kültürel haklarkonusunda Türkiye'de teşvik edilmesi gereken adımlann atıldı- ğı bir dönemde, şiddet ve savaş po- litikasuıın sürdürühnesini eleştiren Yılmaz, örgütten bu nedenle aynl- dığını duyuruyor... Yılmaz, feodal ya da salt ideolojik onura bağlana- rak se\gide zayıfkişilikler haline gel- diklerini, bu kadar siyasal, ideolo- jik, örgütsel ve ruhsal çelışkinin içinden çıkmanın gerekli olduğunu açıklıyor... Kandil'den Musul'a uza- nan yolda yaşanan politik çatlak, hem KONGRA GEL'in dağ kadro- lannı huzursuz ediyor hem iç sava- şı körüklüyor... PKK bir taraftan ABD baskısı, diğer yandan Güney- doğu'da güvenlikgüçlerinin daralt- tığı kıskaçta iç sorunlanyla bogu- . şurken bütünlüğü de kanla koru- mayı hesaplıyor... Örgütün \arlığı- nı sürdürebilmesi ve kadrolarda erozyonu durdurması için PWD üzerindeki şiddeti yükseltmesi bu nedenle kaçınılmaz görünüyor... SlVAS KATLİAMI Uçsanığın adresi bulunamadı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Sıvas katliamı davası hükümlülerinden Topluma Kazandırma Yasası'ndan yararlanmak isteyen Ramazan Önder, Halis Duran ve Tajfun CajTnaz'ın adresi belirlenemedi. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın dünkü duruşmasına, müdahil avukatlan katıldılar. Fransa'ya sonıldu Mahkeme Başkanı Mehmet Orhan Karadeniz, Topluma Kazandu-ma Yasası'ndan yararlanmak için başvuran hükümlüler Ramazan Önder, Halis Duran ve Tayfun Caymaz'ın ifadelerinin alınması için ilgili yerlere yazılan yazılara verilen yanıtta, bu kişilerin adreslerinin tespit edilemediğinin bildirildiğini söyledi. Karadeniz, Fransa'da yaşadığı ifade edilen Özkan Doğan için de Fransa adli makamlanna yazılan müzekkereye yanıt gelmediğini bildirdi. Mahkeme heyeti, hükümlüler Önder, Duran ve Caymaz'ın adreslerinin tespiti için cumhuriyet savcılığtna yazı yazılmasuıa ve diğer eksikliklerin giderihnesine karar \ererek duruşmayı erteledi. Çanakkale kahramanları sergisi "Çanakkale Kahramanlan \e Mustafa Kemal Sergisi", Bakırköy Öz- gürlük Me>danında açıldL Bakırköy Beledryesi ve Çanakkale Şehitleri Taıutıın ve Araşürma DerneğTnce düzenlenen sergüıin açıhşmda konu- şan Bakırköy Beledhe Başkanı Ateş Ünal Erzea, serginin, Çanakkale Savaşı'nın nasılgerçekleştirildiğinin yeni v^tişen nesle anlatılması açısın- dan önemli olduğunu MirguladL 110 vaşmda ölen ve diimamn "en >aş- h gazisi" unvanına sahip olan Hüseyin Kaçmaz'u oğlu Turgut Kaçmaz da, "Çanakkale Savaşı kazamlmasa\dı Cumhuriyet kurulanıazdı" di\c konuştu. Balarköy'den sonra Sanyer ve Zeytinburnu nda açılacak olan sergjde. Çanakkale Destanı'nı anlatan resimlerin yani sıra savaşta kul- lanılan siİah \e mermiler de >er ahvor. (Fotoğraf: MERVE PİRİLİ) Türkiye'de 9 bin 40 olmasıgereken sığınaksaytsının 9 olduğu belirtildi Belediyeden sığınma evi IÇİŞLERİ BAKANLIĞI'NDAN GENELGE Dayakçı polisin psikolojisi araştırılacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Içişleri Bakanı Abdülkadir Aksu yayımladığı genelgeyle, polisin toplumsa! olaya müdahale sırasında orantısız güç kullanımının altında yatan psikolojik, ailevi, eğitim ve çalışma koşullannın ortaya çıkanlması, aynca nedenlerinin giderilme yollannın araşhnlması talimatmı verdi. Aksu, olaylarda "oranüSE cop" kullandığı belirlenen polisler hakkında cezai işlem yapılması gerektiğini vurguladı. Içişleri Bakanı Aksu, 81 il valisine gönderdiği genelgede, polisin toplumsal olaylara müdahalesinde istenmeyen görüntülerin yer aldığuıı anımsatarak, bu görüntülerin. "Ülkemiz ve kolluk kuvvetierimiz hakkında adil olmayan kanaatlerin ohışmasuıa zemin" hazırladığını belırtti. Aksu, zor kullanma yetkisi smırlannın aşılması durumlannın, en aza, mümkünse sıfıra indirilmesini istedi. Içişleri Bakanı, toplumsal olaya müdahale sırasında orantısız güç kullanımının — — ^ — — — - altında yatan psikolojik, • Içişleri ailevi, eğitim, çalışma Bakanı Aksu, koşullannın ortaya olaylarda çıkanlması ve nedenlennın t J giderilme yollannın orantısız cop araştınlması talimatı da kullandığı verdi. Aksu yetkililerden. belirlenen illerinde yapılan gösteri ve polisler yürüyüşlerin türleri ile hakkında cezai müdahale bıçımlennin . n a K K m a a c e z a ı belırlenmesınde yardımcı 1! >lem yapimasi olabılecek veri tabanlannı gerektiğini hazırlatmalannı, bunun için vurguladı. gerektiğinde, sivil toplum ÖZGÜRERBAŞ Istanbul Büyükşehır Belediye- si, aile içi şiddete maruz kalan ka- dınlara, seks işçiliğine zorlanan yabancı kadınlar için açılacak sı- ğınağı adres gösterdi. — Istanbul Kadına Yö- nelik Şiddete Karşı Platform üyeleri, "ka- dın sığınma evi açılma- sı" için Büyükşehır Be- lediyesi'ne başvurdu. Başvuruyu yanıtlayan Genel Sekreter Yardımcısı Muammer EroL Büyükşehır Belediyesi ile Insan Kaynağını Geliştirme Vakfi (İKGV) arasmda imzala- nan protokolü anımsatarak "Sı- ğuuna evlerine ilişkin çahşnıa, vakıf tarafından açılan kadın sığınma ev lerinin ihtiyaçianmn gjderilmesi şeklinde yürütül- mektedir'1 dedi. • Tüm Türkiye'de kadınlar, yasa gereği sığınma evi açmakla görevli olmasına karşın dilekçelerine olumlu yanıt vermeyen belediyelere dava açmaya hazırlanıyorlar. Büyükşehir Belediyesi ile tKGV arasında 29 Haziran 2004 tarihinde yapılan protokol çer- çevesinde açılan sığınma evi, Türkiye'ye üısan kaçakçılığıyla getirilip seks işçiliğine zorlanan kadmlar için hazırlandı. Türkiye çapında yürütülen kampanya kapsamında platform üyeleri, yerel yönetimlere sığın- ma evi açılması için dilekçe ver- mişti. Kadmlar dilekçe- de, uluslararası standart- lara göre Türkiye'de 9 bin 40 olması gereken sığın- ma evi sayısırun toplam 9 olduğunu belirtmişlerdi. Tüm Türkiye'de kadm- lar, yasa gereği sığınma evi aç- makla görevli olmasına karşın dilekçelerine olumlu yanıt ver- meyen belediyelere dava açma- ya hazırlamyorlar. örgütleri, üniversiteler ve diğer devlet kurumlan ile f işbirliği yapmalan gerektiğini de belirtti. Aksu, orantısız güç kullandığı belirlenen personel hakkında gerekli idari ve disiplin işlemlerinin derhal yapılacağını kaydederek bu işlemlerin yapılmasında il valileri, il jandarma komutanlan ve il emniyet müdürlerinin bizzat sonımlu tutulacağını bildirdi. Aksu, disiplin işlemlerinin sonuçlannın ise Bakanlık Mülkiye Teftiş Kurulu Insan Haklarını Inceleme Bürosu'na gönderileceğini belirterek, raporlann Teftış Kunalu Başkanlığı tarafından titizlikle inceleceğini kaydetri. Bakan Aksu, kolluk kuvvetlerinin toplumsal olaylara müdahalelerinde, zor kullanma yetkilerini ciddi ölçüde aştığı yönünde iddia ve şikâyetlerin olması veya müdahale esnasında toplumu incitici ve rahatsız edici fiillerin kamuoyuna yansıması durumunda ise Bakanlık Mülkiye Teftiş Kurulu'na, talep olmaksızın, değerlendirmelere esas olmak üzere bütün bilgi, belge ile konu hakkında il valilerinin şahsi görüşlerini derhal göndermelerini istedi. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr Tatil kasabalarında insanlar, gün- delik yaşamdan daha farklı bir dav- ranış içine giriyorlar. Çalışma yaşa- mının dışına çıkınca zaman, mekân ve giyim-kuşamla ilgili alışkanlıklan da kesintiye uğruyor. Herkes için geçer- li olmasa bile böyle bir değişiklik ya- şandığı ortada. Her sabah işe git- mek için erkenden kalkmak zorunlu- luğu yok, işyeri kıyafeti sorunu yok, amirim 'ne der' derdi yok. Bütün bunların yerini kısa süreyi iyi değer- lendirme stresi alır. Tatil yerlerinde dikkatimi çeken bir durumu sizlerle paylaşmak istiyorum. Tatile çıkan ka- dınlarla erkekler arasındaki gelenek- sel fark bir kez daha öne çıkıyor. Ka- dınlar tatilde de olsalar, giydiklerine, takıp takıştırdıklarına dikkat ediyor- lar. örneğin bir arabanın içinden çı- kan tipik bir Türk yazlıkçı aileyi göz- lerseniz şöyle bir manzarayla karşı- laşırsınız: Kadınlar, renkli ve bakımlı giysileri, taranmış saçlan, terlikleri ve gözlükleriyle çevreye güzel görün- meye özen gösteriyorlar. Tatil Yerlerinde Erkekler ve Kadmlar Peki erkekler nasıl derseniz, işte bu noktada da geleneksel Türk erke- ğinin tipik görünüşü ortaya çıkıyor. Ge- nellikle sevimsiz birşort, kocaman bı- yıklann çevresini saran uzamış sakal- lar, gri veya siyah rasgele birterlik, ta- til havasına uymayan, cebine bir şey- ler konmuş sarkık ve sarsak bir göm- lek dikkat çekiyor. Şimdi benim bu ya- zımı okuyan birçok er kişi tepki gös- terecek. Haksızlık etmek istemiyo- rum, erkeklerin içinde de kılığına kı- yafetine dikkat edenler olduğunu gö- rüyorum. Erkekler içinde de bir de- ğişim ve kendini güzel gösterme ça- bası geçmişle kıyaslanınca artmış durumda. Fakat yine de genel man- zarada bir değişiklik olduğunu söy- leyemeyiz. Plaj ve deniz kıyafetleri satan dük- kânlan gözleyince de erkeklerin renk- sizliğe, bakımsızlığa teşvik edildiği gibi bir izlenim edinmemek mümkün değil. Erkek giysileri daha renksiz ve daha koyu renkli. Avrupalı erkeklerin bu konuda bizden daha fazla mesa- fe aldıkları da bir gerçek. Avrupalı er- keklerin, Türk erkekleriyle kıyaslan- dığında daha özenli olduklan söyle- nebilir. ••• Türk erkeklerinin çoğunluğunun neden böyle renksiz ve bakımsız ol- duklan üzerine gelin biraz fikir yürü- telim. "Ne o lanü! Kan gibi süslenip duruyorsun..." denmez mi? Renkli giysilere meraklı erkekler konusunda çeşitli yorumlar yapılır. "Adamın kılı- ğına bak! Eşcinsel mi ne?" sözcük- leri yine erkeklerin sıkça kullandığı cümlelerden değil mi? Erkeklerin, bir iktidar sembolü olarak lacivert elbi- se giydikleri, siyah elbise veya gri el- bise giymeye teşvik edildikleri de ül- kemizin bir başka gerçeği. Yanımdan geçen bir aileye bakıyo- rum, baba sanki o topluluğun maaş- lı şoförü görüntüsü veriyor. Hem de bakımsız bir şoför... Adamcağız yıl- larca "Erkekler süslenmez, erkekler süslüpüslü şeylergiymez" kültürüy- le yetiştiği için muhtemelen böyle davranması gerektiğini düşünüyor. Zaten işyerinde, gündelik yaşamın- da da aynı renkleri kullanıyor. Tabii ta- til yerindeyim diye iyice serip, iyice bakımsız bir hale dönüşüyor. üyle giyinmesi, öyle bir görüntü vermesi de herkes tarafından normal karşıla- nıyor. Kadınlar ise tam tersine, yazın ge- leceğini fark ettikleri andan itibaren en azından fazla kilolan nasıl atabili- rim diye birtelaş içine giriyorlar. Ma- yo seçerken, yazlık elbise alırken renkli ve göz alıcı renkleri tercih edi- yorlar. Bu noktada kadına da top- lumca yüklenmiş bir misyon devre- ye giriyor. Kadınların, erkekler ve di- ğer kadınlar tarafından beğenilmek, giyimi, kuşamı ve görünüşüyle ilgili gü- zel sözlerduymak istediği kabul edi- liyor. Bunlar doğanın kanunu mu? Ba- zılanna göre öyle. Bence bunlar, "cid- diyet ve iktidann erkeklere", "este- tik, güzellik vezarafetin kadınlara" art olduğunu düşünen egemen bir an- layışın yansımaları sayılabilir. Belki doğadan, doğurganlıktan gelen ne- denleri de vardır. Fakat biz erkekler, neden kendi- mize özen göstermeyelim! Neden renkli giysileri, süslenmeyi yalnızca ka- dın işi gibi görelim. Bizler de doğa- nın bir parçasıyız, kadınlar kadar süs- lenmeye, kendimize özen gösterme- ye çalışmalryız. Birçok okurum, abart- tığımı düşünebilir, bir de bu gözle ta- til yörelerindeki kadınlan ve erkekle- ri gözleyin. Teriiklerine, mayolarına, gözlüklerine, gömleklerine, tişörtleri- ne, şortlarına bakın! Haklı olduğumu kabul edeceksiniz. Bu durumu değiştirmeliyiz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear