29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 MAYIS 2004 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 IIMF: "Kriz çıhnaz!" 3 O kadar derinde ki. 2 tabü ki rıkmaz! İlk adım 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı için Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Türkiye genelinde afiş asryor. Bu afîşlerden ikisinde "Yurtta birlik, dünyada banş" ve "Zarariı alışkanlıklar ilk adım ve ilk tadımla başlar" yazıyor. CHP Artvin ll Başkanı Uğur Bayraktutan soruyor "Atatürk'ün 'yurtta banş' sözü ne zaman 'yurtta biriik' oldu. flk adım dendiği zaman 19 Mayıs 1919'daSamsun'dakiilk adımı anlanz; ilk adım ile hangi zarariı alışkanlıklar başlar oldu, gerçekten merak edryorum." Efektron* posta: dentzsom©cumbunyetcom.ir Tel: 0J212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 07 - Öğretmenevinde türban serbest kısa tişörtyasakmış... "Şuna kısaca şeriat serbest desenizel" K açak elektrik kullanan fabrika sahiplerinin peşine düştüğü için kiralık katillerce öldürül- müştü TEDAŞ'ta görevli elektrik mühendisi ' Hasan Balıkçı. Şanlıurfa'da yaklaşık 1.5 yıl- dır süren dava bugünkü duruşmada karar aşaması- na geldi. Söz Hasan Balıkçrnın eşı Şengül Balık- çı'da: "Bu sistemin çürümüşlüğünü yaşadığımız herolay- da, attığımız her adımda görüyoruz. Bu çarkın içinde yer almak ve sistemle banşık olmak için birdizi daya- tılmaya maruz kalıyoruz. Yolsuzluklann, rüşvetin meş- rulaştığı, bu çarkta yer almayanlann 'ahmak' sayıldı- ğı ve 'bu memleketi sen mi kurtaracaksın' söylemle- ri ile insani değerlerimizden uzaklaşt/nlmaya çalışıldı- ğını düşünüyorum. Yani kültürümüzün, değerlerimizin kirietildiği bir süreç yaşıyoruz. önce birey olma olgu- su adı altında bencilleşme, sevgi yerine sevgisizlik, dostluk yerine yabancılaşma ve dayanışmanın suç sayıldığı bir dönemeçte olduğumuzu düşünüyorum. Hasan BalıkçıBütün bu kirliliklerin yaşandığı birsüreçte Hasan Ba- lıkçı bir bedel ödedi. Hem de canı pahasına. Güzel günleri taşımak için yannlara, halkı için, ülkesini sev- diği için, bilim ve teknolojinin insanhk adına kullanıl- ması için, insanın çaresizliğini yenmesi için. Paranın insana hükmettiği bu sistemde elbette ki Hasan Balıkçı kendi değerlerini koruyacaktı. Çünkü Hasan Balıkçı gibi düşünen insanların sahip çıkacağı birdünü var, tarihi var. Bize insani değeıieri yükleyen tarihimizi savunacak ve bunlan yarınataşıyacaktı. Ha- san Balıkçı şunu iyi biliyordu ki sadece dünümüzü savunmak, değerlerimizi korumaya yetmiyordu. Bu- günkü k/riiüği temizlemek için ve bizi biz yapan değer- lerimizi, düşüncelerimizi korumak için bedeller öde- memiz gerektiğini biliyordu. Hasan Balıkçı'yı vurdular çünkü kamu malını peşkeş çekenlere tavız vermedi. Hırsız işadamının hırsızlıklanna göz yummadı. Vurdu- lar çünkü bölgesel Susurluk çetesinin içinde yer al- madı. Dönüp de tarihimize baktığımızda iyiye dönük de- ğişen her şeyde bedeller ödenmiş en ağır şekilde. El- bette ki aldığımız hersorumluluğun bedeli de olacak- tır. Bunlan bilerek yola çıkmalıyız. Hasan Balıkçı da kı- sa fakat onurlu yaşamında ortak mücadeleye inanan ve bu uğurda en ağır bedelleri ödemiş bir kavga in- sanıydı. Hasan Balıkçı'nın ölümünü planlayanlarşunu unut- tular. Bu mücadelenin dalga dalga yayılacağını, nice Hasan Balıkçıların olacağını ve mücadelemizin daya- nışma içinde devam edeceğini unuttular. Bu olayda katillerin ve azmettiricinin hak ettikleri cezayı alacağı- na inanıyoruz. Ancak, olayın perde arkasındaki bürok- rat ve siyasetçi uzantılannm hâlâ ortaya çıkanlmamış olmasını devletin bir ayıbı olarak görüyoruz." Gaz Nihat Mürşrtpınar "Imarn gaz çıkanrsa, cemaat kibrit çakari" Hergün Burak Özdamar: "Bir başbakan dört kez aldatılmazmış. Ama başbakan milleti her gün aldatabilir!" Kral ^ A k r f K ö k ç e : Jf "Krahn 'çıplak' olduğu biliniyordu, Irak saldınsı ile 'sapık' olduğu da anlaşıldı!" SESSÎZSEDASIZ(f) İstanbul Üniversitesi'nin piyanoları Istanbul Üniversitesi Devlet konser- vatuvarı Müdürü Prof. Dr. Meral Yapa- lı, öğrencilerin kullandığı piyanoların akordunu yaptırmak için konservatuv- ar derneği yönetiminden mali destek istiyor. Prof. Dr. Yapalı'nın önerdiği biruzman, konservatuvara gelip, piyanolann arıza- larını saptıyor. Dernek, uzmana 250 milyon lira ekspertız ücreti ödüyor. Sonra Prof. Dr. Yapalı'nın çağırdığı bir şirket, piyanoların akort ve tamirini ya- pıyor. Istanbul konservatuvar Demeği, şirkete 7 milyar lira ödüyor. Ekspertizi ve tamiri yapan şirket aynı şirket oluyor. Fakat arızaları belirlenip ona göre tamir ve akort edilen piyano- lar, beklenen sonucu vermiyor. Bazı tuşlar basıldığında dibe inmiyor. Bazı tuşlar hiç ses çıkarmıyor. Bazı tuş- lar basılıp bırakıldıktan sonra ses çıkar- maya devam ediyor. Tuşlar aynı hizada durmuyor. Bazı piyanolarda pedallarça- lışmıyor. Bazı telter kopuk duruyor. özet- le, tamir ve akort edilen piyanolar hur- daya çıkmış gibi oluyor! Ve bir piyanist de piyano çalarken sakatlanıyor. Durum, Prof. Dr. Yapah'ya sözlü ve yazılı olarak iletiliyor; şirket yetkililerinin çağnlıp piyanolann ciddi bir şekilde ta- mir edilmesi isteniyor. Fakat, her başvuruda Prof. Dr. Ya- X palı'nın yanıtı aynı oluyor: "Çağınyo- rum, gelmiyorlar. Yapacak bir şey yok, siz çalışmaya devam ed/n." Şirketi merak ediyorsanız: YapaJı Şir- keti! Yüksek Yerilim Hattı Basınınuzın ağzı var dili yok. Kalemleri de sadece "'sahibinin sesi"ni yazıyor! erdincırtku ' yahoo.com Bilge KişÜer Ne Oldu? MERİÇ VEIİDEDEOĞLU Konuyu, Cumhuriyet'in "Bi- lim Teknik" ekinde "Bilgeler çekildi mi hayatımızdan?" başlığıyla ele aldığı değerli fel- sefecimiz Ahmet Inam şöyle diyordu: "Çekilmeleri gereki- yordu. Yerlerine uzmanlar geldi. llaç yapıyor, hesap ya- pıyor, sorunlannızı çözüyoriar. Doktoriar, mühendisler, 'bilim' danışmanları..." öyle anlaşılıyor ki, bilge ki- şilerin "bilgin"yönleri artık bu "bilim danışmanlan"n\r\ elin- de; bilgelerin insanlara "erinç" aşılayan tutumları, duruşları da: "Bana gel. Bana! Sana mutluluğu, sana kurtuluşu, sana huzuru vaat ediyorum" (*) diyen "danışmanlık şirket- leri"nce ele geçirilmiş. Gerçekten son dönemlerde bilge kişilerin aramızda görül- memelerini insan duyumsu- yor, aynmına vanyor da, dile getirilmeyince sanki bir yerde toplanmış olupbiteni gözlem- liyorfar diye düşünüp avunu- yor. Ama yine de tümüyle yaşa- mım/zdan çekilmiş değiller, tek tük olsa da variar; işte Ser- verTanilli Hoca; bedensel ya- şamının yansının alınıp götü- rülmesine, yaşamın bütünlü- ğünün bozulup engellenme- sine, her an yanı başında olan fıziksel acılanna karşın, toplu- ma yoğun biçimde bu denli ışık saçabilmesinin ardında olanı, o bilge kişiliği görmeme olanağı var mı? Ne ki bütün kapılar da ka- panmış değil; insana, "insan gibi yaşamanın, değerlehe yaşamanın anlamını anımsat- mayı" bu danışmanlık şirket- leri yerine getiremeyeceğine göre bilgelerin "yeniden doğ- malangerekiyor" diyor Ahmet Inam Hoca. Kuşkusuz evet, ama kolay olmayacağı da su götürmez; ler toplumun kendi bilgeleri- ii yetiştirmesi -bir bakıma- bir klim işi, çoraklaşan birortam- 1a fışkırmaları beklenemez sanınm; işin içine "zaman" da girince, bunun "hadi!" deyin- ce gerçekleşecek bir olay ol- madığı belirginleşiyor. Hele bilgelerin bütünleştik- leri boyutları, örneğin tutku- dan arınmayı da içeren "aş- ma" olgusu -belki de kendini aşma- göz önüne alındığında bilgeliğin anlamı, bilgeliğe u- laşmanın yolu daha birdüşün- dürüyor insani... Bu "aşma" konusu dile ge- tirildiğinde 1992 ytlının 24 Şu- bat gününün üç dört dakika- lık bir süreci aklıma gelir hep. O gün H.V. Velidedeoğlu ile biriikte hastanedeydik; duru- mu ağırdı; soluk almakta bü- yük güçlük çekiyor, ara ara hafif bir sesle acısını dışanya vuruyordu. Yattığı odanın bu- lunduğu koridorda yer alan odalardaki hastalann da so- runu aynıydı; soluksuzluğun verdiği dayanılmaz acıyı -hak- lı olarak- yüksek sesle ortaya koyuyorlar, sesleri odalardan koridora taşıyordu. O yıllarda başta Nadir Na- di olmak üzere kimi Cumhu- riyet yazarlarının da sağlıkla- nyla ilgilenen Dr. Oryal Gök- demir'e: "Velidedeoğlu'nun durumu öteki hastalardan da- ha iyicemi?" diye sorduğum- da: "Hayır, şu saatlerde daha da zor" diye yanıtladı. Günlük bakım için hemşire gelince bizler dışan çıktık; odanın kapısı açıktı; birdenbi- re Velidedeoğlu'nun sesini duyduk, hemşireye: "Herkes dışan çıktı mı?" diye sordu; "Evet" yanıtını alınca: "Istıra- bım çok fazla, şöyle serbest- çe, yüksek sesle bir 'ah!' de- mek istiyorum, lütfen kapıyı kapatın duymasınlar" dedi. Odaya döndüğümüzde, yi- ne aynı duyulur duyulmaz bir sesle soluk almaya çalışıyor- du; yaklaşık üç saat sonra aramızdan ayrıldı. Bu birkaç dakikayı Velidedeoğlu'nu an- ma toplantılannda bir kez di- le getirmiştim; şimdi de sizle- re sunmak istedim... KİM KÎME DUM DUMA BEHIÇAK behicako turk.net C) Ahmet Inam, Cumhuri- yet Bilim Teknik, Sayı: 889. ÇÎZGÎLİK KÂMİL M4SARACI kamilmasaraci 1 mynet.com KEDİ LEVO APTLUKA aptullfj hotmail.com OTOBÜSTEKÎLER KEMAL URGE\Ç k_urgenc(a yahoo.com Deniz OzanBaşterzi Hoşgeldin GocaYenge-GocaDajı , YereHi&czmacıi kre, ç pwy poslmoclern k'tk wt o \ \ TARİHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 14 Mayıs ıcmc.mumtaz-arikan.com OKTAY AKBAL Yeni Çıktı KANATLI SÖZLER UÇAR MI? Denemeler Dünya Yajınları vlehmet thsan Mermerci Anadolu Otelcilik Meslek Lisesi diplomamı kaybettim. Hükümsüzdür. ERDEMSILAY HOILANÛA'DA BLITZKRIEGL MAML^AJMfŞrr. U.PÛMYA sAt/*ÇfM< POl-ONYA SALDtRtSlNt (1933^ IZt£y£M &&* e MOREÇ HAHeKÂr4H/NOA Ç i. ANCAK lr AA4G/Mor'(J>AAJri*JO') HATTt Oi- r£ 8İLİNEN £\/GE£J-Ei£ OIJŞÜNÜLE&E/C, SB- çjş ys&/ rçtH Moc-tAuoA \/e SELJÇ/«4 ysĞ- r 1O M/1VrS7?) NAZİ KUVVETLE&I HOL "X"» Gt&MtÇ, OÖISr GUN İÇİMPE ÜUCB- ÎÇGALr BlriHİUVEGMfÇTİ! SOM e J Su AOI l/E&LMEAcrEyt>t.. ANKARA...ANKA... MÜŞERREF HEKİMOĞLU Sevgili Öğretmenler, Meclis'te eğitim sorunlan giderek boyutlanıyor. Son- rası nereye varacak meraka değer. Yazı masamda da birel kitabı var. Yazarı Alibey Ku- dar. Bir öğretmenin yaşamöyküsünü anlatıyor. Hayli geç kaldım ama, bu kitabı okumak gerekiyor. Köy Enstitülerine, öğretmen sorununa büyük ilgi duyan bir yazar olarak hâlâ bilmediğim konular var. Alibey Ku- dar'ın yazdığı, "Bir öğretmenin Yaşam öyküsü" çok etkiledi beni. Savaştepe Köy Enstitüsü kapısında ye- ni bir dünyaya açılan bir köy çocuğu. Savaştepe oku- lunda ilk kez ayakkabı gıyiyor AJİbey Kudar. Acıklı bir olay, okurken gözlerim yaşardı. Üzüntüyle değıl say- gıyla. Yeteneğini geliştirmek, aydınlık yolunda ilerle- mek için neler yapıyor? Dersler dışında çalışarak, iyi bir atlet oluyor. Edre- mit Körfezi'nde yüzme öğreniyor. Yüksek atlamada derece alıyor, ancak bir kaza geçırerek yüzmekten vazgeçiyor. Teoman Tuncel adlı bir öğretmen var okulda. Ingilizlere karşı bağımsızlık isteyen bir yürü- yüşte yakalanan 18 Turk genci gözleri önünde kesi- lirken denize atlayıp. yüze yüze kaçan Kıbrıslı öğret- men Teoman Tuncel. öğrencilik dönemi çok başarılı. Okul harçhklannı ta- tilde çalışarak kazanıyor. Müzik öğretmeni CemalAta- lay'dan keman çalmayı öğreniyor, okulun bütün tören- lerinde yürütmeyi üstleniyor, arkadaşlarını çok seviyor. 1952-1953 yıllannda arkadaşları izindeyken öğrenci başkanı seçiliyor. Okul yaşamı değişiyorbirden. Ame- rikatılar 21 Köy Enstitüsü bölgesine dağılmışlar. Mas- ke isimli bir profesör müzik bölümünde Alibey Kudar ile buluştu. Notalan, kemanlan görünce Amerıkalı so- ruyor "Köy çocukJan mı çalıyor?" Alibey Kudar daar- kadaşlannı çağırarak bir parça çaldırıyor. "Biz meto- dik çalıyoruz, isterseniz oda müziği konseri verebili- riz" diyor ve Vivaldi'nin konçertosunu notasını önüne koyduktan sonra konsere başlıyorlar. Yüzü kıpkırmı- zı, sol eliyle yüzünü kapıyor, kol aitından kemancrlan izliyor. öteki öğrenciler keman çalarak oynuyoriar. Şa- şılası olaylar değil mi? Alibey Kudar'ın Balıkesir ilindeki okullarda çok ilginç anıları var. 27 Ekim günü bir mektup geliyor. Korucu Koç Ismail eliyle gelen mektup Ayvacıklı Bektaş kö- yüne stajyer başöğretmen olarak atandığını bildınyor Ertesi gün llıca Iskelesi'nde otobüse binerek görevi- ne başlıyor. önce milli eğitim müdürlüğü. Milli eğitim memuru onu tepeden tımağa süzerek hoş geldin di- ye yer gösteriyor. İlk görev bu. "Köy iyidir, sana süze- rek baktım. Çünkü okul hayli uzak. Bu yolculuğa da- yanacak birdelikanlı olmana ayrıca sevindim" diyor. Görew kâğıdını haztrlatıp, uzatıyor. Bu sözleri sonra da duydum. Demek Bektaş'a tayin oldun, yazık olmuş sa- na diyenler az değildi. Ama beni hiç etkilemedi. Son- ra birşişe rakıyla selamlanıyor. Alibey Kudar ikramdan hoşlanmıyor. Rakı, şarap, sigara uzatanları da elinin tersiyle itiyor. İlk maaşını alır almaz soluğu Tahtakuş- lar'da alıyor. Genç öğretmen sonra evleniyor. Yıl 1958 14 Temmuz. Birçok olay yaşamını etkiliyor. 1963 yılı baharında biri yedi öteki beş yaşındaki oğullanyla Bek- taş'ta 9'uncu görev yılını tamamlıyor. Köyden başla- yarak Güneydoğu'ya uzanan çileli bir yol. İlk yıl çev- reyi, okullan, sorunlan tanımakla geçiyor. Ikinci yıl açı- koturumlar düzenleyerek her şeyi planlamakla geçi- yor. Kaymakam Vekili Doğan Pazarcıklı 4-K Kulübü- nün başan gününde köyün ömek köy seçildiğini açık- lıyor. Durmak dinlenmek yok. Sorunlar sırayla çözü- lüyor. Çanakkale Valisi Sabri Sözer, bazı yöneticiler- le köye gelerek Alibey Kudar'ın çalışmalannı gösteri- yor. Ancak dedikodunun, uyduruköykülerin üretımi de sona ermiyor. Başladığı yerde yeni tohumlaratılıyor a- ma.. beklenen etki olmuyor. BozcaadaHalk Eğitim Müdürlüğü'neatanıyor genç öğretmen. Çocuklannın öğrenimı için özveriyle Süley- maniye'ye dönüyor. - Son atamam da 29 Ekim'de. İlginç bir raslantı bu. Köyden aynlırken beni çok üzen bir olay bu. Sınrfım- dan uzak kalmak düşüncesini içıme sindıremedım. Hava çok rüzgârtıydı o gün. Odunluk Iskelesi'nde Os- man Kaptan'ın motoru neredeyse iskeleye çarpacak- tı. İçinde bir miktar incır bulunan çuval denize düştu... Alibey Kudar'ın sözleri kolay sona ermiyor sevgili okurlarım. Birkaç satır arasında büyük emek ve umırt yolculuğu yapıyorum. Kuşkusuz başkaları da yapıyor bu yolculuğu. Birkaç sayfada devrimci bir öğretme- nin onurlu savaşını yaşıyorum. Kimbilir daha neler ya- şıyorlar. Umudu yitirmiyor, savaşa devam ediyorlar. BULMACA SEDATYAŞAYA* 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDANSAĞA: 1/ Bahke- sir'in Ayvalık ilçesine bağlı turistik bir belde. 2/Eskı Mısır'da gü- neş tannsı... 5 Düzey. 3/ Hi- zip... Adlan aynı olanlar- dan her biri. 8 4/Kimikuşla- 9 nn başında buJunan yelpaze bi- çiminde tepelik... Kimyada basit şe- kerlere verilen ortak ad. 5/ Düşüncesizce 4 her işe atılan... Eski 5 dilde su. 6/ "Biz 6 kimseye — tutmayız ' Kamu âlem birdir 8 bize" (Yunus Em- 9 re)... Aruz ölçüsünde uzun okunması gereken bir heceyi kalıba uydurmak için kısaltma. II Utanç duyma... Trabzon'un Akçaabat ilçesinde bir göl. 8/Ağırlık kaldırma aracı. 9/Zonguldak yöresine özgü bir halk oyunu... Kadastro haritalannda par- seller topluluğu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Kuzey Kutup Bölgesi'ne verilen ad. 2/Çocu- ğun eğitim ve öğretimiyle ilgili erkek bakıcı... Cennet bahçesi. 3/Asya'da bir ülke... Bir nota. 4/ Ölenlerin kıluımamış namazları ve tutulmamış oruçlan için verilen sadaka... Tekıl ikinci kişı adı- lı. 5/Bir soru sözü... Sazya da kamıştan örülmüş büyük sepet. 6/ Düz ve geniş arazı... Icar. 7/Be- zik, tavla gibi oyunlarda ortaya konan parayı ikı misline çıkarma... Yanılgı. 8/Rumlann kutsal say- dıkları kaynak ya da pınar... Yanarken güzel kok- tuğu için tütsü olarak kullanılan bir ağaç. 9/ Ha- yat arkadaşı... Harman yerindeki tahılın taş ve toprakla kanşık kalıntısı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear