Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 7 EKİM 2004 PERŞEMBE
DtZt
Gericiliğin yaptığı en korkunç şey, ilerici gençliğin karşısına faşist terörü çıkartması
1968-1969 yıllarında, Türkiye'de üniversite gençliği, akademik kimi sorunlannı çözmek ve üniversite içinde antidemokratik uygulamalara son vermek için harekete geçti.
Tutunamayangençler
N
üfusu hızla artan, öyle olduğu için de
genç kesimin en kaiabalık olduğu ül-
keler arasındayız. Yaşamın bu en et-
kin, en hareketlı, daha da önemlısı en idealist öfe-
sine dönük; onlara, gıderek topluma güzel ya-
nnlarhazırlayacak birpolitikamız olmalı doğal-
lıkJa Eğitim, hele hele üniversiteyle. bu politi-
kada kendine özgü bir yer tutuyor. Birpolitüca-
mız var gerçi. Ama ne üstüne kurulu?
CuMHURİYETİ KURANLAR
CENÇLERE NASIL BAKIYOROU?
UNESCO. *G<^öğrenimyapan,yaşarnmıka-
zanmak için çahşamayan, kendine ait a i bufun-
mayan kjşkür* diye bir tanım verir. Bu tanım-
daki eksiklik ilk bakışta belli oluyor. Çünkü öğ-
renim yapamayan, ama çalışan bir de işçi genç-
lik var; sonra kırsal kesimdeki gençlik... Aristo-
teles, "Her şeyde aşmbğa kaçmakür gençfik" di-
yordu. Tanımlan sıralamayalım. Kısaca söyle-
mek gerekirse, gençlik, "Bir topiumun en dina-
tnik, en aktşkan, en harekedi kesimTdır.
Daha da önemJisi, bu insanlann, idealler ar-
kasında koşan kışilerden oluşması.
Gençler. 15-24 yaşlan arasındaki ınsanlar...
Aydınlanma hareketimizde. gençlerin özel bir
yeri vardır. Her aydınlanma gibi bizim aydınlan-
mamızda da, "Herleme" düşüncesi, baştacı kav-
ramlar arasmdadır: Toplum, durağan bir varlık
değildir; akan zamanla beraber değişiyor, deği-
şecek; çünkü bilim ve teknik ilerliyor; insanlı-
ğın "aftuıçağ"ı geçmişte değil, gelecekte. tler-
leme kavramı, boylelikJe
u
yann"lara inanıyor ve
-pek doğal olarak da- yannlann insanına; yani
"gençük"e. Aydınlanma hareketimizin Nâzım
Hikmet'ten önceki dev şairi Tevfîk Fikret,bir şi-
irinde "bir gün vapacak fen şu kara toprağı al-
ün: her şey olacâk bilinı gücüvJe_ inandınT de-
yip bilime saygısını dıle getinrken; o güzelim "Fer-
da" (yann) adlı şiirinde, ilerlemenin tablosunu
çizer ve güçlerini beiirtir.
Nasıl başlıyordu -günümüz diliyle- o şiir?
Yann senin, senin bu yenilik, bu devrim.
Her şey senin değil mi ki, zaten? Sen ey
gençlik!
Ey utnudunparlak çehresi...
Şiirde, "bugünün gençlerine" ithafedilmiştir
aslinda. Öyle derler, Atatürk'ün en sevdiği şa-
irmiş Tevfik Fikret. İkisi de aydınlanma hareke-
timiz içinde yeralan bu iki insan arasındaki ruh-
sal ve düşünsel yakınlık pek doğal. Böylece,
O'nun Söylev'in sonunda Cumhuriyeti, kalkıp
*gençfik"e emanet etmesinde şaşılacak hiçbir
yön yoktur. SöyJev'in o parçasında kimi cümle-
lere takılıp şovenJik yapıldığı gibi bir kanıya da
hemen varmayalun: orada dile getirilmek iste-
nen asıl düşünce başkadır.
Laik eğitim de, işte bu bağlamda anlam kaza-
nıyordu: Çünkü amaç, "Fikrihür,irfaıuhür,vic-
danı hür" kuşaklar yetiştirmekti; yani yannlan
yaratacakgençliği! Konumuzun bir başka yanı-
na değinelim: 1968 ylında çoğu ülkede damga-
sını vuran "gençlik hareketJerT oldu. Gerçek-
ten, Fransa'da o yıl ortaya çıkan ve gelişen genç-
lik hareketi, birçok Avrupa ülkesine sıçramış, çok
geçmeden gelişmekte olan ülkelerin gençliğini
de sarmıştır heyecan. O dalganın içinde biz de
vanz. Fransa başta olmak üzere, çoğu Avrupa ül-
kesinde, özellikle eğitim sorunJanna büyük bir
dikkatle eğilmenin yollannı da açmıştır gençlik
hareketleri. Kısacası, dersler çıkanlmıştır olay-
lardan. Ya bızde olup biten?
CENÇLICE DÜŞMANLIK
Türkiye'de, gençlik hareketlerinin onurlu ta-
rihi vardır; hele hele, 27 Mayıs'ın arifesinde De-
mokrat Parti gericiliğine karşı gençliğin verdi-
ği mücadele unutulmaz. Ne var ki, 1968 yılı ve
onu izleyen yıllarda, gençlik hareketi, bizde. yo-
ğunluğunun yani sıra apayn da bir önem taşıyor.
Gerçekten, 1968-1969 yıllarında, Türkiye'de
üniversite gençliği, akademık kimi sorunlannı
çözmek ve üniversite içinde antidemokratik uy-
gulamalara son vermek amacıyla harekete geç-
miştir. Ancak, bu hareketler, kısa zamanda genç-
liğe, kendi sorunJannın ülke sorunJanndan so-
yutlanamayacağı gerçeğinı de öğretmiştir. Özet-
le sorun, bir yerde "Topiumun dayandığı temet-
lerin tartışılması''nı da gündeme getırrmştır. Kı-
sacası. kapitalizm tartışılmaya başlanmıştır.
Onu tartışmak, gençliğe -ıster istemez- sosya-
lizmin dünyasım göstermiştir. Gerçi, 1961 Ana-
yasasrnın da büyük rol oynadığı düşünce özgür-
İüğünden yana ortamda, "sola açıhş", 1968 yı-
lıadan önce genç kafalan da sarmıştı. Ne var ki,
yıl önceki gençlik,
"zengin olma"
yolunun iyi bir eğrtimden
ve ticaretten geçtiğini
belirtirken bugünkü yeni
kuşak için "Miras, şans
oyunlan ve politika" öne
çıktı. Öte yandan,
"Yaşamda en çok değer
verilen olgular"
sıralamasında, 1979-1980
gençliğinin "sevgi"
yeğlemesi, 90 ve
sonrasında "para" olarak
değişmiştir. Birde, 1979-
1980'lerde gençlerin yüzde
24'ü "mutsuz" iken, yeni
kuşağın yüzde 40'tan
fazlası "mutsuz!"
Uınudıııı adı 4
şöhret'
B
u "tepeden nrnağa knü düzen" için
şu hatuiatma önemlidir: 1950'lerde
Demokrat Parti ile başlayan, sonraki
yıUarda da Adalet Partisi ile südürülen -yağ-
maya ve dışanya borçlanmaya dayalı- iktisadi
program, 80'li yıllann başlannda, dışanda
esen rüzgârlara da kapüarâk yeni bir çığıra
dökülür: Üretime değıl tüketime dönük; para-
dan para kazanmayı esas alan ve parayı da her
şeyin ölçüsü olarak gören; bu arada, her türlü
siyasal, sosyal ve moral kuralı hiçe sayan bu
çığır, "OzaJcıhk" diye adlandınlıyor. Bu
"yüksefen değerier", bir yandan -Deniz Ka-
vukçuoğhı'nun deyişiyle- bir "vitriıı hberaüz-
mTnı kurarken, toplum ve devlet ahlakının
canına okur ve -özellikle eğitimden başlaya-
rak- devrimci cumhuriyetin ilkelerüıi de çiğ-
ner. Türkiye'nin son yanm yüzyılının özeri
budur. Bu kesitin gençliğe yansımasında ne
görülüyor?
Bu konuda, elimizde -şimdiden- ciddı araş-
nrmalar var. Onlardan biri, Uluslararası Strate-
jik Araştırma, Eğitim ve Danışmanlık Merke-
zTnin (USADEM) eseri. "GençlikNereyeKo-
şuyor?" başhğıaltında "1980,1990 ve 21. Yüz-
JTI" olarak üç ayn bölümde incelenen, çeyrek
yüzyıllık Türkiye'nin en kapsamlı gençlik araş-
Orması olarak gösteriliyor. Araştınnanm eşgü-
dümünü yapan -9 Eylül Üniversitesrnde- sos-
yolog Prof. îbrahinı Armağan, 1980 sonrasın-
da, gençlikte, kökJü bir değişimın başladığını
söylerken 25 yıllık çalışmasıyla ilgili gözlem-
lenni şöyle aktanyor:
**Gcnçfik.küresefleşme.ÖzaJpolitikalanvel2
EylüJ döneminin etkflerini yaşadı. Geleneksel
değerier sistemini ehnin tersryle itip Turkijie'de
henüz oturmamış ve öziimsemediği Batı'nın
renkG gördüğü değerierine yöneldi En büyük
Nasıl Bir Eği|j
İ
sonınu, işsizfik ve eğitim obn gençKk, bir yan-
dan da teknizyonlardagördüğürenklidünvanm
etkisindekakfa.Hayaü günlükyaşama>a çabşır-
ken her şevi deneme isteği dırvdu. Ne Baüh, ne
Türk, ka\ix)lmuş bir kuşak \ar. Baö'nın siste-
mini idealize edip onu aşın uygulamay^ çahp-
yor. Kötü ahşkanhldar,kapkaç, uyuşturucu kul-
lanımı yaygmlaşıyor. Aikler çaresiz. eğitim ku-
rumlan v« devlet bunu göz aridı ediyor. Sonuçta
gençliğin çok fazJa kabahati yok, bugünkü sis-
tem bu ortamı yaranyor."
Söz konusu araşhrmaya göre, 25 yıl önceki
gençlik, "zengin olma" yolunu iyi bir eğitim-
den ve ticaretten geçtiğini belirtirken bugünkü
yeni kuşağın yeğlemesınde "Miras, şans oyun-
lan ve politika" öne çıkmışnr; öte yandan, "Ya-
şamda en çok değer verilen olgular" sıralama-
suıda, 1979-1980 gençliğinin "sevgj" yeğleme-
si, 90 ve sonrasında "para" olarak değişmiştir.
Bir de, 1979-1980"lerde gençlerin yüzde 24'ü
"mutsuz* iken, yeni kuşağın yüzde 40'tan faz-
lası "mutsuz!"
Yarahlmış "yitik bir kuşakn
ın durumu bu!
Birbaşka sosyoloğumuz. ErdalAtabek.bu ol-
guyu, "modern dünyada değer kajTnası" bağ-
lamında ele alıyor ve Türkiye'de, gençliğin
yaşadığı "Değerka\maavekimlikkarnıasası'
>
rü
ortaya koyup "Cumhuriyet değerleri"nın ve
tarih bilincinin gençler için taşıdığı yaşamsal
önemi belirriyor. Gençler niye mutsuz?
Yaşamlan toplumda, ailede ve özel yaşan-
nlannda, çok yönlü birbaskı içinde geçen genç-
leri, bir de eğitim küstürüyor, hayata bakışlan
daha da karamsarlaşıyor. Zar zor girdikleri ve
güçlüklerle joirütfüğu yükseköğrenimden mezun
olduklannda ışsızlık bekliyor kendısini. Özet-
le, "Sorunhı birgençlik,sorunhı birgetecektir"
Bir olgu da şu: Ekononük-siyasal isrikrarsızük,
işsızlik, gelecek kaygısı ve niteliksiz eğitim gibi
nedenlerle, gençlerin "gözü dışanda".
Öte yandan, bir süredir, büyük çoğunluğunu
"kentii>t)ksullar"ın oluşturduğukitleler, "pops-
tar" kuyruklannda "tutunmanjn" savaşunını
veriyor: Umudun adı da "şöhret"tir.
Her şey, gençliğin üstüne oynanmıştır, oy-
nanıyor... Neredenbaşlamalı?Yollanaçacakbir-
kaç noktadan bırinden.
Öraeğin, Can Dündar'a katılarak şuradan:
Türkiye'de nüfiısım yüzde 60'ını gençler oluş-
turuyor. Siyasete gelince, 25 yaşında bir genç
olarak miUetvekili seçiyor; ama seçikne yaşı 30.
Batı'da seçilmede sınır, böyleyukarıda tutulmuş
değil. Bu ise, 1980 rejiminin bir esendir. Bunu
yaparken, siyasetin bütün kapılan gençliğe
kapandı. Bugüntt
25yaşaseçilmehakkı"ndanbaş-
layarak oradan siyasetin kapılannı zorlamak
gerek. Çoğu genç, kendisini hayata bağlayacak
biridealden, inançtan, coşkudan yoksun ise es-
kisi gibi siyaset dolduracakhr bu boşluğu.
Çağdaş üniversiteyı kuranlar arasında genç-
ler de olacaktır, obnah...
îstedikleri, kuşkusuz çağdaş bir eğitimdir.
Ama çağdaş bir eğitimden ne anlıyoruz?
gençliğin artık belli bir dünya görüşü. kısacası
"Marksizm
T
'i seçmiş olarak oradan hareketle
sorunlara bakışında, 1968 yılı bir dönüm nokta-
sıdır diyebiliriz. Başmı Türkiye Işçi Partisi'nin
çektiği, işçi smıfi hareketinin yükselişe geçtiği
bir ortamda, egemen sınıflar için, gençlik dün-
yasındaki bu nitel değişme tehlikeliydi. Işçi sı-
nıfi hareketini bölmeye çalışırken. gençliği de böl-
mek; her ikisinin de altından anayasal dayanak-
lan çekip almak: Tekelci sermayenin başlıca
kaygılanndan biri olmuştur. 1961 Anayasası 'nda
ilk gediklerin açılmasınm altında bu kaygı ya-
tar; faşist MHP'nin palazlandınlmasınm da asıl
nedeni budur. Belirtmeye gerek yok: Kürt ulu-
sal demokratik hareketinin gelişmesine de böy-
lece engel olunabilecekti.
Sermaye sımfirun bütün bunlarda başanlı ol-
duğu yadsınabilir mi? Bu başan, özellikle 1980
arifesindeki yıllarda, daha belirgindir. Gericili-
ğin yaptığı en korkunç şey de, ilerici gençliğin
karşısına faşist terörü çıkararak, onu "can güven-
0^" gibi bir sorunla karşıya koymasıdır. 12 Ey-
lül sonrasında, faşist rejimin, solcu gençliğin sır-
tına kolaylıkla yıkabildiği terörün kaynağı, as-
lında doğrudan doğruya faşist odaklardı. Bun-
lan söylerken; 12 Eylül öncesi Türkiye solunun,
giderek ilerici gençliğin yanılgılan olmadığını
söylemek istemiyoruz. Yanhşlar da yapıldı elbet!
Önemli olan, tekelci sermayenin ne pahasına
olursa olsun gerçekleştirmek istediği gündem-
dir; o gündemde başhca madde, çağdaş bir de-
mokrasiye giden yollan tıkamak veonu savunan-
lan susturmaktı. 12 Eylül rejimi işte bunu yap-
mıştır. Türkiye'nin aydınlanma hareketi boyun-
ca elde ettiği bütün tüm kazanımlan yerle biredip,
işçi sınıfina siyaset arenasını yasaklarken genç-
liğin karşısına da iki ş^yle çıkmışnr: Hapisha-
neler ve gerici bir eğitim, giderek üniversite!
Yannlann aydınlık ve sömürüsüz Türkiyesi
adma, düşüncelerine, delikanlılığuı heyecanla-
nnı da katmaktan başka günahlan olmayan bin-
lerce, on binlercegenç insanı "terörsuçlusu" ilan
edip, demirparmaklıJdann arkasına koymuştur;
onlan, insanlığm ve hukukun her türlü kuralım
çiğneyerek işkenceden geçirmiş, en ağırcezalar-
la yaşamlannı söndürmüş, kimini de fırsatını
yakaladığında asmıştır. Bu vicdansız, öyle oldu-
ğu kadar da elleri kanlı iktidann. hapishane du-
varlan dışındakı gençlikten anladığı ise başka bir
şeydir: Düşünmeyen, tarhşmayan, düzeni, bu te-
peden tırnağa kirü düzeni olduğu gibi kabul ede-
cek ınsanlar! Eğitim dünyasuıı da, böylesi ku-
şaklar yetiştirmek amacıyla tezgâhlamıştır.
YARIN: ÇAĞDAŞ EĞİTİMDEN NE
ANLIYORUZ?
PERŞEMBE
ORHAN BLRSALI
Problem mi Proje mi?
Şu açık ve kesın: Her şey yolunda gitse bile, Tür-
kiye'nin 10 yıldan önce AB'ye tam üye olma olasılı-
ğı yok. Bu, alt sınır. Denebilir ki 2014-2020 arasında
AB'nin içindeyiz.
10 yıl, hem kısa hem uzun bir süre.
Kısa: Çünkü zaman çok hızlı akıyor. Düşünün: Ko-
caeli depremini yaşayalı 5 YIL oldu! Bu hükümet ise
üçüncü yılında!
iki yasal seçim zamanı bitiminde, ömeğin 10 yıl-
lık bekleme süresi doluyor ve geri saymaya başlıyor-
sunuz...
Uzun: çünkü insanlann daha iyi yaşam ve refah
beklentisinin psıkolojik mekanızması farklı işliyor.
Sistem, bu beklentilen'AB üyeliğineertelemişdurum-
da.
10 yıl ve sonrası için yaratılmış bir cennet veya
vaha içinde yaşıyoruz.
Bu bekleyiş ulus için tehlikelerfe dolu. Çünkü, ge-
lecek belirsizlik üzerinde kuruluyor. AB üyeliği ger-
çekleşmeyebilir ve üyelikle gelecek Refah Godot'su-
nu dımdızlak bulabilınz!
Girdiğimiz psikoloji şu: AB'yi "kendimiz için isti-
yorsak namerdiz'" Çocuklanmız ve torunlarımız için
bütün bu çabalaıi
AB içinde nüfusu en hızlı artan ülkeyiz. Hem de
eğitim, eğitimli ve eğitilecek nüfus ve sağlık kalitesi
de göreceli olarak düşen bir ülke!..
Kalkınmasını ve refahını AB uyeliğine ve nere-
deyse tamamen dış yatınmlara ertelemiş ve bağla-
mış bir ülke, bugünkü toplumsaJ özellikleriyle, AB için-
de bile AB'nin en geri uyeliğine aday olabilir.
En temel sorununu dış etkenlerle çözmeye erte-
leyen bir ülke, açıktır ki büyük ve güçlü ülkeler ara-
sına giremez.
Demek ıstıyorum kı, AB üyeliği oisun veya olma-
sın, biz kendi Kalkınma Projemizi oluşturmak du-
rumundayız.
Bizi, insanımızı, kendımizegüvenimizi, ruhumuzu,
girişimciliğımizi, ancak bu ateşleyebılir ve bunun so-
nucunda ummadık noktalara gelebiliriz..
Ulusal büyük projelerimizle, AB'yı beklemeden,
müzakarelere başlamanın da rüzgânyla, Türkiye'de
gelecek umudu gerçek temellerde hızla yeşertilebi-
lir.
• • •
Türkiye'nin bugün en büyük ulusal projesi nedir?
Bırincisı AB'ye girmek!...
Ikincısı?
Ikincisi Cari Açığı Düşürmek!
Pardon, buna proje değil de problem diyebiliriz..
Türkiye büyük projelerle, büyük projeleri gerçek-
leştirmekle değil... Herzaman büyük problemler için-
de boğulmakla, büyük problemlerte boğuşmakla za-
manını geçırmektedir.
Türkiye'nin 40 yıllık tarıhıne bakın!
Iktidariar, siyasiler, Demirel'ler, Ecevit'ler, Yıl-
maz'lar, falanlarfilanlar..
Hepsi büyük proje değil, büyük problemler üret-
titer.. (GAP'ı anımsatacaksınız, değil mi?!)
Bugün ülke yıllardır neyin üzerinde kafa yoruyor
durmadan ve her iktidar döneminde?
Problemlerin mi, projelerin mı?
Uzman beyın\er, düşünen kafalar, siyasi ıktidariar
enerjilenni, proje gerçekleştirmek için harcamıyor.
(Neden bu haJdeyize bir neden daha!)
• • •
Ne yazık ki hâlâ harcayamıyoruz.
Bekliyoruz ki AB'ye girince bütün soaınlanmız şıp-
şak çözülecek ve kendiliğinden müthiş birzenginlik
üreyecek!
Onümüzde Cumhuriyet'in 100. Yıldönümü var!
Yetki ve iktidar sahibi veya bu sahipliğe aday bir Al-
lah'ın partisinin ve kulunun kafasında hiçbir şey yok..
Kımse, 100. yıl için bir Türkiye hedefi koymuyor.
"100. yıl" veya "2023" için ne yapmalı ve bunlar
için hangi yollardan geçmeli?..
Yıllardır cevizini okyanusta sallayıp duranlan din-
liyorum TVde, AB'ye veryansın ediyorlar, Türk ırk-
çılığına varan ve "Bizim madenlerimiz var", "Bizim,
yabancılann çıkartmadığı petrollerimiz var" ıçi boş
söytemleriyte, aslinda kalkınamayacak Türkiye resim-
leri çizıyorlar.. Bu tür kesirnler ıçın kalkınma hâlâ ma-
denlerte başlıyor ve madenlerle bitiyor! Yüzyıl önce-
ki edebiyat bile olarnamış bir söylem!
Türkiye, nereden delip geçebilirve yükselebılir? Bu
ulusçatartışılmalı..
Ne borsayı yorumlayarak, ne cari açığı nerede
durdurmalıyız ki ekonomı yeniden çökmemeli yazı-
lannı günlerce yazarak, bu ülkenin önü açılabilır...
Basındaki yansımalardan akılda kalan, ömeğin
Çanakkale'yi ikinci Istanbul yapmak projesi var (Er-
tuğrul Özkök, Hürriyet).. Ülkeyi bilişim üssü yapmak
gibi bazı genel geçerfikirlerde yok değil.
Bu ülkeyi "ne üsleri" yaparsak bu çember kınla-
bilir ve Türkiye AB'li veya AB'siz öne doğru fırlaya-
bilir?
Bir ciddi gazetede bu tartışma ulusal bir heyecan
yaratma2 ve siyasiler de bundan etkilenmez mi?
obursalitfi cumhuriyet.com.tr
KÜLTUK • SAMAT
BİR MUCİZEDİR
YASAMAK' gJ LIFE IS A MIRACL6
LIFE IS A MIRACL
N Ş A Ş I MOVIEPLEX
ŞİŞLI MOV1EPLE7
ET1LE=1 lı»OV»EPLO(
ETtLE *FM UPTOWN
L£VEST KULTÛn UERKEZt MNEMA TÛRSAK
O*TAKĞY FERİVE EurirTM^M
L-l-AŞ ŞAF^K I#OVICPLEX
ATRIUH
ALTUNIZADE CAPTTOt- SPCCTRU»! 14
OK A O Q C A
KAOtK'OY TEPE CMEMAXX
h
4NKARAAPMASA
ANKAftA METRCW:>
OC
ARA OOZON C<UEP1_EX
ANKAfU 'EPE ClN6MAXX
6 26 60
9 9B&2
1 33 30
6 I*B1
9 9S85
0 9O61
9 18CX)
MM4 3O-',
, , 15-143O--7
I2JS-15.35-19
I23O-1530-1B
•1 3O 1430-17
l2 0O-'S,O0 -8
M 5 15-1
> 16 05-1'
-rflOO-2' .
-1-" 3O-21
18.20-21