23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 EKİM 2004 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA CJJVV/I^I f_JlV_LI ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13 Kapıkule'tte yine TH kuyruğu • EDİRNE(AA)- Edirne'nin Kapıkule Sınır Kapısı'nda. 12 kilometre uzunluğunda TIR kuyruğu oluştu. Alınan bilgiye göre, fırmalann ihraç yüklerini gidecekleri ülkeye hafta basında yetiştirmeye çalışmak istemeleri, Kapıkule Sınır Kapısı'nda yoğunluğa neden oluyor. Kapıkule girişinde Türk tarafında 12 kilometre uzunluğunda konvoy oluşturan TIR'lar, çıkış işlemlerinin yapılması içüı sırada bekliyorlar. Tonlarca havuç depolarda • BEYPAZARI(AA)- Beypazan Ziraat Odası Başkanı Satılmış Tanır, yüzlerce ton yaz havucunun depolarda kaldığını ve havuç üreticisinin zarar ettiğini söyledi. Tanır, havucun para etmesi için ihracatın açılması gerektiğini belirterek şu anda üretıcinin iç talebi aşan oranda üretim yaptığını belirttı. Kooperatif üyesine kolaylık • ANKARA (AA)- TanmKredi Kooperatifleri Merkez Birlıği, ortakJanna yeru bir kolaylık daha sağladı. Alım gücü düşük olan kooperatif ortakJan, bundan böyle bir araya gelerek kooperatıflerin tetnin ettiği modern pamuk toplama makinelerini belirli bir bedel karşılığı kiralayarak hasat işlemlerini yapabılecekler. Geçen hafta içinde Ayduı'ın Söke ilçesinde başlayan uygulama yaygınlaştınlacak. Vestel, Rusya'da büyüyop • ÎSTÂNBUL(AA)- Vestel, Rusya'da geçen yıl kurduğu televizyon fabrikasının ardından, önümüzdeki yılın ortasından itibaren beyaz eşya üretimine de hazırlanıyor. Vestel Şirketler Grubu Dış Ticaret Başkanı Turan Erdoğan, şırketın geçen >il 1.5 milyar dolarlık ihracat yaptığını, bu yılı îse 2.1 milyar dolarla kapatacaklannı söyledi. Erdoğan, Ruysa'da televizyon fabrikasının olduğu yerde, bir ilave yatınmla, beyaz eşya üretimine başlayacaklarım kaydetti. 'Beyaz 7 rekabet, tüketiciye yaradı • KONYA(AA)- Finnalar arasında yaşanan rekabet nedeniyle beyaz eşya fiyatlannda geçen yıla göre 81 milyonile300 milyon lira arasında, televizyonlarda ise 5.5 milyar liraya varan düşüşler oldu. Bazı markalarda geçen yıl 1.450 milyon liradan satılan no-frost buzdolabını bu yıl 1 milyar 200 milyon liraya almak, 900 milyon lira değerindeki buzdolabına ise 700 milyon lira karşılığında sahip olabilmek mümkün hale geldi. Geçen yıl sinema keyfini evlerinde yaşamak ısteyen tüketicilerin tercih ettiği 109 ekran televizyonun fîyatı 9 milyar liradan 3.5 milyar liraya geriledi. Kişi başına üretim ve kazançta zengin ülkeler, gelişmekte olan ülkelere 15 kat fark atıyor Bu datanmdaküreselleşmeANKARA (AA) - Dünyada, tanmda aktif olarak çalışan kışı başına tanm- sal üretim açısından, gelişmiş ülkeler ile Türkiye'nin de aralannda olduğu gelişmekte olan ülkeler arasında 15 kattan fazla fark bulunuyor. Bu fark, açlık ve gıda güvenliği sorununun ge- lişmekte olan ülkelerde ne kadar büyük risk oluşturduğunu gösteriyor. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakül- tesi Tanm Ekonomisi Bölümü Öğre- tim Cyesi Prof. Dr. Oğuz Yurdakul ve Araştırma Görevlisı SevaJ Mutlu'nun FAO'nun rakamlanna dayanarak yap- tıklan araştırma, dünyada, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeîer arasındaki gı- da üretim ve bölüşümündeki "uçu- nunlan" bir kez daha ortaya koydu. Araştırmaya göre. 2001 yılında geliş- mekte olan ülkelerde tanmda çalışan aktıf nüfus başına tanmsal üretim de- ğeri 672 dolar iken bu değer gelişmiş ülkelerde yakiaşık 15 kat daha fazla, 10 bin 334 dolar olarak gerçekleşti. Orta ve Güney Afrika'da tanmda çalı- şan aktif nüfus başına üretim 373 do- lara kadar düşerken Kuzey Amerika'da 51 bin 298 dolara ulaşı- yor. Okyanusya'da tanmda çalışan kişi başına 10 bin 664 do- larlık. Avrupa kıtasmda ise bin 28 dolarhk ta- • Dünyada tanmda istihdam edilen nüfusun yüzde 96.2'si Türkiye'nin de içinde olduğu yoksul ülkelerde. Buna karşılık tanmda çalışan bir kişi, gelişmekte olan ülkelerde ortalama 672 dolarlık, gelişmiş ülkelerde 10 bin 334 dolarlık üretim gerçekleştiriyor. nmsal üretim yapılıyor. Araştırmada, gelişmiş ülkelerde tanmda çalışan nü- fusun az olması, gelişmekte olan ülke- lerde nüfusun büyük bölümünün ta- nmda olması nedeniyle kişi başına üre- tim rakamının gelişmekte olan ülke- lerde çok düşük gerçekleşmesine ne- den olduğuna dikkat çekildi. Gelişmiş ülkelerde 2001 yılın- da tanmda çalışan nüfus 96.7 milyon iken, gelişmekte olan ülkelerde 2 milyar 478.6 milyon kişi tanm sektöründe ça- hşıyordu. Araştırmada kullanılan FAO venle- rine göre, 2001 yılı inbanyla dünya nü- fusunun yüzde 21.5'i gelış- miş ülkelerde, kalan yüzde 78.5'i gibi önemli bir kıs- mı ise gelişmekte olan ülke- lerde yaşıyor. Gelişmiş ülke- lerde nüfus artış hızının düşme- si nedeniyle gelişmiş ülke- lerdeki nü- fusun dünya nüfusundakd payı 1980'de yüzde 26.4'ten. son 20 yılda yüzde yüzde 21,5'e düşerken gelişmekte olan ülkelerin payı yüzde 73.6'dan yüzde 78.5'e çıktı. Yaİandoğu ve Kuzey Af- rika, Orta ve Güney Afrika, gelişmek- te olan Okyanusya ülkelerinde yıllık nüfus artış hızı hâlâ yüzde 2'nin üze- rinde bulunuyor. Dünyada 2001 iribanyla 2 milyar 575.3 milyon olan tanmsal nüfusun yüzde 3.8'i gelişmiş ülkelerde, yüzde 96.2'si gelişmekte olan ülkelerde yaşı- yor. 1980'den günümüze kadar geliş- miş ülkelerde tanmsal nüfusta mutlak olarak azalma yaşanırken gelişmekte olan ülkelerde artıyor. Üretim alamnda fark 21 kat Endüstrileşmiş ülkelerdeki tanm nü- fusu, son 20 yılda 67 milyondan 35.4 miryona düşerken toplam dünya tanm nüfusu içindeki payı da yüzde 3'ten yüzde 1.4'e uıdi. Gelişmekte olan ülkelerdeki tanm nüfusu ise son 20 yılda 2 milyar 56.7 milyondan 2 miryar 478.6 milyona, toplam dünya nüfusu içindeki payı da yüzde 92.8'den yüzde 96.2'ye çıktı. Araştırmaya göre, dünya tanm alanlannın büyük bölümüne geliş- mekte olan ülkelerin sahip olması- na karşın tanmda çalışan nüfus ba- şına tanmsal üretim alamnda, geliş- miş ve gelişmekte olan ülkeler arasın- da 21 kat fark bulunuyor. TZD, tanm ve hayvancılığa destek verilmezse AB üyeliğinin hayal olduğunu belirtti Türldye'ye yeııi strateji şart Ekonomi Servisi- Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) "Tanm Politikalan ve AB: Türkiye, Gerçekten AB Üye- Bğini tstiyor mu?" başlıklı raporunda Türkiye'nin tanm sektörünü acilen ele alması gerektiği uyansını yaptı. TZD Genel Başkanı tbrahim Yetkin'in dün açıkladı- ğı raporda, halen Türkiye'de istihdamda tanm çalışan- lannın payının yüzde 39, AB'de ise yüzde 5 olduğuna _ _ _ _ _ dikkat çekildi. Yetkin, bunun en önemli sorunlardan biri ol- duğunu söyledi. Türidye açısından, uyum sü- recinin sağlanabilmesi için en az 11 milyar Euro'ya ihtiyaç olduğunun belirtildığini kay- deden Yetkin, "Geçiş sürecinde Türkiye'ye destek verilmezse ABüyeKği bir hayal" dedi Türkiye'yi, geçiş dönemin- de en fazla zorlayacak husus- lann gıda güvenliği ve hay- vancılık olduğunu ifade eden Yetkin, "AB, kendi içinde gı- da güvenliği konusunda son derece \iiksek kriterier getir- miştir. Bunun yanı sıra AB büm esindeki işletmelerde son derece yüksek bir verimlUik düzeyi söz konusu- dur. Türldye'de ise hayvancıhk, uygulanan tanm po- litikalan sonucunda çökme noktasına gehniştir" de- di. Yetkin, Türkiye'nin oluşturması gereken yeni ta- nm stratejisinde şu hedeflerin belirlenmesi gerekti- ğini söyledi: "Tanmda rekabet ve verimlinği artör- mak, tanmsal işletmeterin yapdaruu modernkştir- mek ve tanmsal sanayfleşme hamlesini başlatmak." • TZD,"Tarım Politikalan ve AB: Türkiye, Gerçekten AB Üyeliğini Istiyor mu?" başhklı raporunda, Türkiye'nin tanm sektörünü acilen ele alması gerektiği uyansını yaptı. Türkiye'de istihdamın yakiaşık yüzde 40'ının tanm sektörün- deyken bu oran AB'de yüzde 5-6 civannda. AB'ye uyum süre- cinde, tanmsal nüfusun yüzde 10'a çekilmesi hedefleniyor. TZOB uyardi: Çin, pazarı ele geçiriyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye Ziraat Odalan Bırliğı (TZOB), kasaba pazarlannda bile Çm mallannın satıldığına dikkat çekerek hükümerten önlem almasım istedi. Birlikten yapılan açıklamada, Çin mallannm her yerde bulunduğuna dikkat çekildi. 2005 yılında tekstılde kotalann kaldrnlmasının ardmdan Çin'le mücadele edebilmek için AB'nin bir yaptuım plam üzerinde çalıştığına da dikkat çekilen açıklamada şöyle denildr "Bir tarafta 'Inadına üretim' sloganlan yayımlayan Tanm ve Köyişleri Bakanbgı, öte yanda prvasayı isrila etmek isteyen. ithal sarmısaktan ü/ünıe kadar bir kısını maddelerde de tanmınuzı etkileyen bir seviyeye gehnek üzere olan ürünler. Ülke yetküüerinden ise ne ses çıkmakta ne de nefes. Devlet bir taraftan çiftçimize Üret' derken öte yandan bu düşünce ve bu tanm potitikasıyla 'Artık üretme' demek istivor herhalde." ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Bütçe, Büyüme, Boluşum (I) Devlet bütçesi, ekonomiyle siyasetin iç içe geç- tiği yerdir; hükümetin hangi toplum kesiminin ya- nında olduğunun göstergesidir. Bütçenin iki eli var; gelirterini topladığı el ve bunları dağıttığı el. Bu ya- zıda gelir eli, gelecek hafta da harcamalar eli ele alı- nacaktır. • • • Bütçe gelirlerini irdelemeden önce, ekonominin büyümesine değinilmelidır. Ekonomi, 2001 'de ge- çirdiği ağır bunalım sırasında yaşadığı eksi yüzde 9.5 rekor küçülmeden sonra, 2002'de yüzde 7.9, 2003'te de yüzde 5.9 dolayında büyümüştü. Yük- sek ölçüde büyüme bu yıl da sürüyor; 2004 sonun- da yıllık büyüme oranının yüzde 10 olacağı açıklan- mış bulunuyor. Sektörleregöreayrıntısı biryana, bu büyüleyici büyümeyle ulaşılan sonuç, geçen yılın bütçesi ile öngörülen oranın iki katıdır. Bu büyük olumlu farka karşın hükümet, gelecek yılın büyüme oranını bunun yarısı kadar, yüzde 5 olarak hedefli- yor. Gelecek yılın büyüme oranının bu yıl ulaşılanın ya- nsı olarak saptanmasının nedenleri nelerdir? Büyü- meden, neden korkulmaktadır? öyle anlaşılıyor ki 2005'in büyüme oranı IMF ile yapılması kararlaştı- nlan üç yıllık anlaşmaya bağlanmıştır; daha doğru- su IMF baskısının doğrudan bir sonucudur. Hızlı büyüme, otomobilin hızlı gıtmesi gibidir; anlaşılan IMF bizim sürücülere pek güvenmiyor. • • • Gelecek yıl toplam ulusal gelir 480.9 katrilyon TL olacaktır. Ulusal gelirin yakiaşık dörtte biri, yüzde 24.7'si vergi olarak bütçenin gelir hanesine yazılı- yor. Ekonomi geçen yıla göre yüzde 5 büyüyecek, buna karşılık vergı gelirleri geçen yıla göre yüzde 18.4 artacaktır. Gelecek yıl vergideki artış gelirdeki artıştan fazla olacak, hükümet, gelecek yıl halktan bu yıla göre daha çok vergi alacaktır. Hükümet, 2005 Bütçe Tasansı ile vergileri toplu- mun hangi kesimlerinden alacağını, hangilerinden almayacağını çok açık birbiçimde sergıliyor. Vergi- ler, düşük ve orta gelirlilerden; esas olarak emeğiy- le geçinenlerden alınacak, sermaye kesımınden alınmayacaktır. O kadar ki, toplam vergiler ortala- ma olarak yüzde 18.4 artarken beyana bağlı gelir vergisi 2005'te yüzde 2.4 oranında; irili ufaklı şirket- lerin, yani kurumlann ödeyeceği vergi de yüzde 4.8 oranında azaltılıyor! Hükümet yüksek gelirlilerle ser- mayeden, özellikle de faizden kazananlann gelirle- nne dokunmak bir yana, onlann vergilerini azaltıyor. Ücretli ve maaşlılann gelir vergisi ise kaynağından, zoria, kesilerek alınıyor. Bu yolla alınan gelir vergisi yüzde 13 arttınlıyor. Buna karşılık gelirini beyan ede- rek vergi ödeyenlerin ödeyeceği toplam verilerin 1.07 katrilyon olması isteniyor. Ayrıca, mali ve ser- maye işlemleri üzerinden alınan ve bu yıl 1.4 katril- yon olan vergiler kaldınlıyor; banka vesigorta işlem- leri vergisi de yüzde 1.5 oranında azaltılıyor. Sermaye kazanç ve işlemlerinin üzerindeki ver- gileri iyice azaltan, giderek vergi dışı tutan hükümet, KDV, OTV gibi mal ve hizmet alım satımlan üzerin- den alınan vergileri 2005'te daha da artınyor. Oysa dolaylı vergiler ödeyenin gelirini, yani ekonomik gü- cünü tümüyle göz ardı eden bu nedenle de en hak- sız vergi türüdür. Hükümet, geçen yıl olduğu gibi ge- lecek yıl da bu haksız vergiyı arrtınyor; haksızlığı ar- tınyor. Toplam vergi gelirleri içinde 2004'te yüzde 71.2 olan dolaylı vergilerin payı, diğer vergiler da- hil, gelecek yıl yüzde 74.7 olacaktır. Oysa bugün- lerin gündemi olan AB'de dolaylı vergilerin toplam içindeki payı yüzde 35-40 dolayındadır. Daha özel olarak ise gelecek yıl, dayanıklı tüketim ürünlerinin vergilen yüzde 190; özel iletişim vergisi yüzde 130 arttınlıyor. Gümrük vergilerinin yüzde 56, içki ve tü- tün ürünlerinin vergisi yüzde 49.8 artması isteniyor. • • • Gelecek sene de bütçe gelirleri, ekonomik gücü esasen çok düşük olanlardan alınacaktır. Vergi yü- kü, yoksul, dar ve sabit gelirlilerin sırtına bindirilmek- tedir. Yüksek büyüme oranının gelir eşitsizliklerini törpülemesi beklenir. Hükümet vergi uygulamasıy- la bunun tam tersini yapıyor. Gerçekte, sağlıklı bir toplumsal yapının kabul edemeyeceği ölçüde çok büyük olan gelir eşitsizliği; daha doğrusu düşük gelirii hane halklanyla yüksek geliriıler arasındaki ge- lir uçurumu, gelecek yıl daha da genişleyecektir. Genel çizgileriyie 2005 bütçesinin gelir yüzü böy- ledir. yakup@metu.edu.tr DÜNYA EKONOMİSÎNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA erginy@tr.net Şaron'un, Gazze'den tek taraflı olarak çekilme planını açıklamasıyla biriikte, yal- nızca "banş süreci", "Filistin devleti" gün- demden çıkmakla kalmadı, Israil ve Filis- tin daha önce hiç görülmemiş şiddette bir siyasi krizin içine yuvarlanmaya başladılar. Gazze'yi ver, hepsini al Bush tarafından da desteklenen "Gaz- ze 'den tek taraflı olarak çekilme planı "nın gerçekte neanlama geldiği heyecanla tar- tışılırken Şaron'un en yakın danışmanı, Dov VVeisglass, Haaretz (06/10) yaze- tesiyleyaptığı birsöyleşide, "Çekilmepla- nı önemli, çünkü banş sürecini donduru- yor. Süreci dondurunca, bir Filistin dev- letinin kurulmasını, göçmenler, sınırlar ve Kudüs konulanndaki tartışmaları engelli- yorsunuz. Filistin devletidenen paket, tüm ayrıntılarıyla bihikte fiilen, süresiz olarak gündemimizden çıkmış oluyor" "Bunlar başkanın (Bush-E.Y.) ve pahamentonun (ABD meclislerinin) onayıyla gerçekleşi- yor" diyerek durumu açıklığa kavuşturdu. Artık barış süreci bıtmişti, "yol haritası" da yoktu. Aslında, Şaron hükümeti fiilen bu nok- taya ulaşmaya çalışıyordu. Ama Şaron'un, Gazze'den çıkarak batı yakasına kalıcı ola- rak el koyma planını açıkça dile getirince, yalnızca, "miş gibi" yapan "yol haritası" türünden fanteziler dagılmakla kalmadı, ABD'nin Ortadoğu politikasının, kangren olan Filistin sorununun, her iki toplum üze- rinde yarattığı tahribat gözler önüne seril- di. Filistin yönetimi, fiilen felç olmuştu, tep- ki gösterecekdurumdadeğildi. "Pekiama Gazze 'dekiyerieşimcilerne olacak" tartış- ması Israil halkının içindeki bölünmüşlük- leri, hızla bir silahlı çatışma noktasına doğ- ru itmeye başladı. Paramparça bir toplum "Oslo süreci" Şaron'un elinde öldükten, "//. lntifa"da başladıktan, Filistin direnişi sivillere yönelik intiharsaldınlanyla dejene- re olmaya, Israil ordusunun saldınlan kat- liama, devlet terorizmine dönüşmeye baş- ladıktan sonra, Israil toplumu içindeki eko- nomik, siyasi, kültürel belki de en önemli- si ahlaki çatlaklar derinleşmeye başladı. Siyonist devletin kurulma aşamasında "toplumcu", "Laik" Siyonistlerle kökten dinciler arasında oluşan konsensüs bo- zuldu. Dinci akımlar 1990'larda güçlen- meye, toplumda etkilerini arttırmaya başlamışlardı. Özellikle, 1989'dan son- ra Israil'e gelen bütünleşmeye, asimi- lasyona dirençli Rus göçmenleri toplu- mun dokusuna bir çatlak daha ekledi- ler. Ekonomik sorunlar, sürekli savaş ve savunma harcamaları, sınıf farklannı keskinleştirmeye başladı, dini etnik gruplar devletin kaynaklan üzerinde re- kabetlerin sertleşmesi siyasi parti yapı- sındaki parçalanmayı hızlandırdı. Plützer ödüllü Richard Ben Cra- mer'in, Israil Nasıl Kaybetti (Hovv Isra- il Lost, Free Press, 2004,) kitabında. aktardığı bu parçalanmışlık (s, 179- 197) kabaca şöyle özetlenebilir 1 )Ço- ğunlukla Tel Aviv'in Ramat Haşaron Ma- hallesi'nde oturan, Avrupa kökenli eski, zengin, iyi eğitimli Işçı Partisi 'aristokrasi- si'. Eskiden her şeyi bunlar yönetirlerdi. 2) Her zaman Filistinlileri destekleyen "eski so/"ve her zamanFilistinlileredüşmanyer- leşimciler. 3) Eski klasik sağ (LJkud); bun- lar her zaman yerleşimcilerden yana tutum alıyoriar. 4) Israilli Araplar, 5) Rusya'dan gelen göçmenler. 6) Köktendinci Haredim. Ancak Haredim'i de hali vakti yerınde Eş- 'Tefessüh' kanazi ve en yoksul, ama en kalabalık, en dinci kesimi oluşturan Safardim olarak iki- ye ayırmak gerekiyor. Safardim ultra sağ- cı Şas Partisi'nin de sosyal tabanını oluş- turuyor. Son yıllarda, Haredim'in en kök- ten dinci kesimleri devlet ve toplum üze- rindeki etkilerini daha da arttırmıştır. Böy- lece Israil'in, kutsal, dolayısıyla pazariık konusu olamayacak sınırlanyla Siyonist, dolayısıyla siyasi pazarlıklara açık sınırian birbirine karışmaya başlamış. Gazze'den çekilme karan, yukanda de- ğindiğim kesimlenn arasındaki çelişkileri bir krize doğru itmeye başladı. Gazze'de- ki, yerleşimciler Şaron'u iç savaş çıkar- makla tehdit etmeye başladılar. Şas gibi aşın sağcı partiler ve Likud içindeki kimi milletvekilleri, Gazze planının referandu- ma sunulmasını talep ettiler. Buna karşılık Şaron onlan erken seçime gitmekle tehdit etti. Gecen hafta Yaşivaiardan (Tevrat okul- ları) 100'e yakın dini lider. "Yahudileri topraklarından kovmak günahtır" diyen bir açıklamayla askerlerden, Gazze'den çekilme karanna uymamalan- nı istediler (New York Times, 21/10). Ge- nelkurmay bunlan uyarırken çok sayıda din adamı bu kez, "itaatsizliğe" karşı bir deklarasyon hazıriamaya başladılar (Ha- aretz, 21/10). Şaron'un, salı günü Knes- set (mecliste), yapılacak kritik oylamada, çekilme karannın referanduma götürülme- sini isteyen aşın sağ bloka karşı, Işçi Par- tisi'nin de desteğiyle bir zafer ka- zanması bekleniyor. Ancak, Ha- aretz yazarlanndan Dan Rabino- vitz, cuma akşamı yaptığımız te- lefon konuşmasında, Gazze planı uygulanmaya konulursa sıra yer- leşimcileri boşaltmaya gelince, yerleşimcilerle askerier arasında kanlı bir çatışma çıkması olasılığı- nın yüksek olduğunu söylüyordu. Bu sırada Filistin Haaretz'in sol eğilimli yorum- culanndan, Danny Rubinstein'in vurguladığı gibi (18/10) Filistin yö- netimi, Israil tarafındaki bu kanşık- lıktan faydalanabilecek durumda değil. Gerçekten de "//. Intifada" ivmesini kaybetti. Arafat'ın partisi Fatah hareketi halkına önderiik edemiyor, yolsuzluk diz- boyu, kadrolan "yönetimi" kontrol edemi- yorlar, Israil ile mücadele etmiyoriar. Ara- fat41 aydır "Mukataa'da" fiilentutsakha- yatı yaşıyor, uluslararası arenada da tecrit edilmiş durumda. Arafat'ın The Guardi- an'a söylediğine göre Arap devletleri de artık eskisi gibi para göndermiyoriarmış (13/10). Filistin Meclisi üyelerinden Nabil Amr'in Ramalla'da çıkan el-Hayat el-Ce- dide gazetesinde yayımlanan "Şimdi iç ıntifada zamanıdır" başlıklı yazısında vur- guladığı gibi Filistin yönetiminin kurumla- n çalışmıyor (Jarusalem Post 19/10). Fi- listin içindeki ekonomik, siyasi, hatta ide- olojik çelişkiler hızla derinleşiyor. Bu derinleşmeyi Gazze planı karşısında oluşan üç farklı tutumdan izlemek olanak- lı. Birincisi Arafat, özellikle VVeisglass'ın açıklamalanndan sonra, planı, kendi ikti- darı ve Filistin yönetiminin geleceği açı- sından bir tehdit olarak görüyor, karşı çı- kıyor. Buna karşılık, Gazze'nin eski güven- lik şefi Muhammed Dahlan ve grubu Is- rail'in Gazze'den çekilmesini bir olanak olarak görüyorfar, Mouin Rabbani'nin MERIP'teki analizinde (14/10) işaret etti- ği gibi Dahlan bir taraftan, demokratik re- form talep ediyor, diğer taraftan Arafat çevresindeki Fatah'ın kadrolannı, aralann- da adı yolsuzluğa en çok kanşmış olanla- n hedef alarak şiddet yoluyla sindirmeye çalışıyor; güvenlikörgütüyle Fatah hareke- tini ele geçirmeye çalışıyor. Aslında Ara- fat'ın yerine göz diken Dahlan, Israil çekil- dikten sonra Gazze'de düzeni sağlayabi- lirse, ABD ve Israil karşısında siyasi lider- lik şansının artacağını hesaplıyor. Üçün- cüsü de Hamas ve diğer radikal gruplann tutumu. Onlar Israil'in Gazze'den çekilme- sine karşı değiller, ama Hamas'ın Arafat'a ulusal birlik teklifinde bulunması, Gaz- ze'nin kontrolünü Dahlan'a bırakmaya ni- yetli olmadığını da gösteriyor. Ikincisi, bu gruplar çekilmeye, Güney Lübnan'daki gi- bi bir yenilgi görüntüsü vermek için de sal- dırılarını arttırıyorlar. Şaron da bunu engel- lemek için Gazze'ye yönelik büyük çaplı askeri operasyonlar düzenliyor, kan ak- maya devam ediyor, ufukta hiçbir banş ve çözıim umudu olmadan...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear