23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 22 EKİM 2004 CUMA HABERLER DUNYADABUGTJN ALİ SİRMEN Mutlaka Değişim Evet, Ama... Dünkü yazım üzerine, konusuna vâkıf hukuk- çu ve akademisyen bir dostum telefonla aradı. Renancı ulusçuluk tanımıma katılmakla birlikte, ne yazık ki, Türkiye'deki uygulamanın böyle ol- madığını, bizdeki ulusçuluğun din temeline da- yandığının görmezden gelinemeyeceğini, zaten Lozan'da da, azınlıklann din temeline dayalı ola- rak tanımlandığını söyledi. Haklıydı. Lozan görüşmeleri sırasında, Osmanh'nın mil- let kavramından yola çıkıldığı ve Osmanlı "mil- let" görüşünün de din temeline dayandığı doğ- aıdur. Nitekim Yunanlılar Batı Trakya'daki azın- lığınTürkdeğil Müslüman azınlık olduğunu söy- lerken, Lozan metninin lafzına dayanmaktaydı- lar. Lozan'da böyle bir boşluğun olduğunu ger- çekten görmezden gelemeyiz. Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti'nin temelini oluşturan, Renan'dan esinlenen Atatürkçü süb- jektivist ulus görüşü zaman içinde oluşmuştur. Aynca dünkü yazımda da belirttiğim gibi, kırk- lı yıllarda, dış odakların da etkisiyle bu demok- ratik ulusçuluk, ırkçı, daha sonra da ümmetçi uy- gulamalarla geriye itilmek istenmiştir. Azınlık va- kıflarına hâlâ reva görülen muamele de bu ka- fanın ürünüdür. Bu kafanın değişmesi zorunlu- dur. • • • Ancak bu olgu "Türkiye devleti ülkesi ve mil- letiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir" diyen anayasanın 3. maddesinin AB'ye üyelik için değiştirilmesini hiçbir şekilde gerektirmez. Olaya başka bir ömekle yaklaşalım. 1958 ta- rihli Fransız Beşinci Cumhuriyet Anayasası'nın ikinci maddesi de, "Fransa laik, demokratik ve sosyal bölünmez bir Cumhuriyettir" der. 1991 yılında Korsika ile ilgili olarak çıkanlan ve Joxe Yasası diye bilinen yasanın "Tek ve bö- lünmez Fransız halkının birparçası olan Korsi- ka ahalisi"nden söz eden birinci maddesi, Fran- sız Anayasa Konseyi (Anayasa Mahkemesi) ta- rafından, Fransız ulusunun tekliği ve bölünmez- liği ilkesini öngören 1958 Anayasası'nın 2. mad- desine aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Fransa'nın bugünkü Cumhurbaşkanı'nın bir- çok uluslararası anlaşma metnine, bu ilkeyi Fran- sa adına şerh koyarak imzaladığı da unutulma- malıdır. Azınlık dilleri konusundaki konvansiyonu da, yine anayasaya uymadığı gerekçesiyle Chirac'ın imzalamadığını da anımsatmak isterim. Görülüyor ki, azınlık konusunda, bize dayatıl- mak istenenler, AB ülkelerinde de, hiç değilse Fransa'da da, kabul görmemiş olan çözümler- dir. Daha degişik, etnisiteye dayalı uygulamalan olan ülkeler, ömeğin Belçika ise özel durumdan kaynaklanan çözümler üretmişlerdir ve bu çö- zümler kendilerine dış güçler tarafından kabul ettirilmeyip, kurucu yasalannda kendileri tara- fından, kendi özgür iradeleriyle kabul edilmiştir. Kaldı ki, etnisiteye dayalı düzenlemelerin Bel- çika'da doğurduğu sonuçların hiç de parlak ol- madtğı, Valonlar ile Flamandlann kardeşçe bir birlikten çok zorunlu bir beraberlik oluşturduk- lannı kimse yadsıyamaz. ••• Evet konulan tartışalım, tartışmasına, ama her önümüze sürüleni gözü kapalı kabul etmeden önce, ilk olarak kendi temel yapımızın gerçek ni- teliğini kavramayaçalışalım, sonra da, AB ülke- lerindeki çeşitli uygulamalan gözden geçirelim. O zaman rahatlıkla görebiliriz ki, bize önerilen- lerin bir kısmının karşı yanrtı, bizzat Avrupa ül- kelerinin kendi anayasalannda, yasalannda, uy- gulamalarında mevcuttur. Burada bir yanlış anlamayı gidermek isterim. Türkiye, AB'ye üye olmak için de, ona üye ol- masa bile çağdaş bir ülke konumuna gelmek, yani gerçek çağdaş bir demokrasiye ulaşmak için de önemli değişimler geçirmek zorundadır. Bunu görmezden gelerek, her alanda olduğu- muz gibi kalmakta direnerek, ne AB'ye ne de baş- ka bir yere varmamız mümkündür. Her değişime karşı çıkmaya çalışmak abestir. Ama aynı şekilde, her değişim önerisini gözü ka- palı, müzakere etmeden kabul etmek de o den- li abestir. Herşeyden önce Türkiye, kendini, nasıl daha çağdaş olabileceğini, kurumlarını kendi tanım- lamak, ondan sonra müzakere etmek durumun- dadır. Ama sorun o ki, Türkiye'deki iktidarın Türkiye ve çağdaşlık tanımları, bu gelişmeye elverecek yapıda değildir. asirmen@cumhuriyetcom.tr BUYÜK KAYIP Türk Özel Tiyatrosunnn Özel Insaru, Derneğimiz Başkan Yardımcısı TEVFİK GELENBE'yi yitirdik. Ailesine, seyircisine ve tüm tiyatro dünyasına başsağlığı diliyoruz. ÖTD ÖZEL TİYATRO YAPIMCILARI DERNEĞİ CHP'nin anketine göre çalışan işçi-memur kesimi bile bedava iftar yemeğine muhtaç hale geldi "foksulluk derinleşiyor• CHP'li Bülent Tanla'nın iftar çadırlannda yaptığı anket, çarpıcı sonuçlar ortaya çıkardı. Iftar çadırlanna gidenlerin yansına yakınını çalışan yurttaşlar oluşturuyor. Kuyruklarda bekleyenlerin üçte birini işçi ve memurlar oluşturuyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP MYK üyesi Istanbul Millet- vekili BülentTanla'nın iftannı çadır- larda açmak zorunda kalanlarla yap- tığı anket, "yoksuDuğun derinieşti- ğmi" ortaya koydu. iftar çadınnda orucunu açanlaruı üçte birinin işçı- memur, yansına yakınının çalışan yurttaşlar olduğu ortaya çıkarken yüzde 27'sinin lıse veya üniversite mezunu olması da dıkkatı çektı. Tanla, tstanbuTun 15 ılçesınde ku- rulan 15 ayn çadırda iftannı açan 1224 kişiyle yapılan anketın sonuç- lannı açıkladı. Anketın Türkıye'de yoksulluğun derinleştiğinı, bu yara- ya AKP iktıdannın da çare olama- Büknt Tanla, gittikçe artan yoksuDuğa AKP iktidannın da çare olmadığmın gözler önüne serildiğini büdirdi. dıgını gözler önüne serdiğini vur- gulayan Tanla. anket sonuçlan ko- nusunda şu değerlendirmeleri yap- tı: • Araştırmaya göre iftannı çadır- da açanlann yüzde 27'si lise veya yüksekokul mezunu. Toplumun eğı- timli denilen kesımı bile bedava if- tar yemeğine muhtaç. */ tftar çadırlanna gidenlerin ya- nsına yakınını çalışan yurttaşlar oluş- turuyor. Kuyruklarda bekleyenlerin üçte birini işçi ve memurlar oluştu- ruyor. Çadırlarda iftannı açanlann yüzde 32.5'ini işçi-memur, yüzde 15.7'sınievhanımı, yüzde 14.9'unu işsizler, yüzde 8. 7sini iseöğrencı- ler oluşturuyor. Hal böyleyken, Baş- bakan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP hükümetınin memura yılhk yüzde 10-12 oranında zammı reva görmesi kabul edilemez. Bu komik zam, aynı zamanda AKP iktidan sürdükçe, memur ve işçi gibi ücret- lı kesımın geçım şartlannın daha da kötüye gideceğinin, çadır kuyruk- lanndaki iftar kalabalıklannın arta- cağuun adeta tescili gibi görünüyor. \/ Çadırlarda iftarlannı açanlann yüzde 58.6'sı ilköğretim, yüzde 21.2'si lise mezunu, yüzde 14. 4'ü hiç okula gitmemiş, yüzde 5.8'i de yüksek lisans ve üstü eğitim gör- müş. Üniversite mezunundan me- mura, ev kadınından işçisine kadar pek çok vatandaşın iftar çadırlan önünde kuyruğa girmesi orta sınıfın yok olduğunu, "enahtaküer" ile "en üstteküer" arasındakı uçurumun de- rinleştiğıni, toplumun topyekûn ge- lecek umudunu yitırdiğini ortaya ko- yuyor. i/ Aile büyüklüğü 4.2 olarak orta- ya çıktı. Bu büyüklükteki bir ailede çahşan sayısı ortalama 1 kişi ile sı- nırh. Yanı tstanbul'da çalışan 1 kişi 3 kişıye bakmak zorunda. Kuyruklar- da bekleyenlerin yüzde 22.9'u aylık 301-400 milyon lira arasmda gelire sahip, yüzde 16.3 'ü de 401 -500 mil- yon liralık gelir grubunda yer alıyor. Yüzde 64'ü evde çahşan tek kişi. i/ İftannı çadırda açanlann yüzde 19.2'si 18-24 yaş, yüzde 17.3'ü 25- 30, yüzde 12'side 31-35 yaş grubun- da yer alıyor. Çadırlarda iftar açan- lann yüzde 71.8'i erkek, yüzde 28.2'sı ise kadın. Hatay'da eğitime 'oruç düzenlenmesi' velilerden ve sendikadan tepki çekti Okula ramazan ayarlaması • tkili eğitimin yapıldığı okullarda, sabahçı öğrencilerin 06.45 ile 11.35 saatleri arasında, öğlencilerin de 11.35 ile 16.25 arasında ders yapması kararlaştınldı. Okullarda beslenme saati kaldınlırken 10 dakikalık iki teneffus de 5'er dakikaya düşürüldü. AKINBODUR İSKENDERUN- Hatay'daki okullarda ders saatlen ramazan ayı nedeniyle yeniden düzenlendi. Pazartesi gününden itibaren dersler saat 06.45'te başlarken 10 dakikalık teneffüsler de 5'er dakikaya indirildi. Karara tepkı gösteren Eğitim-Sen, "Eğitim bünnine aykm olan bu uygulama, 7-8 yaşmdaki çocuklara ezfyettir" dedi. Milli Eğitim müdür yardımcılanndan Celal Günay'ın ımzasıyla ilçe milli eğitim müdürlüklerine gönderilen genelge tüm okullara dağıtılarak öğretmenlere imza karşılığı tebliğ edildi. Genelgeyle ikili eğitimin yapıldığı okullarda. sabahçı öğrencilerin 06.45 ile 11.35 saatleri arasında, öğlencilerin de 11.35 ile 16.25 arasında ders yapması kararlaştınldı. Okullarda beslenme saati kaldınlırken 10 dakikalık iki tenefrus de 5'er dakikaya düşürüldü. Eğitim-Sen lskenderun Şube Başkanı Haüs Kekş, uygulamanın öğrenciler ve öğretmenlerden yana bir düzenleme olmadığını belirterek şöyle konuştu: "Ramazana özel bir uygulama. Eğitimbilim açısından bakıldığında dünyanın hiçbir ülkesinde 5 daldkahk teneffüsler yoktur. Bu süre içerisinde öğrecilerin dinlenebilmesi ya da ihthaçlannı karşüaması da mümkûn değildir. İdarenin birilerine şirin görünebilmek için yapüğı düzenlemedir." Uygulamadan şıkâyetçı olan bazı velıler de genelgenin özellıkle ilköğretim okulunun ilk sınıflanndaki öğrencileri olumsuz etkiledığını savundular. Veliler, "Büyüklerin oruç rutmasinm 7-8 yaşlanndaki çocuklara bövle vansıması, karanhkta okula gidebümeleri ne kadar doğrudur? Bunu uygulay-anlarm ilköğretim okulunun ilk snuflanna giden çocuklan var mıdır? Onlar bu çocuklann 06.45'tekiderse yetişebilmeleri için kaçta kalkmalan gerekdğmin farkmda mı" diye sordular. İĞNELl FIRÇA ZAFERTEMOÇtN WTJ, Ü CHP'DE YİNE DERVİŞ RAHATSIZLIĞI 'Ermenikatliamı' sözü krizçıkardı BAHAR TANRISEVER ANKARA - ÇHP Is- tanbul Milletvekili Ke- mal Derviş" uı, "Ermeni soykınmı''nı soran ya- bancı gazeteciye yanıt venrken "Ermeni katii- ann-kıyımmdan uzfintii duyuyorum" diye ko- nuşması kriz çıkardı. CHP'deki genel baş- kan yardımcılığı göre- vinden bir süre önce is- tifa eden Derviş'in bazı yurtdışı temaslan parti- de sıkıntı yaratmaya de- vam ediyor. Derviş, da- ha önce onursal başkan- hğını FemolahGülen uı yaptığı Türkiye Gaze- teciler ve Yazarlar Vak- fı'nın Washington'da düzenlediği panele ka- tılarak "tslam ve sosyal demokrasi" konusunda konuşmuştu. Derviş'in, bu toplantıya katüması büyük tepki çekmişti. Kemal Derviş, bu kez de Fransa'da Le Monde Gazetesi'ne yaptığı açıklamayla gündeme geldi. Derviş, kendisine "Ermeni soylanmı (ge- nodde)" ile ilgili görüş- lerinın sorulması üzeri- ne, "Ermeni katfiamm- dan-kryımından (mas- sacre) üzüntü duyuyo- rum'' yanıtını verdı. De- meci, ÇHP'de büyük tepki yaratan Derviş'ın, yakın çevresine "Kaste- dfldiğigibi bir şevsövie- mem söz konusu değfl. Aynı zamanda Müslü- man kryımından da üzüntü du> duğumu söy- ledun" diye konuştuğu öğrenildi. CHP yöneticileriyse Derviş'in parti yöneti- minde görev almaması- nakarşın halen CHP üye- si sıfatı taşıdığına işaret ettiler. Derviş'in "dik- kattıotma9" gerektığını vıırgulayan yöneticiler, tüm milletvekillerinin yurtdışına çıkarken te- maslan, katılacaklan konferanslar ya da ya- pacaklan açıklamalar ko- nusunda partiye bilgi ver- mesini istedi. Erdoğan: 'Arşivimiz açık' PARİS(AA)- Fran- sız Dış Politika Ens- titüsü'nün 25. Kuru- luş Yıldönümü top- lantısına katılan Baş- bakan Recep Tayyip Erdoğan, Ermeni soy- kınmı iddialanna Uiş- kin bir soru üzerine, bu konunun parla- mentolarda halledile- bilecek bir konu ol- madığını belirterek bunun tarihçilere bı- rakılması gerektiğini kaydetti. Erdoğan, "Bakm bizarşivferimizi&çtık. Ancakbuiddialan ya- panlarhMediparşiv- krnıiziincelemeyegel- mıyorlar" dedi. t IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr Alman Dışişleri Bakanı ve Alman Yeşillerinin lideri Joschka Fischer, Türkiye'nin AB üyeliğiyle ilgili yaptığı değertendirmede, ilginç bir noktaya dikkat çekti. Kendisinin 11 Eylül'de ABD'de Ikiz Kuleler'in vurulduğu ana kadar, Türkiye'nin AB üyeliği konusun- da farklı bir tutumu olduğunu, o ta- rihten sonra bu tutumunu değiştirdi- ğini söyledi. 11 Eylül'den sonra Tür- kiye'nin AB üyeliğini desteklediğini belirtti. Neydi bu görüş değişikliğine yol açan nedenler? 11 Eylül sonrası Ba- tı'nın terör konusunda yeni bir nok- taya geldiği söylenebilir. Bu, Törki- ye'nin ezici çoğunluğunun Müslüman olmasına karşın laik yapısıydı. Böyle bir örnek, terörün en çok geliştiği Müslüman dünyası için etkili bir se- çenek haline gelebilirdi. Bu nedenle Türkiye'nin laikliğe ek olarak demok- ratik yapısının gelişip sağlamlaştırıl- ması önem kazanıyordu. Yeşiller, bu nedenle Türkiye'nin AB üyeliğini önem- semeye başlamışlardı. Bir başka nokta ise Türkiye'nin as- Yeşiller ve Avrupa Birliği keri gücüydü. Bölgedeki kargaşya karşı istikrariı, demokratik ve güçlü bir Türkiye, Batı dünyasının bir üyesi ola- rak Ortadoğu'da etkili bir rol oynaya- bilırdi. Sonuç olarak El Kaide'nin ba- şını çektiği terör eylemleri Türkiye'nin Batı üzerindeki rolünü arttırmıştı. Ta- bii buna Irak işgalinin yol açtığı büyük kargaşayı de eklemek gerekiyor. Aslında Joschka Fischer'in bu de- ğeriendirmesi, Türkiye'nin AB üyeli- ğine karşı çıkanlara yönelik önemli bir argümanı ifade ediyor. Sovyetler Birliği döneminde, Soğuk Savaş yıl- lannda Türkiye, o zaman komüniz- me karşı bir ileri karakol olarak NA- TO üyesi yapılmıştı. Bize yine bir as- keri misyon yüklenmişti. AB'ye giri- şimizdeki bu argüman, çok da iç açı- cı bir argüman olarak kabul edilme- se de bir durumu ifade ediyor. Avrupa Pariamentosu Yeşiller Gru- bu'nun, kongresini lstanbul'da yap- ması güzel bir jest. Yeşiller, Avrupa si- yasi yaşamının en dinamik unsurunu oluşturuyodar. Lider sultasına karşı duruşları, çevrenin korunması konu- sundaki duyarlıklan, kadın-erkekeşit- lıği ve kadının siyasetteki yerinin güç- lendirilmesi için uyguladıkları yön- temlerle Avrupa'da yeni ve farklı bir ses olarak etkinliklerinı sürdürüyoriar. Yeşiller, insan haklan, azınlık haklan- nın korunması ve demokrasi konusun- da da Avrupa'da en çok çaba göste- ren siyasi akım olarak öne çıkıyor. Türkiye'nin AB üyeliği için en önem- li destek Yeşillerden geliyor. Işin dra- matik yanı, daha düne kadar bazı çevreler Yeşilleri Türkiye'nin başdüş- manı gibi görüp gösteriyorlardı. Ye- şillerin eşbaşkanlarından Claudia Roth için neler yazıldığını hepimiz anımsıyoruz. Şimdi Claudia Roth ve arkadaşlan, Avrupa'da ve Almanya'da milliyetçileri, muhafazakârlan, Türki- ye karşrtlannı ikna edebilmek için bü- yük bir mücadele veriyorlar. Zaten geçmişte de Türkiye'deki insan hak- ları ihlallerine, baskı uygulamalanna karşı çıktıklan için tepki görüyoriardı. Onlar bu konudaki duyartılıklannı hâ- lâ sürdürürken Türkiye'nin AB üyeli- ği çabalanna da en aktif desteği ve- riyorlar. Yeşillerin düzenlediği toplantıda il- ginç sorulardan birisine de Dışişleri Ba- kanı Abdullah Gül muhatap oldu. Yeşillerden bir milletvekili, Gül'e şu- nu sordu: ''Avrupa Biriiği'nden mü- zakere tarihi almak amacıyla yürüt- tüğünüz çalışmalar sırasında sizin en iyi anlaştığınız ve en çok destek gör- düğünüzgruplarAvrupa 'nın solu sa- yılan Yeşiller ve SosyaJ Demokratlar. Halbuki AKP muhafazakâr bir parti, normal olarak size Avrupa 'nın muha- fazakârtannın daha yakın olması ge- rekirken, onlar size en uzak yerde duruyor. Bu durumu nasıl yorumlu- yorsunuz?" Abdullah GUI bu soru karşısında bir süre sessiz kaldı ve daha sonra, "Bu konuda şimdi burada bir şey söylemek istemiyorum. Dediğiniz doğru, biz de dunımun fariandayız. Ne diyebilirim ki!" Gerçekten ortada bir paradoks olduğu bir gerçek. Fa- kat aynı paradoksu biz Türkiye'de ya- şamıyor muyuz? Yıllarca, Türkiye'nin demokratikleşmesi, çağdaşlaşması ve özgürleşmesi için mücadeie eden solun önemli bir kesiminin, en önem- li dönemeçte, AB üyeliği için müza- keretarihi alınması çabalarının tama- men dışında kalması ve sürece Is- lamcı kökten gelen bir siyasi akımın öncülük etmesi de ayn bir paradoks değil mi? Yeşillerin düzenlediği toplantılar sonrasında ortaya çıkan tablo, Türki- ye'nin AB üyeliğinin, Türkiye'de de, Avrupa'da da kolay içe sindirilebile- cek bir olay olmadığı görülüyor. Yol, çetin ve zoriu. Ancak bu sürecin 17 Aralık'ta baş- lamasıyla çok şeyin değişeceği de bir gerçek. Türkiye, bir kritık dönemece doğru hızla yol alıyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear