Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
22 EKİM 2004 CUMA CUMHURİYET SAYFA
J\_ U LJ J. U X\ kultur(ğcumhuriyet.com.tr 15
Ustalığını herkese kabul ettiren Almodovar'dan cüretkâr bir çıkış ama olmamış bir film!
Kahramanlar eşcinsel...
SUNGU ÇAPAN
, Çağdaş îspanyol sinemasının
en renkli simgesi Pedro Almo-
dovarın, Konuş Onunla gibi bir
başyapıttan sonra merakla bekle-
diğımiz son filmı Kötü Eğitim.
hemen hemen her Almodovar fil-
mindeki gibi sürprizler, şaşırtma-
calar, iç içe geçmiş 'oyun içinde
oyun'lar ve (çoğu göstere göste-
re) çeşitli göndermeler içenyor
yine. Ama bu kez Almodovar'ın
o alışılmış haşan ve hınzır bakı-
şından, humorundan ve eğlence-
li numaralanndan yoksun, daha
'karanlık' bir biçimde.
Üstadın son filmindeki en bii-
yük sürpriziyse, genellikJe şimdi-
ye dek hep öne çıkararak anlattı-
ğı o sulugözlü, hassas kadın ka-
rakterlerden vazgeçip bu kez tüm
kahramanlarmj eşcinsellerden
seçmesi. Filmekimi'ndeki gala-
sının ardından sinemalarda afiş-
lere çıkan, kadın cinsinin yer al-
madığı Kötü Eğitim, 1980'in
Madrid'inde, konu sıkıntısı çe-
ken ve bulvar basınından film
olabilecek üçüncü sayfa haberle-
ri kovalayan genç bir yönetmenin
bürosunda başhyor.
Kötü egitlm'tn sonuçları
Almodovar'ı çağnştıran yönet-
men Enrique Goded'i (Fele Mar-
tinez} ziyarete gelen, uzun yıüar
önce onunla aynı Katolik okulu-
na gitmiş ve çocukken yaptıklan
sinema kaçamaklannda, aralann-
da elektriklenmeden de öte bir
cinsellik deneyimi yaşanmış Ig-
nacio, yazdığı (Gael Garcia Ber-
nal), çocukluk ve okul dönemine
ilişkin, kısmen otobiyografik, fı-
nali kurmaca hikâyeyi bırakıyor
Yönetmen, senaryo:
Pedro Almodovar Ka-
mera: Jose Luis Alcaine /
Müzik: Alberto Iglesias /
Oyuncular: Gael Garcia
Bernal, Fele Martinez,
Daniel Gimenez Cacho,
Petra Martinez, Lluis Ho-
mar, Nacho Perez, Javi-
er Camara, Francisco
Boira ispanya 2004
(Medyavizyon)
lmodovar'ın bu orta karar müzikal kara film denemesinin lokomotifi,
Angel, Juan, Ignacio gibi ayn ayn rolleri başanyla canlandıran, Inarritu'nun
Paramparça Aşklar'ıyla tanınıp sevilen, bu filmdeki Juliette Levvis'le Julia
Roberts arası bir dönme-fıstığa dönüştürülmüş hali kolayca unutulmayacak olan
Meksikah genç oyuncu Gael Garcia Bernal.
yönetmene. Angel Andrade adıy-
la oyunculuk yapan Ignacio'nun,
kendisini düzen rahibe ıntıkam
amacıyla şantaj yapan bir traves-
tinin, sonunda bir başka dayakçı
rahip tarafından boynunun kınldı-
ğı, "Ziyaret" adlı hikâyesini çok
etkilenerek filme çeken yönet-
men, kolayca tanıyamadığı eski
arkadaşıyla aşk tazelerken peder
Manolo'nun cinsel tacizine uğra-
dıkları, kötü eğitimli(!), ortak
geçmişlerini anımsıyor.
Ziyaret'in çekiminde çıkage-
len gerçek peder Manolo'nun an-
latöklanysa, kolayca tanıyamadı-
ğı eski arkadaşının yazdığı hikâ-
yeden çok farklı. Ignacio zannet-
tiğinin aslında, peder Mano-
lo'nun da küçüklüğünden beri tut-
kuyla sevdalandığı, Ignacio'nun
kardeşi Juan olduğunu, üstelik Ig-
nacio'nun, Juan'la pederin ortak
girişimiyle, 4 yıl önce aşın saf
eroin verilerek öldürüldüğünü,
yönetmenle birlikte öğrendiği-
miz andan itibaren biraz koptuk
filmden. Çünkü bu kadar film
içinde film numarası, dolambaç-
lı entrika, şaşırtmaca vermek ve
habire kıvıran, gay-travesti kala-
balığı bize biraz fazla geldi. Bun-
ca oğlancılık, tutku, şantaj, kan-
dırmaca ve 'Çiçekçi KJZ' Sarita
Montielvari müzikal özentisinı
pek kaldıramadık doğrusu.
Vaktiyle dinsellikle cinselliği
epeyce konu edinerek bu işin âlâ-
sını yapmış Bunuel ustanın sula-
rına giren Almodovar bu kez an-
lattıklarını hikâye etmede biraz
yaya ve sığ kalmış gibi geldi bi-
ze.
SenlHcll- şamatalı sahneler
Sübyancı peder tiplemesinden
ötürü kilisenin tepkisini çeken, ki-
mi şenlikli -şamatalı sahnelerle
bezeli film yine de Almodovar
hayranlannca ilgiyle seyrediliyor
baştan sona. Bu kez zincirlerin-
den boşanmışa benzeyen Almo-
dovarvar'ın cart renklerinden,
pembe zevklerinden ve yırtık k-
itsch tarzından geçilmeyen bu eş-
cinsel ağırlıklı. orta karar müzikal
kara film denemesinin lokomoti-
fi. Angel, Juan, Ignacio gibi ayn
ayn rolleri başanyla canlandıran,
Inarritu'nun Paramparça Aşk-
lar'ıyla tanınıp sevilen, bu film-
deki Juliette Levvis'le Julia Ro-
berts arası bir dönme-fıstığa dö-
nüştürülmüş hali kolayca unutul-
mayacak olan Meksikah genç
ovuncu Gael Garcia Bernal.
Michael Mann'in son filrtıi sürekleyici bir seyirlik
Melekler kentinde
gece temizliği
Yönetmen: Michael Mann
/ Senaryo: Stuart Beattie
Kamera: Paul Cameron, Di-
on Beebe / Müzik: James
Nevvton Hovvard - Oyuncu-
lar: Tom Cruise, Jamie
Foxx, Mark Ruffalo, Jada
Pinkett Smith, Javier Bar-
dem, Peter Berg, IrmaP.
Hali ABD 2004 (UIP)
Yıllann Hollywood yakışık-
lısı Tom Cruise'ün artık böy-
ie katıksız kötücül bir role bü-
riinmesinin zamanı gelmişti.
Cruise'ün, görülmekte olan bir
uyuşturucu davasının tanıkla-
rını bir gecede temize havale
etmek üzere, kuyruğu sıkışmış
çete reisi Felix (Javier Bar-
dem) tarafından Los Ange-
-ies'a çagnlan. işinde çok başa-
nlı, gözükara tetikçi, amansız
profesyonel. görevini herhalü-
kârda tamamlamaya azimli,
ıcımasız kiralık katil Vincent'ı
cynadığı Michael Mann fil-
mi Collateral, aksiyon türü-
ıün ticari kulvarlanna pek sap-
maksızın seyircisine heyecan-
k ve sürükleyici iki saat sun-
oanın üstesinden geliyor.
zorunlu yardalcçı
Nasılsa herkesin sular seller
pbi Amerikancayı bilip ko-
ruştuğu bir küçük Amerika ol-
cuğumuzdan, Türkçe bir isim
byık bulunmayıp (nicedir alış-
tnldığı şekilde) Amerikanca-
syla gösterilen Collateral
[/an yana, paralel, omuz omu-
aj.destekleyıci. tamamlayıcı
anlamına geliyor Collateral)
genelde aksiyon ve tıkınnda
temposunun ötesinde de kara
film tutkunlannı tatmin ede-
cek özelliklere sahip. Melek-
ler Kenti'ne gelince, yollan,
kestirmeleri iyi bilen, nazik,
sakin, kendi halindeki zenci
sürücü Max'ın (Jamie Foxx)
taksisine binip sabaha kadar 5
ayn adrese uğrayarak ölüm lis-
tesindeki 5 kişiyi ortadan kal-
dırmaya kararlıdır taşyürekli
tetikçi Vincent ve kendi halin-
deki, ezik, süklüm püklüm
taksi sürücüsü Max'ı da ken-
disine yardakçılık etmeye zor-
layacaktır bütün gece boyun-
ca...
Son 15 yılda, Manhunter,
Son Mohikan, Heat-Büyük
Hesaplaşma gibi düzeyli
filmleriyle özel hayranlar edi-
nen. bizimse özellikle Insi-
der-Köstebek'ine vurulduğu-
muz yönetmen Michael
Mann'in yine malum atmos-
fer yaratmadaki hünerini, me-
kân kullanmadaki becerisini,
aynntı titizliğini örneklediği
ve Dexter Gordon, Miles Da-
vis'lerin çalmış olduğu kulübe
giderek adam öldürürken bi-
le caz dinleyen, nihilist kiralık
katil Cruise-Vüıcent'a bol bol
felsefe yaptırdığı, aksiyon ve
şiddetten çokça nasibini almış,
iki kamerayla, dijital çekilmiş
bu son yapıtı, popüler, sıradan
bir Tom Cruise filmi olmanın
ötesine geçiyor yer yer.
Sıkı bir gerillm
Soğuk filozof katil Vin-
cent'm bize vaktiyle John
Lennon'un hayata ilişkin et-
tiği o unutulmaz özlü deyi-
şinden (Hayat, sen başka
planlar yaparken başuıa ge-
lenlerdir!) esinlenen lafıyla
aklımızda yer eden bu filmi,
şimdiye dek seyrettiğimiz,
yığınla benzerinden farklı kı-
îan, yönetmeninin Michael
Mann oluşu. Farklı karakter-
lerdeki iki kahramanın çatış-
masım konu edinip sıkı bir
polisiye-aksiyon ve gerilim
harareti yayarak rürün me-
raklısını hoşnut bırakan Col-
lateral, sonuçta Michael
Mann'in en başarılı filmle-
rinden biri olamasa da, sü-
rükleyici, heyecanlı, şık şı-
kırdım bir seyirlik.
İZLEYİCİ CÖZÜYLE... ERDALATABEK
Kiralıkkatilolmak
'Collateral' filminde Michael
Mann, işini dakik bir işadamı gibi
yaparak tanımadığı insanlan
soğukkanlılıkla öldüren kiralık bir
katili anlatıyor. Ama bu soğuk
bakışlı, sert adamın iç dünyasına hiç
girmeden sürüyor film. îç dünyasını
anlatan, insan yanını tanıdığımız kişi
ise onu taşıyan taksüün sürücüsü
Max.
Bir Los Angeles akşamında taksisini
temizleyen ve geceye hazırlanan
Max, bir kadını alıyor. Kadınla
aralannda geçen diyalog, zeki bir
taksi sürücüsü ile konuşmakta
sakınca görmeyen bir kadın savcının
kısa yolculuğunu renJdendiriyor.
Sürücü, yan yollardan geçerek daha
kısa sürede ,
yolcusunu
ulaştınyor. Savcı
da bu sürücüye
kartını veriyor.
Onu indirdikten
sonra büıen ikinci
yolcu ise
Vincent'tir, kirahk
katil.
O gece Vincent'in
beş işi vardır.
Tanımadığı beş
kişiyi öldürecek,
yaptığı anlaşmayı
yerine getirecektir.
Bu iş ise taksisinde
çalışan Max için
ilmin paradoksu,
ı kiralık katilin bir robot
gibi çalışmasına karşılık
taksi şoförünün insanca
, düşünmesi, korkması,
heyecanlanması,
kaygılanmasıdır. Ancak
bu paradoks ve sürücü
rolündeki Jamie Foxx'un
başanlı oyunu bile filmi
kurtarmaya
yetmemektedir.
aklın alamayacağı
bir konudur. Ancak Vincent, tehditle
onu bu işi sonuna kadar yapmaya
zorlar.
Taksi sürücûsünün yaşamı
Max, çahşarak kazanacağı parayla
bir Limuzin servisi kurmayı
hedeflemektedir. Annesi hastanede
yatmaktadır. Yaşlı kadın. oğlunun bu
işi başardığını sanmaktadır. Ve
kiralık katil çalışmaya başlar. Son
derece soğukkanlı, profesyonel
çalışmaktadır. Dakika hesabıyla işini
görür, hiçbir an kendini bırakmaz, bir
gecede bütün siparişleri yerine
getirmeye çalışır.
Filmin paradoksu, kiralık katilin bir
robot gibi çalışmasına karşılık taksi
şoförünün insanca düşünmesi,
korkması, heyecanlanması,
kaygılanmasıdır. Ancak bu paradoks
ve sürücü rolündeki Jamie Foxx'un
başanlı oyunu bile filmi kurtarmaya
yetmemektedir.
Harlka gece görüntüleri
Kiralık katil rolünde Tom Cruise,
çok başanlı olmasına karşın
canlandırdığı tip eski moda bir
katildir. Sert bakışlar, dik duruş,
soğuk tavırlar bilinen kiralık katil
tiplemesidir. 'Çakal' filminin
kılıktan kılığa giren, kendi işini
gören katili yanında Vincent tahsilat
memuru gibi kalmaktadır.
1 Çahşmalannı
yanında gezdirdiği
çantada taşıyan, bir
taksıyle adam
öldürmeye giden
kiralık katilin aşın
şanslı olması
gerekir ki bu işin
şansa bırakılacak
hiçbir yanı olamaz.
Ne denli becerikli
olursa olsun,
kiralık katilin işi
her milimi, her
saniyesi
hesaplanrruş bir
programla
gerçekleşmek
' "~~~
!
zorundadır. Iz
bırakmamak, tanınmamak, bir
geçtiği yerden bir daha gecmemek,
bir gördüğünü bir daha görmemek
gibi 'bellek silme çabşması' kirahk
katilin hiç değişmeyen
yöntemleridir. Burada ise neredeyse
kendini belleklere kazıyan bir kiralık
katil senaryosu var ki işi
tatsızlaştınyor, heyecanı öldürüyor.
Aksiyon da sadece silah seslerine
kalıyor ki, böyle bir filmin
dayanacağı ana öğe silah sesine bağlı
olmayan heyecandır. Susturucu bile
kullanmayan kiralık katil aslında
şansını da zorlamaktadır.
Film Los Angeles'in harika gece
görüntülerine. sürücü ile katilin
başanlı oyunlanna karşın başansız
bir yapım olmaktan kurtulamıyor.
KEDİ GÖZÜ
VECDİ SAYAR
Avrupalı Olmak
ya da Olmamak
Osmanlı'dan Türkiye Cumhuriyeti'ne uzanan Ba-
tı yolculuğumuzda yeni bir etabın son aşamasına
geldik sayılır. Yüzyıllar öncesinden başlayan bu se-
rüvende 'mutlu son 'a ne denli yakın olduğumuz tar-
tışmalanna kayıtsız kalan yurttaşlann sayısı fazla ol-
masa gerek. Herkes kendıne göre bir şeyler söylü-
yor bu konuda. Avrupa Komisyonu'nun yayımladı-
ğı ilerfeme raporu, 17 Aralık'a ilişkin beklentilerin
iyimserlik dozunun artmasına yol açarken, Avrupa
Birfiği'ni ülke çıkarlanna aykın bulanlar da eleştiri-
lerinin dozunu arttırıyor. Türkiye'nin Avrupa Birli-
ği'ne girme sürecini destekleyenler, nerede ise va-
tan haini ilan edilecek.
Hafta içinde Istanbul'da gerçekleşen Yeşiller/ E-
FA grup toplantısında Murat Belge'nin dediği gibi,
"AB, ülkemizin demokrasi gündeminde bir kod adı
oldu" ise, bunun nedenini insan hak ve özgürlükle-
rine tahammül edemeyen bir 'güvenlik devleti'nde
aramak gerekmez mi? Hak ve özgürlüklerimizin sı-
nırlannı daha da geliştirmek adına, Avrupalı demok-
ratlarla işbirfiği yapmak niye suç olsun? Tabii, Bel-
ge'nin yaptığı gibi, gereğinde Avrupalı aydınlan da
uyarmak gerekiyor. Kendi dinamiklerimizle çözüm-
lememiz, aşmamız gereken bazı hassas konulann
sürekli önümüze sürülmesi tutucu güçlerin ve Tür-
kiye'ye pek de iyi gözle bakmayan yabancıların işi-
ne yarıyor. Bunu hatırlatmamız sürece yapıcı bir
katkıdır.
Ama, bir de yapıcı olmayan eleştiriler var. Yeşil-
ler toplantısı katılımcılanna bir açık mektup dağ/tan
Bedri Baykam'ın yaptığı gibi. Baykam, Avrupa Bir-
liği sürecinın, Türk ordusunu nötralize ederek, Is-
lamcı yükselişe hizmet edeceği kanısında. Toplan-
tıya Türkiye'den katılan konuşmacılann Avrupalıla-
rı yanılttığını söyleyen Baykam, konuşmacılan '2.
Cumhuriyetçi' olmakla ve AKP iktidanna hizmet et-
mekle suçluyor.
Baykam'ın açık mektubunu okurken, üzüldüm.
Bir sanatçının, hem de onun gibi Batı değerleri ile
yetişmiş bir sanatçının kendini bu denli dar kalıplar
içine hapsetmiş olmasına; Susurluk zihniyetinin
bekçiliğine soyunmasına. Oysa, bir sanatçının ül-
kenin demokratikleşmesine, sivilleşmesine hizmet
eden bir süreçten kıvanç duyması gerekirdi. Bun-
ları söylerken, eleştirilecek bir şey olmad/ğını söy-
lemek değil niyetim. Elbette çok şey var eleştirecek.
AKP'nin niyetinde ne denli samimi olduğunu sor-
gulamak da mümkün, hatta gerekli. Ama, Avrupa
Birliği'nin Türkiye'ye sağlayacağı yararlan görmez-
likten gelmek, en kolayından politika yapmaktır. Ba-
zı solcu arkadaşlanmızın yaptığı gibi.
Konuyu, kültür-sanat alanına daraltırsak, şu
son birkaç yılda Avrupa Birliği hedefi doğrultusun-
da atılan adımlarla ifade özgürlüğünün sınırlannın
genişletilmesine nasıl katkıda bulunulduğunu göre-
bilıriz. Bize düşen, sürece karşı çıkmak değil, süre-
ce ters düşen yasal düzenlemeleri, yönetmelikleri,
uygulamalan bulup çıkartmak; hem iktidan, hem
de Avrupa Birliği yetkililerini uyarmak olmalı. Evet,
acı ama gerçek, nefes almamızı sağlayacak adım-
lann pek çoğu iç dinamiklerin değil, dış dinamikle-
rin sonucu atılıyor. Peki, en iyisi biz bu adımları at-
mayalım mı diyelim, yoksa iç dinamiklerimizi nasıl
daha etkin kılanz, bunun yollannı mı arayalım?
Siyasal iktidann bir yaptığı, öteki yaptığı ile çeli-
şiyorsa -ki bunun böyle olduğunu kaç haftadır ya-
zıyoruz bu sütunda- görevimiz eleştirmek olmalı.
örneğin, yeni TCY'de basınla ilgili yapılan düzen-
lemeler. yeni Basın Kanunu'nun tandığı özgüriük-
leri geri alır nitelikte. TCY'nin 60. maddesi, bir ha-
ber nedeniyle bir gazete ya da televizyon mahkûm
olursa, o yayın organının sahibi olan şirketin kapa-
tılabıleceğini belirtiyor. Hani, Basın Kanunu ile ga-
zetelerin kapatılması ortadan kalkmıştı, ne oldu? Bir
de, 'propaganda' suçunun, basın ve yayın yoluyla
işlenmesi halinde, verilecek cezanın yan oranında
arttınlacağı hükmü var. İfade özgürlüğü, böyle gü-
vence altına alınıyormuş demek ki!
Yeşiller toplantısında, Yûcel Sayman'ın dediği
gibi "Anayasası devleti bireyden üstün tutan bir ül-
kede yaştyoruz". Değişim, sancılı olacak elbette.
Mutlakiyetçi yönetim anlayışının, demokratik, say-
dam zihniyetle yer değiştirmesı kolay olmayacak.
Bu yüzden Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Ku-
rulu'nun raporundaki 'başbakancı rejim' eleştirisi-
ne kulak vermesi gerekiyor iktidann. Bu yaklaşımı,
daha küçük örneklerde de görmek mümkün. Kül-
tür Bakanlığı'nda 'Bakancı rejim' saltanatı süruyor.
Tabii ki, Erkan Mumcu'nun icadı değil bu. Tüm si-
yasal iktidarlar aynısını yaptı. Ama, şimdi bir şeyler
değişecekse eğer, yönetim anlayışının da değiş-
mesi gerekiyor. Dilerseniz haftaya devam ederiz bu
konuya...
Bugün
• BABYLON'da 23.00'te Natacha Atlas
konseri. (0212 292 73 68)
• ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ'nde
tDOB'den 19.30'da 'Konser/Metroda' adlı
konser ve bale. (0 212 251 56 00)
• CEMAL REŞİT REY KONSER
SALONU'nda 19.30'da genel sanat
yönetmenliğinı Aylin Şengül Taşçı'nın yaptığı
TC Kültür ve Turizm Bakanlıği İstanbul
Devlet Türk Müziği Topluluğu konseri.
(0 212 232 98 30)
U NARDİS JAZ2 CLUB'da 22.30'da Cihan
Terlan'dan 'Jobim Prpjesi'. (0 212 244 63 27)
• FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZtnde
19.00'da Iztevan Todorov'dan 'Demokrasi ve
Düşmanlan' konulu söyleşi.
(0 212 334 8740)
• Y.\PI KREDI SERMET ÇİFTER
ŞALONLnda 18.30 da '45. Paralelin
Ötesinde' konulu panel. Konuşmacdar: Karen
Muhallen, Nancy Huston, Sevin Okyay.
(0212 25156 00)
• EDEBİYAT-KOOP BEYOĞLU nda
19.30'da 'Türkçe Bir Felsefe ve Büim DUi
Olabilir mi?' konulu söyleşi. (0 212 244 02 05)
M TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR
MERKEZİ'nde 19.30'da BurçakEvren'in
sunduğu 'Gündelik Hayatın Tarihi' konulu
söyleşi. (0212 29312 70)
• ATATÜRK KİTAPLIĞInda 19.30'da 'Bizi
Güldürenler: Atalay Demirci GÖsterisi'.
(0 212 249 38 19)
• EDEBİYAT-KOOP İSTA1VBUL CUMOK'u
konuk ediyor 19.00'da 'Cumok Törkiye'de ne
yapıyor? Türkiye'ye nasıl bakıyor?' konulu
söyleşi. (0 212 244 01 03 - 244 0"l 05)