22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18OCAK2004PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Binizı Çabuk Tutun! Evet, elintzi çabuk tutun!.. Kım ne yapacaksa ne edecekse bir an önce davransın! Zaman hızla geçiyor. Mart yaklaşıyor. Bugünkü çıkmazdan kurtulabilmenin şimdilik tek yolu var; yerel seçimlerde ken- dine 'Ak'd'yen AKP'nın.Tayyip, Gül, Annç'lann; onlann ış- başına getirdiği Bakan'lann, Müsteşar'lann, Türkiye'yi kısa sürede bir çeşit şenat devleti, şeriat ülkesi, şeriattan yana bir ulus biçimine sokmak çabasındakilerin yolunu kesin!.. Elinizi çabuk tutun... Kimı görsem, kime rastlasam soruyor; tetefonlar, fakslar yağıyor Ne olacak bu ülkenin hali, nereye gidiyoruz! Adam- lar var, önemli görevtere getirilmiş, açık açık söylüyorlar: "Ümmetçiyiz, dinciyiz, Atatürk'e, kurduğu cumhuriyete karşıyız... "Bütün bunlan görüyor, duyuyoruz.. yine de eli ko- lu bağlı duruyoruz! CHP birazcık kıpırdamaya başladı. On- lar da anladılar bu gidişle getecek seçimde bir daha Mec- lis'e gelemeyeceklerini, getrilmeyeceklerini!.. Elinizi çabuk tutun... Ey. Atatürk Cumhuriyetini savunan partiler, liderier, Eçe- vit'ler. Baykallar, Karayalçın'lar, Cem'ler. Soysal'lar, Öz- den'ler, Perinçek'ler. solcular, komünistler, sosyalistler, sos- yaldemokratlar.. Yalnızonlarmı? DYP'ler, MHP'ler, ANAP'lar, irili ufaklı tüm partiler. sağın, aşın sağın önde gelenleri!.. Sız- ler bir şenat devletinden yana mısınız? Değilsenız, ki değil- siniz, damazsınız!.. öyleyse, aklınızı başınızatoplayın! Cum- hunyetçiler Cephesi'nde toplanın! Oturup görüşün, belli adayiarda bırleşin! Elinizi çabuk tutun... Ülke satılıyor. Atatürk'ün Inönû'nün, Cumhuriyetçi kad- 'olann binbir zorlukla kurduğu, yücelttigi ulusal değerler sa- ülıyor! Haraç mezat bıle değil. önüne gelene, parayı vere- ne... Ama hangi parayı? Bir an önce para gelsin, bir an ön- ce her şey satılsın hesabı ile... Elinizi çabuk tutun... Baykal'a sesleniyorum. Siz şeriat devletinden yana mısı- nız? Degilsiniz. öyleyse inadı bırakın. öncü olun, önderolun, başı çeken sız olun Cumhuriyetçıler Cephesinin... Ecevit, sen büyük umutlarla desteklendin.. görüyorsun, şeriat dev- tetinin ortaya çıkmasına az kaldı. öyleyse sen de katl dire- nişe, bir çeşrt savaşıma! Perinçek'ler, solcular, şunlar bun- ılar, bırakın şimdilik iç çekişmeleri. Bir gün gelir herkes ken- di bayrağını açar. Ama zamanı degil... Işte karşımızda her •gün kapımızı zorlayan rejim karşıtlan! Fırsat bulsalarAtatürk'ü <ie cumhunyetı de yok edeceklere karşı bırieşin... Işte fırsat rnarttaki yerel seçim!.. Elinizi çabuk tutun... Iş işten geçmeden!.. Türk halkı büsbütün yanılgı uçuru- nuna itilmeden... Koskoca bir devletin tüm kadrolanna, en enemli yerienne belli amaçlılann yerieşmesi sonuçlanmadan! Elinizi çabuk tutun! Zeytın dalı mı, gülün rengi mi, adı ney- se.. büyük bir Cumhuriyetçiler Cephesi oluştumn... Attmış yıllık bir yazar olarak bir kez daha sesleniyorum. Baykal'lara, Ecevit'lere, Cem'lere, Perinçek'lere, Soysal'la- ra, Özden'lere, Karayalçın'lara, sağdakilere soldakilere; MHP'li Bahçeli'ye, DYP'Iİ Mehmet Ağar'a... Atatürkçü, cumhuriyetçi tüm derneklere, sendikalara, örgütlere... Elinizi çabuk tutun! Elinizi çabuk tutun! Elinizi çabuk tu- tun!.. Cumhuriyet Omuzdaşlan Göreve! PENCERE 2003'ün son günlerinde AKP Adıyaman Milletvekili Hüsrev Kutlu'nun Atatürk'ün TBMM'deki fotoğrafına saldınsını bir ''bıreysel eylem" olarak görmek son derece yanlıştu". AKP Grup Yönetım Kurulu'nun bu kişi hakkında soruşturma açacağını duyurarak olayı bir "bireysel eylem" düzeyine indirgemeye çalışmasına asla kanılmamahdu". Vedİİ BİLGET Em. Amiral S ermaye ege- menliğı, kendi- nineekonomik, nesiyasalnede kültürel alanda, asla istemin (talebin) dogal, demokratik ve özgür seçi- mine teslim etmez. Her öz- gür kıpırdanış. her demok- ratik yönelim, her toplum- cu düşünüş ve davranış tar- zı sermayenin sömürü çar- kı içın büyük tehJikedir. Ekonomik süreçte serbest rekabet ve serbest pazar - kendi çıkan ve salt kendi söylemi için beliıiediğı ide- olojik pencereden savun- duğu serbestlik ötesinde- sermayenin asla görmek ıstemediği karabasandır. Siyasal süreçte de birbırle- nyle serbestçe yanşacak ve toplumsal istemi yanıt- lamada etkin olanın seçi- mi kazanacağı bir partiler düzenini asla ıstemez. Çün- kü toplumsal istem önem- lı değildir sermaye içm. Önemü olan, istemi de biz- zat kendisinin üretmesidir. Sermaye için, üretimle bırhkte istemin de üretüne- si zorunluluğu vardır. Top- lumsal üretim, tüketime bağlıdır. Toplumlann eko- nomik ve kültürel gereksin- meleri ekonomik ve kültü- rel ürünlerin yaranlrnasının temel itici gücüdür. Üretim. tüketim gereksinmesine bir yanıttır. Bundan dolayıdır ki istem. sununun (arzın) belirfevicisidir Ne ki bu. ülküselleştirilmiş (ideali- ze edilmiş) bır soyutlama- dır yalnızca. Çünkü ser- maye, kendi mallan ve sap- tadığı fıyatlapazan denet- ler. Bunun anlamı, istemin seçim hakkını ve etkenlik olanağını ortadan kaldır- makör. Tüketim, yeni üretim için gereksinme yaratır. Gereksinme yaratılması- nın anlamı, üretim için dür- tücü bir nedenin ortaya çı- kanlmasıdır. Ama bu dür- tü, yalnızca üreûmin koşul- lu bir ön varsayımıdır. Çün- kü tüketim, üretim için bir neden ortaya çıkanr ve ay- m zamanda üretimin sap- tayıcı amacı olarak. üre- rimde etkin maddeyı ya- ratır. Yani tüketim. gerek- sinmeyi yeniden üretir. Ser- maye bu noktada devreye girer. Hertürlükoşullandir- ma aracıru kullanarak -el- bet buna büyük ölçüde medya da dahıl- sadece ge- reksinmelerı giderecek maddeyi yaratmaz, aynı zamanda madde için ge- reksinmeyi yaratır. Gereksiıııne, başlangıç- taki doğal bıçiminden çı- kar ve kendisi madde-amaç tarafindan dürtü olarak be- lirlenir. Tüketimin madde- amaç için duyduğu gerek- sinme, madde-amacın al- gılanması tarafindan yara- tılır. Dolayısıyla üretim, gereksinen için bir madde yaratmaz, aynı zamanda madde içın gereksinenı ya- ratır. Sermaye egemenli- ğinin üretimi, kendi istemi- ne göre sunduğu ürünle- rin tüketiciye bir gereksin- me olarak algjlanJması esa- sına dayanır. Böylece üre- tim tüketimin amacını, tü- ketimin biçimini ve dür- tüsünü -nedenini- belirler. Artık bu noktada, tüketi- min de benzer biçimde üre- nmi yönlendirmesi söz ko- nusu değildir. Üretıme ege- men olanın. tüketenin eği- limini yönJendirip belirle- mesidir. Sermayenin en üst aşa- ması olan emperyalizmin tekelci dayatmacılığı, 1970"lerde tüm dünyada egemenleşti. Zamanla ken- disine "küreseP bir kılıf giydiren bu dayatmacılık, her ülke içinde sadece eko- nomik değıl, aynı zaman- da ideolojik saldınsım da yoğunlaştırdı. Sosyalist devletlenn -içten ve dış- tan- çökertilmesinin ardın- dan, bu saldınlar yeni ya- pay imgeler (sahte imaj- lar) ve uydurular yarattı. Bunların en başında özel- leştirmenin ve kamusal de- netime son venlmesinin demokrasi, fırsat eşitliği ve serbest pazarda "halka istediğinin verilmesr ola- rak çeşitlı kılıflar içinde sunulması geldi. Bu imge- yi destekleyen ve klişeleş- riren yeni bir ideoloji de yaratıldı. Bu, ideolojilerin sonunun geldiği biçemin- de bir ideoloji oldu. Artık dayatılan, sanayi ötesi top- lumdu ve küreselleşmey- le birlıkte dünyanın karşı- lıklı bağımlılık içinde iç içe evrensel bir bütünlüğe ulaşacağı uydurusuydu. Sı- nıf çatışmalan son bulmuş- tu. "Veni Dünya DüzeniM uydurusu ardında kavram- sallaştınlan bu süreç, ya- paydı. Sımfsallık tarihsel bir olguydu ve üretim araç- lannın özel mülkiyeti sür- dükçe sımf çatışmalan da sürecekti. "Küresel'' ser- maye bunun bilincindeydi. Yerel işbüükçüeri de... Bu- nun üzenne, sırufsal siya- setler yerine geçecek bır başka siyasal örgütlenme biçimı üretildı. Bu ürerilirken, kitlele- rin buna gereksinmesinın üretici egemenler tarafin- dan belirlenmesi için her tür koşullandırmaya başvu- ruldu. Yaratılan yeni ge- reksinme, yerel degil kü- resel bir dünyaya uygun, yersel değil göksel bır ge- reksınmeydi. Kitleler, din- sel siyasete zorunlu kıhn- dılar. Bu tür sıyasetı yapa- cak partiler de doğrudan sermayenin bağlaşıgı (müt- tefıki) olarak yaratıldılar. Emek-sermaye çelişki ve çatışması Tann'ya havale edıldı. Atatürk'ün sözleru. Bu "yenidüzen", doğal olarak en çok bağımsızlık ve sennaye karşıü söviem- lerden nefret ettL "Kapi- talizm Türkiye'de, Avnı- pa'da ve eski Rusv^a'da ol- duğundan daha za>if ge- UştL Fakat \azr\et, büyük teşebbüslerdeki hemen bü- tün kapitalinvabanalarta- rafindanvaunbnışobnası\- la şiddetlenmiştir. Halkı- niızın isüsnıannı kolaylaş- ürmakiçin kurulmuşolan kapitülas\t)n sistemlge&ş- memizi engdiemiş vebia bu sömürü>e tahammül et- meye mahkûm eüniştir. Bu rejimi ortadan kaldırma hedefine sahip bugünkü mücadelenüz her şeyden önce kapitalizme karşı yö- nelmiştir™ Biz memlekeü- mizi düşman istilasından kurtardıktan sonra. kamu- sal ehemmiyet taşı\an bü- yük işletmeleri dev let eü\- le yönetme niyetindeyiz. Böylece gelecekte büyük kapitalist sınıflann efendi- liğuıinülkedehâkimolma- sınınönünegeçmişohıruz. Türkiye'ıım büyük devlet- ler ve onlann uydulan ta- rafindan hâlâ açıkva-d ka- pah olarakçügmcasaldm- lara hedefolmasının nede- ni, bütün nıazlum millede- re kurtuluş yolunu göster- miş olmasıdır.'" "İstiklaH tanı için şudüsturvar: Hâ- kimiyet-i VüIIrve. hâkuni- y et-i iktisadiye ile tarsin edilmelidir. Bu kadar bü- yük gayeler. bu kadar mu- kaddes, azametii hedefler kâğıt üzerindeki düstur- larla, arzu ve hırsla husul bulamaz. Bunlann tahak- kuk-i tammnu tenıin için yr egâne kuv^ et, en kuv^et- İi temel iktisadiyatnr. Siya- si ve askeri muzafferiyet- ler ne kadar büyük ohırsa olsun,iktisadi zaferle tetvic edflemezse semere, netice payidar olamaz. En kuv- veüi ve paıiak zaferinûzi de tetvic eden semeraN na- fiayi temin için hâkimiyet- i iktisadiyemizin temin ve tarsini lazımdır... Fakat efendiler alelacele fütuhat yapanlar, sapanla fütuhat yapanlara binnetice terk-i mevki etmeye mahkûm- dur~ Kıhç kullanan kol yo- rulur. fakat saban kuÜa- nan kol her gün daha çok kuvvedenir ve her gün top- rağa daha çok sahip olur.- Bugün mevcut olan fabri- kalanmızda ve daha çok ohnasını temenni ettiğimiz fabrikalarunızda kendiiş- çUerimiz çahşmahdır. Mü- reffeh ve memnun olarak çahşmalıdır. Ve bütün bu say dığımız sınıflar aynı za- mandazenginolmahdır. Ve hayatmlezzet-ihakidanita- dabilmeydir" Ve "Biz_ is- tiklalimizi enün bulundu- rabihnekiçin heyet-i umu- miyenüzce heyet-i milliye- mizcebizimahvetmek iste- yen emperyabzme karşı ve bizi yurnıak isteyen kapita- lizme karşı. hey et-i milliye- ce mücahedevi caiz gören bir mesleği takip eden in- sanlan/"* diyen Mustafa KemalAtatürk. "künesel'' sermaye egemenJerinin ve ülkedeki uzantılannın en çok yok etmek istedikleri imgeydı. Bu nedenle, her firsatta ve her yönden Ata- türk'e karşı saldınlar yo- ğunlaştı. 2003 "ün son günlennde AKP Adıyaman Milletve- kili Hüsrev Kuounun. Ata- türk'ün TBMM'deki fo- toğrafina saldınsını bir "bi- reysel eyiem" olarak gör- mek son derece yanlıştır. AKP Grup Yönetim Kuru- lu'nun bu kışi hakkında soruşturma açacağını du- vıırarak olayı bır "bireysel eylem" düzeyine indirge- meye çahşmasına asla ka- nılmamalıdır. AKP'nin de onu Türkıye'ye bir gerek- sinme olarak koşullayan "küreseT sermaye düze- nınin de amaçlan i\ice al- gılanmalıdır. Ne Kutlu'nun Atatûrk'e ne de sermaye- nin topyekûn kıtlelere sal- dmsı, "Tann'ya havale" edılmemelidir. Unutulma- malıdır ki kendılerinı Tan- nsal bağlanış kılıfi ardına gızleyen bu odaklar -öme- ğın yine geçen yılm son günlennde İsmaıl Ağa ce- maatimn lideri l staosma- noğlu'nun kızının cenaze töreninde- ülkemizin top- lumsal varoluşuna karşı tu- tumlannı "havaleB" degil. eylemlı olarak sergilemek- ten hiç de geri kahnamış- lardır. Sonuç Toplumsal \arlık. top- lumsal bılınci belirler. Ser- maye düzeninin ve suufsal örgütlenmeleri yok edil- miş kitlelere gereksinme olarak yaratıp ürettıklen AKP'nin toplumsal varlı- ğımızı daha uzun süre dar- madagın etmesine izin ver- diğimız koşulda, toplum- sal bilincimiz öylesıne ör- selenecektir ki yalnızca Türkiye Cumhunyetı'nın değil, cumhuriyet sözcü- ğünün bile ne anJama gel- diğini unutacağız. Ege- menlik ulusun değil. gök- sel kıhflargiydınlmış '"kü- resd" sennaye hizmetkâr- lannın olacaktır. Şimdi sonın. bu gıdışe bakarak "Ankara'nın taş> na bak/ Gözterimin yaşına bak/ Uyan uy^n Gazi Ke- mal/ Şu dünyanın işine bak" diye ağıt söylemeyı mi sürdüreceğımiz, yoksa Gazi Kemal'in cumhuri- yet omuzdaşlan olarak ken- dimıze düşen görevi yeri- ne getirme sorumluluğuna sahip mi çıkacağımızdır?.. CUMHURİYET KİTAP KULUBÜ OCAK AYIETKİNÜKLERİ: 5 TÜRKİYE YAZARLAR SENDİKASI Öykü Ustalarımız: 3 • Naim Tirali'den bir öyküsü • Tansu Bele'den Naim Tirali • Kitap fmzası 19 Ocak Pazartesi Saat:18.00 Yen Cumhuriyet Kitap Kulübü, istiklal Cad., Zambak Sok, No:4, D: 1-2, Beyoğlu - istanbul Tel: 0212/2523881-82 Kafeteıyamız pazar dahıl her gün saat:10.00 - 21.00 arası açıktır. Mizah Ham Ervaha Yakışmaz... Mizah insan zekâsının ürünüdür; keyfinedoyum olmayan bir beyinsel gülümsemenin dışavurumu- dur... Ne softalıkta mizah var.. Ne mollalıkta.. 'Mürteci mizah' olmaz; ham ervahlığın bedeli, ze- kâ çaprazında çarmıha gerilmenin faturasını öde- mektir. Anadolu'da mizahı vurgulayan iki isimden biri Nasrettin Hoca, öteki Baba Erenler... Ikisi de eleştirinin oklarıyla yobazlığı iman tahta- sından vuran ustalıkta mizah yapariar... Bugünkü iktidann ileri gelenlerine bakıyorum, bıyıklartek model... Sünneti şerife üzerine kırpılmış... Hatunlar tek model.. Türbanlı.. Içlerinden hangisi Bektaşi mizarıının insan aklı- na merhaba diyen özgür felsefesindeki nükte kı- vılcımlarından tat alabilir?.. Oysa Bektaşi Anadolu demek... Dünyanın Müslümanlık coğrafyasında Orta As- ya'dan gelerek Anadolu'yu aşıp Balkanlar'a uza- nan bu dalgayı duyumsayamayan kişinin yaşa- mında eksiklik var demektir... • Geçen akşam, orta yaşlı, yaşlı ve gençlerden oluşan bir aydınlık toplantının sofrasında, ham er- vah iktidannı birtürlü içlerinesindiremeyentakımın- dan dostlarla günün hal-i pür melâlinı ve cihan-ı âle- mın rezilliğini konuşuyorduk; mizah resmi ya da özel kesimden gelen her bır konuğun sohbetinden, fik- rinden, görüşünden eksik olmuyordu... Söyleşiye eklenen yakası açılmadıkfıkralardaca- bası... Bunlardan ikisini hiç duymamıştım; ikisi de imam üzerine ve buram buram Anadolu kokuyor; demek ki halkımız mizah üretmekten bır gün bile geri durmuyor... • Anadolu'nun o bıçim bir yerinde ünlü bir ağa varmış, sağda solda çalımından geçilmiyormuş, çev- resindekıler de ağayı pazarlamak için gerekli pro- pagandayı yapmaktan geri durmuyoriarmış: - 'Ağa'nın önüne geçilmez... Sokakta, çarşıda, pazarda kimse ağanın önüne geçemıyor, herkes geri duruyor, ağa da salına sa- lına üstünlüğünün tadını çıkarıyor... Bir gün ağanın camiye gidesi tutmuş, ancak ce- maatin en önünde yerinı alsa da karşısında nama- zı kıldıran imam var... Ağa içeriemiş, ama, sesini çıkaramıyor; adam- lan namazdan sonra imamı yakalayıp bir iyi ben- zetmişler; ağzını burnunu kırmışlar: - Ulan, sen bizim ağanın önüne nasıl geçersin?.. İmam perişan, hemen ağaya koşmuş: - Ağam bu ne haldir?.. Ağa: - İmam efendi, bizimkilerfazla ileri gitmişler; ama sen de fazla ileri durmuşsundur... • Bir imam fıkrası daha... Kasabanın imamı cenaze namazını kıldınrken cemaate soruyor: - Merhumeyi nasıl bilirsinız?.. Cemaarten ses yok... İmam yine soruyor: - Merhumeyi nasıl bilirsiniz?.. Cemaatten yine ses yok... Üçüncü soruda da ses çıkmayınca imam patla- mış: - Ulan ne susuyorsunuz!.. Hayattayken hanginiz kapısını çaldı da merhume 'hayır' dedi?.. • Güzelim Anadolu'yu renklendirip süsleyen mizah- tır; bu halk, yüzünden düşen bin parça olan mür- teci takımına bin yıldan bu yana yüz vermemiş... Peki, diyeceksiniz, bu ham ervah nereden çıktı?.. AYTEKİIM YILDIZ'l kaybettik. Can arkadaşımız, kardeşimiz Aytekin'le birlikte, 12 Eylül döneminde, parti kuruculuğumuzun ve milletvekili adaylığımızın "malum kişiler"ce veto edilmesi onurunu yaşamıştık. Aytekin gerçek bir Kemalist olarak yaşadı, yüreğimizde hep yaşayacak... Giderek öbür tarafta çoğalıyoruz... Ruhu şâd olsun. Dr. Tunhan Temuçin, Ensın Aythn, AUL Ümit Teoman TMMOB MİMARLAR ODASI İSTANBUL BÜYÜKKENT ŞUBESİ'NDE TARİHSEL BİR DÖNEME DOĞRU (38. DÖNEM / 2004-2006) İŞBİRLİĞI VE DAYANIŞMA ÇAĞRISI Uluslararası guç merkezleri ülkemizdekı "tüccar sıyaset" anlayışıyla "kamu yonetım reformu" adıyla bır entegrasyonu dayatıyor! Uluslararası ve işbirlikçi kentsel yağmanın önü açılıyor! Ulusal. tarihsel, doğal değerler, havzalar, ormanlar, yaşadığımız kent İstanbul, yağma tehdıdı altında! Nrteliksiz yabaocı mimarlann ülkemizde çalışması kolaylaştınlıyon ulkemız mımariannın hızmet sunma yolları kapatıhyor! GATS- Avrupa Biriiği uyum paketi koşulsuz 2005 te yünirlüğe girecek! Ulkemız mımarlannın ışsızlığı artıyor! 2004, Mimarlar Odası'nın 50. Yılı! Mımariık, 50 yıllık toplumla buluşma hedefinı engelfere karşın surdunıyor! Uluslararası Mimarlar Biriiği Kongresi 20O5'te Istanbul'da! TünVıye mirnarlık bınkımını 2005'e taşımak gerekıyor! Bu koşullarda tarihsel bir dönemi geleceğe taşıyacak daha etkin Mimarlar Odası için işbiriiği ve dayanışmaya çağınyonız! ÇAĞDAŞ, DEMOKRAT, TOPLUMCU MİMARLAR 24 Ocak 2004 Cumartesi, Genel Kurul İTU Mımarlık Fakultesı 109 no'lu Salon 25 Ocak 2004 Pazar, Seçimler Mimarlar Odası İstanbul BK Şubesı Yıldız Sarayı Dış Karakol Bınası
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear