22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
18OCAK2004PA2AR CUMHURİYET SAYFA KULTUR kulturfa cumhuriyet.com.tr 15 KULE CANBAZI SUNAYAKIN Oyuncak askerkaçağı!..~Jk 7"ürnberg'denSturtgart'agıdentren- / \ / deyaralıbirAlmanaskeriyditekar- _/. V kadaşım. Onu, kentin surlan içinde- ki eski oyuncak satan bir mağazadan almış- tım. Bir sedyeye uzanmıştı ve bir kolu da sargılıydı. Avucuma sığan bu ılginç asker fi- gürünü bir an önce müzemin yaralı askerler bölümüne götürmek için sabırsızlanıyor- dum. Oyuncak askerleri ateş ederken ya da uygun adım yürürken görmeye alışığız. Oy- sa, 193O'lu yıllarda, Almanya'da yapılan ör- nekleri arasında yıkanan, kurulanan, çizme- sini boyayan. akordeon çalan, telgraf dire- ğine tırmanan oyuncak askerler de vardır. Benim için en değerli olanlanysa sargılar içindeki yaralı oyuncak askerlerdir. Yol ar- kadaşıma çocukluğumun "Küçük asker, küçük asker" şarkısını söylüyor, geçtiğim yerlerde kim bilir kaç Alman askerinin be- nim sevgili oyuncağım gibi yaralandığını düşünerek de arada bir trenin penceresinden dışanya bakıyordum... Şu az ötede, kilise- sinin kulesı gorülen köyde bir asker kaçağı gizlenmiştir belki de!?. Asker kaçağı heyfceii Ikinci Dünya Savaşı'nın başlamasının 50. yüdönümü olan 1 Eylül 1989'da, Alman- ya'daki banş ınisiyatıfi, Hitler'in ordusuna kan emici olarak hizmet etmek yerine asker kaçağı durumuna düşenlerin anısına bir hey- kel dikmek ister. Bu amaçla açılan yanşma- ya yedi heykeltıraş katılır ve içinde ünlü Al- man şair Brecht'in kızının da bulunduğu seçici kurul Mehmet Aksoy'un projesini birinci seçer. Sanatçı. Bonn kentindekı Fri- edensplatz, yani "Barış Meydanı"na diki- lecek olan heykeli hazırlarken çatlak sesler yükselmekte gecikmez! Heykel, Hitler fa- şizmine karşı olduklan için askerlikten ka- çanlan simgelese de, böyle bir esenn Alman ordusuna hakaret anlamı taşıdığı düşünce- sinde olanlann sayısı gıderek çoğalır. Bonn Belediye Başkanı'nın heykelin dikilmesine izin vermeyeceğini açıklaması üzerine ba- nş inisiyatifi mahkemeye başvurur, ama ve- rilen karara sevinemezler: "Heykel dikile- mez!" Mehmet Aksoy, bir günlüğûne de olsa heykelini meydanda sergilemeye kararlıdır. Heykel, bir treyler yardımıyla çekilir mey- dana, üstündeki örtüyü toplama kamplann- dan kurtulmayı başaran asker kaçaklanyla birlikte açar Mehmet Aksoy... Sanatçıya sa- nlan asker kaçaklannın ağlamalan, meyda- nı dolduran alkış sesinden dolayı duyula- maz. Saat 18.00'e yaklaştığmda bir hüzün kap- "Meçhul Asker Kaçağı', 1989, Hitler ordusundan kaçan askerler anısına anıt, Postdam. lar herkesi; çünkü, heykelin meydana geti- rilmesine yabuzca o gün için izin verilmiş- tir. 1 Eylül Dünya Banş Günü için düzenle- nen miting bitecek ve heykel sökülerek sa- natçmın atölyesine taşınacaktır. Işte o an, Protestan Kilisesi adına konuşan bır temsıl- ci çıkar ortaya: "Asker kaçağı heykeli bi- zim kilisemize iltica edebilir. Biz kilise- mizde onu muhafaza ederiz." Asker kaçağı heykeli Almanya'da bir tar- tışmanın başlamasına neden olur. Bir tele- vizyon programı sunucusu "Eğer bu asker kaçakları on bin kişi değil de, bir milyon kişi olsaydı, altı milyon insan ölmeyecek- ti" dediği için hakkında dava açılır! Tartış- malar sürerken banş yanlılan sahiplenirler heykeli. Baden Württemberg eyaleti iki ay sergilemek üzere heykele talip olur. Kilise- den alınan heykel bir meydana konulur ve süre dolunca geri döner yerine. Sergi talep- leri öylesıne artar ki asker kaçağı adlı hey- kel adına uygun bir şekilde sürgün hayatı ya- şamaya başlar. Sonunda Postdam kenti hey- kele sahip çıkar ve asker kaçağı Einheit Platz'a dikilir. Oyuncak silahlar ve çocuklar Avrupa'daki oyuncakçı dükkânlannda ta- bancalar, tüfekler, tanklar, askerler, bizdeki kadar satıhnıyor: şövalyecilik oynayan ço- cuklar için yapılan tahta kılıçtan başka bir silah yoktur neredeyse. Çocuklara oynama- lan için oyuncak silah alınıp alınmaması ko- nusunda Buket Uzuner'in söyleyecekleri var bize: "Oğlan çocuklannı bebeklikle- rinden başlayarak oyuncak silahlarla oy- namaya teşvik etmek ve bunu da doğala- rındaki saldırganlıkla açıklamak ciddi ve uzun bir siyasi yatınmın parçasıdır. Çün- kü daha küçükken silahlan sevdirdiğiniz oğulları, büyüyünce ganimet, petrol, güç- iktidar ve para için ama vatan, millet, din veya namus adına savaşa yollamak çok daha kolaylaşmaktadır. Daima hayran ol- duklan, bütiin çocukluklan boyunca her çeşidinden oyuncaklarıyla oynadıkları, varsa avcı baba veya dayılarından gör- dükleri ama aslını bireysel olarak elde et- menin zor olduğu (olması gereken) silah- lan ellerine tutuşturup, rüyalannı bir an- lamda gerçekleştirdikten sonra onlan öl- meye yollamak bir hipnozdur ve tarih bo- yunca daima işe yaramıştır." Bir de karşı taraftan binne kulak verelım: yani oyuncak sılahların. askerlerin, savaş oyunlannın çocuğu saldırgan yapma yerine şiddetten anndırdığına inanan birine: "Bu savaş oyunları sarhoşluğu, tüfeğe elini sürmeksizin, kışladaki uzun saatlerini or- taçağ felsefesini ciddi ciddi incelemeye adayarak on sekiz ay askerlik hizmeti yapmayı başarabilen bir adam ortaya çı- kardı."" Çocukluğunda oyuncak silahlarla oyna- mayan, yaşamı onlardan soyutlanmış bir adam, askere alındığında bu güce tapar mı? Ya da şöyle soralım, asker kaçaklan çocuk- luğunda savaşçılık oynayanlann mı, yoksa oynamayanlann mı arasından daha çok çı- kıyor? Bu konuda yapılacak araştırmamn tartışmaya ışık tutacağı düşüncesindeyim. "Özür dilerim"... Hayır, size demechm! Erkek çocuklann oyuncak silahlarla oyna- masını savunan adamm sözünü kesmışim, dinliyoruz: "...Ve sanıyorum Id, savaştan derin, sistemli, aydınca ve belgelere daya- nan nefretimi, çocukluk günlerimdeki sağlıklı, masum. platonik olarak oynadı- ğını kanlı oyunlara borçluyum." Umberto Eco'dur, sözünü kestiğimiz ada- mın adı! Ünlü yazar şımdi de oğluna sesle- niyor: "İşte böyle, sevgili Stefano, sana tü- fekler vereceğim. Ve gerçeğin hiçbir za- man tamamen bir yanda olmadığı, son derece karmaşık savaşlar oynamayı öğre- teceğim sana. Gençlik yıllannda bir hay- li enerji açığa çıkaracaksın, fikirlerin bi- raz kanşık olabilir, ama yavaş yavaş ba- zı kanılar geliştireceksin. O zaman biiyü- düğünde, bütün bunların bir peri masa- lı olduğuna inanacaksın." Eco, şöyle tamamlar, oğlu Stefano'ya ses- lenışini: "Ama olur da büyüdüğünde, ço- cukça düşlerinin o canavar tipleri hâlâ sürüyor olursa, büyücüler, cüceler, dev- ler. ordular, bombalar, zorunlu askerlik hizmeti, belki de peri masallanna karşı eleştirel bir tavır kazandığın için, yaşa- mayı ve gerçekliği eleştirmeyi öğrenecek- sin> Çocuklan oyuncak silahlarla oynatmanın doğru olup olmadığı tartışması süreceğe benzer. Son söz: Asker kaçağının oyuncağı yapılırmı acaba!? YUN20-25 OCAKARASITAKSİM SAHNESÎ 'NDE Kaygusuz'dan banşa çağnKültür Servisi - İstanbul Devlet Tiyatrosu'nda 2002-2003 sezonunda sahnelenen Sevgi Sanlı'nm 'Kaygusuz Abdal' adlı oyunu seyircinin yoğun isteğı nedeniyle 2003-2004 sezonunda Taksim Sahnesi'nde yeniden başlıyor. Sönmez Atasoy'un sahneye koyduğu oyun, 20-25 Ocak tarihleri arasmda sahnelenecek. Müziği Adil Arslan'a, koreografisı Nasuh v : - • • - . > Bann'a, dekor tasanmı Ethem Özbora'ya, kostüm tasanmı Hale Eren'e, ışık tasanmı Önder Arık'a ait olan oyunda Yetkin Dikinciler, Atsız Karaduman, Burak Şentürk, Okday Korunan, Ali Düşenkalkar, Hatice Aslan, Selçuk Kıpçak, Umut Demirdelen, Fikret Urucu, Emir Tayla ve Canberk Uçucu rol alıyor. Geçtiğimiz yıl Antalya'nın Elmalı ilçesinin Tekke Köyü'ndeki "Abdal Musa Şenlikleri" ve Nevşehir'deki "Hacı Bektaş Veli ŞenliklerT'nde de büyük ılgiyle izlenen oyunda, her şeyin geçici olduğu bir dünya tablosunu zihnimizde canlandıran Kaygusuz'un "sevme biçimlerini" kendi yaşamöyküsüyle ortaya koyması anlatıhyor. Kaygusuz'un toplumsal banş çağnsı, semahnı eşsiz ritmiyle yüzyıllann ötesinden günümüze aktanhyor. Yetkin Dikinciler, oyundaki rolüyle 28. Ismet Küntay Ödülleri'nde En lyi Erkek Oyuncu Ödülü'nü, oyunun ışık tasanmını yapan Önder Ank ise 3. Lıons Selim Naşit Özcan Ödülleri'nde En Başanlı Işık Tasanmı Ödülü'nü almıştı. (0 212 245 25 90) <yA. enı Bir Ülke', eleştirmenler tarafından Oscar Ödüllü filmlerin yönetmeni Jim Sheridan'ın bugüne dek yaptığı en özel film olarak niteleniyor. Jim Sheridan 'ın sonfilmi kendiyaşamından kesitler içeriyor Olmadıyeni baştanKültür Servisi - Jim Sheridan'ın kendi yaşamöyküsüne dayanarak senaryosunu iki kızı Naomi ve Kirsten ile birlikte yazdığı "Yeni Bir Ülke" (In Amerika) ülkemizde 6 Şubat'ta gösterime girecek. Senaryonun beyazperdedekı kahramanlannı Samantha Morton, Paddy Considine. Djimon Hounsou, Sara Bolger ve Emma Bolger canlandınyorlar. Fihnin yapımcılığını Jim Sheridan ve Arthur Lappin üstlenmiş. Her şeye yeniden başlamak. klasik bır Amenkan rüyasıdır. Fakat bunu gerçekleştirmek iki Irlandalı göçmen Johnny ve Sarah (Paddy Considine ve Samantha Morton) için günümüz Manhattan sokaklannda pek de kolay olmayacaktır. İki küçük kızlanyla birlikte, bu acımasız ülkede bazen komık, bazen de çaresiz günler geçıreceklerdır. Ceplerinde tek kuruş olmayan Johnny ve Sarah, New York'un serseriler, uyuşrurucu bağımlılan ve ganp renkli kişiliklerle dolu sokaklanndan birinde yenı bir yuva kurmaya çahşmaktadırlar. Onlar Amenka'yı bır fırsatlar, tehlıkeler ve gariphkler ülkesi olarak algılarken küçük kızlan için bu yeni ülke her an her şeyin olabileceği büyülü bir dünyadır. Bir cadılar bayramında, küçük kızlar onlara sürekli bağıran komşulan Mateo'nun kapısını çalmaya cesaret ederler ve ailenın kaderi bır anda değışir. Sheridan'ın en tanınmış fılmleri Oscar Ödüllü "My Left Foot" ve "In the Name of the Father" yönetmenın anayurdu olan İrlanda'da geçmektedir. Fakat Sheridan bu filmleri yapmadan çok önce Amerika'ya yerleşmıştir. Onlann Amerika rüyası, dört kişilik ailesüıin yıkık dökük bir eve yerleşmesiyle başlamıştır. Bu zaman dilimi Sheridan'ın yaşanuyla hemen hemen aynıdır. Ta ki 1989 yılında Oscar'a aday gösterilene dek. Sheridan, yaşadığı bir trajediyi de (erkek kardeşi Frankie beynindeki tümör yüzünden o yıllarda ölmüştü) filmin yapısı içine katmış. Fakat filmin karakterlenni gerçek insanlardan değil de o yıllarda New York"ta tanıştığı renkli karakterlerden seçmeyi uygun görmüş. Projeye daha gerçekçı ve kişısel bir bakış kazandırabilmek için kızlan Naorru ve Kirsten Sheridan'ın da öykülerini ve hatıralannı senaryoya katmış. Sonuç olarak film, eleştirmenler tarafından Shendan'tn bugüne dek yaptığı en özel film olarak yorumlanvyor. ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Çember Daralırken... Siz de farkında mısınız, dünyanın bir yansın- da politik iktidarların kadınlar üzerinden, kadın- lan kullanarak, kadınlan ezerek, kadınları yok sayarak, kadınları cezalandırarak (hatta öldüre- rek) politika üretmeleri, iktidarlannı güçlendirme- leri aldı başını gidiyor... Çevremizdeki çember gittikçe daralıyor. Halkı Müslüman olan ülkeler- den söz ediyorum. Şu son bir yılın ya da bir haftanın haberlerine göz atın: Afganistan (hani ABD'nin özgürlüğe ve de- mokrasiye kavuşturduğu Afganistan) yeni ana- yasasını ilan etti. llk maddelerden biri, dini ya- salann, her yasa ya da kuralın üstünde olduğu... Televizyonda kadın şarkıcıya ancak iki gün ta- hammül edilebildi. Malezya'da, şerıat kanunlan yalnız bıreyalet- te, Terenganu'da geçerliyken şimdi tüm ülkede geçerli olması için baskı var. Recm' cezasıyla en çok gündeme gelen Ni- jerya'da, kadınların taşlanarak öldürülmesi sa- nırsınız ki, Islama ilışkin bir şey. Oysa değil. Is- lam öncesi bir geleneği, 2000 yılından sonraki köktendinci yönetim yasallaştırdı. Iran'da, reformculann verdiği savaşı hep bir- likte izliyoruz. Irak'ta (hani ABD'nin özgürlük ve demokrasi getirmek için işgal ettiği Irak'ta) Geçici Hükümet Konseyi, birkaç gün önce, Baas Partisi'nin uy- guladığı Medeni Yasayı iptal etti. Yenne her di- ni toplumun, dini liderinin denetleyeceği, dini yasalan getirdi. Buna göre bundan böyle evlilik, boşanma, miras, çalışma, mal edinme, konut, aile, farklı dini inançlara göre düzenlenecek... Irak'ta kadınlann bir haftadır sürdürdükleri is- yan ve protesto şu noktada yoğunlaşıyor: Ge- çici Hükümet Konseyi'nı atayan, ABD yönetimi- dir. Işgalci güçlerin işgal ettikleri ülkenin anaya- sasını değiştirmesi, Lahey Sözleşmesi'ne aykı- rıdır. Bizdeki yangın Evet çevremizdeki köktendinci çember sıkışır- ken gelelim bize: Türk Ceza Kanunu Tasansı, Meclis Alt Komis- yonu'nda tartışılmakta... Ve bu köşenin okurla- rı gayet iyi biliyor ki, alt komisyonda, "namus ci- nayeti", "töre cinayeti" diye adlandırılan rezilli- ği, dehşeti, vahşeti hâlâ görmezlikten, bilmez- likten gelenler var. Üstelik direnmekte ısrar edi- yorlar! Bu vahşeti işleyenler, "haksız tahrik" diye ce- za indıriminden yararlandıkça, bu cinayetlerin sonu gelmeyecek. Geçen hafta bu maddede (madde 31) "hak- sız tahrik" yerine "haksız fiil" ifadesi benimsen- di. Ancak bu ifade yoruma açık ve namus cina- yetlerini önlemeye yeterli değil. Eğer kanlannı kızlarını, gelinlerini, baldızlarını, yengelerini "ai- le namusunu" kurtarmak için öldürenlerin ceza indiriminden yararlanmalannı önlemek istiyor- sak şu ifadeye açıkça yer verilmeli: "NAMUS Cİ- NAYETİ FAILLERİ HAKSIZ FİİL HÜKMÜNDEN YARARLANAMAZ!" Yine, kasten insan öldürmeyle ilgili maddeler tartışılırken "anikasıt" halleri dışında tüm öldür- me suçlarına müebbet hapis cezası öngörüldü. ("Ani kasıt": Karım, bir başka erkeğe baktı, ani- den sinirlendım, geberttim...) Bu maddeye (Madde 136) ağırlaştırıcı neden olarak "kan gütme saikiyle" işlenen cinayetler eklendiği halde, kadınlann iki yıldır ısraıia üze- rinde durdukları "namus saikiyle işlenen cinayet- ler" lafı eklenemedi... "Ağıhaştıncı" nedenler arasında nükleer ya da biyolojik silah kullanmak, su baskını ya da yan- gına neden olmak gibi olasılıklara yer verildi. A- ma her ay onlarcasına tanık olduğumuz "na- mus" adına işlenen cinayetlere yer verilemedi. Sanki bu ülkede böyle bir şey yok! 'Töre"yse söz konusu olan, "kan gütme" de töre... Ama bizim ülkemizde kanunlar törenin üzerınde bir güç değil mi! öyleyse bu maddede sayılan ağırlaştıncı hal- lerarasına "NAMUS SAİKİYLE" işlenen cinayet- ler de eklenmeli. TCK Kadın Platformu'nun dediği gibi: "Dev- letin hiçbir şekilde namus cinayetlehne müsa- maha göstermeyeceğine işaret eden ibarelerin Türk Ceza Kanunu'nda yer alması", bu vahşeti önlemenin ilk önemli adımı. Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceği, demokrasi ve insan hakları açısından kaçınılmaz birgerek- lilik. On yıllardır değiştirilmesi için savaş verdi- ğimiz Ceza Yasası değişiyor. Elimizdeki bu fır- satı değerlendirmenin tam zamanıdır. zeynep o zeyneporal.com Faks:(0 212)257 16 50 Nezih Danyal'a Polonya'dan davet • Kültür Servisi - Karikatürist Nezıh Danyal, Polonya'da yapılan 'Satyrykon 2004 Karikatür Yanşması'na seçici kunıl üyesi olarak çağnldı. Bu yıl mizah, sosyal yergi ve şeytan konulannda yapılacak yanşmaya, daha önce başka bir yanşma ve sergiye katılmamış, A3 boyutundan büyük olmayan. her tür teknikle çizilmiş özgün karikatürlerle katılabılınıyor. Yazısız karikatürlerin tercih edileceği yanşmada, Altın Anahtar büyük ödülü, gümüş madalya ödülleri ve para ödülleri veriliyor. Aynca yanşmaya katılan kankatürler bir katalogda toplanarak yanşmacılara göndenlecek. Katıluncılann, kankatürlerini 1 Şubat 2004 tarihine kadar Satyrykon 2004, Chojnowska 2, 59-220 Legnica, Poland adresine göndermeleri gerekıyor. (Aynntılı bilgi için: www.satyrykon.com) BUGUN • YAPI KREDİ KÜLTÜR MERKEZİ TURKCELL BİNASI'nda 15.00'te 'Tierra' filminin gösterimi. (0 212 252 47 00) • ŞALİH ZEKİ KOLATLI KÜLTÜREVİ'nde saat 15.00'te Yaşar Avunç'un 'Çeviri Sorunlan' konulu söyleşisi. (0 216 446 18 84)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear