22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
21 TEMMUZ2O03 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA Bir şairipolemiklerdetanımak...Necip Fazıl, yaşarken de vefat ettikten sonra da, özellikle 'resmi tarih 'inyeniden okunması arayışlannda hep tartışmalann merkezinde oldu. Ancak, bütünpolemiklerin dışında tekbir ortaknokta vardı ki, kimse itiraz edemedi: üstadın büyükşairliği Necip FaaL. Kime sorsanız, şulennden bır dize okuya- masa bile bildiği bir şair... Bunca tanınmasının sırn ise yaşadı- fı her dönemdepolemik yaratmasın- da sakJı.. Islamı çevrelere göre *Üs- tad-ıAzam", "Sultan'üşŞüera'1 , abi- de\i bir şahsiyet, eşı menendi bulun- maı bir mütefekJdr. hatta bır dâhi... SDI cenaha göre ise gençlik yılla- rrna kadar Hâkımiyet-i Milliye'de ir- rjcakarşjtı \azilar yazan, içkı. kadın ve kumar müptelası, bohem bir şaır iket; "Udajeteerdikten" sonra Ata- türk'e ve laık cumhuriyete düşman olar. ve Menderes'in örtülü ödene- ğincen yemlenen bir karşıdevrimcı ve eşine az rastlanır bir megaloman. Galiba ik> kesımin de üzennde bır- leştikleri tek ortak nokta; Necip Fa- zıJ 'n şairiiğı. Şaırliğıni Idmsenin tar- hşmadığı Necip Fazıl, özellikle "İde- oloçya"sını oluşturduktan sonra îtti- hat ferakki ve Cumhuriyet dönemi iJe hesaplaşmaya gırdi ve kendini resmi tarih lezlenni çürütmeye adadı. Ab- dülhamit Sultan Vahdettin, Şe>1ı Sa- rt, Said-i Nursi \e Adnan Menderes portreleri, Necip Fazıl'ın kaleminden yenijen çizıldi. Necip Fazıl, Cumhu- riyet de\Tİmınirıyeminli düşmanlan- nı "dn mazhımıT olarak görmüş, 31 Man Vakası. Ulusal Kurtuluş Müca- delesi, Lozan, Şeyh Sait ve Menemen olayını da muhalıfbakış açısıyla irde- leyerek, buolayları "komploteorüe- ri" ile açıklama yolunu seçmiştir. Necip Fazıl 'a göre Islama duyulan nefret, tttihat Terakki ile başlamış, Cumhuriyet döneminde de aleniyete dökülmüşrür "Son Devrin Din Maz- lumlan" adlı kitabının takdim yazı- smda Necip Fazıl, bu devirle hesap- laşmasını açıkça ifade ediyor: Resmi tarih tartışması **Bu eser, 'Tanh Boyunca Büyük Mazlumlar'dan sonra beklenmesi ve ona eklenmesi gereken bir bahsi çer- çeveüyor. İnıan veideal uğrunda umu- mi maziumluk davasuun çok yakın- dan, öz hayaümızdan. yakın tarihi- mizden de aiuıması ve hususi planda gösterilrnesL. Bu yakuı tarih vehusu- siplan, İtflhad veferakki ile başlayan. Cumhuriyetle yerlestigini gördüğü- müz İslam nefretinin /eminini çizerve o zemin üzerinde en kuduzzutüm kı- bciyle düşürülen masunı başlann hi- kâyeierini anlatir." Yıllardan beri "muhafazakâr" çev- re ile Atatürkçülerin arasında sonu gelmez bır tartışma, TRT tarafindan hazırlanan Ziya Öztanın "Abdülha- mid Düştrken" fılminin vizyona gir- mesinden sonra yeniden alevlendi. Tartışmanın özü: "Abdülhamit Uhı Hakan rru. Kızıl Sultan mı?" En son ikı yıl önce Ahmet Altan'ın "Isyan Günlerinde Aşk" adlı son romaru ile Abdülhamit ve 31 Mart Vakası öze- linde resmi tarih tartışması yeniden gündeme gelmişti. Resmi tarih tezi- ne günümüzde karşı çıkan gruplann iddıasına göre Cumhuriyet yöneti- mince sanal bir tarih yazılmış ve bu sırada gerçeklergizlenmiş, tahrif edil- mişti. Bu iddia sahiplerinin argüman- lannın neredeyse tamamı 1940 'h yıl- lardan ıribaren Necip Fazıl tarafindan ortaya atıhnıştı. Fazıl'ın tezleri özel- likle tek parri döneminde kendilenni "mağdur" olarak gösteren tslami ke- sün tarafindan sahipleniimişti. Günümüzde ise muhafazakârkesi- min yaru sıra neo-Osmanlı, neolibe- ral akımın temsilcileri de bu kervana katılmış görünüyor.îslami terör ör- gütü ÎBDA-C de kendisine önder olarak seçriği Necip Fazıl'ın 'tdeotoç- ya'sını kendine göre yorumluyor. Bu yüzden "üstad!*ın yalan tarihimizle ilgilı ortaya attığı iddıalara yeniden bir göz ataakta yarar var. 'Üstad'ın gözüyle 31 Mart olavı Necip Fazıl'ın "Son Devrin Din Mazhunlan" ldtabında öykü ve po- lemik tarzı ıç ıçe geçiyor. Yer yer kü- fürler ve hakaretlerle bezedigi pole- mik tarzına geçiyor ve yine bıraktığı yerden öyküye devam ediyor. "Miladi 1909 yıhnın 31 Mart Sah sabahı İstanbuL, uzak ve yakuı bütün semrkrini dehşete boğan tüfek sesle- riyle yatağından nriadı. Bunlar, bir gece baskıru şekünde sabaha karşı İs- tanbuJ üzerine çuUanmış bir eşkrya sürüsü değiL hakiki asker.- İtfjfıadçı- lann 'Meşrutiyet Muhafizlan" ismiy- le ve bir inzibat vesilesiyle Rumdi'den getirip Taksim'de Taşlaşla'ya yerleş- tirdikleri avcı taburlaru. Zabitlerini iplerie bağlayıp kışlada hapsernıişJer. süah depolannı yağmalamışlar ve iç- lerindeki bütün tüfek ve mermileri ele geçirmişlerdir. Necip Fazıl: Zıt kutuplann 'mürşid'i MİYASE İLKNUR 1 İBİ BİR H İKAYESİ Yığuı psikolojisine göre, şahlanın- ca ateş ve çığdan daha laf anlamaz haie gelen bir güruh. bütün inzibat bağlanru kırmış, eline vatan müdafa- ası için verilen silahı 'Şenat' gibi mu- kaddes bir kdimenin maskesi alönda nefsaniyet aleti olarak kullanmaya kalkışmışar. GizU niyet gafiJ sürüle- rin şahsında e\Ada şeriati tepekmek. sonra da biricik şeriat bağlisı ve ko- ruyucusu Abdülhamid'i devirmek. ~Vatan bir anda Yahudi havrasına dönüşmüş ve "her kafadan bir ses" ifadeshle (kakafoni)lerin en çıkürtjcı- sı hukünı sürnıeye başlamışür. Orta- da hürriyet isimİi. ne olduğu beUrsiz; kimin cenıad sandıgL putlaştınlmış bir laftan başka niçbir me\ cud kalma- mışOr. Mudakiyct günlerinde sansü- re tabi tutulduğu. yani kuduz dişleri- ne ağızlıkh tasma gecirildiği için zul- me uğranuş farzedilen matbuat, şim- di başmuharririerin köprü üsrJerin- dekurşunlanması suretiyJe kuduz kö- pek muameksi şörmeye başlamışdr. Aynı marbuaön Ittihad ve Terakki fi- notan, serseri koğuşlanndabie duyul- mamış küfiirieıie padişaha ulunıak- ta ve Ulu Hakan bu alçaklıklaru ses- siz sessiz sarayından takipetmektedir. Bu \azivette Abdülhamid'in zaten başta yapması gerektigi gibi şeriat' bahsini etmeksizin, dertıal ordulan- nı hareketegeçirip, hak adına. halk ira- desi dolandıncılığını ortadan kaldır- ması \e yine hak adına eski hâküni- yetini iade etmesi icap ederdi \emümkün!_ Taşjdığı Kızıl Sul- tan' damgasma rağmen yahuz hasta- hkçapuida merhameti gösterebiiecek Günümüzde muhafazakâr kesimin yanı sıra neo-Osmanlı, neoliberal akımın temsilcileri ile Necip Fazıl 'ı kendisine önder olarak seçen ÎBDA-C örgütü, şairin İdeoloçya sını kendine göre yorumluyor. Bu yüzden 'üstad'ın yakın tarihimizle ilgili ortaya attığı iddialara yeniden bir göz atmakta yarar var. olan ikinci Abdülhamid Han bu mevzu- uda karanm çoktan vermiş ve kendi- sine hantle ve hareket telkin edenlere şöyle derrûşti: - Berum yüzümden tek damla Müs- lüman kanı akıtılmasına razı deği- lım! llahi kader ne ise o tecellı eder. Hadise dokunduğumuz gibi, ashn- da şeni bir isrismara vesile edilmek üzere ve hakikati tervyüz etme yo- luyle. suçlu göstermek istedikleri din da\asına Mirulan ilk darbedir: ve her noktasıvie sahtekârca tertiplenmiş bir İttihad veTerakki oyunudur. Yahudi, dönme ve mason telkinleriyie hadise- yi tertipleyen İttihatçılar, bu me\^u- da başbca iki kişiyi kullanmışlardır; Malum ve meşhur beden terbiyecisi Selim Sırn üefılozof Rıza Tevfık..." Abdülhamit'i 'uzağı gören, dirayetn, o ölçüde de merhametii bir padişah olarak tasvireden Necip Fazıl'a göre, İslama zulüm. Abdülhamit'le mücadele eden ve nihayetindc 'Llu Hakan'ı tahtından üıdiren ittihat ve Terakki ile başlamışür. KızılSultan mı, UluHakan mı? Necip Fazıl, Şeyh Arvasi ile tanıştıktan sonra şairhğı ikinci plana atıp tarihsel olaylan İslamı cepheden değerlendirme çalışmalanna Abdülhamit'le başladı. Önce •'Abdülhamit Han" adıyla bir tiyatro eseri kaleme alan Necip Fazıl. bu eserde Abdülhamit'i, uzağı gören. dirayetli. o ölçüde de merhametii bir padişah olarak tasvir ederken 31 Mart Olayı'nı da oldukça farklı bir şekılde aktanyor. Daha sonra "Son Devrin Din MazlumlarT kitabında konuyu bir kez daha ele alan Necip Fazıl, "Mazhım Padişah" başlığı altında Abdülhamıf e ılk sırada yer venşıni şöyle açıkhyor: "MeşrurJvet'Ie Cumhuriyet araa 15 yıflık süre, kabukta Islamiyet yaftasina ve Kanun-u Esasi'de "Dev letın resmi dıni tslamdır' kaydma rağmen arük İslamiyetin kâh resmi, kâh yan resmi, kâh hususi eüerde çürütühneye ve işte resmi, yan resmi ve hususi planlarda boyle bir kast güdülmey e başlandıgını gösterir. _. Böyievken, akülannca medenileşmeye engel saydüdan îslamiyete karşı düşmanlık büsbütün resmi \e aleni plana çıkmaz. daima tutuk \ e kekeme bir zemin üzerinde cereyan eder ve tam tezahürünü bulmak için Cumhuriyet yTİlannıbekler." Necip Fazıl'a göre tslama zulüm, Abdülhamit'le mücadele eden ve nihayetinde "Ulu Hakan"ı tahttan indiren İttihat Terakki ile başlamışür. Filisrin'den toprak satın almak ısteyen Siyonistlerle îttihat Terakki'nin birlikte hazırlayıp sahneye koyduklan komplo sonucunda alaylı Avcı Taburlan nümayişe geçmiş, şeriat isteyen ancak şenatın ne olduğunu dahi bilmeyen bu "zavalh" güruhun ayaklanmasını bastırmak bahanesiyie îslamm ve şenatın teminatı olan "Ulu Hakan Abdülhamit" tahttan indirilmiştir. Yarın: Hareket Ordusu fstanbul'da Içki ve kumar partilerinden şeyh dergâhına NecipFazıl, 26 Mayıs 1904'te İstan- bul'da, Cemberlitaş'tan Sultanah- mefe ınen sokaldardan binnde, bır konakta doğar. Babası hulaıkçu FazılBe\, an- nesı Mediha Hanım. Baba tarafindan dede- sı, Istanbul Cınayet Mahkemesi ve Istiklal Reisliği'nden emekJı, Maraşlı Kısakürek- zade Mehmet Hiuni Efendi Büyükbabası, tek erkek torununa kendi babasının Ahmed Necipolan ısmını venr. Ge- dikpaşa'dakı Fransız ve Amerikan okulu ile birkaç mektep daha dolaşarak ılköğretımi tamamlar.l915'te tedavi için lsviçre'ye gi- den annesi yurda döner ve Heybeliada'ya ta- şınırlar. .Arunet Necip burada Numune mek- tebıni bitinr ve Bahriye talebesı olur. 12 ya- şındadır Konaktaki çocukluğunda başlayan hassasiyetı bu mektepte de yakasını bırak- maz. Bu yaşlarda annesinin şair olmasım is- temesi, onu şiire yaklaştınr ve Bahnye Mek- tebi'nde şiire başlar. Okuldaki lakabı şair- dir. Nâzun Hikmet de o okulda, ikı sınıf yu- kandadır. Necip Fazıl ve Nâzım Hikmet, 1930'lu yıl- larda daha yaşlan 30'a değmemişken özel- likle gençlerin rağbet ettiği şairlerin başın- da geliyordu. Sonraki yıllarda Necip Fazıl, Nâzım'ın şıınyle ilgili şunlan söyleyecek- ri: Bahriye'de çocuk şüıieri gibi şeyîer yazar- dLNâzun bir saöhör, birderinükdegildirama naiaşian olan sanhor, sanatkâr denebüir. Nâzım Hikmet şnrinde orijinal degildi. usta bir teböğciydL Birşürnefe- si vardı. Bu muhakkak ama, usta bir kopyacıydı ve efendisi Mayakofskı isimli şairdi. Her keJime- yi patlatarak. çatlatarak, büzerek okurdu. Bense telkin şüri yazdığum ka- bul ettiğim için ruhlara sinen bir tarzda okuma- yıseverdim. Ona dedim ki, seninle bir tecrübe yapa- tan. Senin şiirterinin çoğu, okunmasmdaki sahtekâr- hktan kıvmet kazamyor. Edebiyat Cemiyeti'ne gi- deü'm, orada sen beninı şiirimi kendinin gibi oku, ben- de seninkini benimmiş gibi okuyayım! O çıkû. benim ço- cukluğumdayazdığım. "Ölü- nün Odasında' diye bir şiiri- mi kendine göre: 'Birr oda- aa, yerrrde bürr mum" diye, okudu. Ben de çıküm onun bagırmak lazun gelen şürinl- 'Inıyor kayık, çıkıyor kayık, iniyor kayık. çılayor kayık, in, çık, in, çık' diyeokudum. Ap- tallaşöveyüzümebaktLHok- kabazuk hikâyesL." Bahriye Mektebi'nde son sınıfı okumak istemez ve aynlır. Bu arada babası an- nesınden ayTilır ve başka bi- risiyle evlenır. Necip Fazıl, annesi ve anneannesi Erzu- rum'a giderler. Kışı orada ge- çırip yazın Istanbul'a döner- ler. Şairimız oyıl, 17 yaşında (1921) Darül- flinun'a. felsefe şubesine gırer. Ilk şiirlerini İkdam gazetesine, Yakup Kadri'ye götürür. Bır iki hafta sonra Yenı Mecmua'da şiirler ya- yımlanmaya başlar (1922). Darülflinun'u bi- tirmek üzeredir. Bu arada Anadolu mecmu- asında şiirler neşretmektedir. Maarif Vekâ- letı'nın açtığı imrihanı kazanır ve 1924"te Pans'teki Sorbon Üruversitesi 'ne gönderihr. Bohem yaşamın prensi Paris, Necip Fazıl'ın hayatını 'çığınndan çıkaran' şehirdir. Burada kaldığı bir yıl sü- resince. içinde yerleşen bohem ruhu onun ha- yatını 1934'lere kadar tamamen, ondan son- ra da kısmen etkilemeye devam edecektir. 1925'te yurda döner. Hollanda, Osmanlı ve İş bankalannda müfettişlik ve muhasebe müdürlülderi yapar. Daha ev'vel 1924'te Va- kit gazetesinde gazetecıliğe de adımını at- mıştır. Şiirleri \İflli Mecmua ve Hayat'ta ya- yımlanırken dikkatlen üzerine çekmeye baş- lar. 1925'te ÖrümcekAğı'nı, 1928'deKal- dmmlar'ışiirkitabı olarak yayımlar. 1928'de Cumhunyet gazetesinin edebiyat sayfasın- da şiir ve hikâyeleri neşredihr. Necip Fazıl, şıir kitaplarıyla hem üne hem de paraya kavuşmuştur. Bu arada içkih, ku- marlı ve kadınlı partilerin müda\ımi olmuş- D JL aris 'te alıştığı bohem yaşam, Şeyh Arvasi ile tanışıp 'tebliğ'e yönelmesi ve ideoloçyasını yazıp rnürşitliğini ilan edişi... Hayatımn üç önemli dönüm noktasında, büyük savrulmalar yaşayan Necip Fazıl, 1940'lann ikinci yarısından itibaren de CHP ve Cumhuriyet rejiminin en katı muhalijleri arasında boygösterir. tur. Bol para kazanmakta, kazandığı parala- n da en büyük hobıleri olan ata ve kumara yatırmaktadır. Necip Fazıl'ın yaşamını üç deweye ayır- makmümkün. Bohem bir yaşamın kollann- da savrulduğu ve Abdülhakün Arvasi ile ta- nışmadan öncekı devTe, onunla beraber ol- duğu de\Te ve ıdeolaçyasmı yazdığı "mür- şid"liğıni ilan ettiği devre. tlk de\Tede yazdığı şiirlerin çoğunu, "hi- dayeteenfikten" sonra reddeden şainn genç- lik yıllannda elden ele dolaşan ancak hiçbir kitabına almadığı şiirlerinden bırini OktayM- bal'ın "ŞairlerveB«ı''ad]ı kitabından akta- nyoruz: "Buakşam birateş duyup etimde/Kadın ka- dın diye içimioydum Ruhuma birserin veris- tedim de/Alnmı mermerin üstiine kaydıan. Birden karanhüar sökülih'erdi Odanıa bir hayal dökulüverdv Karşımda gerindi biikülü- verdi Onu gözlerimle çınlçıplak soydum Amkbennegimaholsaişlerim, Yurmtşakvas- üğa geçti dişleritn Bir an kadar siirdü can ve- nşlerinıEy kadın bu akşam sana da dmdum" Mürltllk dönemi Yaşamındakı ikinci devre. Şeyh Arvasi ile başlar. 1934'te Beyoğlu Ağacarrui 'nde vaaz vermekte olan Abdülhakım Arvasi ile tanı- şır ve o günden sonra dünyası değışır. Sık sık onu Eyüp'teki dergâhın- da zıyaret eder. Arnk mis- tik şiire yöneliş başlamış- tır. Bu dönemde yazdığı şu dizeler ondaki değişı- mi bariz bir şekilde gös- terir: "Ensemin örsünde bir demir balyoz' Kapandım yatağason çarediye... Bir kanlı şafakta bana çil ho- roz' Yepyeni bir dünya etti hediye" Ilk tiyatro eseri 'To- hum'u, BirAdam Yarat- mak' oyunu izler Daha önce Nâzım Hikmet için "Usta bir tebliğcidir" di- yen Necip Fazıl da artık şiir- lerinde, oyunlannda ve ma- kalelerinde "tebBğ"e yöne- hr 1938 de Büyük Doğu Marşı'nı yazan Necip Fazıl, Iş Bankasf ndaki görevinden aynlıp hocalık yapma- ya. 1939' dan itibaren de Ba- bıâli'de kalem oynatmaya baş- lar. II. Dünya Savaşı sırasm- da, sonradan kitaplaştıracağı "Çerçeve" başhğı altında fik- ralar yazmaya, 1943 "ten iti- baren dek Büyük Doğu' der- gisini çıkarmaya başlar. 'Bü- yükDoğu' aralİklarlal972'ye kadar 15 defa çıkar. Daha önce Hâkimiyet-i Milliye ga- zetesinde irtica karşırı yazı- laryazan Necip Fazıl, 1940'la- nn ikinci yansından itibaren CHP'nin ve Cumhuriyet re- jiminin en katı muhalifleri arasrnda yer alır. MuhalHF saflarda Muhalefet saffina geçişinin perde arkası- nı Oktay Akbal kitabında şöyle özetliyor: "NecipFazılgendseçimdeMaraş'tan mil- letvekili adayı olmuştu. CHP'ye başvıırup adaytğını koymaya kalkışa. CHP Gend Sek- reteri Memduh Şevket Esendal'uı hazuia- dığı aday listesinde. o günlerin ünlü kişileri, şairier.yazarlar, düşünürier arasuıda Necip Fazıl da Cumhurbaşkanı İnonu'ye sunuldu \ e var ki İnönü. Necip Faalın adını tisteden sihpatnuş. Daha sonra hep düşünmüşüm- dür, Necip Fazıl"ın MecKs'e girmesini İnönü neden istemedi diye... Aynca Necip Fazıl, CHP millervekili olarak Meclis üyesi olabil- seydi, acaba Atarürk Cumhuriyeti'ne karşı bayrak açar.çağdışı bir tutumu benimser,la- ildiğe düşman bir gericüiğin mürşıdi kesi- lir miydi? Yok millerv ekilliği bdki de bakan- ukonu,yiilar önce 'Hâkimıyet-i Milliye'de çıkanyazüarmdakigibi yobazlığa, irticaa düş- man' kişiliğini korumaya zoriar mrydı?" Necip Fazıl'ın Bü> r üîc Doğu'daki yazılan nedeniyle sık sık başı belaya gırer. Yaşamı boyunca 8 kez hapse mahkûm olur ve top- lam 3 yıl 6 ay 20 gün hapis yatar. Son hapis cezası infaz edılmeden yaşamını yitinr.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear