25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
19 MAYİS 2003 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR kulturfg cumhuriyet.com.tr 15 FESTtVAL BUGÜN TRABZON'DA BAŞLIYOR Karadeniz kıyılarında tiyatro keyfi Kültiir Servisi -Uluslararası Karadeniz'e Kıyısı Olan Ülkeler Tiyatro Buluşmasının dördüncüsü bugün Trabzon'da başlıyor. 28 Mayıs'a kadar devam edecek olan festivalelO ülkeden tiyatro topluluklan katılacak. Ermenistan'ın ilk kez yer alacağı festivalde Türkiye'yi Trabzon Devlet ;Tiyatrosu, Aclan Büyüktürkoğlu'nun yönettiğı. George Onvell'ın ünlü eseri 'Hayvan Çiftliği' adlı oyunla temsil edecek.Açılışı Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun yapması beklenen festival, saat 09.OO'da Atatürk Anıtı'na çelenk konulmasıyla başlayacak. Açılış oyununu Trabzon Devlet Tiyatrosu'nun yapacağı festivalde, yann ; Bulgaristan Pazarcık Devlet Tiyatrosu'nun 'İsimsiz Caddeler'. 21 Mayıs Çarşamba günü Kırım Tatar Milli Tiyatrosunun 'Orman Türküsü'. 22 Mayıs perşembe günü Romanya Andrei Mureşanu Tiyatrosu'nun 'Remiks', 23 Mayıs Cuma günü Ermenistan Fundukyan Tiyatrosu'nun 'Bernanda Alba'nın Evi', 24 Mayıs Cumartesi günü Gürcistan Tiflis Tiyatrosunun'Carol', 25 Mayıs Pazar günü Sırbistan Balkanların Yeni Dalgası nın 'Peri Kızlannın Dansı'. 26 Mayıs Pazartesi günü Azerbaycan Devlet Akademik Tiyatrosu'nun 'Hamlet', 28 Mayıs Çarşamba günü ise Moldova Lucearaful Cumhuriyet Tiyatrosu'nun 'Batı Yakası Hikâyesi' adlı oyunlan sahnelenecek. Oyunlar. her gün saat 20.00'de Haluk Ongan Sahnesı'nde sergilenecek. Maztiar-Fuat-Özkan hiTde • Kültür Servisi - Mazhar-Fuat-Özkan üçlüsü (MFÖ), Istanbul Teknik Üniversitesi'nin (ÎTÜ) 230. yıl etkinlikJeri kapsamında 22 Mayıs Perşembe günü saat 21.30'da Maslak Kampusu'nda birkonser verecek. Gecede ön grup olarak Af,Aspirin, Versusu, Suitcase ve Serdar Öztop sahneye çıkacak. 7.5 milyon liradan satışa sunulan biletler ITÜ Kültür Sanat Birliği standının yanı sıra Taksim Arkadaş, Istavrit, Mephisto, Nişantaşı Rumeli kitabevi, Erenköy, Carrefour ve Suadiye Bağdat Caddesi Remzi Kitabevlerinden temin edilebilır. Tüm müzikseverlerin karılımına açık olan konserde aynca ulaşım için otobüs seferleri düzenlenecek. (Bilgi için: 0 212 285 62 32) Hacettepe'de şenlik var • Kültür Servisi - 35. yılını kutlayan Hacettepe Üniversitesi'nin 21, 22 ve 23 Mayıs tarihlerinde düzenlediği şenlik kapsamında konserler, söyleşiler sunulacak, oyunlar sahnelenecek. Ford Otosan AŞ'nin ana sponsorluğunda düzenlenecek etkinliğin amacı tüm Ankaralılan bir çatı altmda toplamak. Hacettepe Üniversitesi Öğrenci Temsilciler Konseyi'nin düzenlediği şenlik, 21 Mayıs Çarşamba günü saat 10.00'da başlayacak, çeşitli oyunlann yanı sıra çok sayıda öğrenci gruplannın da yer alacağı konserler düzenlenecek. Şenliğin ilk günü Yonca Lodi'nın, ikinci günü Yeni Türkü'nün şarkılanyla çoşacak Hacettepe Stadyumu konuklan, son gün de Duman'la buluşacak. (0 312 305 21 44 0 312 305 12 72) Kitap Güıtieri başlıyor • Kültür Servisi - Galatasaray Lısesi bu yıl ilk kez bir kitap füanna ev sahipliği yapacak. 22 - 24 Mayıs tarihleri arasında düzenlenecek 'Galatasaray Lisesi Kitap Fuan'na aralannda Çan, îletişım, TÜBÎTAK, Varlık ve Yapı Kredi yayınlannın da bulunduğu 20'ye yakın yayınevi katılacak. Fuar, 10.00 - 19.30 saatleri arasında Galatasaray Lisesi'nin Beyoğlu'ndaki tarihi binasının bahçesinde ziyaret edilebilecek. Pek çok yazann okurlanyla buluşacağı fuann ilk günkü konuklan Selim 1leri ve Erdal Öz. Çuma günü Erdil Yaşaroğlu, Hakan Günday, Tahsin Yücel ve Yiğit Okur kitaplarıru imzalayacak. Fuann son gününde ise okurlar Tuna Kiremitçi, îlber Ortaylı ve Hilmi Yavuz'la söyleşme olanağı bulacaklar. Partykids'den sanata destek • Kültür Servisi - Partykids çocuklann kültürel ve sosyal gelişimi için Maslak Parkormanda klasik müzik konseri düzenliyor. Ilki 25 Mayıs günü saat 15. 00'te yapılacak konsere Cumhur Bakışkan'ın yönettiği ve 13 - 16 yaş arası gençlerden kunılan Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvan Genç Senfoni Orkestrası katılacak. Bilet fiyatlan yetişkirüer için 10 milyon, çocuklar için 15 milyon olarak belırlendt. (0 212 276 40 60) Afganistan çöllerinden Hamburg'un kırmızı ışıklı mahallesine... irazcık Özgürlük'ün peşinde VECDİ SAYAR CANNES -18. yüzyıl Fransasfndan bir se- rüvenle (Fanfan la Tulipe) açılan festivalın güncel siyasetten etkilenmemesi mümkün mü? Iran'dan gelen 'îkindiyin Saat Beşte'. Asya ve Ortadoğu'daki çıkarlannı korumak adına bu bölgelere 'demokrasi getirmeye' kalkışan 'beyaz adam'ın karşısında bulduğu 'insan'ı anlatıyor. Samira Makmalbaf ın kahraman- lan, Batı dünyasuıın hayalindeki 'kurtanlma- yı bekleyen' kalabalıklar değil, ülkesinin ge- leceğinde söz sahibi olmak isteyen bireyler... Batılınm gözündeki 'Doğulu' stereotipine karşı çıkan genç yönetmenin Afganistan'daki ilk çalışması değil bu; farklı kültürlerden yö- netmenlerin 11 Eylül üstüne gerçekleştirdik- leri kısa filmlerden oluşan "ll'09'01" adlı yapımın ilk episodunu da bu ülkede çekmişti. Makmalbaf ailesinin Afganistan'a duyduğu ilgi aslında daha eskilere uzanıyor. Baba, ya- nı Muhsin Makmalbaf 1980'lerdeki 'Bisik- letli' adlı filmi Kâbil'de gerçekleştirdikten sonra, 2000'lerın başında yeniden Afganis- tan'a dönmüş ve 'Kandahar'da Afgan asıllı Kanadalı bir kadın gazetecinin gözüyle bu ül- kedeki Taleban baskısını eleştirmişti. Elbette, Makmalbaf ın eleştıri oklan yalnızca Tale- ban'a yönelmiyordu. Batı dünyasının sahte 'kurtarıcılar'ı da Makmalbafın eleştirisin- den payını alıyordu. Yönetmen, geçen yıl da Afganistan'daki eğitim reformunu konu alan 'Afgan Alfabesi' adlı bir belgesel gerçekleş- tirdi. iklndlyln saat Beşte 1998'de 'Elma' adlı ilk filmi ile kadının Do- ğu toplumundaki tutsaklığını anlatan Samira Makmalbaf, ikinci filmi 'Karatahta'da Kürt göçmenlerin öyküsüne yönelmiş, daha sonra Afganistan'da 11 Eylül 'e ilişkin kısa filmini gerçekleştırmişti Samira. 'Öğleden Sonra Sa- at 5'te' (Îkindiyin Saat Beşte' de diyebili- nz...)adlı son filminde, Taleban sonrası Afga- nistan'dan insan manzaralan çiziyor. Elde et- tıkleri kısmı özgürlüğü en iyi biçimde değer- lendirmek, okumak, hatta ülkesine 'başkan' olmak isteyen kadınlar Samira'nın en çok il- gisini çeken kahramanlar oluyor doğallıkla... Tabıi, bir de "orada niçin bulunduklarını bilmeyen" Batılı askerler... Değişen bir ülke- nin değişim potansiyelini ve bu değişime di- renen ıktidar odaklannı gösterirken babasın- dan farklı bir yaklaşım sergiliyor. Muhsin Makmalbaf, 'Kandahar'da "imgeleri olma- yan" bir ülkeyi anlatmıştı. Samira ise Afga- nistan'ın, Batı dünyasının görmek istediği gi- üksel Yavuz "Yönetmenlerin On Beş Günü'nde Almanya'yı temsil eden filmi 'Birazcık Özgürlük'te, Hamburg'da dünyamn dört bir yanmdan gelmiş kaçak göçmenler arasında yaşayan Türkiyeli bir Kürt gencinin trajik öyküsünü anlatıyor. bi bir ülke olmadığını, bu ınsanlann da farklı 'imgeleri' olduğunu söylüyor. "Kandahar dünyaya unutulan bir ülkeyi hatırlatma çabasıydı. ben ise kitle iletişim aracları kanalıyla yanlış bilgilendirilen Ba- tı dünyasına 'gerçek Afgan insanı'nı göster- mek istedim" diyor. Edilgen değil. etkin bir kişıliğı yansıtan kadın kahramanı Noqreh, Af- gan genç kuşağının simgesi. Fanatik dinci ba- basının değerlerinden çok farklı değerlere sa- hıp. dışa dönük ve iyimser bir kişiliği var Noq- reh'in... Bu rolü canlandıran genç oyuncu ise babasını Amerikan saldınsında yitirmiş bir öğ- retmen. Önce filmde oynamaya zor ikna ol- muş, ama şimdi Afgan kadınının sinemaya ba- kışını değiştirmekte işlevi olabileceğini düşü- nüyor. Gerçekten de etkileyici bir oyun veri- yor Agheleh Rezai... Samira'nin yönetimi ise ilk filminin yahnlığını aratıyor. Çok etkileyi- ci anlar içeren film, anlahm dengesini, bütün- lüğünu kuramamış gibi... Gene de bu yılın il- ginç yapımlanndan biri olarak belleklerimiz- de yer edineceğinden kuşkum yok. Birazcık özgürlük Hamburg'da yaşayan Yüksel Yavuz'un ikin- ci filmi 'Birazcık Özgürlük' (ilk yazımızda 'Bir Parça Özgürlük' demiştik, sanınm böy- lesi daha iyi), 'Yönetmenlerin On Beş Gü- nü'nde Almanya'yı temsil eden tek film. Ka- nımca, resmi yanşmada da rahatlıkla yer ala- bilirdi Yavuz'un filmi. Alman sinemasını ni- cedir ıçuıde bulunduğu kısırlıktan kurtarabıle- cek bir rol üstlenebileceğe benziyor Türkiye asıllı yönetmenler. Yüksel Yavuz'a kendini na- sıl tanımladığını sormadım. ama Avrupalılann onu bir Kürt sinemacısı olarak tanımladıkla- nndan kuşkum yok. Ya\ıız. Hamburg'da dün- yamn dört bir yanından gelmiş kaçak göçmen- ler arasında yaşayan Türkiyeli bir Kürt genci- nin trajik öyküsünü anlatıyor. Kahramanının. en yakın arkadaşı, uyuşturucu taşıyıcılığı ya- pan Afrikalı delikanlı ile aynı yatağı paylaşma- ya uzanan ilişkisini, çevresındekı değerlennı paraya tahvil etmiş insanlara duyduğu tepki- yi, köyüne ilişkin özlemini gerçekçi, inandın- cı bir uslupla anlatıyor. Yüksel Yavuz'un sinemasında, ülkelerinı terk edip Almanya'lara gelenlerin öyküsü var. Güneydoğu'da yaşanan savaş koşullannda bir- birine düşürülen insanlar, bu kan davasını yurt- dışında da sürdürüyorlar ister istemez. Karşı çıkışlar, kurrulma çabalan sonuçsuz kalıyor. Kendi ülkelennde uzak kaldıklan hoşgörüyü Almanya'da da bulamıyor Yavuz'un kahra- manlan. Onları fanatizmin, milliyetçiliğin, vahşi kapitalizmin kurbanlan olarak görebıli- riz. Ne ülkelennde ne de dışarda 'tutunama- yanlar' onlar... Almanya'yı mesken tutmuş eski kuşaklann çıkarcılığı onlara göre değil. Onlar, birazcık özgürlük, birazcık nefes almak ıstiyor. Ama kimseler fırsat vermiyor. Yüksel Yavuz, 'Birazcık Özgürlük' (Kle- ine Freiheıt) ile Almanya'nın bugüne dek yap- tırdığı 'göçmen' filmleri kategorisini zorlu- yor. Klişeler yerini gerçek insanlara bırakıyor. Yavuz. çe\Tesindeki her şeye merakla bakan kamerasıyla hem geçmişi (köyünde çektiği. dedesi ve öteki ıkrabalannın görüntüleri) hem de içinde yaşadığı toplumla hesaplaşıyor. Oyunculann neredeyse tamamı çok başanlı. Çağdaş Bozkurt, \azmi Kırık, ÎVecmettin Çobanoğlu ve Leroy Delmar ı özellikle an- mak isterim. Nazmi Kınk.bu yıl Cannes'ın ikı bölümün- de birden filmı gösterilen az sayıdaki şanslı oyuncudan biri Hem 'Quenzaine'de (Yönet- menlerin On Beş Günü) hem de 'Cannes Ci- nephiles* (Çames Sınema Tutkunlan mı de- sek 7 )bölümünce. Geçen yıllarda 'Forum' adı- nı taşıyan bu bclümde, bu kez 'Genç Ekran- lar', Toplunml Vizyonlar' ve ACIDın dü- zenlediği 'Bağmsız Yapımlar' adlı alt başlık- lar var (AÇID, r ransa'da bağımsız sinemanın dağıtımını destekleyen bir dernek). Işte, ACID'nin sundıgu 5 bağımsız yapımdan bin de Nazmi Kırık ın başrollerinden bırini üstlen- diğı Kazım Öz'ün 'Fotoğraf'ı (böylelikle ge- çen yazımızdali hatayı düzeltmış oluyoruz. Yan bölümde de olsa, Gannes da Türkiye'den gelen üç film var. Her üçünün de başanlı film- ier olması sınerıamıza olan ilgıyı arttınyor). Bu filmlerden üisinin Kürt asıllı yönetmenle- re ait olmasını ı:tediğinız bıçımde değerlendı- rebihrsınız. Bathnın Kürt meselesıne verdıği önemın bir ürüıü olarak ya da Türkiye'de ve diasporada geli;en bir Kürt sinemasının ayak seslen olarak. Kozmoloji, simgeler ve sanatta AYŞE EMEL MESCl Arkaik düşüncede bir tannçanın rahmınden çıkıp geldiğine inanılan kutsal nehirlerin, Fırat ile Dicle'nin suladığı topraklar, yanı Mezopotam- ya, ınsanın doğayı belkı de ilk kez kalıcı anlamda evcilleştırdığı, belki de ilk kentlerin ve surlann yükselip, duygu ve düşüncelerin ilk kez yazı- ya dökülebildiği coğrafya parçalann- dan biri, belki de en eskisi . Kabal- cı Yayınevi'nin son zamanlarda art arda yayımlamaya başladığı Mircea Eliade çevirilerinden 'Babil Simya- sı ve Kozmolojisi'ni okurken Mezo- potamya'nın bu somut kültürel ve ta- rihsel mirasın çok daha ötesine geçen bir önemi olduğunu düşündüm. Anlam katları Mezopotamya, hatırlanamaya- cak kadar eski' mitolojik zamanı gerçek tarihsel zamana bağlayan bir imgelem köprüsü sankı. Içerdiklen simge birikimi ve anlam yükleriyle, dünyanın çok büyük bir bölümünde- ki kültürel ve sanatsal mayalanmalar- da da belirleyici rol oynayan üç bü- yük 'Kitaplı Din'in. kutsal nehirle- rin sulanyla tannçalara bağlanan bu topraklardan çıkması bir rastlantı olamaz herhalde. Zaman içinde bir uygarlıktan, bir kültürden. bir dılden diğerine aktanla aktanla, farklı koz- molojiler, mitolojiler, kutsal metinler içinde yeni değerler ve yeni anlam- lar yüklene yüklene, neredeyse ken- diliğinden diyebileceğımiz bir süreç içinde çok katlı. çok anlamlı hale gel- miş simgelerin anayurdu olan, belki de insanlığın 'simge kırk ambarı' diye niteleyebıleceğimız bu toprak- lar, sanahn bütün alanlanndaki şiir- sel yaklaşımın da ana eksenlerinden birini oluştunıyorlar. Arkaik düşüncenin, kozmik ger- çekliğin çeşitli düzeylerini birleşti- simge zenginliğinin temelinde öncelikle, arkaik düşüncenin Gökyüzü ile Yeryüzü arasında kurduğu denklikler sistemi yatıyor. Bu yaklaşımda, Yeryüzü'nde gördüğümüz her şey, daha doğru bir ifadeyle insana ve tarihsel zamana dair her şey 'ilk görünen gerçekliği'nin ötesinde anlamlar yükleniyor. ren sentetik yapısının simgeyi mü- kemmel bir ifade aracı halıne getir- diğini belirten Eliade şunu ekliyor: "Simgenin çok anlamlı oluşu an- lamların bir aradalığına elverir, aynı zamanda (...) çeşitli'yi, 'ayn- şık' olanı korur." Bu simge zengin- liğinin temelinde öncelikle, arkaik düşüncenin Gökyüzü ile Yeryüzü arasında kurduğu denklikler sistemi yatıyor. Bu yaklaşımda, Yeryüzü'nde gördüğümüz her şey, daha doğru bir ifadeyle insana ve tarihsel zamana dair her şey "ilk görünen gerçekli- ği"nin ötesinde anlamlar yükleniyor. Daha doğrusu ancak bu anlamlan yüklendiği ve tasavvur edilmış "makrokozmos" ilk örneklennın yeryüzü yansımalan olarak değer ka- zandığı oranda 'dünyevi' zamanın ötesine geçip, kutsal, dolayısıyla mutlak ve gerçek zamanın, hakikatın birparçası olabiliyor. Bu düşünce sis- tematiğinin uzantılannı tüm büyük dinlerde, Museviliğin Kabaia"sında, îslam tasa\- \Tjfunun 'zahiri' ve 'ba- tıni' manalannda ya da Dante'nin tlahi Komedya'sında en yetkın ifa- desini bulan, ortaçağ Hıristiyanlığı- nın alegorik yaklaşımında fark etmek mümkün. Dünyanın çok çeşitli kül- türlennde yaşam ve bitmek bilmez yaratılış simgesi olarak kabul edilen inciye yüklenen değer, koca evrenin (istiridye kabuğunun) içinde bir tek kum tanesinden başlayıp inci olma- ya giden süreçte 'biriken anlam kat- İan'nı da çağnştınyor sankı. Kozmlk eksenler ve kent Dünyaya \e e\rene yönelik bu şi- irsel algılayışın diğer Önemli ayağı ise farklı katlar arasındaki bağlantı- yı kuran "kozmik eksenler" ve on- lann mümkün kıldığı geçişkenlik, yani "yolculuk"tur. Efsanelerin Kaf Dağı'ndan Ferhad'ın deldiği Demir Dağ'a, Musa'nın Tur Dağı'ndan Isa'nın çarmıha gerildiği ve Âdem'in de mezannm bulunduğu ıleri sürülen Golgota Tepesi'ne ve Muhammed'ın Hira Dağına vann- caya dek en önemli kozmik eksen simgelennden biri olan "dağ", kent surlan içinde "tapınağa" dönüşüp somut tarihsel ve kültürel uzama yan- sırken Hemingway'in son yolculuk ve enşılmez dağ motıflerinı birleş- tirdıği •Klimanjaro'nun Karlan' öyküsü bu simge mirasının insan un- geleminde ne denli kalıcı izler bırak- rığını gösteren bir modern anlatı ör- neği olarak da yorumlanabilir. Kozmik merkezler olarak da algı- lanan uzamlann, yani tapınaklann, sunaklann, ziyaret ve toplanma yer- lerinin. ama en önemlisi kentlerin döngüsel zaman'a. kozmik zaman'a katılabilmek için kutsanması. yani insanın orada ritüelleriyle, danslany- la, mimleriyle, ilahileriyle birmıkro- kozmos yaratarak, e\rensel dizeni bir anamda kopyalaması gerekiğıni unutrrazsak, söz konusu şiirseliğin "kutsjl" alan ile "oyun" alaıının kesıştği çızgide yer alan sanatn kö- kenlenne nasıl nüfuz ettiğını ınla- mamı: kolaylaşır. Modtrn sanat ve şlirselllt Aydnlanmadevrimınden 19.yüz- yıl soıuna dek uzanan süreçte,yaz- gısını e aklını kendi elinealmimü- cadelsi \eren insanoğlu, tüm ılan- larda dduğu gıbi sanatta da heışeyi 'dünv^'ileştirme' uğraşına jırdi, dünyabir kutsalhktan annma üre- cindeıgeçti. Gündelik yaşamı ana- ta taşma kaygısı \e gerçekçilil in- sanın anatta temsil edılmesi süeci- ni alahldığıne demokratıkleştirrken birçoketken sahne sanatlan a^sm- dan '«ynayan insan'ın (homK lu- dens) bedenını deyım yerinciyse 'kozırik döngü'den kopardı, ıra- danlaşırtiı. Ama sanatçılar, en zın- dan20 y-üzyıl başındanıtıbaren.-ne- talaşrrayyabaneılaşma ve sana>leş- me'tekipleşme elinde giderek yîiri- len yaia yavanlaşan anlam katlnnı ve şıısellığı aramaya koyuldlar. Mikro;ozmos olmanın, makro.o-z- mosla jütünleşmenin yollannı ım- ge minslan içinde arayan ve b n l a - n bedninde. hareketinde, sab.KS.eI varlığndLa yeniden üretmeye çaı şan yaratıdar, gerek tiyatro, gereks dli- ğer saıne sanatlanna (özellikl d e dans) (arngalannı vurmaya başndı. Ama dğer yandan da de\Talınamü- cadelemirası, 'kozmik eksenu.'r'i kent rrrrkezlenndeki kutsal tapıak- lardan;ılcanp sokağa, halka, inaraas taşıdı. ivıgünüıı sanatında e\ren: ın- sanı \wa kenti anlamanın yolliirı- dan bii l>öyle bir şiirsellik ar—ışı belkı c. aemelnesci@ yahoo.fr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear