Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
18NİSAN2003CUMA CUMHURİYET SAYFA
17
SMKfmtbml
I BUm/UBtanar
md$SMSI Bektronk posta: dentzsomecunsmriyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212,512 44 9?
- Talabani,
Türkiye'yi tehd'rt etmiş...
"Kürt adası. Amerikalı
aöasına aüvenivor!''
Kurtuluş
t
Geçen yılîarda
TRT'de
yayımlanan ve
senaryosunu
Turgut
Özakman'ın yazdığı,
yönetmenliğini
Ztya Öztan'ın yaptığı,
başrolünü Rutkay
Aziz'in üstlendiği
"Kurtuluş" dizisini
anımstyor olmalısınız...
Ulusal Kurtuluş
Savaşı'nın öyküsünü
anlatan dizi film, 369
dakikalık altı
bölümden oluşan
VCD seti halinde
piyasaya çıktı...
Kurtuluş setinin
yanında yine Turgut
Özakman'ın yazdığı,
Ziya Öztan'ın yönettiği
ve Rutkay Aziz'in
başrolde Atatürk'ü
canlandırdığı
"Cumhuriyet"
dizisi de iki VCD
olarak yer alıyor.
Gerek yokluklar içinde
verilen Kurtuluş
Savaşı'nın destansı
öyküsünün gerekse
yoktan var edilen
Türkiye
Cumhuriyeti'nin
kuruluş günlerinin şu
günlerde bir kez daha
anımsanması ve
özellikle genç
kuşaklara bir kez daha
anlatılması gerekryor...
radan yıllar geçse de bazı öyküler güncelliğini
yitirmiyor... Kaynağı bilinmeyen biröykü şu sı-
ralar intemet ortamında ekrandan ekrana do-
laşıyor... Bağdat'ta hastanelerdahi bombalan-
mışken Vietnam'da geçen o eskı öyküyü paylaşalım is-
tedik... Hiç kuşkusuz zaman içinde insanlık Bağdat'a
dair öyküler de yazacaktır...
Vietnam'da "zayiat" venmek istemeyen bir Amerikan
general, "temizlik" harekâtı ile alması gereken bir köyü
taş taş üstünde kalmayana kadar bombalatır. özel bir-
likler köyü sarar ve tek tek evleri arayıp "temiz" raporu-
nu verip, "alındı" listesine bir yenisini ekleyip tam köy-
den aynlırken, arkalanndan tek bir el ateş ediiir. Yine ina-
nılmaz bir bombardıman başlar: Mantar gibi yükselen
alev toplan, makinelerin sinir bozucu sesi ve arkasından
korkunç bir ölüm sessizliği. Ardından özel timler her bir
deliği ararlar ve döküntülerin arasında bir deri bir kemik
Vietnamlı bir çocuğu elinde bir tüfekle buluriar. Çocuğu
doğrudan generalin önüne getirirler. General çocuğu gö-
rünce çok etkilenir. Kimseleri görmeden bombalar yağ-
Çocuklar
dırmaya benzemez karşılıklı göz göze gelmek... Gene-
ralin sağ gözü takmadır. Üstelik de hayli belirgin bir pro-
tez. Amerikalı general, çocuğa dönüp, "Bak sana bir
şans vereceğim. Hangi gözümün gerçek olduğunu bil,
seni kurşuna dizilmekten kurtarayım" der. Çocuk bir an
generalin yüzüne bakar ve "Sağ gözün gerçek" diye ya-
nıt verir. General şaşınr, "Nasıl olur, sağ gözüm takma,
niye böyle dedin ki?" diye sorar. Çocuğun yanıtı, "0 da-
ha insanca bakıyordu" olur...
Bu kez bir fotoğraf... Tek karede bir öykü gibi... San
saçlı küçük bir kız çocuğu elindeki Amerikan bayrağı ile
başını babasının omzuna yaslamış... Babası savaş giy-
sileri içinde bir Amerikan askeri... Kız "Nereye gidiyor-
sun baba?" diye soruyor... Baba: "Sen uyu kızım. Ben
dünyanın öbür ucundaki çocuklan öldürüp hemen dö-
neceğim."
Mustafa Balay'ın dizeleri de öykü gibi: "Ben Bas-
ra'dan ömer.../ Belki haberin yoktur diye yazıyorum
Franks;/ Önce demokrasi yağdı göklerden/ Sonra özgür-
lük geçti üstümüzden/ Palet palet.../ Ve insan haklan
namlulanndan/ Yüzü maskeli adamlann/ Saniyede bil-
mem kaç bin adet./ Demokrasi bizim eve de isabet et-
ti/ Bir gün sonra anladım ayaklanmın koptuğunu/ Baba-
mın vücudunda/ Tam on sekiz adet/ İnsan haklan say-
mışlar./ Annem zaten yoktu/ Ben doğarken / llaç yoklu-
ğundan ölmüş./ Ambargo falan dediler ya/Anlamadım,
çocuk aklı işte/ Sen daha iyi bilirsin.../ Sizde de banş böy-
le midir Franks?/ İnsan haklan çocuklan yetim / ve ayak-
sız bırakır mı orada da?/ Ya demokrasi?/ Güpegündüz
pazara düşer mi?/ Ve zenginlik..J Insanlan korkudan uy-
kusuz bırakır mı?/ Ve kuşlar gökyüzünü terk eder mi ora-
da da?/ Babamla söyledığim son dua dilimde,/ Ayakla-
rım hastanede/ Ve giymeye kıyamadığım ayakkabılar/
Elimde kaldı.../ Çocuğun var mı Franks?/Al... Çocuğu-
na götür onlan/ Bir işe yarasın./ Kim bilir baktıkça/ Bel-
ki beni hatırlarsın"
îSESSÎZ SEDASIZ (!) /
HpilPPWL
jflBEBBBoBBınBSHBfli
*••"'[*" r • !'•' •
#lfflfcwiı_
Yüksek Yerilim Hattı
erdincutku a yahoo.com
Yeni Amerikan atasözü:
Bundan iyisi, Şam'da ABD askeri!
Sağlık hizmetleri yerelleştirilirse
Tıp Kurumu Genel Sekreteri Dr. Ali
Rıza Üçer, sağlık hizmetlennin ne-
den yerel yönetimlere devredilmek is-
tendiğini anlatıyor
"Merkezi yönetimde çalışanlann yüz-
de 80'ini oluşturan 1.5 milyondan fazla
memur içinde yer alan sağlık çalışanlan
da bu küresel oyunun değirmeninde öğü-
tülecek... Oysaki küreselleşme, yani 'acı-
masız öğütülme' sürecinde sağlık harca-
malanmızdaki değişimler bu felaketin ha-
bercisi olmuştu. Tıpkı diğer sektörlerde-
ki harcamalann nrteliğindeki değişimler
gibi... Nasıl mı? Bu soruya yanıt verebil-
memiz için, Sağlık Bakanlığı harcama
kaynaklannı irdelememiz gerekir. Bakan-
lığın üç temel kaynağı vardır; genel büt-
çe harcamalan, döner sermaye harca-
malan ve fon harcamalan... 1988'de
oluşturulan fon çerçevesinde Sağlık
Bakanlığı'na sağlanan ek kaynak son
* yılîarda ihmal edilecek bir düzeye geri-
lediğinden döner sermaye harcamalan
ve bütçe harcamalan oranını karşılaştır-
mamız gerekir. 1989 yılında döner serma-
ye harcamalannın Sağlık Bakanlığı büt-
çe harcamalanna oranı yüzde 10 iken,
2001 yılında bu oran yüzde 53'e çıkmış-
tır. Bu artış eğilimi 2010 yılında döner
sermaye harcamalannın konsolide bütçe
içensinde Sağlık Bakanlığı'na aynlan pa-
yın, döner sermaye harcamalannın, yani
hastanelerin kendi gelirlerinin gerisinde
kalacağının göstergesidir. Kamu Yöneti-
mi Temel Kanunu Tasansı bu denklemin
ürünüdür, şaşırmamamız gerekir."
Savaşm Dili
SEVGİÖZEL
22Mart1991'de, "60'lıyıl-
lann sonunda sırtlannda par-
kalar, ayaklannda postallaria
'Amerikan emperyalizmi ve
yerii işbiriikçileri' diyeyola çı-
kanlann bugün ABD'nin Or-
tadoğu siyasetlerini savun-
malan 'diyalektik' değil 'dra-
matik' bir çelişkidir" diyen
UğurMumcu yaşıyor olsay-
dı, belki "dramatik" yerine,
"trajikomik" demeyi yeğlerdi.
Gerçekten de bugün özellik-
le basın-yayın organlarında
yorum yapanlan, savaşın
"korkunç yüzü"nü anlatmaya
çalışanlan okurken, dinlerken
hem içimiz yanıyor, hem de
gülüyoruz. Evet, masum in-
sanları bomba selinde boğ-
maya çalışan emperyalistle-
re, "emperyalist" denmiyor
artık. Onlann adı "koalisyon
gûçleri". Emperyalistin gözü
kara, "dehşet ve korku ope-
rasyonu" diyerek o, yaptığı işi
adlandırdı. Bu adı hiç tartış-
madı bizim "medya"; doğal-
mış gibi kabullendi ve kullan-
dı. Çünkü bizim basın yayın
organlan "medya" olduktan
sonra, dilini ve anlatım biçi-
mini çoktan değiştirdi.
Genç habercilerin kimisi
savaş alanında can pazann-
da. Onlann topladığı haberi,
görüntüyü, öteki genç haber-
ciler, bize aktarmaya çalışıyor.
Kınk dökük bir dille, bozuk
anlatımlaria, dilinin ucunage-
leni söyleyiveren haberci, sa-
vaşın acısını derinleştiriyor.
Beriki soruyor, "Bombalar
sustu mu?" Yanıt "bomba"
gibi: "Maalesef sustu..." Bir
başkası bombalanan "Bağ-
dat ışıl ışıl" diyor; ötekinin yü-
zünde yapay bir gülücük,
ölüm demek olan savaş değil
de sanki, düğün haberi verdi-
ği. "Tabihmi maruz görün"
diyene ne diyelim.. bilmiyor
ki, "mazurla, "maruz" ara-
sındaki aynmı. Bilmesi dege-
rekmiyor, ama genç haberci
seviyor bir karma dille konuş-
mayı. Kimisi öyle bir "Vooş-
şinnggttınn" diyor ki, doğma
büyüme "Vaşington"lunun
ağzı açık kalır. "Şimdi (filan-
canın) çektiği güzel savaş re-
simlerine bakalım" diyen mi
ararsınız; "evef'le başlayıp
"evef "le biten bir araba laf e-
den, ama iki evet arasında ne
dediği belli olmayan mı?..
Genç haberci yurtdışı bağ-
lantılannda bülbül oluplngiliz-
ce şakıyor, ama bu yana dö-
nüp ağzını açınca çuvallıyor.
Yalnız genç haberci mi? Her
gece her kanalda aynı yüzler,
nasılsa on yıl önce söylenen-
leri, yazılanlan kimseanımsa-
mıyor. Salla sallayabildiğin-
ce... Üstelik "değişmek" mo-
da, "medya"nın yeni diliyle
"in"... Nasıl değişmek ama?
Butürsorular "out"... Her ka-
nalda biremekli subay, yıllar-
dır bu savaşı bekliyorlarmış
sanki, çoğu Ortadoğu uzma-
nı... Genç habercilerin hepsi
birer "strateji uzmanı"... Ço-
ğunun 1991'deki Körfez Sa-
sırasında olup bitenler-
den haberi yok (nasıl olsun,
çoğu on yıl önce sokakta oy-
nuyordu), ABD'nin, Ortado-
ğu'ya "banş, demokrasi" ge-
tireceğine inanmışgibiler. Ço-
ğu, emperyalizmin Türkiye'yi,
yıllardır "petrol bekçisi" yap-
tığını bilmiyor, öğrenmek için
hiçbir çaba harcamadıklan
belli. Nereden mi? Kullandık-
lan dil ortada. Savaşı çıkara-
na kulak veren genç haberci,
kendince "savaşın dili"n\ kur-
du. "Bombalarbaşanylarte-
defi buldu" diyebilir miydi
yoksa? "Bağdat'ta bombala-
nn harareti arttıkça, koalisyon
güçlerinin eylem gücü de yo-
ğunlaşıyor''muş. "Kentin dış-
yüzünden ağır bombardıman
sesleri geliyor"muş. "Koalis-
yon güçlerine karşı, ağır füze
atışı yapılıyor"muş... İyi haber
mi, kötü mü? "Sıcak bölge-
den haber aktaran arkadaşla-
nmız, böyle kesintilere uğra-
yabiliyor, hay Allah!"
Ya politıkacılann dili, duru-
mu? Trajikomik... Televizyon-
larda "ahkâm" kesenlere so-
ralım, emperyalizmi aklayan
"komplo teorileri" ürettiğini-
zin aynmında mısınız? Uğur
Mumcu'nun 12 yıl önceki so-
rularına, şimdi yanıtınız var
mı?
"Türkiye, Ortadoğu karga-
şasına bugün de ABD istek-
leri doğrultusunda kanşmış-
tır. Böylece ülke coğrafyası-
nın kendisine verdiği aynca-
Iığı çok kötü kullanmış ve ile-
hsi için manevra alanını şim-
diden daraltmıştır. Geleceğin
siyaseti, bugünkü geçici den-
gelere göre saptanırsa Tür-
kiye yann ya da öbür gün çok
acı sürprizlehe de karşılaşa-
bilir. Bölgede tek süper gü-
cün egemenliği bugünkü gi-
bi sürecek midir? Sürecek-
se, Türkiye 'nin güvenlik siya-
seti, yine bir süper güce mi
ihale edilecektir? Bu tek sü-
per gücün egemenliği, iç si-
yasete ve şu yanm yamalak
demokrasiye nasıl yansıya-
caktır? Türkiye, kendi ulusal
güvenlik ve savunma kav-
ramlannı ne zaman oluştura-
caktır?" (Cumhuriyet, 7 Şu-
bat1991)
Habercinin genci, dene-
yimlisi, politikacının üikeçıka-
nnı önde tutanı, ağzından çı-
kanı duymak zorunda. Içimi-
zi ürperten bu dil yeni oluş-
madı, "Küçük Amerika ola-
cağız" muştusu verildiğinde.
öncedüşünmeyetimiz, dola-
yısıyla diîimiz köreldi. Ne eği-
tim-kültür kurumlannı koruya-
bildik emperyalizmden, ne li-
manlanmızı, üslerimizi, ne ke-
kik kokulu dağlanmızı, ne üç
kez ürün aldığımız ovalanmı-
zı...
Burnumuza dek kültürsüz-
lüğe, borca battık. Sorunların
hepsi birbiriyle ilgiliyken, Türk
devrimiyle hesaplaşmayı ül-
ke çıkariannın önüne alan ay-
mazlann diliyle konuşuyoruz
şimdi. Başanlı bombalan, ba-
şanyla bomba atanları izle-
mek zorundayız yalnızca...
Yoksa Bush Amca çok kızar
ha!
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇ AK behicak(a turk.net
ÇtZGİLİK KÂMtL MASARACI
BULUT BEBEK NURAYÇÎFTÇI bulutbebekn hotmail.com
V2.y camna/Annemîn sesi
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN lSNison
MLAFE7 ORDUSU KüRULlf/ORf
1SZO 'Oe BUGÜN, KURTUU1Ş SAVAÇl &//&9SW£*Ay
İSTAN8UL MÜfCÛMen, KjUVtoYI MİLUrE'YE KARŞt
SAVAŞAAAK İÇİN BİR. oeOü KUeilLtoASA
RA/Z VEeDİ. K4UST0PA KBUAL 'i l/£ OMA
MİLLİ GÜÇl&e/ StUOlGM£K AMAC/Y,
OOlAYLA&NaA HA2ieLI8MA 8AŞLAAIAH
fAH YANUSl BU OR£>UYA,SADeA2AM Û T
PEKİT PAŞA TX/i4Cr/A/MA/ "HICÂFBT oeDUSU"AOI
ve&LEc£Kr//z. otG£f> &e. ADI DA'ICUVAYI
TİYE* OLAN BU İHAAIET ORDUSil, İŞGÂLCİ /HGİLJZ-
LeeoeN BÜYÜK YAB&Ki Göeüyoe&u. Hioteeroe
OUSU, ApAPAZAR.1 POtAYLA&NPA ÇfXARll/M Atİ-
ZAVUR. tCYANINI PA DeSTEKlSrECEK, AHCAK,
AtdKAdA HÜmjMeTİNİtJ 6ÖNOERECEĞİ OÜZEK-
U BieutCLEOE KISA SÜR£O£ YENÎljECjEKr/fZ..
BAFRA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo:2003 121
Davacı Malıye Hazınesı vekılı Av. Kamuran Çakıcı tarafından
hasımsız olarak Hâkimliğımize açılan gaiplık davasının yapılan
tensibinde verilen karar geregince;
Bafra Büyükcamı mahallesinde kain 35 ada 3 parsel sayılı taşın-
mazda 3/144 hisse malıki olarak görünenLazpaşa'yı tanıyan. gö-
ren, adresını bılen şahıslann duruşmanın bırakıldığı 14.10.2003
gününe kadar bıldırmelen bu tanhe kadar bir haber alınamadığın-
da da M.K.nun 588 ve 35 maddeleri gereğince gaıphğine karar
verileceği ilan olunur. Basın 18012
TOKAT 2. ASLtYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
E^asNo 2002 235
Da\acı. Nazan Kınatı \ekılı tarafından da\ah Cune\1 K.ınalı ale\hine
açılan tanıma davasının \apılan açık yargılaması sırasında venlen ara ka-
ran uyannca, Davalı Cıineyt K.ınalı'nın mahkemermzce vapılan tüm ara-
malara rağmen adresınm tespıt edüememış olması nedenıyle, da\alınm
dunışma günü olan 02 05 2003 günü saat 09 25 "te mahkememızde hazır
bulunması veya kendısmı bir \ekıİ ile temsıl ettırmesı. aksı takdırde yok-
lugunda yargılama yapılarak karar venleceğı davalı Cunevi K.ınalı'ya teb-
!ığ \enne geçerlı oimak üzere ilan olunur Basın 17995
Bağ-Kur sağlık kamemı kaybettım Hükumsûzdür SEVİMATEŞ
ANKARA...ANKA...
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Yolculuk SÜPÜyop
Güngör Uras'a teşekkür ediyorum. ANKA'dan
sözeden kocaman bir yazıyla selamladı bizi. Ga-
zetecilikte 52. yıla ulaştım, ANKA'da da 32. yılı
kutladım. Güzel bir zaman dilimi. önceki gün kaç
kuşak bir araya geldi. Uzun yıllann öyküleriyle gü-
zel ve anlamlı bir buluşma. Anılar, çağrışımlaria
geçmişe döndük, geleceğe uzandık. özümden
söz etmekten çok hoşlanmıyorum ama ANKA'da
uzun yılîarda çok hoş anılanm var. Onlan henüz ya-
yımlamadım, dahası karar veremedim. Mesleği-
mizde ilginç olaylar, serüvenler yaşanırken o gün-
leri yazmaktan hoşlanmadım belki de. Oysa çok
güzel günler, zaman kalırsa yayımlarım belki. Bel-
ki diyorum, çünkü bilmiyorum. Meslek dalımızda
yaşanan olaylar, serüvenler hızımı kesiyor kimi za-
man!
Bir haber ajansının kurucusu olmak, variığına
katkıda bulunmak aklımın ucundan da geçmezdi
ama olaylar böyle gelişti.
Uzun yıllar önce bir sabah Altan Öymen tele-
fon etti, yanında Özer Derbil. Altan siyasal yaşa-
ma katılacağını söyledi. ANKA ne olacak, diye
sordum. Sana devretmek ıstiyorum, dedi. Hayli
şaşırdım. O dönemde meslek dalımızda ilginç
olaylar yaşanıyor. Basın kuruluşlan da belli yön-
lerde yer alan kuruluşlardan oluşuyor. Gruplar, hi-
zipler bir yana bir karmaşa oluşuyor. Altan'a da
sordum:
- Kabul etmezsem ne olacak?
Ajansı kapayacak. Hizipler dışında bir oluşum
geliyor, özer Derbil'e döndüm:
- Bu görevi üstlenebilir miyim, başarabılir miyim,
diye sordum. Bana umut ve yürek verdi. ANKA ile
ilişkimiz böyle başladı. önce umutlu bir yolculuk,
ancak güçlükleri, darboğazlan da var. Yokuşu-
muzda yeni bir olay ANKA. Yönetici olmamdan
hoşlanmayanlar da var ama onlara gülümsedim,
ANKA'yı bir ortaklığa dönüştürdüm, çalışanlarta
birlikte güzel birlikteliğe yöneldik.
O günlerden çok hoş anılanm var. Bizim Yokuş
bana yüz vermedi ilk günlerde. Hiç unutmam,
abonelerimizi tanımak, selamlamak için, Cağa-
loğlu'na, Cumhuriyet bürosuna gittim birgün. Ne-
ler yapacağımı anlattım. Ama karşımda Hasan
Cemal ve Oktay Kurtböke var. Sorulan. davra-
nışlan hayli soğuk, acımasızca sorguluyorlar be-
ni. Elbet içerledim ama belli etmedim, dahası gü-
lümsedim. Yola çıkmıştım bir kere.
Ben size umutla geldım, desteğinizi almayı dü-
şündüm ama istediğim olmadı, nerdeyse azarla-
dınız beni, görevimi yadırgadınız adeta! Sessiz bir
an yaşadık.
Yolculuk böyle başladı ama arkası güzel geliş-
ti. Oktay Kurtböke, Hasan Cemal ile ne güzel bir-
likteliğimiz var, haberier, yazılar, söyleşilerie onur-
landı meslek dalımız. Oktay Kurtböke emekliye
aynlınca ANKA'ya geldi. Hasan Cemal ile de bel-
li bir çizgide gelişti dostluğumuz. Son kitabı ma-
samda duruyor. Sayfalannı çevirirken neler düşü-
nüyorum.
1950'li yılîarda meslek dalımızda kadın gazete-
cilerin sayısı çok az. Aslında hepsi Atatürk'ün,
Cumhuriyet kızlannın onurunu taşıyor, görev bilin-
ciyle çalışıyor. Cinselliği vurgulayan davranışlar
yok meslek dalımızda, eşıtlik ilkesini güzel taşıyor-
lar. 52 yıl sonra yeniden karar veriyorum, kadın ol-
mak güzel bir olay ama kadın gazeteci olmak ko-
lay değil. Başka değerier öne geçiyor, cinsellik de
araç oluyor kimi zaman! Babamın bir sözünü ye-
niden anımsıyorum, "güzel kadın olmak değil gü-
zel insan olmak önemli" demişti bir gün. Güzel ga-
zeteci olmak da önemli bir olay bence. Mesleği-
mizin güzelliğini o çizgileroluşturuyor. Dizlerin ki-
reçleniyor, saçlann ağanyor, güçlükle yürüyorsun,
soluk soluğa geliyorsun ama içindeki ışık hiç sön-
müyor. Geçmişini aydınlatıyor, geleceğini parlatı-
yor. Çok mutluyum, kadın gazeteciler güzel tırma-
nıyoryıllan, olaylan, Atatürk kızlannın bilinciyfeaşt-
yor denizleri, dağlan. Banşta ya da savaşta seç-
kin bir konumdalar. Bu konumu korumak da en
güzel görev.
Başanlar diliyorum.
Güngör Uras'a selam. ANKA'dan aynlmadım.
Birlikteliğimiz ne kadar sürecek bilmiyorum ama
beşinci kuşağa ulaşıyoruz nerdeyse. Yeni kuşak-
lan da selamlayacağım.
BULMACA SEDAT YAŞÂYAN
1 2 3 4
1 2 3
SOLDANSAĞA:
1/Cinseluya-
nlmada veya
doyumda,
alışılmışın dı-
şında davra-
nışlara ve
özel nesnele-
re zorunluluk
duyma. 2/
Un, et ve
bamya ile ya-
pılan bir ye-
mek... Kanşık renk-
li. 3/Atuı yavrusu...
"Yüce dağlar du-
man olmaz / Çeş-
mim yaşı — olmaz"'
(Türkü). 4/ Cennet
ile cehennem arasın-
da bulunduğuna ina-
nılan yer... Derviş
selamı. 5/ "Akdeniz
8
anemisi" de denilen 9
kansızlık hastalığı. 6/ Vilayet... Alevi-Bektaşi
ozanlannın tarikatlanyla ilgili şiirlerine verilen
ad. 7/Bir şeyin iyi ya da kötü olma özelliği... Rüt-
besiz asker. 8/Satrançta özel bir hareket... Geri dö-
nen. 9/ "Eşekkulağı" da denilen ve eczacılıkta
kullanılan bir bitki.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
V Büyük bir heyecan duygusu yaratmaya yöne-
lik edebiyat üslubu. 2/ Üstün bir yetkinin gücünü
simgeleyen değnek... Akdeniz Bölgesi'nde bir
akarsu. 3/Suudi Arabistan'ınparabirimi... Birtür
taze ve tuzsuz beyaz peynir. 4/ "Yüzüncü —":
Amin Maalouf un romanı... Karahindibanın seb-
ze olarak yenen yapraklan. 5/ Anlayış, sezgi. 6/
Günlük yaşama ait küçük ve geçici belgeleri top-
lama şeklindeki koleksiyonculuk. 7/Püskürtü...
Kuzu sesi... Bağışlama. 8/ Tekke edebiyatı şiir
rürlerinden biri... " — Ayhan": Şainmiz. 9/Sü-
merlerde gökjannsı... Gözün renkli bölümü. -