Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
15 NİSAN 2003 SALI CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Büyükelçi Kretschmer, Ankara'nın ABden 2004'te tarih alabilmek için yapması gerekenleri anlattı:
Türkiye'ye yenikoşul yokAYHAN ŞİMŞEK
ANKARA-AB Komisyonu Türkı-
ye Temsilcisı Büyükelçi Hans Jörg
Kretschmer, Kıbns Rum yönetimı-
nin yann imzalayacağı AB katılım
anlaşmasına bir protokol ekleyerek
çözümle birlikte "birleşik bir Kıb-
ns'nT üyeliğine açık kapı bırakacak-
lannı söyledi. Kıbns'ta çözüm çaba-
lannın sürmesi gerektiğini vurgulayan
Büyükelçi Kretschmer, "Kz AB ola-
rak en losa zamanda Kıbns konusu-
na çözüm bulunmasını istiyoruz. Kıb-
ns'ta çözümsüzlükçözüm oiamaz. Son
zamanlarda Türk yetkililerin de bu
görüşte olduğunu duyuyorum, bu
memnuniyetvericr diye konuştu.
Türkıye'nın AB'den 2004 yılında
müzakere tarihi alabilmesi için Kopen-
hag siyasi ölçütlerine uyumubir an ön-
ce "uygulamaya geçirmesini*' bekle-
diklenni belirten Kretschmer, "Tür-
kiye'nin önünde yalnızca 13 yıl kaJdı.
Yeniyol haritasında Türkiye'den bek-
lenrflerimia açıkhkla sıraladık. Türki-
ye'den yeni koşullann istenmesi söz
konusu değü" dedi. Büyükelçi Hans
Jörg Kretschmer. AB'ninbugün onay-
layacağı Türkıye için yeni Katılrm Or-
taklığı Belgesi'ni gazetemize değer-
lendırdi. Büyükelçi Kretschmer'in so-
rulanmıza verdıği yanıtlar şöyle:
- Türkrve ne zaman AB'den müza-
kere tarihi alabilecek?
- Bu konuda her şeyin çok açık ol-
duğunu düşünüyorum. Kopenhag Zır-
vesi'nde alınan karar açık. 2004 yılı-
nın ilanci yansında yapılacak değer-
lendirmede, Türkiye'nin siyasi ölçüt-
leri karşıladığı görülürse, müzakere-
ler hemen başlahlacak. Bu ocak ayı mı
olur, şubat ayı mı olur bilmiyorum..
ama ölçütler karşılandığında müza-
kereler de hemen başlatılacaktır. AB
Komisyonu olarak biz Türkiye'den
beklediğimiz reformlan yeni bir yol
hantasıyla. yeni KOB ile sıraladık.
Bu belgede Türkiye'ye yeni bir koşul
öne sürülmüyor. Karşılanması gere-
ken ölçütler de açıklıkla sıralanıyor.
Kıbns'ta cözüme açılt kapı
- Yeni KOB'un ilk paragrafi Kıbns.
Ancak AB'nin öngördüğü takvimde
• Türkiye'nin AB'den 2004 yılında müzakere tarihi alabilmesi için Kopenhag siyasi ölçütleri-
ne uyumu bir an önce "uygulamaya geçirmesini" beklediklerini belirten Kretschmer,'"Türki-
ye'nin önünde yalnızca 1.5 yıl kaldı. Yeni yol haritasında Türkiye'den beklentilerimizi açıklıkla
sıraladık. Türkiye'den yeni koşullann istenmesi söz konusu değil" dedi.
"Türkiye liberal
demokrasi olmalı:
Türkiye 'nin AB
üyesi olabilmesi
için, siyasi
anlamda liberal
bir demokrasi
olması gerekiyor.
Düşünce ve ifadt
ö'zgürlüğü
ında süre
s»
kalkmahr
çözüm bulunamadL Rum yönetimi ise
çarşamba günü AB've kaülım anlaş-
masuu imzalayacak. Bu koşullar al-
anda Türkiye'den beklenen nedir?
- Bildiğim kadanyla Kıbns'ın im-
zalayacağı katılım anlaşmasına bir
protokol eklenecek. Böylece "birfcşik
bir Kıbns"'ın üyeliği için kapı açık ru-
tulacak. Biz AB olarak en kısa za-
manda Kıbns konusuna çözüm bu-
lunmasını istiyoruz. Kıbns'ta çözüm-
süzlük birçözüm oiamaz. Son zaman-
larda Türk yetkililerin de bu görüşte
olduğunu duyuyorum, bu memnuni-
yet vericı. Türkiye de çözüm için ça-
balann devam efmesini isriyor. Bildi-
ğim kadanyla Türk tarafi Annan pla-
nını da reddetmedi. Türkiye'den bu
çerçevede beklenen, çözümü teşvik
etmek için elinden gelen tüm çabayı
eöstermesi.
" -Kıbns'mABüyeliğilMa>Ts20O4te
gerçekleşecek. Bunu dikkate aldıgn
mızda çözüm için bir son tarih var mı,
çözüm için uygun tarih ne olabiür?
- Uygun tarih, bir an önce çözüm-
dür. Aslında en iyi firsat, Kopenhag
Zirvesi öncesinde çözümün bulun-
masıydı, kaçınldı. Şimdi daha fazla ge-
cikmek için bir neden yok.
- KOB'da işkence ve kötü muame-
lenin önlenmesi konusu yine önemli
yertutuyor. Bu konudaTürkiye'denso-
mut beklenüler neJer?
- îşkence ve kötü muamele ile mü-
cadelede son yıllarda sağlanan ilerle-
me cesaret verici. Şimdi özellikle yar-
gıdan, işkence yapanlara karşı ceza-
lann kararlı bir şekilde verilmesini ve
bu suçlann cezasız kalmayacağını
göstennesini bekliyoruz. Sonuçta bi-
zim yapacağımız genel bir değerlen-
dirme olacak. işkence ve kötü mu-
ameleyi tümüyle ortadan kaldırmak
zor. Ancak en azından sistemarik ge-
nel bir durum olmadığı gösterihneli.
Genel görünüm olumlu olmalı.
Türkiye. liberal bir
demokrasi olmalı
- Düşünceveifade özgürtüğü alanın-
da da yeni bazı adımlar beklediğiniz
anlaşılrvor. Bunu biraz açabihr misi-
niz?
- Türkiye'nin gerçekleştirdıği önem-
lireformİarile bu alanda ciddi ilerle-
me sağlandı. Ancak hâlâ bazı yasalar-
da düşünce ve ifade özgürlüğünü sı-
nırlandırabilen unsurlar bulunuyor.
Türkiye'nin AB üyesi olabilmesi için,
siyasi anlamda liberal bir demokrasi
olması gerebyor. Oysa halihazırda
AB standartlannın tam olarak tuttu-
rulduğunu söylemek zor. Bu alanda
hem bazı yeni yasal reformlar, hem de
bunlann uygulamaya geçirilmesinı
görmek istiyoruz.
Burada eski yasalann, yeni yasa-
larla değiştirilmesiyle yetinilmemeli.
Temel özgürlükler alanında iyileşme-
ler, gözle görülür bir şekilde yaşama
geçirilmeli.
- AB, kültürel haklar alanında bazı
anıriamalann sürdüğünü, bularm kal-
dıniması gerektiğini belirthor. Kaste-
dilen hangi suunamalar?
- Örneğın benım ilk aklıma gelen
özel kanallardan ana dilde yayma şu
anda izin verilmıyor. Bu konuda hü-
kümerin yeni bir paket hazırlığında
olduğunu dabiliyorum. Eğergerçek-
leşirse bu önemli bir adım olacak.
Ordunun rolü
- Türkiye'de ordunun siyasetteki ro-
Ki konusunda AB ile ıryum.yeniyol ha-
ritasında dile getirilmiş. Bunu açabi-
lir misiniz?
- Bu konudaki beklentiyi şöyle an-
latabilırim. AB üyesi ülkelerde ordu,
savunma ve askeri konularla sınırlı
bir rol oynamaktadır. Türkiye'de ise
ulusal güvenlik, ordunun etkili oldu-
ğu çok geniş bir alanda görülüyor. Bu
da üst düzey askeri yetkililerin sık sık
çok çeşitli konularda açıklamalanyla
yansıyor. Oysaki AB üyesi ülkelerde
bu açıklamalan ordu değil siyasilerya-
par. Ordu, bu gibi siyasi konularda
görüş belirtmekten özellikle kaçınır.
Türkiye'de bu konunun, demokra-
tikleşme yönündereformlar,demok-
rasinin güçlenmesiyle, AB'deki ge-
nel çizgiye evrileceğini düşünüyo-
rum. Bu konuda olumlu gelişmeler
de oluyor. Tezkere tarüşmalan sırasın-
da Genelkurmay Başkanı'nın açık-
lamalan, Meclis'in iradesine olan say-
gısı son derece olgundu. Bunlan mem-
nuniyetle karşılıyoruz.
1939'da Nazi saldırganlığına karşı mücadele veren ülke, şimdi Irak'ta ABD'yle birlikte hareket ediyor
Polonya işgatin acılarmı çabuk ıımıttıı
• II. Dünya Savaşı yıllannda
Polonya, Alman zırhhlanna
süvari birlikleri ile karşı
koymaya çahşırken ve tüm
dünyanın mazlum kabul ettiği
bir ülke iken, bugün Polonyalı
askerlerin Irak'ın işgaline
katılıyor olması tnsana
gerçekten üzüntü ve rahatsızlık
veren bir manzara oluşturuyor.
Prof. Dr. CENGtZ KUDAY
Irak'ta savaş sinyallerinin yayılma-
ya başladığı günlerde, Avrupa ülke-
lerinden de farklı tepkıler gelmeye
başlamışrı. Savaşın sonuna yaklaştı-
ğınuz bugünlerde, tngiltere'nin başı-
nı çektiği bır grup ülke bu müdahale-
yi desteklerken, Almanya, Fransa ve
Rusya savaş karşıtı bır blok oluştur-
muş durumda. Orta ve Doğu Avru-
pa'nın eski Sovyet Bloku ülkeleri ise
çoğunlukla Amerika'nın arkasında
yer aldılar. Irak Savaşı konusunda Av-
rupa ülkelerinin pozisyon tercihleri-
ni belirleyen anahtann ne olduğu me-
rak konusu olurken, Washington"un
Orta Avrupa'daki en hevesli destekçi-
si görünen Polonya'nın sergilediği
strateji kanımca ayn bir ilgiye değer.
Savaş gündeminin iyice ağırlık ka-
zanmaya başladığı geçen ocak ayın-
da ABD Başkanı Bush ile görüşen
Polonya Başbakanı Aleksander Kwas-
niewski,Polonya"nın ABD'yi destek-
lemeye hazn- olduğunu, yalnızca po-
1lik olarak değil lojistik ve asken an-
lımda da destek sözü verdiklerini açık-
lımıştı. Daha sonra Polonya Dışişle-
r Bakanı tarafindan yapılan açıklama
caha da dikkat çekiciydi; Körfez'de bir
avaş durumunda Birleşmiş Milletler
cnayı olmasa bile bunu destekleye-
ceklerini bildiriyordu. Almanya, Po-
hnya'nın A\Tupa Birliğı'ne girmesi-
ıe yardım etmiş ohnakla beraber, Po-
bnyalılann Avrupa güçleri içinde ken-
dlerini hâlâ bir şekilde güvensiz his-
sttiğı anlaşılıyor.
Ancak Polonya'nın uyguladığı stra-
tjinin ne olup olmadığı, savaşın sür-
cüğü şu günlerde Irak'taki çarpışma-
irda Polonyalı askerlerin de yer alma-
snın yarattığı ironiyı değıştirmiyor. Bu
1939 yüında Hitler'in ordulan tarafindan işgal edilen. o yıDarm mazlum
Polonya'sı bugün Irak'ta işgalci güç konumunda.
ironiyi daha iyi algılamak için II. Dün-
ya Savaşı'nın başlangıcını yenıden
anımsamak gerekiyor.
Ahnan Nazi Partisi lideri AdolfHit-
ler, kazandığı seçim zaferinden son-
ra 1930'larda giderek yükselen bir
güç haline gelmişti. Hitler'in Roma îm-
paratorluğu gibi bir Alman împarator-
luğu kurma rüyası hiçbir engel tanı-
mıyor, planlanna tehdit olarak gör-
düğü her şeyi yerle bir etmekten çe-
kinmiyordu.
I. Dünya Savaşf nın sonunda aldı-
ğı yenilginin ardından, 1918 yılında
Almanya, Prusya'nın batı yakasında-
kı Danzig (Gdansk) koridorunu Polon-
ya'ya vermek zorunda bırakılmışh.
Hitler, Danzig limanım ele geçirmek
istiyordu, çünkü ancak bu koridorla
Baltık Denizi'ne ulaşabilecekti. Dan-
zig koridorunu ele geçirmek için de
Polonya'nın işgali gerekıyordu.
31 Ağustos 1939'da Polonyaünifor-
ması giydirilmiş SS birlikleri tarafin-
dan Gleiwitz radyo istasyonuna sah-
te bir saldın düzenleten Hitler, bu sah-
te saldınyı takiben Polonya askerlerin-
ce kendi topraklanna saldınldığı du-
yurusunu yaptı. Alman birlikleri Po-
lonya'ya girdiklerinde ise yeni bir
açıklama yapacak olan Hitler, Polon-
ya hükümetinin banşçıl bır uzlaşma-
ya yanaşmadığını ve orduyu de\xeye
soktugunu söyleyecek, böylece de ge-
çerli bir mazerete sahip görünen Al-
manya'nın Polonya'yı işgali bir "kar-
şı saldın" olarak adlandınlacaktı.
Almanya ertesi gün, 1 Eylül 1939'da
Polonya'yı işgal etti. Ingiltere tarafin-
dan verilen, 3 Eylül'e kadar işgale son
verilmesi ültimatomu da Hitler tara-
findan dikkate alınmayınca, birkaç
gün içinde tngiltere ve Fransa Polon-
ya'yı savunmak için Almanya'ya sa-
vaş ilan etti. Polonya'nın doğusu ise
17 Eylül'de bu kez Sovyetler tarafin-
dan işgale uğradı. Almanya, savaşın
bu ilk yılı içinde Polonya, Belçika ve
Finlandiya'yı ezerken, Sovyetler'in
bir bölümünü de ele geçirmişti. Son-
raki birkaç yılda A\Tupa boyunca za-
ferler kazanan Almanya durdurula-
maz gibi görünürken, ulusunu tüm
dünyada sayısız kasaba ve şehrin tü-
müyle yıkımına sebep olan global bir
savaşla sonuçlanacak bir yola sürük-
leyen Hitler, tarihın yazdığı en kötü in-
sanlık cinayetlerini işliyordu ve IT.
Dünya Savaşı, dünya tarihmin yazdı-
ğı en büyük kıyım olarak kayıtlara ge-
çecekti...
II. Dünya Savaşı yıllannda Polon-
ya, Alman zırhlılanna süvari birlikle-
ri ile karşı koymaya çahşırken ve tüm
dünyanın mazlum kabul ettiği bir ül-
ke iken, bugün Polonyalı askerlerin
Irak'ın işgalinde çarpışıyor olması in-
sana gerçekten üzüntü ve rahatsızlık
veren bir manzara oluşturuyor...
Yeniden II. Dünya Savaşı'na döner-
sek, Irak Savaşı ile bir diğer paralel-
lık daha kurmak mümkün. Bilindiği
gibi. II. Dünya Savaşı başlangıçta ide-
olojik bir savaştı. Italya ile müttefık.
Avrupa'daki diktatörler gerçek birer
tehlike oluştururken, Hitler ancak bü-
yük bir Almanya'nın Rusya'yı durdu-
rabileceğini planlıyordu. Dünya tari-
hine "kasap" sıfaoyla anılan bir dik-
tatör olarak geçecek olan Stalin akıl-
lıca bir taktikle bunu bir vatan savun-
ması haline dönüştürdü. 1942 yıhnda
Alman ordusunun Stalingrad'da
uğradığ yenilgi bir dönüm noktası ol-
du. II. Dünya Savaşfmn seyri tümüy-
le değişmişti...
Bugün Saddam'ın aym politikayı
izlediğini görüyoruz, kendi muhalif-
lerini bile toplu bir direnişin içine çek-
meye çalışıyor. Bu noktada Batfnın
bilmediği ve fakat hesaba kanlması ge-
reken bir Doğu karakteristiği de su
yüzüne çıkıyor; Doğululann otorite-
yeolanbağlılığı...
Taşıdığım insani değerler ve özel-
likle de uzun yıllardır sürdürdüğüm he-
kimlik uğraşım gereği savaşa daima
karşı olmakla beraber, tiranlann acı-
masız baskı rejimlerine de elbette kar-
şıyım. Ancak 21. yüzyılda çözüm yol-
lanrun artık masum kıtlelerin çaresiz-
lığinde aranmaması gerektiğini savu-
nuyorum. Ne var ki Bertrand Russel-
l'ın dediği gibi bilim ve teknolojide-
ki ilerleme sosyal yaşamlaparalel ol-
madıkça, ortaya çıkan bu gerilimler ya-
şadığımız yüzyıla da damgasım vura-
cak gibi görünüyor.
Irak'ta süren savaşın global bir sa-
vaşa dönmeden en kısa zamanda ve
en az kayıpla bitmesini dileyerek şu-
nu yinelemekte yarar görüyorum: Ta-
rihi bilmek yetmiyor, tarihten ders al-
mak gerekiyor, çünkü geçmişi anım-
samayanlar onu yeniden yaşamaya
mahkûm oluyor.
Ileridgüçler
savaşa karşı
birleşmeli
• Uluslararası Küba
Halklarla Dayanışma
Enstitüsü Başkan Yardımcısı
Gonzalez, ABD'nin
saldırganlığına karşı tüm
ilerici güçlerin birlikte
mücadele etmesi
gerektiğini söyledi.
ri, halklar Küba'yı des-
teküvor" dedi.
Kübahlann ABD'nin
Irak"a saldın planlannı
katliam olarak gördüğü-
nü ifade eden Gonzalez,
"Dünyanın hiçbir ülke-
smde olmayan silahlara
sahip siiper gücü. strate-
jik bölge ve petrol ama-
cıyla savaş çıkanyor. O
bölgede eünde tehlikefi
süahlar obnasuıa karşm
İsrafl'den söz edilmiyor"
diye konuştu.
HATİCETUNCER
Uluslararası Küba
Halklarla Dayanışma
Enstitüsü Başkan Yar-
dımcısı Rkardo Rodri-
guez Gonzalez, Küba
Dostluk Derneği'nin
çagnlısı olarak geldiği
Türkiye'de bir dizi kon-
ferans verdi. ABD'nin
saldırgan politikalanna
karşm özgürlük ve eşit-
lik bayrağmı salladığını
ifade eden Gonzalez.
"Dünyada sa\uşa tepki
gösteren tüm ilerici güç-
lerin birtiği sağlanmalT
dedi.
Gonzalez sorulanmı-
zı yanıtlarken, 133 ülke-
de, 1800 derneğin Küba
ile dayanışma içinde ol-
duğunu, ABD'de bile
200'den fazla dostluk
derneği bulunduğunu
söyledi. Dünyanın tüm
halklanyla dayanışma
içinde olduklannı ifade
eden Gonzalez, "Latin
AmerikaİL Afrikah, As-
yah binlerce yoksul öğ-
renci Küba'da üıüversi-
te eğitimi görü>T)r" dedi.
Küba'nın zengin bir
ülke olmadığını, ancak
dünyanın her yerinde Kü-
balı doktor ve teknisyen-
lerin hizmet ettiğini be-
lirten Gonzalez, "Kâr-
dan arta kalanı değil,ek-
meğimizi bölüşüyoruz.
Bizim devrimimizin özü
budur" diye konuştu.
Küba'nın halklarla da-
yanışma ve banş ilkesi
nedeniyle yalnız olmadı-
ğını anlatan Gonzalez,
"Dümanuı ilerici güçle-
Cuantanamo Ûssü
Gonzalez, Türkiye'de
en çok ABD'nin Afga-
nistan'da ele geçirdiği sa-
vaş esirlerini götürdüğü
Guantanamo Üssü'ne
ilişkin sorularla karşılaş-
mış. Guantanamo'nun
1903'te zorla imzalanlan
bir sözleşme ile ABD
kontrolüne geçtiğini
belirten Gonzalez, şun-
lan söyledi: "Ucu açık
ve zorla imzalaülmış bir
sözleşme. Uluslararası
sözleşmclcrdeki teamül
olan olan 99 yıl doldu ve
para ödenmiyor. Ancak
Kübahükümetibukonu-
da temldnfl' ve ıhmh bir
siyaset gütmeye dikkat
etti." Küba halkının ge-
leceğe umutla baktığını
belirten Gonzalez. "tn-
sanlık için başka bir dün-
yanm mümkün olduğn-
na inanıyoruz. Insanın
insanla kardeş olaböece-
ğiniumutediyoruz. Ada-
let üzerine kurulu bir
dünyada orman kanun-
langeçmez"dedı.
DOÇ. YAŞARHACISALÎHOĞLU:
ABD'nin amacı
Avrasya'ya
hâkim olmak
• 1Ü Öğretim Üyesi ve Jeopolitik Dergisi
Yayın Yönetmeni Hacısalihoğlu, "Türkiye,
Atatürk'ün Sadabat Paktı ve Balkan
Antantı'na öncülük ederken yaptığı gibi,
inisıyatif alan ve bölgesinde öncü olan bir
dış politika izlemeli" dedi.
BARIŞDOSTER
Istanbul Üniversitesi
Oğretim Üyesi ve Jeopo-
litik Dergisi Genel Yayın
Yönetmeni Doç. Dr. Ya-
şar Hacısalihoğlu.
ABD'nin Irak'ı işgal
ederken, esas amacının
Avrasya'yahâkimolmak
olduğunu söyledi. Hacı-
salihoğlu. "Türkiye, ye-
ni, ulusalveçokkapsam-
bbff güvenlikstrateKSİge-
KştirmeiLAtatürk'ün Sa-
dabat Paktı ve Balkan
Antantına öncülükeder-
ken >apüğı gibL inisrya-
tif alan, bölgesinde öncü
olan bir dış politika izle-
mefi" diye konuştu.
Hacısalihoğlu, Irak'ın
işgalıyle,1991'dekıKör-
fez Savaşı'nm gerçekte
bir sınama olduğunun
anlaşıldığım. soğuk sa-
vaş dönemınin ürettiği
Birleşmiş Milletler (BM)
Güvenlik Konseyi ve
NATO gibi kurumlann
gelecekte ne olacaklan-
nın tartışmaya açıldığı-
nı, Ingiltere'nin kıta Av-
rupa'smdan kopanlması
düşüncesinin netleştiği-
ni ve uluslararası zemi-
nin temsii edildiği ku-
rumlann denetim altına
alınmak istendigini ifa-
de etti "Uhıslarm ken-
di kaderinitayin hakkıve
içişlerine kanşmama 0-
kesibu sakhnyla rafe kal-
duTJdı" diyen Hacısali-
hoğlu, ABD'nin, gücü
öne çıkararak, dünya ha-
ritasıyla oynadığını ve
küreselleşme denen şe-
yin, emperyalizmin ye-
ni yüzü olduğunun net
olarak görüldüğünü vur-
guladı.
AvTasya'nın, küresel
aktörlerin kimliklerini,
yeni güç ilişkilerini, si-
yasi, askeri, ekonomik
hatta kültürel ilişkilerini,
yeni bağımlılık ya da ba-
ğnnsızlık çizgilerini be-
lirleyecek olan coğrafya
olduğunun altını çizen
Hacısalihoğlu, şöyle de-
vam etti: "ABD, atöğı
adımlaria,Avrasyaie da-
ha da yakınlaşıyor. Tür-
kiye, ya ABD politikala-
n doğrultusunda tam-
pon dev let güvenüki ve
bağımlıdevletrolünüüst-
lenecek, ya da artan je-
opolitik ve jeosrratejik
önenıiyle, bağımsız, ak-
tif ve inisiyatif alan bir
böige gücü olacak,"