22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
15 NİSAN 2003 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Büyükelçi Kretschmer, Ankara'nın ABden 2004'te tarih alabilmek için yapması gerekenleri anlattı: Türkiye'ye yenikoşul yokAYHAN ŞİMŞEK ANKARA-AB Komisyonu Türkı- ye Temsilcisı Büyükelçi Hans Jörg Kretschmer, Kıbns Rum yönetimı- nin yann imzalayacağı AB katılım anlaşmasına bir protokol ekleyerek çözümle birlikte "birleşik bir Kıb- ns'nT üyeliğine açık kapı bırakacak- lannı söyledi. Kıbns'ta çözüm çaba- lannın sürmesi gerektiğini vurgulayan Büyükelçi Kretschmer, "Kz AB ola- rak en losa zamanda Kıbns konusu- na çözüm bulunmasını istiyoruz. Kıb- ns'ta çözümsüzlükçözüm oiamaz. Son zamanlarda Türk yetkililerin de bu görüşte olduğunu duyuyorum, bu memnuniyetvericr diye konuştu. Türkıye'nın AB'den 2004 yılında müzakere tarihi alabilmesi için Kopen- hag siyasi ölçütlerine uyumubir an ön- ce "uygulamaya geçirmesini*' bekle- diklenni belirten Kretschmer, "Tür- kiye'nin önünde yalnızca 13 yıl kaJdı. Yeniyol haritasında Türkiye'den bek- lenrflerimia açıkhkla sıraladık. Türki- ye'den yeni koşullann istenmesi söz konusu değü" dedi. Büyükelçi Hans Jörg Kretschmer. AB'ninbugün onay- layacağı Türkıye için yeni Katılrm Or- taklığı Belgesi'ni gazetemize değer- lendırdi. Büyükelçi Kretschmer'in so- rulanmıza verdıği yanıtlar şöyle: - Türkrve ne zaman AB'den müza- kere tarihi alabilecek? - Bu konuda her şeyin çok açık ol- duğunu düşünüyorum. Kopenhag Zır- vesi'nde alınan karar açık. 2004 yılı- nın ilanci yansında yapılacak değer- lendirmede, Türkiye'nin siyasi ölçüt- leri karşıladığı görülürse, müzakere- ler hemen başlahlacak. Bu ocak ayı mı olur, şubat ayı mı olur bilmiyorum.. ama ölçütler karşılandığında müza- kereler de hemen başlatılacaktır. AB Komisyonu olarak biz Türkiye'den beklediğimiz reformlan yeni bir yol hantasıyla. yeni KOB ile sıraladık. Bu belgede Türkiye'ye yeni bir koşul öne sürülmüyor. Karşılanması gere- ken ölçütler de açıklıkla sıralanıyor. Kıbns'ta cözüme açılt kapı - Yeni KOB'un ilk paragrafi Kıbns. Ancak AB'nin öngördüğü takvimde • Türkiye'nin AB'den 2004 yılında müzakere tarihi alabilmesi için Kopenhag siyasi ölçütleri- ne uyumu bir an önce "uygulamaya geçirmesini" beklediklerini belirten Kretschmer,'"Türki- ye'nin önünde yalnızca 1.5 yıl kaldı. Yeni yol haritasında Türkiye'den beklentilerimizi açıklıkla sıraladık. Türkiye'den yeni koşullann istenmesi söz konusu değil" dedi. "Türkiye liberal demokrasi olmalı: Türkiye 'nin AB üyesi olabilmesi için, siyasi anlamda liberal bir demokrasi olması gerekiyor. Düşünce ve ifadt ö'zgürlüğü ında süre s» kalkmahr çözüm bulunamadL Rum yönetimi ise çarşamba günü AB've kaülım anlaş- masuu imzalayacak. Bu koşullar al- anda Türkiye'den beklenen nedir? - Bildiğim kadanyla Kıbns'ın im- zalayacağı katılım anlaşmasına bir protokol eklenecek. Böylece "birfcşik bir Kıbns"'ın üyeliği için kapı açık ru- tulacak. Biz AB olarak en kısa za- manda Kıbns konusuna çözüm bu- lunmasını istiyoruz. Kıbns'ta çözüm- süzlük birçözüm oiamaz. Son zaman- larda Türk yetkililerin de bu görüşte olduğunu duyuyorum, bu memnuni- yet vericı. Türkiye de çözüm için ça- balann devam efmesini isriyor. Bildi- ğim kadanyla Türk tarafi Annan pla- nını da reddetmedi. Türkiye'den bu çerçevede beklenen, çözümü teşvik etmek için elinden gelen tüm çabayı eöstermesi. " -Kıbns'mABüyeliğilMa>Ts20O4te gerçekleşecek. Bunu dikkate aldıgn mızda çözüm için bir son tarih var mı, çözüm için uygun tarih ne olabiür? - Uygun tarih, bir an önce çözüm- dür. Aslında en iyi firsat, Kopenhag Zirvesi öncesinde çözümün bulun- masıydı, kaçınldı. Şimdi daha fazla ge- cikmek için bir neden yok. - KOB'da işkence ve kötü muame- lenin önlenmesi konusu yine önemli yertutuyor. Bu konudaTürkiye'denso- mut beklenüler neJer? - îşkence ve kötü muamele ile mü- cadelede son yıllarda sağlanan ilerle- me cesaret verici. Şimdi özellikle yar- gıdan, işkence yapanlara karşı ceza- lann kararlı bir şekilde verilmesini ve bu suçlann cezasız kalmayacağını göstennesini bekliyoruz. Sonuçta bi- zim yapacağımız genel bir değerlen- dirme olacak. işkence ve kötü mu- ameleyi tümüyle ortadan kaldırmak zor. Ancak en azından sistemarik ge- nel bir durum olmadığı gösterihneli. Genel görünüm olumlu olmalı. Türkiye. liberal bir demokrasi olmalı - Düşünceveifade özgürtüğü alanın- da da yeni bazı adımlar beklediğiniz anlaşılrvor. Bunu biraz açabihr misi- niz? - Türkiye'nin gerçekleştirdıği önem- lireformİarile bu alanda ciddi ilerle- me sağlandı. Ancak hâlâ bazı yasalar- da düşünce ve ifade özgürlüğünü sı- nırlandırabilen unsurlar bulunuyor. Türkiye'nin AB üyesi olabilmesi için, siyasi anlamda liberal bir demokrasi olması gerebyor. Oysa halihazırda AB standartlannın tam olarak tuttu- rulduğunu söylemek zor. Bu alanda hem bazı yeni yasal reformlar, hem de bunlann uygulamaya geçirilmesinı görmek istiyoruz. Burada eski yasalann, yeni yasa- larla değiştirilmesiyle yetinilmemeli. Temel özgürlükler alanında iyileşme- ler, gözle görülür bir şekilde yaşama geçirilmeli. - AB, kültürel haklar alanında bazı anıriamalann sürdüğünü, bularm kal- dıniması gerektiğini belirthor. Kaste- dilen hangi suunamalar? - Örneğın benım ilk aklıma gelen özel kanallardan ana dilde yayma şu anda izin verilmıyor. Bu konuda hü- kümerin yeni bir paket hazırlığında olduğunu dabiliyorum. Eğergerçek- leşirse bu önemli bir adım olacak. Ordunun rolü - Türkiye'de ordunun siyasetteki ro- Ki konusunda AB ile ıryum.yeniyol ha- ritasında dile getirilmiş. Bunu açabi- lir misiniz? - Bu konudaki beklentiyi şöyle an- latabilırim. AB üyesi ülkelerde ordu, savunma ve askeri konularla sınırlı bir rol oynamaktadır. Türkiye'de ise ulusal güvenlik, ordunun etkili oldu- ğu çok geniş bir alanda görülüyor. Bu da üst düzey askeri yetkililerin sık sık çok çeşitli konularda açıklamalanyla yansıyor. Oysaki AB üyesi ülkelerde bu açıklamalan ordu değil siyasilerya- par. Ordu, bu gibi siyasi konularda görüş belirtmekten özellikle kaçınır. Türkiye'de bu konunun, demokra- tikleşme yönündereformlar,demok- rasinin güçlenmesiyle, AB'deki ge- nel çizgiye evrileceğini düşünüyo- rum. Bu konuda olumlu gelişmeler de oluyor. Tezkere tarüşmalan sırasın- da Genelkurmay Başkanı'nın açık- lamalan, Meclis'in iradesine olan say- gısı son derece olgundu. Bunlan mem- nuniyetle karşılıyoruz. 1939'da Nazi saldırganlığına karşı mücadele veren ülke, şimdi Irak'ta ABD'yle birlikte hareket ediyor Polonya işgatin acılarmı çabuk ıımıttıı • II. Dünya Savaşı yıllannda Polonya, Alman zırhhlanna süvari birlikleri ile karşı koymaya çahşırken ve tüm dünyanın mazlum kabul ettiği bir ülke iken, bugün Polonyalı askerlerin Irak'ın işgaline katılıyor olması tnsana gerçekten üzüntü ve rahatsızlık veren bir manzara oluşturuyor. Prof. Dr. CENGtZ KUDAY Irak'ta savaş sinyallerinin yayılma- ya başladığı günlerde, Avrupa ülke- lerinden de farklı tepkıler gelmeye başlamışrı. Savaşın sonuna yaklaştı- ğınuz bugünlerde, tngiltere'nin başı- nı çektiği bır grup ülke bu müdahale- yi desteklerken, Almanya, Fransa ve Rusya savaş karşıtı bır blok oluştur- muş durumda. Orta ve Doğu Avru- pa'nın eski Sovyet Bloku ülkeleri ise çoğunlukla Amerika'nın arkasında yer aldılar. Irak Savaşı konusunda Av- rupa ülkelerinin pozisyon tercihleri- ni belirleyen anahtann ne olduğu me- rak konusu olurken, Washington"un Orta Avrupa'daki en hevesli destekçi- si görünen Polonya'nın sergilediği strateji kanımca ayn bir ilgiye değer. Savaş gündeminin iyice ağırlık ka- zanmaya başladığı geçen ocak ayın- da ABD Başkanı Bush ile görüşen Polonya Başbakanı Aleksander Kwas- niewski,Polonya"nın ABD'yi destek- lemeye hazn- olduğunu, yalnızca po- 1lik olarak değil lojistik ve asken an- lımda da destek sözü verdiklerini açık- lımıştı. Daha sonra Polonya Dışişle- r Bakanı tarafindan yapılan açıklama caha da dikkat çekiciydi; Körfez'de bir avaş durumunda Birleşmiş Milletler cnayı olmasa bile bunu destekleye- ceklerini bildiriyordu. Almanya, Po- hnya'nın A\Tupa Birliğı'ne girmesi- ıe yardım etmiş ohnakla beraber, Po- bnyalılann Avrupa güçleri içinde ken- dlerini hâlâ bir şekilde güvensiz his- sttiğı anlaşılıyor. Ancak Polonya'nın uyguladığı stra- tjinin ne olup olmadığı, savaşın sür- cüğü şu günlerde Irak'taki çarpışma- irda Polonyalı askerlerin de yer alma- snın yarattığı ironiyı değıştirmiyor. Bu 1939 yüında Hitler'in ordulan tarafindan işgal edilen. o yıDarm mazlum Polonya'sı bugün Irak'ta işgalci güç konumunda. ironiyi daha iyi algılamak için II. Dün- ya Savaşı'nın başlangıcını yenıden anımsamak gerekiyor. Ahnan Nazi Partisi lideri AdolfHit- ler, kazandığı seçim zaferinden son- ra 1930'larda giderek yükselen bir güç haline gelmişti. Hitler'in Roma îm- paratorluğu gibi bir Alman împarator- luğu kurma rüyası hiçbir engel tanı- mıyor, planlanna tehdit olarak gör- düğü her şeyi yerle bir etmekten çe- kinmiyordu. I. Dünya Savaşf nın sonunda aldı- ğı yenilginin ardından, 1918 yılında Almanya, Prusya'nın batı yakasında- kı Danzig (Gdansk) koridorunu Polon- ya'ya vermek zorunda bırakılmışh. Hitler, Danzig limanım ele geçirmek istiyordu, çünkü ancak bu koridorla Baltık Denizi'ne ulaşabilecekti. Dan- zig koridorunu ele geçirmek için de Polonya'nın işgali gerekıyordu. 31 Ağustos 1939'da Polonyaünifor- ması giydirilmiş SS birlikleri tarafin- dan Gleiwitz radyo istasyonuna sah- te bir saldın düzenleten Hitler, bu sah- te saldınyı takiben Polonya askerlerin- ce kendi topraklanna saldınldığı du- yurusunu yaptı. Alman birlikleri Po- lonya'ya girdiklerinde ise yeni bir açıklama yapacak olan Hitler, Polon- ya hükümetinin banşçıl bır uzlaşma- ya yanaşmadığını ve orduyu de\xeye soktugunu söyleyecek, böylece de ge- çerli bir mazerete sahip görünen Al- manya'nın Polonya'yı işgali bir "kar- şı saldın" olarak adlandınlacaktı. Almanya ertesi gün, 1 Eylül 1939'da Polonya'yı işgal etti. Ingiltere tarafin- dan verilen, 3 Eylül'e kadar işgale son verilmesi ültimatomu da Hitler tara- findan dikkate alınmayınca, birkaç gün içinde tngiltere ve Fransa Polon- ya'yı savunmak için Almanya'ya sa- vaş ilan etti. Polonya'nın doğusu ise 17 Eylül'de bu kez Sovyetler tarafin- dan işgale uğradı. Almanya, savaşın bu ilk yılı içinde Polonya, Belçika ve Finlandiya'yı ezerken, Sovyetler'in bir bölümünü de ele geçirmişti. Son- raki birkaç yılda A\Tupa boyunca za- ferler kazanan Almanya durdurula- maz gibi görünürken, ulusunu tüm dünyada sayısız kasaba ve şehrin tü- müyle yıkımına sebep olan global bir savaşla sonuçlanacak bir yola sürük- leyen Hitler, tarihın yazdığı en kötü in- sanlık cinayetlerini işliyordu ve IT. Dünya Savaşı, dünya tarihmin yazdı- ğı en büyük kıyım olarak kayıtlara ge- çecekti... II. Dünya Savaşı yıllannda Polon- ya, Alman zırhlılanna süvari birlikle- ri ile karşı koymaya çahşırken ve tüm dünyanın mazlum kabul ettiği bir ül- ke iken, bugün Polonyalı askerlerin Irak'ın işgalinde çarpışıyor olması in- sana gerçekten üzüntü ve rahatsızlık veren bir manzara oluşturuyor... Yeniden II. Dünya Savaşı'na döner- sek, Irak Savaşı ile bir diğer paralel- lık daha kurmak mümkün. Bilindiği gibi. II. Dünya Savaşı başlangıçta ide- olojik bir savaştı. Italya ile müttefık. Avrupa'daki diktatörler gerçek birer tehlike oluştururken, Hitler ancak bü- yük bir Almanya'nın Rusya'yı durdu- rabileceğini planlıyordu. Dünya tari- hine "kasap" sıfaoyla anılan bir dik- tatör olarak geçecek olan Stalin akıl- lıca bir taktikle bunu bir vatan savun- ması haline dönüştürdü. 1942 yıhnda Alman ordusunun Stalingrad'da uğradığ yenilgi bir dönüm noktası ol- du. II. Dünya Savaşfmn seyri tümüy- le değişmişti... Bugün Saddam'ın aym politikayı izlediğini görüyoruz, kendi muhalif- lerini bile toplu bir direnişin içine çek- meye çalışıyor. Bu noktada Batfnın bilmediği ve fakat hesaba kanlması ge- reken bir Doğu karakteristiği de su yüzüne çıkıyor; Doğululann otorite- yeolanbağlılığı... Taşıdığım insani değerler ve özel- likle de uzun yıllardır sürdürdüğüm he- kimlik uğraşım gereği savaşa daima karşı olmakla beraber, tiranlann acı- masız baskı rejimlerine de elbette kar- şıyım. Ancak 21. yüzyılda çözüm yol- lanrun artık masum kıtlelerin çaresiz- lığinde aranmaması gerektiğini savu- nuyorum. Ne var ki Bertrand Russel- l'ın dediği gibi bilim ve teknolojide- ki ilerleme sosyal yaşamlaparalel ol- madıkça, ortaya çıkan bu gerilimler ya- şadığımız yüzyıla da damgasım vura- cak gibi görünüyor. Irak'ta süren savaşın global bir sa- vaşa dönmeden en kısa zamanda ve en az kayıpla bitmesini dileyerek şu- nu yinelemekte yarar görüyorum: Ta- rihi bilmek yetmiyor, tarihten ders al- mak gerekiyor, çünkü geçmişi anım- samayanlar onu yeniden yaşamaya mahkûm oluyor. Ileridgüçler savaşa karşı birleşmeli • Uluslararası Küba Halklarla Dayanışma Enstitüsü Başkan Yardımcısı Gonzalez, ABD'nin saldırganlığına karşı tüm ilerici güçlerin birlikte mücadele etmesi gerektiğini söyledi. ri, halklar Küba'yı des- teküvor" dedi. Kübahlann ABD'nin Irak"a saldın planlannı katliam olarak gördüğü- nü ifade eden Gonzalez, "Dünyanın hiçbir ülke- smde olmayan silahlara sahip siiper gücü. strate- jik bölge ve petrol ama- cıyla savaş çıkanyor. O bölgede eünde tehlikefi süahlar obnasuıa karşm İsrafl'den söz edilmiyor" diye konuştu. HATİCETUNCER Uluslararası Küba Halklarla Dayanışma Enstitüsü Başkan Yar- dımcısı Rkardo Rodri- guez Gonzalez, Küba Dostluk Derneği'nin çagnlısı olarak geldiği Türkiye'de bir dizi kon- ferans verdi. ABD'nin saldırgan politikalanna karşm özgürlük ve eşit- lik bayrağmı salladığını ifade eden Gonzalez. "Dünyada sa\uşa tepki gösteren tüm ilerici güç- lerin birtiği sağlanmalT dedi. Gonzalez sorulanmı- zı yanıtlarken, 133 ülke- de, 1800 derneğin Küba ile dayanışma içinde ol- duğunu, ABD'de bile 200'den fazla dostluk derneği bulunduğunu söyledi. Dünyanın tüm halklanyla dayanışma içinde olduklannı ifade eden Gonzalez, "Latin AmerikaİL Afrikah, As- yah binlerce yoksul öğ- renci Küba'da üıüversi- te eğitimi görü>T)r" dedi. Küba'nın zengin bir ülke olmadığını, ancak dünyanın her yerinde Kü- balı doktor ve teknisyen- lerin hizmet ettiğini be- lirten Gonzalez, "Kâr- dan arta kalanı değil,ek- meğimizi bölüşüyoruz. Bizim devrimimizin özü budur" diye konuştu. Küba'nın halklarla da- yanışma ve banş ilkesi nedeniyle yalnız olmadı- ğını anlatan Gonzalez, "Dümanuı ilerici güçle- Cuantanamo Ûssü Gonzalez, Türkiye'de en çok ABD'nin Afga- nistan'da ele geçirdiği sa- vaş esirlerini götürdüğü Guantanamo Üssü'ne ilişkin sorularla karşılaş- mış. Guantanamo'nun 1903'te zorla imzalanlan bir sözleşme ile ABD kontrolüne geçtiğini belirten Gonzalez, şun- lan söyledi: "Ucu açık ve zorla imzalaülmış bir sözleşme. Uluslararası sözleşmclcrdeki teamül olan olan 99 yıl doldu ve para ödenmiyor. Ancak Kübahükümetibukonu- da temldnfl' ve ıhmh bir siyaset gütmeye dikkat etti." Küba halkının ge- leceğe umutla baktığını belirten Gonzalez. "tn- sanlık için başka bir dün- yanm mümkün olduğn- na inanıyoruz. Insanın insanla kardeş olaböece- ğiniumutediyoruz. Ada- let üzerine kurulu bir dünyada orman kanun- langeçmez"dedı. DOÇ. YAŞARHACISALÎHOĞLU: ABD'nin amacı Avrasya'ya hâkim olmak • 1Ü Öğretim Üyesi ve Jeopolitik Dergisi Yayın Yönetmeni Hacısalihoğlu, "Türkiye, Atatürk'ün Sadabat Paktı ve Balkan Antantı'na öncülük ederken yaptığı gibi, inisıyatif alan ve bölgesinde öncü olan bir dış politika izlemeli" dedi. BARIŞDOSTER Istanbul Üniversitesi Oğretim Üyesi ve Jeopo- litik Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Doç. Dr. Ya- şar Hacısalihoğlu. ABD'nin Irak'ı işgal ederken, esas amacının Avrasya'yahâkimolmak olduğunu söyledi. Hacı- salihoğlu. "Türkiye, ye- ni, ulusalveçokkapsam- bbff güvenlikstrateKSİge- KştirmeiLAtatürk'ün Sa- dabat Paktı ve Balkan Antantına öncülükeder- ken >apüğı gibL inisrya- tif alan, bölgesinde öncü olan bir dış politika izle- mefi" diye konuştu. Hacısalihoğlu, Irak'ın işgalıyle,1991'dekıKör- fez Savaşı'nm gerçekte bir sınama olduğunun anlaşıldığım. soğuk sa- vaş dönemınin ürettiği Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi ve NATO gibi kurumlann gelecekte ne olacaklan- nın tartışmaya açıldığı- nı, Ingiltere'nin kıta Av- rupa'smdan kopanlması düşüncesinin netleştiği- ni ve uluslararası zemi- nin temsii edildiği ku- rumlann denetim altına alınmak istendigini ifa- de etti "Uhıslarm ken- di kaderinitayin hakkıve içişlerine kanşmama 0- kesibu sakhnyla rafe kal- duTJdı" diyen Hacısali- hoğlu, ABD'nin, gücü öne çıkararak, dünya ha- ritasıyla oynadığını ve küreselleşme denen şe- yin, emperyalizmin ye- ni yüzü olduğunun net olarak görüldüğünü vur- guladı. AvTasya'nın, küresel aktörlerin kimliklerini, yeni güç ilişkilerini, si- yasi, askeri, ekonomik hatta kültürel ilişkilerini, yeni bağımlılık ya da ba- ğnnsızlık çizgilerini be- lirleyecek olan coğrafya olduğunun altını çizen Hacısalihoğlu, şöyle de- vam etti: "ABD, atöğı adımlaria,Avrasyaie da- ha da yakınlaşıyor. Tür- kiye, ya ABD politikala- n doğrultusunda tam- pon dev let güvenüki ve bağımlıdevletrolünüüst- lenecek, ya da artan je- opolitik ve jeosrratejik önenıiyle, bağımsız, ak- tif ve inisiyatif alan bir böige gücü olacak,"
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear