13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
29 ARALIK 2003 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA ROPORTAJ AHLAKARANIYOR TURHAN SELÇUK ^DUHtJST TJLBİATLI İ3ÎANBUL EF2KBİSİ AEDÜLCAKBAZ1 HASÎKUIADE MACEPJ1.UEI , S P SISIM TEKMİIİ H OPIACIACTU ETTİN Istanbul'a ilkgelen merd-i iman, yani mert imanlı erenlerden adını alan Merdivenköy 9 deki Bektaşi tekkesi Semahhanenin kubbesini taşıyan direkte 12 kollu bir ağaç motifı yer ahyon. Şahkulu Sultan'la semah A nkara Asfaltı denilen karayolunun Acıba- dem'den Kartal'a ka- dar olan kısmını yok sayın. Yok saydığınız yolun iki yanından ufiık çizgisine ka- dar uzanantümyapüan;evlen,apart- manlan. fabrikalan, sanayi sitelerini, galerileri, ımalathaneleri, hastaneleri, ahşveriş merkezlenni, ne varsa hep- sini kaldınn. Geriye bayırlar, çayırlar; toprak ve ağaçlar kalsın. tşte bu alan Bizans'ın avlağıydı. Belki birkaç av köşkü ile manastır vardı. Tarihçilerin yazdığına göre 29 Ha- ziran 1329"da Bizans tmparatoru IIL Andronikos Pakologos, Maltepe'de Osmanlı Beyi Orhanla tutuştuğu sa- vaştan yenik çıkınca işte bu alana ahı- ler geliyor. Ahilerin savaşçı dervişleri, bugün Ankara Asfaltı'ndan Göztepe'ye sa- pılan ve Merdivenköy denilen yere ve bir ihtimal buradaki Bizans av köşk- lerinden birine yerleşiyor. Kirtt erenlerden Bunlar sayılan 40 olmasa da kırk erenlerdi: Adını Göztepe'ye veren Gözcü Baba, adını Erenköy'e veren ErenBaba. adını Kartal"a veren Kar- tal Baba ve adlannı bir yerlerde bırak- mayan MansurBaba, Mah Baba, San- caktar Baba, Vörük Baba, Balcı Ba- ba, Gül Baba, Buhur Baba, Garipçe Baba.» Ve Şahkulu Sultan. Bunlar "merd-i iman", yani mert imanlı ınsanlardı ve böylece yerleştik- leri yer *merd-iiman"dan "Merdiven- köy'' oluyor. 139O'da da Merdiven- köy'deki ahi tekkesinin yerini Şahku- lu Sultan'ın kurduğu Bektaşi tekkesi alıyor. Ancak bu sırada tarih biraz ka- nşıyor... Çünkü, 1402'deki Ankara Savaşı'da yenilen Osmanlı'nın *fetret"e girmesiyle Bizans, ahilerin eline ge- çen yerleri geri alıyor. Geri almakla kalmıyor. işte o sıra yaşlan 100 olma- sı gereken kırk erenlen şehit ediyor. Efsanelerle gerçeğin birbinne gır- diği yıllardan geriye kalan bir gerçek varsa o da İstanbul'un Anadolu yaka- sına gelen ilk Türklerin Ale%i-Bekta- şi olduğu... Ve Bektaşilerin bir süre son- ra Bizans"tan geri aldıklan Şahkulu tek- kesinde 1826 yılına kadar kaldıklan. 1826'da Sultan IL MahnıuL Bektaşi- liği yasaklayıp tekkelerini yıktınrken yıktırmadıklannı da Nakşibendilere \ e- riyor. 1843 'te Şahkulu"na bir Nakşi ola- rak gelen Mehmet AB Hilmi ise inan- cını değiştirip Bektaşi oluyor ve 19O7'de bir "dedebaba" olarak yaşa- ma gözlenni kapatıyor. Sakız ağacı Kurtuluş Savaşf nda tüm Bektaşi- ler gibi Şahkulu"ndakiler de Musta- fa Kemal Paşa'nın yanmda duruyor. 1925 "te tekkeler, dergâhlar, zaviyeler kapatıhrken Bektaşiler, Cumhuriyetin aydınhk ışığı için Şahkulu Sultan Tek- kesi'ni de kendi elleriyle kapatıyor. 1980'lere gelındiğinde, geriye ha- rabesi kalan tekke Alevilerin kurdu- ğu bir dernek tarafindan onarılıyor ve 1994 yılında Mehmet Alı Hıbnı De- debaba Araştırma Eğitim ve Kültür Vakü'natahsis edihyor; Şahkulu Sul- tan Dergâhı Vakfı'yla da hem ceme- vi hem de bir kültür merkezi olarak kullanılmaya başlanıyor. Şahkulu Sultan'ın, Karaca Ahmet Sultan gibi. Erikti Baba gibi efsane- lere konu olan bir kerameti bulunmu- yor. Yaşamına ilişkin aynntı da bilin- miyor. Geride bıraktığı tek kanıt; tek- kenin bahçesindeki dört metre enin- de, altı metre uzunluğunda mezan, en az dört metrelik yekpare sütundan me- zar taşı ve mezannın yani başmda gö\ desini iki-üç kişinin ancak kucak- layabileceği sakız ağacı. Şahkulu Sul- tan tekkesini 700 yıl öncesine götü- ren kanıt ise semahhanenin kubbesi- ni taşıyan Bızans'tan devşirme granıt sütun v e çerağlann konduğu mermer sütun parçalan. Bektaşilerin semahhane ya da mey- danevı dedikleri ve bugün Ale\ilerin Şahkulu Sultan'm Merdivenköy'deki mezan (üstte) adını verdiği tekke (aitta). (Fotoğraflar: SERKAN YILDIZ) ceme\i olarak kullandıklan "ayin sa- lonu" 12 imama dayanılarak oniki- gen plan üzerine oturtulmuş. Kubbe- si basık. Kubbeyi ortadaki granit sü- tun "orta direk" ya da "dar ağacı" ta- şıyor. Ortadaki sütun aynı zamandaya- şam ağacını temsil ediyor. Semahha- ne buyapısıyla birçadın andınyor. As- ya'nın ortalanna doğru girtiğinizde Şamanlar, böyle bir çadınn ıçinde a\i- nini yaparken ortadaki direkten göğe çıkıyor ya da yerin altına iniyor... Or- tadaki sütunun uç noktasından çıkan 12 kollu motifkubbeyi bir ağacın dal- lan üzerine oturtmuş oluyor. 12 mermerde 12 imam Granit sütunun alt ve üst kısımla- nnda beyaz mermerler bulunuyor. Üstteki mermerin kenarlanna akantus ağacının yapraklan işlenmiş. Alttaki mermere ise 12 çerağ motifı yapılmış. Küçükpencerelerle bölünmüş duvar- lara yerleştirihniş 12 mermer plaka- nın her birinde 12 imamdanbirinin adı; AK, Hasan. Hüseyin, Ze>Del Abidin, Muhammet Bakır. Caferi Sachk. Mu- sa Kazmı. AB Rıza. Muhammet Tald AK Yütnaki, Hasan Al-Askeri ve Mu- hammet Mehdi \ azıyor. Arap abece- si ile yazılan adlar zamanla sılindiği için 12 imamın adı Türk abecesı ile yazıknış. Plakaların dört köşesini, 12 köşeli yıldızıyla *tesKmtaş>" süslüyor. Semahhaneye girilen kapının hemen sağında ise üç musluklu bir yalak du- ruyor; Bektaşiliğe kabul edilen bura- da "ikraraptea" alıyor. Boy aptesi ise arkadaki küçük hamamda almıyor. Hamam, iki ocaklı aşevine açılıyor. Aşevinden bir kapıyla semahhaneye de geçiliyor. Semahhane bir koridor- la dervişlerin hücrelerinin bulunduğu yapıya bağlanıyor. Bektaşi tekkesin- deki yaşam, birbirinin içine geçmiş üç küçük mekânda sürüyor. Bahçe ise geniş... Sekiz dönüm ka- dar... Ne varki Şahkulu Sultan'ın ara- zisi bir zamanlar Kartal'a kadar uza- nıyordu... Kala kala bu kadan kahnış ve üstelik tarihi yapı. yüksek apartman bloklannın arasında sıkışıp kalmış. 1980'lerde burnunun dibine ve dahi yol olması gereken alana teca\üz edilerek huzurevi için bir cami yaptırılmış... Hoşgörüsüzlüğün en somut örneği. Bekçislzdeğill Bir zamanlar tekkenin kapısında "Bu bir garip konakki dostiar / Kim- senin mah değiL bekçisiz de değü" ya- zıyormuş... Bekçisiz olmadığı, yıllar sonra bu* cemevi ve kültür merkezi olarak hayat bulmasından belli. Tek- kenin "efif-itac"h cümle kapısındaki kitabede ise Mehmet Ali Hilmi De- debaba'nın yazdırdığı şu dörtlük du- ruyor: "Gelipbu dergâhadosdoğru aşk ile ibadct kü / Nefsini terk ederek mutlu- hığa gönütden eriş/Kurtuhnakisny'or- san bu zamanın bunahnundan / Ma- kamı hazreti Şahkulu Sultan'ı zi> aret kıT Her dönem bir bunalun var demek ki... O halde... Ankara Asfaltı'nı tek- rar yerine koyahm... Yolun iki yanı- na beton yapılan dikelim... Çayır, çi- men. ağaç, toprak bırakmayalım... Kendi zamanımızın bunalmu ile baş başa kalalım... Nasıl olsa Şahkulu Sultan. "merd-iiınanköy''de, gövde- sini ıki-üç kışımn ancak kucaklaya- bıleceği sakız ağacının yanmda yatı- yor: fazla bunalrrsak ziyaretine gide- nz; "Hefcbir^sefagektin" diyecek- tir bize de. Semahhanedeki sütunun çevresinde adabını bihnesek de şöy- le bir dönünce bulutlara doğru dağı- lacaktır sıkınhlanmız... GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Sıkmabaşlı Avrupa... 2003 yılının son üç gününe girdik. Artık eski srfatı ile anılmaya sayılı saatler kalmış olan 2003, Türkiye için önemli yıldönümlerini de kapsıyordu. Cumhuriyet 80 yıl önce kurulmuş, kurucusu bü- yük devlet adamı ve asker Mustafa Kemal Ata- türk 65 yıl önce aramızdan ayrılmıştı. Anayasasında 1961 yılından beri Türkiye Cum- hurıyeti'nin "insan haklanna saygılı, Atatürk milli- yetçiliğine bağlı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti" olduğu vurgulanıyordu. Vurgulan- makla da yetinilmiyor, bu niteliklerin değiştirileme- yeceği, hattadeğiştirilmesinin bile önerilemeyece- ği açıkça kesınleştiriliyordu. Anayasa değiştirilemedi ama, ilkeler 2003 yılı içinde korunabildi mi? "Korunabildi" demeyi ne kadar isterdim. • • • Türkiye, dinin siyasette başarı amacıyla kullanıl- masını ilk kez yaşamıyor. Demokratik Parti'nin (DP) "demokrasiyi yaşama geçirmek" iddiasıyla iktidar olma yolunda hız ka- zandığı dönemde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), önleyici olarak gördüğü dinciliğin yolunu açmak zorunluğunu duyurmuştu. 24 Ocak 1949 günü hükümeti güvenoyu alan Baş- bakan Şemsettin Günaltay'ın ilk işi, 15 Şubat 1949'da ilkokullarda seçimlik olarak din dersi okut- maya başlatmak olmuştu. Dinsel çarkın dönmeye başlaması, CHP'ye de- ğil DP'ye yaradı. Ezici bir çoğunlukla ıktidara gelen DP ilk kez hü- kümet kurdu. Başbakanlığa getirilen Adnan Men- deres 2 Haziran 1950 günü güvenoyu aldı. Menderes'in ilk işi de 16 Haziran 1950 günü çıkanlan 5665 sayılı yasayla "Arapça ezan ve ka- meti" serbest bırakmak oldu. "Siz isterseniz hilafet bile getirebilirsiniz" diye mitletvekillerine yetkilerini hatırlatan başbakanlar- dan, konuşmalannda ayet ve hadislerden destek uman, din dersini zorunlu kılan anayasa madde- lerini yaşama geçiren devlet başkanlanna ulaştık. Atatürkçülük adına başlatılan laiklıği törpüleme gi- rişimleri, sonundadincilerin rahatça dolaşabilece- ği anayolları oluşturdu. Bugünlere de böylece var- dık. • • • Yıllar önce laiklik ilkesıni delmenin en doğal ve kolay yolu olarak sıkmabaş gündeme geldi. Kimi aklıevvellerin "türban" adını taktığı sıkma- başı gerçekleştirmek için yasalar çıkanldı, yönet- melikler düzenlendi. Yasalar için Anayasa Mahkemesi, yönetmelik- ler için de Danıştay çoğu kez "o/maz" dedi ama dinciler çabalannı azaltmadılar. Kıyısından köşe- sinden de olsa yasaları delmeye, fiili durumlar ya- ratarak sıkmabaşı üniversitelere sokmaya çalıştı- lar. "Insan haklanna aykın uygulama" iddialan ile ön- ce Avrupa Insan Haklan Komisyonu'na sonra da Avrupa Insan Haklan Mahkemesi'ne başvurdular. Ancak umutlan kursaklannda kaldı. Her iki ku- rum da laiklik ilkesinin doğal sonucu olarak değer- lendirip başvurulan reddetti. Şimdi bir başvuru ye- niden gündemde. Avrupa Insan Haklan Mahkeme- si bir kez daha karar verecek. Bu nedenle de devletten, başvurucunun iddiala- nna karşı ek savunma istemiş. Yanıt metnini ha- zırlayan Türkiye temsilcisi de daha önceki yargı ka- rarlannda belirtilen nitelikleri alt alta yazmış. Vay sen misin bunlan yazan! Eşinin de aynı mah- kemeye başvurusu bulunan Dışişleri Bakanı tali- mat vermiş ve ek savunmayı geri aldırmış. Devletin, anayasayla belirlenmiş ilkelerinin, da- ha önceki yargı kararlan paralelinde savunulma- sına karşı çıkmanın nedenini anlamak kolay. Zortarafı, Avrupa Insan Haklan Mahkemesi'nin, ', bu tutumu, vereceği kararda değeriendirmesiyle ' görülecek. '• Zaten başta Kıbns sorunu olmak üzere pek çok konuda Türkiye için ayak sürüyen Avrupa Biriiği, • iktidann sıkmabaşla girme çabalannı da eleştirile- ', ri arasına katarsa hiç şaşmayalım. - Hem de başta Fransa olmak üzere kimi ülkele-' rin aralarında sıkmabaşın da yer aldığı dinsel dav- • ranışları laiklik ilkesi nedeniyle yasaklamaya çalış- '. tıklannı düşününce... oerinc(s cumhuriyetcom.tr NÂZIM HİKMET KÜLTÜR VE SANAT VAKFI OYUNCULUK VE RESİM (Desen-Kompozisyon) ATÖLYELERİ (KAYITLAR BAŞLADI) Tıyatroya gönül vermiş ve Güzel Sanatlar Fakültelerine girmek isteyen kişilerin, bu alanlarda gelışımine ortam hazır- lamak, heves ve yetenekleıinı geliştırerek Türk sanat ve kül- türüne katkı sağlamak üzere Atölye çalışrnalan başlatılmış- tır. Seçkin eğitmen kadrosuyla üçer aylık devreler halinde ger- çekleştırilecek çalışmalara katılmak ısteyenler, başvurulan- nı Vakıf merkezıne bizzat gelerek yapabılır. OYUNCULUK EĞİTMENLERİ Behiç Ak Tank Akan Kazım Akşar Mustafa Alabora Selim Atakan Rutkay Aziz Taner Barlas Engin Cezzar Cevat Çapan Sevim Çavdar Zuhal Ergen Halil Ergün Genco Erkal Altan Erkekli Barış Dinçel Savaş Dinçel Macit Koper Ahmet Leventoğlu Yılmaz Onay Sarper Özhan Sevgi Sanlı Ali Taygun Cüneyt Türel Işık Yenersu RESİM BÖLÜMÜ DANIŞMANLARI Alaeddin Aksoy Yusuf Taktak Başvurular Hafta içi saat 13.30-18,00 arası/Cumartesi: 13.30-17.00 arası. Adres: Nâzım Hikmet Vakfı-Sıraselviler Cad. No: 48 Kat 1/3 Taksim/lstanbul Tel: (0212) 252 63 14-15 e-posta: nazimhikmetvakfi a tnn.net (KONTENJANIMIZ SINIRLIDIR)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear