25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
21 ARALIK 2003 PAZAR CüMKUPİYET SAYFA 17 Sadtlam masal kitabı yanrnş. füanma-sater! Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 6J12J12 44 97 Ders olsunAyşe Meral: "Başbakan Tayyip Erdoğan, Saddam için, 'Halkını ve bölgesini acılara boğan bir diktatör yaptığı zulümlerin bedelini ödeyecek, umanz bu yaşananlar herkese ders olur' diyor. Umarız ders olur! ABD'nin kışkırtmasıyla Iran'a saldıran, Kuveyt'e girmesine göz yumulan, ABD silahlarıyla beslenen Saddam'ın, 1991 'den sonra ABD'nin küresel imparatorluğu yolunda, Ortadoğu'nun yeniden şekillendirilmesi senaryosunda, rolüne son verildi. Artık o kullanılacak piyon değil bizzat ülkesiyle birlikte hedefti. Afganistan'da Rusya'ya karşı kullanılan Taliban gibi. Saddam'ın çanların kendisi için çaldığını anlaması, ABD'ye kafa tutması kaçınılmaz sonunu önleyemedi. Ona diktatöıiüğü bahşeden ABD, artık onu çukurun dibine yollayabilirdi ve yolladı. Saddam'ın yükselişi ve çöküşünden birileri ve özellikle de ABD'nin desteği ile yükselenler ders almalı." - Çöp vergisi, su faturasının içine girecekmiş... "Çöpün de suvunu cıkanvoriari" ir yanda telif haklanyla ilgili yasa, umuma açık yerlerde çalınacak müzik eserleri için farklı bir bandrol kullanılmasını emrediyor fakatKültürveTurizm Bakanlığı bu kuralı uy- gulamıyor. öteyandan farklı bandro! uygulamasını is- temeyen müzik meslek birfikleri, özellikle turistik iş- letmeleri tek taraflı sözleşme yapmaya ve 100 bin- lerce dolan bulan telif ücreti ödemeye zorluyor. Şimdilerde Kültür Bakanlığı'ndan müzik meslek birliklerinin isteği doğrultusunda tek taraflı sözleş- menin uygulanabilmesi için bir yasa tasarısı taslağı hazırianmış... Türkiye'nin turizm potansiyelinin önem- li bir bölümünü oluşturan Akdeniz Turistik Otelciler Birliği Başkanı Osman Ayık ve Alanya Turistik işlet- meciler Derneği Başkanı Müfrt Kaptanoğlu, taslağı şöyle değerlendiriyor: "Getirilmek istenen hükümler bir hukuk devletinde asladüşünülemeyecek hükümlerdir. özel hukuk söz- leşmeleri iradelerin karşılıklı uyuşması halinde yapı- Telif hakkı lırken müzik meslek biriikleri muhatap aldıklan otel- leri, restoranlan, kafeteryalan, barlan, diskotekleri tek taraflı olarak sözleşme yapmaya ve kendi belirledik- leri ücret tarifelerini kabul etmeye zoriamaktadır. Ba- kanlık da bunu kabul etmeyen turistik işletmelere olağanüstü miktarlarda para cezası uygulama konu- muna getirilmektedir. Hatta para cezası daha sonra turistik işletme lisansının iptaline kadar vardırılmak- tadır." Umuma açık yerlerde müzik çalınmasının bir telifi olmalı... Mevcut yasa bu ücretin daha pahalı band- rollerie sağlanmasını öngörüyor. Fakat müzik meslek biriikleri bandrol değil kendi tarifelerini uygulamak istiyor... Isteyenin bir yüzü kara! Peki, bu kafaya göre devlet yann beş yıldızlı bir ote- lin lisansını iptal edecek; Türkiye turizm geliri artsın diye çabalarken, müzik meslek biriiklerine istediği parayı vermeyen restoranlan kapatacak... lyi de mahalle arasındaki berber dükkânlannı ne ya- pacaklar? Berber de dükkânında müzik çalıyor! Dükkânında müzik çalan berberier, kasaplar, bak- kallar, tuhafiyeciler, nalburlar, bilumum esnafla da özel telif sözleşmesi mi imzalayacaklar? Hayır... Çünkü amaç, umuma açık yerierde çalınan müziğin telif hakkı değil turistik tesislerden birilerine milyonlarca dolarlık gelir kapısı yaratmak! Alanya Turistik Işletmeciler Derneği hukuk danış- manı Doç. Dr. Muammer Oytan bu konuda "Getiril- mek istenen sözleşme sistemi şeffaf olmadığı için sa- natçı hakkının korunması da söz konusu değildir. Sa- natçı, bağlı olduğu biriiğin vereceği parayla yetine- cektir" diyor. Ve bu işi ne yazık ki Kültür ve Turizm Ba- kanlığı kotarmaya çalışıyor! SESSÎZSEDASIZ(l) Yüksek Yerilim Hattı erdincutku 'i yahoo.com Yüksek faizle gelecekten ödünç aldığımız yasamlanmızı, serbest pıyasada çar-çur edip harcıyoruz savurganca. Iki keşiş, bir kadın ve kıssadan hisse Internet ortamında yazan bi- linmeyen öyküyü Ayşegül Tokatlı göndermiş: Iki keşiş yolda giderken, bir su birikintisinden karşıyageçmek için bekleyen genç bir kadın görmüş- ler. Keşişlerden biri, diğerini çok kızdı- rarak genç kadını kucaklayıp suyun öteki yanına geçirmiş. Arkadaşının davranışına çok şaşır- mış olan keşiş yaklaşık bir kilometre sonra yorum yapmış: "Biz keşişiz, bırak bir kadını taşıyıp karşıya geçirmek, kadınlara bakma- mız bile yasak. Nasıl böyle bir şey ya- pabildin?" Diğer keşiş cevap vermiş: "Ben o genç kadını bir kilometre ge- ride bıraktım. Sen neden hâlâ taşıyor- sun?" Kıssadan hisse: "Sorunlarımızın, üzüntülerimizin ve hayal kınklıklanmızın geçmişte kalma- sına izin vermezsek bunlar omuzlan- mızdaki bir yük haline gelir. Ağırlıklan, bizi gülmekten alıkoyar. Eğer keyifli bir yaşam istiyorsak, içinde bulunduğu- muz koşullarla uğraşmalı, geçmişte yaşadıklanmızı kabullenmeyi öğren- meliyiz. Değişmesini istediğimiz şeyle- rin üzerinde durmalı ve bunun için ça- ba sarf etmeliyiz. Ama bunu yaparken olaylann üze- rinde çok fazla yoğunlaşıp, tüm gücü- müzü bunun için harcamaya kalkar- sak, çevremizde olup biten hiçbir şe- yi göremez hale geliriz." ÇED KOŞESÎ OKTAY EKİNCİ Safranbolu'nunUstası 'Bulak'... UNESCO'nun Dünya Mırası listesmde gururla yer alan Safran- bohı, acaba bu başansını "Itimle- re" borçludur 0 . Sorunun yanıtı için öncelflde; "1970'lerden bu vana kentin ko- nmmasmda emeğive katJas obn- tan" saygı ve şükranla anmamak. elbette ki mümkün değil... Ancak. bu eşsiz güzellikteki mımariyi yaratan "tarihsel başa- rnun" emektarlan da "Bulak" kö- yünün yapı ustalanydı... Safran- bolu'ya 5. km. mesafede, alçak- gönüllü ama görkemli eski konak- lanyla hâlâ "akhn ve becerinin" anılannı yaşatan bir "Ayan köyü- nün" hünerh ustalan... Türkiye'nin en ünlü eski evle- rine imza atmış bu "bflgeüğiıı" kendi yaşama mekânlannı da gör- memizi. geçen Şeker Bayra- mı'nda Baglar'daki evinde konu- ğu olduğumuz Yöcei Naldpoğhı önerdi.. Safranbolu'ya her gidişimizde, şu yakamızı bırakmayan "yoğun programlar" yüzünden bakıp geçtığimız, kahverengi "Butak" tabelasından bu kez içen gümeye zaman ayırabildik. vi" . Bulak Ayanı'nın asıl kendi konağı çok daha büyükmüş; ama yanmış.. Geriye kalan bu konuk evinın gösterişi bile. bulunduğu semte "Saraylar Mahallesi" den- meyeyetiyor.. Yine aynı zenginliğın köye ar- mağaru olan. yaklaşık 150 yaşın- daki "Ayanlar HamamTnı da Bu- lak Vakfi 5 yıl önce restore etmiş ve kullanılıyor. Hamamm bulun- duğu köy meydanındaki "uhı çı- nar" ve eski dükkân bınalanyla tarihi mekânı tamamlayan "Uhı Cami" ise hiç direk kullanılma- dan. ahşap asma çatıyla örtülmüş geniş iç mekânından ötürü; "Bu- lakfa ustalann" gururunu yansıtı- yor... Vörükyerleşmea Yaklaşık40 kadareski ve özgün evin "kültür vaıtğr olarak tescil edildiği Bulak'ta, ayru şekilde ko- ruma karanna gereksinimi olan önemli bir mekân da "Hannan- lar" denen yer.. Herkesin gele- neksel "harman evi" ıle harman alanının "bir arada" bulunduğu bu bolgedeki "yeni yapüar" ço- ğaldıkça, çok önemli bir gelenek- Karabük'ten Makine Mühendi- si Sefim Yalçınkaya da Bulaklı mi- mar Ühan Öztürk'le 200 yıllık "köyevfcrinde'" buluşmamızı sağ- layınca, "hayret dolu hayranlık'' saatlerimiz de başlamış oldu... Karabük'le Safranbolu yakın- da birleşseler bile. sırtını "Kaya- yüzü" tepesine yaslayan Bulak köyü bu yapılaşma koridorunun dışuıda kalarak kurtulacak... Ar- ûk köyde yaşamayan çoğu Bulak- lı aile de belki bu nedenle evleri- ni elden çıkartmıyorlar ve hatta özenle bakarak "yazhk konut" olarak kullanıyorlar. ÜhanOztürfc'ün ata unvanı olan "Paşalar''dan tüccar Ahmet De- de'nin yaptırdığı 4 katlı konak da işte bu amaçla korunan en eski ev- lerden biri... Kayalann üzerinde "çakadura"lı ahşap karkas siste- mi, zeminde taş örgülü ve üst kat- larda kerpiç dolgu duvarlanyla bir "yöresel mimarhkamti"... Vaktiy- le Safranbolu çarşısının en gözde sucuk ve pastırmalannı da üreten bir aileninhem konutu.hem "ima- tathanesi*. hem de dağ yolundan yorgun gelen "YemceB" kestane ve cevız tuccarlanmn "ağıriandık- lan" 10 odalı bir konak.. Köyün diğer bir görkemli evi ise "Ayanlar Konağı" olarak nam- lar^an, yine 3 katlı bir "konuk e- sel köy mekânı da yok olacak. Bu nedenle. KorumaKurulu nunbır an önce bu yeri de "SİT* karany- la kurtarması gerekiyor. Yerleşmenin arkasındakı "Mencinis Mağaraa" ıle aynı adı taşıyan dereyle birlikte tüm Saf- ranbolu'yu besîeyen su kaynakla- n ise sanki kövün adının da nede- ni.. Çünkü "bulak". aslındaKaf- kas\a. tran ve Horasan Türk dil- lerinde "su kaynağj" ya da "kay- nak çeşroea" anlamına geliyor... Nitekim, Bulak'ın da ilk kunıldu- ğu yerde bir çeşme var ve böyle bir ismin konulması da bölgede- ki birçok köyün geçmişinde bulu- nan "Yörük'" kültürünün mirası olmalı... Eğer bundan sonra Safranbo- lu'ya giderseniz, 6 mahallesinin altısında da "giysT anlamındaki "geysi taşlannm" bulunduğu, ya- ni mahalle kadınlanrun "ortakça- maşır mekânlannm" bile ustaca tasarlandığı Bulak köyünü de mutlaka ziyaret edin... Arabanız köy meydanında durduğunda. "Hoş geldiniz" diyerek kapımzı açacak olan Muammer Oktar ar- dından şunu söyleyecektir; "Ben bu köydenim: önce kahvede çayı- mızı için, sonra güzelce gezer- siniz_." Oekinci " cumhuriyet.com.tr KtM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicak a turk.net ÇİZGlLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci o mynet.com HARBİ SEMİH POROY semihporoyn yahoo.com H6 HAYAT EPİK TİYATROSU MLSTAFA BÎLGIN YENI SORU: SADÇAM'I KIM yAk&ILAYACAK? TARİHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 21Aruhk www.mumtaz-arikan.com "D£CAMSRON UN İ37S'TB8U6ÜH,ÜUW İTALYAN YAZAR V£HÜMA- NİSTİ &Oİ/ANNI BOCCACCIO (BOKATÇO) 6Z Y'4Şt{ PA ĞCOâ. RÖAJESANSt HAZteLAYAH ÖUEMÜ KİŞf. LERDEN BİRİ OLAM SOCCACC/O, £>ı4A/TE VE PST- RARCA 'NIN ÇAĞDAŞIYDI. ÖZBLUKLB PE7KABG4 'YLA AKALAR/NPA SÖrÜZ &£ OCSTtU/i DA KURUIMUfTU. DÛzmzı YA DA piü ŞEKÜHOE OtSUN', YAPITLA- f&NDA AHLATIM YET&JEĞİ ÖNE ÇlKAN BOCCACOO *İL FIU0STKATO*(ŞEVDA ÇBKEN), *IL FILOCOLO"(AÇK. Ü2£ÜNÜ) Gİ8İ eOMANLAIS YAZMIŞn. AA4A GV SürüK ynp/n, ioo ÖYKÜDCA/ OLUÇAN "DBCA- M£G0N a OU. Bİ8 İNSANLIK KOMEDYASI NİTEÜÜ TAÇIVAN Kİ-mpTA/ rBMA,AÇIC VE6El£MEJU£SDİ. yaneta, ressam VaSarı 'de* blr lcopya : Öntie,so)- da Bocaıccro,yantnda Dtnte ,kjhbın arkasmda P&f-ratva. PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Buruk Alılar (2) Son on yılda bei siyasal partiden dokuz polrtikacı Kültür Bakanı olara< Qörev yaptı: Fikri Sağlar (SHP), Tîmurçin Savaş (SHP), Ercan Karakaş (CHP), Is- mail Cem (CHP), Köksal Toptan (DYPV Agâh Oktay Güner (DYP), Isma' Kahraman (RP), Istemihan Ta- lay (DSP) ve Erkan Mumcu (AKP). Bu bakanlann özel kalem müdürieri gör^vleri döneminde bakanlık koridor- lanna "abone" olan ;iydınlara, sanatçılara, kültür adam- lanna ilişkin gözlemierini kaleme alsalar, anılannı kitap- laştırsaJar kim bilir ns kadar ilginç olurdu; aynı zaman- da da kim bilir ne buyük düş kınklıklan yaşardık. Kimi kişilerin Bakan'a uli»Şm a yolunda özel kalem müdür- lerine döktükleri dilier, düzdükleri övgüler, getirdikleri küçük büyük armaiianlar bile tek başlanna birer yazı konusu olurdu. Bir aydının, bir sanatçının, bir kültür insanının siya- sal rengi ne olursa ölsun bir Kültür Bakanı ile yaptığı görüşmelerin doğallığma ilişkin olumsuz bir bakışım ol- duğu sanılmasın saKin. Her yurttaş gibi kültür ve sa- nat insanlannın da kendi uğraş alanlanna ilişkin konu- larda ilgili bakanlarla görüşmelerinde, isteklerini dile ge- tirmelerinde aykın bulunacak bir yan yoktu. Sanat ve kültür insanlannın, ürünlerinin alıcı bulmasına, tüketi- ciye ulaşmasına, yurtiçinde ve yurtdışında tanıtılması- na ya da iyi bir göreve atanmalanna yönelik özel istem- leri de olabilirdi bir bakandan. Resim, heykel, kitap, beste, film, senaryo gibi sanat ve kültür yaprtlan da üreticileri tarafından pazara su- nulmuş, alıcı bekleyen ürünlerdi sonuçta. Bu yaprtlan üreten sanat ve kültür insanlannın ürünlerine en yük- sek fiyata alıcı bulmak istemeleri, bunun için özel ça- balar harcamalan doğaldı. Beni ilgilendiren, gözlem- lerimde, tanıklıklanmda beni rahatsız eden, düş kınk- lığına uğratan bu çabalar değil, bu çabalann sürdürü- lüş, ortaya konuş biçimiydi. Bir sanat ve kültür insanının, siyasal görüşlerini pay- laştığı bir politikacı da olsa bir makam sahibine övgü- ler düzmesi "hoş" bir davranış değilken, dönem de- ğiştiğinde aynı övgüleri siyasal karşıtı olduğunu söy- lediği makam sahiplerine de yinelemesi "hoş değirden de öteye buram buram çıkarcılık, oportünizm kokan bir çirkinlikti. Bu davranışlann "otağan pazarkurallan" ile açıklanabilir, anlaşılabilir bir yanı yoktu. Bir sanat ve kültür insanını bezirgândan farklı kılan, her şeyden ön- ce onun duruşuydu çünkü. Sanat ve kültür bezirgân- laştıkça kendileri belki "bir şeyler" kazanıyorlar, fakat bu ülkenin sanat ve kültür yaşamı "çok şeyler" yitiri- yordu. "Özalizm" sözcüğünde simgelenen çarpık, ilkel ka- pitalizmin, "vitrin liberalizmi"n\r\ kurallan son yirmi yıl- da nasıl toplumun çeşitli alanlanna egemen olmuşsa ülkenin sanat ve kültür alanı da bundan büyük ölçüde payını almıştı. özaJizm öncesinde ülkenin sanat ve kül- tür insanlannda en belirgin özellik olan "aydın duruşu" yerini büyük ölçüde eğilip bükülürlüğe, omurgasızlığa bırakmıştı. Sanat ve kültür insanlannın önemli bir ke- simi "aydın duruşu'nun zeminini oluşturan "muhalifta- wr"dan uzaklaşmış, bunun yerini "uzlaşmacılık" almış- tı. Düzenle ve düzenin egemenleriyle uzlaşma eğilimi unutkanlıklan, geriye dönüp bakmamalan, sorgulama- malan bağışlayıcılıklar da getirmişti beraberinde. Ge- çen çarşamba ve bugünkü yazılanmda sözünü ettiğim "sanaf ve kültürinsanlan - kültürbakanlan" ilişkileri yal- nızca bir ömekti. Bu örnekler holding yöneticileriyle, medya patronlanyla, başka erk sahipleriyle sürege- len/süregiden benzer ilişkilerie de zenginleştirilebilirdi. "Muhalif tavnndan" vazgeçen, "aydın duruşunu" terk eden sanat ve kültür insanlannın sözleri, görüşle- ri, çağnlan toplumda hiçbir yankı bulmuyordu. Birara- ya geliyorlar, konuşuyorlar, tartışıyoriar, bildiriler kale- me alıyorlar, "dağa küsüyorlar", fakat bundan "dağın haberi olmuyordu"'. Sonra da "anlaşılmamaktan", "s- es duyuramamaktan", "aldınlmamaktan" yakınıyor- lardı... öte yandan tüm bu iç karartıcı görüntülere karşın bu ülkede kişiliğinden, aydın kimliğinden, duruşundan ödün vermeyen, dimdik ayakta duran, geleceğimize u- mut ışığı tutan birçok ömek insan da vardı sanat ve kül- tür yaşamımızda. Dirençli, duruşlan ve bakışlan sağ- lam, genç ve orta kuşak aydınlanmızı saymıyorum; tek başlanna bir Yaşar Kemal'in, llhan Selçuk'un, Fethi Naci'nin, Vedat Günyol'un, Adalet Ağaoğlu'nun, Server Tanilli'nin, Halit ÇeJenk'in, Şükran Kurda- kul'un, Gülten Akın'ın, Oktay Akbal'ın, Nuri lyem'in ve daha nice kuşakdaşlannın varlıklan da yeterdi umut- lanmızı karartmamaya... (e-posta: dkavukcuogluta superonline.com) (Faks:0 212-234 68 73) 1 B U L M A C A SEDATYAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Yunan mi- tolojisinde hekimlik tan- 2 nsı. 2/Kilime 3 benzer, renkli 4 ve motifli uzunyolluk... Inkalar'ın gü- 6 neş tannsı. 3/ 7 Un, et ve Q barrrya ile ya- q pılan bir ye- mek... Uhıslararası 1 2 3 4 5 6 7 8 Çalışma Örgütü'nün 1 simgesi. 4/ Sıvacı 2 aracı...Tarlasının.5/ 3 Hamamböceği. 6/ 4 Çit, perde... Düzgün 5 konuşma. II Kötü. 6 çirkin...Ek\atorböl- 7 gelerinde yetişen bir 8 meyve ağacı. 8/Niğ- 9 de ve Nevşehir yörelerinde yetişen, kaliteli bir şa- rap üretiminde kullanılan beyaz üzüm çeşidi... Te- mel ağırhk birimi. 9/ Hint kJasikleri arasında yer alan erotizm kitabı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Üye... Küme, grup. 2/Zülfii Livaneli'nin birfil- mi... Bir çeşit yumurtalı süt tatlısı. 3/Kapah birye- rin ısı ayarlamasını sağlayan aygıt... Belirli bir iş ya da hizmeti başarabilecek güçteki en küçük as- keri birlik. 4/Çipura balığının, boyu on cm'ye ka- dar olan gençlerine '.erilen ad... Eski Mısır'da gü- neş tannsı. 5/ Jüpiter gezegeninin bir uydusu. 6/ Çemberin çevresinin çapına oranım gösteren sayı... "Tahir —": Yazanmız. 7/Kayınbirader... Avuı ya da kendisine gösterilen bir şeyin üzerine atılıp ge- tirmesi için köpeğe .erilen buyruk. 8/Mera... Bir 4 mey\e. 9/Is\-içre'debirkent... Gözlpi görmeyen,
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear