25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
21 ARALIK 2003 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur(Ş cumhuriyet.com.tr 15 KULE CANBAZI SUNAYAKIN Koleksiyon aşkı! O kyanus ve kibrit desem, aklımza ge- len ilk şair kim olur? Benim akhma bir kişi gelir; m da, çocukluğunu an- lattığı bir yazısında, köy çocuklannın en göz- de oyuncaklanndan birini antmsar: "Hepi- mizin ip sapanı var. tp sapan kullanmak ustalık ister; gerçi her çocuk iki ayda öğ- renir kullanmasını. Köylüler derler ki: Kurt tabancadan, tüfekten korkmaz, ip sa- panından korkar." Hangi tür olursa olsun, sapanın oyuncaklı- ğı tartışılır ama, tartışılmaz bir şey varsa, ok- yanus ile kibriti şiirde bir araya getiren, en gü- zel dizeleri yazan şairin Ahmed Arif oldu- ğudur: Seni, bağırabihem seni, Dipsiz kuyulara, Alcan yıldıza, Bir kibrit çöpüne varana, Okyanusun en ıssız dalgasına Düşmüş bir kibrit çöpüne. Ahmed Arif in yaşantısı denızden, dalga se- sinden çok uzaklarda geçmiştir. Şair çocuklu- ğunu Diyarbakır, Siverek ve Urfa'da yaşamış, liseyi Afyon'da okumuş, üniversite yıllannda da Ankara'da bulunmuştur. Istanbul'da kaldı- ğı dönemde ise denizi göremezdi istese de! Çünkü şair, 1951 yılında, Amerika'daki Sena- tör McCarty'nin başlattığı solcu avından ül- kemizin de etkilenmesiyle Sansaryan Han'da işkence görenler arasındadır. Ölmek üzere olan Ahmed Arif in tedavisini elimizde kalır korkusuyla hiçbir hastane üstlenmezken, ne gariptir ki, Istanbul'daki bir hastane ona kapı- sını açar: Kasımpaşa Deniz Hastanesi!.. Kibrit kutusundan oyuncak gemlye... tster misınız, Ahmed Arif ın dizesindeki kibrit çöpünün yanına bir de kibrit kutusu gönderelim?.. Ellerimi denize sokacağım. Sizin evin ışıklanm arayacağım karşı kjyıda Çıkarıp boş kibrit kutusunu Kayık yapıp bırakacağım - Haydi kaptan, diyeceğim, uzaklaşsana! Necati Cumalı'dır, kibrit kutusunu bir oyuncak gemiye dönüştüren şair. Şiirdeki karşı kıyı da, Istanbul Boğazı'nın bir yakası değil, Izmir'in Karşıyaka'sıdır. O ki, bu ya- zının rüzgân bizi aldı îzmir'e getirdi, biz de Konak'taki Kızlar Ağası Hanı'na gidelim ve bu tanhi çarşıda "Kumpanya tzmir" adlı bir antikacı dükkânı olan Aybala Yentürk'e kulak verelim: "Uzakdoğu başta olmak üzere Avrupa ve Amerika kökenli oyun- cakların yerli üretimimizi silip süpürdüğü yakın geçmişimize baktığımızda, plastik oyuncaklarımıza bile burun kıvırma lük- sümüzün olmadığını görürüz. Örneğin, 50'li, 60'h ve hatta 7O'li yıUarın yerli plas- tik oyuncaklanndan bugüne kaç tanesi ulaşabildi? Oysa aynı tarihlerin tngiliz ya- pınıı "Match Box" arabalarına sahip ol- makla hepimiz gururlanırız." lyl bir kolekslyoncu, lyl bir â$ıktır' Ne güzel bir soru? Aybala Yentürk'ün bu doğru değerlendirmesinden dolayı, oyuncak müzemdeki yerli plastik bebeklerin ve araba- lann çoğunu onda buldum. Izmir'e ne zaman yolum düşse, bir an önce "Kumpanya Iz- mir"in kapısından içeri girmek isterim. Bu güzel mekânın raflannı oyuncaklar parfüm şişeleriyle birlikte paylaşır. Aybala'nın eşi Nejat Yentürk'ün de kolek- siyoncu hakkında söyleyecekleri var bize. "Iyi bir koleksiyoncu, iyi bir avcı olduğu kadar bir âşıktır da. Koleksiyonunun ön- celiği vardır. Yürekten bağlıdır, özverili- dir. Yeri gelir, temel harcamalarından kı- sar, en zorunlu harcamalarını erteler, ama sahip olmayı başa- rır. Eksikliğini bil- diği obje için kar- şılıksız hasret için- de günler geçirir. Başka bir ko- leksiyoncunun elinde olan, a- ma kendine he- nüz tesadüf etme- miş bir malzeme burukluk yaşar." Istanbul'daki Basm Müze- si'nde de bir koleksiyoncunun unutulmaya yüz tutan bir eseri koruma altındadır. Adı "Bab-ı Âli'nin Hatıra Defteri" olan bu eser, Reşid Halid Gönç imzasını taşır. Bu ad, genç okurumuza hiçbir şey anımsatmaz ama, yazarlar yerine yazarkasalar konulduğu için gazetelerdeki sayıları giderek azalan usta kalemler onu saygıy- la anar, ayağa kalkarak ceketle- rinin düğmesini iliklerler... Reşid Halid Gönç, Cağaloğ- lu'ndan geçen gazeteci, yazar ve karikatüristlerin fotoğrafla- nnı ve elyazılarını toplamaya adanmış bir ömrün adıdır. Tam 142 sanatçıdan oluşan bu müt- hiş koleksiyonda kimler yok ki!?. îşte koleksiyondaki yazarlar- dan biri olan Aziz Nesin'in, bir kaza sonucu çenesi kınlan ve sola kayan Reşid Ha- lid Gönç için yazdıklan: "tkimizin de menfaatlerine ay- kırı olduğu halde, benim kafam, senin çe- nen aynı tarafa dönmüş." ECZACIBAŞISANAL MÜZEDE SERGİ Ödül törenl 4 Ocak günü Yunus Emre Kültür Merkezinde yapılacak Truva Kültür-Sanat Ödülleri belli olduKültür Servisi - Truva Folklor Araştırmaları Derneği tarafından bu yıl 11. verilen Truva Kültür - Sanat Ödülleri 1 nin sahipleri belir- lendi. Ödül, her yıl ulusal kültürü- müzü korumayı ve yaşatmayı ilke edinmiş, uğraşlanyla çağdaş külrü- rü oluşrurmayı ve gelecek kuşakla- ra bir kültür mirası olarak bırakma- yı amaçlayan kişi, kurum ve kuru- luşlara veriliyor. Ödüller bu yıl; Çetin Yetkin (Atatürkçülük), Erkan Oğur, İs- mail Hakkı Demircioğlu (Çağdaş Halk Müziği), Nezihe Meriç (Ede- biyat), İbrahim Demirel (Fotoğ- raf), Sabri Koz (P.N. Boratav Halk Bilımi), Hale Gür (Halk Eğıtımi), Cstün Gürtuna (Halk Oyunları), Mustafa Delioğlu (Plastik Sanat- lar), Nuri Bilge Ceylan, Zeki De- mirkubuz (Sinema), Cengiz Bek- taş (Şür), Hadi Çaman (Tiyatro), Nail V. Çakırhan, Halet Çambel'e (Truva Özel Ödülü) verildi. Tiyatro ve sinema sanatçısı Gül- sen Tuncerın sunacağı ödül töre- nı 4 Ocak Pazar günü Yunus Emre Kültür Merkezi'nde yapılacak. Tö- ren öncesinde Truva Folklor Araş- tırmalan Derneği'nin hazırladığı ve konuk sanatçılann katılacağı seyir- lik, dans ve müzik içerikli 'Düğün' adh gösteri saat 21.15'te sunula- cak. (02125703891) ÜKSEL YAVUZ'UN YÖNETTÎĞl 'KÜÇÜKÖZGÜRLÜK'DÜNGÖSTERİME GÎRDÎ Hambiırg'da iki kaçak Japon Kitagawa Utamaro'nun sergisi, katı kurallar içinde yaşayan ve "courtesan" olarak adlandırılan saraylı kadınların karmaşık duygusal yapüarını aktardığı 45 baskıdan oluşuyor. Kurallara tutsak saraylı kadınlar Kültür Servisi - Eczacıbaşı Sanal Müzesi, doğumunun 250. yılmda Japon baskı sanatının önemli temsilcilerinden Kitagawa Utamaro'nun sergisine ev sahipliği yapıyor. Sanatçının, katı kurallar içinde yaşayan ve 'courtesan' olarak adlandırılan saraylı kadmlann karmaşık duygusal yapılannı aktardığı 45 baskısından oluşan sergi, 'Uluslararası Sanat Yapıtlan Koleksiyonu'nda yer alıyor. Sanatçı, 1600-1867 yıllan arasmda Japonya'da hüküm süren Edo Dönemi'nde gelişen, genellikle sade günlük yaşamı yansıtan, benzersiz tahta baskılarla tanınan sanat dah 'Ukiyo-e'nin önemli temsilcileri arasında yer alıyor. Serginin küratörü Haşim Nur Gürel Japon baskı sanatında amacın sadece sanatçının fırçasıyla çizdiği imgeyi aynen ahşaba taşımak olmadığını, ruh halinin de baskıya yansıması gerektiğini, Utamaro'nun imgelerine hayat veren şeyin de yapıtına aktardığı enerjisi olduğunu vurguluyor. Sanatçı, oyuncu portreleri ve tiyatro programlan çizdiği ilk yıllann ardmdan, çahşmalannı kadın portreleri üzerinde yoğunlaştırmış. Kadınlann iç güzelliğini baskılara ve resimlere yansıtmasıyla ünlenen Utamaro, öldüğünde 2000'den fazla grafik, çok sayıda kitap ve illüstrasyon bıraktı. (www. sanalmuzetorg) Kültür Servisi - Ham- burg'da Reeperbahn do- laylannda bir mekân. Bir Kürt genci olan Baran burada, St. Pauli'nin tam merkezinde yaşamakta- dır. Bir kafeteryada çırak olarak çalışan Baran'ın sığınma isteği reddedildi- ğinden, 16. yaş gününde sınır dışı edihnesi karar- laştınlmıştır. Fakat Baran her şeye karşın yasadışı olarak saklanmayı başar- mıştır. Bir gün, bir Afrikah olan ve kendisi gibi Al- manya'da kaçak olarak yaşayan Chernor'la kar- şılaşır. Chernor'un en bü- yük düşü Avustralya'ya gitmektir. Gereken parayı biriktirebilmek için de uyuşturucu işine bulaş- mıştır. Her an tetikte olmalan- nı gerektiren bir yaşam sürdürmelerine karşın Baran ve Chernor sıkı dost olurlar. Genç yaşla- rında yaşamın soğuk yü- züyle karşılaşmalanna karşın içlerindeki insan- cıl ve çocuk yönü kaybet- memeye kararlıdırlar. Tek ortak noktalan ilk başta öyle görünse de 'kaçak göçmen' olmaları değil- dir. Ailelerinin olmaması- nın yarattığı yalnızlık ve sahipsizlik duygusunun Filmde, Hamburg'da yaşayan Kürt genci Baran'ın (sağda) sınır dışı edilmesi kararının ardından başına gelenler anlatılıyor. onlan her ne kadar iste- meseler ve bunun için mücadele etseler de yavaş yavaş şiddete yönlendir- mesi konusunda da aynı kaderi paylaşırlar. Bu karmaşık ruh hali içinde bocalayan Baran ve Chernor'un birbirleri- ne koşut gelişen yaşamla- n, bir gün yaşlı bir Kürt olan Selim'in ortaya çık- masıyla iyiden iyiye sar- pa sarar. Çünkü Baran Se- lim'i ann* ve babasının ölümünden sorumlu tut- maktadır ve sonuçlan ne olursa olsun intikam al- maya kararlıdır. Cuma günü gösterime giren 'Küçük Özgür- lük' adh 98 dakikalık Al- manya yapımı bu filmde Çağdaş Bozkurt. Leroy Delmar. Nazmi Kırık, Necmettin Çobanoğlu, Suzana Rozkosny, Su- na\ Girişken, Naci Özaslan rol alıyorlar. Yönetmen ise aynı za- manda senaryoyu da ya- zan Yüksel Yavuz. Tobi- as Buacher, Ralph E. Cotta, Peter Stockha- us'un yapımcılığını yap- tıklan 'Küçük Özgür- lük'ün sanat yönetmeni Beatrice Schue, görüntü yönetmeni Patrich Orh. Kurgusunu Lars Spa- eth'in yaptığı filmin ses düzenlemeleri Einar Marell, kostümleri Lore Tesch, makyajı Nurşen Balcı imzalannı taşıyor. ESİNTİLER ZEYNEP ORAL En Uzun Gece... Bugün 21 Aralık... En uzun gece... Güneşin batmasıyla, ertesi sabah yeniden doğması arasında yıl boyu görüp görebileceğimiz en uzun süre... En uzun gecede neler yapılmaz ki? Eğer memleket hallerinden bunaldıkça bu- naldıysanız, büyük medyanın, her şey muhte- şem, hızla nurlu ufuklara doğru şahlanıyoruz gazlamalanndan ve televizyonun vur patlasın çal oynasın havalarından teselli bulamadıysa- ntz, bu en uzun gecenin kıymetini daha çok bi- lin. Keyiflenmek için önce, iyi ki kuzey yarım kü- rede yaşıyoruz, deyin... Ya güney yarım küre- de yaşasaydık! Bu gece, en kısa gecemiz ola- caktı ve gece şıp diye bitiverecekti... Oysa önümüzde uzuuuuuuun mu uzun bir gece var. Daha da uzatmak sizin elinizde... Hayır, hayır, okunacak kitaplara, görülecek oyunlara (üstelik tiyatromuz verimli ve heye- canlı bir dönem yaşıyor şu sıralar!), filmlere yö- neltmeyeceğim sizleri... Onu nasılsa her fır- satta yapıyorum. Yahya Kemal'in ünlü 'Gece' şiirindeki gibi "Kandilli yüzerken uykularda I Mehtabı sürûk- ledik sularda" diyerek bu karda kışta yollarda ya da sularda gezintiye çıkmanızı da önerme- yeceğim. Üşütebilirsiniz. Ama bedeninizi değilse de ruhunuzu bir ge- zintiye çıkarabilirsiniz. Üstelik ruh üşümesine birebir gelir böyle uzun gece gezintileri... öyle aceleci, öyle telaşlı, öyle vakitsiz, öyle yetişemeden, öyle dar zamanlarda yaşıyoruz ki, ruhumuzasormazolduk: Nasılsın, nicesin? Neredesin? Yoksa kayıp mısın? Aceleye getirmeye gelmez. Gece uzun... Ya- nıtı dinleyin. Yanıtı doğru anlayın. Eğer ruhunuz kayıpsa... Gece uzun... Bulun- caya kadar aramayı sürdürün... Bulunca yeniden sorun ona: "Nasılsın? Uzaklara gitmek istermisin?" (Uzakları belirle- yenin kilometreler değil, ufkumuzun sınırları olduğunu nasılsa o bilecektir.) "Ufuk çizgimi- zi daha ötelere taşıyalım mı? Dönüşten bahis açmadan gitmeye var mısın? Her şeye yeniden sıfırdan başlamaya hazır mısın?" Bakalım ne diyecek? Konuşun ruhunuzla, tartışın onunla. Ya o si- zi ya da siz onu ikna edin. Şefkat gösterin ona. Okşayın onu. Yeter ki, anlaşın, uzlaşın... Aksi, o kadar zorki... Anlaşamazsanız, bakarsınızyi- ne kaçar, yine kaybolmaya kalkar... En uzun gecede neler yapılmaz ki... Ben Cahit Sıtkı Tarancı gibi "O kadar çok ki etrafta karanlık I Herkesin gecesi kendine yeter" diye düşünenlerden değilim. ("Herkesin Gecesi") Hayır yetmez. Geceleri paylaşmak- tan yanayım. Ruhumuzla ve başkalanyla... Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın düşüncesine da- ha yatkınım: "Severim geceyi çaresiz, I Kork- tuğumdan değil, güzelliğinden." (Çocuk ve Al- lah: "Geceye Karşı Müdafaa") En uzun gecede neler yapılmaz ki... Geceyi seyredebilirsiniz, ister yıldızlı olsun is- ter yıldızsız. Nasılsa biri, ötekinin yokluğunu ya da varlığını düşündürecektir size... Geceye kulak verebilirsiniz. Gecenin söyle- dikleri, söylemediklerini de anımsatacaktır... Geceyi koklayabilirsiniz... Geceye dokuna- bilirsiniz... Geceye sarılabilirsiniz... Geceye sarılmak, bakmışsınız ruhunuza sa- rılmaya dönüşüvermiş... Ve kendinizle barış- mışsınız. En uzun gecede neler yapılmaz ki... En çok, en çok düşlere ve düşüncelere da- lınır... Neyse ki bilirsiniz: Her gecenin bir sabahı vardır. zeynep " zeyneporal.com Faks:(0 212)257 16 50 Stephen King taburcu oldu • Kültür Servisi - Amerikalı ünlü roman yazan Stephen King (56), 25 gündür yattığı Eastern Maine Hastanesi'nden taburcu oldu. King'in sözcüsü Marsha DeFilippo, zatürree tanısıyla hastaneye kaldınlan yazann, Noel tatilini evinde geçireceği için mutlu olduğunu söyledi. Ünlü yazann tatilden sonra hastaneye dönerek röntgen çektireceği ve zatürreenin tamamıyla iyileşip iyileşmediğinin kontrol edileceği kaydedildi. King, Ulusal Kitap Vakfı'nın 2003 ödülünü almak için geldiği New York'tan Maine'e dönüşünde zatürree tanısıyla hastaneye kaldınlmış ve akciğerlerinin çe\Tesinde toplanan su ameliyatla boşaltılmıştı. Yazann, son kitabı 'Wolves of the Calla', en çok satanlar listesinin üst sıralannda yer alıyor. BUGUN • CRR de 'IX. CRR Piyano Festivali' kapsamında 19.30'da Achille Gallo'nun konsen. (0 212 292 73 68) • BİLGİ ÜNİVERStTESİ DOLAPDERE KAMPLSU'nda '6. Uluslararası Uzakdoğu Film Festivali' kapsamında 14.00'te 'Life on a String', 16.30'da 'Why Has Bodhi-Dharma Left For The East?', 19.00'da 'Eighteen Springs'. 21.30'da 'Flowers of Shangai' filmlerinin gösterimi. (02122935010) • tFSAK'ta 14.00 ve 17.00'de 'Potemkin Zırhlısı' ve 'Satyricon' filmlerinin gösterimi. (0 212 292 42 01) • TARIK ZAFER TUNAYA'da 15 30da 'Romeo Benim Komşum', 19.00'da 'Ahmet Nerede?' filmlerinin gösterimi. *" (0 212 293 12 70) " 1
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear